• Sonuç bulunamadı

XVI. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı Devleti’nin Sosyal ve Ekonomik Vaziyeti Vaziyeti

XVI. YÜZYILIN İKİNCİ YARISINDA OSMANLI DEVLETİ’NİN GENEL VAZİYETİ VE OSMANLI DEVLETİ’NDE VERGİ SİSTEMİ

1.1. XVI. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı Devleti’nin Genel Vaziyeti

1.1.3. XVI. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı Devleti’nin Sosyal ve Ekonomik Vaziyeti Vaziyeti

Osmanlı Devleti XVI. yüzyıl başlarında olgunluk çağına girmişti. Devlet bu yüzyılda yayılmaya devam etmekle birlikte gelişmesini tamamlamıştı. Fernand Braudel’e göre Osmanlı halkının hayat standardı normaldi, halk sulh ve sükun içinde yaşıyordu.

Bernard Lewis’e göre yüzyılın ortalarında devlet kuvvet ve ihtişamının zirvesine ulaşmakla birlikte çöküşü de bu dönemde başlamıştı. 149

Osmanlı Devleti XVI. yüzyılın ortalarına doğru hâkim bir güç haline gelmişti.

Ancak aynı yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’da yaşanan ekonomik ve teknolojik gelişmeler Osmanlı-Avrupa ilişkisini Osmanlı aleyhine değiştirmişti. Kanûni Dönemi’nde Osmanlı Devleti doğu ve batı doğrultusunda yapılan seferler ve bir dizi düzenleme ile gücünün zirvesine ulaşmıştı. Kanûni Dönemi’nin sonunda devletin nihai coğrafi sınırlarına ulaşması sonucu orduların sınır bölgelerine ulaşma süreleri uzamış, bu tarihten sonra fetihler ve toprak kazanımlarında azalma başlamıştı. Ancak Kanûni Dönemi’nde devlet

147 Varlık, (1991), 143-144.

148 Şahin, İ.-Emecen, F. (1991). Anadolu. DİA. III, 125.

149 İlgürel, (2002), 657.

düzeninde bürokratikleşme ve merkezileşme gelişmişti ve devlet hâlâ esneklik ve adaptasyon yeteneğini koruyordu. 150

Osmanlı Devleti XVI. yüzyılın sonlarında ve XVII. yüzyılın başlarında bunalım yaşamıştı. Bu bunalımın sebepleri büyük nüfus artışı, Avrupa’nın savaş teknolojisi ve gümüş bolluğunun Osmanlı Devleti’nin klâsik askerî ve mali düzenlerini etkilemesi, Safeviler ve Habsburg ile uzun süren savaş dönemlerinin yol açtığı mali sıkıntılardır. 151

1530’li yıllarda batı seferleri için kaynak bulmak amacıyla genel tahrirler yapılmış, bunun üzerine ülkede bazı yerlerde sıkıntılar yaşanmış, özellikle Orta Anadolu, Dulkadir Maraş kesimlerindeki Türkmenler tahrir ve vergi tespitlerine tepki göstermişlerdi.

Türkmenler’in yerlerinin defterlere kaydedilmesi, malî ve idari yükümlülük altına alınmaya çalışılması da büyük huzursuzluklara yol açıyordu. Bu zümreler üzerindeki Safevi propagandası bu tepkilerden yararlanarak etkili olmuştu. Bozoklu Celal ve Şah Kalender dinî-mistik karizmalarını kullanarak huzursuz kitleleri etkilemişlerdi. İsyanlara katılanlar sadece Şii temayüllü olanlar değildi, Sünni köylüler ve tımarlı sipahiler de isyanlara katılmışlardı. Bu hareket bir mezhep mücadelesinden çok merkezileşen sosyo-ekonomik yapı ve halkı zorlamaya başlayan ve bir bakıma şer’îleşen vergi sistemine karşı bir tepkiydi. Benzer tepkiler ateist eğilimli Sufi çevrelerde de vardı. Kanunî Sultan Süleyman Devri’nde yaşanan genel sosyal değişim, siyasi ve ekonomik olarak alınan tedbirlerin sert olması merkeze karşı muhalefette Sufi çevreleri ön plana çıkarmıştı.152

