• Sonuç bulunamadı

Nimetler Üzerinde Tefekküre Çağıran Ayetler

A. TEFEKKÜR KAVRAMI

3. Tefekkürle İlgili Ayetler

3.1. Genel Anlamda Tefekküre Çağıran Ayetler

3.1.2. Nimetler Üzerinde Tefekküre Çağıran Ayetler

ْﻞُﻗ ِﺮِﺴْﻴَﻤْﻟاَو ِﺮْﻤَﺨْﻟا ِﻦَﻋ َﻚَﻧﻮُﻟَﺄْﺴَﻳ ﺎَﻤِﻬِﻌْﻔَﻧ ْﻦِﻣ ُﺮَﺒْآَأ ﺎَﻤُﻬُﻤْﺛِإَو ِسﺎﱠﻨﻠِﻟ ُﻊِﻓﺎَﻨَﻣَو ٌﺮﻴِﺒَآ ٌﻢْﺛِإ ﺎَﻤِﻬﻴِﻓ

َنوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﺗ ْﻢُﻜﱠﻠَﻌَﻟ ِتﺎَﻳَﺂْﻟا ُﻢُﻜَﻟ ُﻪﱠﻠﻟا ُﻦﱢﻴَﺒُﻳ َﻚِﻟَﺬَآ َﻮْﻔَﻌْﻟا ِﻞُﻗ َنﻮُﻘِﻔْﻨُﻳ اَذﺎَﻣ َﻚَﻧﻮُﻟَﺄْﺴَﻳَو a. Bakara 2/219: “Ey Muhammed! Sana içki ve kumardan soruyorlar. De ki:

"Onlarda büyük günah vardır. İnsanlar için (bazı dünyevi) faydaları da vardır Ancak, günahları faydalarından çok büyüktür." Ve yine sana (Allah yolunda) ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: "İhtiyaçtan fazla olanı." İşte Allah, ayetlerini size böyle açıklar ki düşünesiniz.”

Ayet-i kerimede Hz Peygamber’e içki ve kumar ile ilgili sorulan soruya cevap veriliyor. İçki ve kumarda insanlar için bazı dünyevi faydalar olmakla birlikte her ikisinde de büyük günah vardır. Müfessir Taberî bu ayeti şöyle değerlendirir: İçki, onu içenin aklını giderir. İşte bu, günahların en büyüğüdür. Kumar insanı meşgul ederek Allah’ı zikretmekten ve namazdan alıkoyar. Onu oynayanların arasına kin ve düşmanlık sokar. İçki ticaretinden elde edilen kârlar ve içenlere geçici olarak sağladığı sunî bir zevk, onun faydası olarak sayılabilir. Kumarda ise kazanan kimsenin kumar parasını yorulmadan, kolaylıkla elde etmesi onun faydası olarak görülebilir. Ancak içki ve kumarın zararları, zikredilen önemsiz menfaatlerin yanında çok daha büyüktür. İçki insanı diğer varlıklardan ayıran ve onu üstün bir duruma getiren aklı giderir. İçenler sarhoş olur, birbirlerine sataşır ve dövüşürler. Böylece aralarında kötülük meydana gelir. Kumar oynayanların ise birbirlerine girdikleri ve aralarında çok büyük husumetler meydana geldiği bir gerçektir. Ve yine sana, Ey Muhammed, mallarından hangi şeyi Allah yolunda harcayacaklarını ve sadaka olarak vereceklerini soruyorlar. Onlara de ki: “Fazla olanı verin.” O da ihtiyacınızdan ve ailenizin nafakasından fazla olandır. (َنوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﺗ ْﻢُﻜﱠﻠَﻌَﻟ) kısmını ise, Allah size, birliğini gösteren delilleri açıkladığı gibi, koyduğu sınırları, farzları ve peygamberi Muhammed’e indirdiği diğer şeyleri de açıklıyor ki dünya ve ahirete yönrelik vaadini, korkutmasını, mükafatını, cezasını düşünesiniz ve geçici dünyanın yerine ebedi olan âhireti tercih edesiniz şeklinde değerlendirmektedir. 63

(َنوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﺗ ْﻢُﻜﱠﻠَﻌَﻟ) ile ilgili olarak Zemahşerî ve Beydâvî de “Ahkâm ve deliller

hakkında düşünmektir” diye tefsir etmektedir.64 Cenâb-ı Allah’ın “Siz de böylece dünya ve ahiret hususunda iyice düşünürsünüz.” ayeti ile ilgili olarak ünlü müfessir Fahruddîn Râzî üç ayrı noktaya temas etmektedir. Bunlar;

a) Hasan-ı Basrî, ayette bir takdim ve tehir bulunduğunu, ayetin takdiri, “İşte böylece Allah size, dünya ve ahiret hususunda ayetlerini iyice açıklar ki düşünesiniz” şeklinde olduğunu söylemiştir.

b) “Allah size ayetlerini böylece açıklıyor ve içki ve kumardaki dünyevî menfaatler ile uhrevi zararları öğretiyor. Bundan dolayı siz, dünya ve ahiret üzerinde tefekkür ettiğinizde, mutlaka ahiretin dünyaya tercih edilmesinin gerektiğini anlarsınız.”

c) Allah size, ahiretin hatırına mallarınızı hayır yollarına infak etmenizi; dünya için infak etmemenizi öğretiyor. Böylece sizler gerek dünya gerek ahiret üzerinde tefekkür edersiniz de, mutlaka ahiretin dünyaya tercih edilmesi gerektiğini anlarsınız.

Bu izahın ardından ünlü müfessir, ayet-i kerimede Hasan-ı Basrî’nin ifade ettiği gibi takdim ve tehirin olmadığını, delil olmadan böyle bir şey söylemenin caiz olmayacağını, ayeti zahiri manasına hamletmek gerektiğini belirtmektedir. Kurtubi de benzer görüşü savunmaktadır.65

Şevkânî ayetin (َنوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﺗ ْﻢُﻜﱠﻠَﻌَﻟ) kısmını “Dünya ve ahiret hakkında, dünyanın geçiciliği ve faniliği hakkında düşünmek, ahirete yönelmektir diye tefsir etmiştir.66 Alûsî “Umulur ki düşünürsünüz” ifadesiyle ilgili olarak “Ayetler hakkında iyice düşünmek, hükümleri istinbat etmek, ayetleri güzel bir şekilde beyan etmek gayesiyle maslahatları ve faydaları düşünmektir” şeklinde tefsir etmektedir.67 İbn Âşur (v.1973) ayette zikredilen tefekkürü şöyle açıklamaktadır: “Dünya ve ahiret hakkında düşünme ile ilgilidir, beyan etmek değildir. Çünkü beyan sadece bu dünyadadır, tefekkür ise dünya ve ahirette mevcuttur”68

“Ta ki akıl edesiniz, umulur ki tefekkür edersiniz, ta ki şükredesiniz, ta ki öğüt alasınız, ta ki hidayet bulaşınız” buyrukları ile ilgili üç ayrı açıklama şekli yapılmıştır:

64 Zemahşerî, Keşşâf, I, 251.

65 Râzî, Tefsir-i Kebir, III, 283; Kurtubi, el-Cami’, III, 51. 66 Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, I, 297.

67 Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, II, 212.

1- Bu (َْﻢُﻜﱠﻠَﻌَﻟ) kelimesi, asıl kullanılış amacına uygun olarak, umut ve beklenti ifade eder. Umut ve beklenti insanlardandır. Onlara şöyle denilmiş gibidir: Sizler bunu yapınız. Çünkü sizden beklenen ve umulan aklınızı kullanmanız, düşünmeniz, öğüt almanız ve takva sahibi olmanızdır. Sibeveyh’in ve dil âlimlerinin ileri gelenlerinin görüşü budur. Sibeveyh yüce Allah’ın: “İkiniz de Firavun’a gidin, çünkü o azmıştır. Ona yumuşak söz söyleyin. Olur ki öğüt alır yahut korkar.”69 buyruğu hakkında şöyle demektedir. Bunun anlamı şudur: Sizler Firavun’un öğüt alacağını umarak ve bekleyerek ona gidiniz. Ebu’l-Meali de bu görüşü tercih etmiştir.

