• Sonuç bulunamadı

2.7. TÜRKİYE PARLAMENTER SİSTEMİNDE DIŞ POLİTİKA

2.7.6. Türk Dış Politikasında Hükümet Dışı Kuruluşların Etkileri

Türk dış politikasında hükümet dışı kuruluşlar medya, siyasi baskı gibi bazı yöntemler kullanarak kendi çıkarları için hükümetin dış politikasını etkilemeye çalışırlar.

2.7.6.1. Baskı, Çıkar ve Düşünce Kuruluşların Türkiye Dış Politikasına Etkileri Türkiye Cumhuriyeti parlamenter sisteminde baskı ve çıkar gruplarının sistem içinde yükselip belli bir süre içinde sistemde etkin bir güç olmasına olanak sağlamaktadır. Bu gruplar sistem içinde güçlendikçe kendini iktidara alternatif olarak görürler. İktidar ile boy ölçüşecek bir güce erişince iktidar ile çatışır ve sistemde kırılmalara neden olmaktadırlar. En son 15 Temmuz 2016’da bir grubun darbe girişimi bu sistemdeki hükümet dışı grupların sistemi ele geçirebilecek noktaya geldiğini gösterir. Bu grubun liderinin ABD’de olması ve faaliyet alanlarının birçok ülkede

devam etmesi Türkiye dış politikasında bazı zorluklara sebep olmuştur. Özellikle grubun liderinin iade edilmemesi, üst düzey yöneticilerinin çoğunu ABD, Almanya, Yunanistan ve diğer birkaç Avrupa ülkesi tarafından himaye edilmesi dış politikada bu ülkelerle krize neden olmuştur.

Günümüzde dış politikada ülkelerin birbiriyle olan ilişkileri o ülkelerin iş çevresini de doğrudan etkileyen bir ortam oluşturmaktadır. Dolayısıyla ülkelerin birbiriyle ilişkileri iyiyken gelişen ekonomik ve kültürel ilişkiler, o ülkelerin ilişkilerinin bozulmasıyla her iki ülke üzerinde baskı oluşturur. Örneğin, körfez savaşında Irak’a uygulanan ambargoya Türkiye de katılmış bunun sonucunda bazı iş çevreleri bundan olumsuz etkilemiştir.

Körfez savaşında Irak’a uygulanan ambargodan etkilenen firmalar ve o firmalarda çalışan işçiler hükümet üzerinde baskı oluşturmuştu. Özellikle ENKA ve TEKFEN gibi Irak ve Orta Doğuda çok sayıda yatırımı olan firmalar başlarda ambargoya uymayacaklarını belirtmiş olsalar da hükümetin zararlarını tazmin etme sözü vermesiyle geri adım atmışlardır (Gözen, 2009: 28). Daha yakın bir örnek vermek gerekirse Türkiye ile Rusya arasında meydana gelen uçak krizi ile iki ülke arasındaki ticari ilişkilere zarar vermiş ve her iki ülke üzerinde bir baskı oluşturmuştur.

Bugün gelinen noktada ekonomik baskı devletlerin dış politikasını yönlendiren bir güce sahiptir. Örneğin, Türkiye’nin gümrük birliği anlaşmasını imzalamasıyla Avrupa birliğine üye olmaması, Türkiye’ye ekonomik olarak haksızlığa uğratmaktadır. Ama Türkiye’nin geniş iş ilişkilerine sahip olduğu Avrupa birliğine alternatif bir pazar oluşturmadığı için gümrük birliğinden çekilmesi ülke üzerinde büyük bir baskı oluşturur.

