• Sonuç bulunamadı

166

167 Yusuf Şahin “Her Derde Deva: Kamu Yararı” başlıklı makalesinde kamu yararının başka bir ikileminden bahsetmektedir: “Bir ekmeği belediye ürettiği zaman kamu yararından, ama aynı ekmek bir şahıs tarafından üretildiğinde özel çıkardan söz edildiğini söylemek, tutarsızlıktan başka bir şey değildir.”65 Aynı örnek, eğitim ve sağlık hizmetleri için de geçerlidir. Bunlar, hem kamu hem de özel sektör tarafından yapılmakta ama hizmetin niteliğine değil, kimin tarafından gerçekleştirildiğine bakılarak “kamu yararı” kapsamında olup olmadığına hükmedilmektedir. Bu, kamu yararının ne olduğunu değil, özel sektör tarafından yapılan hiçbir şeyin kamu yararı sayılmadığını göstermektedir. Kamu yararı, sadece devlet veya devlet tarafından onaylanan STK’lar tarafından verilen bazı hizmetler için söz konusudur.

Liberteryenler “kamu yararı” kavramına pek çok açıdan karşı çıkmaktadır. Karşı çıkışlarının ilk sebebi, “kamu yararı” denen şeyin liberteryenlere göre ne olduğunun açık olmaması ve içinde mutlaka “kamunun yararı olup” da bazı bireylerin yararına olmayan sonuçları” barındırmasıdır. Ayrıca, yararına ya da değil tüm insanların, kamu yararı olarak geliştirilen politikalara katılmasının zorunlu olmasıdır. Yani bir sokağa yol yapılması için bir kişinin bahçesinin istimlak edilmesi, kamu yararı olarak nitelendirilse de bahçesi istimlak edilen mülk sahibinin yararına olmayacağı kesindir.

Ama kamu yararı mevzu bahis olduğunda bu, çok ikincil bir konudur ve mülk sahibinin de vergileriyle oluşan yol bütçesi, bizzat mülk sahibinin yararına olmayan bir şey için kullanılacaktır. “Kamu yararı” her zaman bireysel yararın üzerinde tutulmaktadır.

65 Yusuf Şahin, “Her Derde Deva: Kamu Yararı”, Liberal Düşünce Dergisi, S.53-54, Kış-Bahar 2009, s.111.

168 Bir liberter için örneğin Rand’ın sözleriyle, iyi, ancak bireyler için söz konusu olabilir, fiktif bir varlık olan “toplum” için değil, “ortak iyi” anlamsız bir kavramdır;

ancak kelime anlamında ele alındığında bir anlamı olduğu iddia edilebilr, o zaman bunun ilişkiye katılmış bütün bireylerin iyiliğinin toplamı olmalıdır.66 Fakat bu durumda da başka bir sorun karşımıza çıkmaktadır. Ortak iyi bir toplumun üyelerinin bireysel iyiliklerinden ayrı ve üstün bir şey olarak düşünülmektedir. Bunun anlamı ise bir kısım insanın iyiliğinin diğerlerininkine nazaran üstünlük kazanması ve ikincilerin onlara kurban edilmesidir. Dolayısıyla “ortak iyi”, “kamu menfaati” gibi kavramlar üzerinden devletin “yeniden dağıtımcı” politikalarına haklılık kazandırılamaz.67 Şahin de benzer bir yorum yapmakta ve kamu yararının işlevsel olmaktan çıktığını, kamu sektörünün özel sektör aleyhine genişlemesinin bir aracı haline geldiğini ifade etmektedir.68

Rand, ortak, kamu, toplumsal gibi bazı kollektiviteleri ifade etmek için kullanılan kavramlara karşı savaş açmıştır. Kapitalizmi anlattığı makalesinde “ortak fayda”

kavramının bir ahlak kılavuzu olarak değil, fakat ahlaktan bir kaçış olarak iş gören, elastik, tanımlanamaz ve mistik niteliğinden dolayı kabul gördüğünü, faydanın, bir varlık olmayan şeyler için geçerli olmadığından, onu cisimleştirmeye kalkışanlar için bir ahlaki açık çek haline geldiğinden bahsetmektedir. Kamu yararında, Rand’a göre,

“çoğunluğun faydası” olduğu varsayılmaktadır ve bu varsayım aslında gizlidir. 69 Rand, bu gizli varsayımın aslında, bireylerin haklarının da gizli olarak ihlal edilmesine hizmet ettiğine inanmaktadır. Rand tavrını çok sert bir şekilde ortaya

66 Ayn Rand, Kapitalizm Nedir?, Çev. Atilla Yayla, Sosyal ve Siyasal Teori, 2. Baskı, Der. Atilla Yayla, Ankara, Siyasal Kitabevi, 1999, s .222-223.

