• Sonuç bulunamadı

II. ÖZERK TRT DÖNEMİNDE TÜRKİYE

1.1. Sola ve Sosyalizme Açılma

1961 Anayasasının en önemli özelliği, özgürlük alanını genişletmesidir.

Yasalarda var olan kısıtlayıcı hükümlere (TCK 141 ve 142. madde gibi) rağmen, sol akımlar ve sosyalist düşünce, Türkiye’de konuşulup, tartışılır hale gelmiştir. Cem Eroğul, 1919’da başlayan Kurtuluş Savaşının gerektirdiği geniş koalisyon anlayışı içinde, siyasal yaşamda sola kaçınılmaz olarak yer açıldığını, 1925 Takrir-i Sükûn Kanunuyla birlikte de her türlü sol örgütlenmenin yasaklandığını yazar. 1945’de siyasal liberalleşme süreciyle birlikte, kısa bir süre bir özgürlük fırsatı doğar. Ancak, çok partili düzenin kurulmasının önemli koşulu, yeniden yeşermeye başlayan, sol güçlerin, kesinlikle ezilmesi olur.215

27 Mayıs’ın hemen ardından, Doğan Avcıoğlu ve dönemin önde gelen aydınları, YÖN Bildirisini yayınlarlar. Önce 164 kişinin imzaladığı bildiriye, daha sonra 898 imza daha eklenir. 20 Aralık 1961’de ilk sayısı çıkarılan Yön Dergisinde yayınlanan bildiri, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik ve toplumsal bunalımı sergileyip, bunalımdan çıkış yollarına değinir:

Kalkınma felsefemizin hareket noktaları olarak, bütün imkânlarımızı harekete geçirmeyi, yatırımları hızla artırmayı, iktisadî hayatı bütünüyle planlamayı, kütleleri sosyal adalete kavuşturmayı,

213 GEVGİLİLİ: A.g.e, s. 304 (Gevgilili, Metin Toker’in İsmet Paşayla On Yıl dizisinden yaptığı alıntıda, Amerika’nın, İsmet Paşa’nın yerini alacak bir başbakan aradığını, General Porter isimli bir Amerikalının 1964 Ağustosunda Türkiye’ye geldiğini yazıyor. Poıter’ın görevi, İsmet Paşa’nın hayır dediği bir takım teklifleri Türkiye adına kabul edecek bir başbakan aramak ya da bu tekliflerin Türkiye’ce kabul edilmesi i,için bir takım nüfuzlu Türkleri ikna etmektir. Porter’ın Türkiye’ye geldiği günlerde, CIA ajanları da Türkiye’de, “İnönü istifa ederse hükümet başkanı kim olur” konulu bir anket yapmaktadır. )

214 ÇAVDAR: (2003) s.153

215 EROĞUL: “Çok Partili Düzenin Kuruluşu” s.148

istismarı kaldırmayı ve demokrasiyi kütlelere mal etmeyi zaruri sayıyoruz. Varmak istediğimiz bu amaçlara, yeni bir devletçilik anlayışıyla erişebileceğimize inanıyoruz.216

Yön Dergisi, sorunların aşılması için köklü reformlar yapılmasını ve kapitalist olmayan bir kalkınma modeli seçilmesini savunur. Yön’cülere göre, prekapitalist yapıların varlığını sürdürmekte inat etmesi, kapitalist üretim tarzının ülkede yerleşmesine engeldir. Çözüm, toplumun ara tabakaları ile sağlanabilecektir. İlerici hamlelere öncülük edebilecek başlıca güç, “zinde güçler” olarak tanımlanan gerçekçi aydınlar, gençlik ve ordudur. Yön Dergisi, 30 Haziran 1967’ ye kadar yayını sürdürür. Bu tarihten sonra, Doğan Avcıoğlu ve ekibi Devrim Dergisini çıkarmaya başlarlar.

