• Sonuç bulunamadı

İnkârcıların Mü’minlere Karşı Tutum Ve Davranışları İle İlgil

D. TEFEKKÜR, TEZEKKÜR VE TEDEBBÜR KAVRAMLARI ARASINDAKİ

3. Fıkhetmeyle İlgili Ayetler

3.1. Genel Manada Fıkhetmeye Çağıran Ayetler

3.1.6. İnkârcıların Mü’minlere Karşı Tutum Ve Davranışları İle İlgil

ْﻢُﺘْﻧﻷ َنﻮُﻬَﻘْﻔَﻳ ﻻ ٌمْﻮَﻗ ْﻢُﻬﱠﻧَﺄِﺑ َﻚِﻟَذ ِﻪﱠﻠﻟا َﻦِﻣ ْﻢِهِروُﺪُﺻ ﻲِﻓ ًﺔَﺒْهَر ﱡﺪَﺷَأ a. Haşr 59/13: “Ey müminler, onların yüreklerine oturan korkunuz, Allah

korkusundan daha şiddetlidir, bu da onların, hakkı anlamayan bir kavim ol- malarındandır.”

Ayeti siyak ve sibakıyla değerlendirdiğimizde kimlerden bahsedildiği daha iyi anlaşılmaktadır. Ayette bir kısım insanların Allah’tan ziyade müminlerden daha fazla korktukları anlatılmaktadır. Önceki ayetlerde bu kimselerin münafıklar ve Yahudiler olduğu belirtilmektedir.469

Ayeti bağlamı ile birlikte değerlendiren Taberî burada zikredilen “Münafıklardan” maksat, Abdullah b. Übey b. Selul ve arkadaşlarıdır. “Kitap Ehli”nden maksat, ise Medine’den kovulan Nadr oğulları Yahudileridir. Hz. Peygamber’in bu Yahudileri kuşatması sırasında münafıklar bunlara adam göndererek yerlerinden ayrılmamalarını, müstahkem mevkilerinde kalmalarını, onları kimseye teslim etmeyeceklerini, savaşırlarsa onlarla beraber savaşacaklarını, Medine’den çıkarılırsa onlarla beraber çıkıp gideceklerini söylemişlerdir. Bu vaadleri bekleyen Yahudiler, münafıklardan hiçbir destek görmemişlerdir. Allah bunların kalplerine korku salmış ve develerinin götürebileceği kadar mal alıp şehri terk etmek istemişler, Hz. Peygamber de onlara bu şarta müsaade vermiştir. Ey müminler, Nadr oğulları Yahudilerinin sinesinde sizin korkunuz Allah’ın korkusundan daha şiddetlidir. Zira bu kavim, Allah’ın azametini anlamayan bir topluluktur. Bu nedenle Allah’a karşı gelmeyi hafif görür, onun azabından çok, sizin onları cezalandırmanızdan korkarlar. Bu Yahudiler ve münafıklar sizinle karşı karşıya gelip savaşmaya da cesaret edemezler” demektedir.470

469

“Görmez misin o münafıkları ki kitap ehlinden inkâr eden kardeşlerine şöyle derler: “Yemin olsun ki eğer yurdunuzdan çıkarılırsanız elbette ki sizinle beraber biz de çıkarız. Sizin aleyhinizde hiçbir kimseye asla itaat etmeyiz. Savaşa tutulursanız mutlaka size yardım ederiz.” Allah, onları yalancı olduklarına şahitlik eder. Yemin olsun ki eğer kitap ehli olanlar yurtlarından çıkarılsalar, münafıklar onlarla beraber çıkmazlar. Eğer bir savaşa tutuşsalar onlara yardım etmezler. Yardım etseler bile mutlaka geri dönüp kaçarlar. Sonra onlar yardım görmemiş olur.” Haşr 59/11–12.

Ayet-i kerimede belirtildiği üzere Yahudi ve münafıkların müminlerden çok fazla korkmalarının sebebini Fahruddîn Râzî şöyle değerlendirir: “Allah Teâlâ onların kalplerine korku düşürmüştür. Böylece Allah müminlere nusret ve zafer nasip ettiğini vurgulamak istemiştir.”471 Müfessir ayrıca (َنﻮُﻬَﻘْﻔَﻳ ﻻ ٌمْﻮَﻗ ْﻢُﻬﱠﻧَﺄِﺑ َﻚِﻟَذ) “Bu da onların, hakkı anlamayan bir kavim olmalarındandır.” İfadesiyle ilgili, “Allah’tan gereği gibi korkmadıkları için, haşyet duymadıkları için Allah’ın azametini, yüceliğini anlayamamışlardır” demektedir.472

