• Sonuç bulunamadı

173

174 Hayat kadınlığını yasaklayan yasalara gelince, liberallerin bakış açısından iki yetişkin insanın rızalarına dayalı olarak seks yapmaları meşrudur, ancak Rothbard’a göre liberaller seks konusunu seks ticaretini de içerecek şekilde yeterince genişletmemiş, halk arasındaki kullanımıyla ite dalaşmadan çalının etrafından geçmişlerdir. Bir liberteryene göre iki yetişkin arasındaki rızaya dayalı her türlü ilişki meşrudur. Seks tamamen özel hayatla ilgili bir durumdur ve devletin kişilerin seks davranışlarını düzenlemeye kalkışması hiçbir şekilde hoş karşılanamaz. Eğer kişiler ve işgücü özgürse, hayat kadınlığı da özgür olmalıdır. Hayat kadınlığı işgücünün gönüllü satışıdır ve devletin bu tür bir satışı yasaklama ya da sınırlandırma hakkı yoktur. Rothbard’ın özetle söylediği gibi bunlar, yasanın işi değildir. Tarihsel tecrübe, tarihin en eski mesleği olarak hayat kadınlığı ve seks tüccarlığının yasaklanamadığını göstermektedir. Ancak buradaki problem, yasaklanmasa da diğer mesleklerde olmadığı kadar bu mesleğin düzenlenmesi ve bu düzenlemelerle de katı bir şekilde sınırlandırılmasıdır.

Bir liberteryen hayat kadınlığını diğer mesleklerden ayrı bir yere koymayacaktır. Bir hamal ya da madenci nasıl bedeniyle para kazanıyorsa ve çalıştığı saatler içinde bedenini kiralıyorsa, aynı durum hayat kadınlığı için de geçerlidir. Burada gündelik anlamdaki kullanımıyla “ahlak” ile ilgili tartışılacak herhangi bir konu bulunmamaktadır.

Block bu konuda biraz daha ileri gitmektedir. Block’un Defending The Undefendable adlı kitabı, halihazırda zaten, hayat kadınlığı, bunun ticaretini yapanlar, uyuşturucu, şantaj, ekoloji, çocuk işçiliği gibi savunulması zor olan konularda, özgürlük ve mülkiyetten yola çıkarak bir perspektif sunmayı amaçlamaktadır. Block’a göre her

175 türlü seks ilişkisinde partnerler birbirlerine belli şeyler sunmaktadır. İlk bakışta bu tür bir ilişkide yapılan ticaret çok açık değildir. Ama ticaretin açık olmadığı, ticaretin olmadığını göstermez. Örneğin; bir kadın bir erkekle dışarı çıktığında bile, yemek, sinema, konser derken halihazırda bir çok ödeme yapılmaktadır. Evlilikte de durum benzerdir. Evlilikte partnerler ya da karı-kocalar mutlu aktörlerdir, ama evliliğin özü de bir çeşit ticarettir. Hayat kadınlığı, doğrudan para karşılığı yapıldığından diğerleri gibi gizli değil, açık bir ticarettir.83 Block benzer bir yaklaşımı seks tüccaları için de sergilemektedir. Çok yaygın bir söylem olarak seks tüccarlarının hayat kadınlarını sömürdüğü dile getirilmektedir. Ama bu sömürü neden bir tüccarın pazarlama elemanını sömürmesinden daha çok dikkat çekmektedir ve neden ondan daha kötüdür. Kadın tüccarları brokerların mesleklerine benzer bir iş üstlenmekte, ama kadın tüccarlarını brokerlardan daha onurlu bulunmaktadır. Çünkü brokerler arasındaki rekabet yasalarla sınırlandırılırken, kadın tüccarlarının mesleklerini daha güvenli yapabilecekleri bir dayanak bulunmamaktadır.84

Liberteryenlere göre, pornografinin ve seks ticaretinin genel ahlaktan yola çıkılarak yasaklanması gayri meşrudur. Çünkü liberteryenlere göre kamu ahlakı diye bir şey yoktur, olamaz. Objektivist ahlak anlayışını hatırlamak gerekirse, Rand bu konuda, asıl ahlaklı olanın kişinin aklını kullanması olduğunu söyleyecek, Rothbard ise öz-sahiplik ve saldırmazlık ilkelerinden hareketle pornografi yasaklarına karşı çıkacak ve her bireyin, bedeni ve kişiliği üzerinde mülkiyet hakkına sahip olduğunu, kişiye ve mülkiyete karşı fiziksel şiddet kullanmaya, tehdide başlamaya ve mülkiyetini nasıl kullanacağı konusunda zorlamaya kimsenin hakkı olmadığını söyleyecektir.

