• Sonuç bulunamadı

B. OLUMLU YILDIRIM BAYEZİD ALGISI

B.9. YILDIRIM BAYEZİD’İN ADALETİ

Yerli ve yabancı kaynakların üzerinde durdukları ve mutabık kaldıkları meselelerden birisi de Yıldırım Bayezid’in son derece âdil bir padişah olduğudur. Ayrıca kaynaklarımıza göre Yıldırım Bayezid’in kanun ve yasaklara da son derece riayetkâr ve uygulanması konusunda da sert olduğu da bir gerçektir. Bu algı

154

Enverî, Düstûrnâme, s.32.

155

Hoca Sâdeddin, a.g.e., s.220-221; Solakzâde, Solak-zâde Tarihi, s.85.

156

73 kaynaklarda çeşitli örneklerle desteklenmektedir. Hatta Ahmedî’de Yıldırım Bayezid’in adaleti, tarihte adaletleri ile ün salmış çeşitli şahsiyetlerin adaletleriyle bir tutularak yüksek bir algı oluşturma çabası görülmektedir.

Ahmedî ve İbn Kemal benzer şekilde Yıldırım Bayezid’in adaletini İslâm tarihinde adaleti ile meşhur bir halife olan Hz. Ömer’in adaleti ile kıyaslamaktadırlar.157

Behiştî de:

“…Şeh-i âlem ü âdil ü dâdger

Sitemden zamânunda yokdur eser…”158

satırlarıyla Yıldırım Bayezid’in adaletli oluşuna vurgu yapar.

Âşıkpaşazâde, Hadîdî, İbn Kemal ve Neşrî, Yıldırım Bayezid tarafından Bizans’ın elinde bulunan Alaşehir’in fethinden önce Konya kuşatmasındaki yasak benzeri bir yasak ilan edildiğini naklederler.159

Anonimler de (Karaman Seferi münasebetiyle) Yıldırım Han’ın yasaklı bir padişah oluşundan bahsederler.160

Osmanlı kaynaklarından bazılarına göre Yıldırım Bayezid’in bu adalet ve doğruluğu161

onun savaşsız toprak kazanmasına dahi neden olmuştur. Bu noktada adaletle savaşsız fetihler yapmak fikri yüksek Bayezid ve Osmanlı padişahı algısı oluşturmada önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.

Örneğin Âşıkpaşazâde ve Neşrî’ye göre Anadolu beyliklerinin toprakları adaletle fethedilmiştir. Evvelki beylerin halka zulmettiklerini ifade eden kaynaklar bu fetihler esnasında halka zulm edilmediği üzerinde dururlar ve adaletli davranıldığı için bazı beylerin dahi bu nedenle Yıldırım Bayezid’e itaat ettiklerini idda ederler.162

157

Ahmedî, DTMAO, s.156; İbn Kemal, TAO, 4. Defter, s.321.

158

Behiştî, “Behiştî Tarihi”, s.5.

159

Âşıkpaşazâde, TAO, s.135; Hadîdî, TAO, s.109; İbn Kemal, TAO, 4. Defter, s.63; Neşrî, Cihânnümâ, s.141-142.

160

ATAO, s.37.

161

Konstantin Kosteneçki’de “Yıldırım Bayezid’in doğrulukta üstüne olmadığını ve bu doğruluğun, Maximianus ‘un yok etmek için Büyük Constantinus’a gösterdiği yapmacık doğruluk gibi sahte olmadığını” yazmaktadır. Kosteneçki, Stefan Lazareviç, s.53.

162

74 Kaynaklarımızın genel anlatımına göre Yıldırım Bayezid, Karaman Seferi’nde yasak ilan etmiş ve harman vakti olmasına rağmen hiç kimsenin bir buğday tanesine haksız el uzatılmasına izin vermemiş, el uzatmaya kalkışanların ise sert şekilde cezalandırılacağını ilan etmiştir. Bu sırada ise harman vaktidir ve halk korkudan çıkıp malını hasat edememektedir. Bunun üzerine asker halkı ürünlerini hasat edip kendilerine satmaya çağırmıştır. Halktan bazıları çıkıp denileni yaparak ürününü satıp sağ salim geri dönünce halk Yıldırım Bayezid’in adaletini görmüş ve buna güvenerek şehrin kapılarını kendisine açmıştır. Osmanlı kaynakları küçük farklarla olayı bu şekilde anlatırlar.163

Hoca Sâdeddin, Konya’nın alınmasından sonra Yıldırım Bayezid’in adaletinin bu illerde yayılmaya başladığını yazmaktadır.164 Onun bu ifadesini teyit edecek şekilde Kemal, Anadolu beylikleri üzerine yapılan sefer üzerine:

“Ol illere yayıldı adl-i şâhi

Kimesne kılmazdı gamdan âhı”165 diye yazmaktadır.

