• Sonuç bulunamadı

0% 10% 20% 30% 40% 50% 60% 70% İshak Ç elebi Lami i Çele bi Taciz ade C afer Ç elebi Ubey di Yahy a Be ğ Zati Seri 1

VIII. 3- KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN Âşık Çelebi:

Âşık Çelebi’ye göre o dinin koruyucusudur.

Eyā mū’essis-i Bünyān-ı ‘adl u ħāmî-yi dîn Eyā mu‘ammer-i vîrān müŝaħħiħ-i aħvāl (5-6/66) Müzîl-i žulm u elem māhî-i žalām-ı sitem

Mu’în-i şer‘-i nebî bi’l-ġuduvvi ve’l-aŝāl (5-7/66)

Elem ve karanlığı yok eden, sitem karanlıklarını mahvedendir. Sabah akşam peygamberin şeriatinin yardımcısıdır.

Çü oldı tāze vü ter dîn-i Ħaķ u şer‘-i nebî Demidür eyleyesin ħāl ālî istikmāl (5-14/67)

Hak dini ve peygamberin şeriati onunla tazelenmiştir. İslam sancağı onunla dikilmiştir.

Aşkî:

Aşkî de Kanunî’nin halifelik yönüne oldukça değinmiştir. Kanunî’nin halifeliğini zıll-ı Hüdâ, zıll-i Yezdân, zıll-i Kirdgâr, zıll-i Hak, zıllu’llâh, ser-çeşme-i dîn ü devlet, server-i dîn, âfitâb-ı âsumân-ı dîn ü devlet, atâ vü cûd-ı zıllu’llâh, (şer ile) kâyim-makâm-ı Ahmed-i Muhtâr ifadeleriyle över.

O din ve devletin başı, İslam dininin önderi, Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir. Din ve devlet göğünün güneşidir.

Âfitâb-ı âsumân-ı dîn ü devletdür kim ol

Terbiyet birle eder kem zerre-i enver güneş (20-12/28) Sana kalmışdur Muhammed’den şerî’at ber-güzâr Şâh-ı merdân ‘Ali’dendür şecâ’at armağan (27-14/45)

Şeriat, Hazret-i Muhammed (s.a.v.)’den ona armağan kalmıştır. Hazret-i Muhammed (s.a.v.)’ın şeraitinin sancağını eline almıştır.

Seyf-i Hak’dan sunulupdur saña ey server-i din

Haşmet ü cûd ile sensin şeh-i merdân-ı gazâ (14-17/23) Allah, şeriatın keskin kılıcını ona sunmuştur. O şeriat ayıdır.

Aşkî diğer şairlerden farklı olarak Kabe’ye gönderdiği hediyelerden bahseder. Her bayram Ka’be’ye hilatler gönderir. Cömertliğinin denizinden Ka’be’ye gül suyu bağışlar. Lutfuyla kutsal topraklara hisarlar yapar. Ka’be dahi onun kişiliğinin kıblesinden övünür. Zatı dinin direği, bedeni de dünyanın canıdır. Onun yolunda başını ve canını vermeyen dinsizdir.

İmâd-ı dîn durur źâtuñ cihânuñcânıdur cismüñ

Yoluñda ķanġı bî-dindür fedâ ķılmaz ser ü cânı (26-10/43) Sensin ol žıll-ı ilâhi kim cenâb-ı ‘arşda

Rûz u şeb eyler du’â-yı devletüñ kerrubiyân (27-7/45)

O, Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir. Arşta kerrubiyan melekleri gece gündüz devletinin bekası için dua ederler.

Bâkî:

Bâkî, Kanunî’nin halifeliği ile ilgili hâfız-ı dîn-i kavî, hâmî-i şer’-i Nebevî, tâyi‘-i emr-tâyi‘-i Hudâ, tâbtâyi‘-i‘-tâyi‘-i nass-ı Kur’ân, devlet-tâyi‘-i dîn ü îmân, dusratü’d-dîn tâyi‘-ifadelertâyi‘-i kullanır.

Şair, kasidelerinde Kanuni’nin halifeliğini överken onu İslam dininin hafızı, Peygamber şeriatının koruyucusu olarak görür.

