• Sonuç bulunamadı

3.3. SERT KUVVETLER AYRILIĞI VE BAŞKANLIK SİSTEMİ

3.3.1. Yürütmenin Başı Olarak Başkan

Başkan her dört yılda bir yapılan seçimle başa gelir. ABD anayasası ikinci maddesinin birinci kanununa göre; ülkenin içinde olduğu duruma bakılmaksızın dört yılda bir seçimlerin tekrarlanması zorunludur. ABD başkanlık seçilme dönemiyle ilgili başlangıçta bir sınırlama yoktu ama kurucu başkanlardan olan Washington ve Jefferson ikişer kez seçildikten sonra bir daha aday olmamışlardı. Onlardan sonra gelenler bunu

bir gelenek haline getirmişlerdi. Ama bu geleneği Fraklın Roosevelt 1940’ta ve 1944’ adaylığını koyarak üçüncü ve dördüncü sefer seçilen ilk başkan olmuştur. Bundan dolayı 1947’de yapılan 22. anayasa değişikliğiyle bir kimsenin iki dönemden fazla başkan olamayacağını karara bağlamıştır. ABD anayasasına göre bir kimsenin başkan olabilmesi için ABD vatandaşlığını doğum ile kazanan, on dört yıldan beri ABD’de yaşayan ve otuz beş yaşına gelmiş her vatandaşın başkan olma hakkı vardır (Şıvgın, 1997: 58-60).

Başkanlık seçimlerinde iki dereceli bir seçim sistemi uygulanır. Bu uygulamaya göre her federe devletin temsilcisi kadar ikinci seçmen seçilir. Bu ikinci seçmenler yani toplamda 538 olan bu ikinci seçmenlerin salt çoğunluğunu kazananlar başkan seçilir. Eşitlik durumlarında temsilciler meclisi adaylar arasından en çok oy alanı başkan seçer, senato ise ikinci en çok oy alanı başkan yardımcısı seçer. Bu durum Amerikan başkanlık tarihinde iki defa zuhur etmiştir. 1801’de Thomas Jefferson ile 1825’te Quincy Adams normal seçimlerde seçilemediğinden temsilciler meclisi tarafından başkan seçilmişlerdir. Temsilciler meclisinde başkanlık seçimi yapılırken 50 federe devletten yirmi altısının oyunu kazanan başkan olarak seçilir (Kuzu, 2011: 26- 28).

ABD başkanlık seçiminde başkan çoğunluğun bildiği gibi direk halk tarafından seçilmez. 538 seçmen kurulu üyelerinin tamamının yarısından bir fazla temsilci seçmeyi başaran parti seçimi kazanır. Halktan daha fazla oy alabilen liderler bazen başkan seçilemezken, daha az oy alan ama daha çok başkanı seçen kurula temsilci seçtiren liderler başkan olabiliyor. Bunun en tipik örneği 2000 senesinde yapılan ABD başkanlık seçiminde demokrat parti başkanının daha fazla oy almasına rağmen başkan seçilememesidir (www.usasabah.com, 2017). ABD’deki başkanlık sisteminin bu yönü çok sıkıntılıdır. Çünkü halkın kullandığı oyların tam karşılığı alınmamış oluyor. Bu aslında parlamenter sistemde meclisin cumhurbaşkanını seçmesi gibi olsa da tam olarak aynısı sayılamaz. Nedeni yasamanın değil sadece başkanı seçecek geçici bir kurul tarafından seçilmesi ve bu kurulun başkanın seçilmesinden sonra bir etkinliğinin olmaması olarak açıklayabiliriz. Eğer bu kurul yasama olsaydı başkanlık yasamaya bağlı bir kurum olur ve bu denli güçlü olamazdı.