2- Araplar bu edatı, “lam”(ile ve için) anlamında ve tereddütten uzak bir manada kullanmışlardır. O vakit bu gibi buyrukların anlamı: Aklınızı kullanmanız için, öğüt almanız için, takva sahibi olmanız için, şeklinde olur.

3- Bu edat, bir şeye maruz kalmak anlamında kullanılır. Şöyle denilmiş gibidir: Akıl etmek yahut öğüt almak veya takva sahibi olmak ile karşı karşıya kalmak üzere, (için) bunu yapınız. Buna göre yüce Allah’ın: “Ta ki sakınasınız” buyruğu şu anlama gelir: Belki sizler Allahı’n size emrettiklerini kabul etmek suretiyle bunu kendiniz ile cehennem arasında bir koruyucu haline getirirsiniz. Bu da bir kişiye hemen hakkını ödeyerek karşılık verdiği takdirde: “Hakkı ile ondan korundu” denilmesi kabilindendir. Sanki o kişinin karşılaştığı bu kişiye hakkını ödemesi suretiyle o kar- şılaştığı kişinin hakkını ondan istemesine karşı kendisini korumuş gibi olur. Hz. Ali’nin şu sözleri de bu türdendir: Yani, savaş kızıştığında biz peygamber ile korunurduk. Düşmana karşı biz onunla kendimizi korurduk, demektir.70

Müfessirler, üzerinde düşünülecek olanın dünya ve ahiret olduğunu, fani olan dünyadaki zararlı olan şeyleri iyi bilip bunlardan kaçınılması gerektiğini, ebedi olan ahirete yönelmeyi belirtmişlerdir.

69 Taha 20/43–44.

ُﻪَﺑﺎَﺻَأَو ِتاَﺮَﻤﱠﺜﻟا ﱢﻞُآ ْﻦِﻣ ﺎَﻬﻴِﻓ ُﻪَﻟ ُرﺎَﻬْﻧَﺄْﻟا ﺎَﻬِﺘْﺤَﺗ ْﻦِﻣ يِﺮْﺠَﺗ ٍبﺎَﻨْﻋَأَو ٍﻞﻴِﺨَﻧ ْﻦِﻣ ٌﺔﱠﻨَﺟ ُﻪَﻟ َنﻮُﻜَﺗ ْنَأ ْﻢُآُﺪَﺣَأ ﱡدَﻮَﻳَأ ْﻋِإ ﺎَﻬَﺑﺎَﺻَﺄَﻓ ُءﺎَﻔَﻌُﺿ ٌﺔﱠﻳﱢرُذ ُﻪَﻟَو ُﺮَﺒِﻜْﻟا َنوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﺗ ْﻢُﻜﱠﻠَﻌَﻟ ِتﺎَﻳَﺂْﻟا ُﻢُﻜَﻟ ُﻪﱠﻠﻟا ُﻦﱢﻴَﺒُﻳ َﻚِﻟَﺬَآ ْﺖَﻗَﺮَﺘْﺣﺎَﻓ ٌرﺎَﻧ ِﻪﻴِﻓ ٌرﺎَﺼ

b. Bakara 2/266: “Sizden herhangi biriniz ister mi ki, altından ırmaklar akan,

içinde her türlü meyvenin de bulunduğu üzüm ve hurma bahçesi olsun ve kendi üzerine ihtiyarlık çökmüş olsun, ayrıca âciz, zayıf çocukları da bulunsun. Sonra da bu bahçeye ateşli bir kasırga isabet etsin de yansın? İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki düşünesiniz.”

