1. İBNÜ’L-ESÎR’İN HADİS USÛLÜNE DAİR GÖRÜŞLERİ
1.3. Hadis Öğrenim ve Öğretim Metotları
1.3.4. Münâvele
Hadis rivayetinde kullanılan münâvele metodu İbnü’l-Esîr tarafından, hâfız ve mutkin olan bir râvinin bir cüzdeki hadislerini veya bundan fazlasını, öğrencinin hocasına sunması, hocanın da bu hadisleri inceledikten sonra bunların kendi hadisleri olduğunda karar kılması ve öğrenciye; “bana vermiş olduklarını inceledim, içerisindekilerin
hepsini tanıdım, zira bunlar benim hocalarımdan rivayet ettiğim hadislerdir, sen de onu benden rivayet et” demesi şeklinde tanımlanmaktadır. İbnü’l-Esîr münâveleyi “arz”
olarak da isimlendirmiştir.346
İbnü’s-Salâh’ın “arzü’l-münâvele” olarak isimlendirdiği bu münâvele çeşidinin kıraat yöntemindeki arzdan farklı olduğu dikkatlerden kaçmamalıdır.347
Münâvele kısaca “hocanın kendi rivayetlerini içeren nüshayı rivayet
etmesi için öğrenciye vermesi veya o nüshanın kendine ait olduğunu onaylaması” olarak
da tanımlanmaktadır.348
Hadis âlimleri münâveleyi, “icâzetli münâvele” ve “icâzetsiz münâvele” olmak üzere iki kısımda değerlendirmiştir. İcazetli münâvele, hocanın hadislerini ihtiva eden kitabını öğrencisine verirken aynı zamanda bu hadisleri rivayet etmesi için icâzet vermesi, icâzetsiz münâvele ise, hocanın sadece kitabını öğrencisine vermesi fakat kitaptaki hadislerin rivayeti için icâzet vermemesi şeklinde tanımlanır.349 İbnü’l-Esîr’in burada bahsetmiş olduğu münâvelenin, icâzetli münâvele olduğu anlaşılmaktadır. İcâzetsiz münâveleye dair herhangi bir açıklama yapmaması ve bu konuda Gazzâlî’nin
344 İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-usûl, I, 79; Krş. Hâkim, Ma’rife, s. 260. 345 İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 171; Suyûtî, Tedrîbü’r-râvî, I, 477.
346 İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-usûl, I, 84-85; Krş. Hâkim, Ma’rife, s. 256-257. İbnü’l-Esîr münâvelenin tanımını Hâkim’den nakletmiş ve bu konuda onun görüşlerinden etkilenmiştir.
347 İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 166.
348 Salahattin Polat, “Münâvele”, DİA, XXXI, 572. 349
64
görüşlerini nakletmesi, onun icâzetsiz münâveleyi geçerli görmediğine işaret etmektedir. Nitekim konu hakkında Gazzâlî, icâzet verilmeksizin sadece kitabın teslim edilmesiyle gerçekleşen münâvelenin hiçbir mâna ifade etmeyeceğini belirterek, icâzetsiz münâvelenin geçerli olmadığını açıklamıştır.350 İmam Buhârî de sadece icâzetli münâveleyi geçerli kabul etmiştir.351 İbnü’s-Salâh, birçok hadis ve fıkıh âliminin icâzetsiz münâveleyi uygun görmediğini ve bunu mümkün görenleri eleştirdiğini ifade etmiştir.352
Münâvelenin hadis rivayetinde geçerli bir metot olup olmaması konusunda görüş farklılıkları bulunmaktadır. Bu konuda, Medine, Mekke, Kûfe, Basra, Mısır ve Horasan ehlinden birçok hadis âlimi münâvele metoduyla hadis rivayet edilmesini mümkün görmüş ve münâvelenin semâ derecesinde olduğunu kabul etmiştir.353
İbnü’l-Esîr, İmâm Mâlik’in semâdan başka bir metodu caiz görmeyenlere şiddetle karşı çıktığını ve onun “Kur’an daha önemli olduğu halde, arzı (münâveleyi) onun için yeterli görüyorsun da
hadisler için neden yeterli görmüyorsun?” şeklindeki sözlerini nakletmiş, münâvele
metodunun geçerli olup olmaması konusunda İmam Mâlik’in görüşünü benimsemiş ve münâveleyi kabul etmeyenleri eleştirmiştir.354 Bir başka rivayette kendisine hadisleri semâ yoluyla alıp almadığı sorusuna ise İmam Mâlik; “Bazıları semâ, bazıları
münâveledir, bize göre münâvele semâdan daha aşağı değildir” şeklinde cevap vermiş
ve icâzetli münâvelenin semâ mertebesinde olduğunu belirtmiştir.355 İbnü’l-Esîr ise icâzetli münâvelenin geçerli bir yöntem olduğunu kabul etmekle beraber onu semâ derecesinde görme hususunda herhangi bir açıklama yapmamıştır. Ancak Hâkim en- Nîsâbûrî’den yapmış olduğu nakillerden hareketle onunla aynı görüşü benimsediği söylenebilir. Zira Hâkim en-Nîsâbûrî’nin ifade ettiğine göre, Ebû Hanîfe, Evzâî, Süfyân es-Sevrî (ö. 161/778), İbnü’l-Mübârek, İmam Şâfiî, İshâk b. Râhûye (ö. 238/853), Ahmed b. Hanbel gibi birçok hadis âlimi münâveleyi semâ mertebesinde görmemiş,
350 İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-usûl, I, 85; Krş. Gazzâlî, el-Mustasfâ, s. 131.
