• Sonuç bulunamadı

B. Gelenek Yerine Akıl: Anti-Rasyonalist Liberalizme Eleştiri

2. KURGUSAL YA DA SANAL: Liberteryen Teoride Toplum

Liberteryenizm birey toplum arasındaki öncelik sorununda her zaman bireyden yana tavır koymakta, her çatışma alanında bireyi savunmakta ve bu anlamda toplumu adeta yok saymaktadır. Liberteryenler arasında bazıları toplumun sadece bir insan yığını olduğunu savunurken, bazıları da insan yığını olmasa bile, toplumun hiçbir koşulda ve zamanda bireyden önce gelemeyeceğini iddia etmektedir.

Birey-özgürlük-toplum üçgeninde, birey ve özgürlüğünü (tabii ki öz-sahiplik ve mülkiyet üzerinden) özellikle insanların rahatsız olabileceği konular üzerinden tartışmak ve liberteryen iddialar öne sürmek, birçok insan tarafından aşırılık olarak nitelendirilme tehlikesi taşımaktadır. Başkalarına zarar vermediği sürece bireyin nerede durdurulması gerektiği tartışıldığında, gerek muhafazakarlar, gerek geleneğe vurgu yapan anti rasyonalist evrimci liberaller, gerekse de bazı klasik liberaller,

“toplumsal” bazı değerlere zarar vereceği gerekçesiyle bireysel özgürlüğün bir noktada sınırlandırılması gerektiğini savunmaktadır.

Toplum konusuna gelmeden önce bireycilikle ilgili ilk olarak, liberallerizmde bireylerin toplumdan ya da diğer insanlardan izole atomize bir hayat sürdüğünü söylemenin, hem liberalizm hem de liberteryenizm için biraz yüzeysel olacağını vurgulamak gereklidir. Bu eleştiride liberalizmin bireyi, genellikle kendi içine kapalı, arzularının ve tutkularının peşinden giden varlıklar olarak anlaşılagelmiştir. Mises, praksiyolojinin bireysel insanların eylemleri ile ilgili olduğunu ifade etse de, birey fikrinin soyut bir boşluk olduğu fikrine karşı çıkmaktadır. Çünkü insan daima kolektifin bir üyesidir ve toplumsal evrimin bir sonucudur. Birey, bir toplumun içine doğar ve Mises’e göre sadece bu açıdan toplum, bireyden önce gelir. Diğer tüm anlamlarda toplumun bireyden önce geldiği, Mises için boş ve saçma bir özdeyiştir.

163 Toplumu bireyin eylemlerinden başka bir yerlerde aramak aldatıcıdır. Vahşi insanı, gerçek insana dönüştüren toplumsal işbirliği, toplum, medeniyet ve temel gerçekler işbölümü altında gerçekleştirilen işin, izole yapılan işten daha üretken olduğu ve insan aklının bu gerçeği fark edecek kapasitede olduğu gerçeğidir.57

Bireyin bir toplum içine doğmuş olması, onu doğuştan topluma borçlu hale düşürmez. Ayrıca liberal bakış açısı birey üzerinde herhangi bir sınırlama kabul etmemektedir. Başkalarına zarar vermediği sürece birey üzerinde, onu sınırlandırabilecek bir ahlak, yaptırım ya da doktrin yoktur. Birey kendi başına bir değer olduğundan, üzerine başka değerler yapıştırılamaz, ya da bireyin değerinin kaynağı, kendinden başka bir yerde aranamaz. Birey kendi bedeni ve emeği üzerinde mülkiyet hakkına sahiptir ve doğuştan kazandığı bu haklar sebebiyle, ne bedeni ne de emeği için hiç bir şeye borcu yoktur

Toplumla ilgili liberteryen yaklaşımı anlama yolunda atılacak ilk adım Mises’i ve Mises’in praksiyoloji kavramını hatırlamaktır. Praksiyoloji sadece bireylerin eylemde bulunabileceğini iddia etmekte ve kolektif bir eylem olarak algılansa bile, kolektif görünen eylemin de ayrı ayrı bireysel eylemlerden türediğini savunmaktadır.