Bu ayet-i kerimeyi bir önceki ayetle değerlendirdiğimizde Allah Teâlâ, bu ayet-i kerimeyi, Allah rızası için değil de insanların övgülerini kazanmak için, gösteriş olsun diye mallarını harcayanlara bir misal olarak indirmiştir. Çünkü önceki ayette Cenâb-ı Allah kendi rızası için malını harcayan kimsenin durumunu yüksek bir yerde güzel bir bahçesi olan kimseye benzetiyor, buralar fazla yağış aldığı için ürün fazla olur. Nasıl ki fazla yağış alan yerlerin ürünü bol ise Allah rızası için harcayan kimselerin sevabı da boldur. Bu ayette ise durumu çok iyi zengin bir insanın her şeyini bir anda kaybetmesini anlatıyor. Tüm emeğini, varlığını bahçesi için harcamış ancak tam faydalanacağı sırada her şeyini kaybetmiştir. Müfessir Taberî, “Bu ayet-i kerime, gösteriş yapmak için sadaka veren münafığın halini beyan etmektedir. Zira Allah Teâlâ bundan önceki ayette, müminlere verdikleri sadakayı başa kakmamalarını ve sadaka verdikleri kimseye eziyet etmemelerini emretmiştir. Bu ayette de verdiği sadakayı başa kakan ve eziyet eden kimseye misal olarak gösteriş için mallarını harcayan münafığı zikretmiştir. Münafık, verdiği sadakadan, âhirette mükâfat beklemediği için dünyada yeteri kadar mükâfat görmezse, sadaka verdiği kişilerin başına kakar, onlara eziyet eder” diye tefsir etmiştir. Ayetin (نوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﺗ ْﻢُﻜﱠﻠَﻌَﻟ) kısmını ise “Allah infak edeceğiniz zaman kendi yolunda ve nasıl infak edeceğinizi, helal-haramı ve nimetleri açıklamıştır. İşte tüm bunlar üzerinde düşünmek, kafa yormak ve ibret almak gerekir” şeklinde tefsir etmiştir.71

Müfessir Fahruddîn Râzî de, “Cenâb-ı Allah bu ayette çeşitli konularda terğıb ve terhib açısından ayetlerini ve delaletlerini açıklamıştır ki üzerinde düşünesiniz”

şeklinde tefsir etmiştir.72 Beydâvî ayetin manasının temsili olduğunu, Allah’ın rızası gözetilmeden yapılan amellerin sonunun boş olduğunu belirtir. Bundan dolayı Allah Teâlâ ayetlerini iyice açıklamıştır ki kulları bunun üzerinde düşünsünler ve ibret alsınlar şeklinde tefsir etmiştir.73

İman ile iyiliklerin karşılığı ve sevabı yukarıdaki ayette de belirtildiği gibi bahçeler(cennetler), bunun tersi ise yani imansızlık, samimiyetsizlik, Allahın rızasına mani olma, başa kakma, eziyet gibi kötülükler de kıyamet günü ateşli bir kasırga gibidir. İşte Allahu Teala dünya ve ahiret mutluluğumuz için bizlere ayetlerini açıklamış üzerinde düşünmemizi istemiştir.

Ayette geçen (نوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﺗ ْﻢُﻜﱠﻠَﻌَﻟ) “Umulur ki düşünürsünüz” ile ilgili olarak Âlûsî şöyle der: “İbret içeren olaylar üzerinde düşünün ve gereği gibi amel edin. Çünkü dünya fanidir ahiret ise bakidir, dünyada zühd bir hayat yaşayın ve Allah’ın vermiş olduğu şeylerden infak edin, ahireti arzu edin, ahirette sizi üzecek olan şeyleri yapmayın.74

Ayetin (نوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﺗ ْﻢُﻜﱠﻠَﻌَﻟ) kısmını Elmalılı M. Hamdi Yazır şöyle tefsir etmektedir, “Yani ibretler alasınız, güzel güzel benzetmelere yol bulasınız, bunların her birini delil, düstur, asıl, büyük prensip edinip hikmet kuralları üzere düşününüz. Durumunuzu, menfaatlerinizi bunlara vurarak her birine uygun önermeler bulup neticeler alasınız ve sonuçlarla amel edip muratlara eresiniz. Çünkü fikir, belli işleri tertip ile düzene koymakla bilinenden bilinmeyeni bulmaktır.75

Cenâb-ı Allah insanı gereksiz yere yaratmamıştır. “Ben cinleri ve insanları bana kulluk etsinler diye yarattım.”76 Bizler diğer canlılardan farklı olarak akıllı birer varlık olarak yaratılmışızdır. Bundan dolayı Allaha karşı, insanlara karşı, topluma karşı bazı sorumluluklarımız vardır. İşte bu sorumluluklarımızı en iyi şekilde yerine getirebilmemiz için Allahın bize göndermiş olduğu Kur’an’ı, kâinat kitabını en iyi şekilde okumalı, anlamalı, üzeride kafa yormalı, ibret nazarıyla bakmalıyız ki dünya ve ahiret mutluluğumuzu yakalayabilelim.