351 Buhârî’nin sadece icâzetli münâvele metodunu sahih görmesi ve bu metodun geçerli olmasına dair delil olarak kullandığı hadisler için bkz. Ebû Bekir el-Kâfî, Menhec, s. 168-170.
352
İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 169.
353 İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-usûl, I, 85; Krş. Hâkim, Ma’rife, s. 257-258. 354 İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-usûl, I, 85; Krş. Hâkim, Ma’rife, s. 259. 355
65
münâvelenin semâ ve kıraat yönteminden daha alt derecede olduğu görüşünü benimsemiştir. Hâkim de bu konuda onların görüşünü benimsediğini açıklamıştır.356
İbnü’l-Esîr’in naklettiği üzere bazı âlimler ise, münâveleyi semâ metodundan daha üstün görmüştür. Zira bu görüşü benimseyenlere göre, hocanın icâzeti ile kitaba duyulan güvenin, semâa olan güvenden daha fazla olması, semâ esnasında hem hocaya hem de dinleyen öğrenciye hata isabet etme ihtimalinin bulunması, münâvelenin semâdan daha ihtiyatlı olduğunu göstermektedir.357
Hadis usulcülerinin bazıları ise münâveleyi icâzetten üstün görmüş, semâ ve kıraat metodundan sonra icâzetli münâvele metodunun üçüncü sırada olduğunu benimsemiştir. İbnü’l-Esîr ise bu görüşü benimsemiş, icâzetli münâvelenin semâdan değil, icâzet metodundan daha üstün ve ihtiyatlı olduğunu ifade etmiştir. Zira münâveledeki icâzetin belirli bir kitaptaki hadislerle sınırlı tutulması, icâzettekinin aksine kitapta yer alan rivayetleri hocanın kesin veya kesine yakın bir şekilde bilmesi gibi bazı özel durumlar, münâveleyi icâzetten üstün kılmaktadır.358
Ayrıca bu metotta icâzet ve münâvelenin birleşmesi bu yöntemin üstünlük kazanmasının bir diğer sebebi olarak zikredilmektedir.359
İbnü’l-Esîr’e göre münâvele metodunda “haddesenâ, ahberenâ münâveleten ve
arzan” şeklindeki edâ sîgaları kullanılabilir. Bunlarla birlikte icâzette olduğu gibi
mutlak olarak “enbeenâ” lafzının bu metotta kullanılması da İbnü’l-Esîr tarafından mümkün görülmüştür.360 İcazetli münâveleyi semâ derecesinde gören Hasan-ı Basrî (ö. 110/728), Zührî ve İmam Mâlik gibi bazı âlimler burada “haddesenâ ve ahberenâ” lafızlarının mutlak olarak kullanılabileceğini benimsemiştir. İbnü’s-Salâh ise, bu metotta “haddesenâ veya ahberenâ münâveleten ve icâzeten” şeklinde hadisin münâvele yöntemiyle alındığına işaret eden lafızların kullanılması gerektiğini ifade ederek bu görüşün daha ihtiyatlı olduğunu açıklamış, âlimlerin çoğunun da bu görüşte olduğunu
356
Hâkim, Ma’rife, s. 259-260; Nevevî, et-Takrîb ve’t-teysîr, s. 62; İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 167; Suyûtî, Tedrîbü’r-râvî, I, 471.
357 İbnü’l-Esîr, bu görüşü benimseyenlerin kim oldukları hakkında bilgi vermemiştir. Konu hakkındaki açıklamalarından hareketle onun bu görüşe katılmadığı anlaşılmaktadır. Bkz. İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-usûl, I, 86; Kâdî İyâz, el-İlmâ’, s. 81; Suyûtî, Tedrîbü’r-râvî, I, 470-471.
358 İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-usûl, I, 85-86. 359 Koçyiğit, Hadis Usûlü, s. 322. 360
66 ifade etmiştir.361
Ayrıca hadis âlimleri tarafından “a’tânî fülân” tabirinin de münâvele metodu için kullanıldığı kaynaklarda zikredilmiştir.362