• Sonuç bulunamadı

İnsan Hakları İle İlgili Sözleşmeler ve Örgütler

DEĞERLENDİRİLMESİ

3.1. İNSAN HAKLARININ GELİŞİM SÜRECİ 1 İnsan Haklarının Tanımı

3.1.3. İnsan Hakları İle İlgili Sözleşmeler ve Örgütler

İkinci Dünya Savaş’ından sonra kurulan uluslararası örgütlerin başında Birleşmiş Milletler Örgütü (BM) gelmektedir. BM çatısı altında insan haklarına ilişkin birçok sözleşme imzalanmıştır. Bunlar: “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”, “Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi”, “Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi”, “Birleşmiş Milletler Her Türlü Irk Ayrımcılığının Önlenmesi Sözleşmesi”, “Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ve Ek Protokolü”, “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi”, “Dünya İnsan Hakları Konferansı” ve “Birleşmiş Milletler Bin Yıl Bildirisi”dir328.

      

327 Meltem Dikmen Caniklioğlu, a.g.m., s. 465.

328 Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, Oğuz Sancakdar, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

San Francisco’da 26.6.1945 günü Birleşmiş Milletler Şartı kabul edildi ve Türkiye de kurucu üyeler arasında yer aldı. Birleşmiş Milletler (BM)’in kurulmasıyla, Milletler Cemiyeti tarihe karıştı. BM Şartı’nın girişinde, “Birleşmiş

Milletler Halkları, temel insan haklarına, insan kişiliğinin onur ve değerine, büyük uluslarla küçük ulusların hak eşitliğine olan inançlarını yinelemişlerdir”

denilmektedir. BM içinde Ekonomik ve Sosyal Konsey’e bağlı olarak görev yapan İnsan Hakları Komisyonu, insan haklarıyla ilgili konularda çalışma sorumluluğunu yüklenmiştir. Komisyon üye ülkelere temsilciler göndermeye ve olay mahallinde araştırmalar yapıp sonucu önerileriyle kamuoyuna açıklamaya yetkili kılınmıştır. BM Genel Kurulu, “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi”ni 9.12.1948 günü, bir gün sonra, 10 Aralık 1948’de ise, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ni kabul etmiştir. Bu Bildiri, o tarihte düşünülen insan hakları kataloğunu büyük oranda içermekteydi ve uluslararası insan ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Bildiride, tüm halklar ve uluslar için geçerli insan haklarıyla ilgili ortak ölçütler getirilmiş, bireysel haklar yanında örgütsel, ekonomik ve kültürel haklar da kabul edilmiştir329.

Birleşmiş Milletler dışında da birçok bölgesel bazda örgütler kurulmuş ve bunlar da insan haklarını temel alarak bu hakların korunması için bir dizi sözleşme ve bildirgeler düzenlemişler. Bunlara kısaca;

“Amerikan İnsan Hakları Bildirisi ve Sözleşmesi”, Amerikan Devletleri Örgütü, Bogota’da toplanan “ 1948 IX. Pan – Amerikan Konferansı’nda, “ Amerikan İnsan Hakları ve Ödevleri Bildirisi”ni yayımladı. 1969’da Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi imzalandı, klasik ve sosyal farkları içeren bu metin 1978’de yürürlüğe girdi.

“Afrika Halkları ve İnsan Hakları Sözleşmesi”, Afrika Birliği Örgütü de, 1981 yılında Afrika Halkları ve İnsan hakları Sözleşmesi’ni kabul etti. Bu sözleşme 1986 yılında yürürlüğe girmiştir.

“Bağımsız Devletler Topluluğu İnsan Hakları”, SSCB’nin dağılması üzerine bu Cumhuriyete dahil devletlerin bir bölümünün oluşturduğu Bağımsız Devletler

      

Topluluğu’na bağlı yedi devlet 1995 yılında “ Bağımsız Devletler Topluluğu İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Sözleşmesi”ni330, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne koşut bir içerikle kabul etmişlerdir. Sözleşme, imzaya açılmış, ancak henüz yürürlüğe girmemiştir.

“Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı”, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK)’na katılan 35 ülkenin (Türkiye dahil) 1975 yılında imzaladıkları Helsinki Nihai Senedi’nde, insani boyut (insan hakları), güvenlik ve ekonomik işbirliği boyutlarıyla birlikte ele alındı. İnsani boyut, insan haklarına ve temel hak ve özgürlüklerine saygıyı Demokrasinin ve demokratik kurumların güçlendirilmesini amaçlayan alandır331. Böylece AGİK, ülkelerin “egemen eşitliği”, “sınırların değişmezliği” gibi ilkeler yanında “insan haklarına ve temel hak ve özgürlüklere” saygı esasına dayalı bir antlaşma üzerine kuruldu332.

Helsinki Nihai Senedinin on ilkesini şu şekilde özetleyebiliriz333:

Devletlerin egemen eşitliği, tehdit veya kuvvete başvurmama, sınırların dokunulmazlığı, devletlerin toprak bütünlüğüne saygı, uyuşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesi, iç işlerine karışmama, düşünce, vicdan, din ve inanç özgürlükleri de dahil olmak üzere insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı, halkların hak eşitliği ve kendi kaderini tayin hakkı, devletler arasında işbirliği, uluslararası hukuk çerçevesinde üstlenilen yükümlülüklerin iyi niyetle yerine getirilmesi.

“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi”, Avrupa Konseyi kurulur kurulmaz, insan haklarının korunması ve geliştirilmesi sorununa öncelik vermiş, en kısa sürede Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni hazırlamıştır. Sözleşme, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu on beş devlet tarafından 4.11.1950’de Roma’da imzalanmıştır. 3.9.1953’te de yürürlüğe girmiştir. Türkiye 18.5.1954’de Sözleşme’yi onaylamıştır334.

      

330 Council of Europe, Human Rıghts, İnformation Sheet, No:37, July – December, 1995.  331 Duygu Sezer Bazoğlu, “İstanbul Zirvesi Kafkasya Gölgesinde”, Milliyet Gazetesi, 16.11.1999. 332 Yılmaz Aliefendioğlu, a.g.m., s. 7.

333 Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, Oğuz Sancakdar, a.g.e., dn. 9, s. 30. 334 Meltem Dikmen Caniklioğlu, a.g.m., s. 465.

Avrupa Konseyi’nin çalışmaları arasında insan haklarının korunması alanı öncelik teşkil etmektedir. Bunu, Konsey’in kuruluşunu oluşturan statüde açıkça görmek mümkündür. Statünün, amaçları içeren 1.maddesinde insan hak ve ana hürriyetleri ile ilgili olarak “…….insan hakları ve ana hürriyetlerin korunması ve daha ileri düzeylerde gerçekleşmesi konusunda sözleşmeler…..” yapılacağından ve (icabında) ortak eylem yoluyla bunların izleneceğinden söz edilmektedir. Statünün 3’üncü maddesinde de konseye üye her ülkenin, hukukun üstünlüğü ilkesiyle insan hakları ve temel özgürlüklerinden kendi vatandaşlarını yararlandırma ilkesini peşinen kabul etmiş sayılacağı belirtilmekte ve 8 inci maddesinde bunlara riayetsizlik halinde üye ülkenin temsil hakkının askıya alınabileceği hatta Konsey Bakanlar Komitesince üyeliği sona erdirileceği ifade edilmektedir335.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kısa sürede hazırlanmasında ve içeriğinde “İnsan Hakları Evrensel Bildirisi”nin etkisi büyüktür. Sözleşmenin “Başlangıç”ında “Bildiri’de açıklanan hakların her yerde etkin biçimde tanınmasını

ve uygulanmasını sağlamanın amaçlandığı, bazı hakların topluca güvenceye bağlanmasını sağlama yolunda ilk adımları atmanın karalaştırıldığı”

belirtilmiştir336.

Daha çok kişinin negatif haklarına yer veren bu sözleşmeyi, sosyal ve ekonomik hakları içeren 1961 tarihli “Avrupa Sosyal Şartı” izledi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kuruluşunu öngörerek, sözleşmeye uygunluk denetimine olanak tanıdı. Böylece devletten devlete ve bireyden devlete karşı başvuru yolları açıldı.

