• Sonuç bulunamadı

Wilson’un Uyguladığı Siyaset ve Amerika Birleşik Devletleri

1.2. San Remo Konferansı Öncesinde İtilaf Devletlerinin ve Azınlıkların Sergilediği

1.2.4. Wilson’un Uyguladığı Siyaset ve Amerika Birleşik Devletleri

özetlemek gerekirse, Amerika’nın Wilson ile aktif bir siyaset uyguladığını ve oldukça etkin bir görüntü çizdiğini ancak Senato ve Kongre ile de tam zıttı bir ilişki yürüttüğünü belirtmek doğru olacaktır. Nitekim Wilson’un henüz savaş sırasında açıkladığı 14 İlke, barış antlaşmalarını ve genel siyasî yapıyı değiştirmiş ve Milletler Cemiyeti’nin kurulması ile manda sisteminin doğmasına neden olmuştur. Ancak Monroe Doktrini’nin etkisini sürdürmesi, Amerika Birleşik Devletleri’nin Wilson’un kurulmasına öncü olduğu Milletler Cemiyeti’ne girmesine dahi engel teşkil etmiştir.

160 R. J. B. Bosworth, a.g.e., s. 71-72.

Amerika Birleşik Devletleri, barış görüşmelerinde en çok Ermenistan mandası ile ilgili sorunlara muhatap oldu. Paris Konferansı’nda Lloyd George’un Ermeni mandasını Amerika Birleşik Devletleri’ne teklifinden sonra Amerika’dan Anadolu ve Ortadoğu’ya King-Crane ve Harbord gibi önemi haiz heyetler Türkiye’ye gönderildi.

İtilaf devletleri; Almanya, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan’la barış antlaşmaları yapmasına rağmen, Osmanlı barışını nihayete erdirememesi, İtilaf devletleri nazarında Amerika Birleşik Devletleri’nin sorumluluk almadığı şeklinde yorumlanıyordu. Zira ortada büyük bir Ermeni sorunu bulunuyordu ancak hiçbir devlet, Ermenileri himaye etmeye yanaşmıyordu. Ayrıca İtilaf devletleri, Amerika Birleşik Devletleri’nin desteği olmaksızın bir Ermeni devletinin ayakta kalamayacağı hususunda hemfikirdi. Bu bölgenin Amerikan mandasına bırakılması da uygun görülmekteydi. Ayrıca İstanbul ve Boğazlar çevresinin de Amerikan mandasına bırakılması düşünülüyordu. Ancak 19 Kasım 1919’da Amerika Birleşik Devletleri Senatosu’nun161, Versailles Antlaşması’nı onaylamadığını açıklaması üzerine, Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye antlaşmasında üstleneceği misyon ile ilgili tasavvurlar da boşa çıkmış oldu.162

Paris Barış Konferansı’nda manda teklifine, Wilson’un çekimser kalmasının nedenlerinden biri de 1918’deki seçimlerden sonra Wilson’un rakibi Cumhuriyetçi Parti’nin güçlenmesiydi. Cumhuriyetçi Parti’nin Monroe Doktrini odaklı siyaset yapması, Amerika’nın kendi sınırları ve Amerika kıtası içerisinde kalmasına neden olacaktı. Wilson ve Demokratlar ise Avrupa ile bağlarının olduğunu, bu yüzden Avrupa’dan kopamayacaklarını savunuyordu. Kısaca halk içerisinde gittikçe güç kazanan Cumhuriyetçiler, Wilson’u tedirgin eden en önemli gruptu. Bunun sonucunda da hem Senato hem de Temsilciler Meclisi’ndeki üstünlük, Cumhuriyetçilere geçmiş ve Demokrat Başkana karşı, Cumhuriyetçi Kongre mücadelesi başlamıştı.

