• Sonuç bulunamadı

B. ARAŞTIRMA ve İNCELEME ESERLER x

A.6. YILDIRIM BAYEZİD HAN MI BEY Mİ?

Beğ (bey, beg) unvanının en eski Türk unvanlarından birisi olduğu ve küçük kabilelerin yahut muhtelif kabilelerden mürekkep daha büyük heyetlerin başında bulunan reislerin aldıkları bir unvan olduğu düşünülmektedir. Nitekim bu gerçeği ifade eden Fuad Köprülü bu unvânın “han” veya “kağan” unvânından aşağı olduğunu belirtmekte ve Timur gibi bir cihangirin bile Cengiz soyuna mahsus sayılan “han” unvânını kullanamayarak, sadece “amir” (emir) veya “beg” unvanını almakla iktifa ettiğini ifade etmektedir.55

“Bayezid Beğ” adı klasik Osmanlı tarihçilerinde görülmez. Klasik dönem kaynaklarında Murad ve Orhan Gaziler de “Beğ” değil, “Han” veya “Padişah” olarak yüceltilirler. Ancak dönemin muasır ve yakın dönem kaynaklarına bakıldığında yabancı kaynaklarla beraber bazı Osmanlı kaynaklarında dahi Yıldırım Bayezid’in “Beğ” olarak nitelendirildiği açıkça görülür.

Tarihî Takvimlerde I. Bayezid’den sık sık “beğ” olarak bahsedilir. Hatta aynı cümle içerisinde Karamanoğlu İbrahim’den de aynı şekilde bahsedilmesine bakılarak bu kaynakta her iki hükümdarın da aynı mertebede görüldüğü söylenebilir.56

Fetret Devri’nde Germiyanoğlu Yakub Bey ile Çelebi Mehmed arasında bir ittifakın kurulmuş olduğu, Mehmed’in Yakub’a gönderdiği Sevgendname’yi bulan Şinasi Tekin tarafından kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kanıtlanmıştır.57

Tarihsiz olan fakat içeriğinden Ankara Savaşından hemen sonra yazıldığı anlaşılan

54

Bostancı-zâde Yahya Efendi, Târih-i Sâf, İstanbul, 1287, s.30-31’den naklen Abdülkadir Özcan, "Fâtih'in Teşkilat Kanunnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli", İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, S.33, 1980/81, s.20; Fatih Sultan Mehmed, Kanunnâme-i Âl-i Osman, Haz. Abdülkadir Özcan, İstanbul, Kitabevi, 2003, s.XXVII.

55

Fuad Köprülü, “Bey”, İA, C.2, s.579-580.

56

İstanbul’un Fethinden Önce Yazılmış Tarihî Takvimler, 3. bs., Yay. Osman Turan, Ankara, TTK, 2007, s.17,19,35,83.

57

Dimitris J. Kastritsis, Bayezid’in Oğulları 1402-1413 Osmanlı İç Savaşında İmparatorluk İnşası ve Temsil, Çev. Ayda Arel, İstanbul, Kitap Yay., 2010, s.95; Bu Sevgendname için Bkz.: Şinasi Tekin, “Fatih Devrine Âit bir İnşâ Mecmuası”, Journal of Turkish Studies, S.20, 1996, s.267-311.

45 Sevgendname de geçen bir ifade de konumuz açısından önem arzetmektedir. Burada da Çelebi Mehmed kendisini şu şekilde tanıtmaktadır: “ben ki Bayazıd-beg oğlı Mehemmedven”.58

Dukas’ta da I.Bayezid “Sultan” olarak da anılmakla beraber Yıldırım’ın esir edilmesi bahsinde Timur askerleri ona “Bayezid Bey” şeklinde hitap ederler. Yine Makrîzî ve Esterâbadî’nin eserlerinde de I. Bayezid “Beğ” olarak karşımıza çıkar.59

Şükrullah’ta da Yıldırım Bayezid’in tahta çıkışı “Gaziler tahtına Bayazıd Beğ geçti” şeklinde tarif edilmektedir.60

Yıldırım Bayezid’in tahta çıkışı hakkında şu iki kaynak arasındaki algı farkından kaynaklanan ifadelerin karşılaştırılması meseleye açıklık getirecektir. Zira Düstûrnâme’de I. Murad’ın ölüm döşeğinde Şehzade Bayezid’in “beğ” kılınmasını istediği ifade edilmektedir. Aynı olayı Hoca Sâdeddin bize suikasta uğrayan Murad Han’ın Şehzadesi Yıldırım Bayezid’i “hanlamak” için istetmesi şeklinde aktarmaktadır.61