Ekonomik alandaki baskı belki farklı pazarlara açılmakla çözülebilir. Fakat geniş alanlara yayılan çok yönlü ilişkiler devletlerin ilişkilerinin bozulması ile daha ileri derecede bir baskı oluşturur. Özellikle Türkiye’de illegal kabul edilen bir grubun farklı ülkelerde ticari, eğitim ve siyasetin üst kanadıyla oluşturdukları ilişkiler Türkiye dış politikasında derin yaralar oluşturmuştur. Zamanla sistemin tüm alanlarına yayılmasıyla sistemin bütününde bir hastalığa yol açmaktadırlar. Sistemin zayıflığını kullanarak devletin önemli kurumlarını ele geçirerek devlet içinde bir devlet kurarak kendisine karşı gelenlere karşı politik ve bürokratik gücünü kullanarak operasyonlar

düzenlemişlerdir. Özellikle dış politikada ülke için hayati önem taşıyan milli istihbarat teşkilatının gizli operasyonlarını deşifre ederek Türkiye’yi dünyaya terör örgütlerine yardım eden bir ülke olarak göstermeye çalışmışlardır. Aynı şekilde Rusya uçağını düşürenler ile Rus büyükelçisine suikast düzenleyenlerin bu gruba üye olanlar tarafından yapılması dış politikada Türkiye’ye telafi edilmez derecede zarar verebilecek duruma gelmişlerdir.

2.7.6.2. Medya ve Kamuoyunun Türkiye Dış Politikasına Etkisi

Medyanın 19. Yüzyılda ortaya çıkması, halkı yönlendirme ve ikna etmede belirleyici rol oynaması Avrupa ve Amerika’da demokrasinin gelişmesinde bir engel oluşturduğu düşünülmüştür (Sağnak, 1996: 123). Ancak daha sonra medya devlet tarafından kamuoyu oluşturmak ve yönlendirmek için kullanılmıştır.

1980’lerde büyük medya gruplarının kurulmasıyla, medya dördüncü bir güç olarak lanse edilmeye başlanmıştır. Medyanın hızlı bir şekilde büyümesi siyaset alanını da etkilemiştir. Birçok siyasi parti kendi politikalarını halka göstermek ya da oy toplamak için medyayı kullanmış hatta kendi gazete ve televizyon kanallarını kurmuşlardır. Bunun yanında medyadaki patronlarda siyasete ilgi duymuş, bazıları elindeki güç ile siyaseti yönlendirmiş bazıları da İtalya’da medya patronu olan Silvio Berlusconi gibileri bu güç sayesinde başbakan olmuştur. Batıda 1980’lerde hızla gelişmeye başlayan medya Türkiye’de de aynı dönemde büyük medya grupları özellikle yazılı basında oluşmaya başlamıştır. Ama görsel medyada 1993’te radyo ve televizyon kanununda yapılan değişiklikle özel televizyon kanallarının kurulmasının önü açılarak bu alanda da medya gelişmeye başlamıştır.

Türkiye’de özel televizyonların kurulmasıyla TRT gibi devletin elinde olan ve hükümet tarafından yönlendirilen devlet televizyonunun tekeli kırılmıştır. Bunun sonucunda medya grupları oluşmaya başlamıştır. Daha öncesinde yazılı basında “sabah grubu ve hürriyet grubu” aktif faaliyetlerini sürdürüyordu (Aziz, 1994: 27-30).

Medyanın Türkiye siyasal hayatını etkilemeye başlamasını birinci dünya savaşından öncesine kadar götürmek mümkündür. Ama cumhuriyet döneminde özellikle 1980’lerde güçlenen medya dış politikada kamuoyunu yönlendirmeye başlamıştır. Bu yönlendirme dış politika alanına da kaymış ve halkı dış politika üzerinde

etki edecek duruma getirmiştir. Türkiye’de kamuoyunun dış politika üzerinde etki ettiği bir örnek ararsak hem birinci körfez savaşında halkın Amerikan karşıtı gösterileri ve protestoları hem de 11 Eylül saldırısından sonra Amerika’nın Irak’a savaş ilan etmesi ve Türkiye’den incirliği istemesi sonucu halkın protestoları meclisteki oylamalara etki etmiş olması sonucu meclis kamuoyuna göre karar alınması sağlanmıştır.

Daha yakın zamanda 29 Ocak 2015 tarihinde cumhuriyet gazetesinde “işte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” başlığıyla yayınlanan haberde MİT’in gizli faaliyetlerini haber yapıp ülkenin dış politikasını kamuoyu nezdinde yanlış bir algıda yönlendirmeye çalışılmıştır. Ayrıca bu haber Türkiye dış politikasında ülkenin imajına zarar vermiş ve ülke dışardan bakanlara terör örgütlerine yardım eden bir ülke imajı vermiştir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM