• Sonuç bulunamadı

Kayseri'deki tek kubbeli camii ve mescitler (Cumhuriyet Dönemine kadar)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kayseri'deki tek kubbeli camii ve mescitler (Cumhuriyet Dönemine kadar)"

Copied!
488
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SANAT TARİHİ ANABİLİM DALI

TÜRK VE İSLAM SANATLARI BİLİM DALI

KAYSERİ’DEKİ TEK KUBBELİ CAMİİ ve MESCİTLER

(Cumhuriyet Dönemine Kadar)

Serkan SOLAK

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Osman KUNDURACI

(2)
(3)

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYALBĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

SANAT TARĠHĠ ANABĠLĠM DALI

TÜRK VE ĠSLAM SANATLARI BĠLĠM DALI

KAYSERĠ’DEKĠ TEK KUBBELĠ CAMĠĠ ve MESCĠTLER

(Cumhuriyet Dönemine Kadar)

Serkan SOLAK

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DanıĢman

Doç. Dr. Osman KUNDURACI

Bu çalıĢma BAP KORDĠNATÖRLÜĞÜ tarafından 10203029 nolu Yüksek lisans tez projesi olarak desteklenmiĢtir.

(4)

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BĠLĠMSEL ETĠK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranıĢ ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalıĢmada baĢkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(5)

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Serkan SOLAK

Numarası 084204011002

Ana Bilim / Bilim

Dalı SANAT TARİHİ / TÜRK VE İSLAM SANATLARI TARİHİ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez DanıĢmanı

Doç. Dr. Osman KUNDURACI

Tezin Adı

KAYSERĠ’DEKĠ TEK KUBBELĠ CAMĠĠ ve MESCĠTLER

(Cumhuriyet Dönemine Kadar)

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan KAYSERĠ’DEKĠ TEK KUBBELĠ CAMĠĠ VE MESCĠTLER (Cumhuriyet Dönemine Kadar) baĢlıklı bu çalıĢma 30 / 01 /2013 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile baĢarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiĢtir.

(6)

Kayseri bölgesi tarihi çağlardan itibaren yerleĢim alanı olarak kullanılmıĢ önemli bir kültür merkezi olma özelliği taĢımaktadır. Tarihteki ilk ticari anlaĢmanın yapıldığı Ģehir Kültepe’deki KaniĢ tarihi kalıntısıdır. Mısırlılarla Hititliler arasında yapılan KadeĢ antlaĢması Ģehrin tarihi önemini arttırmaktadır. Hititlerden sonraki uygarlıklar Ģehrin Ģekillenmesinde büyük etkiye sahiptir. Özellikle Roma ve Bizans döneminde Mazaka ve Kaseria isimleriyle de anılan Ģehrin garnizon merkezi olduğu düĢünülmektedir. Bütün bu uygarlıkların kattığı değerler, Ģehrin geliĢimini hızlandırmıĢ ve Selçuklu’nun Anadolu’ya hâkimiyetiyle beraber imparatorluğun emrine giren Kayseri ikinci baĢkent olma özelliği kazanmıĢtır. Osmanlı imparatorluğu döneminde de önemini koruyan bu Ģehir Selçukluyla baĢlayan Türk-Ġslam Ģehrine yaraĢır bir Ģekilde dini mimariyle bezenmiĢ ve ĢekillenmiĢtir. Bu dini mimari içerisinde araĢtırma konumuzun baĢlığını oluĢturan Tek Kubbeli Camii ve Mescitler tarih içerisindeki geliĢimin tanıkları olarak bizlere rehberlik etmektedirler.

Kayseri’deki Tek Kubbeli Camii ve Mescitler konulu bu yüksek lisans tez çalıĢmasını öneri olarak sunduğum zaman benden ön bilgi isteyerek inceledikten sonra kabul edip çalıĢma aĢamasında tezi projelendirerek maddi ve manevi anlamda bana yardımcı olan Sayın hocam. Doç. Dr. Osman KUNDURACI’ya teĢekkür ederim. ArĢiv taraması sırasında kendi kiĢisel arĢivinden bana yapılarla ilgili yayın ve çizim temininde bulunan Sayın ArĢ Gör. ġükrü Dursun’a ve Dr. Necla AKKAYA DURSUN’a teĢekkür ederim. Katalog dâhilindeki il merkezi ile ilçe ve köylerindeki yapıları inceleme sırasında bana yardımcı olan yeğenlerim Sinem YILDIZ, Gülsüm KARAKAYA, Bayram YILDIZ, Damla KARAKAYA, Goncagül KARAKAYA’ya kardeĢim Gülhan SOLAK ve ablam Nazile ÖZDEMĠR’e çok teĢekkür ederim. Ayrıca Kayseri Koruma Kurulu çalıĢanları ve Kayseri Müftülüğü ile Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nde bana yardımcı olan çalıĢanlara teĢekkür ederim. Özellikle metnin yazılması aĢamasında ve fotoğrağrafların incelenip metne dâhil edilmesi ve slâytlarının düzenlenmesi sırasında bana yardımcı olan eĢim Figen SOLAK’a çok teĢekkür ediyorum.

Tabiî ki her insanın arkasında en büyük destekçileri olan baĢ tacı anne babalar gibi bana da maddi ve manevi anlamda bütün enerjilerini ve dualarını esirgemeden yardımcı olan annem ve vefat eden babama çok teĢekkür ediyorum.

(7)

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre n cin in Öğre n cin

in Adı Soyadı Serkan SOLAK Numarası :084204011002

Bilim Dalı / Ana Bilim Dalı Sanat Tarihi /Türk ve Ġslam Sanatları Tarihi

DanıĢmanı Doç. Dr. Osman KUNDURACI

Tezin Adı KAYSERĠ’DEKĠ TEK KUBBELĠ CAMĠĠ ve MESCĠTLER

(Cumhuriyet Dönemine Kadar)

ÖZET

Bu çalıĢmanın konu baĢlığını Kayseri merkez, ilçe ve köylerindeki tek kubbeli camii ve mescitler oluĢturmaktadır. Konuyla ilgili toplamda yirmi üç yapı tespit edilmiĢ, bunlardan iki tanesi yeniden inĢa edildiği için katalogdan çıkarılmıĢtır.

ÇalıĢmada ana hat bağlamında önce giriĢ bölümü baĢlığı konulmuĢ bu kısımda konunun tanımı ve önemi ilgili kaynaklar baĢlığı altında doğrudan kaynaklar incelenmiĢ, metod ve yöntem baĢlığında ise çalıĢma sırasında izlenen süreç belirtilmiĢtir. Kayseri tarihine kısa bir bakıĢ baĢlığı altında, Kayseri’nin tarihi süreç içerisinde geçirdiği değiĢim ve geliĢimlerden bahsedilerek son noktada Selçuklu ve Osmanlı kültürünün dini mimari üzerindeki sentezi ve değerlendirmesi yapılmıĢtır.

Tezin ikinci ana baĢlığını katalog kısmı oluĢturmaktadır. Bu bölümde yirmi bir tane eser tarih sırasına göre isimleri yazıldıktan sonra; inceleme tarihleri, bulunduğu yer, yapım süreci gibi tespitlerin ardından detaylı bir inceleme yapılmıĢtır. Yapıların malzeme, teknik, avlu düzenlemeleri, son cemaat yerleri, cephe düzenleri, minareleri analiz edilip harim kısmı bağlamında; plan, mihrap, minber, mahfil ve kürsü düzenlemelerine değinilmiĢtir. Üst örtü ve taĢıyıcılarla beraber aydınlatma sisteminden bahsedilmiĢ ve süsleme baĢlığı altında dıĢ cephe ve iç mekân süslemeleri hakkında bilgi verilmiĢtir. Daha sonra kitabesi günümüze ulaĢmıĢ yapıların; Arapça metinleri, transkripsiyonları ve Türkçe açıklamaları sırasıyla yazılmıĢ, son

(8)

yapıyla ilgili vakıf bilgileri metne dâhil edilmiĢtir.

Üçüncü bölüm olarak değerlendirme baĢlığı altında öncelikle cami ve kubbe tanımı yapılmıĢtır. Kubbenin cami mimarisinde kullanımı ve Türk-Ġslam eserleri açısından Karahanlı’larla baĢlayan, sonrasında Osmanlıya kadarki süreçte değiĢim ve geliĢimlerine değinilmiĢtir. Metnin ilerleyen bölümlerinde yirmi bir yapı; tarihi dönemleri, malzeme teknikleri, plan ve plan elemanları, yapı elemanları, iç mekân öğeleri, süslemeler ve kitabeler ana baĢlıkları altında kendi aralarında ve farklı bölgelerdeki bazı yapılarla karĢılaĢtırılarak değerlendirilmiĢtir. Bu karĢılaĢtırma yapıların benzer ve farklı özelliklerini tespit anlamında çalıĢma açısından verimli bir sonuç ortaya çıkarmıĢtır.

Son baĢlık olarak, sonuç kısmı değerlendirmeye alınmıĢtır. Bu bölümde kısa bir özet yapılmıĢ, yapıların genel özelliklerine değinilmiĢ ve son olarak araĢtırma sırasında tespit edilen restorasyon ve onarım hatalarına atıfta bulunulmuĢtur.

(9)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre

n

cin

in Adı Soyadı Serkan SOLAK Numarası 084204011002

AnaBilim/Bilim Dalı Sanat Tarihi /Türk ve Ġslam Sanatalrı Tarihi

DanıĢmanı Doç. Dr. Osman Kunduracı

Tezin Ġngilizce Adı SĠNGLE DOMED MOSQUE AND MASJĠDS ĠN KAYSERĠ (Until Republic Period)

SUMMARY

The title of the study includes single-domed mosques and prayer rooms in the city center of Kayseri and its districts and villages. In total, twenty three constructions were found. However, two of them were removed from catalogue because of rebuilding.

Firstly, the title of the prologue is headlined in outline of the study. In this part, the description and the importance of the topic were pointed out. Under the title of related sources, the direct sources were examined. Then, the process of the study was stated under the title of method and procedure. In title, a brief overview to the history of Kayseri, changes and developments of Kayseri in its historical process were stated. At last, the effect of Seljuk and Ottoman culture on religious architecture were synthesized and evaluated.

