Geleneksel el sanatları eğitiminin yapı taşı usta-çırak ilişkisinde yatmaktadır. Geleneksel sanatla uğraşan sanatçıların büyük bir çoğunluğunun çocuk yaşta el sanatları ustasının yanına yetiştirilmek üzere çırak olarak verildiği veya ailenin geçimi el sanatlarından sağlanıyor ise çoğunun da ailenin atölyesinde çalıştırılmaya başlandığı görülmektedir (Yılmaz, 2008). Tokat Yöresi Yazmacılık Sanatı ile uğraşan sanatçılarla bu tez çalışması sürecinde yapılan görüşmeler, geleneksel el sanatlarında usta-çırak ilişkisi ile eğitim sürecinin devam ettiğini ortaya koymuştur.
Usta-çırak ilişkisi ile el sanatları eğitimine başlayan çırak, başlangıçta atölyenin temizliği de dahil olmak üzere her tür atölye işinde kullanılır. Zaman içerisinde yapılan işin ustalıklarını kavramaya başlayan çırak, ustanın vereceği karar doğrultusunda kalfalığa yükseltilir. Kalfalık mertebesine ulaşan çırak, ustasından sadece mesleğin gerektirdiği el becerilerini değil, aynı zamanda meslek ahlâkını da öğrenmeye başlamış olur. Kalfalıktan ustalığa geçiş ise zorlu bir aşamadır. Usta olmaya aday kalfaların ustalarından icazet almaları gereklidir. (Yılmaz, 2008).
Usta-çırak ilişkisi ile sanat eğitiminin kökenine inildiğinde ortaçağ Anadolu’sunun kültürel ve toplumsal yapısına yön veren kurumlardan biri olan Ahilik kurumuna kadar gidilmektedir. Daha çok tasavvuf ve ahlâk felsefesine dayanan Ahilik geleneğinin siyasi bir otoriteye bağlanması, 1180 ile 1225 yılları yaşamış Abbasi Halifesi Nâsır Lidînillah döneminde olmuştur. İlerleyen zamanda Ahilik, üretime yönelik bir içerik kazanmış, Osmanlı İmparatorluğu’nda güçlenmiş, esnaf örgütlerinin iç işleyişlerinin düzenlendiği ve iktisadi yaşama etki eden teşkilatların başına geçmiştir. Padişah II. Mehmet zamanında merkezi devlet anlayışının uygulamaya geçmesiyle Ahilik, siyasi güç olmaktan çıkmış, loncaların üretim ilkelerini belirleyen geleneksel bir yapıya dönüşmüştür. Zamanla loncalar ve loncalığın yaşamı ile bütünleşen Ahilik anlayışı etkinliğini yitirmiştir (Turan, 2007). Geleneksel el sanatları eğitiminde geçmişte önemli bir yer kaplayan Ahilik sistemi, çıraklıktan ustalığa kadar geçen sürede sanatın öğretilmesinin yanında iyi meziyetlere sahip bir insan olmanın da öğretildiği bir kurum olarak tarihte yerini almıştır (Aslanderen, 2016).
Yazmacılık sanatının Türkiye’de Orta Anadolu’da, özellikle Tokat’da geliştiği görülmektedir. Tokat ili ve çevresinde yazmacılık ile uğraşan sanatçıların büyük bir çoğunluğunun, aileden gelen bu sanatı devam ettirmek üzere çocuk yaşlardan itibaren atölyelerde çırak olarak eğitime başladıkları, küçük bir kısmının güzel sanatlar dalında
eğitim aldıkları, daha çok usta-çırak ilişkisiyle yetiştirildikleri bilinmektedir (MEGEP, 2011). Türkiye’deki geleneksel el sanatları içerisinde yer alan yazmacılık ile uğraşan, geçimlerini yazmacılık ile sağlayan sanatçıların büyük bir çoğunluğu da usta-çırak ilişkisi ile yetiştiklerini ifade etmektedirler.
