KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN CÖMERTLİK:
II. V ADALETLİ OLUŞU BAKIMINDAN PADİŞAHLAR V 1- BAYEZİD
Lâmii Çelebi:
Lâmii Çelebi, II.Bayezid’e sunduğu kasidesinin bir beytinde ma’dilet-küster diye seslenir.
Tâli‘-i naĥsum şeref bulmaġiçün urdum yüzüm
Tâcizâde Câfer Çelebi:
Tâcizâde Câfer Çelebi, âmil-i adl-i Ömer, adl-i Şâh, ahd-i adl, adlün âsârı, âlem-penâh, adlün eyyâmı, dergeh-i âlem-âlem-penâh, adlî-lakab, adl ile Ömer, lebi nûşînrevân, imâm-ı âlim ü âdil, adli ile memâlik âbâdân, zât-i pâki medâr-ı emn ü emân gibi ifadelerle adaletini över. Adaletiyle ünlü şahsiyetlerden Hazret-i Ömer ile Nuşirevan’a benzetir.
II. Bayezid’in âlim ve âdil bir padişah olduğunu vurgular. Adalet denizi olduğunu söyler. II.Bayezid’i adaletli oluşu bakımından Hazret-i Ömer200 ile Nuşirevan’a201 benzetir.
Şāh-ı Ġāzī Bāyezīd ibni Muħammed Ĥan kim ol Âlim-i ‘ilm-i ‘Alīdür ‘āmil-i ‘adl-i ‘Ömer (4-20/24) Ĥam-ı ebrūlaruñla ey lebi nūşīn-revān zülfüñ
Nedür zencīrdür kim ol aŝılmış ţāk-i Kisrādan (22-33/124) O Hazret-i Ali ilminin âlimi, Hazret-i Ömer’in adaletiyle iş yapar. Şair, dudağını Nuşirevan’a, kaşlarının eğriliği ile saçlarını Kisra sarayında asılmış zincire benzetmiştir.202
Ey Server-i zamāne giyāh u nebāta dek
‘Adlüñ sirāyet itdügine bu yeter nişān (5-69/33)
Şair, onun adaletinin ottan bütün bitkilere kadar sirayet ettiğini söyler. Sancağı adalet göğünün ekvatorudur.
Źātuñ muħīţ-i merkez-i devrān-ı salţanat
Rāyuñ sipihr-i ma‘delete haţţ-ı istivā (21-10/118)
Şair, II.Bayezid’in adaletini çeşitli tasvirlerle açıklar. Mesela, terazi padişahın adaletini taklit ettiği için halk, pazarda dükkan dükkan onu dilinden asmıştır.
200 “Hazret-i Ömer İslamın ikinci halifesidir. Doğruluk ve adaletiyle İslam’a hizmet etmiş, adaletten hiçbir zaman ayrılmamıştır.” İskender PALA, a.g.e., s. 438.
201 “Sasani hükümdarlarından adaletiyle tanınmış olan birinci Husrev’in adıdır. Asıl adı Husrev olduğu halde uyruğunda bulunanlar kendisini çok sevdiği için ona ölmez ruhlu anlamına gelen Aşunek-revan adını vermişlerdir. Bu isim de zamanla nûşin-revân ve nûşirevân şekline girmiştir. Nuşirevan, adaletin timsali olarak kabul edilmiştir.”Tahsin YAZICI, a.g.e. C.I, s. 611-612.
202 “Nuşirevan Bağdat yakınlarında Medâniyen’de yaptırmış olduğu geniş ve muhteşem sarayının büyük bir bölümü olan Tâk-i Kisrâ veya Eyvân-ı Kisrâ halkını ve yabancıları kabul edip dinlediği, adaletsizliğe uğrayanlara yardım ettiği yerdir. Rivayete göre bu tâka bir çan astırıp ucuna bir zincir bağlatmış. Onun adaletine müracat edenler bu zinciri çekerek çanı çalar ve onu haberdar ederlermiş.” İskender PALA,
Câfer Çelebi, II.Bâyezid’in adaletini överken adaletiyle sonbahardaki lale bahçelerinin nasıl meydana geldiğini şöyle arzetmektedir.