The second title of the study includes catalogue. In this section, after the names of the twenty one monuments were written chronologically, their review date, location and process were ascertained and examined in detail. Material techniques, courtyard arrangements, narthex, facade arrangements and minaret of the constructions were analyzed. In the section of sanctuary; plan, mihrab, mimbar, gathering-place and pulpit arrangements were mentioned. Besides cover coat and girder, lighting system was also pointed out and under the title of trim works, the information about exterior and interior wall desings were given. Afterwards, Arabic texts, transcriptions and Turkish explanations of the constructions whose inscriptions

(10)

General Directorate For Foundations and Preservation Board were ascertained and foundation information of constructions were attached to the text.

As a third chapter, under the title of evaluation, first of all, mosque and dome were defined. It was pointed out the usage of doom in mosque architecture and its changes and progress in the process from started with Karakhanids till Ottoman. Later in the text, under their title, twenty one constructions were compared with each other and with some different constructions in different areas from the aspects of their historical period, material techniques, plan and its units, constructions elements, interior wall units, ornaments and inscriptions.

As a last title, conclusion was evaluated. In this chapter, a brief summary was given, the general features of constructions were stated and restoration problems, which were ascertained during research, were addressed.

(11)

BĠLĠMSEL ETĠK SAYFASI... III

YÜKSEK LĠSANS TEZ KABUL FORMU……….. IV

ÖNSÖZ………... V ÖZET……… ……….. VI-VII SUMMARY……….………….. VII-IX ĠÇĠNDEKĠLER……… X-XI KISALTMALAR……….. XII 1.GĠRĠġ……….. 1

1.1-Konunun Tanımı, Sınır ve Önemi………. 1-2

1.2- Konu ile Ġlgili Yapılan ÇalıĢmalar……… 2-5

1.3-Metod ve Yöntem……….. 5-6

1.4-Kayseri Tarihine Kısa Bir BakıĢ………. 6-8

2.KATALOG/ÖRNEKLER……… 9

2.1-Hatıroğlu (Toprak Minare) Camii……….. 9-20

2.2-Gubaroğlu Mescidi……… 21-27 2.3-YeĢilyurt Melik Arslan Camii……….. 28-36

2.4-Fatih (Ġç Kale) Camii……… 37-44

2.5-Ġsa Kümbet Camii………. 45-52

2.6-KurĢunlu (Ahmet PaĢa) Camii……… 53-73

2.7-Ġncesu Merzifonlu Kara Mustafa PaĢa Camii……… 74-83

2.8-Gürpınar (Salkuma) Camii………. 84-89

2.9-Molu Köyü Camii……… 90-98

2.10-Erkilet NiĢancı Mehmet PaĢa Camii………. 99-105

2.11-Gesi Orta Mahalle Camii………... 106-110

2.12-Talas Kiçiköy AĢağı Camii……… 111-115

2.13-PınarbaĢı Mehmet Ali Bey Camii………. 116-122

2.14-Tavlusun Yukarı Mahalle Camii………. 123-130

2.15-Talas Han Camii……… 131-143

2.16-Tomarza Merkez Camii……… 144-155

2.17-Felahiye Merkez Kale Camii……… 156-160

2.18-Felahiye Beyler Camii………... 161-164

(12)

3.1- Kayseri’deki Tek Kubbeli Camii ve Mescitlerin Kronolojik Yapım Süreçleri ………... 167-170 3.2-Malzeme ve Teknik……….. 170 3.3-Planlar………... 171 3.4-Plan elamanları………. 172-176 3.5-Yapı Elemanları……… 176-184 3.6-Ġç Mekan Öğeleri……….. 184-188 3.7-Süslemeler………. 188-190 3.8-Kitabeler……… 190-191 4.SONUÇ………... 192-195 KAYNAKÇA……… 196-205 ÇĠZĠM LĠSTESĠ……… 206-208 FOTOĞRAF LĠSTESĠ……….. 209-219 ÇĠZĠMLER FOTOĞRAFLAR ÖZ GEÇMĠġ

(13)

KISALTMALAR

Bknz. : Bakınız cm. : Santimetre Çev. : Çeviren Çiz. : Çizim

E.Ü. : Erciyes Üniversitesi Fot. : Fotoğraf

H. : Hicri Haz. : Hazırlayan

Ġ.A. : Ġslam Ansiklopedisi

Ġ.Ü.E.F. : Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi K.T.K.V.E. : Kayseri TaĢınmaz Kültür Varlıkları Envanteri K.B.Y. : Kültür Bakanlığı Yayınları

K.K.A. : Kayseri Kurul ArĢivi M. : Miladi m. : metre No: : Numara S.Ü. :Selçuk Üniversitesi T.T.K. : Türk Tarih Kurumu v.b. : ve benzeri v.d. : ve diğerleri V.D. :Vakıflar Dergisi

V.G.M.A. : Vakıflar Genel Müdürlüğü ArĢivi yy. : Yüzyıl

(14)
(15)

I.GĠRĠġ

1.1.Konunun Tanımı, Sınır ve Önemi

Kayseri‟deki Tek Kubbeli Camii ve Mescitler konulu yüksek lisans

tezinde; Kayseri‟nin İslam şehri olduktan sonraki süreçte geçirdiği imar faaliyetleri sırasında yapılan tek kubbeli cami ve mescitler incelenmiştir. İncelenen yapılarda Selçuklu, Beylikler ve çoğunlukla Osmanlı Dönemi yapısı bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığı zaman tek kubbeli cami mimarisinde başkent İstanbul ve Edirne‟nin yanı sıra kırsala uzanan bu mimari anlayışın, Osmanlı baş mimarı Koca Sinan‟ın memleketi olan Kayseri‟deki yansımasını görmek ve bu yansımanın yapıları şekillendirmesindeki tarih, plan, mimari, cephe düzeni ve iç mekân öğeleri gibi özelliklerini tespit ederek değerlendirme ve karşılaştırmasını yapmaktır.

Kayseri, tarihin birçok döneminde önemli bir şehir olmuştur. Bu önemini Selçuklu‟da daha iyi hissettiren ve ikinci başkent olma özelliği gösteren önemli şehir, Osmanlı döneminde de bu değerine yaraşır bir ilerleme ile Osmanlı tarihindeki önemini de korumuştur. Baş mimarın memleketi olması Kayseri‟nin tarihi önemini daha da arttırmıştır. Fakat burada asıl olan Kayseri‟nin Mimar Sinan‟ın memleketi olması, Osmanlı döneminde bu şehrin imar ve planlama aşamasında başkentteki mimari anlayıştan ne derece etkilendiğini tespit edip, bunun çevresine yayılma aşamasını görerek yapıların incelemesini yapmaktır. Bu inceleme bize Kayseri‟deki tek kubbeli camilerin Selçukludan Osmanlıya kadarki gelişim aşamasında geçirdiği evreler hakkında bilgiler vererek, Osmanlı‟nın başkenti olan İstanbul‟dan kırsala yönelen tek kubbeli yapı anlayışını da görmemizi sağlayacaktır.

Bu araştırmanın bir diğer önemi ise daha önce Kayseri‟deki tek kubbeli cami ve mescitler ile ilgili kapsamlı bir inceleme yapılmamış olması ve bu çalışma ile yeni bir değerlendirmeye gidilebilecek olmasıdır. Araştırmanın sonunda varılması hedeflenen sonuçlar şöyledir; Kayseri merkez ve merkeze bağlı köylerdeki tek kubbeli cami ve mescitlerin tespit edilmesi, tespit edilen mimari eserlerin sanat tarihi araştırma metotlarına göre incelenip yorumlanması, bölge mimarisi içerisinde Kayseri‟deki Tek Kubbeli Cami mimarisinin kırsaldaki değerlendirmesinin

(16)

yapılması, Kayseri‟deki Tek Kubbeli Cami ve Mescitlerin, Anadolu Türk Mimarisi içerisindeki yerinin tespiti ve değerlendirilmesi ve Kayseri‟deki tarihi eserler hakkında sanat ve tarih degeri açısından yapılan araştırmalara katkıda bulunmaktır.

1.2.Konu Ġle Ġlgili Yapılan ÇalıĢmalar

Konuyla ilgi kitap ve kaynaklar değerlendirilmeye alındığında, tarih sırasına göre ilk ve en eski kaynak H. Edhem (Eldem)‟in 1982 tarihli Kayseri ġehri, (Hazırlayan Kemal Göde) isimli yayınıdır. Bu çalışmayı A. Nafiz, Efendi‟nin 1987 yılında kaleme aldığı Mir‟at-ı Kayseriyye (Kayseri Tarihi) adlı çalışması izler. Eserin çevirisinde (Haz.: Mehmet Palamutoğlu). Kayseri ve çevresindeki birçok yapının tarihi ve kitabeleri hakkında bilgi vermektedir. Birinci kaynak olması açısından önemlidir. Konumuz açısından birkaç yapıya değinilmiştir.

Konuyla ilgili diğer bir eser Albert Gabriel‟in Kayseri Türk Anıtları isimli çalışmasıdır. Kayseri‟deki tarihi yapıları inceleyerek planlarını çizip metnin içerisinde kullanmıştır. İncelenen yapılar içerisinde sadece Kurşunlu Camii kitapta yer almaktadır. Kısaca bahsedilen yapının bir de planı koyulmuştur. Fakat bu plan yapının günümüzdeki haliyle uyuşmaz.

Ġlhan Özkeçeci‟nin 1993 „de yayınladığı Kayseri Cami Mimarisinde Minber-Minareler konulu çalışmada, Kayseri‟deki geleneğin temsilcileri olan ve

küçük ölçekli birçok yapıda kullanılan köşk minareleri incelenmiştir.

Ġlhan Özkeçeci‟nin 1997 yılında basılan Tarihi Kayseri Camii ve Mescitleri isimli kitabında ise Kayseri merkezdeki yapılar incelenmiştir. Bu

bakımdan Kayseri cami ve mescitleri açısından en kapsamlı, birinci elden kaynak olarak değerlendirilebilir. Sayın Keçeci kitabın içeriğindeki yapıları resim ve çizimlerle zenginleştirerek sunum yapmıştır.

