• Sonuç bulunamadı

SELİM CÖMERTLİK

Belgede 16. yüzyıl kasidelerinde methiye (sayfa 142-147)

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN CÖMERTLİK:

II. SELİM CÖMERTLİK

0% 5% 10% 15% 20% 25% 30% 35% 40% 45% ki Baki Derz izade Ulvi Çeleb i Gelib olulu Mus tafa Ali ta hyalı Rah imi Nev'i Seri 1

VI. 5- III. MURAD Bâkî:

Bâkî, Divanı’nda III. Murâd’a sunduğu, Acem padişahının gelişini kutlamak için yazdığı kasidesinin sekiz beyitlik methiye bölümünde onun hükümdarlığının üstünlüğünü över.

Ĥān Murād ol kāinātuñ ķıble-i ikbāli kim

Kā‘be-i dergāhına şāhān u dervîşān gelür (6-10/20) ‘Āleme çekdi simāt-ı ni‘met-i bì-minnetin

Şāhlar şehzādeler der-gāhına mihmān gelür (6-12/20)

Āsitānı ĥākini ķıldı Ķırım ānı ķonaķ

İrte bir gün seyr idüñ ĥāķān-ı Türk-istān gelür (6-12/20)

Bir ĥaţā žann eyleyüp ebrūların çìn eylese

Cān atar der-gāhına Faġfūr ile Ĥāķān gelür (6-12/20)

Sultan Murad, kainatın talih ve mutluluk kıblesidir. Onun dergahının Kabesine bütün padişahlar ve dervişler gelir. Dünyaya, başa kakmadığı nimetinin sofrasını açmış, bütün sultanlar, şehzadeler dergahına misafir olarak gelmiştir. Kırım Hanı, onun

eşiğinin toprağını kendisine konak edinmiştir. Bunu gören bütün Türkistan hakanları onun eşiğine gelir. Yanlışlıkla kaşlarını çatsa Fağfur198 ile Hakan199 dergahına can atar.

Onun ülkesinin başkentini seyreden ariflere, dünyanın bayındır ülkeleri harabe olmuş köy gibi gelir.

Şair, padişahın övgüsünü yaptıktan sonra,

Şād-mān olsun ‘Acemler gözleri aydın yine

Mîr Ĥaydar nūr-ı çeşm-i ĥusrev-i İrān gelür (6-16/21) diyerek İran padişahının gözünün nuru Mir Haydar’ın gelişini anlatır.

Şair, III. Murad’ın Sultan Süleyman ve Sultan Selim gibi kendisine bol bol ihsanlarda bulunduğunu, başını topraktan göklere yükselttiğini, evini Keyvan sarayı yaptığını, hizmetinde şan ve şeref kazandığını, akranlarının seçkin insanlar olduğunu şöyle belirtir:

Bākîye ez‘āfın ihsān eyledi elţāf-ı şāh

Ol kerem kim Şeh Selîm ü Hân Süleymān eyledi (7-24/23) Anlar itdi ĥākdan eflāke gerçi ser-firāz

Menzilin şāh-ı cihān eyvān-ı Keyvān eyledi (7-25/23)ü Ĥıdmet-i hāk-i cenābından gelen ķadr ü şeref

Ser-firāz-ı ehl-i dil mümtāz-ı aķrān eyledi (7-26/23) Dili dürr-i ma‘ārifden kefi bezl-i ‘avārifden

Dem-ā-dem eyler isbāt-ı fazîlet baħr u kān üzre (8-10/24)

Gönlü, bilgi incisi, eli armağanlar, iyilikler saçarak her zaman deniz ve maden üzerinde fazilet ispatı yapar.

Cinânî:

Cinânî, III.Murad’ı ihsan denizi, cömertlik madeni olarak niteler. O, kerem sahibi, lutuf ve kerem dünyasıdır.

198 “Fağfur, eskiden Çin hükümdarlarına verilen addır. Bir rivayete göre, Nuh peygamberin torunu olan Eşkan’ın soyundan gelme bir padişahtır.” İskender PALA, a.g.e., s. 177.

Yedi deryā yem-i iħsānı ķatında ķatre

Reşk ider keff-i güher-pāş ü ‘atā-baĥşına kān (22-30/75) Luţfına beñzeyemez cūd u seĥā-yı Ĥātem

‘Adline öykünemez ma‘delet-i Nūşirevān (22-31/75)

Yedi deniz, ihsanının denizinin yanında bir damladır. Maden, onun lutuf bağışlayan ve inci saçan elini kıskanır. Hatem’in cömertliği, onun lutfuna benzeyemez. Cömertliğinin rüzgarı da tüm dünyaya bolluk bereket ulaştırır.

