• Sonuç bulunamadı

1.2. San Remo Konferansı Öncesinde İtilaf Devletlerinin ve Azınlıkların Sergilediği

2.1.2. San Remo Konferansı’nda Türk Topraklarının Taksim Edilmesi ve Türk

2.1.2.1. Türk-Yunan Sınır İhtilafları

2.1.2.1.1. Trakya Sınırı Sorunu

San Remo’da görüşülen Trakya sınırı sorunlarını, “sınırın çizileceği hat, Trakya’da meskun topluluklardan hangisinin çoğunlukta olduğu, Gelibolu Yarımadası’nın akıbeti, Terkos Gölü’nün durumu, Trakya’da mukavemette bulunan Türk güçlerinin silahsızlandırılması, Müslümanlar için önemi haiz bir şehir olan Edirne’nin akıbetinin belirlenmesi ve Edirne’nin durumunu belirlenirken sömürgelerindeki Müslümanların tepkisinden kaçınmaları” konuları ihtiva etmiştir.

Konferansta öncelikle Amerikan notasına verilecek cevap tartışılmış ancak tartışmalar devam ettiği için notanın gönderilmesi askıya alınmıştır. Amerika’ya verilecek nota aşağıda detaylı olarak incelenecektir.

Bilindiği üzere I. Dünya Savaşı’nın akabinde Yunanistan, Doğu Trakya üzerinde hak iddia etmiş ve bu konuda epey destek almıştı. Nitekim Trakya, Londra’da Yunanistan’a bırakılmış ancak sınırı teşkil edecek hat henüz belirlenemediğinden, konunun San Remo Konferansı’na bırakılmasına karar verilmişti. Zira barış antlaşmasının tasarlandığı konferanslarda Türk-Yunan sınırının Midye-Enez ya da Çatalca hattı olması tartışılmış ayrıca Gelibolu’nun Yunanistan’a bırakılması ancak bu bölgenin askerden arındırılması kabul edilmişti. Fakat sınır meselesi tam bir karara bağlanılamadığından konu, San Remo Konferansı’na bırakılmıştı. Görüşmelerde sınırın teşkilinde, Çatalca’nın mı yahut Midye-Enez hattının mı daha uygun olacağı üzerine tartışmalar yaşanmış ve nihayetinde askerî danışmanların tavsiyesine gerek duyulmuştu.288

Lloyd George, notanın Amerika’ya gönderilmesinin ertelenmesini uygun bulmuş ancak İzmir ve Trakya sınırlarının zaten belirlendiğini, bu konuda bir ihtilaf yaşanmadığını müttefikleriyle paylaşmıştır. Nitti’nin Yunanistan’a muhalif politikası,

288 Documents on British Foreign Policy, s. 76 ve Ahmet Hurşit Tolon, a.g.e., s. 228.

görüşmelerin henüz ikinci gününde ortaya çıkmış ve Nitti, Yunanistan’ı devamlı olarak sıkıştırmaya çalışmıştır. Nitti’nin Yunanistan’a muhalif tutumu, bilindiği üzere savaş esnasında İtalya’ya vadedilen bölgelerin, savaş sonunda Yunanistan’a bırakılması ile aşırı derecede artmıştır. Nitekim her iki devletin de yayılmak istedikleri bölgeler birbiriyle çatışmış ve İtalya, Yunanistan’ı kendisine potansiyel bir rakip olarak görmeye başlamıştır. Daha da önemli olan nokta, Yunanistan’ın, İngiltere ve Fransa tarafından desteklenmesidir. Elbette İngiltere ve Fransa’nın Yunanistan’ı desteklemesinin ardında menfaatleri yatmaktadır. Nihayetinde hem İngiltere hem de Fransa, Akdeniz’de İtalya gibi büyük bir gücün etkin bir konumda olmasını istememektedir. Bu durum, ilerleyen dönemlerde İtalya’yı müttefiklerinden uzaklaştıran bir faktör olarak karşımıza çıkacaktır.