Yazma baskı sanatı ile uğraşan Hülya Erarslan, Halk Eğitim Merkezinde verilen 152 saatlik bir kursa giderek yazma baskısını öğrenmiş, 4 arkadaşı ile birlikte atölye açarak geçimlerini ürettikleri ürünleri satarak sağladıklarını belirtmektedir. Yazma baskılarında kullandıkları tahta kalıpları Hülya Eraslan yapmaktadır (Şekil 42) (Eraslan, 2016). Tokat ilinde uzun zamandır yazmacılık yapan Yasemin Ertaştan, el baskısını Kız Meslek Lisesinde bir öğretmenden öğrendiğini söylemektedir (Diyarbakır Mücadele Gazetesi, 2013).
Şekil 42. Kadın tahta baskı kalıp ustası (Eraslan, 2016).
Yazmacılık sanatının çok fazla gelir getirmemesi, yeni ustaların yetiştirilememesi gibi nedenlerden dolayı ağaç baskı sanatı yavaş yavaş eski geçerliliğini yitirmektedir. Yazmacılığın tahta baskı yerine serigrafi yöntemi ile üretilmeye başlanmış olması da, bu sanatın eski güzelliğini yitirmesine neden olmaktadır (Mesleki Eğitim ve Öğretim Sistemini Güçlendirme Projesi, 2011).
BÖLÜM 3
İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
Yapılan araştırmalara bakıldığında yazma baskı sanatına ilişkin birçok çalışmanın yapıldığı görülmektedir. Bunlardan seçilen örnekler aşağıda verilmiştir:
Ok (2015) tarafından yapılan “Tokat İlinde Geleneksel Yazmacılık” adlı Yüksek Lisans Tezi çalışmasında geleneksel Tokat yazmacılığının geçmişin ve bugüne kadar gösterdiği gelişimin araştırılması amaçlanmıştır. Araştırma kapsamında yazmacılık sanatı ile uğraşan 20 usta ile görüşmeler yapılmış, bu kişilerin ürettikleri ürünlere yönelik tür, boyut, kullanılan teknik, gereç ve renkler, desen, yöresel isim ve kompozisyon incelemesi yapılmıştır.
Yegin (2014) tarafından yapılan “Farklı Kumaş Kalitelerindeki Baskı Tekniklerinin Modaya Etkileri” adlı çalışmada yazmacılık ve Türk yazmacılığı başlıkları altında yazma baskı sanatına yönelik incelemeler yapılmıştır. Yegin çalışmasında M.Ö. 7000 yılında Hitit Sanatına ait bulgular arasında çok sayıda mühür damgalarına rastlandığını, bu mühürlerin erken dönemlerin resim baskı formları olduğunu belirtmektedir. Orta Asya’dan Anadolu’ya geçen Türklerle birlikte yazmacılık sanatı da Anadolu’ya geçmiş, Tokat ili yazmacılık sanatının merkezi olmuştur.
Hünerel ve Uysal (2012) tarafından Tokat Sempozyumu kapsamında sunulan “Ağaç Baskı Tekniği ile Yapılan Tokat Yöresi Yazmaları Kullanılarak Oluşturulan Kadın Giysi Tasarımları” adlı araştırmada Tokat yöresinin yazmacılık sanatı ürünlerinden esinlenerek oluşturulan kadın giysi örnekleri incelenmiştir. Yazmacılığın Tokat ilindeki durumunun ortaya konulduğu çalışmada, yazmaların modern giysilerde kullanılarak kullanım alanının genişletilmesi, çeşitliliğin artırılması, böylece daha uzun süre yaşatılabilmesinin önemi vurgulanmıştır.
Koç (2010) tarafından “Yazma Baskı Tekniklerinin Çağdaş Moda Tasarımına Yansımaları” adlı çalışmada yazmacılık sanatının kumaş üzerine fırça ve tahta kalıp kullanılarak uygulanan baskı tekniklerinin, giyim (moda) tasarımına yansımaları araştırılmıştır. Araştırmanın sonunda moda dünyasının yazmacılık sanatından etkilendiği, geleneksel kültürümüze önem veren modacılarımız, sanatçılarımızın bu sanattan ilham alarak, hazırlamış oldukları kreasyonların moda dünyasında ses getirdiği tespit edilmiştir. Tezel (2009) tarafından “Yazmacılık Sanatında Desenleme Teknikleri” adlı çalışmada yazmacılık sanatındaki desenleme teknikleri incelenmiştir ve Kastamonulu bir yazma baskı ustası tarafından kalıp tekniği ile gerçekleştirilen bir ağaç baskı uygulaması gözlemlenmiştir.