Ħāfıž-ı dîn-i ķavî ħāmî-i şer’-i Nebevî

Ţāyi‘-i emr-i Ĥudā tābi‘-i naŝŝ-ı Ķur’ân (2-11/7)

Allah’ın bütün emirlerine uyar. Allah’ın ayetlerine sıkı sıkı bağlıdır. O kılıcını din düşmanları için kullanmıştır.

Ravża-i dîn ü çemen-zār-ı şerî‘at olalı

Maţar-ı luţfuñ ile milket-i Rūm ābādān (2-29/9)

Bâkî, onun şeriati yaymasıyla dünyayı din bahçesine ve şeriat çimenliğine döndüğünü söyler.

Bâkî, tüm şairler tarafından kullanılan Allah’ın yeryüzündeki gölgesi (zıll-ı Yezdân, zıll-i rabbü’l-âlemîn vs.) tabirini kullanmamıştır.

Behiştî:

Behiştî, Kanunî’yi Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olarak niteler. Göklerde melek tâbiş-i hasretde kalupdur

O, yeryüzünde Allah’ın gölgesi(halife) olalı melekler iştiyak parıldayışında kalmıştır.

Figânî:

Figânî, Kanunî’ye sunduğu iki kasidesinde onun halifelik özelliğini sadece Allah’ın yeryüzündeki gölgesi diyerek övmüştür.

Žıll-ı Yezdān dāver-i devrān Süleymān-i zamān Ĥusrev-i Īrân ü Turan vālī-i vâlî-i vālā-himem (2-5/6) Fuzûlî:

Fuzûlî, Kanunî’ye sunduğu kasidelerde en fazla Kanunî’nin halifelik yönüne dikkat çekmiştir. Sultân-ı din, gül-i bâğ-ı hilâfet, şâh-ı din gibi ifadeler kullanmıştır.

Ol gül-i bâğ-ı hilâfet kim bahâr-ı devleti

Âlem-efrûz olalı göremez cefâ-yı hâr gül (9-38/46) Pâdişâh-ı bahr u ber Sultân Süleymân ân ki hest Der-hilâfet cânişinân-ı nebî-râ cânişîn (10-19/49)

Fuzûlî’ye göre o hilafet bağının gülüdür. Hilafette Hazret-i Peygamber’in vekillerinin vekilidir, Allah dostudur.

Ol kim adlin eyleyip i’lâm hıfz-ı şer için

Müjdeler vermiş Resûlû’llâh’a Cibril-i Emin (10-10/48) Şer hıfzında mütimm-i mu’cizât-ı Mustafâ

Din zuhûrunda şerîk-i ecr-i Ashab-ı kibâr (11-55/54)

Cebrail onu Hazret-i Muhammed’e müjdelemiştir. O dini hükümlerin korunmasında Hazret-i Muhammed (s.a.v.)’in mucizelerinin tamamlayıcısıdır. Hiç bozulmamış şeriatın en büyük yardımcısıdır. Dinin yayılmasında büyük sahabelerin sevabına ortaktır.

Şâh-ı din Sultân Süleymân-ı sa’âdet-mend kim

Kesb eder hulk-ı huşundan nüzhet-i etvâr gül (9-43/47)

O dinin padişahı, mutluluk sahibi Sultan Süleyman’dır. Gül onun güzel huyundan güzellik ve ferahlık elde etmeye çalışır.

İslam dininin yayıcısı, koruyucusu, İslam dininin padişahıdır. İslam dinini, kafirlere karşı koruyarak bütün dünyayı İslam dininin nuruyla aydınlatmıştır. Fuzûlî’ye göreo adaletini İslam Dini’nin korunması için ortaya koymuştur.

Hayâlî:

Hayâlî, kasidelerinde halifeliğini överken en fazla Allah’ın gölgesi(zıll-i Rabb-i Gafûr , zıll-i Yezdân, sâye-i Yezdân, zıll-i Rahmân, sâye-i Hak) tabirini kullanmıştır.

Bu ‘izz ü câhına devrânuñ olmadı mâ’il

Sonu fenâ idiğin bildi Zıll-ı Rabb-i Gafur (1-20/28)

Ona göre Gafur olan Allah’ın gölgesi olan Kanunî bu dünyanın yokluk olduğunu bildiği için makam ve mevkiye yönelmemiştir.

