• Sonuç bulunamadı

XVI. YÜZYILIN İKİNCİ YARISINDA OSMANLI DEVLETİ’NİN GENEL VAZİYETİ VE OSMANLI DEVLETİ’NDE VERGİ SİSTEMİ

1.2. Tarihi Süreç İçerisinde Vergi ve Osmanlı Devleti’nde Vergi Sistemi

1.2.1. Tarihi Süreç İçerisinde Vergi

Verginin çeşitli tanımları vardır. Bir tanıma göre vergi, bir devletin bir çok kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla istihdâmına mecbur olduğu memurların maaşlarını ve diğer masraflarını karşılayabilmek için ülke dahilinde yaşayan bütün halk fertlerinin özel servetleri üzerinden talep ettiği hissedir. 218

Verginin modern kamu maliyesindeki tanımı ise kamu hizmetleri için gereken giderler ile kamu borçları sebebiyle ortaya çıkan yükleri karşılamak için, egemenlik gücü oranında, karşılıksız olarak, tüzel ve gerçek kişilerden alınan cebri özellikteki para şeklindedir. Verginin uygulamaya konmasında mâlî, ekonomik, sosyal ve siyasi sebepler vardır.219 Vergi devletin egemenlik gücüne dayanarak kamu harcama giderlerini karşılamak amacıyla bireylerden aldığı paradır. 220

Devletler önemli faaliyetlerinden biri olarak ahâlîden gelir toplamış, bu geliri koruma, genişleme, yönetim, kültürel gelişme, toplumsal refah ve yönetici sınıfın harcamaları için kullanmışlardır. Gelir toplama faaliyetinin başlaması Osmanlılar’ın bir savaşçılar topluluğundan devlete dönüşmesinin önemli sebeplerinden biri olmuştur.

217Yörük, (2007), 639.

218 Özsoy, O. (2000). Süleyman Sudinin Osmanlı Maliyesi ve Vergi Sistemi İle İlgili Görüş ve Tesbitleri (1881). Akademik Araştırmalar Dergisi (Osmanlı Özel Sayısı), Şubat-Temmuz 2000, yıl 2, IV-V, 611-656.

219 Akdoğan, A. (2009). Kamu Maliyesi. (onüçüncü baskı). Ankara: Gazi Kitabevi, 118.

220 Mutluer, M.K., Öner, E., Kesik,A. (2007). Teoride ve Uygulamada Kamu Maliyesi, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 216.

Osmanlı Devleti fethettiği toprakların öncelikle de Bizans ve Selçuklu/İlhanlı topraklarının vergi sistemini devralmış, vergi toplamanın meşruiyetini sağlamak için mevcut sistemde sadece küçük değişiklikler yapma yoluna gitmiştir. 221

İnsanlar siyasi bir toplum haline gelmelerinden ve devletin ilk şeklini almasından itibaren ortak ihtiyaçların karşılanması için toplum bireylerinden fedakârlık beklemişlerdir.

İlk dönemlerde bu fedakârlık başkan ya da reis olan kişiye hediye sunulması şeklinde olmuştur. Daha sonra toplum yavaş yavaş büyünce ve toplumlararası siyasi, ekonomik ve sosyal ilişkiler başlayınca toplumsal ihtiyaçlar savaş ganimetleri ve haraclarla karşılanmıştır. Toplumun ihtiyacı artıkça gelir kaynaklarının hem arttırılması hem de düzenli hale getirilmesi gerekmiştir. İsteğe bağlı olarak, din ve ahlâk duygularıyla verilen hediyeler zamanla zorunlu ve yasal bir hâle dönüşmüş, sonuç olarak vergi doğmuştur. 222

Eskiçağlarda vergi mağlupların galiplere ödemesi gereken bir borç olarak kabul edilmekte, galipler mağlupların gelirleriyle servetlerinin bir bölümünü harac adı altında almaktaydı. Ortaçağda ise vergi istisnai boyutta uygulanmaktaydı ve anlam değişimine uğramıştı. Vergi bu dönemde toplum bireylerinin kendilerini yönetenlere servetlerinden veya gelirlerinden bir bölümünü hediye olarak vermesi hâline dönüşmüştü. Ortaçağda krallar ihtiyaçlarının önemli bir kısmını kendi gelirleriyle karşılamaktaydılar. Vergi Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra değişime uğramış ve bir malikâne gelirine dönüşmüştü.223 Devlet ihtiyaçlarının artmasıyla vergiye daha çok başvurulmaya başlanmıştır. XVI. ve XVII. yüzyıllarda Avrupa’da daimî askerlik başlayınca ve milletler birliği gerçekleşince malikâne geliri kamu giderleri için yetmemeye başlamış, vergi zorunlu hâle getirilmiştir.224

Türk hükümdarları ekonomik politikaları uygularken Türk devlet anlayışına uygun davranmışlardır. Bu Türk devlet anlayışına göre hükümdarın başlıca amacı halkı din, dil,

221 Darling, L. (2006). Osmanlı Maliye Tarihinde Gelir-Toplama ve Meşruiyet, Mehmet Genç, Erol Özvar.

(Hazırlayanlar).Osmanlı Maliyesi Kurumlar ve Bütçeler 1. Birinci Baskı. İstanbul. Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi, s.39.

