• Sonuç bulunamadı

A. GÖÇMENLİKTEN VATANDAŞLIĞA ÜÇ KUŞAK TÜRKLER(1960-2006)

3. Yerleşik Hayat: Üçüncü Kuşak Türkler

Başlangıçta geçici olarak düşünülen göç geri dönüş planlarının sürekli ertelenmesi sonucunda kalıcı yerleşmeye dönüşmüştür. 1970’li yıllardan itibaren aile birleştirme süreci, çocukların eğitimi, Türkiye’ ye dönenlerde kültürel ve sosyal yabancılaşma, Türkiye’de iş kurmak için yeterli tasarrufunun bulunamaması gibi olumsuz faktörlerin yanında; teknolojik gelişmenin artması ile kitle iletişim araçları sayesinde gurbetlik psikolojisinin azalması ve Türkiye’ ye ilişkin konulara katılım ve görüş bildirme olanağının artması; Türklerin kalabalık bir nüfus oluşturmaları nedeniyle kendilerine siyasal, ekonomik ve soysal bakımdan Türkiye ‘ den daha iyi bir yaşam alanı” yaratmaları yerleşikliğin temel nedenler olarak sayılabilir110. Bu yerleşiklik birinci kuşağın emekli olmasından sonra geriye dönmeyerek yerleşmesi ve ikinci ve üçüncü kuşakların ortaya çıkmasıyla daha belirgin hale gelmektedir.

1990’lı yıllarda Almanya’da doğan, büyüyen, Türkiye’yi görmeyen ama yabancı olarak değerlendirilen Üçüncü Kuşakla beraber Almanya’ da Alman kimliği ve Yabancılar Politikasına yönelik eleştirilere yol açması bunun bir göstergesi olarak sayılabilir. Çünkü 1991 sonrasında, Almanya’daki Türk toplumu ve Türkiye, çifte vatandaşlığı ve Alman vatandaşlığına geçişi teşvik etmek için gerekli değişiklikleri tartışmaya başlamış, entegrasyon tartışmaları hız kazanmıştır.

“1 Ocak 1991” Yabancılar Yasası: l Ocak 1991 Yabancılar Yasası ile

nihayet yabancıların vatandaşlığa geçmesinde kolaylıklar sağlandı. Bu yasa ile Türk toplumu siyasi ve sosyal alanda söz sahibi olmaya başladı.

Almanya’da yabancılar süresiz olarak oturma izni alabilmekte ama yine de hukuksal açıdan yabancı kalmaktadırlar. Vatandaşlığa geçiş belli koşullara bağlıdır. Alman vatandaşlığına geçiş başvurusunda bulunabilmek için asıl vatanlıktan vazgeçme zorunluluğu vardır. Bu durum bazı isteklileri caydırmakta ve kan bağı nedeniyle yabancılık statüsü bir kuşaktan diğerine geçme kuşaklar arasında sürüp gitmektedir. Almanya’da Türk ana-babadan doğan çocuk hukuken ve fiili olarak Türk kalmaktadır.

110 Faruk Şen,Çiğdem Akkaya ve Reyhan Güntürk, 2000 Yılının Eşiğinde Avrupa ve Türkler, İstanbul, 1999, s. 19.

Almanya’da l Ocak 1991’ de yürürlüğe giren Yabancılar Yasası 16 yaşındaki bir gencin vatandaşlığa geçebilmesi için sosyalleşme koşulunu getirerek vatandaşlığa geçebilmesine olanak sağlamıştır. Bunun için gencin Almanya’da doğmuş, orada okula gitmiş ve vatandaşlık talebinden önceki 5 yıl boyunca Almanya’da yaşamış olması gerekir. Yasa 16-23 yaş arasında bulunan, bu koşulları sağlayan gençlerin Türk vatandaşlığından feragat etmeleri koşulu ile Alman vatandaşlığına geçmelerine izin vermektedir. Sınır dışı edilmeyi önleyen en güvenceli hak oturma hakkını, ancak Federal Almanya’da oturma iznine sahip, kesintisiz olarak sekiz yıldan beri Almanya’da oturan, geçimini kendi kazancı ya da gelirinden sağlayan, en az altmış ay süre ile zorunlu emeklilik sigortasına primlerini ödemiş ve sabıkası bulunmayan kişilere tanımaktadır. Oysa 1991’de resmen çalışan 566.994 Türk işçisinin % 89,7’sinin sadece oturma izni bulunuyordu. Yasa emeklilik durumlarında da kısıtlayıcı hükümler taşımaktadır.111

