• Sonuç bulunamadı

1.10. Adların Öteki Kelime Türlerine Kayması

1.11.3. Yansıma Kelimeleri

Türkiye Türkçesinde yansımalarda türlü adlar kullanılmaktadır. Bu yansıma adları öteki kelime türlerinin yerine de tutmaktadır.

Yansıma, kısaca doğa seslerinin söz şeklinde biçimlenişi olmaktadır. Doğa seslerini yansıtan bu kelimeler doğrudan doğruya doğadaki sesleri vermeye yöneldikleri gibi, birtakım eklere ad, zarf, fiil gibi öğeleri de oluştururlar.

Bir kök gibi tek heceli olan yansımalar: çat, çıt, tak, dan, dun, tık, şıp şıp, şap şap, fıs fıs, tır tır, vız vız, cız cız, caz cuz, hor hor…gibi.

Şunların çoğu türemiş kelime görünümündedir ve iki hecelidirler: takır tukur, tıkır tıkır, tırıl tırıl, vızır vızır, cızır cızır...

Yansımalara getirilen kimi ekler, fiil olarak kullanılan kelimeler türetir: takırda-, cızırda-, horulda-, gürülde-, çatla-, hopla- gibi.

Bu türler dışında kimi özel kuruluşta yansımalar da vardır: hoppala, zınkadak, küttedek, cumbadak…gibi.

Kelimenin yapısı bakımından ünlemlere en çok yaklaşan kelime türü yansımalardır. Bunlar tabiat seslerini tasvir veya kabataslak taklit ederek meydana gelmiş ses topluluklarıdır (Banguoğlu 1995:346).

Üniversite Hazırlık Kitapları

Fm: Doğadaki seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklerdir. Yansımaları ayırt ederken sesten türeyip türemediklerine dikkat etmek gerekir.

Arılar çiçeklerin üzerinde vızıldıyor. Yaşlı adam sabaha kadar horladı.

Fn: Yansıma Kökenli Sözcükler: Yansıma sözcükler , doğadaki çeşitli varlıkların ya da doğa olaylarının seslerini taklit yoluyla oluşurlar. Yansıma köklerin anlamı yoktur. Bu köklerden ad ya da fiil soylu sözcükler türetilebilir.

Yansıma sözcükler Yansımadan türemiş sözcük

Çat çat-ır-tı

Güm güm-le (mek)

Şır şır-ıl-tı

Hor hor-la-(mak)

Hav hav-la-(mak)

Kl: Yansıma: Tabiata, insana, insan dışındaki canlılara ve eşyaya ait seslerin taklit edilmesi sonucu ortaya çıkan sözcüklerdir. tık, tak, pat, şık, miyav, hırr, hav, mee, çıt… Yansımalardan isim ve fiil türetilebilir. Şırıltı, gürültü, fısıltı, miyavladı, çatırdıyor… Yansıma kökler (güm, şır, fır, tık, fıs, vız...) fiil bildirmedikleri için isim kökü kabul edilir.

Kr: Yansıma Sözcükler: Doğal ortamdaki seslerin, insanlar tarafından taklit edilmesiyle oluşan sözcüklere yansıma sözcükler denir. Biraz daha açacak olursak, insanların hapşırırken veya öksürürsek çıkardığı seslerin, hayvanların çıkardığı seslerin, rüzgârın, kırılan camın, akan suyun ve benzer şeylerin çıkardığı seslerin insanlar tarafından taklit edilmesiyle oluşan sözcükler “yansımalı sözcük’tür.

Yansımalı sözcüklerde “ses” esastır. Çünkü çıkan “ses”in taklidiyle yansımalı sözcük oluşur. Sözcük çıkan sesin taklidi değilse o, yansıma değildir.

Yıldızlar gökyüzünde parıl parıl parlıyor.

Işıl ışıl gözleri bir anda donuklaştı.

Görüldüğü gibi bu cümlelerdeki alt çizili sözcüklerde ses unsuru söz konusu değildir. Öyleyse bu sözcükler yansımalı sözcük olamaz.

