• Sonuç bulunamadı

YAVUZ SULTAN SELİM İshâk Çelebi:

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN HÜKÜMDARLIK

II. BAYEZİD KAHRAMANLIK

V. 2- YAVUZ SULTAN SELİM İshâk Çelebi:

İshak Çelebi, sunduğu kasidelerde genellikle onun kahramanlığını övdüğü görülmektedir. Tarihte kahramanlıklarıyla ünlü şahsiyetlerden daha güçlü olduğunu belirtmiştir. Kılıcı ile ilgili teşbihler yaparak onun öfkesini, gücünü, haşmetini dile getirmiştir.

‘Adûña yümn ile ‘azm idecek revân getürür

Żafer peyâmını sen şâh-ı nev-cuvâna sürûr (4-18/26) Dikildi râyet-i fetħüñ riyâż-ı cennetde

İrişdi ravża-i Ġâzî Murâd Ĥâna sürûr (4-20/26)

O, genç padişah düşmanla savaşmak istese sevinç hemen ona zafer haberini getirir. Onun fetih sancağı cennet bahçelerine dikilmiş; Gazi Murâd Han’ın bahçesine mutluluk erişmiştir.

‘Aduñı devr-i zamâne ölince güldüremez

Bilür yaraşmaduġın ĥaŝm-ı bed-gümâna sürûr (5-10/38)

Zaman, fena düşünceli düşmanına mutluluğun yaraşmadığını bildiği için hasmını ölünceye kadar güldüremez.

İshâk Çelebi, kılıç ile ilgili tasvirler yaparak hükümdarın kahramanlık vasfını övmeye devam eder. Kılıç padişahın yanında durmakla değer kazanmış ve dünya ülkesinin düzenine merkez olmuştur.

Şâhâ yanuñda bulmaġ ile i‘tibâr tîġ

Oldı nizâm-ı mülk-i cihâna medâr tîġ (5-1/28) Çeşm-i ‘adû-yı aħvel-i pür-mekr ü ħîleye Rezm içre görinür nitekim Źülfiķâr tîġ (5-3/29)

Kılıcı, düşmanın hile ve aldatma dolu şaşı gözüne savaş meydanında zülfikar176 olarak görünür. Zülfikar, yarısından itibaren ucu çatallaşan bir tür kılıçtır.

Rezm içinde ŝanasın şeh-i žulmetde berķdür Şâhâ elüñde görinen ol şu‘ledâr tîġ (5-4/29)

İcrâ-yı ħükmüñ itmege ĥıdmet kuşaġını Biline iki yerden ider üstüvâr tîġ (5-4/29) Sen şehriyâr öniñde ţaķup boynına kemend Taķŝîr-i ĥıdmet içün ider i‘tiźâr tîġ (5-7/29)

Elinde görünen ışık saçan kılıcı, savaş meydanında karanlık gecede bir şimşektir. Onun hükümlerini yerine getirmek için hizmet kuşağını beline bağlar. Hizmette kusur ettiğinde önünde boynuna kement takıp özür diler.

Bir deste gül içindeki bir ķaţre jâledür Şâhâ elüñde ol görinen âbdâr tîġ (5-8/29)

Elinde görünen parlak kılıç, sanki bir deste gül içindeki bir damla çiğ tanesidir. Onun mübarek adının nakşı kılıcın alnında yazılmasaydı, dünya ülkesinde şöhret bulamazdı. Onun mübarek elini öpmekle her zaman övünür.

Görse özin mehâbet-i tîginden utanup

Ķuşanmaz idi Rüstem ü İsfendiyâr tîġ (5-12/29)

176 “Hazret-i Ali’nin kılıcıdır. Peygamberimiz tarafından Hazret-i Ali’ye verilmiştir. İlk defa Uhud savaşında kullanılmıştır.” İskender PALA, a.g.e., s. 586.

Alŝa eline ol şeh-i Cem-iķtidâr tîġ

Ŝunar ‘adūya câm-ı mey-i hoş-güvâr (5-24/31)

Onun kılıcının ululuğu karşısında Rüstem ile İsfendiyar kılıç kuşanmazdı. Cem gibi güçlü padişah eline kılıç alsa; kılıç, düşmana şarabın kadehini sunar. Onun kılıcının şarabının kadehinden içenler kıyamete kadar sarhoş ve humar olur.

Lâmii Çelebi:

Lâmii Çelebi, Nerimân-haşmet,Sikender-der, Süleymân-rütbet gibi ifadeler kullanarak onun kahramanlığını övmüş, rütbesi bakımından Hazret-i Süleyman’a, heybetliği bakımından Neriman’a benzetmiştir. Savaş meydanlarında gösterdiği kahramanlıkları dile getirmiştir.Kılıcına övgüler yağdırmıştır.Ayrıca kozmik unsurlar kullanarak çeşitli benzetmeler yapmıştır.

İskender’e benzeyen padişahın demir kılıcı, bütün düşman yecüclerine set çekmiştir.

Sensin ol ‘âdil-dil ü şâh-ı Sikender-der bugün

Çekdi tîġ-i aheninin sedd-i ye’cūc-i belâ (XII-7/111)

Dünyanın gül renkli güzel yüzü onun dergahının toprağındandır. Zamanın mutlu yanağı onun ordusunun tozundandır. Atının ayağının toprağı gözlere kuvvet ve parlaklık veren bir sürmedir. Onun kılıcının ateşi iki dünyanın yüzünün suyudur. Kılıcı yeme içme meclisinde dünyaya saki olmuştur. Kendisine mutluluk şarabı, düşmanına matem kanı sunar. Düşmanın taştan kalesine ateş gibi girse, o anda hemen kılıcını çıkarıp onu toprağa gömer. Yıldızlar birer ateş, gökyüzü de ordugahıdır. Gayretinin ülkesinde Keşmir, Kandehar, Çin, Hıta ve Deylem gibi ülkelerin hepsi bir avuç topraktır. Kılıcı düşmana karşı kesin bir delildir.

Âyât-ı fetħ u nuŝret şānuñda oldı nāzil

Bünyān-ı ‘izz u şevket devrüñde oldı muħkem (XIII-17/113) Fetih ve zafer ayetleri onun şanında inmiştir. Zamanında yücelik ve büyüklük binaları sapasağlam olmuştur.

Tâcizâde Câfer Çelebi:

Tâcizâde Câfer Çelebi, husrev-i Cemşid-ferr, cihângüşâ memâliksitân gibi ifadeleri kullanarak Yavuz Sultan Selim’in kahramanlığını övmüştür. Güç bakımından

tarihî şahsiyetlerden Cemşid’e benzetmiştir. Dünyayı kuşatan, memleketler fetheden bir padişah olarak niteler.

Cihān-güşāy memālik-sitān Şāh Selīm

Ki rāy-ı rūşendür āfitāb-ı fetħe medār (30-43/173) Bī-pā vü ser ţoġa anda ķamu eţfāl

Ne mülke uġrarsa bir kez ķılıcı sā‘ika-vār (30-61/175)

Onun kılıcı bir ülkeye yıldırım gibi bir kez uğrasa orada bütün çocuklar başsız ve ayaksız doğar. Onun kahrının parlak hayali denizlerin gönlünden geçse o zaman yedi deniz buhar olur.

Ubeydî:

Ubeydî, Yavuz Sultan Selim’in tahta çıkışını anlattığı kasidesinde kardeşleriyle yaptığı taht kavgalarındaki başarısından bahseder. Döneminde başına kara belalar geldiğini; fakat kılıcıyla bütün bu belaları kesip attığını belirterek geçmişteki sultanların onun kadar cesur ve yiğit olmadığını söyler.

Hiç şeci‘ degül yanında selāţîn-i sālife Aña müfevvez olalı eşyā-yı salţanat (2-4/5) Meydān-ı ma‘rekeñde giyüp leşkerün zırıh Mevc urdı anda lücce-i deryā-yı salţanat (2-18/6)

Savaş meydanında zırhlarıyla çıktığında saltanat denizinin dalgaları o anda çoşarak dalgalanır. Şair, saltanatın parlak kılıcının ebediyen padişahın yanında kalacağını belirtir.

Yahya Beğ:

Yahya Beğ, Yavuz Sultan Selim’e sunduğu bir kasidesinde onun her zaman başarı ve üstünlükler kazanan bir padişah olduğunu vurgular. Onun için şehbâz-ı nusrat-âşiyân, şeh-i sâhib-kıran, gâzî-i devr-i zemân gibi ifadeler kullanır. Tarihî şahsiyetlere telmihte bulunur ve onlardan üstün olduğunu şöyle belirtir:

Hüsrev177, Rüstem, İskender ve Kahraman178 onun düşkünleri ve en hakir kullarıdır.

