• Sonuç bulunamadı

Kur'an-ı Kerim'de düşünmeye yönelik kavramlar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kur'an-ı Kerim'de düşünmeye yönelik kavramlar"

Copied!
280
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TC

SELCUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI

TEFSİR BİLİM DALI

KUR’AN-I KERİM’DE DÜŞÜNMEYE YÖNELİK

KAVRAMLAR

Osman GÜLBE

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Fethi Ahmet POLAT

(2)
(3)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin Adı Soyadı        

(4)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Osman GÜLBE tarafından hazırlanan “Kur’an-ı Kerim’de Düşünmeye Yönelik Kavramlar” başlıklı bu çalışma 25/06/2009 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Doç. Dr. Fethi Ahmet POLAT Başkan Prof. Dr. Yusuf IŞICIK Üye Prof. Dr. M. Sait Şimşek Üye

(5)

ÖNSÖZ

Kur’an-ı Kerim’in tefsiri Hz. Peygamber (s.a.v.) ile başlamış, Hz. Peygamber (s.a.v.) Kur’an’ın tamamını olmasa bile ayetlerin bir kısmını açıklamış, Kur’an’ı kısmen tefsir etmiştir. Ashab ve tabiîn bu geleneği devam ettirmişler, tefsir ilminin temellerini atmışlardır. Daha sonraki dönemlerde bu ilim sistemleşmiş, ilkeleri belirlenmiş, Kur’an baştan sona tefsir edilmiştir.

Gerek Hz. Peygamber (s.a.v.)’den gelen rivayetler gerekse sahabe, tabiîn ve ilk dönem müfessirlerin görüşleri çerçevesinde Kur’an’ın tefsiri çeşitli yöntemlerle yapılmaya devam edilmiş, günümüze zengin bir tefsir mirası ulaşmıştır. Günümüzde de Kur’an tefsiri çalışmaları farklı yöntemlerle bütün yoğunluğuyla devam etmektedir. Bu yöntemlerden bir tanesi de günümüzde en sık başvurulan konu eksenli Kur’an çalışmalarıdır. Bu yönteme “Konulu tefsir metodu” adı verilmektedir.

Akademik çalışmaların son derece yaygınlık kazanmasıyla, konu arayışları had safhaya ulaşmış; bu noktada konulu tefsir yöntemi büyük bir boşluğu doldurmuştur. Bu yöntemle spesifik (derinlemesine) Kur’an çalışmaları çok büyük aşamalar kat etmiştir.

Konulu tefsir yönteminin kapsamına giren kavram tahliline dayalı Kur’an çalışmaları da yine oldukça sık kullanılan bir yöntem olmuştur. Bu yöntem, Kur’an’dan seçilen bir kavramın, ilk dönem müfessirlerinin de yaptıkları gibi, gelişim süreci ve Kur’an’ın kazandırdığı yeni anlamlarla birlikte incelenmesine dayanmaktadır.

Biz de bu yöntemleri esas alarak Kur’an-ı Kerim’de düşünme ile ilgili “tefekkür”, “tezekkür”, “tedebbür”, “fıkhetme” ve “akletme” kavramlarının incelenmesini uygun gördük. Kâinat kitabı üzerinde, Allah’ın kitabı Kur’an üzerinde tefekkür, tedebbür ve tezekkür etmek, bu ayetler ve deliller üzerinde tefekkuh edip bunları anlamaya çalışmak, aklımızı kullanıp doğru düşünmek oldukça önemli bir konudur. Bu, elbette çok daha kapsamlı çalışmaları gerekli kılmaktadır.

Çalışmamızın girişinde konunun önemi ve amacından bahsettikten sonra kısaca konulu tefsir yöntemi ve yararlandığımız kaynaklar üzerinde durduk. Birinci bölümde “tefekkür”, “tezekkür” ve “tedebbür” kavramı ile ilgili ayetleri tahlil

(6)

etmeye çalıştık. Ayrıca bu bölümde kavramlar arası bir mukayese yaptık ve incelemiş olduğumuz kavramların benzer ve farklı yönlerini ortaya koymaya çalıştık. İkinci bölümde “tefekkuh” kavramı ile ilgili ayetleri, üçüncü bölümde de “teakkul” kavramı ile ilgili ayetleri tahlil etmeye çalıştık. Sonuçta da konunun ve kavramların genel bir değerlendirmesini yaptık.

İşlemiş olduğumuz kavramlar daha derinlemesine, müstakil çalışmalarla ele alınıp incelenebilirdi. Ancak biz burada, sıralamış olduğumuz ana başlıklara bütüncül bir yaklaşımı hedeflemiş bulunmaktayız. Bu sebeple, her kavramı incelerken Kur’an’daki kullanımlarını ve genel yorumları serdetmekte, diğer kavramlarla ilişkilerini de ortaya koymaya çalışmaktayız.

Konumuzun tespiti ve şekillenmesinde fikri desteğini esirgemeyen danışman hocam Doç. Dr. Fethi Ahmet Polat’a, Prof. Dr. Yusuf Işıcık’a, Prof. Dr. M. Sait Şimşek’e, kaynak temininde yardımını esirgemeyen değerli arkadaşım Mesut Kaya’ya teşekkürlerimi arz ediyorum.

Osman GÜLBE 12.05. 2009 KARAMAN

(7)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Osman GÜLBE Numarası:

064244011007 Ana Bilim /

Bilim Dalı

Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı/ Tefsir Bilim Dalı

Ö

ğrencinin

Danışmanı Doç. Dr. Fethi Ahmet POLAT

Tezin Adı Kur’an-ı Kerim’de Düşünmeye Yönelik Kavramlar

ÖZET

Günümüzde Kur’an tefsiri çalışmaları farklı yöntemlerle bütün yoğunluğuyla devam etmektedir. Bu yöntemlerden bir tanesi de günümüzde en sık başvurulan konu eksenli Kur’an çalışmalarıdır. Bu yöntem, Kur’an’dan seçilen bir kavramın, ilk dönem müfessirlerinin de yaptıkları gibi, gelişim süreci ve Kur’an’ın kazandırdığı yeni anlamlarla birlikte incelenmesine dayanmaktadır.

Biz de bu yöntemleri esas alarak Kur’an-ı Kerim’de “tefekkür”, “tezekkür”, “tedebbür”, “tefekkuh” ve “teakkul” kavramlarının incelenmesini uygun gördük. Kâinat kitabı âlem üzerinde, Allah’ın kitabı Kur’an üzerinde tefekkür, tedebbür ve tezekkür etmek, bu ayetler ve deliller üzerinde tefekkuh etmek, aklımızı kullanıp doğru düşünmek oldukça önemli bir konudur. Bu, elbette çok daha kapsamlı çalışmaları gerekli kılmaktadır.

Çalışmamızın girişinde konunun önemi ve amacından bahsettikten sonra kısaca konulu tefsir yöntemi ve yararlandığımız kaynaklar üzerinde durduk. Birinci bölümde “tefekkür”, “tezekkür” ve “tedebbür” kavramı ile ilgili ayetleri tahlil etmeye çalıştık. Ayrıca bu bölümde kavramlar arası bir mukayese yaptık ve incelemiş olduğumuz kavramların benzer ve farklı yönlerini ortaya koymaya çalıştık. İkinci bölümde “tefekkuh” kavramı ile ilgili ayetleri, üçüncü bölümde de “teakkul” kavramı ile ilgili ayetleri tahlil etmeye çalıştık. Sonuçta da konunun ve kavramların genel bir değerlendirmesini yaptık.

(8)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Osman GÜLBE Numarası:

064244011007 Ana Bilim /

Bilim Dalı Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı/ Tefsir Bilim Dalı

Ö

ğrencinin

Danışmanı Doç. Dr. Fethi Ahmet POLAT

Tezin İngilizce Adı CONCEPTS IN THE KORAN THAT MAKES YOU THINK

SUMMARY

At the present day the interpretation of the Koran is continuing at full capacity with different methods. One of these methods is a subject to which at the present day often is been applied to namely expressive Koran study. In this method a concept is choosen from the Koran like the first period annotators and it is based on the investigation of the development process togheter with the new meanings thanks to the Koran.

In view of these methods we have found it apropriate to investigate the following concepts: Tefekkür which means meditation; tezekkür which means to talk about a problem; tedebbür which means to think about God’s orders and interdictions; tefekkuh which means to do the study about the Islamic law that profits from the main sources about religion and world acts, the fully laid down rules and teakkul which means using your mind to learn usefull things while learning not to pass the limits and to know the limits of one’s capacity.

To do tefekkür, tedebbür and tezekkür upon the universe book over the people and Allah’s book namely the Koran, to do tefekkuh about the arguments and verses of the Koran, to use our mind correctly is a very important subject. Naturally this needs a more comprehensive study.

In the beginning of our work we have written about the the importance and the aim and afterwards we have written shortly about the interpretation methods and the advantages. In the first part we have tried to study the verses of the Koran concerning

(9)

the following concepts: tezekkür, tefekkür and tedebbür. Besides in this part we have done comparison between the concepts and with the concepts that we have investigated we have tried to let see the similar and different ways. In the second part we have tried to study the verses of the Koran concerning the concept tefekkuh and in the third part about the concept teakkul. Briefly we have evaluated in general the subject and the concepts.

Key words: Koran, Concepts, Tefekkür, Tezekkür, Tedebbür, Tefekkuh, Teakkul.

(10)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI...I YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU... II ÖNSÖZ ... III ÖZET... V SUMMARY ...VI İÇİNDEKİLER ... VIII KISALTMALAR ...XI GİRİŞ ... 1

1. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ VE AMACI ... 1

2. ARAŞTIRMANIN METODU ... 5

2.1. Konulu Tefsir Metodu... 5

2.2. Kavramlar... 7 2.3. Kaynaklar ... 8 2.3.1. Lügatler ... 8 2.3.2. Istılah Sözlükleri ... 8 2.3.3. Tefsirler ... 9 BİRİNCİ BÖLÜM... 10

KUR’AN’DA TEFEKKÜR, TEZEKKÜR VE TEDEBBÜR KAVRAMLARI.. 10

A. TEFEKKÜR KAVRAMI... 10

1. Lügat Anlamı ... 10

2. Istılah Anlamı... 10

3. Tefekkürle İlgili Ayetler ... 11

3.1. Genel Anlamda Tefekküre Çağıran Ayetler ... 12

3.1.1. Kevnî Ayetler Üzerinde Tefekküre Çağıran Ayetler ... 13

3.1.2. Nimetler Üzerinde Tefekküre Çağıran Ayetler... 24

3.1.3. İlim Üzerinde Tefekküre Çağıran Ayetler ... 36

3.2. Kur’an Üzerinde Düşünmeye Çağıran Ayetler ... 41

3.2.1. Dolaylı Olarak Kur’an Üzerinde Tefekküre Çağıran Ayetler... 41

3.2.2. Doğrudan Kur’an Üzerinde Tefekküre Çağıran Ayetler... 47

B. TEZEKKÜR KAVRAMI... 52

1. Lügat Anlamı ... 52

2. Istılah Anlamı... 53

3. Tezekkürle İlgili Ayetler ... 54

3.1. Genel Anlamda Tezekküre Çağıran Ayetler ... 55

3.1.1. İlim Üzerinde Tezekküre Çağıran Ayetler... 55

3.1.2. Allah’ın Yaratıcılığı Üzerinde Tezekküre Çağıran Ayetler ... 62

3.1.3. İman Üzerinde Tezekküre Çağıran Ayetler ... 67

3.1.4. Öğüt Manasında Kullanılan Tezekkür Ayetleri ... 72

3.2.Kur’an Bağlamında Zikredilen Tezekkür ... 75

3.2.1. Dolaylı Olarak Kur’an Bağlamında Zikredilen Tezekkür ... 75

3.2.2. Doğrudan Kur’an Bağlamında Zikredilen Tezekkür ... 79

C. TEDEBBÜR KAVRAMI... 89

1. Lügat Anlamı ... 89

(11)

3. Tedebbürle İlgili Ayetler... 91

3.1. Sarâhaten Kur’an’ın Zikredildiği Tedebbür Ayetleri... 91

3.2. Farklı İfadelerle Kur’an’ı Tedebbür Etmeyi Anlatan Ayetler... 98

D. TEFEKKÜR, TEZEKKÜR VE TEDEBBÜR KAVRAMLARI ARASINDAKİ MÜNASEBET ... 106

1. Tefekkür ve Tedebbür Kavramlarının Farklılık ve Benzerlikleri ... 106

2. Tezekkür Kavramının Tefekkür ve Tedebbürle Olan İlişkisi ... 108

İKİNCİ BÖLÜM ... 110

KUR’AN’DA TEFEKKUH KAVRAMI ... 110

TEFEKKUH KAVRAMI... 110

1. Lügat Anlamı ... 110

2. Istılah Anlamı... 111

3. Fıkhetmeyle İlgili Ayetler ... 111

3.1. Genel Manada Fıkhetmeye Çağıran Ayetler... 112

3.1.1. Peygamberlerin Çağrılarına Uymayıp Anlamamakta Israr Edenlerle İlgili Hitaplar... 113

3.1.2. Dua Olarak Zikredilen Hitaplar ... 116

3.1.3. Allah’ın Lütfuna Ve Merhametine Nankörlük Edip Anlamamakta Direnenlere Yönelik Hitaplar... 120

3.1.4. Allah’ın Kudretiyle İlgili Olarak Zikredilen Hitaplar... 121

3.1.5. Cehennemliklerin Tutum Ve Davranışları İle İlgili Zikredilen Hitaplar ... 123

3.1.6. İnkârcıların Mü’minlere Karşı Tutum Ve Davranışları İle İlgili Zikredilen Hitaplar ... 126

3.1.7. Münafıkların Tutum Ve Davranışları İle İlgili Hitaplar ... 130

3.2. Kur’an Bağlamında Fıkhetmeye Çağıran Ayetler... 141

3.2.1. Allah’ın Yaratıcılığının Zikredildiği Ayetlerle İlgili Fıkh Etmeye Yönelik Hitaplar... 141

3.2.2. Kur’an’ın Surelerine İnanmayıp Alay Edenlerle İlgili Hitaplar ... 144

3.2.3. Allah’ın Ayetlerine İnanmayıp Sırt Çeviren Zalimlerle İlgili Fıkh Etmeye Yönelik Hitaplar... 146

3.2.4. Kur’an’ı Dinleyip De İnanmayan Kâfirlerin Tutum Ve Davranışları İle İlgili Fıkhetmeye Yönelik Hitaplar ... 147

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 152

KUR’AN’DA TEAKKUL KAVRAMI... 152

TEAKKUL KAVRAMI... 152

1. Lügat Anlamı ... 152

2. Istılah Anlamı... 153

3. Akletmeyle İlgili Ayetler ... 153

3.1. Genel Anlamda Akletmeye Çağıran Ayetler ... 154

3.1.1. Hakikati Bildikleri Halde Aklını Kullanmayanlara Yönelik Hitaplar155 3.1.2. Kur’an’da İbret Olarak Zikredilen Olaylara Karşı İnanmayıp Aklını Kullanmayanlara Yönelik Hitaplar ... 157

3.1.3. Münafıkların Tutum Ve Davranışları İle İlgili Akletmeye Yönelik Hitaplar... 159

(12)

3.1.4. Ehli Kitapla İlgili Akletmeye Yönelik Hitaplar ... 164

3.1.5. Dünya Ve Ahiret İle İlgili Akletmeye Yönelik Hitaplar... 168

3.1.6. Peygamberlerin Vazifelerinden Dolayı Ücret Almamaları İle İlgili Akletmeye Yönelik Hitaplar ... 177

3.1.7. Allah’ı Bırakıp Putlara Tapan Müşriklerin Tutum Ve Davranışları İle İlgili Akletmeye Yönelik Hitaplar ... 180

3.1.8. Allah’ın Yegâne Kudret Sahibi Olmasıyla İlgili Akletmeye Yönelik Hitaplar... 184

3.1.9. Allah’ın Tüm Mahlûkatın Rabbi Olmasıyla İlgili Akletmeye Yönelik Hitaplar... 187

3.1.10. Şeytanın Saptırmasına Karşı Akletmeye Yönelik Hitaplar... 189

3.1.11. Helak Olan Kavimlerin Başlarına Gelen Olaylarla İlgili Akletmeye Yönelik Hitaplar... 191

3.1.12. Allah’ın Eşsiz Bir Yaratıcı Olmasıyla İlgili Akletmeye Yönelik Hitaplar... 195

3.1.13. Cehennemliklerin Akıbetleri İle İlgili Akletmeye Yönelik Hitaplar204 3.1.14. Kur’an’da Anlatılan Misaller İle İlgili Akletmeye Yönelik Hitaplar ... 207

3.1.15. Kevnî Ayetler Üzerinde Akletmeye Yönelik Hitaplar... 209

3.1.16. İnkârcıların Tutum Ve Davranışları İle İlgili Akletmeye Yönelik Hitaplar... 217

3.1.17. Allah’ın İradesinin Genişliği İle İlgili Akletmeye Yönelik Hitaplar229 3.1.18. Allah’ın Varlığına Delalet Eden Deliller İle İlgili Akletmeye Yönelik Hitaplar... 234

3.2. Kur’an Ayetleri ile İlgili Akletmeye Çağıran Ayetler ... 236

3.2.1. Kur’an’ın Arapça İndirilmesi İle İlgili Akletmeye Çağıran Ayetler.. 236

3.2.2. Allah’ın İradesinin Genişliği İle İlgili Akletmeye Çağıran Ayetler... 240

3.2.3. İçerisinde Haramların Zikredildiği Ayetler İle İlgili Akletmeye Yönelik Hitaplar... 242

3.2.4. Kur’an’da Zikredilen Öğütler İle İlgili Akletmeye Çağıran Ayetler . 245 3.2.5. Allah’ın Mubah Kıldığı Şeylerle İlgili Akletmeye Çağıran Ayetler.. 254

3.2.6. Allah’ın Ölülere Tekrar Hayat Vermesiyle İlgili Akletmeye Çağıran Ayetler... 259

SONUÇ ... 261

BİBLİYOGRAFYA ... 264

(13)

KISALTMALAR

a.s. : Aleyhisselâm

AOY : Ankara Okulu Yayınları

b. : İbn

bkz. : Bakınız

D. : Dağıtım

h. : Hicrî

Hz. : Hazreti

İFAV : Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları nşr. : Neşreden

r.a. : Radiyallahu anh

s. : Sayfa

s.a.v. : Sallalâhü aleyhi ve sellem sd. : Sadeleştirenler sy. : Sayı thk. : Tahkik trc. : Tercüme ts. : Tarihsiz v. : Vefat tarihi vb. : Ve benzeri vd. : Ve devamı Y. : Yayınları

(14)

GİRİŞ

1. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ VE AMACI

Kur’an-ı Kerim, hidayet, rahmet ve müjde kitabıdır.1 Kur’an, insanı en doğru yola götürmektedir.2 Allah, rızasına ulaşan doğru yolu onunla göstermiştir.3 Allah, göndermiş olduğu Son Peygamber’i tüm insanlığa rahmet olarak gönderdiği gibi, ona inzal ettiği kitabı da rahmet vesilesi kılmıştır. Hayatın kaynağı nasıl ki yağmur ve su ise, Kur’an da dinî, manevî, içtimaî hayatın kaynağıdır. Kur’an, ahiret hayatında müminlerin kavuşacakları mükâfatları ve nimetleri müjdelemektedir. Onların ebedi olarak kalacakları cennet hayatını anlatmaktadır. Kur’an başlı başına bir müjde kitabıdır.

Kur’an’ın hidayet, rahmet ve müjdelerinden istifade edebilmek elbette onu okumakla mümkündür. Kur’an’ı okuyanların nail olacakları uhrevi mükâfatlar, muhtelif hadislerde Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından beyan edilmiştir. Ancak söz konusu hususlarda Kur’an’dan gerçek anlamda istifade etmek, onunla sürekli bir hemhal olmayı gerekli kılmaktadır. Yani sürekli ve bilinçli bir okuyuşu gündeme getirmektedir.

Bu okumanın en anlamlı gayesi de okunanı anlamak, verilmek istenen mesajı kavramak, Kur’an’ın derin anlamlarına nüfuz edebilmektir. Okurken böyle bir gayeyi gütmek, ilahi mesajın indiriliş amacını kavramak anlamına gelmektedir. Zira murad-ı ilâhi insanlık için son kez Kur’an-ı Kerim’de varit olmuştur. Kur’an’ı anlamak, Allah’ın kuldan yürümesini istediği yolu öğrenmek demektir.

Nihayet, Kur’an anlaşıldıktan, sırat-ı müstakim öğrenildikten sonra sıra, Kur’an’la amel etmeye, Kur’an’la çizilen doğru yolu izlemeye gelmektedir. Daha değişik ifadelerle söylersek, Kur’an’a uygun bir hayat sürmek, ona sarılmak, dini konularda ve hayatın herhangi bir alanında karşılaşılan bir meselede Kur’an’a yönelmek söz konusu olmaktadır.

Hz. Peygamber (s.a.v.), Kur’an’ın anlaşılmayan ayet ve konularını ashabına açıklamış, onların anlayıp kavramalarını sağlamıştır. Zira Hz. Peygamber (s.a.v.)’in

1 Nahl 16/89. 2 İsrâ 17/9. 3 Mâide 5/15

(15)

bir diğer görevi de Kur’an’ı açıklamaktır.4 Sahabe de çoğu zaman anlayamadıkları noktaları Hz. Peygamber (s.a.v.)’e veya kendi aralarında daha bilgili olanlara sormuşlar, Kur’an’ı anlamaya, kendilerine kapalı gelen noktaları öğrenmeye aşırı titizlik göstermişlerdir. Hz. Peygamber (s.a.v.)’den öğrendiklerini ve kendi anladıklarını sonraki nesle aktarmayı bir borç bilmişlerdir.

