• Sonuç bulunamadı

h Yıldırım Bayezid’in Hazine Toplama Meselesi

C. OLUMSUZ YILDIRIM BAYEZİD ALGISI

C.2. h Yıldırım Bayezid’in Hazine Toplama Meselesi

Âşıkpaşazâde, İbn Kemal ve Neşrî’nin anlatımına göre Ankara Savaşı’nda oğulları ve askerlerinin kendisini terk ettiği sırada Bayezid Han’a Solak Karaca denilen bir kul, “Hay Bayazıd Han! Kanı ol güvendügin oğullarun, ol sancağun begleri, ya ol sarhoş vezirlerün? Ne gökçek yoldaşlık etdiler sana, Akçayı harc etmedün. Hâzineye koydun. Oğlancuklarum rızkıdur dedün” şeklinde eleştirmiş ve laf dokundurmuş, bu sözler Yıldırım Bayezid’in çok ağırına gitmiştir.361

Bu rivayet benzer şekilde Bizans kaynağı Kalkokondyles’te de yer alır; “Bu sırada Ine [Eyne Bey] araya girer ve şunları söyler: ‘İmparator, eğer düşmanla savaşmamız gerektiğini düşünüyorsanız bana kulak verin ve hazinelerinizi çalışıp çabalayan askerlere verin.’ Ancak o da Bayezid’i ikna edemez.”362

Behiştî ise benzer bir hadiseyi isim vermeden bir piyadenin savaş öncesinde Yıldırım Bayezid’e “hani hazinen hani oğulların neden sana yardım etmediler?” diye soru sorması şeklinde anlatır.363

Âşıkpaşazâde, “Anı Beyan Eder kim Bu Padişahlar kim Mal Cem etdiler, Âhır Noldılar” başlığı altında Yıldırım Bayezid’in mal ve akça toplayarak hazine kurduğunu, ancak bunun karşılığında memlekette kesatlık olduğunu, sonra da toplanan mal ve hazinenin Timur’un eline geçip kimsenin işine yaramadığını ifade etmektedir. Ardından ülkenin ayaklar altında kaldığını yazmakla da bu kötü sona güya bu işlerin sebep olduğunu ima etmektedir.364

Müellif Yıldırım Bayezid’in Ankara Savaşı’ndaki yenilgisini biraz da bu duruma bağlar görünmektedir.

Gelibolulu Mustafa Âlî’de geçen ilginç bir rivayete göre Bayezid Han gazilerin ulufelerini vermekten kaçınmaktadır. Bunun üzerine Timur ile savaştan

360

Şikârî, Karamannâme, s.225.

361

Âşıkpaşazâde, TAO, s.144; Neşrî, Cihânnümâ, s.161; İbn Kemal, TAO, 4. Defter, s.427-429.

362

Chalkokondylas I, 79-81’den naklen Zinkeisen, Osmanlı Tarihi, s.275; Çolak, “Bizans Tarihyazıcılığında…”, s.348.

363

Behiştî, “Behiştî Tarihi”, s.54.

364

132 önce bazıları Yıldırım Han’a bir tabak bal ve bir mektup getirmişlerdir. Bu mektupta ise zaruret zamanında verilecek malın gece karanlığında insanın önüne konan bal gibi bir kıymeti olmayacağı ifade edilmekte, askerin padişaha olan kırgınlığı dile getirilmektedir.365

Osmanlı kaynaklarının askerden para sakınılması hakkında Yıldırım Bayezid’e yaptıkları suçlamalar isnatsız görünmektedir. Osmanlı ordusunda devletten maaş (ulûfe) alarak görev yapan asker olarak görülebilecek unsur Yeniçerilerdir. Ancak Yeniçerilerin savaşın sonuna kadar padişaha sahip çıktıkları ve savaş meydanından ayrılmadıkları bilinmektedir. Bunun dışında Osmanlı ordusunun çoğunluğunu oluşturan sipahilere, Anadolu beyliklerinden toplanan askerlere, Tatarlara veya Sırp yardımcı kuvvetlerine istekli savaşmaları için para verilmesi diye bir durum söz konusu olamaz. Para ile savaşan unsur olarak görülebilecek ve Ankara Savaşı’ndan önce bir miktar tedarik edildiği bilinen Cerehor askerlerinin ise firar olaylarını önlemek için de her birinin bir kefile bağlanması366

ve savaşın gidişatını değiştirecek bir sayıya malik olmamaları nedeniyle yenilgiye sebep olmaları düşünülemez.

Uzunçarşılı’nın, Çandarlı Ali Paşa’ya karşı kronik yazarlarının saldırılarını “Osmanlıların aşiret teşkilatını devam ettirmesini isteyen ve hazine ve askeri teşkilat kurulmasına karşı çıkan bazı muhafazakâr bir zümrenin saldırıları olarak nitelemesi oldukça yerindedir.367Biz Yıldırım Bayezid hakkındaki bu iddiaları muhafazakâr zümrenin bu saldırılarının Yıldırım Bayezid cephesi olarak değerlendiriyor ve bu noktada kaynaklar tarafından suni bir algı oluşturulduğunu düşünüyoruz.