1550’li yıllarda taşrada bilhassa medrese talebeleri hareketlenmiş, asayişi bozmaya başlamışlardı. Özellikle Batı Anadolu’da yaşanan suhte hareketinin sebepleri sosyal ve ekonomik baskılar, genç ve işsiz nüfustaki artıştı. Toprakların giderek parçalanması, tarım alanlarının artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz olması sosyal krize sebep olmuştur. Halk arasında padişahın giderek etkisizleştiği düşüncesi yaygınlaşmış, şehzadeler sorunu buna eklenmiş ve sıkıntıların artmasına yol açmıştı. 1558-1559 yıllarında yani şehzadelerin mücadelesinin yoğunlaştığı dönemde suhte grupları ortalığı alt üst ettiler. Suhte hareketi Orta Anadolu’dan Rumeli’ye kadar padişahın ölümüne kadar etkili oldu.153Anadolu’da askerî sınıfa geçmek için şehzadelerin yanında binlerce köylü

150 Acun, F. (2002a).Celali İsyanları (1591-1311).Türkler. IX, 1276.

151 İnalcık, H, (2009b), 191.

152 Emecen, F,(2002), 515-516.

153 Emecen, F,(2002), 516-517.

genç, yevmlüler, levendler, tımarı az olan ya da tımarsız eli emirli ve mazul sipahiler, suhte adı ile medreselerde toplanan ve ilmiye sınıfının vergi muâfiyeti gibi imtiyazlarından yararlanmak isteyen ancak soygunculuğa ve eşkıyalığa yönelen Anadolu delikanlısı vardı.

154

Osmanlı iktisadi ve sosyal yapısında yaşanan ve XVI. yüzyıl başlarından itibaren hissedilmekle birlikte yüzyıl sonuna hızlanan nüfus artışı ve zirai ekonominin aynı oranda büyümemesi gibi olaylar da geleneksel kurumları sarstı.155

XVI. yüzyıl devletin zengin bir dönemi idi. Ancak çağdaş ve modern görüşlere göre devletin zenginliği yerinde saymış veya gerilemişti. Kanûni Devri’nde Şehzade Bayezid’in isyanından sonra yeniçerilerin Anadolu’ya gönderilmeleri Anadolu halkının huzurunun kaçmasına yol açmıştı. Ayrıca bu durum yeniçeri miktarının artmasına ve hazinede para sıkıntısına da sebep olmuştu. Kanûni Devri’nde yapılan seferler de hazineye zarar vermişti.

Osmanlı seferlerinin amacı yayılma, menfaat sağlama ve sömürme olmadığından her sefer hazine için önemli bir yük demekti. II. Selim tahta çıktığında hazine boştu. III. Murad Devri’nde savaşlar uzun sürmüş, ekonomi zarar görmüştü. Sokullu’dan sonra gelen sadrazamlar ülkeyi iyi idare edememişlerdi. Yeniçeri Ocağı’na kanûna aykırı alımlar yapılması işleyen sistemi bozmuştu. Mansıplar ehil kişilere değil rüşveti fazla veren kişilere verilmeye başlanmıştı. Kanûn ve kaideler zedelenmiş, bu durum telafi edilememişti. Tevcihlerin sık sık yapılması halk üzerinde baskı yapıyor, halkın yönetime güvenmemesine yol açıyordu. Bu güvensizliğin sonucu ise akçenin değer kaybetmesi olmuştu. 156

III. Murad’ın oğlu şehzade Mehmed için Osmanlı tarihinin en muhteşem sünnet şöleni düzenlenmişti. Bu sünnet düğününde gösteri yapanlara istekleri sorulduğunda Yeniçeri Ocağı’na dahil olmak istediklerini söylemişlerdi. Bunun üzerine Padişah ocak ağası ve ileri gelenlerin itirazlarına rağmen Yeniçeri Kanûnnâmesi’ni hiçe saymış, hüner

154 İnalcık, H, (2009b),191.; İpşirli, M. (2002). Osmanlı Esas Yapısının Bozulması ve Islahı Çalışmaları Üzerine Bazı Gözlemler. Türkler, IX, 841.

155 İpşirli, (2002), 840-841.