Allah Rasulü (s.a.v.), okuyup anlaşılmayan noktalarını açıklarken bir taraftan da hem ahlâk hem amel olarak Kur’an’ı yaşamış, ondaki teorik meseleleri pratik olarak hayata geçirmiştir. Kur’an’daki telmih yollu nice emir/nehiy, O’nun uygulamalarıyla netlik kazanmıştır. Yani Hz. Peygamber (s.a.v.) okuyup anlattığı konuları pratik olarak göstermekle vahyin insanlara ulaştırılmasında tam bir insicam sağlamıştır. Ashap da tedrici olarak inen ayetlerle amel etmeye azami gayret göstermişlerdir. Konumuza örnek olması açısından Ebû Abdurrahman es-Sülemî’den gelen şu rivayeti zikredebiliriz: “Bize Osman b. Affan, Abdullah b. Mes’ûd (r.a.) gibi sahâbîlerden Kur’an okutanlar, Hz. Peygamber (s.a.v.)’den on ayet öğrendikleri zaman, o ayetlerde verilen bilgileri öğrenip hayata geçirmeden başka ayetlere geçmezlerdi. Derlerdi ki: “Biz Kur’an’ı hem ilim olarak hem de amel olarak beraberce öğrendik.” İşte bu sebepten bir sure üzerinde uzun müddet kalırlardı.” 5

Bu hususta Furkan 25/30. ayetle ilgili olarak yapılan şu yorum da kayda değerdir: “Kim Kur’an’ı okumazsa onu terk etmiştir. Kim Kur’an’ı okur fakat anlamlarını tefekkür etmezse, Kur’an’ı terk etmiştir. Kim onu okur, anlamlarını düşünür fakat onunla amel etmezse, o da Kur’an’ı terk etmiştir.”6

Bu noktadan bakıldığında Kur’an’la ilgili üç hususun çok önemli olduğu görülmektedir: Kur’an’ı okumak, ayetleri üzerinde akledip düşünmek, tefekkür etmek, anlamak ve anladıklarımızla amel etmek. Hatta denebilir ki Kur’an’ın nüzulünden günümüze kadar, bütün ilimlerin nirengi noktaları bu hususlar olmuştur. Tefsir ilmi, Kur’an’ın sağlıklı bir şekilde anlaşılması ve insanlara anlatılması için oluşmuştur. Yine -kabaca söylersek- fıkıh ilmi Kur’an’la amel etme çerçevesinde şekillenmiştir.

4 Nahl 16/44.

5 Şemsüddin Osman b. Kaymaz ez-Zehebî, Siyer-u A’lâmi’n-Nübelâ, Beyrut, 1981, I-XXV, IV, 271;

Takiyyüddin Ahmed İbn Teymiyye, Mukaddime fî Usûli’t- Tefsîr, (nşr: Muhubiddin el-Hatıb), 1399, 4. Baskı, s. 6.

6 Muhammed Ali es-Sâbûnî, et-Tibyân fî Ulûmi’l-Kur’ân, Âlemü’l-kütüb, Mekke, 1985, 1. Baskı, s.

(16)

İşte bu noktada, Allah’ın kitabı Kur’an ayetleri üzerinde akledip düşünmek ve kâinat kitabı âlem üzerindeki Allah’ın birliğine, kudretine, vs. delalet eden ayetler üzerinde düşünmekle ilgili kavramların anlaşılması büyük önem arz etmektedir. Kur’an’da, düşünmekle ilgili hangi kavramlar var ve bunlar nasıl işleniyor? Kur’an’da tefekküre, tezekküre, tedebbüre, akledip düşünüp de anlamamıza çağıran ayetler Kur’an’ın anlaşılmasına nasıl teşvik ediliyor? Bütün bu soruların cevaplarının bulunması bu hususların daha kolay anlaşılması bakımından önemli olmaktadır.

Bir kitabın anlaşılması onun dilinin anlaşılmasıyla doğrudan alakalıdır. Dilde de en büyük unsuru kelimeler ve kavramlar teşkil eder. İfade edilmek isteneni doğru anlamak için kelimelerin ve kavramların dünyasına inmek gerekir. Kelimelerin ve kavramların yerli yerinde kullanılmadığı ve kastedilen ifadelerin gerçek anlamda anlaşılmadığı bir metinden doğru anlamlar çıkarmaktan söz etmek olanaksızdır. Kelimeler ve kavramlar bizi anlama götüren anahtarlardır. Bu anahtarların doğru kullanımı okuduğumuz metinde bize yeni kapılar aralayacak yeni ufuklar açacaktır. Bu sebeple kelime ve kavramları anlamaya yönelik çalışmalar da ciddi bir önem arz etmektedir.

Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında kelime ve kavramlar daha büyük bir önemi haizdir. Çünkü Kur’an’ın lafzı başlı başına bir mucizeyi teşkil etmekte, Kur’an bu yönüyle muarızlarına meydan okumaktadır. Kur’an’ın icazını, üslubunun yanında kelime, kavram ve deyimsel ifadeleri insicamlı bir şekilde kullanımı teşkil etmektedir. Bu sebeple Kur’an-ı Kerim’in tefsiri başlangıçta kelimelerin açıklanması şeklinde ortaya çıkmış, daha sonra da kelime tahliline dayalı tefsir ekolleri, “Ğarîbu’l-Kur’ân,” “Müfredatü’l- Kur’ân,” “Meâni’l Kur’ân” gibi ilim dalları ortaya çıkmıştır. Yine Kur’an lafızlarının doğru anlaşılabilmesi için kelimeleri, kavramları ve deyimsel ifadeleri doğuşu, gelişimi gibi bütün yönleriyle ele alan, etimolojilerini inceden inceye tetkik eden çok kapsamlı “lügatler/sözlükler” vücuda getirilmiştir. Hakeza Kur’an’daki kavramları, anlaşılmayan noktaları açıklayan müstakil tefsirler yazılmış; hemen bütün tefsirlerde Kur’ânî kavramlar kelime anlamlarından başlanarak etraflı bir şekilde izah edilmiştir. Hatta Ebu Hayyan, tefsiri “Kur’ân

(17)

lafızlarını, onların işaret ettiği anlamları, müfret ya da terkip oluşlarının hükümlerini ve terkip halindeyken hamledilen anlamlarını ele alan bir ilim” olarak tarif etmiştir.”7

Kur’an-ı Kerim indiği ortamda konuşulmakta ve kullanılmakta olan dili en orijinal bir biçimde kullanmış, bunun yanında kelimelere yeni anlamlar yüklemiştir. En basit bir kelime Kur’an’ın kullanımıyla yepyeni bir renge bürünmüş, anlam içeriği alabildiğine genişlemiş bazen eski kullanımlarını bile çağrıştırmaz olmuştur. Ancak kelimenin kökenine inmek Kur’an’ın yeni anlamlar yüklediği bu kelimenin mefhumunun daha ciddi anlaşılmasını sağlamaktadır. Salât, hac, savm, zekât, takva, şirk, küfür, nifak vb. yüzlerce kelime burada örnek olarak zikredilebilir.

Biz de bu çalışmamızda Kur’an’da düşünmeye yönelik kavramları (tefekkür, tezekkür, tedebbür, fıkıh, akıl) tespit etmeyi, bu kavramların etimolojik anlamlarına inmeyi, Kur’an’daki kullanımlarını ve bu çerçevede elimize ulaşmış görüşleri araştırmayı hedefledik. Düşündük ki bu kavramların hakiki manada anlaşılması; Kur’an’ı anlama ve onunla amel etme konusunda bize farklı bir perspektif kazandıracaktır.

Öte yandan kavramların Kur’an’daki kullanımlarını, tekrarlarını, bağlamlarını göz önünde bulundurmak önemlidir. Bu sebeple, kavramları irdelemenin yanında, bunların ayetlerdeki kullanımlarını tek tek incelemek bütüncül bir bakış açısını ortaya koymaktadır. Kavramlar arasında karşılaştırmalar yapmak, birbirlerine benzer ve birbirlerinden farklı olan noktaları incelemek, Kur’an’ın zengin anlam dünyasını anlamak açısından kaçınılmazdır.

Ayetler çerçevesinde oluşan zengin tefsir birikiminden istifade etmek de, kavramların daha güzel anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Özellikle klasik tefsirlerde zikredilen rivayetler, ortaya konan görüşler konunun daha net anlaşılmasında fevkalade ehemmiyet arz etmektedir. Dolayısıyla biz bu noktaları esas alarak bu çalışmaya girişmiş bulunuyoruz.

Ele aldığımız başlıklarla ilgili Kur’an ilimleri ve tefsir kitaplarında kimi konular altında muhtelif bilgiler verilmiştir ki bu bilgiler daha çok teknik bilgilerdir. Bu kitaplar detaylı incelendiğinde elbette zengin bilgilere ulaşılabilecektir. Ancak bizim ele aldığımız şekilde Kur’an’ın ayetleri üzerinde ve kâinat kitabı âlem üzerinde

(18)

akledip düşünmek, tefekkür etmek, Kur’an’ın ayetleri üzerinde tedebbür etmek gibi konu bütünlüğüne sahip herhangi bir kitaba rastlamış değiliz. Kur’an’la ilgili müstakil olarak yazılmış kitaplarda da kimi bilgiler olmakla beraber detaylı bir çalışma göze çarpmamaktadır. Taramalarımız neticesinde bu manada bir teze de rastlanmamış olup çalışmamıza yakın diyebileceğimiz ancak farklı bakış açıları ile yapılmış bazı tezler tespit edilmiştir.8

2. ARAŞTIRMANIN METODU

2.1. Konulu Tefsir Metodu

Günümüzdeki tefsir bilim dalı çalışmalarında en sık başvurulan yöntemin konu eksenli Kur’an çalışmaları olduğu görülmektedir. Bu yönteme “konulu tefsir metodu” (et-tefsîru’l mevdûî) adı verilmektedir. ‘Konulu tefsir metodu’nun birçok tarifi yapılmış, bu tariflerle metodun usul ve sınırları belirlenmeye çalışılmıştır. Bu tariflerden birkaç tanesi şöyledir:

“Muayyen bir konuda ve Kur’an’ın çeşitli surelerinde zikredilen Kur’an ayetlerini toplamak; imkân nispetinde bu ayetlerin nüzul sırasını göz önünde bulundurarak onları konularına göre metotlu bir şekilde incelemek; ayetleri bulundukları surede kendisinden önce ve sonraki ayetlerle ilişkisini araştırmak sonra da benzer ayetlerle mütalaa etmektir.” 9

Bir başka tarifi ise şöyle yapılmıştır: “Kur’an’da işlenen konulardan herhangi birine dair ayetleri bütüncül bir bakış açısıyla göz önünde bulundurarak, Kur’an’ın o konudaki görüşünü ortaya koyma çabasıdır.”10

Bütün bu tariflerden de anlaşıldığı gibi konulu tefsir bir konunun ele alınıp onunla ilgili bütün ayetlerin toplanması ve bütüncül olarak değerlendirilmesi şeklinde olmaktadır. Konulu tefsir metodu çağımızda en fazla başvurulan metotlardan biri haline gelmiştir. Özellikle günden güne artan ihtisaslaşma, yapılan akademik çalışmalar böyle bir metodu gerekli kılmaktadır. Konulu tefsir metodu,

8 Ömer Öncel, Günümüzde Kur’an’ın Tümüyle Anlaşılıp Anlaşılamayacağı Problemi, YL. tezi, 2003;

Kur’an’ın Anlaşılmasında Dil Problemi, YL. Tezi, 2002 bunlar arasında zikredilebilir.

