• Sonuç bulunamadı

II. ÖZERK TRT DÖNEMİNDE TÜRKİYE

1.3. Çatışmalı Siyasal Ortam

60’lı yıllar, Türkiye’de siyasal yelpazenin genişleyip, zenginleştiği, aynı zamanda siyasal çatışmaların yoğunlaştığı yıllar olur. Ülkenin siyasal ve kültürel yaşamında gözlenen sola açılıma rağmen, soğuk savaş ortamının yarattığı sol ve komünizm tehdidi algılaması nedeniyle, sol, sosyalizm, komünizm kavramları, hâlâ korkuyla telaffuz edilmektedir. Türkiye, 60’ların ikinci yarısında, yasal bir sosyalist parti, çeşitli dernekler ve gazete ve dergilerle ortaya çıkan sola karşı, sağ’da da ilginç örgütlenişlerin bulunduğu, yeni eylem biçimlerinin gerçekleştirildiği bir toplumdur.233 1965 seçimlerinden, DP’nin mirasçısı AP’nin zaferle çıkması, 27 Mayıs’la başlayan sürecin yeni bir aşamaya girmesi anlamına gelir. Ordunun, 27 Mayıs’la elde edilen özgürlüklerin ve anayasanın koruyucusu durumunda olması, iktidarı rahatsız etmektedir. İktidarın iki amacı vardır; birincisi orduyu kendi safına çekmek, diğeri anayasanın öngördüğü özgürlükler çerçevesinde ülkenin yönetilemediğini göstermektir.234 Dine ve milliyetçiliğe dayalı propaganda ile sola karşı bir kampanya başlatılır.

232 YERASİMOS: A.g.e., s.523- 524

233 GEVGİLİLİ: (1987) s. 336

234 YERASİMOS: A.g.e., s. 489

Genelkurmay Başkanı Org. Cemal Tural, 21 Kasım 1967’de yayınladığı bir emirnamede,

“Türkiye’de mevcut bütün kötülüklerin bir komünist ihtilal hazırlığından kaynaklandığını”

belirterek, ordunun başında bulunan generalin, bu kötülükleri bir anda temizlemeğe muktedir olduğunu ilan eder. Bir başka emirnamesinde de, ordu mensuplarına “Komünist Avı” yapmaları emrini verir:”Komünist yılan görüldüğü her yerde ezilmelidir. Milletimizin varolması buna bağlıdır… Bu cins propaganda yapanları derhal yakalayarak emniyet makamlarına teslim etmek, herkes için bir vatan vazifesidir. ” Aynı yıl, Kara Kuvvetleri Komutanlığınca bütün birliklere

AP’li bazı milletvekillerinin, dinsel kesimlerle işbirliğiyle kurdukları Komünizmle Mücadele Derneği, Anadolu’nun birçok yerinde yaygınlaştırılırken, Komünizm ve Gafleti Tel’in mitingleri düzenlenmektedir. TİP, anayasal bir zeminde kurulup, parlamentoya girmiştir ama partiye yönelik saldırılar, hem parlamento içinde hem de parlamento dışında sürer. TİP’in binaları ve toplantıları basılırken, parlamentodaki TİP milletvekilleri saldırıya uğrarlar. Öte yandan, solcu olduğu ve komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle, gazeteciler, yazarlar, yayıncılar hakkında soruşturmalar açılıp, cezalar verilmektedir. Şubat 1967’de, Adalet Bakanlığınca, Temel Hak ve Hürriyetleri koruma Kanunu tasarısı hazırlanır. Basına ve yayıncılığa yeni sınırlamalar getiren tasarıda, Millî bütünlüğü bozucu, bölücü ve komünizmi kurmayı amaç edinen görüşleri etkili olarak aşılamak, gibi suçlardan söz edilmektedir. Söz konusu suçları yargılamak üzere olağanüstü mahkemeler kurulması öngören tasarı, anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle büyük tepki ile karşılanır. Tasarı kabul edilmez ama anayasadan yana ve karşıt olanlar gruplaşmasının keskinleşmesine yol açar.