Yön Dergisi’nin çıkışından bir yıl sonra, bir grup aydın Sosyalist Kültür Derneği’ni kurar. Derneğin kuruluş bildirisinde, sosyalizmin, azgelişmiş ülkelerin sosyal adalet içinde hızlı kalkınmalarını sağlayacak tek model olduğu vurgulanarak, aşırı sınıf çatışmalarını,demokratik yollarla önlemenin tek yolu olduğu söylenmektedir. Sosyalizm, halkçı bir düzen kurmak üzere yapılan Millî Kurtuluş Savaşımızın bir devamı ve yeni bir hamlesi olacaktır.217

61 sonrası, solun ikinci eksenini Türkiye İşçi Partisi oluşturur. Şubat 1961’de, bir grup sendikacı tarafından kurulan TİP’ in başına, kuruluşundan bir yıl sonra Mehmet Ali Aybar geçer.∗∗ Aybar’ın partinin başına geçmesinden sonra, TİP ‘İşçi sınıfının, aydınlarla iş ve kader birliği etmesinden doğan demokratik öncülüğü’218 çevresinde örgütlenecektir. Parti tüzüğünün 2. maddesi partinin, işçi sınıfı öncülüğü

216 ÇAVDAR. (2003), s.119

Dernek yöneticileri, Osman Nuri Torun, Nejat Erder, Atilla Karaosmanoğlu, Doğan Avcıoğlu, Adnan Başer Kafaoğlu, Güney Özcebe, Sırrı Hocaoğlu, Cemal Reşit Eyüboğlu ve Cahit Tanyol’dan oluşur. ÇAVDAR: A.g.e., s.133

217 ÇAVDAR: Ag.e., s.134

∗∗ Sadun Aren’e göre Aybar, Sosyalist- Marksist bir aydın olarak TİP Genel Başkanlığı için biçilmiş kaftandır. AREN, Sadun: TİP Olayı (1961- 1971) Cem Yayınevi, İstanbul, 1993, s. 38. Aren, anılarında da, sendikacılar tarafından kurulan partinin Marksist bir parti olmadığını, programında da sosyalizmden söz edilmediğini belirtir. Parti, Marksist değildir ama iyi niyetle kurulmuştur.

Ancak sermaye çevreleri ve yöneticiler, işçilerin böyle bir hareket içine topluca girmelerini, eninde sonunda yollarını bulacaklarını ve işçi sınıfının bulunduğu bir partinin mutlaka Marksist, sosyalist olacağını görmüş oldukları için istemezler. Öte yandan kurucular, bu işi yürütebilecek bir aydın aramaktadırlar. Aren, bu amaçla Prof. Dr. Cahit Talas ve Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya’ya başvurulduğunu, bir ara Nadir Nadi’nin isminin geçtiğini, ancak daha sonra, kendisi de bir parti kurmayı düşünen Mehmet Ali Aybar’la anlaşıldığını yazıyor. AREN, Sadun: Puslu Camın Arkasından, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara 2006, s.10

218 AREN: A.g e., s.139

çevresinde, toplanan ırgat ve küçük köylülerin, aylıklı ve ücretlilerin, zanaatkârları, küçük esnaf ve dar gelirli serbest meslek sahipleri ile ilerici gençliğin ve toplumcu aydınların, kanun yolundan iktidara yürüyen siyasî teşkilâtı olduğunu belirtir.219 Solun diğer eksenini oluşturan YÖN’cülerle TİP arasındaki ayrım da burada ortaya çıkar. YÖN’cüler, seçimlere inanmayıp, asker ve sivil aydın kadroların darbesiyle iktidara gelmeyi savunurlar.

TİP, ilk kez 1963 Kasım’ında yapılan Belediye Seçimlerine, 9 il ve 31 ilçede katılır. Bu seçim öncesinde, siyasi partilere tanınan radyoda konuşma hakkını kullanarak, ilk kez geniş kitlelere seslenme olanağı bulur. Genel başkan Mehmet Ali Aybar, radyoda yaptığı propaganda konuşmalarına “İşçi, köylü, küçük esnaf, aylıklı, ücretli yurttaş, dul, dar gelirli kardeş, halktan emekten yana olan yurttaş, Atatürkçü, toplumcu aydın” seslenişi ile başlar. Yaşar Kemal de, radyo konuşmalarında, dinleyicilere, “İşçiler, köylüler! Aydınlar ve bilcümle Türk halkı, sözüm sizedir” diye seslenerek, “Bizler, geri kalmış, halkı ezilmiş, emekçisi iliklerine kadar sömürülmüş bir ülkenin insanlarıyız” der.220 Bu söylem, Türkiye radyolarında ilk kez duyulmaktadır. 1965 genel seçimlerinde TİP, parlamentoya girer. 52 seçim çevresinde 276.000 oy alan parti, 15 milletvekili çıkarmıştır. TİP, parlamentoda bulunduğu dönemde de, yeni ve alışılmadık yasa önerileri ile partinin temel tezlerini gündeme getirir. Bu yasa önerileri arasında, topraksız ve az topraklı köylüye toprak verilmesi, tarımda kiracılık ve ortakçılığın yoksul köylü lehine düzenlenmesi, işsizlik sigortası, petrolün millîleştirilmesi, tasarruf bonolarının iptali, yabancı sermayeyi teşvik kanununun iptali gibi konular vardır. TİP ayrıca, işverenin lokavt hakkının kaldıran, grevlerle ilgili yasak ve sınırlamaları en aza indiren, hükümetin yetkisini kısıtlayan düzenlemelerle, vergi yükünü emekçiden sermaye ve toprak sahibine kaydıran düzenlemelerin de hayata geçirilmesini talep eder. Partinin diğer bir talebi de, köy bölge okulları kurulması ve ders araç ve gereçlerinin ilkokul öğrencilerine parasız verilmesidir.221 TİP’in oyları, 1969 da yapılan seçimlerde % 3’den % 2,5’e gerileyecek, seçim sisteminin de değiştirilmiş olması nedeniyle, parlamentoya ancak iki milletvekili sokabilecektir.

219 AREN: (1993) s. 48

220 ÇAVDAR: A.g.e., s.149

TİP milletvekilleri: Mehmet Ali Aybar, Sadun Aren, Çetin Altan, Rıza Kuas, Muzaffer Karan, Tarık Ziya Ekinci, Yahya Kanbolat, Cemal Hakkı Selek, Adil Kurtel, Behice Boran, Yunus Koçak, Kemal Nebioğlu, Ali Kara, Yusuf Ziya Bahadınlı, Şaban Erik. A. g.e, s. 149- 150

221 ÖZDEMİR, Hikmet: “Siyasal Tarih (1960- 1980)”, Türkiye Tarihi 4, 1983, s. 222

27 Mayıs sonrası dönemde, işçi sınıfının ekonomik ve demokratik kazanımları açısından önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Anayasa’nın tanıdığı özgür sendika kurma, grev hakkı, toplu pazarlık ve sözleşme yapabilme olanakları, 1963 yılında çıkarılan Sendikalar Kanunu ve Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu ile hayata geçirilir. İşçiler, bu dönemde Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu TÜRK-İŞ ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK bünyesinde örgütleneceklerdir. Türk-İş’in, ekonomik mücadele üzerine oturtulmuş Amerikan tipi sendikacılığının doğurduğu muhalefet, 1967’ de DİSK’i oluşturur. DİSK’e göre, emekçilerin tüm haklarını alabilmesi, yalnız mesleki mücadele ile mümkün değildir.

