• Sonuç bulunamadı

MEHMED HÜKÜMDARLIK

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN HÜKÜMDARLIK

III. MEHMED HÜKÜMDARLIK

0% 5% 10% 15% 20% 25% 30% 35% Bağdatlı Ruhi

Baki Cinani Gelibolulu

Mustafa Ali Hakani Mehmed Beğ Nevi Seri 1

II. V. KAHRAMANLIĞI BAKIMINDAN PADİŞAHLAR V. 1- II. BAYEZİD

Lâmiî Çelebi:

Lâmiî Çelebi, II. Bayezid’in kahramanlığını överken tarihî şahsiyetlere teşbih etmemiş, beyitlerde kozmik unsurları kullanmıştır. Lâmiî Çelebi, II. Bayezid’a sunduğu bir kasidesinde onun kahramanlığını överken güneş ile ilgili teşbihler yapar.

Ŝarŝar-ı ķahruñdan itmiş şöyle şâhâ ĥavf kim

Dem-be-dem ditrer ĥazân bergi gibi mużţar güneş (X-30/105) Çaresiz kalmış güneş, onun kahrının şiddetli rüzgarından öyle korkmuş ki sürekli hazan yaprağı gibi titrer. Şair, görüldüğü gibi padişahın kahrını şiddetli rüzgara benzetir ve güneşin şualarınının titremesinin sebebini padişahın kahrının şiddetli rüzgar olduğunu söyler.

Şair, güneşi ve ışınlarını şekil bakımından kılıç ve kalkana, rengi bakımından altına benzetir. Altın suyundan yapılmış kılıç ve kalkanını satmak için onun yüce ordusuna çadır kurduğunu belirtir.

Yıldızlar, felekle düşmana karşı top taşlarını toplar. Güneş de bu taşları düşman kalesine atar. Akan yıldızlar da her gece düşman kalesine ateşler atarak yakar. Yine güneş her sabah düşmanı öldürmek için hançer çeker.

Her gice gerdün ile ţop ţaşların ţartar nücūm

Her seħer atar ‘adū ħıŝnına ser tâ ser güneş (X-45/106) Od atup her gice ĥasmüñ kal‘asın yaķar şihâb

Her seher ķaŝd-ı ‘adūiçün çeker ĥançer güneş (X-47/107)

Kısacası o daima zaferler kazanan bir padişahtır. Daha şeref burcunda onun gibi bir padişah doğmamıştır.

Tâcizâde Câfer Çelebi:

Tâcizâde Câfer Çelebi, II.Bayezid’in kahramanlığını överken âfitâb-ı feth ü nusret, matla‘-ı subh-ı zafer, Erdeşîr-i şîr-dil, İskender-i zamân, Dârâ-yı dâr u gîr, sultân-ı bezm ü rezm, şehsüvâr, rezm ile Rüstem ü İsfendiyâr, şâh- zafer-yâb, Ömer-heybet, âsümân-ı feth ü nusret, şeh-i kişver-güşâ, şâh-ı Behrâm-intikâm, şeh-i Cemşîd-ferr, Cihângîr, Pâdişâh-ı heft-kişver gibi kahramanlık ile ilgili övgü ifadelerini kullanır.

Tâcizâde Câfer Çelebi, methiyelerinde II. Bayezid’i fetih ve zafer güneşine, zafer sabahının doğduğu yere benzetir.

Kahramanlık vasıflarını överken onu tarihî şahsiyetlere benzeterek onlarla karşılaştırır.

Ey Erdişīr-i şīr-dil İskender-i zamān

Dārā-yı dār u gīr Süleymān-ı ins ü cān (5-46/31) Sulţān-ı bezm ü bezm şehinşāh-ı taĥt u baĥt Ĥāķān-ı berr ü baħr Ĥīdiv-i ĥüdāyigān (5-47/31) Faĥr-i mülūk-ı rūy-ı zemīn Şāh Bāyezīd

O, aslan gönüllü Erdşir167, zamanın İskenderi, savaş ve kavganın Dârâsı168, insanların ve cinlerin Süleymanı’dır. Savaş meydanlarının ve eğlence meclislerinin sultanı, tahtın ve bahtın en büyük hükümdarların emiridir.