9 Muhammed Mahmud Hicazî, el-Vahdetu’l Mevduiyye fi’l-Kur’âni’l- Kerim, Mısır, 1970 s. 402–

403.

(19)

Kur’an’ı kendi bütünlüğü içinde değerlendirmeyi sağlamakta, araştırmacının kişisel fikirlerinin Kur’an’ın vermek isteği mesajı gölgelemesini de engellemektedir. Bu konuda konulu tefsir sahasında ciddi çalışmaları olan Mustafa Müslim şunları söylemektedir: “Bu asırda yaşayan Müslüman âlimler, hayatın değişik dallarına ait problemle karşılaştıklarında veya psikoloji, sosyoloji, antropoloji, astronomi biliminde yeni bir teori ile karşı karşıya geldiğinde Kur’an’da bu tip teorileri tartışıp ona ilişkin Allah’ın hükmünü belirten nassları bulamamaktadır. Bu durumda araştırmacı bu eğilimlere ilişkin Kur’an ve sünnetin yaklaşımlarını ve bakış açılarını belirlemeye çalışır. Böylece Müslüman araştırmacıda Kur’an’ın bu alanlara ilişkin temel gayelerine ait bir meleke oluşur. Sonra da bu problemlere Kur’ânî perspektiften bakarak çözmeye çalışır veya teorileri ona göre değerlendirir.”11

Konulu tefsir metoduyla yapılan çalışmalar, “Kur’an’da İnsan”, Kur’an’da Tarih”, “Kur’an’da Kadın”, “Kur’an’da Ahlak” ve benzeri çalışmalardır. Bu tür çalışmalar araştırılan konuyla ilgili daha spesifik bilgiler elde etmemizi de sağlamakta, Kur’an’ın anlaşılmasında daha sağlıklı sonuçları beraberinde getirmektedir.12

Bizim bu çalışmamız da genel hatlarıyla bir “konulu tefsir çalışması” olarak değerlendirilebilir. Çünkü bu çalışmamızda, belirli bir konu tespit edilmiş, bu konu ile ilgili kavram çalışması yapılmış, konu etrafındaki ayetler çıkartılıp bütüncül bir yaklaşım sergilenmeye çalışılmıştır. Bu çalışmadaki en önemli gaye, Kur’an ayetleri üzerinde, kâinattaki Allah’ın birliğine, yaratıcılığına, kudretine vs. delalet eden ayetler üzerinde düşünmekle ilgili bütüncül bir bakış açısı yakalayabilmektir. Yani Kur’an’da bu kavramlar nasıl işleniyor, Kur’an’da konunun çerçevesi nasıl çiziliyor, bunları tespit etmektir. Bu sebeple çalışmamızda konulu tefsir yönteminden istifade edilmeye çalışılmıştır.

Konulu tefsir yöntemi –örneklerde de verdiğimiz gibi- bir tarafıyla da kavram çalışmalarından oluşmaktadır. Bu yönüyle de çalışmalarda kavram tahliline dayalı

11 Mustafa Müslim, Mebâhis fi’t-Tefsiri’l-Mevdûî, Dâru’l- Kalem, Beyrut, ts. s. 40.

12 Bu yöntemle yapılmış bazı çalışmalar için bkz: Adem Ergül, Kur’an ve Sünnette Kalbî Hayat,

İstanbul, 2000; Ömer Dumlu, Kur’an-ı Kerim’de Salah Meselesi, DİB Y., Ankara 1997; İsmail Çalışkan, Kur’an’da Din Kavramı, AOY., Ankara 2002; Hasan Keskin, Kur’an’da Fitne Kavramı, Rağbet Y., İstanbul, 2003.

(20)

“semantik yöntem”13 sıklıkla kullanılmaktadır. Gördüğümüz kadarıyla bu iki yöntem iç içe bulunmaktadır. Bu sebeple çalışmamız da bir yönüyle kavram çalışması olmaktadır. Zira tespit ettiğimiz her kavramın önce etimolojisine inilmiş, sonra ayetler ve görüşler üzerinde durulmuştur.

Bu çalışmamızda bütüncül bir bakış açısı hedeflendiği için birden çok kavram ele alınmış, bunun sonucu olarak kavram, ayetlere ışık tutacak şekilde irdelenmiştir. Bu sebeple gereksiz ayrıntılardan uzak durulmaya çalışılmıştır.

2.2. Kavramlar

Çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, seminer çalışmamızda ele aldığımız tefekkür, tezekkür ve tedebbür kavramlarını biraz daha genişleterek ele aldık. Diğer bölümlerde de konumuzla ilgili tespit ettiğimiz kavramlardan bir tanesini ele aldık ve bu kavramla ilgili ayetleri de kendi içinde gruplandırmaya çalıştık. Kur’an’da düşünmeye yönelik beş kavram tespit edilmiştir: “Tefekkür”, “tezekkür”, “tedebbür”, “fıkıh” ve “akıl”. Birinci bölümde “Tefekkür, Tezekkür, Tedebbür” kavramları, ikinci bölümde “Tefekkuh” kavramı, üçüncü bölümde ise “Teakkul” kavramı ele alınmıştır. Her bölümde, ele alınan kavramla ilgili ayetler bir araya toplanmış, muhtevalarına göre gruplandırılmıştır.

Çalışmamız Kur’an-ı Kerim’de düşünme ile ilgili beş temel kavramı içermektedir. Bu kavramlar, Kur’an’ın ayetleri üzerinde düşünüp Kur’an’ı daha iyi anlamamız yönüyle, âlemdeki Allah’ın birliğine, yaratıcılığına, ilmine, kudretine, merhametine, vs. delalet eden ayetler üzerinde düşünüp Allah’a olan inancımızın, kulluğumuzun artması yönüyle tercih edilmiştir. Bu kavramların tercih edilmesindeki bir başka etken de ayetlerde geçme sıklıkları sebebiyledir.

Konumuzla ilgili olarak tespit ettiğimiz kavramlardan doğrudan Kur’an’la ile ilgili olanları olduğu gibi genel manada olanlar da vardır. Mesela Kur’an ayetleri üzerinde tefekküre çağıran ayetler olduğu gibi âlemdeki yaratılmışlar üzerinde tefekküre çağıran ayetler de vardır. Çalışmamızı yürütürken bu durum göz önünde

13 Semantik yöntemle ilgili bkz: Toshihiko Izutsu, Kur’an’da Allah Ve İnsan, trc. Süleyman Ateş,

İstanbul, ts, s.17; Mehmet Soysaldı, Kur’ân’ı Anlama Metodolojisi, Ankara, 2001, s.34–35; ayrıca bkz. Şimşek, Günümüz Tefsir Problemleri, s.155.

(21)

bulundurulmuş, Kur’an’la ilgili düşünmeye çağıran ayetler bir başlık altında, genel olarak düşünmeye çağıran ayetler de başka bir başlık altında toplanmış, böylece konu bütünlüğü sağlanmaya çalışılmıştır.

2.3. Kaynaklar

2.3.1. Lügatler

Çalışmamızda öncelikli olarak kavram, efradını câmi ağyarını mâni bir şekilde ele alınmış, kavramın Arap dilindeki gelişim süreci, kullanımları ve Kur’an’la birlikte kazanmış oldukları anlamlar üzerinde durulmaya çalışılmıştır. Bunlar yapılırken de klasik lügatlerin belli başlılarından istifade edilmiştir. Müracaat edilen lügatler şu şekilde sıralanabilir: Halil b. Ahmed, Kitâbü’l-Ayn; İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab; Zebîdî, Tâcü’l-Arûs; Râzî, Muhtâru’s-Sıhâh; Fîrûzâbâdî, Kâmûsu’l- Muhît. Bu noktada daha çok İbn Manzûr’un, Lisânü’l-Arab’ından ve el-İsfehânî’nin Müfredat’ından istifade edilmiştir. Ele alınan bazı kavramların çok geniş bir anlam örgüsüne sahip oldukları görülmüştür. Buna “tezekkür” kavramı örnek olarak verilebilir. Bu gibi kavramlarda tek tek bütün kullanımları vermekten ziyade konunun anlaşılmasını sağlayacak noktalar üzerinde durmakla yetinilmiştir.

2.3.2. Istılah Sözlükleri

Konumuzla ilgili olarak tespit ettiğimiz kavramları klasik lügatlere müracaat etmek suretiyle bu kavramların Arap dilindeki gelişim süreçlerini, kullanımlarını, bugüne kadar yüklenen manaları ortaya koyduktan sonra bu kavramların ıstılah olarak ne anlam ifade ettiklerini de ortaya koymaya çalıştık. Kavramların lügat manaları olduğu gibi genellikle ıstılahi manaları da bulunmaktadır. Biz de çalışmamızı yürütürken incelemiş olduğumuz kavramların ıstılahi manalarını da göz önünde bulundurduk. Kavramların ıstılahi manalarını belirtirken klasik ıstılah sözlüklerinden istifade ettik. Müracaat ettiğimiz ıstılah sözlükleri genel olarak Râğıb el-İsfehânî, Müfredâtü Elfâzı’l-Kur’ân; el-Cürcânî, et-Târifât; Münâvî, Teârîf adlı eserlerdir. Böylece incelemiş olduğumuz kavramların ıstılahî manalarını belirtmeye, Kur’an’daki ilgili ayetlerde hangi manada kullanıldıklarını belirlemeye çalıştık.

(22)

2.3.3. Tefsirler

Kavramların lügat ve ıstılahi manaları belirtildikten sonra Kur’an’daki kullanımlarını görmek açısından, konu ile ilgi ayetler bir araya getirilmiştir. Ayetler ortak bir başlık altında toplanmış, bu sebeple ayetler incelenirken nüzul dönemlerinden ziyade konu göz önünde bulundurulmuştur. Ayetlerin orijinal metinleri ve mealleri en başta verilmiş, meallerde daha çok Elmalılı’nın orijinal ve sadeleştirilmiş meali tercih edilmiştir.

