• Sonuç bulunamadı

B. Nozick’in Adalet İlkeleri ve Chamberlain’in Zenginliği

2. OBJEKTİVİST OLSA DA LİBERTER: Ayn Rand

“Yaşama hakkım ve mutluluğum en yüksek ahlaki amacımdır.”

“Ben, ‘Biz’ denen korkunç hayaleti, esaret, çapulculuk, sefalet, cehalet ve hayasızlıktan gelen bu rezalet kelimeyi ezdim, çiğnedim, mağlup ettim.”18 Ayn Rand19 heyecan verici bir yazardır. Onun gücü ve etkileme kapasitesi, felsefesinin temellerinin sağlam olmasından ziyade, onu savunmadaki tutkusu, aşkı, kaleminin başarısı ve düşüncelerini örgütlü bir şekilde savunmasından kaynaklanmaktadır. Rand okumaya genelde Ego ile başlanır. İlk aşamada pek bir şey ifade etmeyen bu kısa romandan sonra, okuyucu sırasıyla Yaşamak İstiyorum ve Hayatın Kaynağı’nı eline alır. Hayatın Kaynağı20 iki şekilde okunur; birincisi Howard Roark adlı idealist bir kahramanın sürükleyici hikayesi, ikincisi ise bir felsefenin başlangıç adımları. Ne zaman ki, hacmi de etkisi de büyük Atlas Vazgeçti’ye başlansın, o zaman gerçek Rand’la tanışılır.

18 Ayn Rand, Ben, Çev. Emine Gedik, Ankara, Liberte Yayınları, s.70.

19 Gerçek adı Alissya Zinovievna Rosenbaum olan Rand 1905 yılında Rusya’da doğmuştur. 12 yaşındayken gerçekleşen Bolşevik Devrimi ve sonuçları Rand’ın felsefesi üzerinde son derece etkilidir. Ailesi ile birlikte Bolşeviklerden kaçıp Kırım’a yerleşmiş, Kızıl Ordu’daki askerlere öğretmenlik yapmış ve 16 yaşındayken yine ailesi ile birlikte Saint Petersburg’a dönmüştür. Ailesi Kırım'dan döndüğünde, o felsefe ve tarih üzerinde araştırma yapmak üzere Petrograd Üniversitesine girmiştir. 1924'te mezun olurken, hakkında soruşturma başlatılmış, üniversite dağılmış ve komünistler üniversite yönetimini devralarak adını Leningrad Üniversitesi olarak değiştirmişlerdir. Rand, 1926 yılında Rus makamlarına akraba ziyareti yapacağını söyleyip kısa süreli bir vize ile Amerika’ya gitmiş ve daha ayrılırken verdiği karara uygun olarak bir daha geri dönmemiştir. Rand, babasının kendisini yolcu ederken şöyle dediğini yazar: "Sana orada Rusya'yı sorarlarsa, hepimizin yavaşça öldüğü büyük bir mezarlık olduğunu söyle". Rand, babasını dinlemiş, bütün eserlerinde bir şekilde bu öğüdü yerine getirmiştir. Rand Rusya’dan ayrıldıktan sonra, önce Şikago’ya, oradan Hollywood’a gitmiş ve film setlerinde çalışmaya başlamıştır. Bundan yaklaşık bir hafta sonra 1929 yılında evlendiği aktör Frank O'Connor'la tanışmış ve Frank'ın ölümü ile sona eren “marjinal” evlilikleri 50 yıl sürmüştür. 1979’da eşinin ölümüne kadar boşanmasa da yakın dostu, editörü, fikirdaşı, hatta öğrencisi olan Barbara Branden’in eşi Nathaniel Branden ile birlikte olmuştur. Kendinden 25 yaş küçük bu adamla ilişkisi, hem Barbara hem de Frank tarafından bilinse de 1968 yılına (bir iddiaya göre üçüncü bir kadının daha ortaya çıkması yüzünden) kadar devam etmiştir. Rand ilk baskısı 1966 yılında yayımlanan Capitalism: The Unknown Ideal adlı kitabının 1970’teki üçüncü baskısının önsözüne “Nathaniel Branden’ın artık benimle, benim felsefemle veya The Objectivist ile bir ilişkisi yoktur”19 şeklinde düştüğü notla, bu anlaşılmaz ilişkiyi resmi olarak da sonlandırmıştır. Rand 1982’de geçirdiği kalp krizi sonucu hayata veda etmiştir.