Rezm ile sen ki Rüstem ü İsfendiyārsın

Ķadrüñ menāzilindedür eflāk heft-ĥān (5-55/32)

O savaş meydanlarının Rüstemi169 ve İsfendiyarıdır. Felekler, onun yüce duraklarında yedi konaklık yoldur. Heft-han, Rüstem ile İsfendiyar’ın geçtikleri yoldur.

Cemşīd-i māh-ţal’at Behrām-intiķām

Ĥurşīd-i burc-ı salţanat u sāye-i Ĥudā (21-3/117) O, Cemşid170 gibi ay yüzlü, intikam almada Behram’dır.171

Şair, onun kahramanlığına övgülerde bulunurken sancağını, kılıcını, okunu, gürzünü, kemendini vs. savaş aletlerini kullanır ve bir takım benzetmeler yaparak anar.

Çūb-ı rāyātuñ ‘asā-yı Mūsevīdür çün n’ola

Gözine fir’avn-ı ĥasmuñ ejderhā olursa ger (4-26/24) Mūsā ‘asāsı gibi şehā ejderhā-ŝıfat

Görindi ceng içinde çü keffüñdeki sinān (5-86/35)

Onun sancağının sopası Hazret-i Musa’nın172 asasına benzer ve savaşta düşmanın gözüne ejderha gibi görünür.

Elüñde şeşper aķ zanbaķ gibidür maġz-ı düşmenden

Ŝanavber şāĥı olmışdur rimāhuñ ķalb-i a‘dādan (22-27/123)

167 Erdşir ( Erdşîr), eski İran hükümdarlarınan bir kaçının adı olup içlerinden en meşhuru Behmen lakabıyla tanınandır. Sasanîler devrinde de üç Erdşir hükümdarlık etmiştir. İskender PALA, Ansiklopedik

Divan Şiiri Sözlüğü,Ankara 1995, s. 171

168 “Dara (Dârâ), İran Keyâniyân sülalesinin dokuzuncu hükümdarı olan Kaykubad’dır.” İskender PALA , a.g.e., s. 131.

169

“ Rüstem İran’ın ünlü kahramanıdır. Eski şiirimizde kahramanlık, acı, kuvvet ve yenilmezlik sembolü olarak kullanılmıştır.” İskender PALA, a.g.e., s. 455. “Rüstem’e tehemten, Rüstem-i destan, Pûr-ı Zâl-ı Zûr, Rüstem-i Hefthân-ı Acem derler.” Agâh Sırrı Levend, Divan Edebiyatı, İstanbul 1984, s. 166.

170 “Cemşid, Pişdâyiyan sülalesinin dördüncü hükümdarı olup İran mitolojisine göre yedi yüz yahut bin yıl yaşamıştır. Nuh peygamber zamanında yaşadığı söylenir. İslam edebiyatılarında zevk ve eğlence, iktidar ve ululuk sembolüdür.” İskender PALA, a.g.e., s. 108-109.

171 “ Behram, Sasaniler soyundan bir hükümdardır. Gûr, yani yaban eşeği avına merakından dolayı kendisibne Behrâm-ı Gûr denilmiştir. Gûr, aynı zamanda mezar anlamına gelir. İran mitolojisinde Merih savaş tanrısıdır. Bu bakımdan şairler Behrâm’ın adını hem kahraman hem de savaş ilahı olarak anarlar.” İskender PALA, a.g.e., s. 80-81.