Ferahoğlu (2007) tarafından “İlköğretim Okulları 8.Sınıflarda Tokat Yazma Motiflerinin Özgün Baskı Çalışmalarında Uygulama Etkililiği Üzerine Bir Araştırma” adlı çalışmada ilköğretim 8. sınıflarında uygulanan özgün baskı çalışmalarında, öğrenci başarısı üzerine etkisini değerlendirmek için bu araştırmayı yapmıştır. Çalışmada deney ve kontrol grubu, öntest-sontest, öğrenci tutum ölçeği oluşturulmuş verilerin toplanması amacıyla kullanılmıştır. Görüşme formundan elde edilen veriler içerik analizine tabi tutulmuştur. Araştırma sonucunda; öğrencilerin bilgilenme düzeyinde artış olduğu tespit edilirken, derse karşı tutumlarında kayda değer bir farklılık olmadığı tespit edilmiştir.
Öz (2006) tarafından yapılan “Türk Yazmacılık Sanatı ve Son Dönem İstanbul Yazmaları” adlı çalışma kaybolmakta olan yazmacılık sanatının güncelleştirilmesi, gelecek kuşaklara kaynak oluşturması ve tür yazmacılık sanatı içerisinde İstanbul yazmacılığının değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışmada konu ile ilgili yayınlar taranmış, alan araştırması ve bilgi derleme aşamasında İstanbul’un bütün semtleri dolaşılarak yazma atölyeleri belirlenmiş. Konu ile ilgili kişilerle görüşülerek belgeleme yapılmıştır. Araştırma sonucunda; serigrafi yöntemiyle yapılan ürünlerin klasik yöntemlerle yapılan ürünlere oranla daha kısa zamanda yapılması ve ucuz olmasının tercih sebebi olduğu belirlenmiş. Bu sebeple klasik yöntemlerle çalışan kişilerin sanayi ile rekabet edemeyerek atölyelerini kapatmak zorunda kaldıkları tespit edilmiştir.
Karoğlu (1999) tarafından yapılan “Tokat Yöresi Ağaç Baskı Yazmalarının Grafiksel Gelişimi ve Düzeni” adlı çalışmada geleneksel halk sanatının devam ettirilmesine, yaşamasına katkıda bulunmak ve bu sanatın teknik, biçim, kompozisyon, düzen ve uygulama yönünden taşıdığı özellikleri, diğer sanat dallarıyla benzerliklerini, birbirlerine etkilerini incelemek amacıyla yapılmıştır. Tokat’a gidilerek bu yörede yapılmış ve
yapılmakta olan örneklere ulaşılmaya çalışılmış, halen çalışmaya devam edilen atölyeler ve basım haneler tespit edilmiş, bu günkü geleneğin devam eden değişik varyasyonları da incelenmiştir. Konuyla ilgili fotoğraf, slayt çekimleri gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda; Tokat yöresi ağaç baskı yazmalarının ortaya koyduğu plastik özellik dikkate alındığında bu türün daha önceki dönemlere ait süsleme disiplinleriyle bir paralellik gösterdiği, diğer geleneksel el sanatları ve çağdaş resim sanatının kimi örneklerinin motif ve kompozisyonlarıyla benzer nitelikler taşıdığı tespit edilmiştir.
Erkan(1990) tarafından yapılan “Tokat Yazma Baskı Sanatı” adlı çalışmada Tokat yazma baskı sanatı motiflerinin en belirgin özelliklerinin fotoğraflarını, orijinal kalıplar ile baskılarını, motif ve kompozisyon açısından aslına uygun olarak hazırlanan çizimleri toplu olarak sunmak ve tanıtmak amaçlanmıştır. Araştırma için gerekli bilgiler belge taraması ve tokat ilinde yazma baskı sanatının uygulandığı atölyelerde bizzat gözlem yapılarak, baskı ürünleri incelenerek ve bu sanatı uygulayan kişilerle bizzat görüşülerek elde edilmiştir. Araştırma sonucunda; Tokat yazma baskı sanatında motifler özgün bir biçime sahip olduğu, seçilen konuların daha çok bitkisel kaynaklı, özgün ve somut bir anlatım taşıdığı tespit edilmiştir.