72 Râzî, Tefsir-i Kebir, III, 499. 73 Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, I, 297. 74 Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, II, 357. 75 Elmalılı, Hak Dini, II, 196. 76 Zariyat 51/56.

ٍمْﻮَﻘِﻟ ًﺔَﻳَﺂَﻟ َﻚِﻟَذ ﻲِﻓ ﱠنِإ ِتاَﺮَﻤﱠﺜﻟا ﱢﻞُآ ْﻦِﻣَو َبﺎَﻨْﻋَﺄْﻟاَو َﻞﻴِﺨﱠﻨﻟاَو َنﻮُﺘْﻳﱠﺰﻟاَو َعْرﱠﺰﻟا ِﻪِﺑ ْﻢُﻜَﻟ ُﺖِﺒْﻨُﻳ نوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﻳ

c. Nahl 16/11: “Allah, semadan inen su ile, ekini, zeytini, hurmayı, üzümleri

ve bütün meyve çeşitlerini yetiştirir. Şüphesiz ki bunda, düşünen bir topluluk için büyük bir ibret vardır.”

Bu ayette Cenâb-ı Allah yeryüzünde kullarının faydalanması için çeşitli nimetler yarattığını zikretmektedir ve hemen ardından da kullarını yaratmış olduğu bu nimetler üzerinde ve yaratıcılığının, kudretinin büyüklüğüne işaret eden deliller üzerinde tefekküre çağırmaktadır. Taberî bu ayetle ilgili olarak şöyle demektedir: “Gökten indirilen su ile insanların, hayvanların, bitkilerin sulanmasında, selim akıl sahibi olan ve düşünen bir toplum için Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren apaçık bir delil vardır.77

Zemahşerî (نوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﻳ ٍمْﻮَﻘِﻟ ًﺔَﻳَﺂَﻟ َﻚِﻟَذ ﻲِﻓ ﱠنِإ) “Şüphesiz ki bunda, düşünen bir topluluk için büyük bir ibret vardır.” İfadesini şöyle değerlendirmektedir: “Ayette zikredildiği gibi Allah Teâlâ gökten indirdiği su ile tabiatları birbirinden farklı çeşitli bitkiler yaratmıştır. İşte bunlar üzerinde düşünenlere en güzel yaratıcının, tek hâkim gücün Allah olduğu ortaya çıkmaktadır.78

Fahruddîn Râzî, “Yeryüzündeki maddelerin hayvanlardan sonra en kıymetlisi bitkiler olup, .Allah Teâlâ da hakîm bir yaratıcının varlığına daha önce hayvanların dikkate değer hallerini anlatarak delil getirince, bu ayette de, o hakîm yaratıcının varlığına, bitkilerin enteresan halleri ile delil getirmiştir” demektedir.79

Kurtubî, yaratıkların farklılığına ve çeşitliliğine dikkat çekerek ayeti şöyle değerlendirmektedir: “Hayvanların, ağaçların ve diğer yaratıkların şekil ve görünümleri farklı farklıdır. (َﻚِﻟَذ ﻲِﻓ ﱠنِإ) “Bunlarda” yani, bunların şekil ve çeşitlerinin farklılığında (نوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﻳ ٍمْﻮَﻘِﻟ ًﺔَﻳَﺂَﻟ) “öğüt alan” ve bütün bu varlıkları müsahhar kılmasının yüce Allah'ın vahdaniyetinin alametleri olduğunu, O'ndan başka hiçbir kimsenin bunlara güç yetiremeyeceğini bilen bir topluluk için elbette bir “ayet” bir “ibret” vardır.80 Âlûsî de benzer görüşleri zikrederek şöyle devam etmektedir: “Allah Teâlâ tabiatları, özellikleri birbirinden farklı çok çeşitli bitkiler yaratmıştır ve bunlar su, toprak ve hava ile bağlantılıdır. İşte bu gökleri ve yeri yaratan Allah’ın kemal sıfatını