Amerika’daki bu katı politik mücadele, dış ilişkileri fazlasıyla etkilemiştir. Zira Senato’da Wilson’a muhalif olan Cumhuriyetçiler, sayı üstünlüğünü kullanarak önce Versailles Barış Antlaşması’nı ve daha sonra da Milletler Cemiyeti tüzüğünü reddetmiştir. Paris Konferansı’nın akabinde Amerika Birleşik Devletleri’nde oluşan böylesine kritik bir siyasî ortam, sadece Amerika’yı değil savaş sırasındaki müttefiklik durumu dolayısıyla savaşı kazanan Avrupa devletlerini de ilgilendirmekteydi. Nitekim

161 Senato’nun mandayı ikinci kez reddi (1 Haziran 1920). Gotthard Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, s. 106.

162 Sina Akşin, İç Savaş ve Sevr’de Ölüm, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2010, s. 105.

Amerika’da böyle bir politik cepheleşmenin tezahür etmesi, ülkeyi Avrupa siyasetinden koparacak ve Amerika Birleşik Devletleri, Başkan Wilson’un istemesine rağmen, önce Londra ve akabinde San Remo Konferansları’na katılamayacaktı.163

San Remo Konferansı öncesi Amerika Birleşik Devletleri’nin niyetinin ne olduğunu öğrenmek isteyen İtilaf devletleri, Fransa’nın Washington Büyükelçisi Jusserand aracılığıyla, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Colby’e Türk barışının neredeyse tamamlandığını ve çok geçmeden barışın Türk tarafına sunulacağını bildirmişti. (12 Mart 1920)164 Bu notaya istinaden, Amerika Birleşik Devletleri de 24 Mart 1920 tarihli bir notayla Yüksek Konsey’e şartlarını bildirdi. Notada A.B.D., Osmanlı barışına doğrudan katılmasa dahi söz söyleme hakkını haiz olduğunu İtilaf devletlerine bildiriyor ve Osmanlı barışı yapılırken Ortadoğu’da adil bir düzenin tesis

163 Necmi Uyanık, Mustafa Zenginbaş, “Mandalı Günler: The New York Times Gazetesine Göre ABD Senatosu'nun Ermeni Mandasını Reddetmesi Sürecindeki Gelişmeler”, Tarihin Peşinde/Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Selçuk Üniversitesi Yayınları, S. 6, Konya, 2011, s. 220-221.

164 İtilaf devletlerinin Jusserand aracılığıyla Amerika Birleşik Devletleri’ne gönderdiği notanın sureti şu şekildedir:

Fransız Büyükelçisi Jusserand’dan ABD Dışişleri Bakanlığı Temsilcisine (Washington, 12 Mart 1920)

Londra Konferansı’nda tasarlanan Türk sınırları:

Türkiye’nin Avrupa sınırları: Enes-Midye ya da Çatalca hattı olarak belirlendi.

Türkiye’nin Asya sınırları: Kuzey ve Batı sınırları olarak Karadeniz-Marmara ve Akdeniz arasındaki bölge belirlendi. Doğuda kurulacak Ermeni devletinin sınırlarına göre bu sınır belirlenecekti. Güneyde Ceyhan ırmağı istikametinden Kuzey Antep, Birecik, Urfa, Mardin ve Cizre üzerinden bir hat olmasına karar verildi.

Boğazlar Bölgesi: Türk Sultan ve Hükümet idaresi burada meskun olmaya devam edecekti ancak burada Sultan’ın korumaları dışında Türk ordusu bulunmayacaktı. İtilaf devletleri, Boğazların güneyinde, Marmara Denizi’nde ve Boğazlar bölgesinde tüm askerî işgal haklarını ellerinde bulundurmaya devam edecekti. Burada uluslararası bir komisyon kurulacak ve bu komisyon, Boğazların güvenliğini ve özgürlüğünü garanti altına alacak, iktisadî ve yönetim yetkilerini elinde bulunduracak ve barış zamanında buradaki serbest geçiş hakkını kontrolü altında tutacaktı. Komisyon bir delegasyon heyetiyle Sultan’ın adına görevini ifa edecekti. Ayrıca komisyonun kendi bayrağı ve bütçesi de olacaktı. Ayrıca komisyon, giderlerini karşılamak için tüm üye ülkelerden eşit oranda vergi toplama hakkına sahip olacaktı. Gerekli görüldüğünde komisyon, Boğazlar bölgesindeki deniz polis kuvvetleri yetkisini elinde bulunduracaktı.

İngiltere, Fransa ve İtalya ile, katılmaları durumunda Rusya ve A.B.D., komisyonda iki oy ile temsil edileceklerdi. Romanya, Yunanistan ve Bulgaristan ise tek oy ile temsil edileceklerdi. Komisyon başkanlığı, büyük devletlerden birinin temsilcisine tevdi edilecekti. Savaş gemilerinin geçişi ve savaş zamanında Boğazların rejimine ilişkin sorunlar ise halen görüşülmekte idi.

Trakya: Osmanlı’dan ayrılacak bölgelerde Yunan egemenliği kurulacaktı. Edirne’de Osmanlı Devleti’ne özel haklar tanınacaktı. Ayrıca burada Bulgaristan için ayrı bir liman kurulacaktı.

Akdeniz: Üç büyük Akdeniz gücü lehine özel düzenlemeler yapılacaktı. Her biri, öncelik hakkı bulunan belirli bölgelere danışman ve uzmanlarını gönderecekti.

Ermenistan: Ermenistan’ın bağımsızlığı için Milletler Cemiyeti’nin yardımıyla finansal ve askerî kurumlar oluşturulacaktı. Bu ülkenin denize çıkışı ise Lazistan üzerinden sağlanacaktı.

Ortadoğu: Türkiye; Suriye, Irak, Filistin, Arabistan ve Adalar üzerindeki haklarından vazgeçecekti.

İzmir: İzmir ve Aydın’da Sultan’ın egemenliği devam edecek ancak burada Yunan hakimiyeti altında bir yönetim kurulacaktı. Ayrıca Türkler için burada bir serbest liman da kurulacaktı. Foreign Relations of the United States, Department of State Washington, Volume III, United States Government Printing Office, Washington, 1936, s. 748-749.

edilmesini istiyordu. Kısaca A.B.D., barış antlaşmasında kendi çıkarlarını koruyacağını beyan ediyordu. Buna ek olarak A.B.D., barış antlaşmasında kendi vatandaşlarının da gözetilmesini istiyor ve İtilaf devletleri vatandaşlarının yararlandığı her türlü imkandan kendi vatandaşlarının da yararlanmasını istiyordu. Ancak bu politika uygulanırken ne A.B.D. ne de başka bir ülke lehine ya da aleyhine herhangi bir karar verilmesine karşı çıkıyordu. Bundan başka İstanbul ve Boğazlar’ın işgali meselesine gerekçe olarak İtilaf devletlerinin sunduğu argümanların doğruluğunu kabul eden A.B.D., işgalin zorunluluğu konusunda İtilaf devletlerini desteklemekteydi. Colby gönderdiği notada, Rusya’nın uluslararası Boğazlar Komisyonu’nda yer almasından Amerika’nın memnun olacağını da belirtmekteydi. Notada Ermeni sorununa da değinen Colby, Ermenistan’ın konferansta desteklenmesini ve denize çıkış noktası olarak Trabzon’un Ermenilere verilmesini istemekteydi.165

San Remo Konferansı öncesinde dikkat edilmesi gereken önemli bir husus da Amerika Birleşik Devletleri’nde bir seçim hazırlığının yaşanmasıydı. Demokratların kan kaybedip Cumhuriyetçilerin güçlendiği bir ortamda yapılacak bir seçim, Wilson için şüphesiz büyük bir hayal kırıklığı yaratacaktı.166