83 Walter Block, Defending The Undefendable, s. 7.

84 Walter Block, a.g.e., s.10-11.

176 Buradan hareketle ülkemizde devlet tarafından verilen belge ile hayat kadınlığı yapanların durumunu düşündüğümüzde, ortaya çok daha trajik bir manzara çıkmaktadır. Devletin düzenli aralıklarla baskınlar yaptığı ve vesikalı olmayan kadınları toplayarak minibüslere doldurup götürdüğü sahnelere sıklıkla haberlerde rastlamaktayız. Para karşılığı seks yapmak ahlaksızlık ise, devlet neden vesika verdiğini sorarak başlayabiliriz. Devlet, hayat kadınlığının önüne geçemediği için,

“toplum sağlığını korumak” görevi ile en azından onu kontrol etmeye çalışmaktadır.

Bu açıklama ile ikinci soruya geçebiliriz. Sağlık kontrolleri sebebiyle vesika veriliyorsa, para karşılığı olmayan her türlü seks de aynı tehlikeyi taşıyabileceğinden onlara da mı vesika vermek gereklidir? Mevzu halk sağlığı ise para karşılığı ya da değil, her türlü seks faaliyeti kontrol altında tutulmalı, tüm insanlara vesika verilmeli, üstelik bu vesika her faaliyetten sonra, doğabilecek yeni tehlikelere karşı, yenilenmelidir. Sonuç olarak, devletin bu işin içinde olması hem komik, hem trajik hem de çelişkilidir. Bunun ahlaki olmadığı tezinden hareket ettiğinde, devletin bizzat kendisi vesika vermekte ve bizzat ahlaksızlığa ortak olmaktadır. Halk sağlığı açısından ise, devlet sadece para karşılığı seks yapanları dikkate aldığından işi yarım bırkmakta, böylelikle hem çelişkili hem de yarımyamalak bir iş ortaya çıkmaktadır.

Seks ticaretine başka bir eleştiri kapitalizm üzerinden yapılmaktadır. Burada, kapitalizmin kadın vücudunu metalaştırdığı, kapitalizmin bu ticareti teşvik ettiği iddia edilmektedir. Kapitalizm öncesi dönemde ya da kapitalist olmayan toplumlarda fahişeliğin olup olmadığını bakmak bu iddianın dayanağını geçersizleştirmektedir.

177 Mises’in belirttiği gibi, “fahişeliği doğuran faktörlerin tamamının mülkiyet ve kapitalizmle hiçbir ilişkisi yoktur”.85

Benzer bir durum şiddet içerikli filmler için de söz konusudur. Orada da yine benzer endişelerle yasaklama ya da sınırlamalar olmaktadır. Rothbard bu konuyu ele alır;

liberaller için, bu filmler insanları suça teşvik etmekte, bu sebeple bazı liberaller bunların yasaklanmasını savunmaktadır. Ancak Rothbard’a göre, bunu kabul etmek, bireyin iradesini reddetmek ve suç işlemeyecek olan kişinin filmi izleme hakkını elinden almak, kişiyi başka birilerinin ahlaklı bulduğu şeyleri yapmaya zorlamaktır.

Rothbard’a göre ahlaklı davranış özgürce seçilmedikçe bir anlam taşımamaktadır.86

Liberteryenlerin, toplumsal olarak ve hükümetler tarafından kötü olduğu kabul edilerek yasaklandığı ya da sınırlandırıldığı diğer bir konu uyuşturucu ve alkoldür.