Nûr-ı ‘izzetden midir cismin yahud mü’minlere İstirahat etmek için sâye-i Yezdân mısın (20-13/57) Bedeni, yücelik nuru, müminlerin istirahat ettiği ilahi bir gölgedir.

Zıll-ı Yezdân Hazret-i Sultan Süleymân Şâh kim Taht eyvân-ı sipihr oldu ana efser güneş (5-15/33)

Allah’ın yeryüzündeki gölgesi (halifesi) olan Hazret-i Sultan Süleyman’a gökyüzünün çadırı taht, güneş ise taç olmuştur.

Şeh-i serîr-sitân Hüsrev-i vilâyet-bahş

Hizebr-i bîşe-i dîn saf-der-i Gazanfer-ceng (7-12/36)

Dini bir ormana Kanunî’yi de o ormanın aslanına benzetmiştir. O din ormanın aslanı valilik mertebesine ulaşmış bir tarikat ehlidir, Allah’ın onu insanlara doğru yolu göstermek için göndermiştir

Sâye-i Haksın velî envâr-ı lutfından sana

Cism kılmış peyker-ârâ-yı cihân-ı mâbüdîn (23-26/62)

Allah, lutfunun nuruyla su ve çamur dünyasını süsleyen onun vücudunu yaratmıştır. Din ve devlet güneşidir. Tarikat ülkesinin padişahıdır.

Lâmii Çelebi:

Lâmii Çelebi de dîn ü devlet cânı, hüsrev-i âfâk-ı zıllu’l-lâh, nâsır-ı şer‘-i mübîn ifadelerini kullanarak Kanunî’nin halifelik yönüne övgülerde bulunmuştur.

Ey penâh-ı mülk ü millet nâsır-ı şer‘-i mübîn

Bulsa devrânuñda revnâķ ţan mı şer‘-i Muŝţafâ

Źâtuñı raħmet yaratdı ĥalķa Rabu’l-‘âlemîn (XVII-11/124) O, Allah’ın gölgesi, memleketin ve milletin sığınağı, İslam dinin yardımcısıdır. Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’nın şeriati, onun zamanında güzellik, tazelik bulmuştur. Alemlerin Rabbi, onun kişiliğini halka rahmet olarak yaratmıştır.

Bulsa devrânuñda revnak ţañ mı şer’-i Muŝţafâ

Zâtuñı raħmet yaratdı ĥalķa Rabbu’l-‘âlemîn (XVII-11/124) Nev’î:

Nev’î de Kanunî’ye sunduğunu tek kasidesinde halifelik yönünü kısaca övmüş, onun için Süleymân-ı dîn-penâh,serdâr-ı milk-i şer‘, bânî-i dîn, şeh-i dîn ifadelerini kullanmıştır.

Şâhenşeh-i zemâne Süleymân-ı dîn-penâh

Ser-dâr-ı mülk-i şer‘-i ü süvâr-ı reh-i cihâd (XI-5/30)

Şeriat ülkesinin, cihat yolunun komutanıdır. İslam dini koruyan, fesatlık ve bozgunculukları yıkandır.

Bünyâd-ı kaŝr-ı şer’ iñen olmazdı üstüvâr

Râyât u nîzeñ ey şeh-i dîn olmasa ‘imâd (XI-19/31)

Sancakları ve mızrakları direk olmasaydı, şeriat sarayının temelleri çok sağlam olmazdı.

Sehâbî:

Sehâbî, Kanunî’nin halifeliğini överken sultân-ı mülk-i şer‘,sâye-i Hak, hâmi-i din, sâye-i ‘inâyet-i Hak, Dara-yı din, zıll-ı Hak, sultân-ı din ifadelerini kullanarak kısaca övmüştür.

Sehâbî’ye göre o şeriat ülkesinin sultanıdır; Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, halifesi olma şerefi ona Allah’tan gelmiştir.

Kankı şeh ol kutb-ı devrân server-i sâhib-kırân Sâye-i Hak hâmi-i din mâhi-i küfr ü zılâl (2-9)

O zamanın kutbu, Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir. Dini koruyan, küfür ve karanlığı yok edendir. Şair, Kanunî’yi dinin Dârâ’sı olarak niteler.