‘Adlüñ āśārı ĥazānda lāleler bitürdigin
Gösterür ĥalķa ruĥ-ı zerd-i ‘adūda eşk-i āl (8-17/43)
Adaletinin eserleri, sonbaharda laleler bitirişini halka düşmanın sarı yüzünde kırmızı gözyaşı olarak gösterir.
Ayrıca onun devrinde kara saçlar baş aşağı olmuştur. Zira onun devrinde fitnenin baş kaldırması gibi bir ihtimali yoktur. Fitne saçan siyah göz onun adaletli zamanında uykuya dalmıştır.
Fitnedür çeşm-i siyāhuñ anı ĥāb- âlūd iden
Adl-i Sulţān Bāyezîd ibn-i Muħammed Ĥānıdur (25-27/135) ‘Ahd-i ‘adlüñde ħarāma kılmamaġ-içün nažar
Gözlerin yumar şarāb üstine geldükçe ħabāb (23-12/126)
Onun adaletli zamanında harama bakmamak için şarabın kabarcığı şarap üstüne geldikçe gözlerini yumar.
Şair, onun adaletiyle bütün memleketler bayındır hale geldiği için devlete dua etmenin her bireye farz ve vacip olduğunu söyler.
Ubeydî:
Ubeydî de II.Bayezid’in adaletini överken onu tarihi şahsiyetlerden adaletiyle ünlü Nuşirevan’a benzetir.
‘Adli envārı žalām-ı žulmile ġam-gînlerün Ĥāţır-ı fātırların ķılsa gerekdür şāmdān (1-24/3)
Şair, adaletini nura benzetir. Onun adaletinin nurları zulmün karanlıklarıyla dert çeken insanların gönlünü sevindirir.
‘Ahd-i adlüñde cihān emnile ţoldı yiridür
Çeşm-i şehbāzı kebūterler idinse āşiyān (1-39/4)
Onun adaletli zamanında dünya, güvercinlerin doğanın gözüne yuva yapacak kadar güven içindedir.
Vasfî:
Vasfî, onun adaletini sabah vakti edilen duaya benzetir. Sabah vakti edilen dualar gibi bütün zulümleri öldürür. Kalemi, kılıcı gibi adaleti sağlar.
Du‘â-yı vaķt-i seħer gibi ‘adli žâlim-küş
Livâ-yı fetħ ü žafer gibi kilki tîġ-âśâr (1-24/25)
Adaletini bahar mevsimine, lutfunu da buluta benzetir. Adaletinin baharına lutuf bulutlarını gönderdiğinde gülbahçesi taptaze olur.
Bahâr-ı ma‘dilete her dem ebr-i luţfuñdan
Çemende zinde-dil ü tâze-rû durur gülzâr (1-26/25) II. BAYEZİD ADALET 0% 10% 20% 30% 40% 50% 60% 70% 80%
Lamii Çelebi Tacizade
Cafer Çelebi
Ubeydi Vasfi
Seri 1
VII. 2- YAVUZ SULTAN SELİM İshâk Çelebi:
İshâk Çelebi, onun adaletinin sesiyle yeryüzüne mutluluk ve gönül ferahlığı geldiğini şöyle ifade eder:
‘Aceb ne şâh-ı cihânsın ki ŝît-i ‘adlüñle
Sirâyet eyledi varduķda her mekâna sürûr (4-9/25) Kimse uzatmasun diyü ‘adlüñde žulm elin
Ŝundı elüñe Ħażret-i Perverdigâr tîġ (5-20/30)
Onun adaletine kimse zulüm elini uzatmasın diye Hazret-i Peygamber, eline kılıç vermiştir. Kısacası o adaletin sığınağıdır.