Anonim Tevârih-i Âl-i Osman’lar ise olayı askerin halktan arpa satmalarını istemeleri üzerine Konya halkının arpalarını satmak için padişahtan izin istedikleri ve iznin verilmesi üzerine hisardan çıkıp arpalarını sattıktan sonra şehri bu adalet sebebiyle teslim ettikleri şeklen biraz daha farklı anlattıktan sonra bu adaleti görüp şehirlerini kendi istekleri ile padişaha teslim ettiklerini belirttikten sonra Hadîdî’nin zikrettiği Kayseri ve Aksaray şehirlerine Niğde’yi de eklerler.166

Behiştî, reayanın Yıldırım Bayezid’in adaletini gördükten sonra kendilerini yöneten zulüm ve adaletsizlikleri ile karşılaştırdıklarını ve Osmanlı’dan yana karar kıldıklarını bunu gören Akşehir, Niğde ve Aksaray’ın halkınında şehirlerini kendi istekleri ile Yıldırım Bayezid’e teslim ettiklerini yazar. Müneccimbaşı Ahmed Dede’de Yıldırım Bayezid’in adaletiyle Konya, Larende, Aksaray ve diğer Karaman

163

Âşıkpaşazâde, a.g.e., s.140; Oruç b. Âdil, TAO, s.48; Neşrî, a.g.e., s.143; Behiştî, “Behiştî Tarihi”, s.14; Hadîdî, TAO, s.119-120; İbn Kemal, TAO, 4. Defter, s.95-97; Hoca Sâdeddin, Tacü’t - Tevarih I, s.198-199; Solakzâde, Solak-zâde Tarihi, s.73-74.

164

Hoca Sâdeddin, a.g.e., s.199.

165

Kemal, Selâtîn-nâme, s.72.

166

75 şehirlerini, halka eman veretek teslim alındığını yazar. Hadîdî de Konya’nın alınmasını manzum şekilde yukarıdakine benzer şekilde anlattıktan sonra Konya’da sergilenen adaletin diğer yerlerde duyulduğunu ve takdir edildiğini, bunun üzerine Kayseri ve Aksaray şehirlerinin de kapılarını Yıldırım Bayezid’in adaletine güvenerek kendi istekleri ile açtıklarını yazmaktadır.167

Aşıkpaşazade eserinde, Sultan Bayezid’in ele geçirdiği bu yerleri nasıl fethettiği sorusunu sorar ve cevabını verir. Aşıkpaşazade’nin verdiği cevaba göre bu illerin tamamı adalet ile fethedilmiştir. Zira önceki beyler kendi halklarına zulmetmektedirler. Yıldırım Bayezid halk tarafından nereye gitse kurtarıcı gibi karşılanmıştır. Bazı beyler dahi gönüllü olarak sultana bağlanmışlardır.168

Bu noktada görüleceği üzere bu adalet ile fetihler yapma hadisesini aktaran kaynakların Yıldırım Bayezid’i ve Osmanlı hanedanını Anadolu beyleri karşısında yüceltme ve âdil sultan Bayezid algısı oluşturmaya çalıştıkları açıktır. Bu durumu sezen Wittek beylikler halkının Bayezid’e gönüllü döndükleri ifadesini olağan bir hanedan medhiyesi olarak kabul eder.169 Ancak Osmanlı’ya gönüllü döndüğü iddia edilen Anadolu beylikleri halkı ilk fırsatta Ankara Savaşında Timur tarafına geçtiler. Görüldüğü üzere Yıldırım Bayezid’in adaleti ile topladığı iddia edilen takdir ve teveccüh Anadolu beyliklerinden toplanan askerlerin Ankara Savaşı’nda Osmanlı tarafında Timur’a karşı savaşmasına yeterli olmamıştır.