S: Yansıma adlar:doğadaki gelişigüzel seslere verilen adlardır: pat, güm, şır(ıl), gür(ül), tık, miyav…

Değerlendirme

Atabay, örneklerde ‘hopla-’ kelimesini kullanmıştır. Bu kelime yansıma değildir. Çünkü doğada ‘hop’ diye bir ses yoktur.

Fm, seslerin taklit edilmesi demiş, ama bunu insanların taklit etmesi dememiş. Bu hataya Fn, Kl, S da düşmüş ve kimin taklit edeceği açıklanmamıştır.

Kl, diğer tanımlarda sadece ‘doğa sesleri’ diyerek sınırlandırdığı tanımı ‘tabiata, insana, insan dışındaki canlılara ve eşyaya’ şeklinde genişletmiştir. Bu tanım konunun daha iyi anlaşılması için uygundur. Burada ‘insana ait seslerin taklidi’ açıklaması önem arz eder.

Hapşırırken çıkardığımız ‘hapşu’ sesinin insanlar tarafından ses ile ifade edilmesiyle de yansıma kelimeler oluşur. O zaman sadece doğa sesleri diye sınırlamamak gerekir. Kl, yansıma köklerin isim olduğunu ifade eden tek kaynaktır.

Kr, seslerin insan tarafından taklit edilmesi ifadesine yer vererek Fm, Fn, Kl ve S’ın düştüğü hataya düşmemiştir.

S, tanımda doğadaki gelişigüzel seslere verilen adlardır diyerek en büyük hataya düşmüştür.

Burada dikkat edilecek husus, yansımaların insan tarafından ses halinde taklit edilmesiyle oluştuğudur. Yoksa bir kedinin ağzından ‘miyav’ a benzer bir ses çıkması yansıma değildir. Kaldı ki bu ses de gelişigüzel çıkmaz.

1.11.4. Đkilemeli Ad (Yinelemeli Ad)

Türkçe’nin yapı özelliklerinden biri de ikileme ve yinelemelerdir.

Türkçe’de, kimi kelimeler yan yana getirilerek, yinelenerek türlü anlamlara gelen öbekler oluşturulur. Bu tür kuruluşlar türlü yollarla sağlanır. Böylece anlatım gücü çoğaltılmış, anlam pekiştirilmiş olur.

Ergin, bunlara tekrarlar adını verir ve aynı cinsten iki kelimenin arka arkaya getirilmesiyle meydana gelen kelime grubu olarak tanımlar (1993:654).

Üniversite Hazırlık Kitapları

Fm: Đkilemeler: Anlamı pekiştirmek, güzelleştirmek, çeşitli anlam ilgileri kurmak için oluşturulmuş söz gruplarıdır.

K: Đkileme: Anlamı pekiştirip güçlendirmek ve çekici kılmak için sözcüklerin tekrarıyla oluşan sözcük grubudur:

Kr: Đkilemeler: Đkilemeler anlatmak istediklerimizi vurgulamaya, pekiştirmeye yarar. Đkileme anlamı pekiştirip güçlendirmek için aynı sözün tekrar edilmesi, yakın anlamlı veya karşıt anlamlı sözlerin bir arada kullanılması ile oluşur.

Gidiyorum gurbeti gönlümde duya duya.

Đkilemeyi oluşturan sözcüklerin arasına herhangi bir noktalama işareti konmaz.

S: Đkilemeler: Anlatım gücünü arttırmak, anlamını pekiştirmek için ayna ya da benzer sesli, eş ya da karşıt anlamlı sözcüklerin yan yana kullanılmasıyla oluşan söz öbeğidir. Sözcük Türleri Bakımından Đkilemeler:

Addan ikileme: kapı kapı, sokak sokak, dağ taş…

Zamirden ikileme: şunu bunu, kendi kendine, şundan bundan… Zarftan ikileme: düşüne düşüne, gece gündüz, koşa koşa… Sıfattan ikileme: anlı şanlı, yorgun argın, saçma sapan… Ünlemden ikileme: hele hele, vay vay, vah vah…

Fiilden ikileme: yedi yemedi, oldu olacak, sordu soruşturdu…

Đkilemeler mutlaka ayrı yazılır. Đkilemelerin arasına hiçbir noktalama işareti konmaz. Özellikle aynı sözcüklerin tekrarıyla kurulan ikilemelere dikkat edilmelidir.