20 Hayatın Kaynağı’nda gelenekten kopmuş, kendi bağımsız yargısından başka otorite tanımayan, her türlü toplumsal muhalefete karşı kendi yaratıcı çalışmasının bütünlüğü için mücadele eden yenilikçi bir mimar olan Howard Roark’un kariyeri anlatılıyor. Ayn Rand, Yeni Entelektüel İçin, Çev. Orhan Düz, Belkıs Dişbudak, İstanbul, Plato Film Yayınları, 2009, s.81.

115 Türkçeye Atlas Vazgeçti ve Atlas Silkindi olarak iki şekilde çevrilen bu roman dünyayı üzerinden silkeleyen Atlas’ların hikâyesidir. Atlas, mitolojide Zeus’a kafa tuttuğundan dünyayı sırtında taşımakla cezalandırılan bir Tanrı’dır. Rand Atlas Vazgeçti’de dünyayı sırtlarında taşıyan insanların hikâyesini anlatır. Roman Atlas’ların dünyayı üzerlerinden atmasıyla sonuçlanır ve Rand bu durumda dünyanın nasıl bir yer olacağıyla ilgili bir ütopya kurgular ve bizi acı sonla tanıştırır. Diğer taraftan dünyanın başka bir ucunda gerçek kapitalistler tarafından kurulan ve sadece kapitalist kurallarla işleyen yeni bir dünyayı anlatır. Rand’ın ütopyası budur. William Thomas bu ütopyanın anarko-kapitalist bir ütopya olduğunu belirtmektedir. Çünkü bir hakem vardır ama polis yoktur; bir lider vardır ama başbakan/başkan/

cumhurbaşkanı yoktur, korsanlara sığınak olmaktadır ama askeri gücü yoktur.

Rand’ın Atlantis’i ne bir devlet ne de bir toplum türüdür, sadece herkesin kendi çıkarı için bir araya geldiği gönüllü birlikteliktir.21 Rand’ın öncülüğünü yaptığı objektivist hareketin sloganı Atlas Vazgeçti’nin ilk cümlesi olan “John Galt kim?”

sorusu, simgesi ise Dolar işaretidir.

Liberteryen düşünürler arasında hem hayat hikayesi hem de hiçbir düşünüre böylesi nasip olmayan bir hayran kitlesiyle en ilgi çekici olanı Rand’dır. Rand’ın kitapları Amerika’da hâlâ en çok satanlar listesinde yer alırken (Atlas Vazgeçti, 1957’den beri her yıl ortalama 200.000 adet satmıştır ve İncil’den sonra Amerika’yı en çok etkileyen kitap olduğu iddia edilmektedir), adına enstitüler, araştırma merkezleri hatta fan kulüpleri kurulmuştur.

21 William Thomas, “Objectivism Against Anarchy”, içinde Roderick T. Long, Tibor R. Machan, Anarchism/Minarchism: Is Government Part of a Free Country, Hampshire, Ashgate Publishing, 1988, s.39.

116 Diğer taraftan, Rachels Rand’ın, diğer düşünürler tarafından çok fazla okunan bir yazar olmadığını belirtmekte, bunun da Rand’ın söylediklerinin başka düşünürler tarafından daha önce söylenmiş olmasından ve bunların Rand’a özgü olmadığından kaynaklandığını iddia etmektedir. Diğer taraftan Rachels Sezar’ın hakkını Sezar’a vermekte ve hayatı süresince ve hayatından sonra Rand endüstrisinin çok güçlü olduğunu ve Etik Egoizmin birçok düşünürden çok Rand ismiyle beraber anıldığını kabul etmektedir.22 Rachels’e karşı Uyl ve Rasmussen, Rand’ın siyasi teoriye özgün bir katkısı olduğunu iddia etmektedirler. Bu katkı, klasik ya da modernlik öncesi insan anlayışını modern politik doktrinle birleştirmesidir; yani Aristo’nun insan doğası anlayışını liberal doktrinle birleştirmesi veya kaynaştırmasıdır.23

Rand romantik ekolden bir romancıdır, insanı olduğu gibi kabul etmez, onun nasıl olması gerektiği ile ilgilenir. Rand ideal insanın ne olduğuna dair bir felsefe geliştimiş, bu felsefesini romanlarındaki kahramanlar üzerinden anlatmıştır. Bunlar, arındırılmış kahramanlardır, ya siyah ya beyazdırlar; ya iyidirler ya kötü. Örneğin Atlas Vazgeçti’de kahramanlar işadamlarıdır. Rand’ın işadamlarını seçmesi garip değildir, çünkü fikrî ve maddi üretkenlik onun için en önemli değerlerdir. Rand için dünyada zenginliğin üreticisi (işadamı) ve bilginin tedarikçisi (entelektüel) olarak iki önemli insan vardır.24Edwin, Rand’ın berrak tarzı, orijinal ve heyecan verici olay örgüleri ve parlak felsefi ve psikolojik içgörüsünün, romanlarına muazzam bir duygusal etki kazandırdığını belirtmektedir.25

22 James Rachel, The Elements of Moral Philosophy, 4. Baskı, New York, Mc Graw Hill, 2002, s.80.

23 Douglas J. Den Uyl & Douglas B. Rasmussen, “Ayn Rand on Rights and Capitalism”, içinde David Boaz (Ed), The Libertarian Reader: Classic and Contemporary Writings From Lao-Tzu to Milton Friedman, New York, The Free Press, 1998, s.179.