Ĥusrev ü Rüstem der-i dergāhınuñ üftādesi

Çākeri İskender ü ednā ķulıdur Ķahramān (2-22/25) Kesmege da‘vāsını ehl-i ‘ināduñ dāyimā

Oldı her hükmi anuñ gūyā ki tîġ-ı zer-nişān (2-27/25)

Düşmanların iddialarını kesen onun altın işlemeli kılıcıdır. Ay ve güneşin ışınlarının titremesi onun öfkeli kılıcından dolayıdır.

Mihr ü māh-ı āsumāna lerze düşse yiridür

Ditredi tīġ-i celālinde anuñ kevn ü mekān (2-29/25)

Şair, Yavuz Selim’in Şah İsmail ile olan mücadelesini dile getirir. Şah İsmail onun kapısında köle olmazsa başından kara gün eksik olmayacağını söyler. Onunla karşılaştırılması satranç oyununda fil ile şahı karşılaştırmak gibi olduğunu şöyle ifade eder.

Fi’l-meśel ŝatrenc-i ‘ācī şāh olmak gibidür

Saña nisbet begligi gūyā kızılbaşuñ hemān (2-34/26) Zâtî:

Zâtî, sultân-ı ebü’l-feth, şâh-ı dilâver ifadelerini kullanarak onun bir kahraman olduğunu vurgulamıştır. Savaş aletlerine teşbihlerde bulunurak onun kahramanlığını mübalağalı bir şekilde ifade eder. Kahraman şahsiyetlere teşbih etmediği görülür. Kozmik unsurlardan Mirrih gezegenine telmihte bulunur.Yavuz Sultan Selim’i fatih babası olarak görür.

Sulţān-ı Ebu’l-feth Selîm-i şeh-i devrān

Nūr-ı meh-i burc-ı ‘azamet sāye-i bārı (29-16/98) Yalın ķılıç aldukça ele sanki hevâda

Bir berk durur leşkerinüñ cümle süvârı (29-30/99)

Ermen prensesi Şirin’e olan aşkı dillere destan olmuş ve gerçek kişiliği hakkında bir çok rivayetler uydurularak efsanevi bir kişiliğe büründürülmüştür.”, İskender PALA, a.g.e. s., 267.

178 “ Kahraman, İran mitolojisinde adı geçer. Pişdadiyân sülalesinden Tahmurs’un oğlu imiş. Devler tarafından çocukken kaçırılıp onlar arasında büyümüştür. Ergenlik çağına gelince suda aksini görüp devlere benzemediğini anlamış ve bir gergedana binerek insanların bulunduğu yere gelmiş. Orada bir çok

Onun usta at binicisi olan askerleri ellerine yalın kılıç aldığında sanki havada şimşek çakar. Başındaki fetih camisinin kubbesidir. Elindeki mızrakları da yanında fener kulesidir. Düşman padişahın keramet kılıcından istese, obir anda sağı solu kırmızı lal ile doldurur. Atının kıvılcım saçan nalı savaş gecesinde yeni ayın çevresini yıldızla süsler.

Sihriyle sinānuñ ŝal eyā şâh-ı dilāver

Düşmenlerinüñ sîne-i vîrānına mārı (29-31/99)

O yiğit padişah, mızrağını düşmanın harabe olmuş göğsüne sihirle yılan olarak gönderir. O, dünyanın savaş meydanında güzel bir ağaçtır. Fetih ile zafer de onun yaprakları ve meyveleridir.

Bir bāğ durur ‘arsa-i heycā ki o bāġuñ

Düşmelerinüñ başıdur eyvāsı enārı (29-32/99)

Savaş meydanı da bir bahçe; düşmanların başı da o bahçenin ayvası ve narıdır. Hastalıklı ve zayıf düşmana şifa veren onun şeşperinin yaprağıdır.

Ķahrı cellādı ki Mirrihe ura bir zahmı

Ķan ile ‘arsa-i eflāki ide mālāmāl (46-15/153)

Padişahın kahrı Mirrih’e öyle bir yara açmıştır ki feleklerin meydanı kan ile dolmuştur.

Şair, kanına susayan kişinin onunla savaşa girmesini söyler. Ķanına kim ki susar girsün anuñla cenge

Tiġi anuñ içürür düşmene zehr-i kattāl (46-17/153) Zira onun kılıcı düşmana en öldürücü zehiri içirir.

YAVUZ SULTAN SELİM