Emekçiler, ekonomik mücadele yanında, Anayasa’daki demokratik haklarını kullanarak, siyasî mücadele de vermelidir.222

Türk Ceza Yasasının 141 ve 142. maddelerinin yürürlükte olmasına karşın, sınıf mücadelesi kavramı ve bu mücadeleyle şekillenen siyasal yapılaşmalar, 1960’ların ortalarında, Türkiye’nin siyasal ve toplumsal gündeminin üst sıralarını işgal eder. Sol düşüncenin ve bu düşünce çevresinde toplanan aydınların giderek etkinlik kazanması, CHP’yi de, kendini yeniden tanımlamaya yöneltir. CHP, artık Ortanın Solu’ndadır. CHP lideri İsmet İnönü’ye göre, Ortanın Solu, aslında devletin kuruluşundaki altı ok’a dayanmaktadır. İnönü, CHP’nin bünyesi itibariyle devletçi bir parti olduğunu, bu sıfatla da elbette, ortanın solu bir anlayışta bulunduğunu söyler.

İnönü’ye göre, 1923’teki harap ülkede devletçilik, nasıl tek, eşi ve yardımcısı olmayan bir kalkınma çaresi idiyse, bugün de ekonomik hayatımızın temel unsurudur.223 CHP’nin Ortanın Solu söylemi, partinin daha tutucu olan seçmenlerinin, büyük burjuvazinin partisi olan ve paternalist ilişkileri, din tutuculuğunu, antikomünizmi alabildiğine sömürerek oyları alan AP’ye, ilerici seçmenlerinin de TİP’e kaymasına yol açar.224 1965 seçimleri öncesinde, sağ partilerin CHP’ne karşı kullandıkları propaganda da, Ortanın Solu Moskova Yolu sloganına dayanacaktır.

CHP, 1965 seçimlerinde, AP karşısında yenilgiye uğrar. Bu durum, parti içinde, karşıt gruplar arasında hesaplaşmayı hızlandırır. 1966 yılında toplanan CHP 18. Kurultayının hemen öncesinde yayınladığı Ortanın Solu adlı kitapta Bülent Ecevit, sağ ve soldaki bütün sola karşı, ortanın solu’nu tek çözüm olarak ileri sürer.

‘En sola’ sıçrama eğilimi, toplumda şiddetli sarsıntı hatta patlamalar doğurabilecek,

222 ÇAVDAR. (2003), s.133

223 Milliyet, 29. 7. 1965 ( Milliyet Gazetesi Başyazarı Abdi İpekçi’nin İsmet İnönü ile röportajı)

224 YERASİMOS: A.g.e., s.478

bu eğilim demokrasiyi yıkabilecek, Türkiye’yi karanlık bir döneme sokabilecektir225. Ecevit, Kurultay’da yaptığı konuşmada da, toprak reformundan, grev hakkının tanınmasından ve petrolün millîleştirilmesinden yana olan bir partinin, doğal olarak ortanın solunda olacağına işaret eder. Seçim yenilgisinin nedeni, ortanın solu değil, CHP’ nin, iç ve dış sömürücüleri karşısına almasıdır. Ecevit’e göre, Türk halkının kurtuluşu, bu iç ve dış sömürücülerin karşısına çıkmaktan geçer.226 Kurultayda Ortanın Solu kanadı, parti yönetimini ele geçirir, Ecevit, CHP’nin Genel Sekreteri olur. 28 Nisan 1967’de toplanan Olağanüstü Kurultay, Turhan Feyzioğlu ve arkadaşlarının partiden ayrılmasıyla sonuçlanır. Feyzioğlu, CHP’den ayrıldıktan sonra, Cumhuriyetçi Güven Partisi’ni kuracaktır.