Onun mızrağı düşman kalbinde sanavber dalı, şeşper de düşman dimağında bir ak zanbaktır. Şair, padişahın gayretinin devletin hümasını avlayan bir doğan olduğunu şöyle ifade eder:

Himmetüñ bir bāzdur devlet hümāsın ķıldı ŝayd Rāyetüñ bir şāĥdur kim aña nuŝret śemer (4-28/25)

Ayrıca onun sancağı bir dal, zafer de onun meyvesidir. Kahramanlığının sembolü olan kılıcı düşman kanını öyle bir dökmüştür ki dünyayı üzerinde taşıdığına inanılan öküzün karnı, erguvan çiçeğinin dalı olmuştur. Düşman saflarını yaran o padişahın kılıcı arşın üzerine asılmıştır. Kılıcı doğudan batıya kadar her yeri ele geçirmiştir.

Ĥusrev-i kişver-küşā-yı ‘ahd Sulţān Bāyezīd

Kim ķılıcından yacanur Rüstem ü Destān u Sām (14-56/88) Rüstem, Destan ve Sam173 ülkeler kuşatan padişahın kılıcından sakınmaktadır. Şair, padişahın kılıcını gökyüzünde çakan parlak şimşeğe, zafer ve fetih güneşine benzetir. Zafer bir gelin, kılıcı da o gelinin yüzünü dünyaya gösteren bir aynadır. Düşmanları Yecüc, onun kılıcı da İskender’in seddidir.

Şair, padişahın kılıcını bir bahçeye benzetir. Hilalin de o bahçede altın çengel olmak istediği için yüzünün sararıp boyunun iki büklüm olduğunu söyler. Elindeki hançeri ve yayı şekil bakımından hilale benzetir. Hançeri, denize aksetmiş bir hilaldir. Gökyüzü onun çadırının kubbesinde bir çenber, Süha yıldızı, kılıcının kabzasında bir yaldız olmuştur.

Güneş ışınlarını da kılıca benzeterek onunla beraber düşmana kılıç çektiğini belirtir.

Gökyüzündeki yıldızları savaş zamanında onun top taşına ve ateşli oklarına benzetir. Yıldızlar taş, hilal de sapandır. Yıldızlar ayrıca düşmanın gözüne birer mil olmuştur.

Adı bārān oldı ķatre ķatre çün düşdi yire

Berķ-i tīġüñ heybetinden zehre-i ebr olub āb ( 23-16/126)

Onun şimşek gibi kılıcının heybetinden bulutun ödü su olup damla damla yere düşmüş ve adı yağmur olmuştur. Şimşek savaş gününde onun elindeki kılıcı görünce kıskanıp bulut içinde yer tutmuştur.

Gürzü düşmanın tenine dokunduğunda kemikleri un, her değdiği yer de kalbur gözü olur. Onun devletinin sağlam ipini tutmayanın başı ya atının terkisinde ya da mızrağının başında olur.

Sitāre-leşker ü meh-rāyet ü sipihr-otak

Simāk-rumĥ u şühüb-nāvek ü hilāl-kemān (26-83/146)

Askerleri yıldız, sancağı ay, çadırı güneş, süngüsü yıldız, okları akan yıldız, yayı da hilaldir.

Şair, çiçekleri kullanarak da padişahın övgüsünü yapar. Menekşe, onun ordusunun çıkardığı tozdan baharı seyretse gökyüzünün sabit yedi gezegeni olur. Onun düşmanlarıyla savaşmak için masmavi demire batarak saflar bağlamış ve savaşta kafirlerin sancaklarını, onun eşiğine baş aşağı getirmiştir. Şehir şehir, kasaba kasaba gezdirmek için düşmanın başını mızrağın başına geçirmiştir.

Dil-i ‘adūda dem-ālūd olup durur tīrüñ

Gören ŝanur ki bitürmiş durur ħacer lāle (27-30/154)

O padişahın oku, düşmanın gönlünü öyle kana bulamıştır ki gören taşın lale bitirdiğini zanneder.

Nişānı ķanlu kefendür ġazālaruñda senüñ

Şehīd olupdur eyā şāh-ı pür-hüner lāle (27-31/154)

Lale, o hüner dolu padişahın savaşlarında şehit olmuştur. Bunun alâmeti ise kanlı kefendir.