77 Taberî, Câmiu’l-Beyân, XVII, 179.

78 Zemahşerî, Keşşâf, III, 338; benzer görüşler için bkz. Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, III, 326. 79 Râzî, Tefsir-i Kebir, IX, 358.

gösterir. Tüm bu bitkileri, suyu, toprağı, havayı gören kimsenin bunlar üzerinde tefekküre, tedebbüre ihtiyacı vardır.81

İbn Kesir de suyun canlılar için ne kadar hayatî bir özelliğe sahip olduğunu vurgulayarak ayeti şöyle tefsir etmektedir: “Allah Teâlâ vermiş olduğu su ile yerden sınıfları, renkleri, tadları, kokuları, şekilleri farklı birçok bitki çıkarmaktadır. “Şüphesiz ki bunda, düşünen bir topluluk için büyük bir ibret vardır.” Yani Allah’tan başka ilah yoktur, ilahınız tek bir ilahtır demektedir82 ve görüşünü şu ayet-i kerime ile desteklemektedir: “O şeyler mi hayırlıdır, yoksa gökleri ve yeri yaratan ve sizin için gökten su indiren mi? Ki biz o su ile bir tek ağacını bile bitiremeyeceğiniz nice güzel bahçeler yetiştirdik. Allah ile beraber başka bir ilah mı var? Hayır, fakat onlar, haktan uzaklaşan bir kavimdir.”83

Ayetle ilgili değerlendirmeleri göz önünde bulundurduğumuz zaman, Allah Teâlâ gökten indirdiği su ile insanların, hayvanların, bitkilerin tüm canlıların hayatlarını devam ettirebilmelerini sağlamış, insanlar için de çok çeşitli nimetler çıkarmıştır. İnsanoğlunun yapması gereken Cenâb-ı Allah’ın yeraltından ve yerüstünden çıkarmış olduğu tüm bu rızıklar üzerinde düşünmesi, yaratıcısının ne kadar güçlü olduğunu, kullarına karşı ne kadar merhametli olduğunu iyice kavraması gerekir. Böyle davranan kul, Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük etmez, tek ilah olarak Allah’ı bilir ve O’na karşı asla şirk koşmaz, eğer Allah Teâlâ bu nimetleri kullarının elinden alacak olsa geri iade edecek başka bir gücün olmadığını anlar. İşte bu, âlem üzerinde, Allah’ın vermiş olduğu nimetler üzerinde düşünme ile gerçekleşmektedir.

81 Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, X, 113. 82 İbn Kesîr, Tefsîr, IV, 561. 83 Neml 27/60.

ِسﺎﱠﻨﻠِﻟ ٌءﺎَﻔِﺷ ِﻪﻴِﻓ ُﻪُﻧاَﻮْﻟَأ ٌﻒِﻠَﺘْﺨُﻣ ٌباَﺮَﺷ ﺎَﻬِﻧﻮُﻄُﺑ ْﻦِﻣ ُجُﺮْﺨَﻳ ﺎًﻠُﻟُذ ِﻚﱢﺑَر َﻞُﺒُﺳ ﻲِﻜُﻠْﺳﺎَﻓ ِتاَﺮَﻤﱠﺜﻟا ﱢﻞُآ ْﻦِﻣ ﻲِﻠُآ ﱠﻢُﺛ َنوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﻳ ٍمْﻮَﻘِﻟ ًﺔَﻳَﺂَﻟ َﻚِﻟَذ ﻲِﻓ ﱠنِإ d. Nahl 16/69: “(Rabbin, arıya, dağlarda, ağaçlarda ve yapılan kovanlarda yuva edin,) Sonra her çeşit mahsulden ye, Rabbinin sana kolaylaştırmış olduğu

yollardan git, diye ilham etti. Arıların karınlarından, içinde insanlar için şifa bulunan, çeşitli renklerde şerbet çıkar. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için büyük ibret vardır.”