Amerikan notası görüşmelerinin herhangi bir çözüme ulaştırılamamasından sonra Nitti, 19 Nisan tarihli akşam oturumunda289 Trakya konusunu açmıştır. Nitti, Yüksek Konsey’in öncelikle askerî uzmanları dinlemesini önermiş ve İzmir ile Trakya’nın Yunanistan’a verilmesi halinde İtilaf devletlerinin ne gibi sorumluluklar alacağının incelenmesini istemiştir. Lloyd George da Türklere barışı kabul ettirmek için önemli değişikliklerin yapılması gerektiği iki bölge üzerinde durmaktaydı: Trakya ve Erzurum. Lloyd George’a göre bu iki bölge, Türklerin hassas olduğu noktalardı. Ancak L. George, her iki bölgeyi de farklı olarak ele alıyor ve İngiliz çıkarlarına göre, Yüksek Konsey’e bölgelerle alakalı istatistikler sunuyordu. Zira Lloyd George’a göre, her iki bölge için de tasarıda değişiklikler yapılması zarurîydi. İtilaf devletleri, halihazırda İstanbul’a girmişlerdi ve İzmir ile Kilikya da işgal altına alınmıştı. Bu işgal noktaları sayesinde iki bölgeye askerî harekat düzenlenebilirdi. Bu nedenle L. George, Mareşal Foch’dan iki bölgedeki Türk nüfus hakkında Yüksek Konsey’i bilgilendirmesini istedi.

Foch konferansa sunduğu raporda, Trakya’daki Türk kuvvetlerinin sayısı hakkında kayda değer bir bilgiye sahip olmadıklarını belirtti. Yine de burada çarpışan Türklerin,

289 19 Nisan 1920 tarihli toplantının akşam oturumu için Yüksek Konsey saat 16:00’da toplanmıştır. Bu oturuma katılan delegelerin listesi aşağıdadır:

İngiltere adına; Başbakan Lloyd George, Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Robert Vansittart, malî hükümler için Sir Adam Block ile Mr. Fass ve yazman olarak Sir M. Hankey ile Albay Abraham,

Fransa adına; Başbakan Millerand, Berthelot, Kammerer ve malî hükümler için Bexon,

İtalya adına; Başbakan Nitti, Scialoja, Galli, malî hükümler için Nogara ve yazman olarak Garbasso ile Teğmen Zanchi,

Japonya adına ise; Matsui ve Saito ile Konferans çevirmeni olarak Camerlynck hazır bulunmuştur.

Documents on British Foreign Policy, s. 35.

hızlı bir seferberlik ile sayılarının 30 bine yükselmesinin yahut bir kolordu oluşturmalarının olası olduğunu ifade ederek bölgenin ele geçirilmesinde güçlük yaşanabileceğini iddia etti. Ancak yine Mareşal Foch’a göre İtilaf devletleri, bölgeye takviye kuvvetlerini kolay bir şekilde ulaştırabilecekleri için buradaki Türk kuvvetleri, çok fazla zorluk çıkartmayacaktı.290

Nitti’ye göre; İtalya’nın, Yunanistan ile herhangi bir problemi yoktu fakat Avrupa barışının temin edilmesi, daha önemli bir mesele idi. Yunan çıkarları, göz önünde tutulmalı ancak Trakya’nın Yunanistan’a bırakılmasıyla doğacak Türk-Yunan savaşının önüne geçilemeyecekti. Bu yüzden Türkiye’nin Asya ve Avrupa sınırlarının çizimine özen gösterilmesini istedi. Zira Nitti, Erzurum meselesinde yaşanan sorunun, Trakya için de geçerli olduğunu savunmaktaydı. Nitti, bölgenin Türkiye ve Yunanistan arasında paylaştırılıp savaşa açık bir hale getirilmesindense Türk hakimiyetine bırakılarak tek elden yönetilmesinin daha makul olduğunu savunuyordu. Nitti, endişelerinin Yunanistan’la kaynaklı olmadığını yineleyerek sınırların barışı korumak amaçlı çizilmesinden yana olduğunu belirterek eğer Trakya ve İzmir sınırları Yunanistan lehine çizilecekse Yunanistan’ın askerî yükümlülüklere dahil edilmesini istedi.291 Nitti’ye göre, bölgenin Yunanistan’a bırakılmasıyla birlikte Trakya da İzmir gibi büyük sorunlara neden olacaktı. Yunanistan’ın Trakya ve İzmir gibi çoğunlukta Türklerin meskun olduğu bölgeleri idare edemeyeceğini düşünen Nitti, bu bölgelerde çıkacak herhangi bir olayın barış antlaşmasının istikrarını bozacağını ileri sürüyordu. Zira burada hatırı sayılır derecede Türk nüfus vardı ve Yunanistan’ın bölgede bir denge sağlayamayacağı Nitti tarafından dile getiriliyordu. İtalya’nın bu kaygıları yersiz sayılmazdı. Nitekim bölgede Cafer Tayyar Bey292, güçlü bir Türk birliğinin teşkiline uğraşıyordu. Türkiye ve Yunanistan arasında gerçekleşmesi muhtemel bir savaş halinde Boğazlar tehlikeye girecekti ve İtalya’nın da müttefiklerine destek olması beklenecekti.

