• Sonuç bulunamadı

I. 359 SAYILI TRT YASASI

3. Trt’nin Radyoları

3.6. Yayınların Denetimi

Tablo 2.13: Ankara Radyosu, 1969 Yılı Kültür Şubesi yayınları194

Programın Adı ve Özü Periyodu ve Süresi

ToplamSayısı ve Süresi

Kesimİçindeki

Yıllık Oranı Konu Sınıflaması

Kitap Saati Ayda bir 20’ 9 - 180’ 4 Genel

Günümüz Edebiyatından

Derlemeler (Aylık edebiyat aktüalitesi)

15 günde bir 20’ 24 - 480’ 7.2 Edebiyat

Bilim Dünyası (Bilim tarihi ve çağımızda, ülkemizde bilim ve teknoloji)

Ayda bir 20’ 9 - 180’ 2.7 Bilim ve Fen

16 Soru Genel Bilgi

Yarışması Onbeş günde bir

30’ 9 - 270’ 3.4 Bilgi Yarışması

Magazin (Magazin aktüalitesi ve sosyal hiciv)

Haftada bir 10’ 17 - 170’ 3.8 Aktüalite

Gençlik 15 günde bir 20’ 23 - 460’ 7 Gençlik

Silahlı Kuvvetler Saati Haftada bir 15’ 51 - 765’ 12.3 Silahlı Kuvvetler Kuran’ı Kerim:

Açıklama ve Yorumu Haftada bir 20’ 52 - 1040’ 15.6 Din Din ve Ahlâk

Konuşması Haftada bir 10’ 40 - 400’ 9 Din

Ramazan(İftar) Özel Programı

Günde bir 30’ 29 - 870’ 11 Din

Mevlidler Yılda 5 kez 5 - 450’ 4.2 Din

Ulusal Bayramlar ve

Özel Anma Günleri --- 31 -795 10.6 Özel Günler Atatürk Diyor ki

(Atatürk’ün temel görüşleri)

Haftada bir 10’ 16 - 160’ 3.5 Atatürkçülük

Çocuktan Al Haberi (Çocukların yaşamı, sosyal durumları ve düşünüş tarzları)

Haftada bir 10’ 11 - 110’ 2.5 Çocuk

Dinleye

Dinleye(TRT’nin yayınları hakkında çeşitli kişilerin yargı ve eleştirileri

Haftada bir 15’ 17 - 155’ 4.5 TRT Yayınları

359 sayılı yasadan önce, hazırlanan söz programları, Söz Temsil yayınları Şefliklerince gözden geçirilir. 359 sayılı yasaysa, denetimle ilgili herhangi bir düzenleme içermez. Yayıncının, yayın özerkliğini, sorumluluk duygusu ve tavrı içerisinde yorumlaması beklenir.

O zamanlarda denetim diye bir mekanizma yoktu. Otokontrolü siz kendiniz yapacaksınız. Neyi verirseniz bu halk nereye doğru gider, siz bileceksiniz. Tabi TRT’nin kuruluşuyla beraber yayın planlama dediğimiz yer de kuruldu. Bu yayın planlama her yıl yıllık yayın planı çıkarırdı. Bu planlamaya göre programlarınızı düşünün, önerilerinizi yapın, ona göre de oluşturun. Ama kendi denetiminizi de kendiniz yapın.

Neden? Yasalar karşısında yaptığınız yanlışın sorumlusu sizsiniz. Onu verdiği zaman siz otokontrolü daha sıkı tutuyorsunuz.196

TRT’de programların denetimi, ilk zamanlarda daha çok dille ve biçimle ilgilidir. Yazılan program metinleri daha çok Türkçe’ye uygunluk açısından, Söz Temsil Yayınları Şefliklerince gözden geçirilir.197 Metinlerin yanlış anlaşılmaya meydan vermemesi için ya da verilen bilgilerde yanlışlıklar olmaması için kontrol edilir. Ayrıca, yayıncılar da kendi aralarında, bu anlamda bir tür denetim yaparlar.