Ailelerin birleşmesini de kısıtlayarak ikinci ve üçüncü kuşak yabancıların eşlerini getirtebilmeleri, sekiz yıldan beri aralıksız Almanya’da yaşamış ve yetişkin olmaları şartına bağlanmıştır. Yeni gelen eşe ise ancak beş yıl geçtikten sonra bağımsız bir oturma izni ya da çalışma hakkı verilmektedir. Bu durum özellikle Türk kadın göçmenlerini Çok mağdur etmektedir. Eşlerden birinin boşanması yada da ölümü durumunda, yalnız aile başkanına verilen oturma izni nedeni ile bu durumda bulunan kadınlar, Almanya’yı terk etme zorunda kalmaktadırlar. Yasa, Almanya’da doğmuş olup, ailelerinin kararı ile anayurda dönme zorunda bırakılmış olan kü- çüklere de bir dönüş hakkı da öngörmüştür. Almanya’da en az altı yıl okula devam etmiş olan 15-21 yaş arasındaki gençlere geçimlerini sağlanmış olmak şartıyla geriye dönüş olanağı sağlanmıştır.112

Yasayla vatandaşlığa gençlerin vatandaşlığa geçişi kolaylaştırılırken çifte vatandaşlığın reddi sürdürülmüştür. Görülüyor ki, yasayla sırf devlete herhangi bir külfet yüklemeyen ve uyum yeteneğine sahip olduğu düşünülen kimseleri gözetilmiş, yabancılarla yerliler arasındaki ayrım devam ettirilmiştir. Özellikle çifte vatandaşlık

111 Abadan-Unat, a.g.e., s. 64.

112 Bülent Çiçekli, The Legal Position of Turkish Immigrants in the European Union, Ankara, 1998, s. 114.

konusunda sürdürülen direnme, Almanya’yı diğer göçmen kabul eden ülkelerden önemli ölçüde ayırmaktadır.

Ocak 2000’de yürürlüğe giren simge niteliğindeki yeni bir maddeye göre, bu tarihten sonra Almanya’da dünyaya gelecek çocuklar, anne ve babadan birinin de Almanya’ya dönmüş olması ve on yıldan beri Almanya’da oturması halinde, sahip oldukları vatandaşlık statüsünden ayrı olarak 18 yaşına kadar Alman vatandaşlığına da sahip olacak nihai statülerini ise o tarihe yapacakları tercih belirleyecektir. Yani 18 yaşına kadar çifte vatandaş olacak ondan sonra iki vatandaşlıktan birini seçmek durumunda kalacaktır113.

Yabancı çocukların Almanya’da okula gitmeleri, Alman dilini bilmeleri ve asimilasyona doğru adım atmalarını kolaylaştırma olarak değerlendirilebilecek niyet “Alman toplumu içinde sosyalleşmiş” Türk gençlerinin vatandaşlığa geçişini kolaylaştırmak amacını taşımaktadır. İlk kuşak Türklerin Alman vatandaşı olması eskisine göre zorlaşmıştır.

Bu bir yandan gencin bağlılığını ve Alman ulusuyla kendini özdeşleştirme derecesini ölçmek anlamına gelebileceği gibi diğer yandan Türk vatandaşlarının doğdukları ülkeye karşı besledikleri bağlılığı koparma ve ülkelerinde yaşamlarını sürdürmeye kararlı kişileri bu yolla eritme çabası olduğu şeklinde de değerlendirilebilir.

Kalıcılığı Etkileyen Faktörler: Başlangıçta geçici olarak düşünülen göç geri

dönüş planlarının sürekli ertelenmesi sonucunda kalıcı yerleşmeye dönüşmüştür. 1970’ li yıllardan itibaren aile birleştirme süreci, çocukların eğitimi, Türkiye’ ye dönenlerde kültürel ve sosyal yabancılaşma, Türkiye’de iş kurmak için yeterli tasarrufunun bulunamaması gibi olumsuz faktörler bulunmaktadır.