Ayetler ele alınırken mümkün mertebe, bunların sibak ve siyakı göz önünde bulundurulmuştur. Ancak kimi ayetlerde sadece ayetin kendisi, çok kapsamlı olan ayetlerde de konumuzla ilgili olan kısmı değerlendirilmiştir. Konu ile ilgili ayetler tek tek ele alınmaya çalışılmıştır. Ayetlerle ilgili yorumlarda şu tefsirlere müracaat edilmiştir: Taberî, Câmiu’l-Beyân; Zemahşerî, el-Keşşâf; Râzî, Tefsir-i Kebir; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm; Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl; Şevkânî, Fethu’l-Kadîr; Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-Tenvîr. Muâsır tefsirlerden: Elmalılı’nın, Hak Dini Kur’an Dili’nden; Muhammed Esed’in Kur’an Mesajı’ından yeri geldikçe istifade edilmiş; ihtiyaç duyulan yerlerde diğer bazı tefsirlere de bakılmıştır.

(23)

BİRİNCİ BÖLÜM

KUR’AN’DA TEFEKKÜR, TEZEKKÜR VE TEDEBBÜR KAVRAMLARI A. TEFEKKÜR KAVRAMI

1. Lügat Anlamı

“et-Tefekkür” (ﺮﱡﻜَﻔﱠﺘﻟا) kelimesi, “el-fikr” isminden gelmektedir.14 “el-Fekr” ve “el-fikr”, zihnin bir şey üzerinde çalıştırılması, hareket ettirilmesidir. “el-Fikr”in cem’isi “el-efkâr”dır. 15 Tefekkür, teemmüldür. el-Fikr ve el-fikra ismi, el-fekr mastarıdır. “Fekera” (ﻪﻴﻓ ﺮَﻜَﻓ), “efkera” (ﺮَﻜْﻓأ)16 “fekkera” (ﺮﱠﻜَﻓ) ve “tefekkera” (ﺮﱠﻜَﻔَﺗ ) hepsi de aynı anlamdadır.17 “Racülün fikîr” ve “feyker” (ﺮﻴﱢﻜِﻓ ﻞﺟر), (ﺮَﻜْﻴَﻓ) çok düşünen kimse demektir.18 Sîbeveyh’in ifadesine göre tefekkür, ilim ve nazarı içine almaz.19

Kelimenin kökü ile ilgili lügatlerin zikrettiği bilgiler genel olarak bu şekildedir.” el-Fikr kelimesi et-tefekkür kelimesinin ismidir. Bir başka ifadeyle tefekkür, “fekera” fiilinden türemiştir. “Tefekkera” “Fekera” fiilinin diğer formlarıyla aynı anlamı ifade etmektedir:

2. Istılah Anlamı

İsfehânî’nin (v.502/1108) “el-fikra” ismine verdiği anlam: “İlim için mâlûma sarf edilen bir kuvvettir”20 şeklindedir. Müellif, tefekkürü ise şöyle tarif etmektedir: “Tefekkür de işte bu kuvvetin, aklın kapasitesi/kabiliyeti nispetinde hareket ettirilmesidir.”21

14 Ebû Abdurrahmân el-Halil b. Ahmed el-Ferâhîdî, Kitâbü’l-Ayn, ( thk. Mehdî el-Mahzûmî) Dâr-u

Mektebe-i Hilâl, ts. I-VIII, V, 358.

15 Ebu’l Fazl Cemâlüddin Muhammed b. Mükerrem İbn Manzûr el-İfrîkî el-Masrî, Lisânü’l-Arab,

Dâru’s-Sadr, Beyrût, ts. 1. Baskı, I-XV, V, 65; Muhammed b. Yakub Fîrûzâbâdî, el- Kâmûsü’l-Muhît, ts., I, 558.

16 Fîrûzâbâdî, el-Kâmûs, I, 558.

17 Muhammed b. Ebu Bekir b. Abdulkâdir er-Râzî, Muhtâru’s-Sıhâh, (thk. Mahmut Hâtır) Mektebe-i

Lübnân, Beyrût, 1995, I, 517; Halil b. Ahmed, Kitâbü’l-Ayn, V, 358; Muhiddîn Ebû Feyz ez-Zebîdî,

Tâcü’l-Arûs fî Cevâhiri’l-Kâmûs, ts., I, 3358; İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, V, 65.

18 İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, V, 65; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûs, I, 558; 19 İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, V, 65

20 Ebu’l Kâsım Hüseyin b. Muhammed el-İsfehâni, Müfredâtü Elfâzı’l-Kur’an, I, 1131, ( ةﻮﻗ

ﱃإ ﻢﻠﻌﻠﻟ ﺔﻗﺮﻄﻣ

مﻮﻠﻌﳌا ).

(24)

İsfehânî, tefekkürün mahiyeti ile ilgili de şu malumatı vermektedir: “Tefekkür canlılar içinde sadece insana mahsustur. Tefekkür ancak sureti kalpte şekillenebilen şeyler hakkında mümkündür. Bu sebeple hadisi şerifte: ‘Allah’ın nimetleri hakkında düşünün, zatı hakkında değil’ buyurulmuştur.”22 Müellif bize şöyle bir bilgi de vermektedir: “Edebiyatçılar “fikr”in “ferk”ten23 dönüşmüş olduğunu söylemişlerdir; ne var ki fikr manalar hakkında kullanılır, bu da bir şeyin ovalanması(ferk), hakikatine/özüne ulaşmak arzusuyla araştırılıp incelenmesidir.”24

Cürcânî (v.816/1413), tefekkürü tarif ederken şunları söylemektedir: “Tefekkür, kalbin istenen şeyi kavramak için eşyanın manaları hakkındaki tasarrufudur.”25 Müellif tefekkürün önemi ile ilgili de şunları söylemiştir: “Tefekkür, kalbin hayrını ve şerrini, faydasını ve zararını kendisiyle gördüğü ışığıdır. Kendisinde tefekkür olmayan her kalp karanlıklar içinde şaşkın bir vaziyettedir.”26

Tariflerden de anlaşıldığı gibi tefekkür, “zihnin bir şey üzerinde çalıştırılması”, “aklın kapasitesi nispetinde hareketi”, “kalbin tasarrufu” gibi ifadelerle izah edilmektedir. Tariflerde zihin (hâtır), akıl ve kalp kavramları birlikte kullanılmaktadır. Tariflerde, kalp kavramı da akıl ve zihin anlamında kullanılmıştır, anlamı çıkarılabileceği gibi,27 tefekkürün bu uzuvların beraber ürettikleri bir eylem olduğu anlamı da çıkarılabilir. Dolayısıyla tefekkür mutlak manadaki düşünme ameliyesini anlatan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayetlerde tefekkür ameliyesinin aklı çalıştırmaya müsait mesellerden sonra- ya da aklî delillerden sonra- zikredilmesi de buna işaret olmalıdır. Yani tefekkür bu meseller ve deliller üzerindeki akli ameliyedir.

3. Tefekkürle İlgili Ayetler

Kur’an-ı Kerim’de tefekkür, fiil olarak on sekiz yerde geçmektedir. Bunlardan on yedisi muzâri siygasında olup tefe’ul kalıbında, bir tanesi ise mazi olup tefîl

22 İsfehânî, Müfredât, I, 1131,

23 Buradaki “ferk” (كﺮﻓ ) “ovmak”, “ovalamak” anlamında olmalıdır. 24 İsfehânî, Müfredât, I, 1131.

25 Seyyid Şerîf Ali b. Muhammed el-Cürcânî, et-Târifât, (thk: İbrâhim el-Ebyârî),

Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî, Beyrut, h.1405. 1. Baskı, s. 88, ( ءﺎﻴﺷﻷا ﻲﻧﺎﻌﻣ ﰲ ﺐﻠﻘﻟا فﺮﺼﺗ ﺮﻜﻔﺘﻟا بﻮﻠﻄﳌا كرﺪﻟ )

26 Cürcânî, et-Târifât, s. 88.

27 Kalp ve akıl arasındaki ilişki için bkz: Âdem Ergül, Kur’an ve Sünnet’te Kalbî Hayat, Altınoluk,

(25)

kalıbındadır. Bu ayetlerden on tanesi umumî olarak insanların dikkatlerini kevnî/kozmik hakikatlere yönelten, ya da insanları bu hakikatleri düşünmeye çağıran ayetlerdir. Buna örnek olarak şu ayet verilebilir: “Yeryüzünü enine boyuna yayıp döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar meydana getiren ve yeryüzünde meyvelerin hepsinden iki çift yapan O'dur. Sürekli olarak gece ile gündüzü birbirine dolamaktadır. Düşünecek olan bir kavim için bunda muhakkak ki, ibretler vardır.”28 Bu ayetler Kur’an üzerinde tefekkürü anlatan ayetler değil insanları kevnî/kozmik hakikatlere yönelten, insanları bu hakikatleri düşünmeye davet eden ayetlerdir.

Genel olarak tefekküre çağıran bu on bir ayetin dışında geriye kalan diğer altı ayet Kur’an’la alakalıdır. Bunlardan dördü doğrudan Kur’an’la ilgili olmasa da bir yönüyle Kur’an ayetlerini tefekkürü ifade etmektedir. Diğer iki ayet doğrudan Kur’an üzerinde tefekkür ile ilgili olduğu kanaatini taşıyoruz. Ayetleri incelerken bunu daha yakından görmeye çalışacağız.

3.1. Genel Anlamda Tefekküre Çağıran Ayetler

Allah Teâlâ, Kuran’ı Kerim’de birçok ayette kullarını tefekküre, ibret almaya çağırmaktadır. Ancak bu tefekküre davetin alanı yer yer değişmektedir. Bazı ayetlerde Allah, kullarını yaratmış olduğu evren ve içerisindekiler hakkında tefekküre çağırmaktadır. Böylece insanlar yaratıcının ne kadar güzel yarattığını görsünler, kudretinin kemalini ve ilminin genişliği anlasınlar. Bazı ayetlerde de Allah, Kuran’ın kendi katından indirilmiş, dosdoğru, hak bir kitap olduğunu insanlar anlasın diye kullarını Kuran ve ayetleri üzerinde tefekküre, tedebbüre çağırmaktadır. Bizim aşağıda inceleyeceğimiz ayetler, evren üzerinde, Allah’ın yaratmış olduğu mahlûkat üzerinde ve kullarının faydası için yaratmış olduğu nimetler üzerinde tefekküre çağıran ayetlerdir.