Ben o zaman Kültür Yayınlarındaydım. Yapıyorsun programı, takıyorsun bandı. Herkes tarafından dinleniyor. Herkes fikrini söylüyor.

Müdürün başkanlığında, yayınlanacak programı herkes dinleyip eleştirisini yapar, o eleştiriye göre ya yayınlarsın ya da değiştirirsin.Yani kendi aramızda bir denetim vardı.198

TRT’nin, daha doğru bir deyişle radyonun yayınları, başlangıçtan beri çeşitli siyasi çevrelerde zaten tartışılmaktadır. 1966 yılında cinsel eğitim konulu bir program da, bazı basın organlarının tepkisine yol açar. Bu tepkiler, TRT’yi yayınların denetlenmesine yöneltir. 1966 yılında, Genel Müdürlük emri ile Merkez Program Dairesi Başkanlığında denetim başlar. Bu tarihten sonra, haberler ve reklâmlar dışında kalan tüm radyo söz yayınları, metin ve bant olarak, denetimden geçerek yayınlanacaktır. Üç program uzmanı, Adalet Ağaoğlu, Sevgi Sabuncu (Soysal) ve Nurten Görün, TRT’nin ilk denetçileri olarak görevlendirilirler.

Aslında TRT yasasında denetim diye bir görev yoktu. Bir programda “Cinsel eğitim gerekli midir?” konusu ele alınınca,

196 Ceyhan BAYTUR ile görüşme.

197 Dünden Bugüne Radyo Televizyon, s. 27

198 Bengi BAYTUR ile görüşme.

Tercüman gazetesinin bir köşe yazarı, bunu büyüttü ve sorun haline getirdi. Tartışmaların büyümesiyle, programların denetlenmesi kararı alındı. Yani bu bir fiilî durumdu. Biz de Merkez Program Dairesindeki bazı uzmanlarımızı bu işle görevlendirdik. Ancak, denetim yapmak çok da içimize sinmiyordu. Prodüktörlerin yazdıklarına, yaptıklarına çok da karışmak istemiyorduk.199

TRT’de uzun yıllar prodüktör, yönetici ve denetçi olarak çalışan Ergun Evren’e göre, denetim aslında olumsuz bir kurum değildir. Önemli olan denetim kavramının doğru algılanmasıdır. Denetim, bir tür, gazete yazı işleri gibi çalışmalıdır.200

1965’den sonra, Genel Müdürlük sözlü emriyle, hiçbir esasa bağlanmadan yaptırılan program denetimi, çeşitli olaylar sonucu ve o günün koşulları içinde geçirilen deneyler göz önünde tutularak, 17.8.1969 gün ve 37 sayılı Yönetim Kurulu kararına dayanan 334 sayılı genelge ile bazı esaslara bağlanır. Kuruluş ve Görev Yönetmeliği 53/a fıkrası gereğince de, bu görev Etüd ve Planlama Dairesine verilir.201 TRT Kuruluş ve Görev Yönetmeliğinin 53. maddesi gereğince, radyolar tarafından hazırlanan programlar öz yönünden:

.Anayasanın dayandığı temel görüş ve ilklerle, Atatürk Devrimlerini ve Cumhuriyetin niteliklerini benimsetici esaslara,

. Belirtilen ilke ve esaslara uygun olarak hazırlanan Genel Yayın Planına, . TRT’nin Genel Yayın İlkelerine uygunluk denetiminden geçirilir.

