+
I 21 A ğu stos 1994 PazarY
\
Şifalı suya içilmez raporu
Adana’mn O s m a n iv p ilçesi K a y m a k a m ı l'rııi!
le vatanda
bilinen Ge--- --- suyunu . i İçmesi _____ E nstitüsü’nde yapılan tahliller sonucu, sağlığa zararlı ' u ' ' î 'ecjj Kaymakam Karalıan,
ölüm üne yol açan suyu için vatandaşları uyardı.
Türk Dünyası Gençl
Türk D ünyası 2. Gençlik Kan: _ Kın m ’ın Bahçesaray kentinde başladı. 10 g ü n sürecek K am p ve E çalışmalarına, ABD’den Çin’e kada ve topluluklarından gençlik kurulı katılıyor. C um hurbaşkanı Süleyma desteğiyle gerçekleştirilen kurutta' kurulacak ve T ürk dünyasının mes
İki nokta
H asan C e m a l
İnsanları seveceksin!
ti
Bakın Ara Güler ne diyor Eski İstanbul Anıları albümünün sonsözünde: Benim için fotoğraf çekmek içimde hissettiğim dünyayı çekmektir. Belki yeniden fotoğraf çekebilmek için estetiksizliğin estetiğini keşfetmem gerekli. Onun adı da İstanbul olmaz başka bir şey olur.stetiksizliğin estetiği...
Fotoğraf ustası Ara Güler’in yarım yüzyıl lık bir uğraştan sonra yayınladığı Eski İs tanbul Anıları albümüyle yüzümüze adeta tokat gibi çarptığı bir konu sayılabilir bu...
Bakın ne diyor Ara Güler albüm üne önsöz yerine yazdığı so n sö z’de:
“Çağ değişti, yaşam değişti... Değişecekti, değişmeliydi de ve öyle oldu.
Elbette ki benim kuşağım ve benden önce ki kuşaklar bir d ah a erguvanlarla sanlı bir bahçe kapısının önünden geçemeyecekler, yağm ur yağınca kayganlaşan arnavut kaldı- rımlı bir Boğaziçi sokağından inemeyecekler, eski İstanbul sokaklarında sık sık rastlanan bir tekir kedi kuşkulu parlak gözleriyle duvarın üstünden sizi izlemeyecek, “miyav!” diyerek önünüzden kaçıp gitmeyecektir artık. Bu so kaklarda artık renk renk, cins cins park etmiş otomobiller, banka ilanlan, park levhalan, tra fik işaretleri, duvarlara yapıştırılmış ilanlar... yüzyılımızın sevimsiz boyalarıyla kapatılmış o- İumsuz bir dünya.
Çağ değişti, yaşam değişti... Değişecekti, değişmeliydi de ve öyle oldu.
Artık ne zam an İstanbul’d a fotoğraf çekme ye çıksam, böyle sokaklardan geçiyorum. Oysa benim için fotoğraf çekmek içimde his settiğim dünyayı çekmektir. Belki yeniden fo toğraf çekebilmek için estetiksizliğin estetiğini keşfetmem gerekli. O nun adı da İstanbul ol maz başka bir şey olur. (...)
İstanbullu olmak bir yaşam tarzıdır, çünkü İstanbul üç gerçek imparatorluğun merkezi ve potasıdır. Dünyanın başka hiçbir kentine ben zemez. Ne yazık ki gelecek kuşaklar bu ya şam tarzını hiçbir zam an tadamayacaklar. Za ten yaşayışları ve eğitimleri buna göre de ğil...”
BİR VEDA YAZISI MI?..
Evet böyle diyor Ara Güler, eski İstan bul’dan eşsiz görüntülerle süslediği albüm ü nün girişinde.
Adeta bir veda yazısı...
Eski İstanbul’a ve onunla birlikte yitirdiği miz birçok güzelliğe, duygulara ve değerlere
adanmış bir Requiem sanki Ara’nın albü mü... Bu yarım yüzyıllık fotoğraf ustasınır/söz- lerini, yalnızca geçmiş günlere dönük bir öz lem, bir nostalji olarak algılarsak yanılırız. A- ra’nın albüm ünün sayfalarını karıştırırken, asıl yitirilmemesi gereken şeyin bir göz, bir bakış açısı, bir kentin ve insanlığın tarihinden sü zülüp gelen bir değerler demeti olduğunu d ah a iyi anlarız.
Ara’nın Tophane’deki bir koltuk m eyhane sinde çektiği sarhoşun yüzü bizi artık hızla es geçtiğimiz insani değerlere döndürür. Evet, o yıkık, kaymış bakışlı adamın d a bir öyküsü ve dünyaya sunabileceği bir sevgisi vardır. Çünkü objektifin arkasındaki göz ona gönlün deki sevgiyle yaklaşmıştır.
ARA YI ÜRKÜTEN...
Hızla betonlaşan, her türlü estetiğini yitiren ye değişik bir insan kitlesi tarafından adeta is tila edilen bir İstanbul’dur bugün Ara’yı ürkü ten. Kendi deyimiyle şimdi “fotoğraf çeke cek bir köşe bulmakta” bile zorlanmakta- dır. Türkiye’nin yetiştirdiği sayılı uluslararası sanatçılardan biridir Ara Güler.
D ünyada gitmediği köşe, gezmediği ülke yok gibidir. Değişik ülkelerde değişik çalışma
lar yapmış, birçok albüm ve esere imzasını at mıştır.
A n a onun asıl sevdası, asıl tutkusu İstan bul’dur. Çünkü objektifin gözünden dünyanın güzelliklerini yakalamayı işte b u büyülü kent te öğrenmiştir. Ara bu albümle, hem kendisini büyüten kente borcunu ödüyor, hem de bu kentin kendisine kazandırdığı gönül gözü ile çektiği resimleri genç kuşakların önüne, to runlarına arm ağan sunan bir dede sevecenli ği ile seriyor.
“Bakın” diyor onlara, “önünden aldır madan geçip gittiğiniz en şuradan en gündelik görüntülerde bile bir öykü, bir güzellik gizlidir...”
İNSANLARI SEVECEKSİN!
Yazımm başına döneyim:
İstanbul’d a “estetiksizliğin estetiği”ni
yakalayabilir miyiz? Ara’nın bu sorusunda ve arayışında bir iyimserlik gizli.
Ne kadar betonlaşsa, ne kadar zevksizleşse, ne kadar savruklaşsa d a İstanbul’da, üç im paratorluktan bize kalan bu son miras ta yeni güzelliklerin, yeni estetiklerin buluna bileceğine ilişkin bir iyimserlik...
Ama b u güzellikleri bulup ortaya çıkarmak için önce gönül gözünün kararmaması ve
görmek için kendi oluşturduğu insani d e ğerleri yitirmemesi gerekiyor. Bu nedenle Ara G ülerin albüm ü sanki kuşaktan kuşağa akta rılan bir görgü kuralları kitabı gibi!
Bu kuralların başında şu yazılı: Dünyayı ve insanlan sevecek sin!
Bazen unuttuğumuz, b a zen tamam en yok olduğuna inanarak karamsarlığa kapıl dığımız bir bakış açısını bize yeniden anımsattığın için te şekkürler Ara...