Tablo 9. Đkilemelerin Đfade Edilişi

Fm Kl Kr S Đkilemeler aşağıdaki yöntemlerle oluşturulur: Đkilemeler, farklı şekillerde oluşturulur: ikilemelerin yapısal özellikleri şunlardır: Biçimsel ve Anlamsal Yapılışları Bakımından Đkilemeler: 1. Aynı sözcüğün

tekrarı ile (yineleme): usul usul…

Aynı sözcüğü tekrarıyla yapılır: duya duya, ağır ağır, yavaş yavaş…

Aynı sözcüğün tekrar edilmesi yoluyla oluşabilir: güle güle…

Aynı sözcüklerin tekrarıyla: güzel güzel… 2. Anlamdaş (eşanlamlı) sözcükler: ses seda…

Aynı anlama gelen sözcüklerin tekrar edilmesi yoluyla oluşabilir: akıllı uslu… Eş ya da yakın anlamlı sözcüklerle: eş dost… 3. Yakın anlamlı sözcüklerle: doğru dürüst… Yakın anlamlı sözcüklerle yapılır: doğru dürüst… Yakın anlamlı sözcüklerin yan yana kullanılması ile oluşabilir:doğru dürüst... Eş ya da yakın anlamlı sözcüklerle: eş dost…

Tablo 9’in devamıdır. 4. Karşıt anlamlı sözcüklerle: aşağı yukarı… Zıt anlamlı sözcüklerle yapılır: aşağı yukarı…

Karşıt anlamlı veya olumsuz sözcükler bir arada kullanılarak irili ufaklı…

Karşıt anlamlı sözcüklerle: irili ufaklı…

5. Biri anlamlı biri anlamsız sözcüklerle: eski püskü…

Bir anlamlı, bir anlamsız iki sözcükle yapılır: eğri büğrü…

Biri anlamlı biri anlamsız veya her ikisi de anlamsız iki sözcüğün bir arada kullanılması da ikileme oluşturur: apar topar…

Biri anlamlı biri anlamsız sözcüklerle: yırtık pırtık…

6. Đkisi de anlamsız sözcüklerle: ıvır zıvır…

Anlamsız iki sözcükle yapılır: eciş bücüş…

her ikisi de anlamsız iki sözcüğün bir arada kullanılması da ikileme oluşturur: Đkisi de anlamsız sözcüklerle: abur cubur… 7. Yansıma sözcüklerle: şırıl şırıl… Yansıma sözcüklerle yapılır: çat pat…

Yansıma sözcüklerin bir arada kullanılması da ikileme kurulmasını sağlar: şırıl şırıl… Yansıma ve ses taklidi sözcüklerle: püfür püfür…

8. Hal ekleriyle yapılır:

yan yana…

Sözcüğe ek getirilerek oluşturulur: dişe diş…

Tamamen farklı sözcüklerle: kurda kuşa…

Değerlendirme

Fn ikilemeleri işlememiştir.

Kl, kelimelerin tekrarıyla ikileme oluşacağını söyler. Halbuki kelime tekrarı yapılmadan farklı kelimelerin art arda kullanılmasıyla da ikileme yapılır.

S, ikilemeleri sözcük türü olarak altı bölümde işleyen tek kaynaktır.

Kr ve S, ikilemelerin arasına noktalama işareti girmeyeceğini; S, ayrı yazılacağını açıklayan kaynaklardır.