Şevkânî, Yahudi ve münafıkların ayette belirtildiği üzere müminlerden korkmalarının sebebini şöyle değerlendirir: “Onların hakikati anlayamamaları, düşünememeleri sebebiyle korku ile vasıflandırılmışlardır. Şayet onlar anlasalardı, düşünselerdi, kendilerini koruyanın Allah olduğun u ve kendisinden korkulmaya daha layık olduğunu bilirlerdi.”473 İbn Âşûr da, “Şayet onlar korkunç olarak gördükleri Davetçiye tâbi olsalardı gözlerinden o korku giderdi ve Allah’tan gereği korkarlardı. Onların Allah’tan gereği gibi korkmamalarının sebebi anlayış, kavrayış azlığından dolayıdır” demektedir.474

Müfessirlerin de beyan ettiği üzere münafıkların ve inkarcıların müminlerden korkmalarının sebebi sadece günlerini kurtarma amacında olduklarından dolayıdır. Bu yüzden müminlerle iyi geçinmek isterler. Bir de Allah’ın azametini, kudretini iyice kavrayamadıklarından dolayı Allah’a olan korkuları azdır. Bu ayette de fıkhetme kavramı genel manada anlamak ve kavramak manasında kullanılmıştır.

َﻳ ْنِإَو ِﻦْﻴَﺘَﺋﺎِﻣ اﻮُﺒِﻠْﻐَﻳ َنوُﺮِﺑﺎَﺻ َنوُﺮْﺸِﻋ ْﻢُﻜْﻨِﻣ ْﻦُﻜَﻳ ْنِإ ِلﺎَﺘِﻘْﻟا ﻰَﻠَﻋ َﻦﻴِﻨِﻣْﺆُﻤْﻟا ِضﱢﺮَﺣ ﱡﻲِﺒﱠﻨﻟا ﺎَﻬﱡﻳَأ ﺎَﻳ ْﻢُﻜْﻨِﻣ ْﻦُﻜ

َنﻮُﻬَﻘْﻔَﻳ ﻻ ٌمْﻮَﻗ ْﻢُﻬﱠﻧَﺄِﺑ اوُﺮَﻔَآ َﻦﻳِﺬﱠﻟا َﻦِﻣ ﺎًﻔْﻟَأ اﻮُﺒِﻠْﻐَﻳ ٌﺔَﺋﺎِﻣ b. Enfal 8/65: “Ey Peygamber, müminleri savaşa teşvik et. Eğer içinizden

sabırlı yirmi kişi çıkarsa iki yüz kişiye galip gelir. Eğer sizden yüz kişi olsa, kâfirlerden bin kişiye galip gelir. Çünkü onlar, anlamayan bir kavimdir.”

Ayet-i kerimede Hz. Peygamber’den müminleri savaşa teşvik etmesi istenmektedir. İkinci olarak da müminlerdeki cihat arzusu ve bunun sonucunda elde edecekleri sevaptan dolayı sayıca az olsalar bile, imkânları yetersiz olsa bile savaşa

471 Râzî, Tefsir-i Kebir, XV, 302, 303.

472 Râzî, Tefsir-i Kebir, XV, 304; Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, V, 284. 473 Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, VII, 193.

karşı çok cesaretli oldukları ve zafer elde ettikleri belirtilmektedir.

Taberî, “Ayet-i kerime, bir müminin, on kâfire bedel olacağını bildirmekte, se- bep olarak ta, kâfirlerin, savaşırken herhangi bir sevap elde etme inancından yoksun olmalarını göstermekte bu nedenle savaşta metanetli olmayacaklarına, dünyalıklarını kaybedecekleri korkusuyla savaşta korkak davranacaklarına dikkat çekilmektedir.”475 Şeklinde ayeti tefsir etmektedir.