Mises, eğer birisi ‘ben’ diyorsa, bunun ne manaya geldiğini anlatmak için sorgulamaya gerek yoktur, aynı durum ‘sen’ ve ‘o’ için de geçerlidir, ama eğer birisi

‘biz’ diyorsa, ‘biz’in kimlerden oluştuğunu belirlemek için daha fazla bilgiye ihtiyaç vardır diyor. Çünkü ‘biz’ kendi hesabına hareket edenlerden farklı olarak harekette bulunamaz; ya hepsi bir uyum içinde hareket ederler ya da birisi hepsi için harekette bulunur. Sosyal kolektif için, bireysel üyelerin eylemlerinin dışında bir mevcudiyet

57 Ludwig von, İnsan Eylemi, s.44-47, 141-142.

164 ve gerçeklik yoktur. Bu kollektivitelerin amaçları ve eylemlerinden bahsetmek ve belli bir ruha atıfta bulunmak ukalaca konuşmalardır ve beyhudedir.58

Mises toplumu, ortak olarak yapılan eylem, sosyal birliktelik, işbölümü ve işbirliği olarak tanımlamaktadır. Toplumu böyle tanımlamış olmakla birlikte Mises, “toplum buna inanıyor” veya “toplum şunu düşünüyor” gibi sözler sarfeden ve toplumu düşünen bir varlık olarak gören anlayışı reddeder.59

“Düşünen yegane varlık insandır. İnsan muhakemesinin evrimi içinde toplum, ilkel insanın saf düşüncesinden daha çok modern bilimin karmaşık düşüncesinde kendine bir yer bulmuştur. Buna rağmen, kendi kendine düşünmek sadece bireyin muvaffakiyetidir. Müşterek bir eylem var, ancak müşterek bir düşünce yoktur.”60

Liberteryen hareketin önemli temsilcileri de olan Mises’in öğrencilerine geldiğimizde, bu düşünürlerde Mises’den çok da farklı bir yaklaşım görmeyiz.

Örneğin Rand toplum ya da kamu diye bir şey olmadığını bu tür kollektivitelerin sadece belli sayıdaki münferit insanlardan ibaret olduğunu savunmaktadır. Toplumun bireyden ayrı bir düşüncesi olamayacağı gibi, bireysel fayda ve değerlerin ötesinde, toplumun da kendisine has bir fayda ya da değeri de olamaz. Çünkü Rand’a göre fayda ve değer sadece bir canlı organizma (bireysel bir canlı organizma) durumunda söz konusu olabilir, varlıksal olmayan ilişkiler topluluğu durumunda geçerli olamaz.61 İnsanın amacı (Rand’a göre) kendisini gerçekleştirmesinde yatar ve bu;

kişinin kendini başkaları, en azından “toplum” denen kurgusal varlık uğruna kurban etme amacının ortadan kaldırılması demektir.62

58 Ludwig von Mises, İnsan Eylemi, s.44-47.

59 William H. Peterson, “Liberal Bir Fikir Devi: Mises”, Çev. Cennet Uslu, Liberal Düşünce, S.16, 1999, s.143.

60 Mises’den aktaran William H. Peterson, “Liberal Bir Fikir Devi: Mises”, s.142.

61 Ayn Rand, Kapitalizm: Bilinmeyen İdeal, s.18.

62 Andrew Vincent, Modern Politik İdeolojiler, s.51.

165 Liberteryenler, bireyin karşısına neden hiçbir engel çıkarılamayacağını temel önermelerden hareketle ve birbirleriyle son derece tutarlı adımlarla ispatlamaya çalışmakta, bu arada da tüm şimşekleri üzerlerine çekmektedirler. Bu sebeple liberteryenizm çalışanlar için en ilginç kısımlardan biri, toplumla bireyin çatışma alanlarıdır.

Block kapitalizmin ahlaki bir ekonomik yapı olmadığını iddia etmektedir. O’na göre kâr ve zarara dayalı iş dünyasının, insanlığa mal ve hizmetler konusunda dünyaya daha önce bilmediği kadar bolluk getirmiş olduğu doğrudur. Bu faydalara herkes gıpta ile bakabilir. Ama aynı piyasa, kumar, fahişelik, pornografi, uyuşturucu, alkol, sigara, intihara teşvik gibi mal ve hizmetler de üretmektedir. O zaman tüketici memnuniyeti açısından, piyasa, ona katılanların amaçları ne kadar ahlaki ise o kadar ahlakidir. Öyle ise Block için piyasa ne ahlaklı (moral) ne de ahlaksızdır (immoral);

O, piyasanın ahlak dışı olduğunu iddia etmekte ve kapitalizmi savunmak, bu ahlaksızlıkları da savunmayı mı gerektirir diye sormaktadır.63

Block’un bu sorusu (her ne kadar kullandığı ahlak kavramı genel ya da toplumsal ahlak denilen kavrama referans verse de ve sırf bu yüzden kapitalizin ahlak dışı olduğunu iddia etse de) çok isabetli bir sorudur ve bu soruya verilen cevapla, liberteryenler, muhafazakarlarla, anti-rasyonalist evrimci liberallerle ve asıl önemlisi klasik liberallerle aralarına bir mesafe koymaktadır.

63 Walter Block, Defending The Undefendable, 3. Baskı, Auborn, Mises Institute Press, 2008, s.15.

166