Kr, ikilemelerin oluşum şekillerine uygun bir tanım yapmaya çalışır ancak anlamsız

kelimelerle yapılan ikilemeler tanım dışında kalmaktadır. Kr, konunun devamında aralarında anlam ilişkisi bulunan kelimelerin cümlede art arda kullanılması ifadesini

kullanarak ikilemeyi açıklayan daha kapsamlı bir tanım yapmıştır.

Đkilemeleri ifade şekilleri olarak Fm ve Kl 7’ye Kr ve S 8’e ayırır. Diğer kaynaklarda adı geçen eş anlamlı kelimelerle oluşan ikilemeye Kl değinmez.

BÖLÜM 2 : SIFAT

Ad soyundan kelimelerin bir bölüğünü, geleneksel dilbilgisinde sıfat adını alan kelimeler oluşturur. Genel olarak Türkçede ve Türkiye Türkçesinde sıfatlar sözvarlığı içinde önemli bir yer tutar.

Bu bölümde sıfat konusu 1. görev ve anlam, 2. biçim açılarından ele alınmıştır:

Ayrıca konu, şu bölümlerle sürdürülmüştür: sıfatlarda karşılaştırma, sıfatlarda küçültme, ikilemelerin sıfat olarak kullanılması ve pekiştirme sıfatları.

Sıfatlar, adların niteliklerini, ne durumda olduklarını, çoğu kez sayılarını, ölçülerini gösteren, soran ya da belirten kelimelerdir.

Bu tanım daha dar ya da daha geniş bir biçimde, aşağı yukarı Türkiye Türkçesi dilbilgisi üzerine yapılmış tüm araştırmalarda aynıdır: Gencan (§ 150), Ediskun (§ 111), Hatiboğlu (Dilbilgisi Terimleri Sözcüğü), “varlıkları niteleyen ya da belirten sözcükler”, Banguoğlu (1995:297), “bir varlığı vasıflayan, belirleyen sözcükler”, Göknel (§ 50), “adları etkileyen sözcükler”, gibi tanımlar vermişlerdir. (Özel, 1983:68).

Ergin’e göre sıfatlar, “niteleme ve belirtme adlarıdır” Sıfatlar, asıl isimleri başka olan nesnelerin bir vasfını belirttikleri zaman sıfat, tek vasıftan ibaret olan nesneleri karşıladıkları zaman isimdirler (Ergin, 1993:362).

Önadlar, adlardan (varlıklardan) önce gelerek onların nasıl ve ne durumda olduklarını, yerlerini, sayısını, renklerini belirten sözcüklerdir (Koç, 1990:129).

Bir ismi, nitelik, nicelik, yer, sıra vb. bakımından niteleyen, belirten kelime (TDK Türkçe Sözlük).

Yukarıda da değindiğimiz gibi sıfatlar adlarla yakın ilgileri olan kelimelerdir ve tanımda belirttiğimiz görevleri yerine getirebilmeleri için bir adla birlikte söylenmeleri gereklidir; böylelikle adları tamamlarlar.

Örneğin “büyük, kırmızı, bir, kaç, çalışkan” kelimeleri, “büyük ev, kırmızı çiçek, bir ağaç, çalışkan çocuk, kaç kuruş” gibi kullanımlarda sıfat olarak kesin bir görev yüklenmişlerdir, adların türlü niteliklerini aydınlatmaktadırlar.

Her dilde olduğu gibi dilimizde de sıfat sayılan kelimeler doğrudan ad olarak kullanılabilirler: “güzeller geçidi, hepimizin büyüğü, hastanın koğuşu” gibi.

Renk ve sayı gösteren kelimelerin ad olduğu, ancak başka bir adı tanımladıklarında sıfat olarak görev yaptıkları görülür. Bu kelimeler, adlarla fazla ayrımları olmadığından çoğu kez adların aldıkları ekleri alıp adlaşırlar ve tümüyle adlar gibi görev yapabilirler. Bu nitelik ad soylu öteki kelimeler için de söz konusudur.