Sanayileşme ve kente göçle nicel olarak büyüyen işçi sınıfının siyasal bilinci, sendikalaşma, grev ve toplu sözleşme haklarını tanıyan yasaların yarattığı ortamda gelişirken, işçi eylemleri de günden güne artar. Büyük çaplı eylemlerde, işçiler polisle karşı karşıya gelmekte, zaman zaman çatışmalar yaşanmaktadır. 1967 yılında Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunun kurulması, Türkiye işçi hareketi içinde, yeni bir çatışmanın da başlaması anlamına gelir. TÜRK-İŞ ile DİSK arasındaki çatışma∗* ve TÜRK-İŞ’in, işçi hareketi üzerindeki gücünü kaybetmeme isteği, 1970 yılında, 15–16 Haziran olaylarına kadar uzanacaktır.

“Neden komünizme Karşıyız?” isimli kitap dağıtılır. “Parlamento Dışı Muhalefet” Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, 6. cilt, İletişim yayınları, 1988, s. 2029; Basında çıkan haberlere göre, başbakan Demirel, Tural’ın emirnamesini yerinde bulmuş ve desteklemişti.

AHMAD, Feroz ve Bedia Turgay: Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi 1945–1971, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1976, s. 323

1963’de, İstanbul Kavel Kablo Fabrikasında grevci işçiler, polis tarafından kordon altına alınırlar.

Çıkan çatışmada 9 işçi ve 1 polis yaralanır. 1965’de Zonguldak’ta maden işçileri, greve giderler.

TÜRK-İŞ’in, komünistler tarafından örgütlendiğini söyleyerek karşı çıktığı greve, üniversite öğrencileri yaptıkları yürüyüşlerle destek olurlar. İşçilerin, Kozlu maden ocağına kimseyi sokmaması üzerine yapılan jandarma ve polis müdahale eder. İki işçi ölür, 10 işçi ve 12 jandarma eri yaralanır. 1966’da İzmir’de, grevde olan Kula Yün Mensucat işçileri yürüyüşe geçince, polisle karşı karşıya gelirler. 20 İşçi, 12 polis yaralanır, 40’dan fazla işçi tutuklanır. 1969’da Demir Döküm işçilerinin 6 günlük fabrika işgali sonunda yaşanan çatışmalarda, 84 polis ve 14 işçi yaralanmış, çatışmanın bastırılamaması üzerine ordu devreye girmiştir.

∗∗ 1967 yılı başlarında çıkmaya başlayan sosyalist ANT Dergisinde, devrimci bir işçi sendikaları kurulacağının açıklanmasından sonra, TÜRK-İŞ yöneticileri, kurulacak konfederasyonun

274 sayılı Sendikalar Kanununda değişiklik yapılmasını öngören tasarı, TÜRK-İŞ kökenli AP ve CHP milletvekillerince, Millet Meclis’ine sunulur. 13 Haziran 1970’de kabul edilen tasarı, sendikal örgütlenmeye yasak ve sınırlamalar getirdiği gerekçesiyle, DİSK tarafından protesto edilir. Yeni düzenlemede aranacak koşullara henüz sahip olmayan DİSK’e göre, bu düzenleme, TÜRK-İŞ karşısında rakip bırakmamak amacını gütmektedir. 15 Haziran sabahı, DİSK’e bağlı işçiler, yasayı protesto için işbaşı yaptıkları halde, üretime geçmezler. İstanbul halkını durumdan haberli kılmak için, fabrikalarından çıkarak sessizce yürüyüş yaparlar.

Protestocuların sayısı, DİSK dışından TÜRK-İŞ’e bağlı bazı işçiler ve bağımsız sendikaların üyelerinin katılımıyla 70 bini aşar. Direniş, 16 Haziran’da İstanbul dışındaki sanayi kentlerindeki işçilerin de katılımıyla sürer. Meydana gelen çatışmalarda, 1’i polis olmak üzere dört ölü, 200’e yakın yaralı vardır. 130 işçinin gözaltına alındığı olaylardan sonra İstanbul, Kocaeli, Sakarya ve Zonguldak’ta sıkıyönetim ilan edilir.