Yine Kayseri‟deki tarihi eserlerle ilgili bir çalışma olan, Ali Yeğen‟in 1993‟te hazırlamış olduğu, Kayseri Tarihi Eserleri, isimli yayında konuyla ilgili birkaç yapıya değinilmiştir.

(17)

Kerim Türkmen‟in 1997 tarihli Vakıflar Dergisi‟ndeki 153–192 sayfa

aralığında yer alan “Talas‟ta Türk Devri Yapıları” konulu makalesi, ilçedeki tarihi yapıları Türk dönemi açısından değerlendirerek detaylı bilgiler vermesi açısından konuyla ilgili önemli bir kaynaktır. Yayın içeriğinde mimari plan çizimleri ve fotoğraflarla zenginleştirilmiş modern bir sistem kullanılmıştır.

1997 tarihli aynı dergide konu ile ilgili diğer bir makale, Mustafa DenktaĢ„ın kaleme aldığı “Ġncesu Merzifonlu Kara Mustafa PaĢa Külliyesi”, isimli makaledir.

Mustafa Denktaş‟ın konu ile ilgili başka yayınları başlık halinde şu şekilde sıralanabilir; 2000 yılında Sanatsal Mozaik Kentsel Bilinç- Çevre Kültür Dergisi‟nde yayınlanan “Ġncesu‟daki Türk Devri Yapıları” isimli makale, yine 2000 yılındaki aynı yayında değerlendirmeye alınan “PınarbaĢı‟ndaki Türk

Eserleri” adlı makale yararlanılan diğer kaynaklardır. Yazarın bir çalışması da kitap

olarak basılan Kayseri‟deki Tarihi Su Yapıları (ÇeĢmeler, Hamamlar) isimli yayınıdır. Konu kapsamında incelenen yapılarda görülen çeşmelerin tanımlanması açısından önemli bir kaynaktır.

Asım Yahyabeyoğlu‟nun 1997 yılındaki Erciyes Dergisi‟nin III. sayısındaki

“KurĢunlu Camii” ile ilgili makalesi yapının günümüze kadar ki geçirdiği süreç hakkında ve tarihi ile ilgili verdiği bilgiler bakımından önemli bir yayındır.

1998 yılında, Osman EravĢar‟ın hazırlamış olduğu Ortaçağ‟da Kayseri

Kent Dokusunun GeliĢimi isimli doktora tezinde Kayseri‟nin şehir planı açısından

tarihsel gelişimine değinilmiş ve tarihi yapıların şehri nasıl şekillendirdiği yapılar üzerinden değerlendirilmiştir. Konu ile ilgili Hatıroğlu Camii hakkında bilgi vermiştir.

Nazım ġanlı‟nın hazırlamış olduğu, 1999 yılındaki Kayseri‟deki Mescitler

isimli Yüksek Lisans Tezi de bizim için yardımcı kaynak olarak araştırmamızı kolaylaştırmıştır.

(18)

Halit Erkiletlioğlu‟nun yayınlamış olduğu 2001 tarihli Kayseri Kitabeleri,

isimli kitapta, konu dâhilindeki birkaç yapının kitabe metni incelenerek transkripsiyonu yapılmıştır. Bu açıdan çalışmaya yardımcı olan bir kaynaktır.

Ali Boran‟ın öncesinde doktora tezi olarak hazırlayıp, 2001 yılında

yayınladığı Anadolu‟daki Ġç Kale Cami Ve Mescitleri başlıklı kitabında incelediğimiz iki yapıya değinilmiştir. Bu yapılar Felâhiye Merkez Kale Camii ve Kayseri İç Kalesi‟nde bulunan Fatih Camii‟leridir. Yapıların detaylı incelemesi yapılmış ve çizimle beraber fotoğraf kullanılarak zenginleştirilmiştir.

Mehmet Çayırdağ‟ın 2001 yılında bütün makalelerini bir araya topladığı Kayseri Tarihi AraĢtırmaları isimli derlemesinde, incelenen yapılardan birçoğu

hakkında bilgi verilmiştir. Bu açıdan çalışmamıza yardımcı bir kaynaktır.

Eylem Yurdakul‟un 2006 yılında hazırlamış olduğu Yüksek lisans Tezi‟nde Kayseri Mihrapları merkez ve ilçelerindeki dâhil olmak üzere incelenmiştir.

Araştırma sınırları içerisindeki yirmi bir yapıdan birçoğunun mihrap düzenlemesi hakkında bilgi edinme bakımından yardımcı bir kaynaktır. Yurdakul çalışmasında, katalog kısmını tezin sonuna eklediği çizim ve resimlerle zenginleştirmiştir. Doğrudan bilgi vermesi açısından önemli bir yayındır.

Konu kapsamında mihraplarla ilgili diğer bir çalışma Remzi Aydın‟ın hazırlamış olduğu 2006 yılındaki Kayseri Mihrapları adlı Yüksek Lisans Tezi‟dir. Remzi Aydın çalışmasında sadece Kayseri merkezdeki camilerin mihraplarını konu edinmiştir. Bu açıdan kapsamı Eylem Yurdakul‟un çalışmasına göre bölgesel anlamda daha sınırlıdır.

Yine kapsamlı bir çalışma olan Esma Güleç‟in 2006 yılında hazırladığı Yüksek Lisans Tezi‟nde Kayseri Minareleri (Cumhuriyet Dönemine Kadar) incelenerek, detaylı bilgiler verilmiş ve tezin içeriği çizim ve fotoğraflarla desteklenmiştir.

İnceleme dâhilindeki yirmi bir yapıdan beş tanesi II. Abdülhamit dönemi içerisinde inşa edilmiştir. Bu açıdan konu ile ilgili doğrudan kaynak olarak AyĢe Nur

(19)

Kayademir‟in 2006 yılındaki II. Abdülhamit Dönemi Kayseri Yapıları isimli

Yüksek Lisans Tezi bu beş yapının incelenmesinde yardımcı olmuştur. Tezin içeriğinde II. Abdülhamit dönemine ait han, hamam, medrese, camii incelemeleri ele alınmıştır. Çalışmada metin kısmı, tezin sonuna eklenen çizim ve fotoğraflarla desteklenmiştir.

Alper Altın‟ın Kayseri Minberleri (Cumhuriyet Dönemine Kadar) isimli

yüksel lisans çalışmasında araştırma kapsamındaki 9 yapının minberi ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bu açıdan yardımcı kaynak olarak başvurulmuştur.

Yıldıray Özbek ve Celil Arslan‟ın 2008 yılında yayınlanan Kayseri TaĢınmaz Kültür Varlıkları Envanteri isimli çalışmaları, yer tesbiti ve ön bilgi

alma bakımından yararlı bir kaynak olmuştur. Burada Kayseri‟deki tarih öncesinden Ortaçağ ve Cumhuriyet Dönemi de dâhil günümüze kadarki önemli tarihi eserlerin tespiti yapılmıştır.

1.3.Metod ve Yöntem

“Kayseri‟deki Tek Kubbeli Camii ve Mescitler” konulu bu çalışma üç

aşamada hazırlanmıştır. İlk aşamada, konu hakkındaki yayınlara yönelik olarak kaynak taraması gerçekleştirilmiştir. Bu aşamada Milli Kütüphane, S.Ü. Merkez Kütüphane, İl Halk Kütüphaneleri, Üniversite Kütüphaneleri (İstanbul, Konya, Kayseri), çeşitli yerel ve özel kütüphanelerdeki yayın taramalarının yanı sıra internet ortamından da istifade edilmiştir. İkinci aşamada katalog kapsamındaki yapılara yönelik olarak arazi çalışması gerçekleştirilmiştir. Yapılarda gerçekleştirilen fotoğraflama çalışmalarında dijital fotoğraf makinelerinden faydalanılmıştır. Ayrıntılı olarak gerçekleştirilen röleve çalışmaları, bilgisayar ortamına aktarılmış ve Autocad programı vasıtası ile genel ve detay çizimler hazırlanmıştır. Üçüncü aşamada arazi çalışmasında elde edilen veriler göz önünde tutularak, örneklenen yapılara dair ayrıntılı tanımlamalar yapılmış ve ele alınan yapıların genel özellikleri ortaya konulmuştur. Bu aşamada çizim ve fotoğraflarla zenginleştirilen çalışmamızda genel bir değerlendirmeye ulaşılmıştır.

(20)

Çalışmada klasik araştırma teknikerinin yanı sıra her türlü teknolojik imkândan da faydalanılmış, özellikle fotoğraflama ve çizim çalışmalarında bilgisayar sistemleri ve dijital fotoğraf makineleri kullanılmıştır.

1.4.Kayseri Tarihine Kısa Bir BakıĢ

İç Anadolu Bölgesi‟nde yer alan Kayseri 3916 m. yüksekliğindeki Erciyes Dağı‟nın kuzeyine kurulmuş bir şehirdir. Beş bin yıllık bir geçmişe sahip olan Kayseri şehri, günümüze kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Türkiye‟nin en önemli kültür ve ticaret merkezlerinden olan Kayseri şehri ve yöresi; siyasi, askeri, ticari ve kültürel gelişmelere açık bir bölge olmuştur ve bu yüzden birçok istilaya da uğramıştır. Tarihi kayıtlardan anlaşıldığına göre ilk yazı Anadolu‟da Kayseri yakınlarındaki Kültepe Kaneş‟te bulunmuştur. Asurlu tüccarların Kültepe ve çevresini ticari faaliyetler için kullandıkları da bilinmektedir(Eravşar.2000;7).

Hititler, Frigler, Medler, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Emeviler, Büyük Selçuklular, Danişmendliler, Anadolu Selçukluları, Moğollar, İlhanlılar, Eretnalılar, Kadı Burhaneddin Ahmed, Dulkadirliler, Karamanlılar ve Osmanlılar bu bölgeye kısa veya uzun süreli olarak hâkim olmuşlardır. Tüm bu medeniyetler Kayseri şehrini büyük ölçüde değiştirmiş ve geliştirmişlerdir(Göde,

1991;5).