Allah Teâlâ arıya hayatını kolaylaştıracak ve insanlara faydalı olacak şekilde ilham etmiş ve ilhamını yerine getirecek kabiliyette yaratmıştır. Taberî bu ayette şu ifade edilmektedir der: “Ey arı, sen, dağların bir kısmında, ağaçların bazılarında ve insanların yaptıkları asmalarda kendine yuva edin. Onlarda kendine kovan yap. Bütün meyvelerden ye. Rabbinin sana boyun eğdirdiği dağlardan, taşlardan, nehirlerden, vadilerden geç git. Arının karnından beyaz, sarı, kırmızımsı renklerde bal çıkar. Bu balda, insanların hastalıkları için şifa vardır. Şüphesiz ki arının davranışlarında düşünen bir topluluk için Allahın yüceliğini gösteren deliller vardır.84 Fahruddîn Râzî, Allah bu ayeti yaratıcılığının eşsiz olduğuna ve kendisinin tek ilah olduğuna delil olarak zikretmiştir der ve ayeti şöyle tefsir etmektedir. “Allah Teâlâ, bu âlemin, hür ve irade sahibi, kadir bir ilahı bulunduğuna, kesin bir delil ve çok net bir hüccet olarak, hayvanlardan süt çıkarmasını, hurma ve üzümden içecek şeyler ve güzel rızıklar çıkarmasını zikretmektedir. Arıdan bal çıkarışı da bu hususun ispatı için son derece parlak bir burhan ve kesin bir delil olmuştur. Daha sonra Cenâb-ı Hak ayeti ( َﻚِﻟَذ ﻲِﻓ ﱠنِإ

َﻔَﺘَﻳ ٍمْﻮَﻘِﻟ ًﺔَﻳَﺂَﻟ

َنوُﺮﱠﻜ ) “işte bunda tefekkür edecek kimseler için, elbette bir ayet vardır” buyurarak bitirmiştir. Bil ki bu ifadedeki (ًﺔَﻳَﺂَﻟ) “ayet” sözünü şu hususlarla izah edebiliriz:

i) Bu, arıya, altıgen petekler yapma ve benzeri halleri gibi ince ve sırlı bilgilerin verilmesidir.

ii) Bu, arının ağaçlardan ve yapraklardan, o balımsı çiçekleri bulup yemesidir. iii) Bu, Allah Teâlâ’nın o faydalı zerrecikleri hava boşluğunda yaratıp, sonra onları ağaçların ve yaprakların uçlarına atması ve onları dağıttıktan sonra, arıya onları toplamasını emretmesidir. Bütün bunlar, âlemin ilahının, mahlûkatı terbiye etmeyi,

hikmet ve maslahatları gözetmeye bina ettiğine delalet eden dikkate şayan şeylerdir.85 Kurtubî, Allah’ın evreni ve içindekileri yaratmasında çok fazla ibretler olduğu gibi bu ayette anlatılanlarda da ibretler vardır ve ayeti şöyle tefsir eder: “Arı üzerinde dikkatle düşünmek ve onun bu hayret verici durumları üzerinde inceden inceye tefekkür etmek, bu ibretin bir parçasıdır. Bünyesinin zayıflığına rağmen ona bu incelikli sanatı ilham edenin, farklı durumlarında maharetli bir şekilde çeşitli yollara başvurma ilhamını verenin kesin olarak yüce Allah olduğuna kesinlikle inanılır. Diğer taraftan arı, ekşi, acı, tatlı, tuzlu ve hatta zararlı otlardan bile yemektedir. Şanı yüce Allah ise bunları tatlı ve şifalı bir bal halinde yaratmaktadır. İşte bunda da O'nun yüce kudretine bir delil vardır.86

Beydâvî, “Arının özellikleri hakkında, gerçekleştirmiş olduğu harika fiiller üzerinde ayette zikredilen ince bilgiler ışığında tedebbür etmek gerekir. Tedebbür kat’i bir ilimdir, ancak arıya ilham eden, hükmeden, kudret sahibi yaratıcı üzerinde değil, arı ve onun taşıdığı şey üzerinde tedebbür etmek gerekir” demektedir.87 Âlûsî de ayetle ilgi olarak benzer görüşleri zikrederek arının yaratılışındaki hikmete ve bunun üzerindeki tefekkürün gerekliliğine dikkat çekmiştir.88