Fahruddîn Râzî, (ِﻦْﻴَﺘَﺋﺎِﻣ اﻮُﺒِﻠْﻐَﻳ َنوُﺮِﺑﺎَﺻ َنوُﺮْﺸِﻋ ْﻢُﻜْﻨِﻣ ْﻦُﻜَﻳ ْنِإ) “Eğer içinizden sabırlı yirmi kişi çıkarsa iki yüz kişiye galip gelir.” İfadesini şöyle izah eder: “Cenâb-ı Hakk, bu ayet ile (yani bu haber cümlesi ile) bir durumu haber vermek istemeyip, aksine böyle yapmayı emretmek istemiştir. Cenâb-ı Hakk sanki bu ifade ile. “Sizden yirmi kişi bulunursa, onlar savaşta sabr-u sebat gösterip gayretli davransınlar. Böylece de iki yüz kişiyi yensinler” demek istemiştir. Allah Teâlâ, bu galip gelişteki sebebi de (َنﻮُﻬَﻘْﻔَﻳ ﻻ ٌمْﻮَﻗ ْﻢُﻬﱠﻧَﺄ ) “Çünkü onlar, anlamayan bir kavimdir.” Buyurarak ِﺑ beyan etmiştir. Râzî bu ifade ile ilgili iki izah yapmaktadır. Birincisi: “Allah’a ve ahiret gününe inanmayan kimselere göre, sonsuz saadet ve sevinç, bu dünya hayatındakinden ibarettir. Böyle düşünen kimse, hiç şüphesiz dünya hayatı hususunda son derece cimri olur ve dünya hayatının zeval bulmasını istemez. Ama bu dünya hayatında bir saadetin olmadığına, gerçek saadetin ve mutluluğun ahiret yurdunda olacağına inanan kimse, bu dünya hayatına aldırış etmez, ona iltifat etmez ve ona zerre kadar değer vermez. Böylece de cihada çok sağlam bir kalp ve kesin bir irade ile yönelmiş olur. Durum her ne zaman böyle olsa, bu şekildeki bir tek mümin, önceki inançtaki pek çok kimseye mukavemet edebilir. İkincisi: Kâfirler sadece kendi kuvvet ve saltanatlarına güvenirler. Müslümanlar ise, yalvarıp yakararak, Rablerinin yardımını dilerler. Kim böyle olursa, yardım ve muzafferiyet ona daha layık ve uygundur.”476

İbn Kesîr, “Her bir mümin, düşman saflarından on kişiye karşı koymaktadır. Ancak bu emir bir sonraki ayette neshedilmiştir der. İbn Abbas, “Şimdi ise Allah, yükünüzü hafifletti. Çünkü içinizde zaaf bulunduğunu biliyordu. Bundan böyle İçinizden sabırlı yüz kişi çıksa, ikiyüz kişiye galip gelir. Eğer sizden bin kişi olsa,

475 Taberî, Câmiu’l-Beyân, XIV, 50, 51; Zemahşerî, Keşşaf, II, 383. 476 Râzî, Tefsir-i Kebir, VII, 429, 430; Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, II, 408.

Allah’ın izniyle iki bin kişiye galip gelir. Allah, sabredenlerle beraberdir.”477 Ayeti nazil olunca Allah Müslümanların yükünü hafifletti. Ancak, Allah Teâlâ, karşı konacak düşman sayısını eksilttiği nisbette müminlerin sabrını da eksiltti” demektedir.478

Şevkânî, (َنﻮُﻬَﻘْﻔَﻳ ﻻ ٌمْﻮَﻗ ْﻢُﻬﱠﻧَﺄِﺑ) “Çünkü onlar, anlamayan bir kavimdir.” İfadesini, “Onlar cahillikleri, inançsızlıkları ve fıkhetmeyişleri sebebiyle, basiretsizce savaşmalarından dolayı mağlup olmaktadırlar” şeklinde değerlendirmektedir.479 Âlûsî, (ِﻦْﻴَﺘَﺋﺎِﻣ اﻮُﺒِﻠْﻐَﻳ َنوُﺮِﺑﺎَﺻ َنوُﺮْﺸِﻋ ْﻢُﻜْﻨِﻣ ْﻦُﻜَﻳ ْنِإ) “Eğer içinizden sabırlı yirmi kişi çıkarsa iki yüz kişiye galip gelir.” İfadesi emir manasında şarttır der. Allah, şayet sabrederseniz, Allah’ın yardımı ve desteği ile galip gelirsiniz diye Müslümanları uyarmaktadır. Müfessir, (َنﻮُﻬَﻘْﻔَﻳ ﻻ ٌمْﻮَﻗ ْﻢُﻬﱠﻧَﺄِﺑ) “Çünkü onlar, anlamayan bir kavimdir.” İfadesini de şöyle değerlendirir: “Onlar Allah’a ve ahirete inanmayan bir kavimdir. Allah’ın emrine uyarak, O’nun ismini yüceltmek, O’nun rızasını kazanmak maksadıyla savaşmazlar. Onlar ancak heva ve heveslerine uyarak, şeytana tabi olarak savaşırlar. Bunun sonucunda da kahır ve perişan olurlar.”480

Allah Teâlâ, bu ayette, Peygamberimizin şahsında tüm Müslümanları uyarmaktadır. Savaştığınız zaman Allah’ın rızasını gözeterek bütün gayretinizle savaşırsanız, sabırlı olursanız, Allah’ın yardımı ile kendinizden sayıca ve imkânca daha güçlü ordulara galip gelebilirsiniz demektedir. Tüm bunları müşriklerin Müslümanlar karşısında bizzat yaşamasına rağmen, sayıları fazla olduğu halde mağlup olmalarına rağmen Allah’a ve O’nun yardımına, ahiret gününe inanmadıkları belirtilmektedir.

477 Enfal 8/66.

478 İbn Kesîr, Tefsîr, IV, 87. 479 Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, III, 204. 480 Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, VII, 130.