Başkanlık sisteminde parlamenter sistemdeki gibi hükümetin başı olan başbakanlık yetkileri başkanlık sisteminde başkanda bulunur. Aynı zamanda parlamenter sistemindeki devlet başkanının sahip olduğu yetkiler de başkanda toplanmıştır. O halde şu sonuca varabiliriz başkan hem hükümetin başı olarak bir başbakan hem de devletin başı olarak bir devlet başkanıdır(Gözler, 2000: 7-8). Burhan kuzu başkanın gücünün kaynağını iki durumdan kaynaklandığını ileri sürmüştür. Bu iki durumdan biri “psikolojik” durum; başkanın meşruiyetini halktan almasıdır ki bu başkanı parlamenter sistemdeki gibi parlamentoya karşı mahcup ezilmiş bir görüntü olmaktan kurtarır. İkinci durum ise, başkanın sahip olduğu hukuki statüsüdür ki bu statü başkanı devlet başkanı ve başbakanlık yetkilerini kendinde toplamasından doğan güçlü yetkileridir (Kuzu, 2011: 20-24). Bu iki gücün başkanda toplanması başkana geniş bir hareket alanı sağlamış ve başkanı sistemin en önemli parçası yapmıştır. Diğer bir deyişle Amerika’da hangi yoldan gidersen git o yolun varacağı tek hedef başkandır.

Başkan ABD siyasal sisteminde yürütmenin mutlak tek hâkimidir. Başkanın üstünde bir güç yoktur. Başkan çalışma kadrosunu kendisi seçer ve seçtiği bu kişiler başkanın onlara verdiği görevler haricinde başka görev yapamazlar. Başkan seçildikten sonra kongre dışından kendi düşüncesine uygun kişileri bakan, danışman ve büyükelçi gibi önemli görevlere getirir. Bu kişiler başkana karşı sorumludur. ABD başkanlık sisteminde yürütmenin tek sahibi başkan olduğuna göre onun göreve getirdiği kişilerin yaptıkları aslında başkanın yaptıkları olarak algılamak gerekir. Bu sistemde başkanın inisiyatifi üstünde bir inisiyatifi olamayacağına göre başkandan rol çalması mümkün değildir (Örgün, 1999: 87-92). Ayrıca sistemin yürütme gücünün anayasal çerçevesi çok esnek bir şekilde tasarlanmıştır. Bu yüzden kişisel yetenekleri olan başkanların kendi kişisel yeteneklerini kullanarak sistemin esnekliğinden azami bir şekilde yararlanabilirler. Ama tam tersi bir durumda yeteneksiz başkanların sistem içinde sırıtmasını da engelleyen bir sistemdir. Yani karizmatik bir liderin sistem içinde çok geniş yetkileri olabileceği gibi düşük profilli bir başkanın sınırlı yetkilerinin olacağı ama sistemin de tökezlemeden işlemeye devam ettiği kısacası krizlere ve hükümet bunalımlarına müsait olmayan bir yürütme gücünün oluşmasını sağlamıştır (Dereli, 2001: 31-40).

Hükümet ve sistem krizlerini aşmak için sistemde “başkan yardımcı” kurumu oluşturulmuştur. Başkanla ile seçilen başkan yardımcısı görünürde bir etkisi

görünmemekle birlikte sistem içinde önemli bir dişlidir. Başkan siyasi yönü sağda ise yardımcısı soldadır. Başkan kuzey bölgesinden ise yardımcı güney bölgesindendir. Başkanın ölümü, istifası veya görevini ifa edemeyecek bir durumda başkan yardımcısı başkanlık görevini yürütür. İkinci dünya savaşında ölen Roosevelt’in yardımcısı Truman, Kennedy’nin ölümü ile Johnson ve Watergate skandalı ile istifa eden Nixon’un yerine Ford bu yolla başkan olmuşlardır (Kuzu, 2011: 28). Bu mekanizmanın olması sistemin aksamasını engelleyerek işleyişini devamlı kılmaktadır.

Bu sistemin başkana geniş hareket alanı sunması, başkanın yetkilerinin sınırsız olacağı anlamına gelmemektedir. Belli suçlar işleyen başkanın yargılanması sistem içinde mümkündür. Amerikan başkanlık sisteminde başkanın görevden alınması çok zor ama imkânsız değildir. “impeachment” diye adlandırılan başkanın siyasi suçlandırılması mekanizması bugüne dek bir kez başkan Johnson için işlenmiş ama bu suçlama gereksiz görülmüştür. Watergate skandalı nedeniyle Nixson kendisine karşı bu mekanizmanın uygulanacağı olasılığı üzerine istifa ederek böyle bir suçlandırmaya maruz kalma durumundan kendini kurtarmıştır (Kuzu, 2011: 29-31). “impeachment” mekanizması yani vatana ihanet ve zimmetine para geçirme vs. gibi suçlarda işleyen bir mekanizmadır.