156 İlgürel, (2002), 657-658.

erbabının ocağa kaydedilmesini istemişti. Bu tarihten sonra yeniçeri miktarı önemli ölçüde artmış, ulufe ödemeleri hazinede açığa yol açmıştı.157

Bu dönemde mağşûş akçe yani değeri düşük akçe kullanılmaya başlanmıştı. Bu sebeple kapıkuluna her üç ayda bir ödenmesi gereken ulufeyi temin etmek zorlaşmıştı.

Osmanlı tarihinde ilk kez divana gelen sipahiler Rumeli Beylerbeyi’nin başını istemiş, istekleri gerçekleşmişti. Reâyâ ağır vergileri ödemekte zorlanınca çiftbozan olmuş, yerini yurdunu terk etmişti. Bu insanların bir kısmı şehir ve kasabalara sığınırken bir kısmı da Celaliler’e katılmıştı. Anadolu’da büyük celali karışıklıkları başlamıştı. 158

Bazı tarihçilere göre Osmanlı Devleti XVI. asırda yayılmasının doğal sınırlarına ulaşmış ve aşamayacağı siyasi-coğrafi engellerle karşılaşmıştı. Bu görüşe göre karada ve denizde güçlü rakiplerle karşılaşan Osmanlı Devleti batıda Habsburglar, doğuda İran Platosu ve Safeviler tarafından durdurulmuştu. Ayrıca Afrika’da çöl, Hint Okyanusu’nda Portekiz ve kuzeyde Ruslar tarafından fetih hareketleri engellenmişti. Osmanlı Devleti düşmanlarının kurduğu ittifaklardan da olumsuz etkilendi.159

Osmanlı Devleti’nin yaşadığı buhranı ağırlaştıran ve mevcut kurumlara etki etmesine yol açan gelişmelerden biri de savaşlarda ateşli silahların kullanılmasının yaygınlaşması ve yaya ordusunun ön plana çıkması sonucunda ulufeli asker sayısının artması idi. Bütün bu gelişmelerin temelindeki sebepler ise denizaşırı ülkelerle olan ilişkiler sonucu Avrupa’da yaşanan kapitalist gelişme ve modern çağda harp silahlarının ve stratejisinin yenilenmesi idi. Avrupa’daki iktisadi şartlar mücehhez aylıklı meslek ordularının önem kazanmasına yol açmış, harp sanayi gelişmiş, harplerin finansmanı için yeni yöntemler ve kaynaklar bulunmuştu. 160

XVI. yüzyılın ikinci yarısında savaşmak oldukça masraflı hale gelmişti.

Habsburglar’ın İspanya ve Almanya kollarıyla denizde ve karada yaşanan mücadele Osmanlı Devleti’nde zorunlu değişime yol açmıştı. Habsburglar’a karşı tımarlı sipahiler yetersiz kalmış, ordunun ateşli silahlarla donatılması gerektiği anlaşılmıştı. Bu durum tımar

157 İlgürel, (2002), 656.

158 İlgürel, (2002), 658.

159 Öz, M. (2013). Kanûn-ı Kadimin Peşinde Osmanlıda Çözülme ve Gelenekçi Yorumcuları. İstanbul:

Dergah Yayınları, 36.

160Öz, (2013),43.

sistemini olumsuz olarak etkilemişti. Ayrıca donanmanın masrafları da artmıştı. İran savaşları da Osmanlı askerî düzeninde ve maliyesinde büyük sıkıntılara yol açmıştı. 161

Osmanlı ordusunun tüfekli ücretli askerlerden vazgeçmesi söz konusu değildi.

Sekban, sarıca ve yeniçerilerin ulufelerini karşılamak için merkezî hazinenin gelir kaynaklarının artırılması gerekiyordu. Devletin İspanya karşısında 1571 yılından sonra kuvvetli ve sürekli hazır bir donanmaya ihtiyacı vardı.162

1593 ile 1606 yılları arasında Avusturya ile yapılan savaşlarda tüfekli piyade kullanılması gerekmiş, bu yüzden yeniçerilerin sayısı artmıştı. Ayrıca Anadolu’da başıboş köylüler de ücretle tüfekli sekban ve saruca askeri yazılmıştı. Sekban askerine barış döneminde ihtiyaç duyulmuyordu, onlar da bu dönemde örgütlenerek Anadolu halkından harac almaya başladılar. Bunlara tımarları yetmeyen veya elinden alınan sipahiler de katıldı. Böylelikle Celali haydut grupları ortaya çıkmış oldu. Köylü halk bu soyguncular ve katiller yüzünden yerlerinden kaçmaya başladı. Bu kaçışa Büyük Kaçgun denilmektedir.