Bundan başka Hadîdî Yıldırım Bayezid’e eserinde “şah-ı adil”170

diye hitap etmektedir. Hadîdî, Sivas’ın alınmasını da Yıldırım Bayezid’in adaletine bağlar ve Sivas halkının Yıldırım Bayezid’i Kadı Burhâneddin’in ölümünden sonra şehri teslim almaya davet ettiğini yazar.171 Âşıkpaşazâde ve Neşrî de bu fethin halkın ve âyanların daveti üzerine olduğunu kaydederler, fakat bu davetin sebebinin Yıldırım Bayezid’in adaleti olduğundan bahsetmezler.172

167

Behiştî, “Behiştî Tarihi”, s.14; Müneccimbaşı, Camiü’d-Düvel, s.129-130; Hadîdî, TAO, s.119- 120.

168

Âşıkpaşazâde, TAO, s.135-136.

169

Wittek, Menteşe Beyliği, s.86.

170

Hadîdî, TAO, s.114.

171

A.g.e., s.123.

172

76 Kemal, Yıldırım Bayezid’in Erzincan seferinden sonra Kara Yusuf’u şehre Bey yaptığını ancak halkın tekrar Taharten’i istemeleri üzerine tekrar Taharten’i beyliğe getirdiğini belirtir. Ona göre bir süre sonra halk zulümde Timur’un yolundan giden Taharten’in zulmünden bıkarak onu Yıldırım Bayezid’e şikâyet ettiklerini ve bu şikâyetleri araştırmak üzere padişahın bir müfettiş görevlendirdiğini, teftiş neticesinde Taharten’in suçlu bulunduğunu, bunun üzerine cezadan korkan Taharten’in kaçtığını yazar.173

Şükrullah, “Bayezid Hünkâr, beğlik tahtına oturunca atalarından ve dedelerinden daha iyi olarak adaleti ileri götürdü… Halka adalet gösterdi...” demekle onun kendinden önceki padişahlardan daha adaletli olduğunu ifade ederek müsbet Yıldırım Bayezid algısı’nı işaret eder.174

Ancak Ankara Savaşı’ndan önce Anadolu beylerinin tek tek gelip Timur’a Yıldırım Bayezid’i şikâyet etmeleri175

ve Anadolu halkının Ankara Savaşı’nda kendi beylerinin tarafına geçmeleri bu adaletle fetih noktasında soru işareti oluşturmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki kaynaklarımız Yıldırım Bayezid’in adaletini bu fetihler vasıtasıyla yüceltmeye çalışmaktadırlar.

İbn Kemal, bütün şehirlerin Yıldırım Bayezid’in adaleti ile dolduğunu söyler.176

Rûhî Çelebi de eserinde birçok yerde Yıldırım Bayezid’in adalet işleri ile yakından meşgul olduğuna işaret eder.177

Ahmedî konumuz ile ilgili şu satırlara yer vermektedir: “…Memlekette kıldı gayet adl ü dâd

Halk ol adli çü andan buldular Ulu, kici işe meşgul oldılar… Kim anun adliyle ma’mûr olmadı Kalmadı kişverde ne sahrâ, ne dağ…”178

173

Kemal, Selâtîn-nâme, s.75-78.

174

Şükrullah, Behçetü’t Tevârîh, s.214.

175

Solakzâde, Solak-zâde Tarihi, s.94; Âşıkpaşazâde, TAO, s.142; Neşrî, Cihânnümâ, s.155-156.

176

İbn Kemal, TAO, 4. Defter, s.323.

177

77 Karamanlı Nişancı Mehmed Paşa da eserinde:

“Sultan Bayezid adil, yiğit, bilginlerle yoksulları seven zenginlere şefkat, zahidlerle iyilere saygı gösteren bir adamdı”179 demektedir.

Osmanlı kanunlarına göre kişiler, hapis, idam gibi cezalara çarptırılırken, padişahların kanunlarına muhalefet eden yöneticiler, boylar aileleri ile birlikte sürgün edilebilirlerdi. Neşrî, Anonim Tevârih-i Âl-i Osman’lar ve Hadîdî’ye göre kanunlara uyulması konusunda son derece titiz olan Yıldırım Bayezid zamanında Saruhan-ili’nde konar-göçer evler vardı. Bunlar Menemen-ovası’nda mevcut bulunan Tuz yasağına uymadıkları için Filibe yöresine sürgün edilmişlerdir.180

Yıldırım Bayezid’in adaletli bir hükümdar olarak algılanması Arap kaynaklarında da açıkça görülmektedir.181