Sıfatlar, adlara eklenen ad durumu, iyelik ve çoğul eklerini alınca adlaşırlar. Sıfatların ad olarak kullanılmaları:

“Karısı, akça, pakça, tombulca, eski bir gecekondu güzeliydi.” “Daha serindik mavilikte…”

Kimi sıfatlar iyelik eki aldıklarında bir adla birlikte kullanılarak da bir tamlama oluştururlar ve bu tamlamada, tamlayan görevini yüklenirler: güzelim giysi, canım ülke gibi. Bu örneklerde sıfat gibi kullanılan iyelik eki almış kelimelere iyelik sıfatı denir. Sıfatlar, yüklemi fiil olan tümcelerde, yüklemi belirttikleri zaman zarf olurlar.

“Zeki ve yuvarlak yüzlü bir çocuk, kendisinden büyük kılıcına sarılmış, donuk donuk bakıyor.”

“… ile önündeki suları büsbütün karartmıştı.”

Sıfatlar başka kelimelerin yerine görev yüklendikleri gibi başka kelimeler de sıfatların görevini yerine getirebilir. Bir adla bir edat, başka bir adın önüne gelerek sıfat görevinde kullanılabilir. Böylece, edatların de sıfat olabileceklerini söyleyebiliriz. “Gülecek, konuşacak dünya kadar sözümüz var.”

“… güneşten kurtuldukları zaman yosun gibi koyu yeşil, yası ıslak yoncalar ve…” Adların da kimi yerde, başka bir adın önüne gelerek onun sıfatı gibi kullanıldığı görülür. Bazı yapıtlarda san (ünvan) adlarının sıfat olarak nitelendirildiği görülür. Bu adlar, sıfat görevi yaptıklarından böyle nitelendirilmiştir. Gencan (§ 158), bunları addan önce ve sonra gelebilen birer niteleme sıfatı saymıştır. Ediskun (§ 145-8), bunlara sıfat demekte

ve addan önce ya da sonra kullanılarak sıfat tamlaması yaptıklarını belirtmektedir (Özel, 1983:71).

“Kabak kafası parlayan ezanı dinledi.”

Sıfatlar, tümce içinde özne, nesne, tümleç ve yüklem görevinde olabilir. Fiilsiz tümcelerde ekfiille birlikte, yüklem olarak ad tümceleri oluştururlar:

“Oysa o kadın (özne), yapayalnızmış (yüklem).”

“Acaba dünyada hiçbir göl bu kadar güzel midir? (yüklem).” Üniversite Hazırlık Kitapları

Fm: Ön ad (Sıfat): Adları çeşitli yönlerden niteleyen ve belirten sözcüklerdir. Bu akşam eski bir arkadaşımla masmavi denizi seyrettik.

Bu cümlede “bu” sözcüğü “akşam” sözcüğünü, “bir” sözcüğü “arkadaş” sözcüğünü belirttiğinden belirtme sıfatları; “eski” sözcüğü “arkadaş” sözcüğünü, “masmavi” sözcüğü “deniz” sözcüğünü nitelediğinden niteleme sıfatlarıdır.

Fn: Sıfat: Varlıkları niteleyen ya da belirten sözcüklere sıfat denir. Genel olarak bakıldığında sıfatlar, varlıkların herhangi bir özelliğini gösteren sözcüklerdir.

Bir sözcüğün veya sözcük öbeğinin sıfat sayılabilmesi için: Addan önce gelmesi, Adı nitelemesi veya belirtmesi, Yalın halde olması (hiçbir isim çekim eki almaması) gerekir.

Çiçekli bir bohça aldı sandıktan, açtı, lacivert pantolonunu çıkardı.

Sıfat sıfat ad sıfat ad

Kl: Sıfat (ön ad): Bir ismi belirten ya da niteleyen sözcük türlerine “sıfat” denir.

Bir sözcüğün sıfat olabilmesi için: Kendisinden sonra mutlaka bir isim gelmesi gerekir. Çekim eki almaması gerekir.