67 AtillaYayla, Liberalizm, s.208.

68 Yusuf Şahin, “Her Derde Deva: Kamu Yararı”, s.111.

69 Ayn Rand, Kapitalizm: Bilinmeyen İdeal, s.18.

169 koymaktadır: “Bana hiçkimse yardım etmedi, ben de hiçbir zaman birilerinin bana yardım etmek gibi bir görevi olduğunu varsaymadım.”70 Rand’ın Atlas Vazgeçti romanından alınan şu sözleri de adeta bu felsefenin bir sloganı niteliğindedir: “Asla başkaları için yaşamayacağım ve kimseden benim için yaşamasını istemeyeceğim”71 Bu, tabii ki kimsenin kimseye yardım etmemesi gerektiği anlamına gelmemektedir.

Ancak hayır işleri Rand’a göre birincil bir erdem ve ahlaki bir ödev değildir; bu marjinal bir konudur. Eğer yardım ettiğinize değiyorsa ve yardım edecek maddi gücünüz varsa, başka insanlara yardım etmenin yanlış bir tarafı yoktur. Ancak, zor durumda olanların yanında olarak onlara yardım etmek doğrudan ahlak ve erdemle ilgili bir konu değildir, ahlakla ilgili olan kişinin gerçeği algılaması ve ona göre davranmak için aklını kullanıp kullanmamasıdır. Duncan ve Machan bu fikri desteklemekte ve fakirlere, eğitimsizlere ve hastalara yardım etmenin, diğerlerini baskı altına alarak değil, onları ikna ederek gerçekleştirilmesi gerektiğini, problemleri çözmek için baskıdan başka yolların olduğunu ve baskının, sadece aklı olmayan hayvanlara karşı kullanabileceğini savunmaktadır.72

Nozick’in yaklaşımı da Rand’a paraleldir. Nozcik şöyle der, “bireyler bazen daha büyük bir menfaat elde etmek için bazı fedakarlıklarda bulunmayı tercih edebilir, ama kendi iyiliği için fedakarlık yapmaya hazır bir sosyal bütünden söz etmek imkânsızdır.”73 Nozick’in bu iddiasında çok açık bir şekilde Kant’ın izlerin sürülmektedir. Birey, hiç kimsenin mutluluğunun bir aracı olamaz, hele ki gönüllülük

70 Ayn Rand, Atlas Vazgeçti, C.1, Çev. Belkıs Çorakçı Dişbudak, İstanbul, Plato Film Yayıncılık, 2003, Önsöz.

71 Ayn Rand, Atlas Vazgeçti, Önsöz.

72 Craig Duncan, Tibor R. Machan, Libertarianism: For and Against, USA, Rowman & Littlefield Publishers, 2005, s.12-13.

73 Will Kymlicka, Çağdaş Siyaset Felsefesine Giriş, s.151; Robert Nozick, Anarşi, Devlet ve Ütopya, İstanbul, Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2000, s.66-7.

170 yerine, zora başvurularak yapılıyorsa. Nozick’e göre, devlet, sahip olduğu zorlama vasıtalarını bazı insanların diğerlerine yardım etmesini sağlamak ya da onların kendi iyiliği veya korunması için faaliyetlerini yasaklamak maksadıyla kullanamaz.74 Nozick bu durum için “zorunlu bağış” ve “bedavıcılık” kavramlarını kullanmaktadır.

Kamu yararı için toplumda bazıları “bedavacıları” memnun etmek için gelirlerini bir kısmını transfer etmeye zorunlu tutulmaktadır.

Rothbard liberteryen teorinin bireyci olduğunu vurgularken, bir liberteryenin yapacağı en büyük hatanın “topluma, gerçekten olan bir varlık”75 gibi davranılması olduğunu belirtmektedir. Çünkü liberteryenlere göre sadece birey düşünmekte, seçmekte, hissetmekte, tercih yapmakta ve eylemde bulunmaktadır. Toplum yaşayan bir varlık değildir, sadece birbirleriyle etkileşimde bulunan bireylerin oluşturduğu bir kümeden ibarettir. Toplumun insanlardan ayrı bir varlığının olması imkansızdır.

Rothbard’ın en büyük liberteryen düşünürlerden biri olarak aldığı Frank Chodorow’dan referansla kabul ettiği gibi, toplum, kendisini oluşturan unsurlar ortadan kalktığında, ortadan kalkacaktır.76 Rothbard’ın toplumla ilgili düşüncesi O’nun kamu yararı konusundaki yaklaşımı da hemen ortaya çıkarmaktadır. Rothbard için (Rand’da olduğu gibi) elbette ki halihazırda var olmayan bir şeyin faydası ya da

“iyi”si de olmayacaktır.