Kaya (1974) “Türk Yazmacılık Sanatı” adlı kitabında Orta Anadolu (Tokat Bölgesi), Karadeniz Bölgesi (Kastamonu ve Bartın), Güney Doğu Anadolu Bölgesi (Gaziantep ve çevresi), Güney Anadolu ve Bölgesi ve Marmara Bölgesi (İstanbul yazmaları) yazmacılık sanatını genel olarak araştırmış elde ettiği verileri Uzakdoğu, Asya ve Avrupa’da yapılan yazmacılık sanatı örnekleri ile karşılaştırmıştır.
BÖLÜM 4
YÖNTEM
4.1. Araştırma Yöntemi
Bu bölümde araştırmanın yöntemi, çalışma evreni, örneklemi, araştırmada kullanılacak veri toplama aracı ile verilerin analizinde kullanılacak istatistiksel teknikler yer almaktadır. Bu araştırma Tokat yazma baskı sanatının tarihsel sürecini, kaynaklarını, geçmişten bu güne kadar göstermiş olduğu gelişme sürecini sergilemek aynı zamanda çalışılmamış olan yazma baskı sanatının öğretiminin özelliklerini tespit etmek ve incelemek amacıyla nitel bir araştırma yapılmıştır.
Nitel araştırma, çoklu öznel veri türleri ve kendi doğal ortamında belirli durumdaki bireylerin incelenmesine dayanan yorumsamacı araştırma yaklaşımıdır (Christensen Johnson, Turner, 2015). Nitel araştırma kavramının altında birçok alt kavramın bulunması ve değişik disiplinlerle yakından ilişkili olması nedeniyle genel kabul görmüş bir tanımlama bulunmamaktadır. Ancak nitel araştırmanın ortak özellikleri üzerinden hareketle “gözlem, görüşme ve doküman analizi gibi nitel veri toplama yöntemlerinin kullanıldığı, algıların ve olayların doğal ortamda, gerçekçi ve bütüncül bir biçimde ortaya konulmasına yönelik nitel bir sürecin izlendiği araştırma” tanımı yapılabilir (Yıldırım ve Şimşek, 2013). Nitel araştırma yaklaşımı, kuram oluşturmayı temel alan bir anlayışla sosyal olguları bağlı oldukları çevre içerisinde araştırmayı ve anlamayı ön planda tutan bir yaklaşımdır. Nitel araştırmada genellikle çevreyle ilgili, süreçle ilgili ve algılara ilişkin veriler toplanır (Yıldırım ve Şimşek, 2013):
Çevreyle ilgili veriler: Araştırmayla ilgili sosyal, kültürel, fiziksel, psikolojik ve demografik özellikleri içeren verilerdir. Süreç ve algı ile ilgili temel oluşturmayı ve diğer ortamlarla karşılaştırma olanağı sağlarlar.
Süreçle ilgili veriler: Araştırma grubunun süreçte olan bitenden nasıl etkilendiğine ilişkin verilerdir.
Algılara ilişkin veriler: Araştırma grubundaki bireylerin süreç hakkında düşündüklerine ilişkin verilerdir.
Bu bağlamda bu araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışmasına uygun olarak yürütülmüştür. Durum çalışmasında bir duruma ilişkin etkenler üzerinde yoğun bir biçimde çalışılmaktadır. Bu etkenlerin durumu nasıl etkiledikleri ve durumdan nasıl etkilendikleri belirlenip durum hakkında değerlendirme yapılmaktadır (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün, Karadeniz & Demirel, 2015; Glesne, 2012; Yıldırım & Şimşek, 2013). Araştırma verileri görüşme tekniği ile toplanmış ve görüşmelerde yarı yapılandırılmış form kullanılmıştır. Görüşme teknikleri, yapılandırılmış ve yarı-yapılandırılmış olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Yarı yapılandırılmış görüşmeler, katı ve sınırları çizilmiş bir görüşme yöntemi olmayıp, görüşme süreci içerisinde alt açılımlarla detaylandırılabilmektedir. Bu yöntemde sorular önceden belirlenir ve verilere bu sorularla ulaşılmaya çalışılır (Karasar, 1998). Bu teknikte, araştırmacı önceden sormayı planladığı soruları içeren görüşme formunu hazırlar; görüşmenin akışına bağlı olarak değişik yan ya da alt sorularla görüşmenin gidişatını etkileyebilir ve kişinin yanıtlarını açmasını ve ayrıntılandırmasını sağlayabilir (Glesne, 2012; Yıldırım ve Şimşek, 2011).