222 Akdoğan, (2009), 123.

223 Akdoğan, (2009), 123-124.

224 Mutluer,M.K., Öner, E., Kesik, A, (2007), 85.

soy ve kültür farkı gözetmeden refah içinde yaşatmaktır. Bu anlayış İslam öncesi Türk devletlerinde olduğu gibi İslam sonrası dönemde de uygulamalara yön vermiştir.225

Karahanlı Türk hükümdarı için yazılmış olan Kutadgu Bilig’de bu devlet kavramı şu şekilde yer almıştır: ‘devleti denetlemek için orduya, ordu için servete, servet için halkın zengin olmasına, halkın zengin olması için ise adâlete ihtiyaç vardır. Bunlardan biri ihmal edildiğinde devlet yıkılır.’ Bu devlet anlayışında adâlet halkın devlet görevlilerine karşı özellikle de yasadışı vergi salınmasına karşı korunması idi. Bu korunmanın sağlanması ise hakanın en büyük göreviydi. Aslında bu politikanın temel amacı gene hükümdarın güç ve iktidarını korumaktı. 226

Selçuklu Devleti’nde vergiye esas olan toprak birimi çift-i avamil yani bir çift hayvanla sürülen toprak parçasıydı. Çift başına yıllık olarak bir dinar vergi alınıyordu.

Gayri Müslimlerden ise harac ve cizye vergileri alınıyordu. 227 Toprağı kullananların verdiği vergiler esas olarak öşür ve harac gibi şer’i vergiler idi. Bunun yanı sıra bir de örfi vergiler vardı. Bazı vergiler dinî kökenliydi, bazı vergiler Türk örfünden kaynaklanıyordu.

Vergilere öşür, harac, cizye ve bac vergisinden hariç ubur, cevaz-ı rah, bedraka, yasama, kalan, kopçur, tuzgu, tagar, tamga, resm-i kudüm, ulak ve tabkur gibi vergiler örnek olarak verilebilir.228

Bütün geleneksel devletlerde olduğu gibi İslâm devletinde de bölge ve sınıf yönünden bir vergi eşitliği yoktu. Vergiler bölgeden bölgeye farklılık gösterdiği gibi etnik-dinî gruplara göre de farklılık gösteriyordu. Vergi cemaatin güvenliğinin sağlanması karşılığında alınırdı. Vergi bir hizmet karşılığı beklenen bir yükümlülük değildi. Vergi vermek ahalinin hükümdara olan itaatinin bir göstergesiydi. Roma, Bizans ve Sasani İmparatorlukları’nda resmî devlet dininde olmayanların ve istisnai grupların farklı vergi vermesi gibi İslâm devletinde de gayri Müslimler istisnai bir vergi öderdi. Bu vergi gayri Müslimlerin asker olamamaları sebebiyle devletin onları koruması karşılığında verdikleri cizye yani baş vergisidir. Cizye Sasaniler’in gezitinden (jize) türemiştir. Ehl-i kitap gayri Müslim erkeklerin ödemekle mükellef olduğu bu vergiden çocuklar, kadınlar ve sakatlar muâftı. Şer’an gayri Müslimlerden alınan ikinci vergi mal varlığından alınan harac olup

225 Koca, S. (2011). Selçuklu Devri Türk Tarihinin Temel Meseleleri. Ankara: Berikan Yayınevi, 455-456.

226 İnalcık, (2006), 71-72.

227 Pehlivanlı, Hamit. (2006). Selçuklular ve Selçuklu Müesseseleri. Tarih Selçuklulardan Bugüne, El Kitabı.

(A. N.Turan Editör). Ankara: Grafiker, 101.

228 Pehlivanlı. (2006), 101.

toprak sahiplerinin arazisinden ve üretilen üründen alınırdı. Toprağın çıplak değerinden alınan harac harac-ı muvazzafa, üründen alınan harac ise harac-ı mukaseme idi. Zekât Müslümanlardan alınan şer’î vergilerin başında gelmektedir. Zekat üretilen ürün üzerinden, altın, gümüş gibi menkul kıymet veya ticari emtiadan 1/10’a kadar bir nispet dâhilinde alınmaktaydı. Öşür İslâm arazisinde arazinin çıplak değerinden alınan vergidir. Alınma nispeti bölgenin zenginliği ve ürün kapasitesine göre değişmekteydi.229