Nitekim Schildberger’in kaydettiği bir olay klasik dönem tarihçilerinin ortaya koyduğu yüceltilmiş Osmanlı padişahı algısını çok net bir yere oturtmaktadır. Buna göre yakalanıp Bayezid’in önüne getirilen Karamanoğlu, Yıldırım’ın kendisine yönelttiği “neden bana tabi olmayı kabul etmek istemedin?” sorusuna “Çünkü bende senin gibi bir bey’im” diye cevap vermektedir.62 Bu cevaptan anlaşılmaktadır ki Karamanoğlu Yıldırım Bayezid ile kendisini bir kefeye koymaktadır.

Evliya Çelebi’deki bir kayıtda konumuz açısından mühimdir. Bu kayıtta Evliya, “Ama Osmanoğullarına başlarda Gazi Osman Beğ, Orhan Beğ, Yıldırım Beğ, Murad Beğ derlerdi…”63

şeklinde bir bilgiye yer vermektedir.

58

Tekin, a.g.e., s.296-297.

59

Dukas, Bizans Tarihi, s.41; Esterebâdi, Bezm u Rezm, s.358; Makrîzî de Yıldırım Bayezid ve ondan önceki padişahlar, “…Bayezid Beg b. Murad Beg b. Osman…” şeklinde kayıtlıdır. Bkz.: Kanat, “Makrizi’nin Kitab Es-Sulük’unda…”, s.227.

60

Şükrullah, Behçetü’t Tevârîh, s.214.

61

Enverî, Düstûrnâme, s.29; Hoca Sâdeddin, Tacü’t - Tevarih I, s.188.

62

Schildberger, Türkler ve Tatarlar Arasında, s.41.

63

Evliya Çelebi, Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, Haz. Seyit Ali Kahraman, C.10, İstanbul, YKY, 2011, s.65.

46 Anadolu beylerinin ve bazı Osmanlı kaynaklarının bu algısı bizzat Yıldırım Bayezid’in ağzından da nakledilmektedir. Nitekim Neşrî bu hususta Yıldırım Bayezid’in ağzından;

“Berâberlik çekişürmiş bizümle Karamanî Hudâ fırsat virürise karam yere Karaman’ı”64

sözlerini bize iletmektedir. Buradan da anlaşılabileceği üzere Karamanoğulları Osmanlılarla kendilerini bir tutmaktadır ve bu duruma Yıldırım Bayezid tarafından son derece sert karşılık verilmekte ve Karamanoğulları hanedanı alenen aşağılanmakta ve onlara meydan okunmaktadır.

Bu noktada İsmail Hami Danişmend, Yıldırım Bayezid’den önceki Orhan ve Murad dönemlerinde bazı kitabe, sikke ve vakfiyelerde kullanılan “Sultan-ül-ğuzat” ünvânının Gaziler reisi gibi bir manaya geldiğini ve imparatorluk mefhumunu ifade eden sultanlıkla alakası bulunmadığını yazmaktadır. Ek olarak Danişmend, Yıldırım Bayezid’in bu tarihlerde Bey olarak nitelenmesinin zaferleri, fetihleri ve maiyetinde imparatorlar ve krallar bulundurması nedeniyle tuhaf olduğunu ve bu nedenle de Osmanlı kaynaklarına göre Berkuk’un onayıyla halifeden “Sultan” ünvânının istendiğini belirtmektedir.65

Bu örneklerden hareketle klasik dönem kaynaklarının Osmanlı hükümdarlarını kendi devrinin algısından daha yüce ve büyük gösterme çabalarına rağmen bazı yerli ve yabancı kaynakların Yıldırım Bayezid döneminde Osmanlı padişahlarını hâlâ diğer Anadolu beylerinden birisi olarak kabul ettikleri ve bu şekilde algıladıkları açıkça görülmektedir. Yıldırım Bayezid’in de kendisinin diğerleri gibi bir bey olduğunu bildiği ancak bununla yetinmek istemediği de “Sultan” ünvânını halifeden isteyip almasından bellidir.

64

Neşrî, Cihânnümâ, s.106, dipnot 1323.

65

Danişmend, Yıldırım Bayezid’in meskûkâtında Sultan ünvanının bulunmaması nedeniyle bu rivayetin dahi ihtiyatla karşılanabileceğini belirtmektedir. Danişmend, Kronoloji, C.1, s.104.

47