(26)

3.1.1. Kevnî Ayetler Üzerinde Tefekküre Çağıran Ayetler

ُآْﺬَﻳ َﻦﻳِﺬﱠﻟا اَﺬَه َﺖْﻘَﻠَﺧ ﺎَﻣ ﺎَﻨﱠﺑَر ِضْرَﺄْﻟاَو ِتاَوﺎَﻤﱠﺴﻟا ِﻖْﻠَﺧ ﻲِﻓ َنوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﻳَو ْﻢِﻬِﺑﻮُﻨُﺟ ﻰَﻠَﻋَو اًدﻮُﻌُﻗَو ﺎًﻣﺎَﻴِﻗ َﻪﱠﻠﻟا َنوُﺮ

ِرﺎﱠﻨﻟا َباَﺬَﻋ ﺎَﻨِﻘَﻓ َﻚَﻧﺎَﺤْﺒُﺳ ﺎًﻠِﻃﺎَﺑ a. Al-i İmran 3/191: “Onlar, ayakta iken, otururken, yanları üzerine yatarken

Allah’ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler ve şöyle derler. “Rabbimiz, sen bunu boş yere yaratmadın. Seni teşbih ve tenzih ederiz, bizi cehennem ateşinden koru.”

O aklıselim sahipleri, Allah’ı namazda, ayakta dururken, otururken, istirahat sırasında, yanlan üstüne yatarken anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında ve bunların, kendilerini yaratanın büyüklüğünü göstermesi hususunda düşünürler ve şöyle derler: “Ey rabbimiz, sen bu yaratılanları boş yere ve eğlence olsun diye yaratmadın. Elbette ki sen bunları çok önemli bir sebeple yarattın. Gökleri ve yeri, orda yaşayan yaratıklarını, amellerine göre mükâfatlandırmak veya cezalandırmak için yarattın. Ey rabbimiz biz seni, boş işler yapmaktan tezin ederiz. Sen bizi, cehennem ateşinden koru.”29

Zemahşerî (v.538/1143), “Kulların göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünmeleri onları Rablerinin ne kadar büyük olduğuna, yaratıcının ne kadar büyük bir iş yaptığı sonucuna götürür. Tefekkür kalpteki gafleti giderir. Nasıl ki bitkinin büyümesi, yetişmesi için su gerekli ise kalb için de tefekkür gereklidir” demektedir.30

Fahruddîn Râzî (v.606/1209), Allah Teâlâ, rubûbiyyetini anlatan ulûhiyet, kudret ve hikmetinin delilleri olan şeyleri zikredince, bunun peşi sıra ubudiyet(kulluk) ile ilgili hususları zikretmiştir der ve ayeti şöyle tefsir eder: “Ubudiyet üç çeşittir. Kalb ile tasdik, dil ile ikrar, azalarla amel ve ibadet. Buna göre Cenâb-ı Hakk'ın, “Allah'ı anarlar” buyruğu, dil ile yapılan kulluğa; “ayakta iken, otururken, yanlan üstünde (yatar)ken” sözü azalarla yapılan kulluğa; “gökler ile yerin yaratılışı hakkında inceden inceye düşünürler” buyruğu da kalbin, fikrin ve ruhun kulluğuna bir işarettir. İnsan işte, ancak bunların toplamıdır. Dil, zikre; azalar şükre; kalp de

29 Ebû Câfer Muhammed b. Cerîr b. Yezîd b. Hâlid et-Taberî, Câmiu’l- Beyân an Te’vîl-i

Âyi’l-Kur’ân, ts., I-XII,VII, 476.

30 Ebu’l-Kâsım Muhammed b. Ömer ez-Zemahşerî, el-Keşşâf an Hakâiki’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvîl fî

(27)

tefekküre daldığında, işte bu şekilde olan kul, her şeyi ile ubudiyete gark olmuş olur.31 Kurtubî (v.671/1273), (ِضْرَﺄْﻟاَو ِتاَوﺎَﻤﱠﺴﻟا ِﻖْﻠَﺧ ﻲِﻓ َنوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﻳَو) “Göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler” ifadesini şöyle tefsir etmektedir: “Bu yüce Allah’ın kudreti ve yaratıkları hakkında, O’nun dört bir yana yaydığı ibretli hususlar üzerinde düşünmektir. Ta ki bu, onların basiretini artırsın. Buradaki (نوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﻳَو)َ buyruğunun hal olmak üzere atfedildiği de söylenmiştir. Düşünmek (fikre); kalbin bir şey hakkında düşünüp durmasıdır. Tefekkür çokça düşünmek demektir. Aslında tefekkür, ibret almak ve zihnin etraflı bir şekilde düşünceye dalmasıdır, yalnız mahlûkat üzerinde olmalıdır”.32

İbn Kesir (v.774/1373), bu ayetin tefsiri ile ilgili olarak “Allah mü’min kullarını övmüştür, çünkü onlar ayakta iken, otururken, yanları üstünde yatarken Allah’ı zikrederler. Bundan dolayı kötülük işleyen karşılığını alacak, güzel amel işleyen de güzel bir şekilde mükâfatlandırılacaktır” der.33

Âlûsî (v.1270/1853) de bu ayette geçen tefekkürle ilgili olarak şöyle der: “Tefekkür kalp ve ruh ile olur, bu durum ubudiyetin bir gereğidir. Ancak tefekkür Allah’ın zatıyla ilgili değil, Allah’ın mahlûkatı ve fiilleri üzerinde olmalıdır.” Konuyla ilgili olarak Abdullah b. Selam’ın rivayet ettiği bir de hadis-i şerif nakleder, “Allah’ın zatı hakkında tefekkür etmeyiniz, mahlûkatı üzerinde tefekkür ediniz.”.34

“Göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler”. Elmalılı’ya göre, “Bu ayet yaratılışın tefekkürüne sevk ederken; hem tabiat ilimlerinin incelenmesini teşvik ediyor, hem de bu araştırmada bulunanlara büyük bir ders vermektedir. Bu ders şu iki noktada özetlenebilir: Birincisi, göklerde ve yerde var olan varlıklar içerisinde birbirinden bazı değerlerle ayrılmış çeşitli konular etrafında toplanacak bilgileri ve kaideleri, birbirinden ayrı ve müstakil birer yüksek ilim kabul etmeyip, bu bilgilerin üst bir ilmi nizamda birleştiklerini unutmamak. İkincisi, çeşitli tabi sebeplerin tesirleri altında kalmayıp olayları ve olayların nizamını, eşyanın tabiatı namına değil

31 Fahruddîn Muhammed b. er-Râzî, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, ts., I- XVII, V, 12.

32 Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, ts., I-XX, IV, 523–

526.

33 İbn Kesîr, Ebu’l Fidâ İsmâil b. Ömer ed-Dimeşkî, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, ts. I-IV, II, 186. 34 Ebu’l Fazl Muhammed el-Âlûsî, Rûhu’l-Meânî fî Tefsîri’l-Kur’âni’l- Azîm ve’s-Sebı’l-Mesânî, Dâru

(28)

Allah’ın yüksek kudreti namına kaydetmek. Böylece ilahi sanatın eşsiz güzelliklerini, göklerin ve yerin sırlarını ve ilahi hikmetleri düşünürler.35

Müfessirlerin de belirttiği gibi insanoğlu Cenâb-ı Allah’ın vermiş olduğu akıl sayesinde göklerin ve yerin yaratılışını ve bu ikisi arasında yer alan mahlûkat üzerinde, kâinattaki denge ve düzen üzerinde düşünmeli, bunların hikmetleri üzerinde kafa yormalıdır. Kul böylece yüce yaratıcının ne kadar kudret sahibi olduğunu anlar ve yaratıcısına karşı asla şirk koşmaz, bilakis daha fazla kulluk eder.

َﻞْﻴﱠﻠﻟا ﻲِﺸْﻐُﻳ ِﻦْﻴَﻨْﺛا ِﻦْﻴَﺟْوَز ﺎَﻬﻴِﻓ َﻞَﻌَﺟ ِتاَﺮَﻤﱠﺜﻟا ﱢﻞُآ ْﻦِﻣَو اًرﺎَﻬْﻧَأَو َﻲِﺳاَوَر ﺎَﻬﻴِﻓ َﻞَﻌَﺟَو َضْرَﺄْﻟا ﱠﺪَﻣ يِﺬﱠﻟا َﻮُهَو ْﻮَﻘِﻟ ٍتﺎَﻳَﺂَﻟ َﻚِﻟَذ ﻲِﻓ ﱠنِإ َرﺎَﻬﱠﻨﻟا َنوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﻳ ٍم

b. Ra’d 13/3: “Yeryüzünü döşeyen, orada sabit dağlar ve ırmaklar yaratan ve

her türlü mahsulden çift çift yetiştiren Allah’tır. O, geceyle gündüzü perdeler. Şüphesiz ki bunda, düşünen bir kavim için nice deliller vardır.”

Bu ayette Allah yaratıcılığını ve kudretine işaret eden bazı delilleri zikretmiştir. Yeryüzünü ve içerisinde kulların faydasına olan dağlar, ırmaklar ve çeşitli mahsüller yarattığını belirtmektedir. Taberî bu ayeti şöyle değerlendirmektedir: “Yeryüzünü enine boyuna döşeyen, onun sarsılmasını önlemek için sabit dağlar yaratan, orada yaşayan canlılar için akarsular var eden Allah’tır. O, yeryüzündeki her türlü mahsulü, siyah-beyaz, tatlı-acı, erkek-dişi şeklinde çift çift yaratan O’dur. Gecenin karanlığı ile gündüzü, gündüzün ışığı ile de geceyi örter. Şüphesiz ki, Allah’ın yarattığı bu şeylerde, düşünüp ibret alan bir topluluk için, Allah’ın kuvvet ve kudretini gösteren alâmet ve deliller vardır. Allah bu ayette düşünen, tefekkür eden kimseler için ibret, hüccet, delil olsun diye eşyayı yaratanın kudretinin büyüklüğüne ve Allah’ın yaratmasındaki harikalığa dikkat çekmiştir. Böylece ibret alsınlar, ibadeti yaratılmışlar için değil bizzat Allah için yapsınlar, Allah başka ilah olmadığını iyi bilsinler, putların fayda veya zarar vermeye muktedir olmadıklarını anlasınlar diye Allah kullarını tefekküre davet etmektedir.36

Allah semavî delilleri izah ederken, bunun peşinden de yerde bulunan delilleri

35 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Azim D. ,İstanbul, ts., I-X, II, 487. 36 Taberî, Câmiu’l-Beyân,XVI, 328-330; benzer görüşler için bkz:, Zemahşerî, Keşşâf, III, 230;

Nasırüddin Ebû Saîd Abdullah b. Ömer el- Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vîl, ts. I- V, III, 210.