60’ların ikinci yarısında, dünyada daha çok özgürlük ve daha çok demokrasi talepleri, daha yüksek sesle dile getirilir olmuştur. 2. Dünya Savaşı sonrasında geleneksel değerleri sorgulayan aydınlar, başka bir dünyanın mümkün olabileceği düşüncesini savunurlar. Sol düşüncenin egemen olduğu öğrenci eylemleri, özgürlük talepleri, zaman zaman sistemi zorlayacak boyutlara ulaşır. Batıda, kapitalist sistem daha fazla özgürlük ve demokrasi talepleriyle zorlanırken, sosyalist blok içinde de ayrışmalar keskinleşir. Çin Halk Cumhuriyeti, Sovyetler birliğini sosyalizmden sapmakla, revizyonistlikle eleştirir. Buna karşılık, SSCB’ne göre, Çin, feodal köylü kültürünün üzerine sosyalizm kurmaya çalışmaktadır ve böyle bir sosyalizmin kurulması mümkün değildir. Bu tartışma, Türk solu üzerinde de etkili olacak, çeşitli sol fraksiyonların izledikleri politikaları belirleyecektir.

gayrımillî olacağını ileri sürerler. Bunun üzerine, DİSK’in ilk nüvesi olan Sendikalar Arası Dayanışma Anlaşmasını imzalayan sendikacılar, 11 milyonluk bütçesinin 9 milyonunu Amerikan hükümetinden sağlayan TÜRK-İŞ’in millî bir kuruluş olma niteliğini çoktan yitirdiği açıklamasını yaparlar. 12 Şubat 1967’de, Türkiye Maden-İş, Lastik-İş ve Gıda-İş sendikalarının ortak kongrelerinde, DİSK’in kurulması kararı alınır. KUTLAR, Sonya: “Türkiye’de İşçi Hareketi ve TİP(1960–1971) Cumhuriyet Döneminde Siyasal Düşünce ve Modernleşme, Türk Sosyal Bilimler Derneği, 7. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi, İmaj Yayınevi, Ankara, 2002, s. 25-26;

AP’li Çalışma Bakanı Seyfi Öztürk, “İdeolojik akımların aleti olan sendikaların, bu kanun çıkar çıkmaz kendiliğinden infisah edeceklerini” söylerken, Meclis Çalışma Komisyonu Başkanı Turgut Toker, TÜRK-İŞ’in 8. Genel kurulunda yaptığı konuşmada, “durumu yapılacak değişikliğe uymayan DİSK’in tasfiyesini” ilan eder. KUTLAR: A.g.e, s.36

Aynı dönemde, Türkiye’de de, gençlik hareketlerinin yoğunlaştığı görülür.

Öğrenci eylemleri, Vietnam, Filistin, Güney Amerika ve Avrupa’daki gelişmelerin de etkisiyle, kısa sürede politik bir kimlik kazanır. O dönemde Türkiye’deki gençliğin esin kaynakları, Ortadoğu’da Filistin kurtuluş Örgütü, Güney Amerika’da Che Guevara ve Mao’nun Kültür Devrimi’dir.235 Üniversitede reform talepleriyle başlayan boykot ve işgaller, kısa sürede sisteme ve rejime karşı alternatif arayışlarına dönüşecektir. Öğrenci gençlik, kısa sürede işçi eylemlerinin ve antiemperyalist gösterilerin de aktörleri olur. 1968 Temmuz’unda Amerikan 6. Filosu’nun Türkiye’ye yaptığı ziyarete karşı başlayan protesto gösterileri, polisle öğrenciler arasında çatışmaya yol açar. Gençlik hareketleri yanında, köylerde üretici mitingleri ve işgaller ve toplumun çeşitli kesimlerinin sisteme karşı muhalefetinin yükselmesi, 60’ların sonları ile 70’lerin başlarında, siyasal ortamdaki çatışmaları derinleştirir.

III.TARTIŞMALARIN ODAĞINDAKİ KURUM: TRT