Bu çalışmada araştırma sorusuna yanıt alabilmek için yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. İnceleme ve görüşme yapılırken yüz yüze temas ve yerinde inceleme yöntemleri kullanılmıştır. Tokat ilinde el yazması alanında faaliyet gösteren ustalarla birebir görüşmeler yapılmış ve el yazması üretim aşamaları incelenmiştir.
4.2. Evren ve Örneklem
Evren, soruları cevaplamak için ihtiyaç duyulan verilerin (ölçümlerin) elde edildiği canlı ya da cansız varlıklardan oluşan büyük gruptur. Araştırmada toplanacak verilerin analizi ile elde edilecek sonuçların geçerli olacağı, yorumlanacağı grup olarak da tanımlanabilir (Büyüköztürk vd., 2015). Araştırma sonuçlarının genellenmek istendiği elemanlar bütünüdür. Çoklu elemanlardan oluşan bütünler için kullanılan “evren” terimi tekli elemanlar için “örnek olay”, küçük çokluklar için de “araştırma kümesi” gibi deyimlerle adlandırılmaktadır (Karasar, 2014).
Çoklu elemanlardan oluşan bütünler için kullanılan “evren” terimi, küçük çokluklar için “araştırma evreni” olarak tanımlanmaktadır. Ulaşılabilir evren çalışma evreni veya araştırma evreni olarak adlandırılır. Araştırmacının, ya doğrudan gözleyerek ya da ondan seçilmiş bir örnek küme üzerinde yapılan gözlemlerden yararlanarak, hakkında görüş bildirebileceği evrendir. Pratikte araştırmaların çalışma evreni üzerinde yapılması ve sonuçların da yalnızca bu sınırlı evrene genellenmesi kaçınılmazdır. Evrenin tanımlanması ve sınırlandırılması da gerçekte çalışma evrenini belirlemek için yapılmaktadır (Karasar, 2014).
Örneklem, özellikleri hakkında bilgi toplamak için çalışılan evrenden seçilen onun sınırlı bir parçasıdır. Evrenin özelliklerini belirlemek, tahmin etmek amacıyla onu temsil edecek uygun örnekleri seçmeye yönelik süreç ve bu süreçte gerçekleştirilen tüm işlemler örnekleme olarak tanımlanmaktadır (Büyüköztürk vd., 2015).
Seçkisiz ve olası olmayan bir örnekleme yaklaşımı olan amaçlı örnekleme yöntemine
yargısal örnekleme de denilmektedir. Bu tür örneklemede araştırmacı, kimlerin seçileceği
konusunda kendi yargısını kullanır ve araştırmanın amacına en uygun olanları örnekleme alır. Dolayısıyla bu yaklaşımda evrendeki her tabaka için bir kota konulmaz (Balcı, 2009). Bu araştırmanın evrenini Tokat ilinde yazma sanatı ile uğraşan ustalar oluşturmaktadır. Amaçlı örnekleme doğrultusunda belirlenen 9 usta ise örneklemi oluşturmaktadır. Bu 9 usta ile yarı yapılandırılmış görüşme formları ile görüşmeler yapılmıştır. Görüşme yapılan kişilerin kişisel bilgileri Tablo 3'te yer almaktadır.
Tablo 3.
Görüşme Yapılan Kişilerin Kişisel Bilgiler Özeti Sıra
No Ad Soyad Yaş Eğitim
Anne Eğitim Baba Eğitim Medeni Durum Çocuk
Sayısı Çocuk Eğitim
1 Ahmet Arpacıoğlu 44 Lise Okumamış İlkokul Evli 2 Okuyor
2 Atıf Arpacıoğlu 42 Ortaokul Ortaokul Ortaokul Evli 1 Lise
3 Hüseyin Er 40 İlkokul - - - - -
4 Kadir Özdemir 66 - - - Evli 4 Okumuyor
5 Ömer Yaşın 62 İlkokul Okumamış Okumamış Evli 4 Okumuyor
6 Sebati Arpacıoğlu 68 İlkokul Okumamış - - - -
7 Yasemin Ertaştan 46 Lise İlkokul İlkokul Evli 2 Okuyor
8 Yurdanur Uçar 42 Üniversite Okumamış İlkokul Bekar - -
Araştırma kapsamında görüşmeye onay veren 9 kişi ile görüşme yapılabilmiştir. Görüşme yapılan kişilerin yaş ortalaması 51,6 olarak bulunmuştur. Görüşme yapılan 9 kişiden bir kişi eğitim durumunu belirtmemiştir. Diğerlerinden 3’ü ilkokul, 1’i ortaokul, 3’ü lise ve 1’i üniversite mezunudur. Anne ve babaların eğitim durumları incelendiğinde en fazla ortaokul mezunu oldukları, bir kısmının hiç okula gitmediği görülmektedir. Medeni durumları ile ilgili örneklem grubuna bakıldığında genellikle kişilerin evli ve çocuklu oldukları görülmektedir. Sadece 1 kişi bekar olduğunu belirtmiş, 2 kişi ise medeni durumu ile ilgili bilgi vermemiştir.
Yaş ortalamasına bakıldığında, yazma baskı sanatı ile uğraşan kişilerin ortalama 51,6 yaşında oldukları görülmektedir. Bu sonuç, yazma baskı sanatına genç nüfusun çok fazla ilgi göstermediği şeklinde yorumlanabilir. Genç nüfusun bu sanata yönelik ilgilerinin artırılamaması ve yönlendirilememesi durumunda, kaybolan el sanatları arasına yazma baskı sanatının da kısa bir süre sonra katılacağı söylenebilir. Mezuniyet durumlarına bakıldığında sadece bir kişinin üniversite mezunu olduğu, diğerlerinin ilk ve orta öğretim düzeyinden yukarı eğitim almadıkları görülmektedir. Bu sonuç, yazma baskı sanatı ustalarının mesleki anlamda genel olarak bir eğitim almadıklarını, çoğunlukla usta-çırak ilişkisi kapsamında mesleği öğrendiklerini göstermektedir. Anne ve babaların eğitim durumlarının düşük olması, ustaların yaş durumu da göz önüne alındığında beklenen bir sonuç olarak yorumlanmıştır. Bölgesel açıdan ve anne/babaların okuma yaşlarındaki yıllar açısından bakıldığında, görüşme yapılan ustaların anne ve babalarının çok fazla okuyabilme şanslarının olmadığı bilinen bir gerçektir. Ancak ustaların çocukları açısından eğitim durumlarına bakıldığında, yaşanan çağa uygun olarak genellikle çocukların okula gönderildiği görülmektedir. Bir kısmının çocuğu, üniversitede yükseköğretim almaktadır. Bir kısmının ise çocuklarının da yazma baskı sanatı ile uğraştıkları, yapılan görüşmelerden anlaşılmaktadır. Medeni durumları incelendiğinde, Tokat ilinin bulunduğu coğrafi ortama uygun şekilde çoğunluğunun evli ve çocuklu olduğu görülmektedir. Anadolu’nun kültürel yapısı doğrultusunda bu sonuç, beklenen bir sonuç olarak yorumlanmıştır.
Elde edilen bilgiler doğrultusunda yazma baskı sanatı ile uğraşan kişilerin yaş ortalamasının yüksek olduğu, medeni açıdan genel olarak evli ve çocuklu oldukları, eğitim durumlarının orta düzeyde olduğu, mesleği usta-çırak ilişkisi doğrultusunda öğrendikleri ve geçinmek için bu sanatı meslek olarak icra ettikleri söylenebilir.
Ustaların, annelerinin ve babalarının eğitim durumları, var olan durumu ortaya koyabilmek adına önemli görülmektedir. Görüşme yapılan kişilerin, anne ve babalarının eğitim durumlarının oransal gösterimi Şekil 43’te verilmiştir.
Şekil 43. Görüşme yapılan kişilerin ve ailelerinin eğitim durumları