Dürretü’t-tâc-ı selâtin server-i rây-ı zemin

Hüsrev-i gâzi Süleymân-ı zamân Dârâ-yı din (4-26) Şemsî Ahmed Paşa:

Şemsi Ahmed Paşa da Allah’ın yeryüzündeki gölgesi (halifesi) olan padişah hazretlerinin, Allah’ın kainata bir lutfu olduğunu söylemiştir. O, sünnet ehlinden apaçık dinin şeraitine bağlı bir veli, bir Allah dostudur.

Zāġ-ı zaġan şikārına meyl eyleme ŝaķın

Žıll-ı hüdāsın elde ţoġanuñ hümāya ŝal (5-5/312) Ħażret-i pādişāh-ı žıllu’llāh

Kim odur ka’ināta luţf-ı İlāh (1-1/292) Ehl-i sünnet mutî’-i şer’-i mübîn Şāh-ı sāħib-ķırān rūy-ı zemîn (1-2/292) Yahya Beğ:

Kanunî’nin halifelik yönünü en fazla öven şairimiz Taşlıcalı Yahya’dır.Şair, onun kahramanlığını överken emîn-i ehl-i dîn, hâdî-i ahbâb-ı Ahmed, mehdî-i dîn-i güzîn, sultân-ı ehl-i iktidâ, seyyîd-i Sünnî, kâmil-i mülk-i kemâl, muhsin-i ü nâyib-menâb-ı Çâr Yâr-ı Mustafâ, şâh-ı, mu‘in-i âbidîn, kân-ı dîn, nâsır-ı dîn-i ümem, ehl-i dîn, kâmil-i Hak, mu‘in-i dîn-i Resûl, emîn-i şer‘-i güzîn, Muhammed ümmetine şâh olan Süleymân, penâh-ı leşker-i İslâm, zıll-i Yezdân, kemâl-i zühd ile zâhid mücâhid ü âbid, cemâli leşker-i islâma nûr-ı Rabbânî, Muhammed ümmetinün mesnedi vü mümtâzı, yüzinde nûr-ı kerâmet, elinde seyfu’llâh, vücûd-ı zâtı delîl-i tarîk-i Rabbânî, halîfeler halefi, ma‘rifet gülistânı, velî sıfatlarun evlâsı,vâliyü’l-Haremeyn, Muhammed ümmetinün şâhı, şeh-i ‘asakîr-i İslâm olan Süleymân Hân, şems-i Hüdâ, zıll-i Hüdâ, iki cihân sultânı, şâh-ı merdân-ı vilâyet, pîr-i ashâb-ı tarîkat, ahbâb-ı Resûlün serveri, şems-i rahmet, şems-ikşems-i cşems-ihânun serverşems-i, mu‘în-şems-i dîn-şems-i Muhammed, re‘şems-is-şems-i ‘asker-şems-i İslâm, zıll-şems-i Yezdânî, velîlerün senedi, Resûl ümmetinün Şâh-ı Merdânı, şîr-i Hüdâ, sâye-i envâr-ı Kirdgâr, nâyib-menâb-ı Ahmed ü Mahmûd u Mustafâ, zıll-ı Hak, âşinâ-yı evliyâ, pîşvâ-yı asfiyâ, ziyâ-pîşvâ-yı pertev-i dîn-i Resûl-i bî-hemtâ, atâ-pîşvâ-yı Hudâ, emîrü’l-mü’minîn, vâlî-i ashâb-ı takvâ, câmî-i ahbâb-ı Hâk, pâdişâh-ı ümmet-i Ahmed, penâh-ı ehl-i dîn, şâh-ı güzîn, şâh-ı Haremeyn, kâmî-i dîv-i zulem, mehdî-i devr-i ‘âlem, nûr-ı ‘ayn-ı azamet,

zıll-i Hüdâ-yı Müte‘âl, cihânun emîrü’l-mü’minîni şâh-ı devrânı, seyf-i dîn-i Yezdânî, şâh-ı İslâm, zıll-ı Rahmânî ifadelerini kullanmıştır.

Ma’bed-i Sulţān-ı Süleymān Şāh emīn-i ehl-i din Hādī-i aħbāb-ı Aħmed cāmi’-i ‘ibret-nümā (3-15/28)

Ona göre Kanunî, Hazret-i Muhammed (s.a.v.)’in dininin yardımcısı ve şeriatının koruyucusu, İslam dininin eminidir.

