• Sonuç bulunamadı

DEĞERLENDİRİLMESİ

3- Onur kırıcı davranış: Mağdurda korku duygusunun yükselmesine sebep olan, şiddetli ıstırap veren; utanca boğan ve alçaltan; fiziksel ve psikolojik direncin

3.2.2. Sözleşmenin Uygulama Alanları

3.2.2.4. Zaman Bakımından Uygulama

Mahkemenin zaman yönünden yetkisi, Sözleşme ve Protokollerin yürürlüğe girmesi ile başlar. Bu durum, uluslararası hukukta sözleşmelerin geriye yürümeme ilkesinin bir sonucudur. Doğal olarak Sözleşme’nin ve Protokollerinin yürürlüğe girmesi, her sözleşmeci devlet için değişebilir. Örneğin, Sözleşme’ye, İngiltere 1953’te, Türkiye 1954’te, Fransa 1974’te Bulgaristan 1992’de, Rusya 1998’de, Azerbaycan ve Ermenistan 2001’de, taraf olmuştur.

Uluslararası hukuka göre, kural olarak, antlaşmalar geriye yürümez. Bu kural, Mahkeme’nin zaman yönünden yetkisini belirlemede etken olan bir kuraldır. Komisyon’un kararlarında da belirtildiği gibi, Sözleşme, yürürlüğe girmesinden önce olan olaylara uygulanmaz. Bu gibi durumlarda başvuru, zaman yönünden yetkisizlik nedeni ile reddedilir379.

Sözleşme kural olarak geriye etkili olarak uygulama alanı bulmaz. Buna karşılık “sürekli ihlal” söz konusu ise, başka bir anlatımla Sözleşme’nin imzacı taraf devlet için yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşen bir ihlalin sonuçları yürürlüğe girdikten sonra da devam etmekte ise başvuru zaman yönünden yetkisizlik nedeniyle reddedilmemekte, yürürlüğe girmesinden sonraki aşaması bakımından AİHM zaman bakımından uygulama konusunda kendini yetkili görmektedir. Örneğin, Türkiye’nin AİHM’nin zorunlu yargı yetkisini kabul ettiği 22.01.1990 tarihinden sonra bu tarihten önce verilmiş olan bir tutuklama kararının devam etmesi durumunda

      

378 Yasemin Özdek, a.g.e., s. 33 – 34.

tutukluluk halinin AİHS 5/3.Md.’sinin ihlalini oluşturup oluşturmadığı sorununu ele alırken AİHM yargı yetkisinin kabul edildiği tarihten sonraki sürenin göz önüne alınacağını, dolayısıyla zaman bakımından yetkisizliğin söz konusu olmadığını belirtmiştir380.

Komisyon değişik zamanlarda verdiği kararlarla, bir defada sonuç doğuran işlemlerle, sürekli çiğneme durumu yaratan işlemler arasındaki ayrıma açıklık getirmeye çalışmıştır. Örneğin, bir kişinin mülkiyet hakkından yoksun bırakılması, hemen sonuç doğuran, mülkiyet hakkını ortadan kaldıran işlemdir. Burada devamlı bir çiğneme söz konusu değildir. Buna karşılık, mülkiyet hakkını ortadan kaldırmayan, fakat kullanılmasını engelleyen, yasal olmayan işgaller, ya da engellemeler devamlı ihlal sayılabilir. Yasal olmayan tutuklamalar, tutukluluk durumunun devamı sürecinde sonuç doğurmaya devam eden işlemlerdir. Aile yaşamına saygı gösterilmemesi de sürekli çiğnemeye diğer bir örnektir. Sözleşme’nin ilgili devlet açısından yürürlüğe girmesinde önce yapılmış fakat Sözleşme yürürlüğe girdikten sonra da devam etmiş, ya da devam etmekte olan şikayete ilişkin başvuru, Sözleşme’nin ilgili devlet açısından yürürlüğe girmesinden önceki aşaması bakımından, zaman yönünden yetkisizlik nedeni ile reddedilmekte, Sözleşme’nin yürürlüğe girmesinden sonraki aşaması ise zaman yönünden yetki içinde görülmektedir. Yargı yerinin kararını Sözleşme’nin yürürlüğe girdiği tarihten sonra vermesi durumunda, bu merciin karar alırken izlediği yöntemin Sözleşme’ye uygun olup olmadığını incelemek, yine zaman yönünden yetki içindedir381.

Bu durumda gerek tutukluluk, gerekse yargılamada “makul süre”nin aşıldığı yönündeki şikayetlerin, ayrıca, mülkiyet hakkının kullanılmasının engellediği durumlarda devam eden bir ihlal söz konusu olduğundan, Sözleşme’nin yürürlük tarihinden önce başlayan işlem veya uygulamayı, yürürlük tarihinden sonra şikayet mümkün olmaktadır.