Alkol ve uyuşturucu kullanmak vücuda zarar verdiğinden ve kullanım oranına göre bilinç kaybına yol açtığından kötü alışkanlıklar olarak değerlendirilebilir. Diğer taraftan alkol ve uyuşturucu alarak insanların mutlu da olabildiklerini kabul edersek, liberteryenlerin ilk itiraz noktası hemen açığa çıkacaktır. Bireyler, başka insanlara zarar vermedikleri sürece, üzerlerinde hiçbir baskı olmadan kendi doğrularını arama hakkına sahiptir ve hiç kimsenin “iyi”si ya da “kötü”sü bir baskı ve yasaklama aracı olarak bireylere yönlendirilemez.

Alkol ve uyuşturucunun insanlar için tehlikeli olduğu kabul edildiğinde, bunlar yasaklanmalı ve bu maddelere ulaşımları engellenerek bireyler korunmalı mıdır?

Birey, bu maddelerin tehlikelerini bilerek kullanmayı tercih ettiyse, yani kolasına hileyle votka karıştırılmadıysa, devlet bunu neye dayanarak yasaklayacaktır? Ya da

85 Ludvig von Mises, Sosyalizm, Çev. Yusuf Şahin, Ankara, Liberte Yayınları, 2007, s.99.

86 Murray Rothbard, For A New Liberty: The Libertarian Manifesto, s.103-105.

178 birey, sıklıkla yaptığı gibi, hata yapabilir, akılsız da davranabilir. Devlet, akılsız bireyleri nereye kadar engelleyebilecektir.

Uyuşturucu ile benzer etkileri olan alkol ise, birçok ülkede uyuşturucudan daha hoş karşılanmakta, devlet, mekanlara içki ruhsatı vererek bunun kullanımını yasallaştırmaktadır. Hatta bazı resmi resepsiyonlarda içki servisi yapılmaktadır.

Üstelik içki limiti konusunda (araba kullanılmadığı sürece) herhangi bir kısıtlama getirmemektedir. Uyuşturucu ile etkileri açısından birçok benzerlik taşıyan alkolde (aralarında bir derecelendirme farkı olduğu söylenebilir) durum neden farklıdır?

Uyuşturucuya getirilen yasak ile ilgili çıkış noktası, bireyin özgür iradesi ile kendi bedenini yani mülkiyetini kullanma özgürlüğü olmalıdır. Sorumlu birey, davranışlarının sonuçlarına katlanabilen ve buna göre kararlarını yönlendiren kişidir.

Birey ya sorumludur, ya değildir; birey için bazen sorumlu ya da biraz sorumlu gibi bir yaklaşım kabul edilemez. Aksi takdirde bireyi her türlü şeye karşı korumak ve bu anlamda obeziteye sebep olan fast food ya da cilde zarar veren kozmetik ürünleri de yasaklamak gerekmektedir. Mises, kendi akılsızlıklarına karşı bireyleri korumanın devletin vazifesi olduğu prensibi bir kere kabul edilirse, artık devletin başka sınırları da aşmasına karşı ciddi bir itiraz ortaya konamayacağını belirtir:

Kişinin aklına ve ruhuna zarar vermesi, bütün bedenine zarar vermesinden çok daha vahim değil midir? Kötü kitaplar okuması, kötü oyunlar izlemesi, kötü tablo ve heykellere bakması ve kötü müzik dinlemesi niye engellenmesin? Şüphesiz ki, kötü ideolojilerin birey ve toplumun tümüne verdiği hasar, uyuşturucu maddelerin verdiği hasardan çok daha öldürücüdür.87

Öyle ise, bir liberter için devlet, ne uyuşturucu ne de alkolü yasaklayan bir sınırlama getirmemelidir. Bu nedenle sarhoş olmaya karşı yasalar olmamalıdır çünkü sarhoş

87 Mises’den aktaran: William H. Peterson, “Liberal Bir Fikir Devi”, s.142.

179 olmak ya da olmamak bireyin kendi kararıdır. Benzer bir biçimde, çocuklara uyuşturucu madde satışının yasaklanması hariç, uyuşturucu madde alan-kullanan ve hatta ticaretini yapan insanlarla ilgili, başkaları açısından bir tehdit oluşturmadığı müddetçe yasaklayıcı yasalar da olmamalıdır.