İbn Hâcer’in Makrizî’den naklettiğine göre Yıldırım Bayezid Memlük Sultanı el-Melik üz-Zahir’den işbilen bir tabib istemiştir. Sultan da kendisine tabib Şemsüddin b. al-Sagıyr’ı göndermiştir. Makrizî bu tabibin Osmanlı ülkesinde son derece iyi karşılanıp ülkesine dönüşünden sonra Yıldırım Bayezid hakkında anlattıklarını eserinde özetle şu şekilde nakleder:

“İbn Osman sabahleyin erkenden yüksek geniş bir yerde oturur, halk da kendisinden uzakta, onun görebileceği bir yerde dururlardı. Bir haksızlığa uğruyan kimse ona müracaat eder ve derhal işi halledilirdi. Memleketinde emniyet o derece idi ki, bir kimse yüklü deveyi her hangi bir yerde bırakır gider de kimse ona taarruz etmezdi. Hizmetinde bulunan her kese yalan söylememelerini, hiyanette bulunmamalarını şart koşmuştu; …Ebu Yezid hiç kimsenin raiyetinden birinin -ölü veya diri olsun- malına taarruz etmesine imkân bırakmazdı. Eğer bir

178

Ahmedî, DTMAO, s.155.

179

Nişancı, Osmanlı Sultanları Tarihi, s.347.

180

Neşrî, Cihânnümâ, s.154; Âşıkpaşazâde, TAO, s.141; küçük farkla Hadîdî, TAO, s.125.

181

İbn Arabşah’a göre de Yıldırım Bayezid, “adil padişahlardan olmasına rağmen, sabırsız ve cesur biriydi. Takva sahibi ve din konusunda oldukça katıydı. Konuşurken divanın yukarı kısmındaysa hareketliliği ve sabırsızlığı sebebiyle kendini divan kenarında buluverirdi.” İbn Arabşah, sırf adil olduğu için Yıldırım Bayezid’in gücünün ve şevketinin arttığını ifade etmektedir. İbn Arabşah, Acâibu’l Makdûr, s.291; k.g. Yıldırım Bayezid’in sabırlı ve irade sahibi olduğu hakkında Bkz.: Romen Kaynak ve Eserlerinde Türk Tarihi, s.12.

78 kimse varis bırakmadan ölürse, malı kadının yanına emanet bırakılırdı. Kendisiyle beraber gazaya giden (askerler) ellerine geçirdikleri hiç bir şeye taarruz etmezdi.”182

Yine İbn Hâcer, enteresan bir şekilde el-Melik ez-Zâhir’in ölümünden sonra Yıldırım Bayezid’in kendi toprakları olan Memlük arazisine saldırması ve Malatya’yı onların elinde alması ile ilgili olarak onun Malatya'yı muhasara edip, âmânla aldığını ve buranın ahalisine iyilikle muamele ettiğini, onları yağma ve bunun gibi diğer şeylere maruz bırakmadığını yazmaktadır. Bu noktada İbn Hâcer’in böyle bir işgal olayı sonucunda yaptığı bu tespitin özel bir yeri olduğunu düşünüyoruz. İbn Hâcer başka bir yerde de Yıldırım Bayezid’in adaletle (muameleyi) tercih ettiğini de yazmaktadır.183

İbn Arabşah’ın naklettiği Yıldırım Bayezid’in adaleti hakkındaki bir hadise mühimdir: “Rivayet o ki, Osmanoğlu düzenlediği seferlerden herhangi birinde, mevkebinden biri aşırı şekilde susamış. Bir köye uğrayıp kadınlardan birinden su istemiş. O kadın galiba Besus'dan dahi uğursuzmuş ki, onun uğursuzluğu ve melameti hakkında insanlar atasözleri bile uydurmuşlar. O kadın ‘Bende içecek bir şey yok; yolundan kalma ve kendi avare kılma’ demiş. Adam susuzluktan ölme noktasına gelmişmiş. Kadının çingilinde biraz süt görünce onu içmiş. Kadın ‘Bu, çocuklarımın rızkıydı' diyerek onu Osmanoğlu'na (Bayezid'e) şikâyet etmiş. Osmanoğlu o kişiyi çağırıp olayın tafsilatını sormuş. Adam, Bayezid'in gazabından korkarak olayı inkâr etmiş. Bunun üzerine Bayezid "Ben şimdi onun karnını yarıp doğru mu yoksa yalan mı söylediğini ortaya çıkarırım. Eğer onun dediği doğru çıkarsa, o zaman seni onun durumuna düşürürüm'' demiş. Bu defa kadın "Allah için, o sütü içti ve ben onunla ilgili olarak asla yalan söylemedim. Ama ben onu affettim ve borcunu unuttum" demiş. Osmanoğlu ise ‘Ama benim de adaleti yerine getirip, olayı sonuna kadar götürüp tahkik etmem gerekir’ cevabını vermiş. Sonra kılıç getirtmiş ve suçlanan kişinin karnına kılıcı dayayıp dediğini yapmış. Adamın karnı yarılmış ve yaralanmış. Gerçi karnından süt akmış ama adam kana belenmiş. Osmanoğlu onu bağlatıp ibret-i âlem için sokaklarda dolaştırmış ve ‘Adil padişah Osmanoğlu devletinde hakkı olmayan bir şeyi yiyenin akıbeti budur’ diye tellal çıkartmış.”184