Eski madde 25’teki bireysel başvuru yetkisinin ve eski madde 46’daki mahkemenin yargılama yetkisinin tanınmasını seçimlik hüküm (yetki) olmaktan çıkarıp zorunlu yetki haline getiren 11 No’lu Ek Protokol’ün yürürlüğe girmesinden

      

380 Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, Oğuz Sancakdar, a.g.e., s. 82 – 83. 381 A. Şeref Gözübüyük, A. Feyyaz Gölcüklü, a.g.e., no: 170 – 171, s. 55. 

sonra, yukarıda değinilen zaman itibariyle yetkiyi ilişkin sorunlar pratikte değerlerini kaybetmişlerdir. Bu sorunlar, bundan böyle, ancak Sözleşme’ye yeni katılan devletler için, Sözleşme’nin yürürlüğe girmesi düzeyinde, söz konusu olabilir382.

AİHS’nin “sözleşmeden çıkma” başlığını taşıyan 58. maddesinde, Sözleşme’nin uygulanmasının sona ereceği tarih de belirtilmiştir. Bu madde, Sözleşme’den çıkma konusunda bazı koşullar getirmektedir: Sözleşme’ye taraf bir devlet, ancak sözleşmeye taraf olduktan beş yıl sonra ve Sözleşme’den çıktığına ilişkin bildirimi Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne ilettikten sonra Sözleşme’den çıkabilecektir. Başka deyişle, AİHS’ne taraf bir devletin sözleşmeyi onayladıktan sonraki ilk beş yıl içinde Sözleşme’yi feshetmesine izin verilmemiştir. Bu beş yılı dolduran bir devlet ise, çıkma bildiriminde bulunduktan sonraki altı ay boyunca sözleşme ile bağlı kalmaktadır. Çıkma bildirimi, bildirim tarihinden altı ay sonra yürürlüğe girmektedir. Bu altı aylık süre boyunca, Sözleşme’yi fesheden devlet Sözleşme’yi ihlal edici eylemlerinden sorumlu tutulmaya devam etmektedir. Örneğin Yunanistan, 12 Aralık 1969 tarihinde AİHS’ni feshetmiş ve Avrupa Konseyi’nden çekilmiştir. Danimarka, İsveç ve Norveç ise, 10 Nisan 1970’te Yunanistan’a karşı Avrupa insan Hakları Komisyonu’na başvuruda bulunmuşlardır. Yunanistan’ın AİHS’den çıkma bildirimi, ancak 13 Haziran 1970 tarihinde yürürlüğe gireceği için Komisyon bu başvuruyu kabul etmiştir. 58. Maddenin getirdiği bir başka kural ise, Avrupa Konseyi üyeliği sona eren bir devletin AİHS’ne taraf devler sıfatının da sona ermesidir. Bu kural AİHS’nin bir Avrupa Konseyi belgesi olmasının doğal sonucudur. Sözleşme’ye yalnız Avrupa Konseyi üyesi devletler taraf olabilmektedir. 3.2.2.5. Çekince Koyma

Çekince (ihtirazı kayıt; reservation; reserve) antlaşmaya taraf olan bir devletin o anlaşma yapılırken bazı hükümlerinin etkisini kendisi bakımından değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik tek taraflı bildirimidir. Çekince daha fazla sayıda devletin antlaşmalara taraf olabilmesini sağlayan bir yoldur. Bu, bilhassa evrensel çapta çok taraflı sözleşmeler bakımından yarar gösterir. Böylelikle bir anlaşmayı genel olarak uygun gören devlet, bazı hükümlere bağlı kalmaksızın anlaşmaya taraf

      

olabilme imkanına kavuşmaktadır. Ne var ki çekince aynı zamanda sakıncalar da gösterip, anlaşmanın bütünlüğünü, getirdiği rejimin yeknesaklığını bozmaktadır383.

AİHS’nin 57. madde’si, güvence altına aldığı hak ve özgürlüklere “çekince” (reservation) getirme yolunu da tanıyarak, taraf devletlere Sözleşme’nin koruma alanını daraltma olanağını vermiştir. Böylece AİHS’nin çekince konulan hükümleri o devlet bakımından yok sayılmaktadır. Çekinceler, her ne kadar belirli maddelerinin kendisi bakımından bağlayıcı olmasını istemeyen bir devletin, o sözleşmeye tümüyle taraf olmaktan kaçınmasını önlemekteyse de, diğer taraftan az önce belirttiğimiz gibi sözleşmelerin etkinlik alanını kısıtlamakta, insan hakları sözleşmelerinde ise hak ve özgürlüklerin alanını daraltmaktadır384.

Bazı Protokollerde, açıkça çekince yasağına yer verilmektedir. Çekince, yürürlükte olan “belirli bir yasa” bakımından söz konusu olabilir. Sözleşme veya ilgili protokolün imzalanmasından sonra yürürlüğe girecek olan bir yasa bakımından çekince konulmasına olanak bulunmamaktadır385.