Büyük Kaçgun’da Anadolu yakıldı, yıkıldı. Bu kargaşa Rumeli’de Makedonya ve Kuzey Bulgaristan’ı olumsuz etkiledi. Anadolu’daki halk yaşanan anarşi sebebiyle Rumeli’ye göçmek zorunda kaldı. 163

XVI. yüzyıl sonları ve XVII. yüzyılın başlarında demografik, siyasi ve ekonomik sebepler Avrupa ve Asya’da genel bir krize yol açmıştı. XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde Avrupa’da olduğu gibi bir nüfus artışı yaşanmış, toplam nüfus otuz milyona ulaşmıştı. Nüfustaki artış mevcut toprak ve kaynaklar üzerinde baskı yaratmış ve toplum düzeninde bozulmalara yol açmıştı. 164

Eskiden Anadolu’daki fazla nüfus Balkanlar’a göç ediyordu. Askerî hizmete girmek isteyenler ise uclara yöneliyordu. XVI. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde Avrupa’daki yayılmanın duraklaması ile yeni tımar olanakları ortadan kalktı, uc akıncı kurumu yıkıldı. Büyük nüfus artışı çorak Orta Anadolu’da nüfus baskısını güçlendirdi.

İran ile 1578 ile 1618 yılında toplam 40 yıl süren savaşlar yüzünden reâyâ asıllı binlerce genç askerî kadrolara alınmıştı. Böylelikle -Koçi Bey gibi yazarların eleştirdikleri gibi-

161 İnalcık, H, (2009b), 194.

162 İnalcık, H, (2009b), 195.

163 İnalcık, H, (2009b), 194-195.

164Acun, (2002a), 696.

klasik Osmanlı düzeninin temel ilkesi yani askerî ile reâyâ ayrılığı ilkesi çiğnenmiş oldu.

Bu ilkenin yanında başka bir ilke de çiğnenmiş, yönetim ve askerî otoritenin yalnızca padişahın kullarına verilmesinden de vazgeçilmiştir.165

Tımarlı sipahi teşkilatı’nda bozulma XVI. yüzyılın sonlarına doğru tımarların ehil olmayan kişilere verilmesi ile başladı. Tımar sahipleri rüşvetle gelişi güzel azl, nasb ve tedib ediliyor, tımarların sancakbeylerinin kapıkullarından yetişmiş ocak mensuplarına verilmesi gerekirken satılıyordu. Bu sebeple tımarlar saray mensupları ve nüfuzlu kişilerin elinde toplanmaya başladı. Avrupa’daki gelişmeler dikkate alındığında tımarlı sipahinin bir ortaçağ tipi asker olduğu görülüyordu. Tımarlı sipahiler yetersiz kalınca kapıkulu ocaklarının mevcudu artırıldı. Bu yüzden devlet merkezinde bir hoşnutsuzlar grubu ortaya çıktı. Böylece devrini tamamlamış olan tımarlı sipahi teşkilatının bozulması hız kazandı.

166

Tımar sisteminin bozulması zorbalık ve derebeyliğe yol açmıştı. Devlet tımar sistemindeki bozulmayı ıslah edememiş, tımar sistemini tedricen kaldırmaya çalışmıştı.

Devlet tımar topraklarının bir kısmını müsadere etti, XIX. yüzyıl başlarından itibaren boşalan tımarları yenilemeyerek el koydu. Tımar sahiplerine çeşitli görevler verilerek maaşlı hale getirildiler. Bu bir kitle hareketinin oluşmasını önledi. 167

Devlet merkezî hazinenin gelir kaynağını artırmak için doğrudan doğruya hazineye gelen vergileri yani avârız-ı dîvâniyyeyi artırmak zorunda kaldı. Avârız-ı dîvâniyye başlarda özellikle savaş dönemlerinde toplanırken her yıl toplanan bir nakdi vergi oldu.

Hazine 1590 yılından sonra büyük açıklar verdi. Avârız ve cizye vergilerinin artırılması, bunun yanında vergi toplayanların kötü davranışları yüzünden reâyâ hoşnutsuzluk duymaya, yerini yurdunu terk etmeye başladı. 168 Reâyâ ve asker zümresinin gelirleri sabitti ve bunlar herhangi bir ürünü alırken daha fazla para ödemek zorundaydı. Bu vergileri ödeyemeyen halk topraklarını terk etmiş yani çiftbozan olmuştu. Bu durum etrafa zarar veren bir grubun oluşmasına yol açtı. Ehl-i örf masraflarını karşılamak için reâyâdan zorla vergi almaya başlamıştı. Anadolu’da sayıları gittikçe artan yeniçeri, sipahi, sekban ve sarıca grupları ticaret, vergi tahsildarlığı gibi işlerle ilgilenmeye ve güçlerini kullanarak

165 İnalcık, H, (2009b), 191-192.

166 İlgürel, (2002), 663.

167 İpşirli, (2002), 842.

168 İnalcık, H, (2009b),195-196.

halkı ezmeye başlamışlardı. Bu durum reâyânın şikâyet etmesine yol açmıştı. Bütün bu olaylar devlet-sipahi-reâyâ ilişkisini bozmuş, adalet dairesi kavramının tersine dönmesine yol açmıştı. Aslında bütün bu olumsuz gelişmelerin her biri başlı başına çöküntü sebebiydi ve kurumları işlemez hale getirmişlerdi.169

Ayrıca Avrupa kalp paralarının istilası gümüşün tağşiş edilmesine yol açmıştı.

Gümüş akçenin tağşişi yani gümüş miktarının azaltılması Osmanlı maliyesini olumsuz etkileyen olaylardan biriydi.170

Amerikan gümüşü Avrupa ülkelerini istila etmiş, 1570’lerden sonra Akdeniz ülkelerinde genel bir fiyat artışına yol açmıştı.171 Osmanlı ülkesine Yeni Dünya yani Amerika’dan gelen gümüş miktarının devamlı olarak artması ile akçenin değeri düşmüş, fiyatlarda dalgalanmalar yaşanmıştı. Osmanlı Devleti’ne giren paranın İpek Yolu üzerinden İran’a ve Hindistan’a geçmesi Osmanlı ticaret dengesini büyük oranda etkilemişti. Akçenin değer kaybetmesi ile ulufeli askerler enflasyonu karşılayacak şekilde maaş istemişler, istekleri gerçekleşmeyince ayaklanma çıkarmışlardı. Osmanlı Devleti akçenin değer kaybetmesi karşısında çözüm olarak develüasyonu görmüş, ancak develüasyon fiyatlarda büyük değişimlere sebep olmuş ve ekonomide büyük bir krize yol açmıştı. Akçe develüasyonundan sonra standart Osmanlı akçesi ile aynı miktarda malın satın alınamaması askerler ve halk arasında da sorunlara yol açmıştı. Aslında İspanyollar’ın Amerika’dan getirdikleri gümüş Avrupa’da da fiyat devrimine yol açmıştı.

Osmanlı Devleti’nde asıl sorun mevcut mal ve kaynaklara talebin artmasıydı. Avrupalı devletler artan nüfusu Amerika’ya yöneltme imkânına sahipken Osmanlı Devleti’nin nüfusu kaydırabilecek yeni toprak kazanımları yoktu. Askerî alandaki bu sıkıntının sebebi ise en son teknoloji ile üretilen silahları, piyade tüfeklerini ve ateş gücü yüksek topları kullanan Avrupa ordularının karşısında Osmanlı ordusunun başarısızlığıydı. Teknoloji ve bilimsel yetersizlik Osmanlı Devleti’ni, toplumunu ve ordusunu gerilemenin başlangıç noktasına getirmişti. 172

Osmanlı Devleti XVI. yüzyıl başlarından itibaren Hint ticareti ve İran ipeği etrafındaki ticaret yolları mücadelesi sebebiyle güneye yönelmiş, İran’a karşı faaliyetlerde

169 İpşirli, (2002), 841.

170 İnalcık, H, (2009b),196.

171 Öz, (2013), 41.