24 Ayn Rand, Yeni Entelektüel İçin, s.24.

25 Edwin A. Locke, “A Review of Atlas Shrugged by Ayn Rand”, The Academy of Management Review, C.14, S.1, Ocak 1989, s.100.

117 Rand, kendini liberteryenizmden ayrı bir yerde konumlandırmaktadır. Block, Rand’ın liberteryenleri “sağın hippileri” olarak reddettiğini, hatta bir liberteryen yerine bir komüniste oy vermeyi tercih edeceğini söyleyecek kadar ileri gittiğini, liberteryenleri yaşamı boyunca göz ardı ettiğini ve liberteryenler hakkında “hippiler”

olarak kısaca reddetmesi dışında tek bir kelime bile yazmadığını belirtmektedir.26

Rand’ın kendi felsefesine verdiği isim, “objektivizm”dir. Rand objektivizmi inşa etmekle kalmaz, onu hayatında tatbik eder. Rand bu felsefeyle insanlara veya “en azından düşünme zahmetine katlananlara” kendi içinde tutarlı, dürüst ve rasyonel bir yaşam tarzı sunmayı amaçladığını belirtmektedir.

Rand’ın siyasi felsefesi Uyl ve Rasmussen’in özetlediği gibi, onun insan hakları doktrinini merkez almaktadır. İnsan hakları öncelikle bir ahlak teorisi ışığında ele alınmalıdır. Rand hak teorisini, insan doğası anlayışıyla ilişkilendirmektedir. Çünkü Rand’a göre hakların kaynağı, insanın doğasıdır ve insanın hayatta kalması için gerekli şart onun haklarıdır. Ayrıca, haklar sadece eylem özgürlüğü tanımaktadır, onun dışında herhangi bir şeyin garantisi değildir.27

Rand, felsefesini kurarken gelmiş geçmiş en büyük filozof olarak nitelendirdiği Aristo’dan ilham alır. Rand’a göre Aristo’ya “kelimenin en saf ve saygın anlamıyla dünyanın ilk entelektüeli payesi verilmelidir”28 çünkü Aristo hayata ve insan bilincine dair rasyonel bir görüşün temel ilkelerini ortaya koymuş, nesnel gerçekliğin algılayanın bilincinden, isteklerinden ve duygularından bağımsız bir kesinlik olarak var olduğunu savunmuş ve insan aklının biricik bilgilenme aracı olduğunu ve nihayet

26 Walter Block, “Libertarianism vs. Objectivism: A Response to Peter Schwartz”, s.40.

http://www.reasonpapers.com/pdf/26/rp_26_4.pdf (05.08.2010)

27 Douglas J. Den Uyl & Douglas B. Rasmussen, “Ayn Rand on Rights and Capitalism”, s.169-172.

28 Ayn Rand, Yeni Entelektüel İçin, s.20.

118 A’nın A olduğunu iddia etmiştir. Rand için Aristo, bilim, teknoloji, ilerleme, özgürlük ve Amerika’nın doğuşunu içeren medeni toplumun tüm başarılarının arkasındaki isimdir.29

Aristo’nun özcülüğü yani “var olmak bir şey olmaktır”30 fikri, Rand’ın da çıkış noktasıdır. Aristo’nun Telos’u, evreni yöneten, belirleyen ilkedir, çünkü “hiçbir şey rastgele, tesadüfen veya kaza eseri ve hiçbir şey hedeflemeden gerçekleşmez.”31 Kimlik kanunu aslında, Aristo’nun evrendeki her şeyin belli rasyonel yasalar çerçevesinde varolduğu önermesinin yirminci yüzyılda yeniden ifade edilmesidir.