Radyolar tarafından hazırlanılarak, kontrolleri yapılan programlar, merkez Program Dairesi yoluyla, denetim için Program Etüd ve Planlama Dairesine gönderilirler. Programın denetimini uzmanlar yapar. Program üzerinde

‘yayınlanabilir’ görüşünü bildiren uzmanın belgeli evrakı, yayınlanmak üzere yine Merkez Program Dairesi yoluyla, ilgili radyolara gönderilir. Yayınlanır raporu alan programın yayınından doğan sorumluluk, denetimi yapan uzman, radyolar ve Merkez

199 Turgut ÖZAKMAN ile görüşme.

200 Ergun EVREN ile görüşme.

201 Merkez Program Dairesi Başkanlığının 16 Mart 1970 tarih ve 063–8/821 sayılı raporu. Adalet Ağaoğlu’nun, Merkez Program Dairesi Başkanı olarak, Haber ve Program Yardımcılığına gönderdiği ve 334 sayılı genelgeye ilişkin raporda, denetimle ilgili sorunlara değinilmektedir.

Rapora göre, sözlü emir üzerine denetim yapılması, Merkez Planlama Dairesi, radyo prodüktörleri ve Etüd ve Planlama Dairesi arasında, esasların saptanmamasından doğan yorum farklılıklarına ve tartışmalara, sürtüşmelere neden olmuştur.

Program Dairesince kontrol sırasında, yayın için olumlu görüş bildiren yetkililere aittir. Uzmanın ‘yayınlanamaz’ görüşünü bildirdiği programlar, yayından alıkonulur.

Değişiklik öngörülen durumlarda, bu değişiklik radyolar tarafından gerçekleştirilir.

Program Etüd ve Planlama Dairesi Başkanı, res’en ya da uzmanın yayınına tereddüt ettiği durumlarda, programları denetleyerek bir sonuca bağlar. Uzmanın Yayınlanamaz görüşü belirttiği programların, Daire Başkanlığınca yayınlatılması durumunda, yayından doğacak hukuksal sorumluluk, yayın onayını veren Daire Başkanına ve olumlu görüş bildiren diğer yetkililere aittir. Program Etüd ve Planlama Daire Başkanının da tereddüt gösterdiği programlar, onun adına Genel Müdürlüğün kararına sunulur. Bu durunda sorumluluk, Genel Müdür’le, olumlu görüş bildirmiş olan diğer yetkililerindir. Merkezde uzmanlar, metin üzerinden denetim yapmışlarsa, imzalarını taşıyan metin içeriğinden, bant üzerinden denetim yapmışlarsa, imzalarını taşıyan belgelendirilmiş bandın içeriğinden sorumludurlar. Denetimden sonra, metin ya da bant üzerinde izinsiz değişiklik yapılmışsa, programın yayınından doğacak hukuksal sorumluluk, bu değişikliği onaylayanlara aittir.202

Gerek radyonun yönetici ve yapımcılarıyla yapılan görüşmelerden, gerekse Kurum içi yazışma ve raporlardan anlaşıldığına göre, denetim çok da istenilen bir uygulama değildir. Denetimin başladığı dönemde denetçi olarak çalışan, daha sonra da Merkez Program Dairesi Başkanı olan Adalet Ağaoğlu, Genel Müdür Haber ve Program Yardımcılığına gönderdiği raporda belirttiği gibi, denetimin, öncelikle anayasanın ve yasanın, Kuruma verdiği görevle bağdaşmayacağı inancındadır.

Anayasa’nın 26. maddesi, yasanın, Radyo ve Televizyon yolu ile halkın haber almasını, düşünce ve kanaatlere serbestçe ulaşabilmesini engelleyici kayıtlar koymasını önlemiştir. Anayasa ve yasanın öngördüğü esasların ve her şeyden önce, Kurumun özerkliğinin, sadece kamuoyunun serbestçe oluşumunu sağlamak amacıyla konulduğunu düşünmemek gerekir. Ağaoğlu, serbestçe oluşumu sağlanmayan bir yayıncının, bir program yapımcısının, kamuoyunun serbestçe oluşumunu nasıl sağlayacağını sorar. Ona göre, çoğu kez program yapımından anlamayan üst kademe denetimcilerin gölgesindeki genç programcıların, nasıl kimlik kazanacakları da ayrı bir tartışma konusudur. Ağaoğlu, Kurum içinde gerekli otokontrolün bir üst kademe denetimi demek olmadığı, bunun çağdaş yayıncılıkla bağdaşmadığı, üst kademe