172 Acun, (2002a), 696-697.

bulunmuştu. Osmanlılar ülkelerinden geçen transit ticarette aracı idiler ve bunun devam etmesi için uğraştılar. Bu sebeple Portekiz ile Hint Okyanusu’nda girişilen mücadelede Hint ticaretine yönelik iktisadi politika etkili olmuştu. XVI. yüzyılın sonlarına doğru ticaret yolları için yapılan mücadelede Hollandalılar ve İngilizler üstünlüğü ele geçirdiler ve önce Portekizlileri ve İspanyolları ardından da Osmanlıları Hint Okyanusu’ndan uzaklaştırdılar.

173 XVI. yüzyıl sonlarında zirai ekonominin temeli olan tımar sisteminin bozulmaya başlaması Osmanlı düzenini temelden sarsmıştı. III. Murad zamanında başladığı kabul edilen tımar sistemindeki bozulmayı düzeltme çabaları başarısız olmuştu. Rüstem Paşa tımarları iltizama verme uygulamasını yapan ilk kişi olup amacı kısa sürede yüksek gelir elde etmekti. Ancak reâyâ için zararlı olan bu uygulamadan vazgeçildi. III. Murad zamanında tımarlar ehline değil, bol hediye veren kişilere verilmişti. Devlet iltizama verdiği tımarlardan istediği peşin parayı almıştı ama reâyâyı mültezimlerin insafına terk etmişti. Tımar sistemindeki bozulmaya tımar sahiplerinin kendi sipahileri ile sefere gitmemesi, askerîn yoklamasının düzenli olarak yapılmaması sebep olmuştu. 174

Osmanlı Devleti 1566-1593 yılları arasında Avrupa ile uzun bir barış dönemine girmişti. Ancak Avusturya bu dönemde kendini toparlama, ordusunu düzenleme ve harp teknolojisini yenileme imkânı bulurken Osmanlı İran ile savaşa girmiş, kendini toparlamaya fırsat bulamamış ve daha da yıpranmıştı. Portekiz, Hollanda ve İngiltere’nin okyanuslarda ticareti geliştirmeleri Osmanlı’nın hâkim olduğu geleneksel ticaret yollarını kaybetmesine yol açmıştı. İran, İspanya ve İngiltere’de reformlar yapılmış ve kalkınma sağlamıştı. Osmanlı Devleti’nde ise III. Mehmet’ten itibaren küçük yaşlarda çocukların tahta çıkması ile devlet otoritesi saraydaki kadınların, ocak ağalarının ve bazı ulemanın eline geçmişti. 175

Osmanlı Devleti devlet düzeninde yaşanan bu olumsuzlukların farkına aslında Kanûni’nin son dönemlerinde varmış, ancak teşhiste zaman zaman yanılmıştı. Devlet III.

Murad, III. Mehmed ve I. Ahmed dönemlerinde adaletnâmeler çıkararak bu bozuklukları gidermeye uğraşmıştı. Devletin amacı kanûn ve şerî şerifin hâkim olmasını sağlamak, askerlerin hem sayısını hem de yetki dışı faaliyetlerini sınırlamak, sadrazamın otoritesini güçlendirmek ve reâyâyı korumaktı. Devlet ilmiye sınıfında mülazamet sistemi ve

173 Öz, (2013), 37-39.

174 İpşirli, (2002), 841-842.

175 İpşirli, (2002), 841.

mevalizade kanûnunu düzenlemeye çalışmış, memuriyet sürelerini sınırlandırmaya çalışmıştı. 176

XVI. yüzyılın son çeyreğinde nüfus baskısı ve bürokratik değişim yani iç sebepler, Amerikan gümüşünün sebep olduğu fiyat artışı, ateşli silahların yaygınlaşması gibi dış faktörlerin etkisiyle askerî ve mali sistemde değişiklikler yaşanmış, bu durumdan Osmanlı devlet ve toplum düzeni derinden ve olumsuz olarak etkilenmiş, Osmanlı klasik düzeni yani mutlak otoriteye sahip padişahın idaresindeki tımar ve devşirme sistemlerinin damgasını taşıyan düzen kaçınılmaz bir şekilde değişmişti.177

XVI. yüzyılın son on yılı ve XVII. yüzyılın ilk on yılı arasındaki sürede yaşanan Celali İsyanları devlet düzenine karşı ve özellikle devlet görevlileri tarafından çıkarılan başkaldırı hareketleriydi. Celali İsyanları’nın çıkmasında XVI. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Avrupa ve Osmanlı Devleti’nde yaşanan ve askerî düzen, toprak idaresi, vergi toplama usulü gibi birçok alandan değişim ve dönüşüme yol açan olaylar etkili olmuştur.