Rothbard’ın teorisini anlatırken kullandığı örnekler her zaman sıra dışıdır. İlk tepki hep şaşkınlık içermekte, insan zihninde, nereden geldi buraya izlenimi uyandırmaktadır. Kamu yararı ile ilgili konuyu anlatırken de Rothbard, dörtlü bir

74 Robert Nozick, Anarşi, Devlet ve Ütopya, s.21.

75 Murray Rothbard, For A New Liberty: The Libertarian Manifesto, 4. Baskı, San Francisco, Fox & Wilkes, 1996, s.45.

76 Murray Rothbard, For A New Liberty: The Libertarian Manifesto, s.47.

171 orkestra kurmak isteyen üç komşunun dördüncü komşuyu silah zoruyla viyola çalmaya mecbur etmeleri örneğini verir. Yani ortak bir yarar olacak diye, birilerini bir şeyler yapmaya zorlamaktır, bunun esası. 77 Bu örnekten hareketle, bir toplumda sanatın gelişmesi iyi olabilir, ama sanatın gelişmesini bir kamu yararı olarak ele alırsak ve devletin bu amaçla politikalar geliştirdiğini varsayarsak, birincisi devlet kendi iyisini topluma dayatmış olacaktır, ikincisi devlet bazı insanları (sanatçıları) diğerlerine tercih etmiş olacaktır, üçüncüsü devlet bunun maliyetini tüm insanlara yüklemiş olacaktır. Üstelik bu yarar hiçbir zaman ölçülemeyecektir.

Charles Murray de benzer bir örnekten giderek şu soruları srmaktadır: “1) Bu mal bireylerin kendi başlarına sağlayamayacakları bir şey mi? 2) Komşumdan, kendi istemediği halde bir kamu hizmeti için ödeme yapmasını isteyebilir miyim? 3) Komşumdan, bana ve benim sevdiğim insanlara kendisinden daha çok yarar sağlayacak bir kamu hizmeti için ödeme yapmasını isteyebilir miyim?” sorularını sormaktadır. Birinci soruda, bireyler kendi başlarına bunu yapabilirler ancak, yapmaları gerektiği kadar iyi ve hızlı olmayabilir. İkinci ve üçüncü soruda ise, Murray, “komşunun gerçekten kendisi için neyin iyi olduğunu bilmediği” yönündeki cevaplara hazırlıklı olunması konusunda uyarmaktadır. 78

Kamu yararını aslında “birinin toplum için yararlı olduğunu düşündüğü şeydir.”79 Sonuçta, neyin kamu yararı olduğuna ve nereye ne kadar kaynak aktarılması gerektiğine kamu otoriteleri karar vermektedir. Ayrıca, ortak fayda, tanımlanmamış ve tanımlanması mümkün olmayan bir kavramdır, kamu sadece belli sayıdaki

77 Murray N. Rothbard, Eşitlikçilik: Doğaya Karşı İsyan, Çev. Mustafa Acar, Ankara, Liberte Yayınları, , 2009, s. 91-95.

78 Charles Murray, What it means to be a libertarian?, s.13-14.

79 Charles Murray, What it means to be a libertarian?, s.11.

172 münferit insanlardır ve Rand’a göre “fayda” ya da “değer” gibi kavramlar sadece canlı organizmalar için söz konusudur. “Ortak fayda, onun üyelerinin bireysel faydalarından ayrı ve üstün bir şey olarak görüldüğünde, bu durum bazı insanların fayda anlayışlarının diğer insanların fayda anlayışlarından üstün tutulduğu anlamına gelir”80 ki bu birilerinin diğerleri uğruna feda edilmesidir.

David Schmidtz “Garantiler”81 başlıklı ilginç makalesinde bireysel sorumluluk ile toplumsal sorumluluğu ve içsel ile dışsal sorumluluğu karşılaştırmakta ve insanların garantilerin olmadığı bir toplumda nasıl yaşayacakları üzerine kafa yormaktadır.

Schmidtz, hayatta bazen kötü şeylerin olduğunu, insanların kaza yapabildiklerini, yaşlanabildiklerini, talihlerinin kötü gittiğini hatırlatmakta ve bunların hiçbiri olmasaydı, hayatın gerçekten çok güzel olacağını ifade etmektedir. Hayatta kötü şeylerin olması Schmidtz’in de bizim de tartışma konumuz değildir. Adına ister kötü şans ya da talih deyin, isterseniz kötü kader, hayatta bu tür şeylerle karşılaşılmaktadır. Hayatın neden böyle olduğunu tartışmak anlamsızdır, Schmidtz bu noktada doğru soruyu sorarak tartışmayı anlamlı bir yöne çekmektedir:

“talihsizlikler ve hataların bedelini kişinin kendisinin mi yoksa başkası mı ödeyecek?” Talihsizlikle karşılaşmasa ve hata yapmasa bile bazı insanlar kendi temel ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Schmidtz toplumda bu tür insanlara bazı garantiler tanınancak bu garantilerin ücretsiz ya da hiçbirşey pahasına olmadığını, öyle ya da böyle bu bedelin birileri tarafından bir şekilde ödendiğini belirtmekte ve burada devleti işin içine sokarak vergilerle insanların zorunlu olarak diğerlerinin maliyetlerini karşılamak zorunda bırakıldığını ifade etmektedir.

80 Ayn Rand, Kapitalizm: Bilinmeyen İdeal, s.18.

81 David Schmidtz “Guarentees”, Liberal Düşünce Dergisi, S.45-46, Kış-Bahar 2007, s.145-164

173