1960’lı yılların ikinci yarısında uluslararası planda yaşanan gelişmeler, dünyanın pek çok yöresinde, gençliğin devrimci akımlar çevresinde toplanmasına yol açar. ABD’nin Vietnam’ı işgali ve Vietnam direnişi, 1966’daki Çin Kültür Devrimi, 1967’de Che Guevera’nın Bolivya’daki eylemleri, devrimci dalganın yükselişini beraberinde getirir. Türkiye’de gençlik arasındaki en etkili örgütlenmelerden biri olan ve 27 Mayıs’tan önceki yıllarda Ankara SBF’de kurulan ilk Fikir Kulübü örneğinden hareketle, Ankara’da ODTÜ, DTCF, Fen Fakültesi, Gazi Eğitim Enstitüsü ve Ziraat Fakültelerinde Fikir Kulüpleri kurulur. Aralık 1965’de, bu kulüpler Fikir Kulüpleri Federasyonu biçiminde örgütlenirler. Birkaç yıl içinde diğer kentlerde sekreterlikler şeklinde örgütlenecek olan Federasyonun kurucuları, büyük ölçüde TİP sempatizanlarından oluşur. Ancak, TİP’in sosyalist devrim anlayışına karşı, Millî Demokratik Devrim (MDD) tezini savunan muhalefet, bir süre sonra FKF üzerinde etkili olur.

MDD tezi, ilk kez 1966’da, YÖN Dergisinde ortaya atılmıştır. Mihri Belli’nin Demokratik Devrim: Kimle Beraber, Kime Karşı? başlıklı yazısıyla ortaya atılan teze göre, emperyalizmin sultası altında ve feodal ilişkilerini tasfiye edememiş bir ülkede,

225 GEVGİLİLİ: A.g.e., s. 350. (Gevgilili’nin aktardığı kitabında Ecevit, Türkiye’deki solun dört basınç altında olduğunu söyler. Kuzeyden, SSCB ve Doğu Avrupa ülkeleri, güneyden, özellikle Mısır ve Suriye, batıdan, demokratik batı ülkelerinde oluşan sosyal demokrasi ve Uzakdoğudan, Çin’den gelen sol basınçlar içinde, ortanın solu, batı demokrasilerinden gelen basıncın etkisindedir. Bu nedenle demokrasiyle bağdaşabilir. )

226 ÇAVDAR. (2003), s.157

FKF, 1966 Kasım’ında TÜRK-İŞ’in, Ankara’da düzenlediği, Amerikan üslerinde çalışan işçilere uygulanan baskıları protesto mitinginde etkin biçimde yer alır. Burada, “Kahrolsun Amerika”,

“Türkiye Sömürge Değildir”, “Yankee Go Home”, “İşçi-Gençlik Elele” gibi pankartlar taşırlar.

Kızılay’da Amerikan Haberler merkezi önünde “Yaşasın Sosyalizm” diye bağıran gençlerle, AP Gençlik Kollarına bağlı üyeler arasında çatışma çıkar.

sosyalist devrimin gerçekleşmesi mümkün değildir. Tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye için, MDD aşamasının geçilmesi temel koşuldur. Tarihin şu anında, temel çelişki, emperyalizm ve onun ortakları ile Türkiye toplumunun ulusal güçleri arasındaki çelişkidir. MDD’nin başarıya ulaşması, ulusal güçler arasında devrimci bir güç birliğinin kurulmasına sıkı sıkıya bağlıdır. 1968’de, Devrimci Kuruluşlar Güç Birliği (Dev-Güç) oluşturulur. 227 MDD’cilere göre, TİP, burjuvazinin, sosyalist hareketi bastırmak ve uyuşturmak için kullandığı bir araçtır.

Seçim ve parlamento yoluyla iktidarın, burjuvaziden proletaryaya geçmesi ise bir hayaldir. Antiemperyalist olduğu için millî, antifeodal olduğu için de demokratik bir devrimle, varolan iktidar yapısı değiştirilecektir. YÖN Dergisi’nin 1967’de yayınına son vermesinden sonra, ANT ve Türk Solu dergileri yayına başlar. Bağımsızlık ve Sosyal Adalet kavramlarını öne çıkaran ANT, TİP içinde köktenci ve eylemci unsurlarca desteklenirken, Türk Solu, Mihri Belli’nin MDD tezini savunur. YÖN’ün, vatansever subaylara dayanma tezine karşılık, Mihri Belli, MDD’yi gerçekleştirecek olan ulusal cuntaya ulaşacak süreçte, öğrenci militanlığının köktenci subaylara yolu açma stratejisi üzerinde durur.228