Orta Anadolu‟nun ilk yerleşim yerlerinden olan Kayseri şehrine ilk defa “Kanisti”denilmiştir. Anadolu‟nun en eski tarihi şehirlerinden biri olan bu şehir; Mazaka, Eusebia, Kaisareia, Kayseriyye ve Kayseri gibi değişik isimlerle anılmıştır. I. Kapadokya Krallığı‟nın başkenti olduğu sıralarda, günümüzde bilindiği kadarıyla şehrin iki yerleşim yeri vardır. Biri bugünkü yerleşim alanının güneyinde, Erciyes Dağı‟nın kuzey eteklerinde halkın “Eskişehir” dediği yer, diğeri ortasında surların bulunduğu ovada yer alan şehirdir. Klasik çağlarda Mazaka ile isimlendirilen şehrin bir bölümünün Eski Şehir olarak bilinen bölge olduğu belirtilmektedir. Milattan sonraki ilk yıllarda bu bölgeye gelmiş olan Romalı Seyyah Strabon, Mazaka‟nın metropolis olduğunu ve şehre aynı zamanda “Eusbia” ve “Argaios” dendiğini

(21)

belirtmiştir. Bu verilerden Kayseri (Mazaka) Kapadokya‟nın (Kilikya) merkezi olup Erciyes Dağı‟nın eteklerinde kurulmuş bir şehir olduğu anlaşılmaktadır. Hatti ve Hitit krallıklarının kontrolündeki bu şehrin Hititlerin 12. yüzyılda ortadan kaldırılmasıyla önemini kaybettiği ve Friglerin eline geçtiği bilinmektedir. Mazaka Friglerin yıkılmasıyla kısa bir süre Medlerin, M.Ö. 550‟lerde de Pers hâkimiyetine geçmiştir. M.Ö. 77‟de Ermeniler, M.S. 260‟da Sasaniler ve M.S. 17‟de Romalılar Kayseri‟ye hâkim olmuşladır(Göde,1991;4).

Roma İmparatoru Gordianus III zamanına (M.S.238-244) ait olduğu anlaşılan sikkelerde Kayseri surlarına ait ilk bilgilerin mevcut olduğu verilen bilgiler arasındadır. Bu bilgiler tamamıyla gerçeği yansıtmamakla birlikte, çeşitli araştırmacılar tarafından da kesin hükümler verilememiştir. Kayseri Kalesi ile ilgili araştırma yapan Halil Edhem, Albert Gabriel, Mahmut Akok ve Tanju Çantay gibi araştırmacılar bu surları Bizans Dönemi‟ne tarihlendirmektedirler(Çayırdağ,2001;3). Melikşah tarafından 1071 Malazgirt Savaşı‟ndan sonra Anadolu‟da görevlendirilen Danişmentli Melik Ahmet; Amasya, Sivas, Çorum, Tokat ve Kayseri„yi de içine alan bölgede Danişment Beyliği‟ni kurmuş ve Kayseri Danişmentliler‟in merkezi durumuna gelmiştir (Kasap,2002;38). Kentin Türklerin hâkimiyetine geçmesiyle beraber mevcut yapılar ve savunma tesisleri onarılmıştır. Melik Gazi döneminde kentte ilk cami ve yönetim mekânlarının yapıldığı ve surların kısmen onarıldığı belirtilmektedir. 1082 tarihinde kentin Haçlıların saldırılarına maruz kaldığı bilinmektedir. Daha sonra Danişmendli Melikler zamanında kentte ilk medresenin yapıldığı ve Ulu Cami‟nin (Cami-i Kebir) de bu dönemde inşa edildiği yine verilen bilgiler arasındadır(Eravşar,2000;13).

1220 yılında Kayseri I.Alâeddin Keykubad zamanında altın devrini yaşamıştır. Ve Konya‟dan sonra devlete başkentlik yaptığı için “Dârü‟l Mülk” ve seferlere buradan çıkıldığı için de “Dârü‟l Feth” ünvanlarını almış önemli bir şehirdir. Surların da yine I. Alâeddin Keykubad tarafından tamir edildiği belirtilmektedir. Ayrıca Anadolu‟da bilinen ilk hastane yapısının Gevher Nesibe Darüşşifası‟nın ve kentin kuzeybatısındaki Keykubadiye Sarayı‟nın bu dönemde inşa edilmesi bakımında da önemli yere sahiptir. Bu dönemde Kayseri şehri önemli bir

(22)

kültür ve ticaret merkezi olmasının yanı sıra siyasi ve askeri bakımdan da güçlü bir konuma gelmiştir. Selçukluların genel anlamda Konya‟dan sonra en çok ve en güzel mimari örneklerini verdiği bu şehir klasik Selçuklu karakterini taşıması bakımında da oldukça önemli bir yere sahiptir. Selçuklu Devleti‟nin zayıflamasına ve yıkılmasına neden olan Moğolllar 1244 yılında Kayseri şehrini ele geçirmişlerdir. Türk beylikleri devrinde Kayseri şehrine Eretnalılar, Karamanlılar, Kadı Burhaneddin Ahmed ve Dulkadirliler hakim olmuşlardır(Göde,1991;8).

1394-1395 yıllarında Osmanlı sultanı Beyazıd, Anadolu‟ya yaptığı sefer sırasında Kayseri‟yi de Osmanlı topraklarına katmıştır. Bu dönem fazla uzun soluklu olmamış ve Timur‟un 1402 Ankara Savaşı ile Anadolu hâkimiyeti Osmanlılardan çıkmış ve Kayseri Karamanoğulları‟na geçmiştir. 1515 yılında kesin olarak Osmanlıların eline geçen şehirde 15. yüzyılın son çeyreğine tarihlendirilen Fatih Kale Cami, Yeşilyurt Melik Arslan Cami (1465), Bersama Ulu Cami (1567), Kurşunlu Cami (1585-86) ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Külliyesi bu dönemde inşa edilmiştir(Erkiletlioğlu,1996;19).

Verilen bilgiler arsında 1930‟lu yıllara kadar Kayseri kent merkezinin, Osmanlı Dönemi‟nde oluşan sınırlarında herhangi bir değişmenin olmadığı ve 1931 yılında Albert Gabriel‟in çizdiği planda şehrin, kuzeyde Hacı Kılıç Cami‟nin yanındaki Baruthane, caminin doğusunda sebze bahçeleri, kuzeybatısına doğru ise çayırlıklar ve tarlaların uzandığı belirtilmektedir. Zamanla büyümeye ve gelişmeye başlayan şehir Tanzimat Dönemiyle batılılaşma hareketleri esnasında 1942 yılında

Ösner tarafından çizilen planın Belediye Meclisi‟nde red olunduğu belirtilmektedir.

Kabul edilen ve uygulanmış halinin ise günümüzde gördüğümüz iyi taklit edilememiş Hausmann planı olduğu verilen bilgiler arasında yer

(23)

2.- KATALOG / ÖRNEKLER

2.1.Hatıroğlu (Topak Minare) Camii

Ġnceleme Tarihi:16.08.2010 Çizim No: 1-11

Fotoğraf No: 1-24

Bulunduğu Yer: Kayseri merkezde Melikgazi İlçesindeki Hacı Mansur

Mahallesi Katıroğlu Sokakta Güneş Hastanesi‟nin karşı caddesinde yer almaktadır.

Tarihi ve Yapım Süreci: Yapının tarihiyle ilgili farklı bilgiler bulunmaktadır.

1222 (Özdoğan, 1937: 36) H. 670/M.1271 (Nafiz,Efendi 1987: 36) bunun yanında 1866–67(1283) (Erkiletlioğlu, 1993: 90) gibi araştırmacılar tarafından verilen farklı tarihler, yapının tarihinin tespiti anlamında bizi şüpheye düşürmektedir. Erkiletlioğlu yapının Niğde valisi Şerafettin Hatıroğlu adına yaptırıldığının tahmin üzere olduğunu belirtir (Erkiletlioğlu, 1993: 90). Kitabesinden anlaşıldığına göre Kayseri‟deki 1865 tarihli büyük depremde yapı yıkılmış ve (1866- 67) yıllarında 44. tabur imamı Mustafa Hafız tarafından tamir ettirilmiştir. Yapının banisinin Moğol emirlerinden biri olduğu ve Selçuklu Döneminde Kayseri Beyliği bünyesinde, Selçuklularla Mısırlılar arasındaki çekişme sırasında hudut muhafızlığı yaptığı verilen bilgiler arasındadır. Daha sonra Selçuklulara isyan ederek Mısır saflarına geçmiştir (Nafiz,

1987: 36). Hatıroğlu Eşref Bey‟in babasının adı Hatıyrî namıyla ünlenmiştir. Fakat

asıl ismi Emir İzzeddin Aydemir olup Mısır krallarından Kalavun‟un oğlu Melik Nasr Muhammed‟in emirliğini yapmıştır(Özkeçeci, 1997:100).

Caminin adı ile ilgili de bazı değişik görüşler bildirilir. Halk dilindeki ismi Katıroğlu iken, bir dönem minare külahındaki armudi şekilden dolayı Topak Minare Camii ve Osmanlı dönemindeki yenilemelerden dolayı da Osman Paşa Camii gibi isimlerle de anılmıştır. Günümüzdeki kullanımı ise tam adıyla Hatıroğlu Camii‟dir.

(24)

Yapının Ġncelenmesi:

Yapı son cemaat yeri ve harim kısmı ile beraber iki mekândan oluşan dikdörtgen plana sahiptir. Ayrıca yapının eski çizimlerinden ve fotoğraflarından harim kısmının doğu ve batı kanatlarında birer tonozlu mekânın, tabhane mantığıyla harimi genişlettiği izlenmektedir (Çizim–1–2). Yine yapının son cemaat mahallinin batı cephesinde bir de abdesthane bulunduğu bilinmektedir.

Malzeme ve Teknik

Caminin yapı malzemesi olarak duvar örgüsünde moloz taş ve kesme taş kullanılırken, üst kubbelerin kaplamasında ve minarenin inşasında sadece kesme taş kullanılmıştır. Yine kesme taş yapının iç kısmında harime giriş cephesinde ve yapının mihrabında görülür. Bunun yanında beyaz mermer; son cemaat yerindeki kemer ayaklarında sütun olarak kullanılmıştır. Ayrıca yapının kubbe pencerelerindeki revzen uygulamasında alçı malzeme kullanıldığı görülür. Bununla beraber yapının duvarlarında yüksekliğe bağlı kaymayı ve yıkılmayı önlemek için ahşap hatıllar yapının inşa malzemesine dâhil edilebilir.

