• Sonuç bulunamadı

II. SELİM Aşkî:

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN KAHRAMANLIK:

V. 4- II. SELİM Aşkî:

Aşkî, II.Selim’e sunduğu kasidesinde onun kahramanlık yönünü övmemiştir. Bâkî:

Bâkî Kanunî’ye sunduğu kasidesinde onun kahramanlığını överken İskender-i sânî, çâpük-süvâr-ı mülk ü devlet, şâh-ı leşger-i encüm ifadelerini kullanmıştır. Kahramanlıklarıyla ünlü şahsiyetlere teşbih etmiştir. Savaş aletlerini övmüş, savaş meydanlarındaki yiğitliğinden bahsetmiştir.Ayrıca kahramanlığın sembolü olan atını övmüştür.Kasidesinde en çok onun kahramanlık yönüne değinmiştir.

Elinde Ħażret-i Dāvûd’uñ āhendür ki mum oldı Żiyā-baĥş olsa āfāķa n’ola şemşîr-i bürrānı (5-10/17) Ŝu gibi nār-ı kahrından erir bir demde Rūyìn-ten Ţoķınsa şu‘le-i şemşìri nerm eyler Nerìmānı (5-11/17)

Hazret-i Davud’un elinde demir mum olmuştu. Onun keskin kılıcı da ufuklara ışık bağışlasa şaşılmaz. Ruyinten kahrının ateşinden bir anda su gibi erir. Kılıcının kıvılcımı dokunsa Neriman’ı yumuşatıverir.

İner seyf āyeti gibi ser-i a‘dāya şemşîri

‘Alevlerdür duĥan içre görinür tìġler gūyā

Ne dem gerd-i siyāhı rezm-gāhı ķılsa žulmānì (5-13/17) İderler reh-nümālıklar ‘adem mülkine a‘dāya

Ġuzātuñ ellerinde nìzeler şem‘-i şeb-sitānì (5-14/17)

Kılıcı düşmanın başına seyf ayeti gibi iner. Çelik kılıcının hadisini Kirmanî nasıl açıklasın. Savaş meydanı göz gözü görmeyecek kadar tozu dumana kattığında o duman içinde kılıçlar alev gibi görünürler. Gazilerin ellerinde mızraklar, gece kandili olup düşmana yokluk ülkesini gösteren kılavuz olur.

Ĥüdāvendā sen ol çāpük-süvār-ı mülk ü devletsin

Ki raĥş-ı himmetüñ evvel ķademde aldı meydānı (5-16/17) Semender-veş semendüñ yanar od içre atar kendin

Ŝu gibi aķıdur şirār-ı na‘li sindānı (5-17/17)

O, devletin ve memleketin en iyi at binicisidir. Gayretinin atı çok önceden meydanı almıştır. Semendi, semender gibi kendini ateş içinde yakar. Nalının kıvılcımları değse örsü su gibi akıtır.

Derzizâde UUUUlvî Çelebi:

Derzizâde Ulvî Çelebi, II.Selim’in kahramanlığını överken sâhib-kıran, Skender-der, Esed-heybet, Haydar, sâhib-i tîr ü kemân, fâris-i meydân-ı vegâ, mâlik-i seyf ü kalem, husrev-i iklîm-sitân, sâhib-i tîg ü kalem, mâh-ı rikâb gibi ifadeler kullanmıştır. Hazret-i Ali’ye benzetmiş, İran kahramanlarınıdan daha üstün olduğu vurgulamışır. Savaş aletlerini överek savaş meydanlarında gösterdiği başarı ve üstünlükleri mübalağalı bir şekilde dile getirmiştir.

Rezme binseñ düşmene emr eylesen mûra şehâ Mûr mâr u mâr ejder ejder âteş-bâr olur (5-14/57)

Savaşa girse ve karıncaya emretse karınca yılan; yılan ejderha; ejderha da ateşler saçar.

Âb-ı tîġüñ n’ola âteş gibi pür-sûz olsa

Özengisi aya benzeyen padişahın kılıcının suyu ateş gibi yakıcı olsa şaşılmaz. Zira kılıcı ateş ile su besler. Şair, kılıç, balta vs. yapılırken demire su verilmesi olayına değinmektedir.

Şehâ meydân-ı rezmin kim şecâ‘at gülsitânıdur

Zırıhlar cûy-ı dil-cûdur siperler verd-i ĥandânı (7-20/63)

Onun savaş meydanları, yiğitlik gül bahçesidir. Zırhlar, o gül bahçesinde gönül çeken ırmaklar; siperler de açılmış güllerdir. Kılıcı düşmandan can alır, düşman da ona can u gönülden can verir. Oklar, kılıçlar hararetle kimi ağız açmış, kimi dil uzatmış vaziyette fesat ve inatçı düşman kavmi arar.

Sen ol ŝâħib-ķıransın Rüstem-i dehri zebûn itdüñ Ne cân ile muķâbil ola saña düşmenüñ cânı (7-24/64)

Hep başarı ve üstünlükler kazanan padişah zamanın Rüstemi’ni aciz ve güçsüz bırakmıştır. Hiçbir düşmanın canı ona direnemez; çünkü hiçbirinin onunla savaşacak gücü yoktur. Onun için savaşa çıkmak, ava çıkmaktır. Savaş meydanları onun için bir kırdır. Düşmanlar da avladığı binlerce hayvandır.

Düşman onunla savaşıp Şirvan iline sığınmayı düşününce kılıcıyla onların haset dolu göğüslerinden binlerce şirvanı kesip atmıştır. Onlara sığınacak bir yer bırakmamıştır. Onun semendi, savaş meydanına atılınca kötülük isteyici düşmanın başına tozlar koparmıştır. Mızrağı ululuk bahçesinde baş çeken servi olalı, düşmanın acele giden ömrü su gibi akıp gitmiştir. Tuğunun siyah kakülleriyle bütün gönülleri ve canları perişan eden güzel bir sevgilidir.

Kaşları yaya benzeyen o padişah oklarıyla savaş meydanına çıkınca, düşmanın göğsüne fetih yağmuru yağar. Kahrının altı dilimli topuzu, zengi ordusunu birbirine katmıştır.

Hükûmetle şecâ‘atle vecâhatle ‘adâletle

Enüşirvân-ı ferruĥ-ruĥ Ġażanfer-fer Skender-der (8-25/68) Hükümetle yiğitlikle itibarla Nuşirevan gibi uğurlu, Gazanfer ve İskender gibi güçlü padişahtır. Yardımcısı devletin taht ve tacı, zaferin fethidir. Dünya emirlerinin emirleri kapısında hakirdir. Geyumers, Siyamek, Huşenk, Tahmuras hepsi onun kulu kölesidir. Bahadır Han, Cengiz Han, Hulagu, Bayısungur hepsi ona tabi olmuştur. Hakan, Sasan, Saman, Sencer onun biçareleridir. Rüstem, Kahraman, Güstehem,

Behrem, Kasım hepsi zayıf ve güçsüzdür. Neriman, Sührab ile Erdeşir en hakir kullarıdır.

Asker ile sancak onun kafasında ve bakışlarında birbirinin yerini tutmuştur. Sağında solunda altı dilimli topuz ile hançeri hazırdır.

Savaştığında ona yardım etmek ve üstünlüğünü korumasını sağlamak amacıyla felek cevşen, yıldızlar zırh, güneş siper, ay da miğfer olmuştur.

Süvâr-ı esb-i ķahr u heybet u ĥışm u ġażab olsañ Dil ü cân hayrete varur zemîn ü âsmân ditrer (8-39/69)

Öfke, kızgınlık, heybet ve kahır atının binicisi olsa gönül ve can hayret eder, yeryüzü ve gökyüzü korkusundan tir tir titrer. Zira heybet ve hücum onun arkadaşı; mutluluk ve ululuk dostudur. Daha zafer, fırsat, güç, asker hepsi onundur. Doğuya ve Batı’yı zaptetmek ve fethetmek için sefere çıksa kafir müslüman hepsi can u gönülden en hakir kölesi olur. Bütün fetih ve zaferle birlikte bütün beyler ve askerler onun yakını, rehini, yardımcısı, esiridir.

Sancağı servi ve semen gibi salınınca fesatçı kavimler hayretten gölge gibi toprağa düşer. O, Süleyman tahtının saltanatına layıkdır.

Ŝâhib-i tîr ü kemân fâris-i meydân-ı veġâ

Mâlik-i seyf ü ķalem ĥusrev-i iķlîm-sitân (13-12/52)

O, ok ve yay sahibi, savaş meydanını usta at binicisi, kalem ve kılıç sahibi, memleket alan padişahtır. Şairin gözünün halkası onun yayına yüzük, dili de lalden bir oktur. Yayı hilal kaşlı, oku da servi boylu gonca ağızlı bir güzeldir. O yay, can kuşuna kurulmuş bir tuzaktır. Elinde yay iki başlı ejder, ok da ok yılanı, kendisi de gizli bir hazinedir.Yayı eğlence meclislerine benzeyen savaş meydanlarında kemençe ve tardır. Oklar da onun yayıdır.

Getirip ķuvvet-i bâzûya kemânın çekseñ

Tìr-i Vaķķâs idemez tìrüñe mânend-i ķırān (13-25/83)

O kuvvetli pazısıyla yayını çekse Vakkas’ın oku onun okunun yanından bile geçemez. Rüstem’in yayı ona bir talim yayı bile olamaz.