182

İnalcık, “İbn Hâcer I”, s.192.

183

İnalcık, “İbn Hâcer III”, s.517.

184

79 Osmanlı kaynaklarının Yıldırım Bayezid’in adaletli oluşu ile ilgili ileri sürdükleri delillerden birisi olan Anadolu beylikleri topraklarından bir kısmının padişahın adaleti sayesinde fethedildiği ve bu sebeple bazı beylerinde kendi istekleri ile Yıldırım Bayezid’e bağlandıkları iddiası zayıf bir iddia olarak görülmektedir. Anadolu beyliklerinden toplanan askerlerin ilk fırsatta Ankara Savaşı’nda Timur tarafına geçmesini sadece kendi beylerinin savaş meydanında yaptıkları çağrılara ve Anadolu halkının Osmanlı yönetimine yeterince ısınamamalarına bağlamakda yeterli açıklamalar değildir. Zira Karamannâme ve Bezm u Rezm gibi Anadolu beyliklerinin olumsuz Osmanlı algısına185

binaen yazılan eserler ve Osmanlı kronik yazarlarının Anadolu beylerinin Yıldırım Bayezid’i Timur’a şikâyetleri hakkında yazdıkları ortadadır.186

Kaynakların iddia ettikleri gibi Anadolu halkında Yıldırım Bayezid hakkında adalet sayesinde oluştuğu iddia edilen takdir ve teveccüh hisleri, aslında Anadolu beyleri ve Anadolu halkında uyanan acımasız şekilde Anadolu topraklarını gaspeden Yıldırım Bayezid algısını bastıracak kadar güçlü değildir. Osmanlı kaynakları bu olumsuz algıyı silmek amacıyla yapılan bu fetihleri sırf adalet vesilesiyle yapılmış gibi göstermeye gayret etmektedirler.

Bu noktada yaptığımız yorumlar Yıldırım Bayezid'in adaletsiz olduğu anlamına gelmemektedir. Yorumlarımız kaynakların Anadolu beylikleri topraklarının ele geçirilmesini sırf adaletle yapılan fetihler noktasında değerlendirmelerine itiraz anlamındadır.

Bazı kaynaklar bir dönem için Osmanlı ülkesinde adaletsizliklerin oluştuğunu, rüşvetin yayıldığını da açıkça ifade ederler. Örneğin Hoca Sâdeddin’e göre bir dönem “Hak ve adalet anka-yi kaf gibi kaybolmuştur.”187

Bu durumun Yıldırım Bayezid’in gençliği dönemi için doğru olduğu kaynaklarda net şekilde görülebilir. Adalet işlerinin aksadığı ve özellikle kadıların zulüm ve fesadlarının yayıldığı bu dönem araştırmamızda ayrı bir bölümde ayrıntısıyla ele alınmıştır. Ancak elbette bu adalet işlerinin aksamasında Yıldırım Bayezid’in de devlet işlerini ihmal etmesinin tesiri vardır. Kaynaklar âdeta kadıların haksız uygulamalarını ve Çandarlı Ali Paşa’yı

185

Şikârî, Karamannâme, s.214,227.

186

Neşrî, Cihânnümâ, s.155-156; Âşıkpaşazâde, TAO, s.142-143; ATAO, s.37-38.

187

80 öne sürerek Yıldırım Bayezid’in ihmal ve kusurlarını perdelemek ister görünmektedirler.

B.10. YILDIRIM BAYEZİD’İN İMAR FAALİYETLERİ