Yapının malzemeye bağlı örgü tekniği ise; taş aralarının harçla doldurulması ile elde edilen yığma şeklindedir. Kesme taş malzemenin özellikle son dönem eklentisi olduğu anlaşılmaktadır. Belirli yerlerinde kaplama olarak kullanılmıştır. Bu uygulamada duvara sürülen harcın üzerine önceden kesilerek kalıp haline getirilmiş taşların yapıştırılması tekniği uygulanmıştır. Kaplama tekniği yapının geçirdiği son restorasyonda daha geniş bir alanı kapamıştır (Fot.-1). Yapının harim kısmında geç dönemde yapılmış olan sıva ve badana uygulaması görülür.

Bugün yapı, üç gözlü son cemaat yeri ve bu kısma bağlı üçüncü bir mekândan oluşur. Yapının daha öncesinde; bir avlusunun olduğu verilen bilgiler arasındadır.

(Özkeçeci, 1997:100).

Avlu

(25)

Son Cemaat Yeri

Dıştan bakıldığında tek mekânmış gibi algılanan son cemaat yerine, dört basamakla ulaşıldıktan sonra iki kısımdan oluştuğu anlaşılır. Harime doğru güney yönünde art arda sırlanan, bu mekânlardan son cemaat mekânına bitişik olan kısım iki beyaz mermer sütunlu ve üç kemer gözlüdür. Batı taraftaki duvar uzantısı orta aksa kırılma yaptığı için, bu kısmın batı tarafındaki kemer açıklığı daralmıştır. Diğer kemer açıklıklarına göre daha küçüktür. Bu alanın üzeri giriş yönünde aşağı doğru hafif meyilli içerden ahşap, dışarıda ise kurşunla kaplanarak kapatılmıştır. Kemer araları camekânlıdır.

Harimin kuzey duvarına bitişik olan son cemaat mahalli üç sivri kemerli iki sütunludur. Üzeri üç küçük kubbe ile kapatılmıştır. Sütunlar beyaz mermerden klasik Osmanlı formunda kaide ve başlıkları ile dikkat çeker. Başlıklarda baklava dilimli motifler işlenmiştir. Kaidelerinde de yine aynı şekilde geometrik şekiller görülür. Harim giriş kapısının aksına simetrik olarak yerleştirilen iki sütunun taşıdığı kemerlerden yan kubbeleri taşıyan kemerlerin ikişer tanesi başlığa basarken, diğer ikisi duvarlara bitiştirilmiştir. Ortadaki kubbeyi taşıyan kemerlerden kuzey yöndeki kemer iki sütuna binerken, doğu ve batı yöndeki kemerlerin bir uçları sütunlara diğer uçları ise duvara taşıtılmaktadır (Fot.2). Başlıklardan yükseltilen pandantiflerle merkezde kubbe elde edilmiştir. Pandantif ve kubbe merkezlerinde geç dönem kalemişi süslemeler görülür. Kemerleri oluşturan taşların renkli dizilişi ile de kontraks meydana getirilmiştir.

Son cemaat mahalline girdikten sonra, harim kapısına kadar yan tarafların yükseltilmesi ile oluşturulmuş iki seki arasında bir koridor uzanmaktadır.

Cephe Düzeni

Caminin kuzey giriş cephesini, son cemaat mahallinin ise güney cephesini oluşturan cephede, harim giriş kapısı ve bunun iki yanına yerleştirilen iki pencere açıklığı bulunur. Pencereler basık kemerli dikdörtgen forma sahiptir. Kemerleri yine renkli taşların kullanılması ile elde edilmiştir. Harim giriş kapısının basık kemerinde birbirine geçmeli, zikzaklarla bağlanan taşların oluşturduğu düzenleme karşımıza

(26)

çıkar (Çizim.3–4–5). Yüksekliği 3.51cm. ve genişliği 2.48cm. olan harim giriş kapısının basık kemeri üzerine altı satırlık kitabe panosu yerleştirilmiştir. Kapı ve pencere açıklıklarının silmelerle çerçevelenen görüntüsü yapının bu cephesini vurgulanmaya ve hareketlendirmeye yönelik uygulamalar olarak değerlendirilebilir (Fot.3). Ayrıca bu özellik Osmanlı mimarisi için klasik sayılan bir uygulamadır. Bu cephede doğu kanada düşen bir de minare kapısı yer alır. Cephedeki pencerelerden sağ taraftakinin sağına, sol taraftakinin ise soluna yerleştirilen iki payanda görülür. Bu payandalar yapının harim kısmının kuzey cephesini iterek, son cemaat yerinin ise doğu ve batı cephelerini demir halatlarla çekerek desteklemektedir. Payandalar yukarı doğru daralarak yükselir. Cephede pencere ve kapı üst seviyesinden başlatılan son cemaat yerinin kubbe örtülerini taşıyan pandantifler ve bunlar arasındaki sağır kemer uygulamaları da cepheyi hareketlendirmiştir.

Caminin batı cephesine dışarıdan bakıldığında, son cemaat mahalli ile harim kısmının birleştiği yerden harim kısmı içeri doğru çekilmiş ve iki ayrı mekân olarak algılanmasına neden olmuştur. Yapının orijinalinde bu durum tam tersinedir. Çünkü yapının ilk inşasında harim beden duvarının iki yanında iki ayrı mekân şeklinde dışarı taşıntı yapmaktadır. Bu cephede dikkat çeken en önemli özellik son cemaat yerinin duvarını destekleyen ve duvarın 0.50cm. uzağından başlayarak duvara doğru itici kuvvet oluşturacak şekilde yükselen ve duvarın yarı seviyesinden daha yukarda biten duvar uzunluğundaki payandadır. Payandanın yapı malzemesi kesme taştır. Yapının harim kısmındaki cephede moloz taş kullanılmıştır. Harimin batı cephesini oluşturan bu kısımda daha önce bir tonozlu mekânın olduğu bilinmektedir. Bunu, bugün yapının cephesindeki iki pencere açıklığını içerisine alan kemer formu kalıntısı da doğrular niteliktedir (Fot.4). Bu cephede sonradan eklenen iki pencere açıklığı yer almaktadır. Pencerelerin lento ve söveleri kesme taştan blok taş halindedir. Pencereler ızgara şeklindeki demir parmaklıklarla korunur. Ayrıca bu cephede dikkat çeken bir unsur da cephenin yarı seviyesinde kuzey-güney doğrultulu uzanan demir gergi çubuğudur. Bu sonradan eklenmiş olan gergi çubuğu yapının harim kısmını sağlamlaştırmak için kuzey ve güney cepheye yerleştirilen payandalara bağlanmıştır.

(27)

Caminin güney cephesi alışılmışın dışında bir görüntü sergiler. Cephenin ortasına yerleştirilen mihrap çıkıntısı aynı zamanda payanda görevi de üstlenmiştir. Bunun iki tarafına yerleştirilen pencere açıklıkları diğer cephedeki pencere formları ile aynı özelliği taşır. Yine cephenin iki ucuna üçgen payandalar yerleştirilerek yapıyı sağlamlaştırma yoluna gidilmiştir. Payandaların uçlarının yapının cephe hattından kırılma yaparak batı tarafına doğru yöneldiği görülür. Cephenin asıl mimarisinde moloz taş kullanılırken, payanda kaplamalarında kesme taş kullanılmıştır. Ayrıca mihrap cephesinde pencere alt seviyesine kadar bir duvar yükseltilerek burada bir seki oluşturulmuştur (Fot.5).

Yapının üst örtüsü de cepheye dâhil edildiğinde, buradaki revzenli pencereler ve kubbenin en tepesine yerleştirilen armudi tepelik görüntüyü hareketlendirmektedir. Pencerelerin yarım daire formlu kemerleri kubbe kasnağını dolanan dış bükey silmenin bazı yerlerinde kıvrımlar oluşturarak sıralanmıştır.

Caminin doğu cephesi de batı cephesindeki görüntüye sahiptir. Bu kısımdaki tek farklılık minarenin bu cephede; son cemaat yeri ile harim kısmının birleştiği yerde yükselmesidir(Fot.6).

Minare

Kesme taştan yapılan minarenin kaide kısmı yapının beden duvarı ile bitişik yapılmış ve kubbe başlangıç ve bitiş seviyesine kadar pabuç kısmı yerleştirilmiştir (Çizim 6-7-8). Pabuçta baklava dilimli geometrik şekillerin olduğu görülür. Gövdeye doğru daralarak yükselen pabuç; gövdeye geçiş sırasında dışarı doğru kabartılan silme ile gövdeden ayrılır. Gövde kısmı çokken bir forma sahiptir ve bu kısımda üç tane mazgal pencere bulunur. Minarenin şerefe kısmı da çokgen yapılmış olup onikigendir. Gövdeden şerefeye geçişte de yine dış bükey kabartmalar kullanılmıştır. Külah kısmı da kesme taştan yapılmış ve armudi bir form verilmiştir. En üstte ise bakırdan yapılmış alem kısmı yerleştirilerek minare sonlandırılmıştır (Fot.7).

Minarenin 1835 depreminde yıkıldığı ve 1867 yılında yapılan tamir sırasında bu şeklin uygulandığı bildirilmektedir (Özkeçeci, 1997:100).

(28)

Harim Kısmı Plan

Son cemaat yerinin güney cephesindeki basık kemerli dikdörtgen kapıdan harimine ulaşılır ( Çizim 5, Fot.3).

Harimin güney cephesinin tam ortasında bir mihrap yer alır. (Fot.8). İki yanında iki pencere simetrik olarak yerleştirilmiştir (Çizim 9-10).