Gülü bādām gibi aķça vü altunı ŝaçar

Her ķaçan dehre nesìm-i keremi itse vezān (25-29/86)

Onun cömertlik rüzgarı ne zaman esse gül ve badem akçe ve altın saçar. O, kerem ufuklarının kutbudur. Ayrıca bayramlarda çok cömerttir. Sofrasını nimetlerle doldurur.

Derzizade Ulvî Çelebi:

Derzizade Ulvî Çelebi, Sultan Murad’ın oğlu Şehzade Mehmed’in sünnet düğününü överken cömertliğine değinir. Elleriyle altınlar ve gümüşler saçtığını söyler.

Gelibolulu Mustafa Âli:

Gelibolulu Mustafa Âli III. Murad’ın cömertliğini överken kerem deryâsı, gülzâr-ı lutf, hırmen-i ihsân, gül-i gülzâr-ı atâ, bâg-ı ihsân, bâr-ı lutf, süfre-i cûd, dehne-i kân-ı kerem, hîn-dehne-i dehne-ihsân, pervâne-dehne-i lutf, cemâldehne-i Haldehne-ilullah, halka-dehne-i ebvâb-ı dehne-ihsân, zülâl-dehne-i lutf, vücûd-ı ma’den, meh-i sipihr-i kerem, kemâl-i lutf, kerem-kâr, mahz-ı ihsân ifadelerini kullanır.

Gelibolulu Mustafa Âli de diğer şairler gibi III. Murad’ın cömertliği denize benzetmiştir.

Münāsib görmeyüp žulmetde žulm imlâsınuñ resmin ‘Adâlet mihri ţoġdı şark u ġarb ķıldı nûrânî (17-17/58)

O ikinci İskender, cömertlik denizini gayret ülkesinden geçirip cömertlik hükmünü yerine getirmiştir. Kimse onun gölgesinde felekten yanıp yakılmaz. Deniz ve karaların ülkeleri onun ihsan denizine batmıştır.

Gül-i gülzâr-ı ‘aţâ Hażret-i Sulţân Murâd

Sevinür zülfine fi’l-cümle şebih olduġıçün

Açılur ĥurrem olur cilveler eyler sünbül (30-20/90)

O, lutuf bahçesinin gülüdür. Sünbül de bu lutuf bahçesinde hakir bir köledir. Ayrıca sünbül onun saçına benzediği için açılıp sevinir, cilveler yapar. Dünyanın yükü onun lutfunun yükünden daha azdır.

Ķurŝ-ı bezmüñdür felek bâdâmıdur seyyâreler

Sürfe-i cûduñda gûyâ mâh-ı nev bir pâre nân (32-6/94)

Gökyüzü, eğlence meclisinin tepsisi, gezegenler bademleridir. Ay da onun cömertlik sofrasında bir parça ekmektir.

Dehne-i kân-ı kerem lûlû-yı asdâf-ı himem

Mihr-i nûr-efzâ-yı ‘âlem neyyîr-i Keyvân-nişân (32-10/94) Cömertlik madeninin sahrası, gayretler sedefinin incisi, dünyaya nur saçan, Keyvan’da oturan güneştir.

‘Adl u dâduñ şöyle te‘śîr eyledi eşyâya kim

İtse bir gencüñ olur mâruñ dehânun âşiyân (32-20/95)

Olmasa pervâneye pervâne-i luţfuñ sened

Bâd-ı âhından söyinür niçe şem‘-i ĥandân (32-21/95)

Adaleti ve cömertliği eşyaya öyle bir tesir etmiştir ki bir hazine yapsa yılanın ağzını ona yuva yapar. Onun lutfunun pervanesi kelebeğe senet olmasa ahının rüzgarından binlerce gülen mum sönüverir.Talihsiz kimseler onun lutfunun tatlı suyuna gönlü susamıştır. Cömertlik bulutu bu yüzden acele bir şekilde yağmur olarak yağmalıdır.

Hâşimî:

Hâşimî’ye göre dünyanın sultanı olan III.Murad gönle yardım etse alçak dünyadan kimse şikayet etmez. O, bilginleri her zaman korur, lutfunu esirgemez. O öyle bir padişahtır ki onun gayreti ile cömertliği hüma kuşu gibi her zaman göklerdedir.

Bir şehr-i yārdur ki ‘ulüvv-i cenāb ile

Göklerdedür hümā gibi her laħža himmeti (6-3/52) Bir kām-kārdur ki yanında ‘aţāsınuñ

O isteğine ulaşmış bir padişahtır ki onun cömertliği yanında Hatem ile Ma’nun cömertliğinin adı bile anılmaz.