Bunların yanı sıra teknolojik gelişmenin artması ile kitle iletişim araçları sayesinde gurbetlik psikolojisinin azalması ve Türkiye’ ye ilişkin konulara katılım ve görüş bildirme olanağının artması; Türklerin kalabalık bir nüfus oluşturmaları nedeniyle kendilerine siyasal, ekonomik ve soysal bakımdan Türkiye ‘den daha iyi

bir yaşam alanı” yaratmaları yerleşikliğin temel nedenler olarak sayılabilir114. Bu yerleşiklik birinci kuşağın emekli olmasından sonra geriye dönmeyerek yerleşmesi ve ikinci ve üçüncü kuşakların ortaya çıkmasıyla daha belirgin hale gelmektedir.

Yerleşiklik gerek 45 yıldır Almanya’da kalmalarında gerek ev ve işyeri almakta gerekse yabancılarla yapılan evliliklerde kendini göstermektedir. Türk işçilerin Almanya’ya yerleşmelerinin en önemli sonucu da, mümkünse, çifte vatandaşlık değilse vatandaşlık değiştirme olarak ortaya çıkmıştır.

İthal Evlilikler: Göç giderek aile göçüne dönüşmüştür. Almanya’daki Türkler genellikle Türkiye’den evlenmekte ve eşlerini Türkiye’den getirmektedirler. İthal gelin veya damat olarak tabir edilen bu evliliklerle kültür devamlılığı ve yenilenmesi sağlanmaktadır. I, II’inci kuşağa nazaran III’üncü kuşaklarda farklı din ve mezhebe bağlı kişilerle evlenmelerde bir artış bulunmakla birlikte oldukça düşük düzeydedir.

Özellikle 1985 sonrası Türklerin Almanya’ya göçü aile kurma yolu ile gerçekleşmektedir. Aile kurmaktan kasıt, Almanya’da yaşayan bir göçmen, göçmen çocuğu veya bir Alman ile Türkiye’deki bir kişi arasında yapılan evlilik sonucu Türkiye’deki kişinin Almanya’ya göçüp yerleşmesidir. Almanya’ya göç esas olarak 1985 sonrasında tamamlandı. Fakat aile kurma yoluyla artan bir göç süreci bulunmaktadır. Aile birleşmelerinin ve anavatandan evlilikleri kısıtlamak amacıyla anavatandaki eşin Almanya’ya getirilebilmesini önlemek amacıyla evlilik tarihinden itibaren 1 yıl bekleme süresi, göç edilen ülkede eşin veya çocuğun çalışma izni alabilmesi için 2-4 yıl arası bekleme süresi gibi birçok uygulama getirilmiştir. Yeni gelenlerin aile bütçesine katkı yapmaları da bu yolla engellenmeye çalışılmıştır. Ancak yine de çeşitli nedenlerle Almanya’ya göç engellenememektedir. Günümüzde Türkiye’den Avrupa’ya göç aile birleşmesinden ziyade, kurma115 yoluyla gerçekleşmektedir. Yabancılar vatandaşlığa geçtikten sonra yabancı olarak değerlendirilmemektedir.

114 Güntürk, a.g.e., s. 18.

115 Faruk Şen ve Sedef Koray, Türkiye’den Avrupa Topluluğuna Göç Hareketleri, Köln, 1999, s. 36.

Türk Kökenli Almanlar: Türkler arasında kalıcılık ve azınlık bilincinin

gelişmesiyle giderek artan bir şekilde ikinci ve üçüncü kuşaklar, eylem ve talepte bulunuyorlar. Almanya’ da Türkler hem en büyük, hem de dini ve kültürel yönden “en yabancı” grup116 olduğundan yabancı deyince akla Türk sözcüğü geliyor. Yabancı bir toplumu siyasi açıdan içine sindirmekte zorlanan ve “çok kültürlü” geleneği olmayan bir ülke yabancılardan kaynaklanan sorunlarla karşılaştığında pek çoğunu Türklere endeksleniyor. Bu durumda yabancı düşmanlığını yabancı düşmanlığı eylemleri Türklere yöneliyor117.