Şair, onun kaşlarını ve kirpiklerini vasfettiğinde şiirinde ok ve yay şekillerinin görüldüğünü söyler.

Ebrûvânuñla müjgânuñı vaŝf eyleyeli

Ķaşuña kimi kemândur kimi nûn kimisi yâ Tîrdür ġamzene kimi kimi tîg-i bürrân (13-27/83)

Kaşı ya nun ya da ya harfidir. Gamzesi ok ve keskin kılıçtır. Bütün ok, yay, hançer, kılıç hepsi bir araya gelerek her biri şairin canına bir aman bile vermez.

Ħayret olur ķalem ve tîġüñ elünden düşüre Ķalem ü tîġını yâķûtla görse Rüstem (14-15/85)

Rüstem, kalem ve kılıcını yakutla görse hayretinden kalem ve kılıcını elinden düşürür. Feleğin Behramı, kılıç ve kalem sahibi Sultan Selim’e kul olup elinde kılıç, kalem ve ok tutar.

Ķalem ü tîġ ile sen Ħaydar-i kerrâr olduñ Zü’l-feķâr oldı elüñde tîġ ile ķalem (14-14/85)

Elindeki kalem ve kılıç Zülfikar, kendisi de Hazret-i Ali olmuştur. Parmakları kalem, kirpiği zulüm kılıcıdır. Kalem ve kılıcı ile gayret ülkesinin padişahıdır. Kalemi, şeker kamışı; kılıcı, arı bir sudur. Her insanın onun kalemine ve kılıcına, gönlü susamıştır.

Şāh-ı güldür ķalemüñ āb-ı muŝaffā süsen tîġuñ Ķalem ü tîġuñ ile oldı cihān bāġ-ı İrem (14-23/86)

O padişahın kalemi, gül dalı; kılıcı, susam goncasıdır. Dünya, onun kalemi ve kılıcıyla İrem bağına dönmüştür.

Tîġüñ irişdi Dımışķ’a ķalemüñ Baġdâd’a

Baş eger tîġuña mânend-i ķalem Hind ü ‘Acem (14-24/86) Kısacası, kılıcı, Şam’a; kalemi, Bağdât’a erişmiştir. Hint ve Acem ülkeleri kalem gibi kılıcına baş eğmiştir.

Gelibolulu Mustafa Âli:

Gelibolulu Mustafa Âli Behmen-i ceng, Dârâ-dil ifadeleriyle II. Selim’in kahramanlığını dile getirir. Diğer şairlerden farklı olarak savaş aletlerinden kılıcıyla birlikte tüfeğini de över. Doğu ve Batı’ya hakim olduğunu belirtir.

Şair, II.Selim’in kahramanlığını överken onu savaş tahtının sultanı olarak niteler. Onu tarihi şahsiyetlerden Dârâ ile Behrâm’a benzetir.

Şeh-i evreng-i vegâ hazret-i Sultân Selîm

Ayrıca İran padişahlarının göğsü, onun okunun deliği, Avrupa ülkelerinin sultanları da kılıcının maktulleridir. Yeryüzünün gözyaşı, onun kılıcının korkusundan titremektedir. Oku, gökyüzünün Zal’ini hiç rahat bırakmamaktadır.

Akıdur eşkini bârân gibi ‘ayn-ı a’dâ

Ra‘d-veş düşse vegâ kûhına ejvâl-ı tüfeng (44-9/124)

Tüfeği yıldırım gibi savaş meydanına düşse düşmanın gözyaşlarını yağmur gibi akıtır.

Kütahyalı Rahimî:

Kütahyalı Rahimî II.Selim’e sunduğu kasidelerinde Sultân-ı kişver-gîr, Dârâ-yı dehr, sâhib-kıran-ı şâh ifadelerini kullanarak onun kahramanlığını övmüştür. Kahramanlıklarıyla tarihte adı anılan şahsiyetlere teşbih etmiştir.

Şaire göre o savaş meydanlarının Rüstem’i, zamanın Dârâ’sıdır. Her zaman başarı ve üstünlük kazanan cömert bir padişahtır. Dünya bugün onun kahrının rüzgarından baştan başa sonbahar kesilmiştir.

Cihân sulţânların ŝu gibi aķıtmaġa ķapuña

Çemen saħnında şâhâne ķızıl sancaķ diker lâle (2-37/52)

Ayrıca lale, onun kapısında dünya sultanlarını su gibi akıtmak için çimenlikte padişaha kızıl bir sancak diker.

Nev’î, II.Selim’in kahramanlığına övgülerde bulunmamıştır. II. SELİM KAHRAMANLIK 0% 10% 20% 30% 40% 50% 60% 70% 80% 90% ki Baki Derz izade Ulvi Çeleb i Gelib olulu Mus tafa A li ta hyalı Rah imi Nev'i Seri 1

V. 5- III. MURAD