Mihrap

Beyaz mermerden yapılan mihrap 3.16cm. yüksekliğinde ve 1.60cm. genişliğindedir. Mihrap nişini çevreleyen iki farklı ölçüdeki silmeler mihrabı vurgulamaya yönelik uygulamalardır. Silmelerden dıştan içe doğru birinci bordür dış ve iç bükey silmelerle kabartılmıştır. İkinci bordür ise düz yüzeylidir. Mukarnaslı kavsara üzerindeki alınlık kısmında 30x98cm. ölçülerinde bir pano içerisinde Celi- Sülüs hatla Al-i İmran süresinin 37. ayeti yazılıdır (Fot.9). (Aydın,2006: 98–99–100) Köşelikleri kavsara ağzı ile düz silmeli ikinci bordür arasında tek parçadan oluşur. Köşeliklerin ortasında önceden birer rozet kabara olduğu bugünkü izlerden anlaşılır. Mihrabın kavsarası baklava dilimli geometrik şekillerin oluşturduğu altı sıra şeklindedir(Çizim 11). Kasaranın sınırları yanlardan yukarı doğru daralarak yükselen üçgen çerçeve ile sınırlanmıştır.

0.51cm. derinliğe sahip niş kısmının yüksekliği 1.16cm. genişliği ise 0.80cm. dir. Nişin iki tarafına yerleştirilen kum saati başlıklı sütunçelerin başlıkları 0.20cm. yüksekliğe ve 0.5cm. genişliğe sahipken, gövdesi sekizgen forma sahip ve uzunluğu 0.86cm. dir. Kale(Fatih) Cami ile benzer tarzda yapılmış mukarnasları ve kum saati kaide ve başlıklı sütunçeleri dikkat çeker (Fot.10). (Aydın,2006: 98–99–100).

Kuzey cephede girişin iki yanında dikdörtgen formlu iki pencere açıklığı bulunur (Fot.11). Giriş kapısının harim cephesi dış tarafına göre farklı bir görüntüye sahiptir. Burada kapının üzerindeki sivri kemer düzenlemesi sanki bir alınlık gibi görülür. Kemerin içerisinde aynı formda silmeler bulunurken bunun tam ortasına ise kabartma rozet yerleştirilmiştir (Çizim Fot.12).

(29)

Harimin doğu ve batı cephelerinde ikişer yarım daire kemer formlu pencere açıklığı bulunup cepheler aynı düzenlemeye sahiptir (Fot13).

Minber

Yapıya sonradan eklenen minberin herhangi bir özelliği olamayıp ahşaptandır. Harimin güneybatı köşesine yerleştirilmiştir.

Mahfil

Yapıda mahfil görülmez. Kürsü

Kürsü yoktur. Üst Örtü ve Taşıyıcılar

Kubbe şeklindeki üst örtüsünün yükü, doğrudan beden duvarları üzerine binmekte gibi görünse de aslında taşıyıcı olarak dört köşede duvar yarı seviyesinden başlayarak yükselen pandantifler olduğu görülür (Fot.15). Osmanlı mimarisinin asıl yükü ayakların taşıdığı ve beden duvarlarının sadece kapatıcı özellik üstlendiği mimariyi kabaca anımsatmaktadır. Hatta bu durum yükün ağır gelip duvarları patlatmaması için dışarıdan payanda ve bunlara bağlanan demir halatlarla desteklenmiştir.

Pencere (Aydınlatma) Sistemi

Harimin dört cephesine yerleştirilen ikişerden 8 ve kubbesine yekleştirilen 4 adet revzenli pencerelerle beraber ışıklandırmayı sağlayan toplamda 12 adet açıklık bulunur.

Bunlardan kuzey cephedeki pencereler harim kapısının iki yanına yerleştirilmiş dikdörtgen forma sahipken (Fot.16) diğer üç cephenin pencere formlarında iç kısımda yarım daire, dış cephesinde ise dikdörtgen form kullanılmıştır (Fot17). Kubbe kasnağına yerleştirilen revzenli pencerelerde ışıklandırmadan çok süsleme unsurları ön plana çıkmaktadır (Fot.18).

(30)

Süslemeler Dış Cephe Süslemesi

Yapının dış cephesinde süsleme görülmez. Moloz taşla örülen beden duvarları sade ve ağır bir görüntüye sahiptir. Caminin giriş cephesindeki son cemaat yerindeki kemerleri taşıyan sütunların pabuç ve başlıklarındaki baklava dilimli geometrik şekiller süsleme unsuru olarak değerlendirilebilir (Fot.19) Kubbe içleri ise Osmanlı geç dönem özelliği gösteren kalemişi süslemelerle bezenmiştir. Bu kubbelerde ve harim kısmının kubbesinde uygulama alanı bulan kalemişi süslemeler yakın tarihlerde geçirdiği restorasyon sırasında yapılmıştır. Kalemişi bezemeler kubbe içlerinde küçük farlılıklarla beraber aynı kompozisyonda uygulanmıştır (Fot. 20-21).

Kubbe eteğinden merkeze doğru dairesel bordürler oluşturan bu kompozisyonda dört bordür ve birde rozet bulunur. Etekten kubbeye doğru 1. bordürde rumi ve yaprak motiflerinin kıvrım dalarla birleştirilmesi ile elde edilen düzenleme görülür. Bordürde kırmızı, beyaz, yeşil ve lacivert renklerin kullanıldığı fakat kırmızının hâkim renk olduğu izlenir. Merkeze doğru 2. bordürde yaprak, palmet ve lotus, motiflerinin stilize şekilde kıvrım dallarla birbirine bağlanması ile oluşmuş kompozisyon bulunur. Aynı renkler kullanılmış fakat burada hakim renk beyazdır. Bu bordürle merkezde bulunan dairesel panonun ilk bordürü arasında süslemesiz bir alan görülür. Panoda merkeze doğru sıralanan iki bordür bulunur. Bunlardan dıştaki bordürün içerisi; yaprak, palmet, rumi, ve kıvrım dalların bir birini keser vaziyette grift şekilde düzenlenmesi ile doldurulmuştur. Kubbe merkezindeki geometrik şekillerin oluşturduğu sekiz kollu yıldız motifli panonun etrafında yumurta dizileri bulunur. Bordürlerin araları ince çizgilerle dairesel ya da motiflerin durumuna göre zikzaklar oluşturacak şekilde ayrılmıştır.

Dış cephe bakımından en süslü yer son cemaat mahallinin güney, harimin ise kuzey cephesini oluşturan duvardır. Harim giriş kapısı ve iki yanına simetrik olarak yerleştirilen pencere açıklıkları süslemenin odak noktasını oluşturur (Fot.3).

(31)

Öncelikle renkli taşların birbirine geçmeli şekilde birleştirilmesi ile elde edilen basık kemerli girişin kemeri dikkat çekmektedir. Bununla beraber kapı sövelerinin kemer kısmına yakın yerine karşılıklı kabartılan kademeli silmelerde kapıyı vurgulamaya yönelik çalışmalardır. Kapının asıl vurgusunu silmelerle elde edilen dikine dikdörtgen çerçeve sağlamaktadır. Silmeler iç ve dış bükey seklinde kademeli olarak sıralanmıştır. Kapının kemer üzerindeki alınlığına yerleştirilen altı satırlık kitabesi de yazılı süsleme açısından dikkat çeker. 0.36x1.20cm. ebadındaki kitabenin altı satırlık metin kısmı celi sülüsle kabartılarak yazılmıştır. Metinde grift yazı tekniği kullanılmıştır. Osmanlı geç dönem özelliği olarak karşımıza çıkan kitabenin zemininin yeşile boyanması, yazı kısmının ise kabartılarak altın yaldıza boyanması kitabeyi vurgulayarak ön plana çıkarmıştır (Fot.22).

Kapıdaki renkli taş kullanımı ve silmeler uygulanması pencerelerde de görülür. Yalnız pencerelerin üst lentoları renkli taşlarla yapılsa da bu sefer basık kemerler birbirine geçmeli değil de kilit taşı mantığında sıkıştırılarak yerleştirilmiştir.

Caminin üst örtüsünde kullanılan kubbelerin tepesine yerleştirilen alem ya da armudi tepelik diyebileceğimiz unsurlar görülür (Fot.23).

Minare pabucundaki baklava dilimli geometrik şekiller, şerefe altındaki silmeler ve armudi külah ile üzerindeki bakır alem de yapıya farklı bir değer katmıştır. Öyle ki armudi külahtan dolayı Topak Minare Camii olarak da bilinmektedir.

İç Mekân Süslemesi

Caminin birçok onarım geçirdiğini ve bu onarımlar sırasında oldukça değişime uğradığını biliyoruz. Yapının orijinal halinden bir süsleme bulunmazken onarımlar sırasında yapılan kalemişi süslemeler Osmanlı dönemindeki haline uydurulmaya çalışılmıştır. Son cemaat yerindeki kompozisyonlarla aynı düzeni sergileyen kubbe kasnağı ve kubbe göbeğindeki kalemişi süslemeler dikkat çeker (Fot.24).

(32)

Bunun yanında yine kubbe kasnağına açılan revzenli pencerelerde işlenen motifler güzel bir görüntü sergiler. Sivri kemer formlu pencerelerin içerisindeki alçı kalıplarda palmet ve yaprak motiflerinin işlendiği kompozisyon sergilenir.

Mermer mihrapta da fazla bir özellik yoktur. Sade bir düzenlemeye sahiptir.

Kitabe

Yukarda bahsi geçen kitabenin Arapça metin ve anlamları şu şekildedir.

Arapçası (Fot. 22)

Transkripsiyonu

1-Sayesinde Hazret-i Sultan Reşad-ı adilin 2-Mamur oldu iş bu âli cami-i Şerif

3-Delâlet eyledi alay 44 tabur imamı Mustafa Hafız 4-Ehl-i hayrın gayretiyle mamur oldu bu âli cam-i şerif 5-Bin ikiyüz seksen ya üçte oldu nim tâmir

6-Bu kerre mücedded ve mamur oldu işbu âli cami-i şerif‟ 1332-1330 Türkçe Açıklaması

Adaletli sultan, Hazret-i Reşad‟ın sayesinde Bu yüce ve şerefli cami güzelce onarıldı. 44. alay tabur imamı Hafız Mustafa tarafından

Hayır sahiplerinin çabasıyla bu yüce cami, güzelce onarıldı. Tamir tarihi 1283olup,

Bu yüce ve şerefli cami hem yenilendi ve hem de güzelce onarıldı.1332-1330

(33)

Vakıf ve ArĢiv Bilgileri

Yapı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 15.08.1975 tarihinde tescilli

yapılar kapsamına alınmıştır.38–01–01/73 no ile envanterlidir.