202 Radyolararası 7. Program Toplantısı Tutanakları, Cilt 1, Ankara Radyosu Transkripsiyon Şubesi Müdürlüğü, 1969, s.298- 300

denetimin gölgesinden korkan bir yayın kurumuna özgü, yıllar da geçse programcıları görevinin bilincine ve sorumluluğuna varmaktan alıkoyucu ve her geçen gün yayını biraz daha kişiliksizliğe yönelte, geri bir sistem olduğu kanısındadır. Günlük yayın için konulan üst kademe denetim, açıkça, genç programcılara duyulan güvensizliğin bir sonucudur ama aynı zamanda, güvenilir programcılar yetişmesini de en çok engelleyen tek sistemdir. O gün geçerli olan denetim esaslarına göre, yalnızca söz programlarının hedef alınmakta, en az söz programları kadar önemli olan haberler, haber programları, reklâmlar ve reklâm programları ile çeşitli müzik programları için bir üst kademe denetim söz konusu olmamaktadır. Bu durum da, Kurum içinde ikilik yaratır.

Sözü edilen Rapor’un ikinci bölümünde, 334 sayılı genelgenin uygulamalarına yönelik saptamalar bulunmaktadır. Buna göre, programların inceleme ve planlamaya uygun yapılıp yapılmadığını kontrol etmek, elbette Etüd ve Planlama Dairesi’nin görevidir. Ancak, bu kontrol görevi, sözlü programların, dil, amaç, biçim ve yayın ilkeleri yönlerinden denetimi anlamında değildir. Buradan çıkarılması gereken anlam, hazırlanan programa göre yayın yapılıp yapılmadığıdır. Kontrol, programların tek tek, öz ve biçim denetimleri anlamında yorumlanacaksa, bu denetimin zaman ve insan gücünü boşa harcamamak için, yayın sonrası değerlendirilmesi biçiminde olması daha uygundur.203

Öngören de, denetimin, düşünce özgürlüğüne aykırı bir ortam yaratıp, yayıncılığın hızla yerine getirilmesini engelleyen denetimin, diğer sakıncalarına da değinir. Denetim uygulamasıyla, özellikle televizyonda yerli yapım program ve film üretimi azalırken, denetimin müdahalesiyle yayın akışları değişmekte, izleyici gözünde güven kaybolmaktadır. Öte yandan, program yapımcılarının çalışma alışkanlıkları açısından da istenmeyen sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Örneğin, bazı yapımcılar, TRT’de çeşitli zamanlarda görüldüğü gibi, denetim nasıl olsa çıkarır, düşüncesiyle, yayınlanması olanaksız düşüncelere yer vererek kahraman olma yoluna giderler. Bunun yanında, bazıları, denetimi bir güvence kabul ederek, ona ayak uydururlar. En önemlisi de, program yapanlar, sansür anlayışı ile yapılan denetimden önce, kendi kafaları içinde bir sansür çerçevesi oluşturarak, çağdaş düşünceyi kendi kendilerine yasaklarlar. Bunların sonucunda da, yapımcılarda, ister istemez, sansür anlayışına uygun bir sınırlama belirlenmekte ve yayınlarda yenilik ve yaratıcılık gibi

203 Merkez Program Dairesi’nin 16 Mart 1970 tarih ve 063–8/821 sayılı raporu

nitelikleri bulabilmek zorlaşmaktadır.204 Yayından önce, kendi kendini denetim anlayışı ve sorumluluğunun, başta programı hazırlayana ve sonra da onun ilk amiri olan şube müdürüne bırakılması, en demokratik yöntemdir. Yayından sonraki denetim ise, gelecek yayınlar için bir uyarı niteliğinde yapılmalıdır.205

II. ÖZERK TRT DÖNEMİNDE TÜRKİYE