Mālik-i baħr-i ma’ārif kāmil-i mülk-i kemāl

Muħsin ü nāyib-menāb-ı Çār-yār-ı Muŝţafā (3-20/28)

Marifet denizinin sahibi, olgunluk memleketinin olgun insanı, her zaman iyilikte bulunan Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafâ (s.a.v.)’nın dört halifesinin vekilidir.

Şāh-ı ehlu’llāh deryā-dil mu’in-i ‘ābidīn

Kān-ı din ü ehl-i ħāl ü ehl-i dād ehl-i seĥā (3-21/29)

Velilerin şahı, inananların yardımcısıdır. Salih insanlara ve secdeye kapananlara bir rehberdir. Salih kimselerin sevgilisidir. Sünnet ehlinin seyididir. Allah yolunda gidenlere merhameti boldur. Nefsine düşkün olanları ise reddetmiştir.

Mu’īn-i dīn-i Resūl ü emīn-i şer’-i güzīn

Muħammed ümmetine şāh olan Süleymāndur (4-26/33) Ebu’l-fütūħ u ebü’n-naŝr u ŝāħibü’l-ĥayrāt

Cihānda aħsen-i insān ü kān-ı iħsāndur (4-27/33) Vücūdı Ka’besi mānend-i Mescidü’l-Aķsā Penāh-ı leşker-i İslām žıll-ı Yezdāndur (4-30/33) Kemāl-i zühd ile zāhid mücāhid ü ‘ābid

Begün velìlerüñ evlāsı şāh-ı şāhāndur (4-33/33)

Peygamber Efendimizin dininin yardımcısı, onun şeraitinin koruyucusudur. O, Muhammed (s.a.v.) ümmetine padişah olan Süleyman’dır. Vücudunun Kabesi Mescid-i Aksa gibidir. Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir. İslam askerinin sığınağıdır. Fetihlerin ve zaferlerin babası, sevap işlerinin sahibidir. O, bu haliyle bir zahit ve abittir.

Yüzinde nūr-ı kerāmet elinde seyfu’llāh Vücūd-ı źātı delìl-i tarìķ-i Rabbānì (6-15/39)

Yüzünde keramet nuru elinde Allah’ın kılıcı, kendisi de Allah yolunun delilidir. Şāh-ı merdān-ı viāyet erbāb-ı ġazā

Pìr-i aŝhāb-ı ţarìķat ‘ālemüñ gerçek eri (8-8/47) Bürūc-ı çarĥ-ı kemālātuñ aĥter-i sa‘di

Ĥalìfeler ĥalefi ma‘rifet gülistānı (6-17/39) Velì ŝıfatlaruñ evlāsı vāliyü’l-Ħaremeyn

Muħammed ümmetinüñ şāhı ġāziler ĥānı (6-18/39)

Ayrıca tarikat sahiplerinin piri, âlemin gerçek eri, peygamber dostlarının reisidir. Evliyaların gözünün nuru, müminlerin emiridir. O, halifeler halefi, velilerin en üstünüdür. İslam askerinin sığınağı, reisidir.

Ţoludur ma’rifetullāh ile zāt-ı pāki

Nitekim būy-ı ŝafā-baĥş ile gülberg-i ţarī (7-20/43)

Gül yaprağı nasıl güzel koku ile doluysa onun temiz kişiliği de Allah’ın marifetiyle doludur.

Kısacası o bir din madenidir. Allah’ın güneşi, İslam ümmetinin yardımcısıdır. O, Muhammed (s.a.v.) ümmetine padişah olan Süleyman’dır.

Zâtî:

Zâtî ise Kanunî’nin halife oluşunu onun Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olarak ifade eder. O zıll-ı rabbü’l-‘âlemîndir.

Sen ol sulţān-ı ‘ādilsün Ĥüdānuñ buyruġı kāruñ

Sözüñ cümle kelām-ı Ħaķ umūruñ şer‘-i peygamber (12-24/35) Bütün işleri Allah’ın buyrukları, peygamberin şeriatıdır. Bütün sözleri Allah’ın sözleridir.

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN

Belgede 16. yüzyıl kasidelerinde methiye (sayfa 183-192)