Almanya’ya gelen, Türk toplumunun ilk temsilcileri, erkek ağırlıklıydı ve eğitim düzeyi de yüksek değildi118. Son dönemdeki kadın ve çocukların artmasıyla sorunlarda baş göstermeye başladı. Bu gelişmeler ise Alman ve Türk hükümetleri ancak son zamanlarda fark etmeye başlandı. 1980’lerin sonlarında herkes tarafından tekrar farklı biçimlerde anlaşılan entegrasyon tartışmaları hız kazanmıştır. Öte yandan Almanya, ülkesindeki yabancı sayısını azaltma konusunda tüm yabancıları tedirgin edici yeni politikalar geliştirmeye başlamıştır119.

Bütün bu zorluklara rağmen, en büyük azınlık olmanın avantajları da var ve bunu gözden kaçırmamak gerekiyor. 1991’lerden itibaren artık Türkiye kökenli insanlar, politikada olsun, ekonomide olsun, bir bütün olarak toplumsal yaşam içinde Alman vatandaşlığına geçerek, sivil toplum örgütlenmelerinin sayısı ve çeşitliliği bakımından yavaş yavaş ağırlıklarını hissettirmeye başladılar.

Son dönemde yerel seçimlerde siyasal katılım talep ve tartışmaları doğrultusunda Türk Toplumu için “ortak yurttaş” sözcüğü kullanılmaya başlandı. Yurttaş sözcüğünü ile neredeyse eşdeğer bir nitelik taşımasına rağmen; siyası katılım hakkı bakımından ortaklaşa belirleme konusunda bir tanımlama yapmaz. Alman vatandaşlığına geçme eğilimindeki artış ve çitte vatandaşlık tartışmaları, ise “Türk kökenli Almanlar (Deutche Türkischer Herkunft) ve “vatandaşlığa geçen Türkler”

116 Almanya’ daki 7.365.833 yabancının % 28’ ini azınlık niteliğinde Türkler oluşturuyor. Ulusoy , a.g.e., s. 20.

117 Ergun Özcan, Türkische İmmigranten Organisationen in der Bundesrepublik, Berlin, 1989, s. 23.

118 Ulusoy, a.g.e., s. 30.

119 Nazım Göçerden DNA testi istendi. Ek bilgi için bkz. “ Almanya’nın Ayıbı”, Hürriyet, 10 Nisan 2004.

(eingebürgerte Türken) şeklinde yeni kavramları beraberinde getirmiştir. Bu kavram değişimi göçmen toplumunda nasıl bir bilinç dönüşümünün ortaya çıktığına dair ipuçları vermektedir. Tüm tanımlar göçmenin toplum tarafından ona verilen veya göçmenin talep ettiği değişik hukuksal ve toplumsal statüye işaret etmektedir. Günlük dilde Türkler için en yaygın kullanılan terim ise yabancı (Auslander)’dir.

Diğer taraftan, göçmen toplumunun Alman toplumu tarafından kabullenme süreçleri hızlanmakta ve çok kültürlü ortak yaşama geçiş daha da kolaylaşmaktadır. Günümüzde bu ortak yaşam alanları genelde çalışma ve eğitim hayatıyla kısıtlı kalmakla birlikte120 yüksek öğrenimdeki öğrenciler ve II. ve üçüncü kuşak Türkler uyuma büyük katkı sağlamaktadırlar. Almanca konuşan ve daha çok yerel kültürel öğeleri benimseyen bu kuşak giderek Türk kimliğinden uzaklaşma ve Alman kimliğine yakınlaşmaktalar. Her iki kültürü de benimseyen bir yapısı olduğundan Alman- Türk olarak adlandırılmaya başlamışlardır.

Bugün gelinen noktada Almanya’daki Türk toplumu, genel olarak hem Türkiye’ye olan siyasi ilgisini sürdürüyor, hem de yaşadığı ülkenin siyasetinde söz sahibi olmaya çalışıyor. Türk kökenli milletvekilleri ise ikinci kuşak akranlarından biraz daha ileri giderek siyasal mekanizmalarda yer almaya başlamışlardır.

B. KİMLİK TANIMLAMASI