• Sonuç bulunamadı

Felâhiye Beyler Camii Ġnceleme Tarihi:14.09.010 Salı

2 KATALOG / ÖRNEKLER

2.21. Felâhiye Beyler Camii Ġnceleme Tarihi:14.09.010 Salı

Çizim No:66-68

Fotoğraf No:336-350

Bulunduğu Yer: Kayseri İli, Felâhiye İlçesi, Beyler Mahallesinde yer alır.

Tarihi ve Yapım Süreci: Yapının günümüzde mevcut bir kitabesi yoktur.

Kaynaklarda 18. veya 19. yy. a tarihlendirilir. Banisinin Hüseyin Bey isminde birisi olduğu 1982 tarihli tescil fişinde kayıtlıdır (VGM: Arşivinden). Mimarı bilinmemektedir.

Yapının incelenmesi:

Cami son cemaat yeri ve ana harimle dışarıdan bakıldığında dikdörtgen bir plana sahiptir. Harimin üzeri sekizgen kasnağın taşıdığı kubbe ile örtülmüştür. Yapı günümüzde bir bahçe içerisinde bulunup etrafı dolduğu için alçakta kalmıştır (Çizim 66),( Fot.336).

Malzeme ve Teknik

Düzgün kesme taş malzeme kullanılarak inşa edilmiştir. Taşların arasında harç olarak çamur kullanılmıştır. Son cemaat yeri sonradan eklenmiş ve beton arma ile yapılmıştır. Kubbe ve harimin üzeri kiremitle kaplanmıştır.

Avlu

Yapıda avlu yoktur. Fakat genişçe bir bahçesi bulunur (Fot.337). Bahçenin etrafı duvarla çevrilmiştir. Aynı zamanda caminin etrafının dolması yapı ile bahçe zemini arasında kot farkı oluşturmuştur. Bu yüzden caminin etrafı da duvarla çevrilmiştir. Bahçenin kuzeydoğusuna bir helâ eklenmiştir.

Son Cemaat Yeri

Yapıya sonradan eklenen son cemaat yeri dikdörtgen bir plan arz eder. Üzeri kırma çatı ile kapatılmıştır (Fot.338). Doğu cephesinde iki pencere ve bir kapı

açıklığı göze çarpar. Kapıdan odunluk kısmına geçilir. Pencereler yarım daire kemer formundadır (Fot.339).

Batı cephesinde sonradan eklenen minareye çıkışı sağlayan küçük bir kapı açıklığı bulunur. Kuzey cephede ise giriş kapısının iki tarafında enine dikdörtgen pencereler yerleştirilmiştir. Giriş kapısının bulunduğu kısım küçük ayrı bir mekân olarak düzenlenmiştir. Son cemaat yerine buradan merdivenle aşağı doğru inilerek ulaşılır.

Cephe Düzeni

Yapının cephe düzenlemesi sade bir görüntüye sahiptir. Kuzey cephede son cemaat yeri bulunur (.Fot 336). Harim duvarının doğu ve batısı sağırdır (Fot 340). Pencere açıklığı görülmez. Bununla beraber sekizgen kubbe kasnağının dört yönünde revzenli pencere açıklıkları yer alır. Güney cephesinde de kare formlu iki pencere görülür (Çizim 67), (Fot.341). Kubbenin üzeri kırma çatılı külah şeklinde bir düzenlemeye sahiptir. Batı cephede saçak altında bir de kesme taştan yapılmış çörten bulunur.

Minare

Yapıda mevcut iki minare bulunur. Bunlardan biri köşk minare diğeri ise klasik minaredir. Köşk minarenin orijinal olduğu anlaşılmaktadır (Fot.342). Klasik minare ise sonradan eklenmiştir.

Dört sütunla taşınan minber (Köşk) minare caminin kuzey-doğu köşesine yerleştirilmiştir. Sekizgen gövdeli kare pabuç ve başlıklarla düzenlenmiştir (Fot.343). Blok taşla yapılmış ve dört köşede sütunların üzerine yerleştirilen kemerlerin taşıdığı külahla kapatılmıştır. Külahın yarı seviyesinden yukarısı kırılmıştır.

Kare kaideli silindirik gövdeli klasik minare ise Kale Cami ile aynı düzenleme ve forma sahiptir. Buradaki tek fark şerefe korkuluklarındaki düzenlemedir. Minarelerin ikisi de ayn usta tarafından yapılmış olabilir.

Harim Kısmı Plan

Harim kısmında batı ve güney duvarlarının uzunluğu 9.45m. iken doğu duvarınınki 9.40m. ve kuzey duvarının ki ise 9.38m. dir. Yapının planında dikkat çekmeyen bir eğrilik bulunmaktadır (Çizim 66). Üzeri pandantiflerle geçilen sekizgen kasnaklı kubbe ile örtülmüştür (Çizim 68).

Harimin doğu ve batı duvarları dışarıda olduğu gibi sağırdır (Fot.344-345). Kuzey cephede ise kapı açıklığının iki yanına yerleştirilen iki pencere açıklığı dikkat çeker (Fot.346).