Şehā ‘adūñ ile ceng itmek ārzūsından

Gül-i ter oldı siper-dūz u tīr-ger lāle (27-38/154)

Padişahın düşmanı ile savaşmak arzusuyla taze gül, siper kazıyıcı; lale de ok yapan bir sanatkâr olur. Lale, padişahın düşmanıyla savaşmak için sancak çekip çiçek ordusuna rehber olmuştur. Yine goncalar okuna peykan, laleler de ok gezinin yolu olmak ister.

Kısaca onun heybetinin sesi dünyayı o kadar çok korkutmuştur ki yeryüzü kendinden geçmiş, gökyüzüne sıkıntılar ve elemler düşmüştür. Şafakta görünenler yıldız değil, onun korkusundan göklerin dudağında çıkmış sayısız uçuklardır.

Ubeydî:

Ubeydî, II.Bayezid’in kahramanlığını överken “dâver-i gîtî-sitân” ifadesini kullanmış, tarihî şahsiyetlere teşbihte bulunmamıştır.

Şair, II.Bayezid’a sunduğu tek kasidesinde onun celalini bir köşke benzetir ve kerpiçleri de cennetin kapıcısı olan büyük meleğin tahtı olduğunu şöyle ifade eder:

Ĥışt-ı eyvān-ı celālün taĥt-ı rıżvān-ı behişt

Cām-ı ķaŝr-ı bī-kusūruñ dīde-i ħūr-ı cenān (1-30/3) Vasfî:

Vasfî, II.Bayezid’in kahramanlığını anlatırken tarihi şahsiyetlere telmihte bulunur; fakat onlara benzetmez. Kahramanlıkta onlardan daha üstün olduğunu belirtir. Savaş aletlerini överek öfke dolu bir padişah modeli çizmiştir.

Şair, II.Bayezid’in kahramanlığını överken öfkesini ateşli bir rüzgara benzetir. Kahrının ateşli rüzgarının bahar rüzgarını yakıp mum gibi erittiğini şöyle ifade eder:

Yaķup ķarda vü ħâkister ide şem’ gibi

Semûm-ı âteş-i ķahrına irse bâd-ı bahâr (1-25/25)

Öyle ki tunç bedenli Ruyinten174 de onun gazabının ateşini görse yumuşar, erir. Zal oğlu Rüstem’in taş kalbini kanla doldurur.

Rûyînten âteş-i ġazabuñ görse nerm olur

Tîġüñle ķan olur dil-i sengîn-i pûr-ı Zâl (2-22/29)

Kılıcının ateşinden bir kıvılcım düşse gökyüzünün duman, güneşin de duman içinde kıvılcım olduğunu şöyle belirtir.

Ne yirde k’âteş-i tiġüñden ire bir şu‘le

Felek duĥân görinür anda âfitâb şirâr (2-30/25)

Şair, düşman göğsüne saplanmış keskin mızrağını fidana; fetihi o fidanda bir yaprağa; zaferi de meyveye benzetir. Oku da devamlı düşman avlayan bir doğandır.

Zemîn-i sîne-i düşmanda remħ-i ser-tîzüñ Nihâldür ki aña fetħ berg ü nuŝrat bâr (1-32/25) Ne şâhbâz durur tîr-i cân-şikâruñ kim

Ne yire kim vara eyler ħayât-ı ĥaŝm-ı şikâr (1-33/25) Ayrıca şair intikam almada Mirrih175 gezegenine benzetir.

174 “Ruyinten, İran şahlarından İsfendiyar’ın oğludur. Keyâniyân sülalesinden olup Zaloğlu Rüstem ile yaptığı savaşlarla ünlüdür. Bu sebeple hemen daima ikisi birlikte anılırlar.” İskender PALA, a.g.e., s.453.

175Mirrih, güneşin etrafında bulunan gezegenlerden beşincisinin adıdır. Eskilere göre bu yıldızın tabiatında yiğitlik, hiddet, sefahat, hiyanet ve gazap vardı. Aynı zamanda bu yıldız uğursuz sayılırdı.”

II. BAYEZİD