VGM. 1965 tarihli Abide ve Eski Eserler onarım fişinde Hatıroğlu Cami‟nin Hasbek kitçi Mescidi ve İkizler Kümbetleriyle beraber onarım geçireceği ve projelerinin hazırlanması gerektiği belirtilerek, 250.000 liranın ödenek olarak ayrıldığı bilgisine ulaşmaktayız. Yine başka eski bir onarım fişinde 1966 yılında yapının iki yapıyla beraber sekiz milyon lira ödenekle tekrar onarılması gerektiği kayıtlıdır.

Cami VGM. Arşivindeki envanter fişinden anlaşıldığına göre ilk olarak H. 1283 ve ikinci olarak da H. 1332 yıllarında Tahur indin Hafız Mustafa Efendi‟nin çabaları ile hayır sahiplerinden alınan yardımlarla onarılmıştır.

VGM. Tarafından hazırlanan 11.03.2009 tarihli bir yazıda yapıda yapılan sondaj çalışmaları hakkında da bilgi verilmiştir. Sondaj çalışması temelin neme dayanıklılığının ve sağlamlığının analizi için yapılmıştır.

Yapı hakkında, H.1061-M.1651 tarihli Kayseri Şer‟iyye Sicil Defteri‟ndeki 386 nolu belgede, Kayseri Şehri‟nde Hacı Mansur Mahallesi‟nden İsmail oğlu Himmet‟in vakıf malından Mahalle Camisi imamı Muhammed oğlu Abdi Halife‟ye verdiğine dair bilgi; H.1067-M.1657 tarihli Kayseri Şer‟iyye Sicil Defteri‟ndeki 191 nolu belgede, Hatıroğlu Camii imamı ile ilgili açılan davanın karara bağlandığına dair bilgi; H.1067/68-M.1656/57 tarihli Kayseri Şer‟iyye Sicil Defteri‟ndeki 274 nolu belgede, Kayseri Kalesi sakinlerinden Mehmed Çelebi, Hacı Mansur Mahallesi‟nde Kahraoğlu Camii Şerifi‟nde imam olan Ahmed Halife ve müezzin Hasan Dede‟ye Kuru Köprü Karyesi yakınlarında Karacaviran Mezrası malikanesinin sekiz sehimi Tavukçuoğlu Mustafa Bek‟in daha hayatta iken malından ifraz ederek dört sehimini mezburede imam olana verdiğini ve mezkûr sehimlerin bu kimselerin vakfıyelerine ibkâ ve tasarruf kılındığına dair bilgi; H.1067/68-M.1656/57 tarihli Kayseri Şer‟iyye Sicil Defteri‟ndeki 361 nolu belgede, Kayseri‟nin Katıroğlu Mahallesi‟nde mezbûr Camii Şerif‟te hatip olan Molla Hızır‟ın kusuru olmadığı

(34)

halde Mezbûr Hızıra gadr ederek ref etmek istediklerine dair bilgi; 436 nolu belgede, Kayseri‟de Katıroğlu‟nun bina eylediği Camii Şerif‟te hatip olan İsmail Halife‟nin yerine Hızır‟ın mezbur vazifeyi gadr ederek ref etmek istediğine dair bilgi; H.1154-M.1741 tarihli Kayseri Şer‟iyye Sicil Defteri‟ndeki 295 nolu belgede, Kayseri‟de Hacı Mansur Mahallesi‟nde Kuturoğlu Cami‟si mütevellisi olan Mahmut‟un yerine Molla Ahmet bin İbrahim‟in mütevelli tayin olunmasına dair bilgi verilmektedir(Fidan, 2007:19).

(35)

2.2.Gubaroğlu Mescidi

Ġnceleme Tarihi: 16.08.2010 Çizim No:13-15

Fotoğraf No: 25-33

Bulunduğu Yer: Melikgazi İlçesi Gubaroğlu Mahallesi (Eski Kara Fakih

Mahallesi) Kurum Sokak No: 7 de yer alır.

Tarihi ve Yapım Süreci: Bugün yapının kapısı üzerindeki levhada 1369 tarihi

verilse de bazı yayınlarda yapı 1300 tarihine atfedilir(Özkeçeci,1997:66). Mescit XIV. Yüzyıl başlarında H: 700 / M. 1300 yıllarında inşa edilmiştir.

Yapının orijinalde bir türbe olarak yapıldığı ve diğer bir adının da Yumurtalı Mescit olduğu bilinmektedir (Özkeçeci,1997:66). Gubaroğlu Mescidi 1300 yılında Şah Melek Hatun adında biri ve ailesi için yapılan bir türbe iken, 1560 yılında Enbiya Oğlu Hacı Bayram tarafından tadilatla mescit haline getirilmiştir

(Özkeçeci,1997:66). Mescidin H.1284 (M. 1867) tarihinde geçirmiş olduğu tamiratta

mihrabının değiştirilerek, dairevi kemerli basit bir niş haline getirildiği belirtmektedir(Özkeçeci,1997:66). Yapının geçirdiği bilinen en son tamir ise 1969 yılındadır. Mahalle halkı tarafından yaptırılmış olan bu tamir esnasında harim ile son cemaat mahalli arasındaki minareye çıkan merdiven iptal edilerek son cemaat mahalli kapalı hale getirilmiştir(Fot. 25).

Yapının Ġncelenmesi:

Cami, iki kısımdan oluşan dikdörtgen bir plan gösterir. Kapalı son cemaat yeri ve ana harim mekânı kuzey-güney doğrultulu sıralanmıştır (Çizim 13).

Malzeme ve Teknik

Yapının inşa malzemesi moloz taş ve kesme taşın ortak kullanımı ile şekillenmiştir. Beden duvarlarında tamamen moloz taş kullanılırken, minber minaresi ve avlu giriş kapısını çevreleyen kemerde kesme taş kullanılmıştır. Yapının üzerine biriken yağmur sularını tahliye etmek için yapılan çörtenlerde de kesme taş

(36)

kullanılmıştır. Yapının kuzey cephesi ve kubbe örtüsü de günümüz çimento harcıyla sıvanarak kapatılmıştır. Beden duvarlarında kullanılan moloz taş, yığma tekniğinde aralarının beton harcı ile doldurulması ile yükseltilmiştir. Mihrabında ise alçı malzeme kullanılmıştır.

Avlu

Günümüzde bir avlusu bulunmamakla beraber avlu giriş kapısı mevcuttur. Sonradan düzenlendiği anlaşılan küçük bir bahçe görülür. Günümüzde yapının etrafı tamamen açıktır. Doğu cephesindeki sıva ve duvar izlerinden bu kısmın daha önce başka yapılarla bitişik olduğu anlaşılır.

Son Cemaat Yeri

Yapının kuzey cephesinde geç dönemde eklenen bir son cemaat yeri bulunur. Bu kısım doğu-batı doğrultulu dikdörtgen plana sahiptir (Bknz. Çizim 13). Üzeri dışarıdan beton sıva ile içerden ise ahşap yuvarlamaların taşıdığı örtü sistemi ile kapatılmıştır.

Cephe Düzeni

Son cemaat yerinin bulunduğu kuzey cephe, yapıya geç dönemde eklenmiş ve bir kapı ve iki tarafına açılan, iki pencere sistemi ile karşımıza çıkar. Bu cephenin duvar yüzeyi sıva ile kapatılmıştır. Cepheyi şekillendiren bir durum olarak yapının üzerindeki minber-minareye çıkışı sağlayan merdiven, cephenin batı ucundan yükselmektedir( Fot.26–27).

Batı cephesi harimin beden duvarından daha uzundur. Ve bu uzunluk minareye çıkan merdivenin kuzeye doğru uzamasından kaynaklanır. Merdivenin altında avlu kapısı bulunur. Yarım daire formuna sahiptir. Cephe sade bir görüntüdedir. Bu cephede son cemaat yerinin duvarı biraz dışarı taşıntı yaparak ayrılmıştır. Harim duvarında, orta aksa gelecek şekilde saçak seviyesine daha yakın yerde küçük pencere açıklığı bulunur. Ayrıca cephenin ortasından uzanan yatay taş dizisi diğer taşlara göre daha büyük tutulmuş ve sanki bir hatıl gibi uzanmıştır.

(37)

Güney cephedeki mihrabın iki yanına yerleştirilen pencereler dışarıda kare çerçeve içerisine alınmış ve içeri doğru çökertilmiştir. Pencerelerin ortasına ise bir devşirme malzeme yerleştirilmiştir. Devşirme malzeme Roma döneminden kalma bir lahitin üzüm salkımlı parçasıdır ( Fot.29). Halk bunu yumurtaya benzetmiş ve yapıya bir dönem Yumurtalı Mescit de denilmiştir(Özkeçeci,1997:66).

Doğu cephede de batı cephede olduğu gibi son cemaat yerinin duvarı dışarı taşırılmıştır. Cephedeki kalıntılardan bu kısımda daha önce bitişik yapıların olduğu anlaşılmaktadır( Fot.30).

Minare

Mescidin minber-minaresine kuzey cephedeki merdivenle ulaşılır. 4.00m. yüksekliğe sahip olan minare; kare gövdeli, köşeleri pahlı dört sütun bu sütunların taşıdığı petek ve külah kısmından oluşur. Sütun gövdeleri 0.25cm. kalınlıkta olup başlıkları ise baklava dilimli geometrik şekillerle bezenmiştir (Fot.31). Sütunların yüksekliği ise 0.27cm. dir (Özkeçeci,1993:74-75).

Sütunlar üzerine oturtulan külah kısmı, dört cephede Bursa kemerini anımsatır nitelikte sivri kemerlerle düzenlenmiş ve baldaken görüntü sağlanmıştır (Çizim 14). Petek kısmı yukarı doğru altıgen bir formla sivrilerek yükselmektedir. Alem kısmı yoktur.