Roy Childs “The Case for Legalizing Hard Drugs” başlıklı konuşmasında, uyuşturucu ile iligli sağlık ve suç probmlerini inkar etmemekle beraber, bu problemlerin bizatihi uyuşturucu kullanıcıları tarafından çıkarılıp çıkarılmadığını sormakta ve bu problemlerin tamamının, uyuşturucuya karşı yasal yaptırımların bir sonucu olduğunu göstermektedir. Childs, 1960’tan beri uyuşturucu yasaları çok daha sert olsa da, uyuşturucu kullanımının kat kat arttığını belirtmektedir. Ondokuzuncu yüzyılda uyuşturucu yasaları olmamasına ve uyuşturuculara erişim çok olmasına rağmen o zamanlar bir uyuşturu problemi yaşanmadığından hareketle bu sorunu çözmenin tek yolunun uyuşturucu yasalarını kaldırmak olduğunu iddia etmektedir.88

Eyüp Can konuya farklı bi açıdan yaklaşmakta ve uyuşturucunun sebep olduğu suçların birçoğunu, insanların bu alışkanlıklarını devam ettirmek için gerçekleştirdikleri hırsızlıklarının sonucu olduğunu belirtmektedir. Liberteryenlere göre, eğer uyuşturucu alım satımı serbest olsaydı, o alanda yaşanan alım-satım trafiği yaşanmayacak, uyuşturucu bağımlılarının sayısı azalacak, fiyatlar düşecek, ama diğer taraftan da bu, ülke için vergilendirilerek bir kazanca dönüşecektir.89

Burada tartışmaya açık önemli konulardan bir diğeri, alkol veya uyşturucu kullanan kişilerin, alkollüyken araba kullanmak gibi, başkalarının hayatına bir tehdit

88 Roy A. Childs, “The Case for Legalizing Hard Drugs”, Libertarian Review, C.4, S.12, Aralık 1975, s.2.

89 Eyüp Can, “Siyasal Bir Felsefe Olarak Liberteryenizm”,

http://e-dergi.atauni.edu.tr/index.php/SBED/article/viewFile/417/411 (06.08.2010)

180 oluşturmasıdır. Bu tehdit ihtimali ile hükümetler tarafından alkol kullanımına yasak ve sınırlama getirmek için yeterli görünmektedir. Bu tür bir yasaklama Nozick’in tazmin ilkesi üzerinden tartışılabilir. Hatırlamak gerekirse, Nozick’in minimal devleti riskli eylemlere yasak getirdiğinde, bunu etmek zorundadır. Devlet, henüz tehdit ortaya çıkmadan, insanların alkollü araba kullanmasını yasakladığında, bu yasak ya da sınırlamadan doğan mağduriyeti gidermek, onu tazmin etmek zorundadır.

Bu tartışmanın ikinci ayağı, alkollü araba kullanırken başkalarına zarar verenleri cezalandırırken, alkollü araba kullanıp kimseye zarar vermeden gideceği yere ulaşan kişilerin de sınırlandırılmasıdır. Bu, başka insanlara tehdit oluşturabileceğinden hareketle, bireysel silah taşımanın yasaklanarak, meşru müdafaa hakkının ihlal edilmesine benzemektedir. Bu tür yasaklamalar toplumsal fayda tezi ya da sonuçları itibariyle “iyi”ye hizmet ettiği için meşrulaştırılabilir ama çalışmamız boyunca hep vurgulandığı gibi bir liberteryen için bu yasaklamalar için yeterli bir meşruiyet zemini sağlamamaktadır. Buradaki tartışma fayda ya da sonuç üzerinden değil, öz-sahiplik ve saldırmazlık ilkesi üzerinden yapılmalıdır.

Rothbard’ın kullandığı yöntem, özgürlüğün kısıtlanmasının birçok insan tarafından meşru görüldüğü uç örneklerde, kişisel doğrular ve bazı ahlaki kısıtlamaları bir kenara bırakarak bu örneklere temel ilkeleri uygulamaktır. Liberteryenlerin sık sık şikayet ettiği gibi her durum için ayrı bir özgürlük tanımı yapılamaz, çünkü böyle olduğunda ya birilerinin ahlak anlayışı ya da diğerlerinin iyi anlayışı işin içine girecektir ve bu da bizi temel özgürlük ilkelerinden uzaklaştıracaktır.

181