Celali İsyanları’nın çıkmasında devletin uyguladığı politikalar –belki de- en önemli bir role sahiptir. 178

Celali İsyanları’nda başı çekenler genelde devlet görevlilerinden olduğu gibi devlet isyan edene bir devlet görevi vererek isyanı bastırma yoluna gidebiliyordu. Osmanlı Devleti’nde toprak tasarruf edenlerin devlete muhalefet veya isyan etmeye güçleri yoktu.

Bu kişiler zaten sorunların çözümünü devlet haricinde değil, devlet içinde bulmaya çalışmışlardı. Osmanlı’da toprak tasarruf eden kişiler Osmanlı Devleti tarafından eğitilmişlerdi ve gelecekleri devlete bağlıydı. Devlet taşra idaresini düzenlerken organize bir muhalefeti engelleyecek bir düzen kurmuştu.179

XVI. yüzyılın başlarından itibaren Orta Anadolu’da genellikle İstanbul hükümetine küskün olan heteredoks zümrelerin çıkardığı isyanlar tehlikeli bir hal almış, ancak uzun süren Kanûni Dönemi’nde küllenmişlerdi. Bu dönemin tehlikeli Celali elebaşıları Bozoklu Celal, Baba Zünnun, Şahkulu ve Kalender Şah idi. III. Mehmed Devri’nde idari tedbirlerin aksaması üzerine bu hadiseler tekrar tehlikeli yüzünü gösterdi. Para ayarının bozulması ile

176 İpşirli, (2002), 842.

177 Öz, (2013), 50.

178Acun, (2002a), 895.

179Acun, (2002a), 697.

iktisadi hayat zorlaşmış, vergi talepleri halkı zor duruma düşürmüştü. Halk eşkıyalar ve devlet görevlilerinin baskısı yüzünden çiftbozan haline gelmişti. Kanûni Devri’nin sonuna eyaletlere gönderilen yeniçerilerin ve kapıkulu askerlerinin halka baskı yapmaları hükümete karşı düşmanca bir tavra sebep oldu. Tımarlı sipahilerin düzenleri de bozulmuştu. 180

İran ve Avusturya ile yapılan savaşların uzaması halkın vergi yükünü iyice artırmıştı. Ayrıca Haçova Zaferi’nden sonra askerlerin yoklaması yapılmış, sefere katılmayanlar tespit edilmiş, tımar ve zeamet sahipleri ve ulufeli askerlerden firari olanların tahsisatları kesilmiş, bunlara ağır cezalar verilmiş, bir kısmı idam edilmişti. Bu durumda firari askerler Anadolu’ya giderek isyana katılmışlardı. Yıllarca süren ve Celali Fetreti denilen isyan Anadolu halkının perişan olmasına sebep oldu. 181

Bu dönemde çıkan en önemli isyan Karayazıcı Abdülhalim’in isyanıdır. Karayazıcı aslında il erleri teşkilatına ağa tayin olunmuştu. Ancak Celaliler ile mücadele etmesi beklenirken o da Celaliler’in arasına katıldı. İsyan 1602 yılında bastırılabildi. Yerine geçen kardeşi Deli Hasan diğer elebaşılar ile birleşti. İsyan Deli Hasan’a Bosna Beylerbeyliği ve

Bu dönemde çıkan en önemli isyan Karayazıcı Abdülhalim’in isyanıdır. Karayazıcı aslında il erleri teşkilatına ağa tayin olunmuştu. Ancak Celaliler ile mücadele etmesi beklenirken o da Celaliler’in arasına katıldı. İsyan 1602 yılında bastırılabildi. Yerine geçen kardeşi Deli Hasan diğer elebaşılar ile birleşti. İsyan Deli Hasan’a Bosna Beylerbeyliği ve