Lâmii Çelebi:
Lâmii Çelebi onun adaletinin gölgesinin bütün eziyet ve belalardan korunacak tek sığınak olduğunu şöyle ifade eder:
Žıll-ı ‘adlüñ ħâris-i âfâķdur âfâtdan
Ħarr-ı žulm ü cevr-i devr içün zihî ĥoş mültecâ (XII-8/111) Onun adaletinin gölgesinde sadece altın ile gümüş, cömert elinden perişan olmuştur.
Ülkenin esasları, hükümleri onunla sağlamlaştırılmıştır. Onun fikirleri hasta memleketlere şifa olmuştur.
Buldı esâs-i mülket aħkâmuñile iħkâm
Oldı libâs-ı devlet a‘lâmuñile mu‘lem (XIII-21/114) Emrâż-ı mülke ħükmüñ ķanunıdur şîfâ-sâz
Ŝan seme-i nûş-ı dâr uyâ derd-i zaĥma merhem (XIII-13/113) Tâcizâde Cafer Çelebi:
Tâcizâde Cafer Çelebi de diğer şairler gibi Yavuz Sultan Selim’i adaletin doruğu olarak görür.
Māh-ı burc-ı salţanat ĥurşîd-i evc-i ma‘delet
Ĥusrev-i Cemşîd-ferr Şāh-ı cihān Sulţān Selîm (29-11/166) Cihān ki ‘adlüñ ile bāġ-ı ĥulddur anda
Kimesne bār-ı girān çekmeye meger eşcār (30-63/175)
Onun adaletiyle dünya bir cennet bahçesine dönmüştür. Ayrıca şair, adaletini mimara, dünyayı bir saraya benzetmiştir. Dünyayı bayındır hale getirdiğini, herkesin rahata kavuştuğunu; yalnızca yuvası harabeler olan baykuşa yazık olduğunu şöyle belirtir:
Kimesneye degül illā ki būma ħayf oldı
Cihān sarāyına ‘adlüñ olalıdan mi‘mār (30-65/175)
Onun devrinde kimsenin bağrı delik değildir. Aciz ve yetim varsa o da nafe ile incidir.
Yoķ durur ĥūnîn ciger baġrı delük devrüñde hîç
Ubeydî:
Ubeydî, Yavuz Sultan Selim’i adalet sığınağı olarak görür. Tahta çıktığında ilk önce adalet ve doğruluğu sağlamış; ondan sonra saltanatın anlaşılmaz işlerini çözmüştür.
Sulţān-ı kām-kār u şeh-i ma‘delet-penāh Ĥākān-ı tāc-dār-ı dil-ārā-yı salţanat (2-10/5) Tekmîl-i ‘adl ü dād ile tahsîl-i nām idüp
Fetħ oldı saña şimdi mu’ammā-yı salţanat (2-15/5) Yahya Beğ:
Yahya Beğ, Yavuz Sultan Selim’in adaletini överken nûr-ı ayn-ı âdilân, şems-i adl, ahd-i adl gibi ifadeler kullanmıştır.
Şair, Yavuz Sultan Selim’i adaletli insanların gözünün nuru olarak niteler. Dünya bahçesi onun adaletinin güneşiyle her zaman güler. Zamanında bir tek yağmur bulutları ağlamaktadır.
Ebr-i bārāndur zamānında meger giryān olan
Şems-i ‘adlinden güler cümle gülistān-ı cihān (2-23/25)
Ĥāne-i cānı meger gāret ide düzd-i ecel
Kimseden kimseye irmez ‘ahd-i ‘adlinde ziyān (2-28/25)
Onun zamanında kimsenin kimseye zararı dokunmamıştır. Adaleti bahar mevsimi gibidir.
Mu‘tedil ‘adliyle ‘ālem nitekim faŝl-ı bahār
Dem-be-dem oldı dünyā-yı denî dārü’l-emān (2-30/26)
İşidüp ‘adlüñ ķulaķdan ‘âşıķ olmışdur şehâ Ehl-i Kāşān u Horāsān u Irāķ u Iŝfahān (2-33/26)
Kaşan, Horasan, Irak ve Isfahan halkı onun adaletini kulaktan kulağa işitip âşık olmuşlardır.
YAVUZ SULTAN SELİM