Denetim sistemi, 11 Mayıs 1994’te kabul edilen ve 01.11. 1998’de yürürlüğe giren 11 Nolu Protokol ile yeniden yapılandırıldı. Tek ve sürekli bir mahkeme sistemi getiren bu protokol; 2, 3, 5, 8, 9 ve 10 sayılı protokollerin yerini aldı.

      

335 Ali Pırıltılı, a.g.m., s. 32.

336 A. Şeref Gözübüyük, A. Feyyaz Gölcüklü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması,

AİHM İnceleme ve Yargılama Yöntemi, 11. Ek Protokole Göre Hazırlanıp Genişletilmiş 6. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara, 2005. s. 6 – 7.

Tarihsel süreçte hukuksal alanda bu şekilde gelişen insan haklarının pratikte gelişimi ise dört aşamada gerçekleşmiştir337:

İlk aşama; İngiliz, Amerikan ve Fransız devrimlerinde gözlenen bireysel nitelikli klasik halk ve özgürlüklerin ortaya çıkışıdır. Bu dönemde kapitalizm ve burjuva görüşlerine uygun düşen ve korunması gerektiği düşünülen ilkeler, yasal eşitlik, kişi güvenliği, düşünce ve inanç özgürlüğü, siyasal ve mülkiyet hakları idi.(birinci kuşak haklar)Bu haklar karşısında devletten beklenen, karışmama, bekçilik göreviyle yetinmekti.

İkinci aşama; XIX. Yüzyılın ikinci yarısında sosyalist akımların da etkisiyle gelişen ekonomik, sosyal ve kültürel nitelikli hakların ortaya çıkışıdır.(ikinci kuşak haklar)Bu aşamada, insanın özgür sayılması yeterli görülmüyordu; insan pratikte de gerçekten özgür olmalıydı. İnsanın ekonomik ve sosyal yaşamını iyileştirmesi, ona insanca bir yaşam sağlanması için, bu kez devletin bir şeyler yapması, ekonomik ve sosyal yaşama müdahale etmesi isteniyordu. Böylece insan hakları kataloğunun sosyal haklarla genişlemesi, XX. Yüzyıl Anayasal belgelerinde sosyal hakların yer almasına ve anayasalarda sosyal devlet olgusunun ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Üçüncü aşama haklar; XX. Yüzyılın ikinci yarısında dayanışma haklarının anayasalarda yer almaya başlamasıdır.(üçüncü kuşak haklar)338. Bu haklar insanın, yaşadığı çevreyle barışık; doğal, sosyal, ekonomik ve kültürel bütünlük içinde olması ve bu denge içinde varlığını devam ettirmesi gereğine inanan görüşe dayanmaktadır.

Böylece, ulusların, sosyal, kültürel, ekonomik kaynaklarını korumaya ve geleceklerini belirlemeye ilişkin barış hakkı, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkı, tarihsel kalıntıları ait oldukları yerlerde görebilme hakkı, doğal kaynaklardan ekonomik biçimde yararlanma hakkı bu bölüme girmektedir. İnsan hakları kataloğu üçüncü kuşak haklarla genişlemiştir.

Bir dördüncü aşama ise, hükümetlerin sınırsız ve hesapsız iç ve dış borçlanmalarla, para basımı ve yüksek düzeyde enflasyonist uygulamalarla kişilerin

      

337 Yılmaz Aliefendioğlu, a.g.m., s. 8 – 9.

338 Ayrıntılı Bilgi İçin Bkz: İbrahim Kabaoğlu, Özgürlükler Hukuku, 4. Baskı, Alfa Yayınları,

ve yeni doğacak çocukların geleceklerini ipotek altına alınmasının insan haklarına aykırı düştüğü yönündeki görüşlerdir. Bu görüşe göre, insanın geleceğini kendi kararıyla belirleme hakkının mali anayasalarla korunması gerekir.

İnsan haklarının korunmasına ilişkin yapılan uluslararası ve bölgesel sözleşmeler ve kurulan örgütler hakkında kısaca bilgi vermeye çalıştık. Bu aşamadan sonra konumuzun özelliği gereği sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile ilgili konulara değineceğiz.

3.2. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ VE EK PROTOKOLLERLE