Kr: Sıfatlar (ön adlar): Sıfatlar, her zaman isimlerin özelliklerine göre ortaya çıkan sözcüklerdir. Varlığın olmadığı yerde sıfat da olmaz.

Sıfatlar isimlerin özelliklerini karşılayan ve onları çeşitli yönden niteleyen ve belirten sözcüklerdir. Sıfatlar isimleri; renk, biçim, durum olarak niteleyen; onların farklı özelliklerini belirten sözcüklerdir.

Kırmızı kazak. “kırmızı” sözcüğü kazağın rengini belirttiğinden sıfattır. Yaramaz çocuk. “yaramaz” sözcüğü çocuğun özelliğini belirttiğinden sıfattır.

Bir sözcüğün sıfat olup olmadığı cümle içindeki kullanımından anlaşılır. Örneğin; “tehlikeli yerler her zaman onu korkutmuştur.” Cümlesinden yerlerin özelliğini karşılayan “tehlikeli” sözcüğü sıfattır.

O, oldum olası tehlikeden korkar. cümlesinde isim olmuştur.

Sıfatları diğer sözcük türlerinden ayırmak için şu iki özelliğin iyice bilinmesi gerekir: Sıfatlar çoğu zaman isimlerden önce gelir, onları niteler ya da belirtir. Sıfatları mutlaka isimlerle birlikte düşünmek gerekir. Bir sözcüğe sıfat denilmesi için yanında bir isim bulunması ya da onun anlam olarak bir isimle ilgili olması şarttır.

“Onun çalışkan bir kardeşi var.” cümlesinde “çalışkan” sıfatı “kardeş” isminden önce gelmiş ve onun bir özelliğini karşılamıştır.

“Onun kardeşi oldukça çalışkandı.” cümlesinde ise “çalışkan” sözcüğü yine “kardeş” isminin bir özelliğini karşıladığından sıfattır.

Sıfatlar çekim eklerini (hal eklerini, iyelik ekleri, çoğul ve ilgi ekini) almaz. S: Sıfat (ön ad): Adları niteleyen ya da belirten sözcüklere sıfat denir. Bembeyaz düşlerine sığınmışsın sen.

Yorgun başımı göğsünde emniyette bileyim.

Bir sözcüğün sıfat görevi yapabilmesi için: Bir adı ya da adın yerini tutan bir zamiri nitelemesi ya da belirtmesi, Çekim eki almaması gerekir.

Onlar kırıcı sözler söylemiş. (sıfat ad)

Değerlendirme

Özel, Fm, Kl, Kr ve S adları niteleyen ve belirten kelimeleri sıfat olarak tanımlamıştır. Sıfatlar, adların yanında bazı zamirleri de niteler ve belirtebilir. Yoksul kimseler örneğinde olduğu gibi. S, kelimenin sıfat sayılması için isim veya zamir niteleyip belirtmesi gerekir diyerek diğer kaynakların eksik bıraktığı bu konuya değinir.

Fn, varlıkları niteleyen ve belirten ifadesini kullanmıştır. Oysaki varlık isimlerinin haricinde kavram isimleri de vardır. Fn’in bu tanımı kavram isimlerini dışarıda bıraktığından eksiktir. Fn bu hatayı işaret, sayı, soru, belirsizlik sıfatlarının tanımında da sürdürecektir.

Kr, sıfatların çoğu zaman isimlerden önce geleceğini söyler ancak örneklerde isimden başka kelimenin önüne sıfat getirmez.

Kr, “Onun kardeşi oldukça çalışkandı.” Örneğindeki çalışkan kelimesinin kardeş isminin özelliğini karşıladığından sıfat olacağını iddia etmiştir. Konunun devamında çekim eki alan sıfatların adlaşacağına değinmesine rağmen bu örnekteki çalışkan kelimesine sıfat diyerek çelişkiye düşer. Fn, Kl ve S sıfatların çekim eki aldıklarında adlaşacağına değinir.