(29)

getirerek, yeri yayıp döşeyendir buyurmuştur. Fahruddîn Râzî Cenâb-ı Allah’ın yeri yaratması ve onda bulunan haller ile istidlal etmenin, birkaç yönden olabileceğini belirtir ve bunları şöyle sıralar: “Bir şeyin hacmi ve miktarı fazla olunca, o hacim ve miktar sanki uzuyormuş gibi olur. Binaenaleyh ayetteki, ( ْرَﺄْﻟا ﱠﺪَﻣ يِﺬﱠﻟا َﻮُهَوَض )ifadesi, Cenabı-ı Hakk’ın yere, bu belli miktarı, daha fazla ve daha eksik olmaksızın tahsis etmiş olduğuna bir işaret olmuş olur. İkinci tür istidlal de, dağların halleri ile yapılacak olan istidlaldir. Ayetteki (َﻲِﺳاَوَر ﺎَﻬﻴِﻓ َﻞَﻌَﺟَو), yani yerin üzerinde devamlı duran, oradan hiç ayrılmayan dağlar ifadesi buna işarettir. Üçüncü nevi istidlal de, Cenâb-ı Hakk'ın yarattığı çeşit çeşit bitkiler ile yapılan istidlaldir. Cenâb-ı Hakk buna da, meyvelerin hepsinden, yine kendilerinin içinde (ِﻦْﻴَﻨْﺛا ِﻦْﻴَﺟْوَز ﺎَﻬﻴِﻓ َﻞَﻌَﺟ ِتاَﺮَﻤﱠﺜﻟا ﱢﻞُآ ْﻦِﻣَو) diye işaret etmiştir. Bu ayetteki dördüncü tür istidlal de, gecenin ve gündüzün halleriyle istidlalde bulunmaktır. Cenâb-ı Hakk’ın (َرﺎَﻬﱠﻨﻟا َﻞْﻴﱠﻠﻟا ﻲِﺸْﻐُﻳ) ifadesiyle de, buna işaret edilmektedir. Bundan maksat ise, in’âm ve ihsanın ancak, gece ve gündüz ile bunların ardı ardına gelmesi sayesinde kemale erdiğidir. Nitekim Cenâb-ı Hakk, “Biz gece ayetini silip (eşyayı) gösterici gündüz ayetini getirdik”37 buyurmaktadır. Yine Cenâb-ı Hakk’ın, “Kendisini durmayıp kovalayan gündüze geceyi O bürüyüp örter”38 ayeti de bu manadadır. Sonra, Cenâb-ı Hakk bu aydınlık delilleri ve ezici katî hükümleri zikredince, “Bütün bunlarda iyi düşünecekler için elbette deliller vardır” buyurmuştur. Allah, süflî âlemde bulunan delilleri zikretmiş olduğu yerlerde çoğu kez, bunun hemen peşinden, “Bütün bunlarda iyi düşünecekler için elbette deliller vardır” ifadesini veya mana cihetinden buna yakın olan ifadeleri getirmektedir. Bunun sebebi şudur: filozoflar, süfli âlemde meydana gelen hadiseleri, yıldızların şekillerinde meydana gelen farklı durumlara mal etmektedirler. Bu iddianın savuşturulması için delil getirilmediği sürece, maksat da tamamlanmaz. İşte bundan dolayı Cenâb-ı Hakk “Bütün bunlarda iyi düşünecekler için elbette deliller vardır” buyurmuştur. Böylece sanki O, şöyle demektedir: "Tefekkür sahası henüz açıktır, mevcuttur. Binaenaleyh bundan sonra, istidlalin tamamlanabilmesi için, tefekkür edip iyice düşünmek gerekir.” şeklinde anlamamız gerekir.39

Kurtubî, ise ayeti şöyle tefsir etmektedir: “Bu ayeti kerime yeryüzünün küre gibi

37 İsrâ 17/12. 38 A’raf 7/54.

(30)

olduğunu iddia edenlerin kanaatleri ile yeryüzünün kapılarının yukarıdan aşağıya doğru üzerine düştüğünü iddia edenlerin kanaatlerini reddetmektedir. İbnu’r-Râvendî’nin iddiasına göre yer aşağı doğru yuvarlanır gibi olmakla birlikte; yerin altında yukarı doğru yükselen rüzgarı andıran, yukarı doğru çıkan bir cisim de vardır. O bakımdan yukardan aşağı düşen ile aşağıdan yukarı doğru çıkan hacim ve güç itibariyle mutedil hale gelerek birbirleriyle uyum sağlamaktadırlar. Başkaları ise; yerin birisi yukardan aşağı doğru düşen, diğeri ise aşağıdan yukarı doğru çıkan iki cisimden meydana geldiğini iddia etmişlerdir. Böylelikle bu iki cisim arasında denge kurulmaktadır. İşte yeryüzünün durmasının sebebi budur. Müslümanların ve Kitap ehlinin kabul ettiği görüş, yeryüzünün durduğu, sakin olduğu ve uzanıp döşenmiş olduğudur. Yeryüzünün hareketinin adeten meydana gelen zelzeleler ile ortaya çıktığı şeklindedir.40 Allah ayrıca yeryüzü üzerinde akan ve yaratıklar için pek çok faydalar taşıyan sular var etmiştir. O, meyvelerin hepsinden yine kendilerinin içinde ikişer ikişer yaratmıştır. Burada (ِﻦْﻴَﻨْﺛا ِﻦْﻴَﺟْوَز) den kasıt iki çeşit sınıf demektir. el-Ferrâ der ki: Burada “ikişer ikişer”den kasıt erkek ve dişidir. Ancak bu açıklama nassın hilafınadır. Bir diğer görüşe göre “ikişer ikişer”den kasıt iki çeşit demektir. Tatlı-ekşi, yaş-kuru, siyah-beyaz, küçük-büyük gibi. Muhakkak bunlarda iyi düşünenler için ayetler, delil olacak belgeler ve alametler vardır.41

İbn Kesir, “Allah Teâlâ bu ayette süfli âlem için hükmediciliğini, hikmetini ve kudretinin büyüklüğünü zikretmiştir. Yeryüzünü uzunlamasına ve genişlemesine yaymış, üzerinde yüksek dağlar, akıp giden nehirler ve fışkıran su pınarları yaratmıştır. Ayrıca çeşitli şekil ve renklerde bitki ve yiyecekler, kokular yaratmıştır. Allah’ın gece ve gündüzü yaratmasında ve bunlar üzerinde, zaman, mekân üzerinde tasarruf yetkisine sahip olmasında da büyük ibretler vardır. Allah’ın âlemdeki yaratıcılığını, kudretini gösteren tüm alametler, deliller üzerinde düşünmek, tefekkür etmek Allah’ı daha iyi tanımak ve O’na daha fazla kulluk etme açısından önemlidir” demektedir.42

Şevkânî (v.1250/1834), (نوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﻳ ٍمْﻮَﻘِﻟ ٍتﺎَﻳَﺂَﻟ َﻚِﻟَذ ﻲِﻓ ﱠنِإ) ifadesiyle ilgili olarak şöyle

40 Burada merhum müfessirimiz Kurtubî, zannımızca kendi döneminde dile getirilen bir takım

görüşleri ele alıp bunları kendisine göre eleştirilere tabi tutmaktadır. Ancak şunu da belirtelim ki; Müslümanlara bu hususta nispet ettiği görüşün, Müslümanlarca benimsenen tek görüş olmadığı da bilinen bir husustur.

41 Kurtubî, el-Câmi’, IX, 425; benzer görüşler için bkz: Muhammed b. Ali eş- Şevkânî, Fethu’l-Kadîr

el-Câmi’ Beyne Fenniyyi’r-Rivâye ve’d-Dirâye min İlmi’t-Ttefsîr,ts., I-VIII, IV, 85.

(31)

der: Allah’ın yeryüzünü yaymasında, üzerinde dağları sabitlemesinde, mahlûkatın faydası için suları akıtmasında, yiyeceklerden, bitkilerden çeşit çeşit, çifter çifter yaratmasında, aydınlığın ve karanlığın birbiri ile son bulmasında bakan, düşünen, ibret alan kimseler için apaçık deliller vardır.43

Cenâb-ı Allah ayet-i kerimede dinleyicilerin gözlerini yaratmış olduğu evrene, evrenin kapsamında yer alan güneşe, aya, geceye, gündüze, dağlara, nehirlere, yeryüzünde birbirine komşu olan ve ağaçları aynı topraktan beslenen, aynı sudan içen; buna rağmen ürünleri, meyveleri, tat ve lezzet bakımından farlılık gösteren ağaçlara, tarlalara çeviriyor. Ardından yüce Allah’ın bu ayetleri, bu evrensel fenomenleri sağdu-yu sahibi düşünme melekesini kaybetmemiş; iyi niyetli topluluklar için ayrıntılı biçimde açıkladığı, bununla da Allah’ın varlığına, gücüne, hikmetine delalet eden göz kamaştırıcı ayetleri görmelerini amaçlıyor. Böylece insanlar sadece Yüce Allah’ın ibadet edilmeye lâyık olduğunu bilsinler, sırf O’na kulluk etmeye ilişkin davetin haklılığını anlasınlar, bütün bunları boşuna yaratmamış olan yüce Allah’a inanmanın bir zorunluluk olduğunu algılasınlar ve insanların bir gün mutlaka O’na dönüp huzurunda hesaba çekileceklerinin kaçınılmaz olduğunun bilincine varsınlar. Ayette ilk bakışta da anlaşıldığı gibi, aklını kullanan ve düşünen kimselere yönelik bir övgü söz konusudur. Çünkü bu tür insanlar akılları, kavrayışları ve düşünüşleri sayesinde yüce Allah’ın evrene egemen kıldığı yasalar sistemi üzerinde durup tefekküre dalarlar, bu yasaların işleyişini, akıllara durgunluk veren düzenini anlamaya çalışırlar. Bu aynı zamanda, özelde Kuran’ı dinleyenler, genelde de her zaman ve mekânda insanlığa yönelik her türlü yöntem ve araçla evrensel yasalar sistemini incelemeye, anlamaya ilişkin bir mesajdır.44

43 Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, IV, 85.

(32)

اًﺮﻴِﺜَآ ﱠنِإَو ﻰًّﻤَﺴُﻣ ٍﻞَﺟَأَو ﱢﻖَﺤْﻟﺎِﺑ ﺎﱠﻟِإ ﺎَﻤُﻬَﻨْﻴَﺑ ﺎَﻣَو َضْرَﺄْﻟاَو ِتاَوﺎَﻤﱠﺴﻟا ُﻪﱠﻠﻟا َﻖَﻠَﺧ ﺎَﻣ ْﻢِﻬِﺴُﻔْﻧَأ ﻲِﻓ اوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﻳ ْﻢَﻟَوَأ َنوُﺮِﻓﺎَﻜَﻟ ْﻢِﻬﱢﺑَر ِءﺎَﻘِﻠِﺑ ِسﺎﱠﻨﻟا َﻦِﻣ c. Rum 30/8: “Onlar kendi kendilerine hiç düşünmezler mi ki, Allah, gökleri,

yeri ve aralarındakileri ancak yerli yerince ve belli bir zaman için yarattı? Doğrusu insanların çoğu, rablerinin huzuruna çıkmayı inkâr ederler.”