Güney cephede giriş kapısının aksına yerleştirilen bir mihrap ve iki yanında iki pencere açılığı görülür (Fot.347).

Mihrap

Son dönemde yapılmış olan mihrap beyaz mermerden yapılmıştır. Herhangi bir özelliği yoktur.

Minber

Siyah ve beyaz mermerin kullanılması ile elde edilen minber de geç dönem eklentisidir

Mahfil

Ahşap direklerle taşınan ahşap mahfil yapının harim kısmında kuzey cepheye yerleştirilmiştir (Fot.348). Bunun da sonradan eklenmiş olduğu anlaşılır. Mahfile çıkış kuzeybatı köşeden yükselen doğu uzantılı merdivenle sağlanmaktadır.

Kürsü

Kürsü de minberdeki gibi siyah, beyaz ve gri renkteki mermerle elde edilmiş ve güney doğu köşeye ters koni şeklinde yerleştirilmiştir.

Üst Örtü ve Taşıyıcılar

Harimin üzeri pandantiflerin taşıdığı sekizgen kasnağa sahip bir kubbe ile kapatılmıştır (Fot.349). Kemerlerle taşınan kasnağın yükü aynı zamanda duvarlara aktarılmıştır. Üzeri ise kırma çatılı külah şeklindedir.

Pencere (Aydınlatma) Sistemi

Sekizgen kubbe kasnağında dört yöne açılan revzenli pencereler görülür (Fot.350). Harimin içerisi ise güney cephede mihrabın iki yanına açılan iki pencere ile aydınlanmaktadır. Kuzeye açılan iki pencere ve kubbedeki pencereler fonksiyonel değildir.

Süsleme

Dış Cephe Süslemesi

Yapının dışında her hangi bir süsleme görülmez İç Mekân Süslemesi

İçerirside sade ve gösterişsiz bir düzenlemeye sahiptir. Kitabe

Kitabe yoktur.

Vakıf ve ArĢiv Bilgileri

Yapı 1982 yılında tescillenerek kayıt altına alınmıştır. Vakıflar genel müdürlüğü tarafından 1983 yılına ait bir onarım fişinde yapı üzerinde yapılacak onarımlar 2.000.0000 L ödenekle şu şekilde sıralanmıştır.

1. Camii girişi önüne sonradan yapılan odaların kaldırılması 2. Etrafına drenaj yapılması

3. Beden duvarlarında çürütme yapılması 4. İçerde sıva raspası, sıva ve badana yapılması 5. Ahşap döşeme ve mahfilin elden geçirilmesi 6. Kapı ve pencere doğramalarının elden geçirilmesi Vakfiyesi yoktur.

3.KARġILAġTIRMALI DEĞERLENDĠRME

Cami İslam inancında ibadet için cem olunan (toplanılan) yer olarak tanımlanmaktadır. Namaz kılmak için yapılan camiler, zaman içerisinde değişik plan ve mimari anlayışlarla karşımıza çıkmaktadır. Plan tipolojisi içerisinde konumuzun ana başlığını oluşturan “Tek Kubbeli Camiler” Kayseri açısından değerlendirilecektir. Bunun öncesinde kubbe uygulamasının Türk-İslam mimarisi açısından gelişimine değinmek konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.

Kubbenin terimsel anlamda tanımı; yarım küre biçiminde mimari örtü öğesi olarak belirtilmektedir (Sözen ve Tanyeli,1992:140). Türk-İslam mimarisi içerisinde han, hamam, medrese, türbe, kervansaray vb. birçok yapının üst örtü elemanı olarak kullanılan kubbe, cami mimarisinin sembolik üst örtüsü olarak asıl önemini kazanmıştır. Tarihi süreç içerisinde kubbe kullanımının ilk örneklerinin nasıl ya da nerede olduğu tam olarak bilinmemektedir. İslamiyet‟in yayılmasıyla beraber cami mimarisinin geniş bir alana dağılması buradaki mimari yapıların da şekillenmesinde büyük rol oynamıştır. Bu bağlamda İslam mimarisinin temsili yapısı olan camilerin Türk-İslam mimarisi açısından ilk örnekleri Karahanlılar‟ın yapmış oldukları Mezar-ı Kebir adıyla bilinen tromp ve kubbeyle örtülü kerpiç yapı ve Buhara yakınlarındaki Hazara‟da karşımıza çıkan KıĢlak Hazara Cami 10. ve 11.yy.da yapılmış kubbeli yapılardır. .(Çizim.74) Yukarıda verdiğimiz örneklerden KıĢlak Hazara Cami‟nin planı incelendiğinde dört ayağın taşıdığı merkezi kubbe, dört yanda tonozlar, köşelerde ise küçük kubbeler şeklinde bir düzenleme görülmektedir

(Sözen.vd.1975:2-3). Bu özelliklerdeki diğer bir yapı ise yine Karahanlı yapısı olan