İbn Kesîr, arının yaratılışında büyük hikmetler olduğunu söyler ve ayeti şöyle değerlendirir: bal yapmasında, yol bulmasında düşünenler için büyük ibretler vardır. Yukarıda zikredilen ayet Allah Teâlâ’nın büyük kudret sahibi olduğuna, her şeye hükmettiğine, her şeyi en iyi bildiğine, çok kerîm ve merhametli olduğuna açık bir şekilde delalet etmektedir.89

Şevkânî, arının durumu ile ilgili olarak ayette zikredilenler hakkında aklıselim olanlar Allah’ın yaratıcılığı hakkında düşünürler ve buna göre amel ederler. Allah’ın mahlûkatı ne kadar da acayiptir, güzeldir. İşte arının durumu yaratıklar içerisinde en güzel ve farklı olanlarından, en ince ve hikmetli yaratılanlardandır.90

Allah Teâlâ yukarıda zikredilen ayette arı balında bizim için şifa olduğunu ifade ediyor. İsra suresinde de “Biz Kuran’dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için

85 Râzî, Tefsir-i Kebir, IX, 426. 86 Kurtubî, el-Câmi’, X, 217. 87 Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, III, 357. 88 Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, X, 233. 89 İbn Kesîr, Tefsîr, IV, 585. 90 Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, IV, 239.

şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını arttırır.”91 buyurarak Kuran’ı Kerim’in şifa olduğunu belirtiyor. Böylece Allah(cc); bize iki türlü şifa indirmiştir biri tabii şifadır. Yiyecekler ve içeceklerin kullanım şekillerinin anlatımıyla olan şifa, eczacıların yaptığı ilaçlar gibi. Bir de toplumsal hastalıklara, hukuki hastalıkları bazen de ruhsal hastalıklara şifa olmak üzere Kuran’ı indirmiştir.92

Allah Teâlâ Kuran’ı Kerim’de, yaratmış olduğu şeylerin hepsinin yapılarının, özelliklerinin, görevlerinin ve hikmetlerinin farklı farklı olduğuna dikkat çekerek bizlere bu ayette arı örneğini sunmuştur. Arı da birtakım hikmetler olduğunu, insanlar için, bazı hastalıklar için balın şifa olduğu belirtilmiştir. Düşünen insanlar için bu, yaratıcının ne kadar eşsiz olduğuna bir delildir.

َأ ْﻦِﻣ ْﻢُﻜَﻟ َﻖَﻠَﺧ ْنَأ ِﻪِﺗﺎَﻳَﺁ ْﻦِﻣَو ٍمْﻮَﻘِﻟ ٍتﺎَﻳَﺂَﻟ َﻚِﻟَذ ﻲِﻓ ﱠنِإ ًﺔَﻤْﺣَرَو ًةﱠدَﻮَﻣ ْﻢُﻜَﻨْﻴَﺑ َﻞَﻌَﺟَو ﺎَﻬْﻴَﻟِإ اﻮُﻨُﻜْﺴَﺘِﻟ ﺎًﺟاَوْزَأ ْﻢُﻜِﺴُﻔْﻧ

َنوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﻳ e. Rum 30/21: “Size, kendi cinsinizden, kendileriyle ısınıp kaynaşacağınız

eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koyması onun varlığını gösteren delillerindendir. Şüphesiz ki bunda, düşünen bir kavim için nice ibretler vardır.”

Allah Teâlâ kendi varlığını, yaratıcılığını, kudretini gösteren delillerden birini de bu ayette zikretmiştir ki o da insanlar için kendi cinslerinden eşler yaratması ve bu eşler arasında sevgi, muhabbet, merhamet oluşturmasıdır. Taberî bu ayeti şöyle değerlendirmektedir: “Allah’ın, sizler için, kendileriyle birlikte yaşamanız için kendi cinsinizden olan eşler yaratması ve aranıza hısımlık ve akrabalık yoluyla sevgi ve merhamet duygularını yerleştirmesi, Allahın varlığını, birliğini, kuvvetini ve kudretini