Aristo’ya göre insanın da bir telosu vardır ve insan, doğasına içkin bu telosa ulaştığında mutlu olur. Bu “insan doğasına uygun davrandığı ve amacına yaklaştığı ölçüde mükemmelliğe yaklaşır.”32

Uslu, Aristoteles’in insanların logosa sahip olmak anlamında eşit olmalarına rağmen, sahip oldukları aklın yeterlilik veya yetkinlik düzeyinin eşit olmadığını, köleliği meşrulaştırmakta kullandığını ifade etmektedir.33 Rand da kölelik şeklinde olmasa da buna benzer bir ayırımı yirminci yüzyılda yapmaktadır. Rand’da bu, üretenler yani kapitalistler ve kapitalistlerin ürettikleri üzerinden geçinen parazitler ve aklını kullanmayanlar ayrımı olarak kendini gösterir. Aristo’daki kendilerini yönetme bakımından zayıf olanların daha akıllı olanlarca yönetilmesi fikri, bu anlamda dünyayı sırtlarında taşıyan Atlas’lardan farklı değildir.

29 Edward W. Younkins, “Ayn Rand’s Philosophy for Living on Earth”, s.82.

30 Cennet Uslu, Doğal Haklar ve Doğal Hukuk, s.94.

31 Cennet Uslu, a.g.e., s.95.

32 Cennet Uslu, a.g.e., s.100.

33 Cennet Uslu, a.g.e., s.103.

119 Rand, Aristo’yu felsefenin kralı ilanı ederken, liberalizmde ve aydınlanma felsefesinde çok önemli bir yere sahip Kant’a savaş açmıştır. Rand, Kant’ı hayatın, insanlığın ve aklın düşmanı olmakla ve insan aklını yıkmakla suçlar.34

“Aydınlanmanın, insanın kendi aklını kendisinin kullanmaya başlaması” olduğunu söyleyen Kant’a göre insanın ereği mutluluk değil, ödevdir.35 Rand Kant’ı görev kavramıyla aklın altını oymakla suçlar: “… O (görev) metafizik ve psikolojik bir katildir: Rasyonel bir hayat görüşünün tüm esaslarını ortadan kaldırır ve onları insan davranışları için uygulanamaz hale getirir.”36 Ayrıca Rand, Kant’ın önermeleri analitik (gerçeklik hakkında bilgi sunmayan ama mantıksal olarak doğrulanabilen) ve sentetik (mantıksal olarak ispatlanamayan ama gerçeklik hakkında bilgi sunan) olarak ayırmasına karşı çıkmaktadır, çünkü bu ayırım için bir temel bulunmamaktadır.

Rand’ın vurgusuyla görev bir ahlaki gerekliliktir, bunun için bir amaç, teşvik, arzu veya çıkar olması gerekmez, yüksek bir otoriteye uyma dışında bir sebepten kaynaklanamaz37 ve bir eylem sırf ödev duygusundan hareketle yapıldığında ahlaki olmaz,38 çünkü bu bir tercih değildir. Bir eylemin görevden kaynaklanması ve içinde bireysel bir amaç barındırmaması aslında, akla ve ahlaka aykırıdır. Çünkü ahlak, akla uygun davranma ve neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verme ve bu yolla kişinin tercihlerini ve hareketlerini kendisinin belirlediği sistemdir. Rand’a göre Kant, “insanoğlundan, hayattan ve akıldan nefret etmektedir”39

34 Edward W. Younkins, “Ayn Rand’s Philosophy for Living on Earth”, s.86.

35 Macit Gökberk, Felsefenin Evrimi, İstanbul, MEB Yayınları, 1979, s.61, 82.

36 Ayn Rand, İhtiyacımız Olan Felsefe, s.149.

37 Ayn Rand, a.g.e., s.150.

38 Ayn Rand, Yeni Entelektüel İçin, s.32.

39 Edward W. Younkins, “Ayn Rand’s Philosophy for Living on Earth”, içinde Edward W. Younkins, Philosophers of Capitalism: Menger, Mises, Rand and Beyond, Oxford, Lexington Book, 2005, s.86.

120 Rand, Kant’ın yanında her şeyin idea olduğunu iddia eden Hegel’e, aklın olmadığını ve her şeyin madde olduğunu söyleyen ve herkesin feda edildiği bir düzeni savunan Marx’a, alturizm terimini icat eden Comte’a, bir eylemi gerçekleştirmeden önce ondan etkilenebilecek insanları düşünerek davranması gerektiğini söyleyen Jeremy Bentham’a, mutluluğun toplum refahında aranması gerektiğini iddia eden Herbert Spencer’a savaş açmıştır.40 Bunlardan Hayek de nasibini almıştır. Rand bir mektubunda, “en zararlı/öldürücü düşmanı olarak Hayek’i göstermekte ve Hayek’in gerçek bir zehir”41 olduğunu, Hayek’in Kölelik Yolu adlı eserinin de “o tarihe kadar yazılmış en tehlikeli kitap”42 olduğunu iddia etmektedir..