Yazma baskı ustası Hüseyin Er’in kişisel bilgileri şunlardır:
Tablo 6.
Hüseyin Er'e Ait Kişisel Bilgiler
Ad Soyad : Hüseyin Er
Yaş : 40
Eğitim Durumu : -
Annesinin Eğitim Durumu : -
Babasının Eğitim Durumu : -
Medeni Durumu : -
Çocuk Sayısı ve Eğitim Durumları : -
Yazma baskı ustası Hüseyin Er ile yapılan görüşmede sorulan sorular ve alınan yanıtlar şunlardır:
Soru: Tokat yazma baskı tarihsel süreci hakkında ne düşünüyorsunuz? Yanıt: Beş yüz yıllık olduğunu söylüyorlar.
Yanıt: Yok okumadık biz ilkokulu bitirdik geldik ustalarımızın yanında 3-5 sene çıraklık yaptık. Sonra kalfalığa geçtik. Kalfalık döneminden sonra kendi atölyelerimizi kurduk. O günden beri devam ediyoruz.
Soru: Geçmişten bugüne kadar yazmacılık sanatının gelişme süreci hakkında neler düşünüyorsunuz?
Yanıt: Eskiden yazmacılık sanatı yöresel yazma çalışırdı. Bugün ise yöresel yazma artık tekstile döndü, kıyafet, ev tasarımı. Mesela yorgan yüzü, yastık ucu, elbise, pareo, şal bandana bunlar hep eskiden yazma yapılırdı. Bunlar hep tekstile dönüştürdük. Ama ürünlerimizin bir güzelliği yapılan yüzlerin hepsi yıkanır. 40 derece konfeksiyona çıkarsa müşteriye giderse boyası akıyım ediyim riski yok.
Soru: Yazma baskı yaparken çırak ve öğrenci yetiştirme konusunda nasıl bir teknik kullanıyorsunuz? Hangi öğretim yöntemini kullanıyorsunuz?
Yanıt: Sakin geçen de bir tanesini çalıştırdım bunları böyle yap de bırakır gider. Kendi haline bırakırım çırağı sıkmam ah böyle yap ah böyle et demem. Devam olmuyorsa dahi güzel oluyor dersin devam derim.
Soru: Bu işi hiç bilmeyen birinin bu işi size getirip öğrenmek istiyorum diyen birisine ilk olarak ne öğretiyorsunuz?
Yanıt: Gerçek baskı çalıştırıyoruz. Orda o gelen elemanı sıkmıyoruz. Ah öyle yap ah böyle yapma demiyoruz el baskı olduğu için fark etmiyor. Şöyle böyle gitmiş. Önemi yok. Bana işi öğreneceğim diyen biri gelsin bir hafta içinde yazmacı ederim.
Soru: Yazma baskı öğretirken bu sanatı öğreten ustaya göre farklılıklar oluyor mu? Yanıt: Tabi ki farklılıklar olur.
Soru: Ne gibi mesela?
Yanıt: Çok kişi bu sanatın her dalını üretmez ama ben her dalını çalışanıma öğretiyorum ince noktalarını öyle yapma böyle yap mesela kalıbı yavaş yavaş seri hali ile.
Soru: Peki bunun farklılık gösterme sebebi nedir sizce?
Yanıt: Kendi hali ile doğal çalışırsa daha rahat çalışır. Kalıptan korkmaz titremez eli kaymaz kendine öz güven verir ya ben bu işi biliyorum der oysaki çok güzel bilmiyor. Ama onu kendi haline bırakırsan gittikçe baskıyı gördükçe hatalarını ertesi gün gördükçe
hatalarını bak bunu böyle yapmışsın diyeceksin ama o an kalıbı koyunca demeyeceksin vakti ile hatalarını söyleyeceksin.
Soru: Anladım peki az önce söylediniz ya her usta ince noktalarını göstermez dediniz. Peki size göre bu ustaları öğretim sürecinde bu farklılık göstermesinin sebebi nedir?
Yanıt: Kıskançlık
Soru: Geleneksel yazma baskı sanatının bu günkü durumu hakkında neler düşünüyorsunuz?
Yanıt: Her sene iyiye gidiyor yani. Mesela eskiden yurtdışına satış yoktu hep yurt içine satış vardı bugün dünya genelinde yazma satılıyor. Yani iyiye doğru gidiyor.
Soru: Yazma baskı sanatında eğitim nasıl olmasını isterdiniz mesela bir okul gibi eğitim merkezi gibi ders verilip sonra mı ustalara yönlendirilmeli?
Yanıt: Kursiyer gibi öğretilirse daha rahat olur. Hani araştırılarak çalıştırılırsa adam okumuş etmiş ama şey yok sevgi sanatı yok ama kursiyerden gelip çıraklıktan yetişirse o daha şey olur geliştirici kendini.
Soru: Peki sizin için usta çırak ilişkisi ile bir ustanın yetişmesi mi yoksa öncesinde bir kurs alıp sonrasında tezgâhın başına geçmesi mi daha iyidir?
Yanıt: Tabi kurs alıp geçerse daha rahat olur çünkü öbür tarafta işi öğrenmiş oluyor.
Soru: Yazma baskı sanatında eğitim nasıl almasını istersiniz dedim sizde kurs almasını dediniz bu eğitimde daha farklı yönde neler olabilir sizce?
Yanıt: Valla ne deyim ki.
Soru: Yani şöyle söyleyim siz dediniz ki kurs açılsın peki bu kursu ustalar mı açsın yoksa milli eğitimden mi birileri versin?
Yanıt: Usta verirse daha rahat olur.
Soru: Peki bu yazmacılar hanının içerisinde ustaların kendi içerisinde biz kendimiz çırak alacağız bunun içinde şu kadar sürelik bir kurs oluşturuyoruz diyerek mi eğitim vermeleri sizce daha tercih edersiniz. Yoksa milli eğitimin ya da herhangi bir eğitim kurumunun biz bununla ilgili eğitim veriyoruz ders veriyoruz demesini mi tıpkı meslek liseleri gibi?
Soru: Yazma baskı sanatı hakkında eğitim alan kişilere bu eğitimin neler kattığını yada katacağını düşünüyorsunuz?
Yanıt: Bizim iş sevgi işi çok severse çünkü ağaç kalıp basılıyor. Bide kalıplar elle tek tek ille bir yol gidecek diye bir şey yok o çalışan kişi o ürünü nerde kullanacağına bağlı mesele elbise mi yapacak şalvar mı yapacak etek mi yapacak biraz onun sanattan bilgisi olması lazım.
Soru: Peki kişiye neler katar bu sanat?
Yanıt: Kişiye neler katar. Her sene kendini geliştirir.
Hüseyin Er ile yapılan görüşme sonucunda elde edilen bulgular şunlardır:
Hüseyin Er ilkokulu bitirdikten sonra ustaların yanında çıraklığa başlayarak mesleği öğrenmiş, kalfalık sonrasında kendi atölyesini kurarak mesleğe devam etmiştir. Bu sonuç da el sanatları ile uğraşan birçok ustada olduğu gibi çoğunlukla usta-çırak ilişkisi ile mesleğin öğrenildiğini göstermektedir.
Yazmacılık sanatı ile üretilen birçok ürünün günümüzde tekstil ürünlerine dönüştüğü belirtilmektedir. Yorgan yüzü, yastık ucu, elbise, şal gibi birçok ürünün eskiden sadece yazma olduğu, tekstille üretilen ürünlerin yıkandığında boyalarının akabileceği ama el baskısı yazmalarda böyle bir riskin olmadığı, el baskısı yazma ürünlerinin daha kaliteli olduğu ifade edilmiştir.
Hüseyin Er, yazma sanatını öğrenmek isteyen kişiye bir hafta içinde bu sanatı öğretebileceğini belirtmektedir. Öğrencinin doğal çalışmasının sağlanmasının önemli olduğunu, hata yaparak öğrenmenin kişide öz güven oluşturduğunu ve daha iyi öğrendiğini, ustaların çıraklarına kıskançlık nedeni ile mesleğin bütün inceliklerini öğretmedikleri için öğreten ustaya göre çırakların gelişimlerinin farklı olduğunu ifade etmektedir.
Hüseyin Er, yazma baskı ürünlerinin yurt dışına satış olanaklarının artması dolayısıyla bu sanatın daha iyiye gittiğini düşünmektedir. Bu konu önemli bir konudur. Özellikle internet olanaklarının yaygınlaşması, doğal ve yörel ürünlerin dünya pazarlarında tercih edilir olmaya başlaması mutlaka değerlendirilmesi ve desteklenmesi gerekli bir konudur. Yöresel el sanatlarının yaşamlarını devam ettirebilmeleri, bu sanatla uğraşan kişilerin ekonomik anlamda gelir düzeylerinin artırılması ile doğru orantılıdır.
Uluslararası pazarlarda el sanatları ürünlerini satılabilir duruma getirmek, ekonomik açıdan ustalara önemli bir gelir sağlamak demektir.
Hüseyin Er de çırakların öncelikle bir kurs ortamında eğitim görmelerinin büyük fayda sağlayacağını düşünmektedir. Kurslarda alınacak eğitim sonrası kişi atölye ortamına geçtiğinde, eğer mesleğe ilgi ve sevgisi de varsa daha başarılı olacaktır. Ancak kurslardan daha iyi verim alabilmek için öğreticilerin ustalardan seçilmesi önemlidir.