Mescidin asıl minaresi bu iken, yapının kubbesinin üzerine demirden bir minber-minare eklenmiş ve çıkışı da betondan dökülmüş merdivenle sağlanmıştır.

Harim Kısmı Plan

Bahçeye bakan kuzey cephedeki kapı açıklığından yapının içerisine girildiğinde, doğu batı doğrultulu dikdörtgen planlı son cemaat mekânına ulaşılır. Bu kısımda yapılan onarımlar sırasında bazı değişiklikler yapılmıştır. Özellikle iki direkle taşınan kuzey cephe bir sundurma şeklinde iken, günümüzde kapalı hale getirilmiştir. Ayrıca minareye çıkışı sağlayan merdivenin son cemaat yerinden

(38)

olduğu belirtilirken, (Çayırdağ, 1981:553) günümüzde dışarıdaki bir merdiven yardımı ile ulaşılır.

Son cemaat yerinden kuzeye doğru ilerleyerek harim giriş kapısına ulaşılırız. Harim 7.00x7.00m.ölçülerinde olup üzeri kubbe ile örtülüdür(Çizim13). Girişin karşı cephesinde aynı eksen üzerinde kıble duvarının ortasında mihrap nişi yer alır.

Mihrap

Kesme taş üzerine alçı kaplanarak yapılan mihrap nem dolayısıyla tahrip olmuştur. Günümüzde kavsarası içerisindeki mukarnasları yok edilen mihrap 3.23cm. yükseklik ve 1.90cm. genişliğe sahiptir. Etrafını farklı ölçülerde düz ve kaval silmeli dört bordür dolanmaktadır (Çizim 15). Dördüncü bordür ile kavsara arasında kalan köşelik tek parça olarak zemine kadar inmektedir. Köşeliğin iki kenarında yüzeysel oyulmuş uçları sivri yapraklarla bezeli rozetler yer almaktadır. Nişin iki yanında sütünceler bulunup 1.51cm. yükseklik ve 0.4cm. genişliğe sahiptirler(Aydın, 2006:91-92.). Dairevi formlu zar başlıklı sütunçelerin kaideleri de zar şeklinde düzenlenip, İsa Bey Cami mihrabıyla benzerlik gösterir (Fot.32).

Harimin doğu ve batı cephesi aynı sistemde birer pencere ve ikişer dolap nişine sahiptir. Kuzey cephesinde ise güneydeki gibi iki pencere açıklığı görülür. Mihrap aksına da giriş kapısı yerleştirilmiştir.

Araştırma sırasında çok uğraşılmasına rağmen VGM. Koruma Kurulu ve Müftülükte anahtarı bulunamamış ve bu yüzden yapının içerisine girilememiştir.

Minber

Yapıda minber mevcut değildir. Mahfil

Yoktur. Kürsü

(39)

Üst Örtü ve Taşıyıcılar

Mescidin son cemaat yerini düz dam örtü kapatırken (Fot.33), harim kısmında duvarların taşıdığı merkezi kubbe, mekânın üzerini kapatmaktadır. Moloz taş ile kapatılan kubbe kasnaksız bir şekilde pandantiflerle doğrudan duvarlara taşıtılmıştır. Dışarıdan betonla sıvanarak kapatılmıştır.

Pencere (Aydınlatma) Sistemi

Mihrabın iki yanı, doğu ve batı cephelere birer ve kuzeydeki harim giriş kapısının iki yanına yerleştirilen altı pencere yapının ışıklandırmasını sağlamıştır. Pencereler şevli ve mazgal şeklindedir.

Süsleme

Dış Cephe Süslemesi

Yapı moloz taştan yapıldığı için dıştan hantal ve ağır bir görüntüye sahip ve süslemesizdir.

İç Mekân Süslemesi

İç mekânda da yine sade ve gösterişsiz bir düzenleme görülür.

Kitabe

Mescidin yapım ve onarım kitabeleri olarak toplamda üç adet kitabesi bulunmaktadır. Bunlardan ilki bizi yapının asıl tarihine ve yapılış amacına götüreceğini düşündüren kitabedir. Harim giriş kapısı üzerinde son cemaat yerinin üst örtüsüne yakın bir yere konulan kitabe 0.26x0.24.cm ölçülerinde (Çayırdağ,

(40)

Arapçası:

Transkripsiyonu:

Teff‟el merhumet‟ ül- mağfureti Şah Melek

Bint-i

Merhum Ömer Ağa

Fi senet-i işriyn şevval seb‟a mie Türkçesi:

Merhamet ve affa muhtaç merhum Ömer Ağanın Kızı Şah Melek yedi yüz senesinin şevvalinde vefat etmiş.(M.29 Haziran 1301)

Mescidin giriş kapısının hemen üzerinde bulunan ve 0.49x0.32cm. ölçülerindeki diğer bir kitabe tamir kitabesidir ve okunuşu şu şekildedir:

Arapçası:

Transkripsiyonu

1- Ammere haza el mescit el mübarek 2- Fi eyyamı Sultan Süleyman Han

3- El tamir Hacı Bayram bin Enbiya fi sene seman ve sittin ve tis‟a mi‟e Türkçesi:

İmar edilmiş bulunan bu kutsal mescit, Sultan Süleyman Han‟ın emri ile Enbiyanın oğlu Hacı Bayram tarafından 968 senesinde tamir edildi.

(41)

Bir mezar taşı olarak 0.24x0.17cm. ölçülerinde mihrabın üzerine yerleştirilen ve bugün kitabe gibi görünen sanduka görünüşlü baş taşının okunuşu şu şekildedir:

Arapçası:

Transkripsiyonu

Hâzâ kabrü‟l merhum el mağfur…ibni…” Türkçesi:

Bu kabir merhum ve affa muhtaç …oğlu… Görüldüğü gibi bu kitabe yarımdır.

Vakıf ve ArĢiv Bilgileri

Cami 15.08.1975 tarihinde tescil kapsamına alınmıştır. Tescil fişinden ulaşılan bilgiye göre yapıda farklı tarihlerde onarım ve değişiklikler yapılmıştır. İlk tamir H,968 de. İkinci onarım H. 1284 de Hacı bayram Bin Enbiya tarafından. Son tamir ise 1969 da mahalle halkı tarafından yaptırılmıştır. Son onarımda esas cemaat mahalli ile ikinci cemaat mahalli arasındaki duvar da yer a1an taş merdiven açığa çıkarılmış olup, ikinci cemaat mahallinin önü kapatılmıştır.

(42)

2.3.YeĢilyurt Melik Arslan Camii Ġnceleme Tarihi:15.09. 2010

Çizim No: 16-19 Fotoğraf No: 34-50

Bulunduğu Yer: Kayseri İli, Melikgazi İlçesi, Yeşilyurt Mahallesinde Melik

Arslan Caddesi No: 38 „e kayıtlı olarak bulunmaktadır (Fot.34).

Tarihi ve Yapım Süreci: Yapının kitabesi yoktur. Günümüzde mermer bir

levhada “Zulkadiroğlu Melik Arslan Camii M.1454” ibaresi bulunur ki yapının inşa tarihi olarak kabul görür.

Mehmet Çayırdağ Dulkadiroğulları‟ndan bir bey olan ve 1465 yılında öldürülen Melik Arslan adında birisi tarafından yaptırılmış olduğunu belirtir. Kaynak olarak Ahmet Nafiz Efendi‟nin eserinden yararlanmış olsa gerek. Çünkü Ahmet Nafiz Efendi kitabında; “Melik Arslan adındaki zat, Selçuklu Devleti‟nin son hükümdarı Alâeddin Keykubat bin Feramuzun emirlerinden olup bir vakit Kayseri‟de bulunarak Mancusun köyünü çiftlik ittihaz etmiş ve orada mükemmel bir cami-i şerif inşasıyla bir hayli akar vakıf etmiştir.” demektedir (Efendi, 1987: 111).

Yapının banisi Melik Arslan olarak bilinse de bu durum kesin değildir. Yapının mimarı da bilinmemektedir.

Yapının incelenmesi:

Cami kapalı son cemaat yeri ve ana harim kısmı olarak iki ayrı mekânın oluşturduğu kuzey- güney uzantılı dikdörtgen bir plan gösterir (Çizim 16).

Malzeme ve Teknik

Caminin inşasında kubbe de dâhil kesme taş kullanılmıştır. Taşların arası döneminde kullanılan harçla doldurularak sağlamlaştırılmıştır (Fot.35). Yapıya sonradan eklendiği anlaşılan son cemaat yerinde ise beton malzeme kullanıldığı görülür.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kadınlar evlenmek istedikleri kişinin kişilik özellikleri ve sosyal statü teması altında gruplanan özellikler açısından kendilerinden farklı olmasını, en çok

Hesen’im boylanır Hür D ağ’a bahar Üç gözel canımı yandırar yahar Sinop’ta Sinope Hürgız bir de sen Üreğimde amanım var ahım var Üç ilahi sevgim bendergahım var

Bu çalışma kapsamında, yığma taş duvarlar üzerine yığma tuğladan yapılmış kubbeye sahip Trabzon Merkez Hacı Kasım Muhittin Camii ile yığma taş beden duvar- ları

Üçü araba vapuru olmak üzere 4 gemiye de mes­ leğinde başarılı olmuş kişilerin adı ve­ rilmiştir.. Bu kişilerin isimleri ve kim­ likleri

Tablo C2.17: Öğrenci Tarafından Sindirim Sistemi Organı Olarak Kabul Edilen Organlar Sindirim Sistemi Organı Olarak Kabul Edilenler Mide miğde İnce Bağırsak Yemek Borusu

Yeşilyurt’un (2008) biyoloji dersi bağlamında dershane öğrencileriyle gerçekleştirmiş olduğu çalışmasında, öğrencilerin, okullarda Üniversiteye Giriş Sınavı’na

Eğer o ikisinden her birinin etkisi eşit ise veya etkilerinin oranı bilinmiyorsa mes’uliyet ortaktır (eşittir). 5) Modern hukukta özellikle Türkiye’de trafikle

ti Bakın Ara Güler ne diyor Eski İstanbul Anıları albümünün sonsözünde: Benim için fotoğraf çekmek içimde hissettiğim dünyayı çekmektir.. Belki yeniden fotoğraf