Önceki ayetlerde olduğu gibi bu ayette de Allah Teâlâ yaratıcılığına dikkat çekmekte, gökleri, yeri ve bunlar arasındaki şeyleri boş yere yaratmadığını, her şeyi yerli yerince yarattığını belirtmektedir. İnsanları da tüm bu yaratmış olduğu şeyler üzerinde düşünmeye davet etmektedir. Allah ayette yaratmış olduğu şeyleri belli bir süreye kadar yarattığını belirtmektedir. Demek ki tayin edilen bu süre dolunca herkesin Allah’ın huzuruna varacağı belirtilmektedir. Durum böyle iken bir kısım insanların Allah’ın huzuruna çıkmayı inkâr ettikleri belirtilmektedir. Taberî bu ayetle ilgili olarak şunları söylemektedir: “Ey Muhammed, kavminden, öldükten sonra dirilmeyi inkâr edenler, kendilerine bakıp, Allah’ın onları nasıl yarattığını, gökleri ve yeri ve ikisinin arasında bulunanları, hakkı ayakta tutmak için ve belli bir vadeye kadar yarattığını hiç düşünmezler mi? Bunları yapanın, kendilerini, öldükten sonra diriltmeye kadir olduğunu anlamazlar mı? Ne var ki insanların çoğu, öldükten sonra diriltilerek rablerinin huzuruna çıkacaklarını inkâr ederler.”45

Zemahşerî, tefekkürün nerede ve nasıl gerçekleştiğini zikrederek ayeti şöyle tefsir etmektedir: “Tefekkür kalplerde olur. Onların kalbi ise tefekkür bakımından boştur. Bu yüzden Allah onları kendileri hakkında, mahlûkat hakkında tefekküre çağırmıştır. Allah yaratmış olduğu şeylerin hiç birini boş yere, sebepsiz yere, amaçsız olarak, hikmetsiz olarak yaratmamış, bilakis yaratmış olduğu her bir şeyi bir başka şeyle ilintili olarak, hak olarak, hikmetli olarak yaratmıştır. Tüm bu mahlûkata hesap gününe, sevap ve ceza gününe kadar bir süre takdir etmiştir.”46

Fahruddîn Râzî ise ayeti şöyle tefsir etmektedir: “Cenâb-ı Hakk, “Onlar kendileri hakkında düşünmezler mi?” buyurmuştur. Ardından, “Fakat insanların ekserisi bilmezler”47 ayetinde bildirildiği üzere, Allah’ın va’dini ve va’dinden caymayacağını inkâr ettikleri için, Allah'ı inkâr ve yine ahiretle ilgili olarak ise,

45 Taberî, Câmiu’l-Beyân, XX, 77. 46 Zemahşerî, Keşşâf, V, 236. 47 Rum 30/6.

(33)

“Onlar, ahiretten tamamen gafildirler.”48 ayetinde bildirildiği üzere, inkâr sudur edince, Cenâb-ı Hak, onların bu gafletlerinin ve bilmeyişlerinin kendileri ile ilgili olduğunu beyan buyurmuştur. Şayet onlar o varlıkları ve nefisleri üzerinde iyice tefekkür edecek olsalardı, Allah'ın birliğini anlar ve haşri tasdik ederlerdi.”49

Kurtubî, (ْﻢِﻬِﺴُﻔْﻧَأ ﻲِﻓ اوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﻳ ْﻢَﻟَوَأ) “Onlar kendileri hakkında düşünmezler mi?” buyruğunda geçen “kendileri hakkında” anlamındaki ifade, “düşünce”nin üzerinde cereyan edeceği bir zarftır, mef’ul değildir demektedir. Onlara göklerin, yerin ve kendilerinin yaratılışı üzerinde düşüncelerini kullanmaları emredilmiştir ki; şanı yüce Allah’ın gökleri ve başka şeyleri ancak hak ile yaratmış olduğunu bilsinler diye.50

Beydâvî (v.691/1292), “Onlar, kendilerine başkalarına göre daha yakındır. Bu yüzden Allah (ْﻢِﻬِﺴُﻔْﻧَأ ﻲِﻓ اوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﻳ ْﻢَﻟَوَأ) “Onlar kendileri hakkında düşünmezler mi?” buyurarak onları kendileri ile ilgili olarak tefekküre çağırmıştır der. Çünkü bakan kimse için kişinin kendisi bir aynadır. O aynada mümkün varlıkların sırlarını, o varlıkları ilk olarak yaratan ve sonra tekrar diriltecek olan yaratıcının kudretini görür”.51

Ayet-i kerimede Allah Teâlâ yarattıkları şeyler üzerinde tefekkür etmeyi tembihlemiştir. Bu tefekkür kişiyi Allah’ın varlığına, birliğine ve yaratıcılığındaki eşsizliğine götürür. İbn Kesîr ( ِﻬِﺴُﻔْﻧَأ ﻲِﻓ اوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﻳ ْﻢَﻟَوَأْﻢ ) “Kendileri hakkında düşünmediler mi?” ifadesini şöyle değerlendirmektedir: “Buradaki düşünme, tedebbür, teemmül, Allah’ın yüce âlemde ve süfli âlemde yarattığı eşyalar üzerinde ve bu ikisi arasındaki çeşitli mahlûklar üzerinde, farklı cinsler üzerinde yapılmalıdır. Onlar bilirler ki Allah mahlûkatı boş yere yaratmamış bilakis hepsini hak olarak yaratmıştır.52

Şevkânî, “Ayette onların yani imandan gafil olanların, kendilerine gelen şeyleri tasdik etmeyenlerin tefekkür etme sebepleri belirtilmiştir. Şayet onlar kendileri hakkında tefekkür ederlerse Allah’ın vahdaniyetini bilirler ve peygamberlerini tasdik ederler” demektedir.53

Âlûsî, (اوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﻳ ْﻢَﻟَوَأ ) ifadesinde ahiretten gafil olmakla birlikte dünyada görünen

48 Rum 30/7.

49 Râzî, Tefsir-i Kebir, XII, 207. 50 Kurtubî, el-Câmi’, XIII, 447. 51 Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, IV, 479. 52 İbn Kesîr, Tefsîr, VI, 305.

(34)

şeyler üzerinde düşünmeyi ihmal edenleri ve inkâr edenleri yerme, kötüleme söz konusudur demektedir. Ayrıca tefekkürün kişinin kalbindeki inandıkları ve gözüyle gördükleriyle ilgili olarak yapılması gerektiği belirtilmektedir. İyi biliniz ki dünya bir görüntüden ibarettir, bunlara iyice bakılmadığı takdirde kalplerde tefekkür meydana gelmez. Allah Teâlâ göklerde, yerde ve bu ikisi arasındaki yarattıklarını başka bir şeyle ilgili olarak, hak olarak yaratmıştır, hiçbir şeyi boş yere yaratmamıştır.54

Allah Teâlâ bu ayette kâfirleri, imandan yüz çevirenleri uyarmış bizlere de mahlûkat üzerinde tefekkürü emretmiştir. Allah göklerde, yerde ve bu ikisi arasında birçok varlık yaratmış ve bunların her birini belli bir amaca yönelik olarak, hikmetli olarak yaratmıştır. Allah bizlere belli bir ömür tayin etmiştir. Bizlere düşen ömrümüzü yaratılış gayemize uygun olarak sürdürmek, Allah ile buluşacağımız güne kendimizi iyi bir şekilde hazırlamaktır. Bu da Allah’ı bilmekle, Kuran’ı ve kâinat kitabını okuyup anlamakla, üzerinde tefekkür etmekle gerçekleşmektedir.

َنوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﻳ ٍمْﻮَﻘِﻟ ٍتﺎَﻳَﺂَﻟ َﻚِﻟَذ ﻲِﻓ ﱠنِإ ُﻪْﻨِﻣ ﺎًﻌﻴِﻤَﺟ ِضْرَﺄْﻟا ﻲِﻓ ﺎَﻣَو ِتاَوﺎَﻤﱠﺴﻟا ﻲِﻓ ﺎَﻣ ْﻢُﻜَﻟ َﺮﱠﺨَﺳَو d. Casiye 45/13: “O, göklerde ve yerde bulunan her şeyi kendinden bir lütuf

olarak sizin hizmetinize vermiştir. Düşünen bir kavim için bunlarda, nice ibret ve deliller vardır.”

Allah Teâlâ bu ayeti de kendisinin varlığına, yaratıcılığına, kudretine delil olarak zikretmiştir. Allah göklerde, yerde ve bu ikisi arasındaki her şeyi kullarının faydası için yarattığını ve onların hizmetine verdiğini belirtmekte ve biz kullarını bunlar üzerinde düşünmeye davet etmektedir. Taberî bu ayeti, “Sizin için, gökte bulunan güneş, ay ve yıldızlar gibi varlıkları ve yeryüzünde bulunan hayvan, bitki ve cansız varlıkları yaratan ve hizmetinize veren ancak Allah’tır. Ey insanlar, şüphesiz ki bütün bunlarda düşünüp ibret alan bir kavim için nice ibret ve deliller vardır. Siz sadece bunları sizin emrinize sunan Allah’a kulluk edin ve ona şükredin” şeklinde tefsir etmiştir.55 Zemahşerî Allah’ın yaratıcılığına ve kudretine işaret ederek ayeti şöyle değerlendirir: “Allah, hikmet sahibi olmasının ve kudretinin bir gereği olarak kulları için denizler içerisinde inciler, mercanlar, taze etler ve diğer bazı menfaatler yaratmıştır. Bunun yanı sıra yerde ve gökte gerekli olan her şeyi yaratmış sonra da tüm

54 Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, XV, 332. 55 Taberî, Câmiu’l-Beyân, XXII, 65–66.

Referanslar

Benzer Belgeler

Peygamber (S.A.V.) bu son hutbesinde, bundan sonra bir daha haccedemeyeceğini bildirip vefatının yaklaştığını ima ettiği, sonraki gelen günler de O’nun (S.A.V)

Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması Seçici Kurul Toplam Puanlama Formu A) Yarışma Bilgileri.

‹flte bu çift yönlü özelli¤in gere¤i olarak Kur’an-› Kerim’in iki türlü okunufl flekli vard›r: Bunlardan birincisi, genel olarak zihinsel bir yaklafl›mla

‘ Sizin hepinizin yaratılmanız da yeniden diriltilmeniz de sadece bir tek kişinin yaratılması ve diriltilmesi gibidir; Allah her şeyi işitir, her şeyi

Bu ilim, Kur’ân harflerini zat ve sıfatlarına uygun, ihfâ, izhâr, iklâb ve idğâmlara riayet ederek okumanın yanında; kelimeleri medlûl ve mânâlarına yaraşır

(Bakara suresi, 98.ayet) D) “Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru

Bu durumda, med harfinden sonra lâzımî sükûn geldiği için medd-i lâzım olur.. Cezimli harflerin sükûnu da

Terim olarak ise Allah (c.c.) rızası için yapılması gereken ibadetleri ve güzel davranışları, insanlara gösteriş için yapıp kendini ve ibadetini beğendirme isteği,