Merv şehrindeki Talhatan Baba Camisi‟dir.(Çizim75) 11. yy‟ın sonu 12. yy‟ın başından kaldığı ileri sürülen yapı tamamen tuğladan yapılmıştır. Yapı merkezde tromplarla geçilen bir kubbe ve yanlara ikişer tonozlu mekânın eklenmesiyle elde edilmiştir. Buhara‟daki Mescid-i Cuma da Karahanlılar devrinden kalan tek kubbeli camilerin erken örneklerinden birisidir. Karahanlılar‟ın devamı niteliğindeki Gaznelilerin imar ettiği 11.yy. LeĢker-i Bazaar Camii‟sinin mihrap önündeki kubbesi

değerlendirmeye alınabilir. Gaznelilerle devam eden tek kubbe kullanımı Büyük Selçuklular‟da Ġsfahan Mescid-i Cuması (1080), Gülpayegan Camisi (1108-1118),

Kazvin Mescid-i Cuması (1113-1119) ve 1134 tarihli Barsiyan Mescidi ile devam etmektedir (Sözen.vd.1975:2-5). 1071 Malazgirt Zaferi ile Türklerin Anadolu‟ya girmesi Karahanlı, Gazneli, Büyük Selçuklu, mimari anlayışının Anadolu‟daki yerli mimari ile sentezlenmiş ve yeni bir mimari üslubun meydana getirmesine vesile olmuştur. Bu üslup kubbe açısından Anadolu Camilerini maksure kubbesi ve küçük ölçekli tek kubbeli mescitler şeklinde geliştirmiştir. Artuklu mimarisinin ilk önemli yapısı olarak bilinen 1152–1176 tarihli Silvan Ulu Cami büyük mihrap önü

kubbesinin Anadolu‟da uygulandığı başarılı örnekleri arasındadır. Bugün Mardin Kızıltepe Ulu Cami (1204), Gaznelilere ait olan LeĢker-i Bazaar ile aynı plan özelliğini taşımaktadır. Mardin Ulu Cami (1156–1157) ve Konya Alâeddin Camii‟nde de (1116–1155) mihrap önü kubbe kullanımı görülür. Bu uygulamanın Beylikler Dönemi temsilcisi olan ve Osmanlı Klasik Mimarisinin zeminini oluşturan yapılardan birisi de Saruhanlılara ait Manisa Ulu Cami (1376) dir. Kubbenin büyüyerek bütün yapıyı kaplaması şeklinde gelişen bu plan Erken Osmanlı mimarisinde Edirne Üç ġerefeli Cami (1438–1447) ile bir adım daha ileri gitmektedir. Buradaki en dikkat çeken yenilik Osmanlının Klasik plan şemasının vazgeçilmez unsuru olan şadırvanlı avlu düzenlemesidir.

Yukarıda bahsettiğimiz kubbe gelişiminin ikinci kolu olan tek kubbeli mescit mimarisinin Anadolu‟da ilk örneklerine Konya ve çevresinde rastlanır. Özellikle bu mescitlerin giriş kısımlarındaki hazırlık mekânları son cemaat yerinin de ilk temsilcileri olmaları açısından önem arz etmektedir. Konya‟da TaĢ Mescit(1215), BeĢarabey Mescidi(1219), ErdemĢah Mescidi (1220), Karatay Mescidi(1248) ve 13. yy‟a tarihlendirilen Sırçalı Mescit, Hoca Hasan Mescidi, Tahir ile Zühre Mescidi ve Beyhekim Mescidi Konya için örnek yapılardır. Akşehir‟de rastlanan Küçük Ayasofya Mescidi (1235), Güdük Minare Mescidi (1226), TaĢ Medrese Mescidi (1250) ve konumuz dahilinde olan Hatıroğlu Cami (1271) örnek verilebilir.

Tek kubbeli mescit ya da cami uygulamasının Erken Osmanlı‟daki ilk örneklerine ise Bursa ve İznik‟te rastlanmaktadır. Bu örnekler İznik‟teki Hacı Özbek Cami (H.734/M.1333) ve Bursa‟daki Alâeddin Bey Cami‟dir(Kuran,1994:6-8). Bu planın son cemaat yerinin harime dahil edilmesi ve dışarıda ikinci bir son cemaat

mahalli oluşturulması şeklinde mekanın genişletilmesine çalışılan örnekler bulunmaktadır. Özellikle Ġznik YeĢil Camii (1378–1391), Edirne ġah Melek Camii (1429), (Bayrakal,2001:143) bu gelişimin temsilcileridir. Konumuz dâhilinde ise bu planda yapılan Osmanlı‟nın Geç Dönemi‟ne tarihlenen PınarbaĢı Mehmet Ali Bey Camii (1889) örnek olarak verilebilir. İki koldan gelişim gösteren merkezi kubbeli tek mekân olgusu, Osmanlı‟nın Sinan‟la başlayan Klasik mimarisinde yukarıda bahsedilen sürecin birikimi olarak Fatih Cami ile başlayıp Şehzade, Süleymaniye ile gelişerek Edirne Selimiye‟de gelişimini tamamlamış sayılır.

3.1. Kayserideki Tek Kubbeli Camii ve Mescitlerin Kronolojik Yapım