Netice itibarı ile Osmanlı kaynaklarında Yıldırım Bayezid, hazinesini askerinden sakınmak ve bir hazine toplamak, akça biriktirmekle suçlanır. Bu durum ise Ankara Savaşı’nda uğranılan yenilginin bir sebebi olarak okuyucuya takdim edilir. Tahminimizce burada oluşturulmak istenen algı mal, para ve mülke düşkün bir Yıldırım Bayezid algısıdır. Onun kötü sonu bazı kronik yazarlarına okuyucuya mühim bir mesaj verme fırsatı da vermiştir. Kaynaklar muhtemelen onun nezdinde

365

Gelibolulu Âli, Künhü’l-Ahbâr, s.156-157.

366

Abdülkadir Özcan, DİA, “Cerehor”, C.7, s.393.

367

133 Yıldırım Bayezid’in mal, para ve mülke düşkünlüğü algısını kurgulayarak bu durumu da Ankara Savaşı’nda uğranılan kötü akıbet ile birleştirerek topluma, dünya malına rağbet etmenin sonunun hayır olmayacağı gibi dinsel ve öğretici bir mesaj vermektedirler.

134

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

A. OSMANLI KRONİKLERİNDE GENEL OLARAK TİMUR

ALGISI

Osmanlı kaynaklarının genel Timur algısı muhtemelen Timur’un Müslüman ve Türk bir hükümdar olması nedeniyle diğer yabancı kaynaklarla karşılaştırıldığında daha mutedildir. Osmanlı kaynaklarındaki Timur algısı onun zâlim, tahripkâr, yağmacı ve acımasız olduğu ile genelde sınırlandırılırken Arap ve Bizans kaynaklarındaki algı bunlara ek olarak daha çok onun dinsiz, sapık, soysuz olduğu üzerine kuruludur. Bu kaynaklar birçok vesile ile Timur’a ağır hakaretler ederler. Bunun yanında Osmanlı kaynakları Timur’un olumlu hareketlerini ifade etmekten de çekinmezler, kimi kaynaklar onu kerem sahibi olarak nitelerken kimileri Yıldırım Bayezid’e esareti dönemindeki olumlu davranışlarını yazmaktan geri kalmazlar. Timur’un yazışmalarında her zaman Yıldırım Bayezid’e saygılı davranması, Osmanlı padişahının ise savaşa davetkâr taraf olduğunu ve sert karşılıklar verdiğini yazan Osmanlı kaynakları mevcuttur. Hatta içlerinde Gelibolulu Mustafa Âli ve Evliya Çelebi daha ileriye giderek Timur’u yaptığı zulümlerde dahi haklı çıkaracak izahlar yapar. Burada biz Gelibolulu Mustafa Âli ve Evliya Çelebi’nin Timurlu kaynaklarının etkisinde kalarak Muteber Timur Algısı çizmeye çalıştıklarını görmekteyiz. Bazı Osmanlı kaynakları ise Timur-Yıldırım Bayezid çatışmasının çıkmasında açıkça Yıldırım Bayezid’in hatalı hareketlerine yer vererek onu suçlarlar.

Evliya Çelebi aynı Nasreddin Hoca fıkralarında olduğu gibi uydurma şekilde Yıldırım Bayezid’in oğlu Çelebi Mehmed’in Timur ardınca giderek ona büyük kayıp verdirdiğini ve babası Yıldırım Han'ın intikamını aldığını iddia eder.1 Halbuki Timur vefat edene kadar, Edirne gibi bisbeten uzak bir şehirde olan ve Timur’un ele

1

Evliya Çelebi, Seyahatnâme, C.3, s.268; Bu olaya başka bir yerde de değinen Evliya Çelebi şu satırlara yer verir; “Timur giderken Yıldırım Han oğlu Çelebi Sultan Mehmed babasının intikamını almak için Timur'un ardına düşüp Taşak Ovası adlı mahalde Timur Gürkan'a yetişti, öyle kılıç vurdu ki hâlâ dillerde destandır. Ve bütün Tatar askerinin derilerini yüzüp gölgesinde kondukları için bu sahraya Taşak Ovası derler. Bir edepsizce ismi vardır”. Bkz.: Evliya Çelebi, a.g.e., C.10, s.54; Ayrıca Bkz.: Bayatlı Mahmudoğlu Hasan, Câm-ı Cem-Âyîn, s.394.

135 geçiremediği Emir Süleyman dışında diğer Anadolu beylikleri ve Çelebi Mehmed Timur adının yazılı olduğu sikkeler kestirerek ona bağlılıklarını ifade etmişlerdir.2

A.1. TİMUR’UN SOYU