Çoġ olsa ķulları n’ola ol şāh-ı ‘ālemüñ

Dünyāyı hep ķul eyledi luţf u mürüvveti (6-21/54)

O dünya padişahının kulları çok olsa şaşılmaz. Çünkü cömertliği ve lutuflarıyla dünyayı kendisine kul eylemiştir. Dünyada herkesin isteğini yerini getiren birisi anıldığında kastedilen odur. Zira onun ulu kapısı murat kapısıdır. Kısacası o dünyada tek hükümdardır.

Nev’î:

Nev’î, inşâ-yı lutf, zâtunun feyzi, bâg-ı lutfun, gözün ayn-ı atâ, hacâlet-i kef-i cûdun, bahâr-lutf, nesîm-i lutfı, mihr-i şefkati, yem-i kef-i cûd, feyz-i cûd, hıdîv-i kerem-güzâr, şehriyâr-ı dâd u kerem ifadelerini kullanarak III.Murad’ın cömertliğini çeşitli benzetmelerle över. Dertlere deva olmada Hazret-i İsa’ya benzetmiştir.

Nev’î, III.Murâd’ın cömertliğini bereket olarak nitelendirmiştir. Ey vücûd-ı mümkinât inşâ-yı luţfuñdan eśer

Cümle ‘âlem mübtedâ-yı feyż-i cūduñdan ĥaber (XXIX-26/93) Varlıkların vücudu, onun lutfunun inşasından bir izdir. Bütün âlem onun cömertlik bereketinin varlığından haberdardır.

Lutfunu bir bahçeye benzetmiştir. Lutfunun bahçesinden sekiz cennet eksik bir kokudur. Ayrıca bahar mevsimi gibi lutufkar bir padişahtır.

Ĥalķa işigüñ Kâ‘be vü bâbındaķi ħalķa

Ķullâb-ı ķulûb-ı ‘ulemâ vü fużalâdur (XIV-2/47)

Eşiği halka Kâ‘be, kapısındaki halka da fazılların ve âlimlerin kalplerine bir çengeldir.

Bir şâh-ı cihândur ki anuñ ĥâk-i cenâbı

Ţartılsa eger misk-i Ĥatâ-y-ile ĥatâdur (XIV-15/48)

O öyle dünya padişahıdır ki onun kapısının toprağının hıta miskiyle tartılması hatadır.

Ne vech ile medh ideceğüm zâtuñı bilmem

Kim var ki cemâlüñ aña teşbîhe sezâdur (XIV-18/48)

Sözleri Hazret-i İsa’nın nefesi gibi her derde devadır. Lal dudağı can, sözleri cana mutluluktur. Nazlı gülüşleri ruha gıdadır. Hüner ehli, bakışının güzelliğinin kölesidir. Gözü, onlara ihsan gözüyle bakar.

Ķoyup sipihri eger yüz süreydi işigüñe

Ne mâha naķŝ irişürdi ne âfitâba zevâl (XXIX-26/93)

Gökyüzünü bırakıp onun eşiğine yüz sürseydi, ne aya eksiklik ne de güneşe bozulma gelirdi. Öyle ki onun cömert eli karşında deniz mustarip; ağırbaşlılık karşısında dağlar sessiz sedasızdır. Ama bunun yanında zaman yeryüzüne hazine saçsa şaşılmaz; çünkü onun cömert elinin denizinde yetişip büyümüştür.

Kifâyet itmeye hergiz nevâl-i maţbahuña

Boşansa kîse-i kân ile kâse-i ‘ummân (XXXVIII-30/118)

Maden kesesi ile denizin kasesi boşalsa yine de onun mutfağının bağışına yetmez.

Şeh-i deryâ-kerem Sulţân Murâd ol şâh-ı ‘âdil kim Unutdurdı ŝafâ-yı cevheri kân ile ummânı (XLVI-8/138)

O, deniz gibi cömert ve âdil padişah ki onun incisinin mutluluğu maden ile denizi unutturmuştur.

Kısacası Sultan Murad devrinde,

Zamâne râm u zemîn şâdgâm u baĥt be-kâm

Cihân mutî‘ ü melek bende vü felek meyyâl (XXIX-11/92) zaman boyun eğmiş, yeryüzü çok sevinçli, talih muradına ermiş, dünya itaat etmiş, melekler köle olmuş, felek de çok isteklidir.

III. MURAD

Belgede 16. yüzyıl kasidelerinde methiye (sayfa 142-147)