290 Bilal Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk (1919-1938), Nisan-Aralık 1920-British Documents on Atatürk (1919-1938), April-December 1920, Türk Tarih Kurumu, C. 2, Ankara, 2000, s. 54.

291 Documents on British Foreign Policy, s. 94.

292 Cafer Tayyar (Eğilmez) Bey, 1878’de Makedonya Piriştine’de doğmuş ve öğrenimini Drama ve Manastır’da tamamlayarak Harp Okulu’na girmiştir. I. Dünya Savaşı’nda albay rütbesiyle, 2., 8. ve Kuzey Kafkas Kolordu Kumandanlıklarını ifa etmiştir. Mondros Mütarekesi’ne karşı çıkarak Milli Mücadele’nin Trakya komutasını üstlenmiştir. Edirne Kongresi ile de “Trakya Milli Kumandanı” ilan edilmiştir. San Remo Konferansı’nda Trakya’nın Yunanistan’a ilhak edilmesi kararının alınmasıyla, Trakya’ya Yunan harekatı başlamış ve çarpışmalar sonunda Türk birlikleri yenilgiye uğramıştır. Cafer Tayyar Bey de Dardere mevkiinde yapılan bir çarpışmada esir düşmüş ve iki yıl sekiz aylık esaret hayatı yaşamıştır.

Veysi Akın, “Cafer Tayyar Paşa’nın Esir Alınışı ve Esaret Hayatı”, İlmî Araştırmalar, I/I, İstanbul, Ocak 1995, s. 31-35.

Kısaca özetlemek gerekirse İtalya, askerî ve malî yükümlülük altına girmek istemiyordu.

Öyle ki savaş sırasında İtalya’ya vadedilen bölgelerin Yunanistan’a bırakılması, İtalya’nın yeni bir savaş ihtimalini düşünmemesi için başka bir nedendi. Bu vechle görüşmelerde, Yunanistan’a en çok muhalefet de İtalya’dan gelmişti. Örneğin; 19 Nisan tarihli oturumda Nitti, Yunanistan’a karşı olan tutumunu açıkça belirtiyor ve Anadolu taksiminde aslan payının Yunanistan’a verildiğini sözlerine ekliyordu.293 İtalya’nın ek olarak Dalmaçya kıyıları, Arnavutluk ve Makedonya üzerinde de hak iddiaları ve emelleri vardı. Bu bölgeler üzerinde Yunanistan’ın da talepte bulunması, İtalya ve Yunanistan’ı bir kez daha karşı karşıya getirmişti. Ayrıca İstanbul’un işgalinden sonra, Edirne gibi önemli bir kentin de işgale uğraması, Müslümanlar arasında topyekun bir hareketi tetikleyebilirdi. Zira sınırın Çatalca hattında tutulması ve burayı savunacak kuvvette bir Türk birliğinin olmayışı, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve hilafetin ayakta duramayacağının bariz bir kanıtı idi. Nitti’nin bu muhalefetine karşı duran kişi ise Lloyd George’dan başkası değildi. George’a göre Trakya’daki Türk nüfus fazlalığı, Edirne’den kaynaklıydı ve sırf bu yüzden Yunanistan’ın azınlıkta olduğunu düşünmek gereksizdi.

Ayrıca Lloyd George, Yunanistan’ın kendisine bırakılan yerleri savunamayacağını belirten Nitti’ye, Çatalca hattının batısında kalan yerlerin, Yunan kuvvetlerince layıkıyla savunabileceği şeklinde bir cevap verdi. Ayrıca herhangi bir savaş durumunun vuku bulması halinde İtilaf devletleri, Gelibolu ve Marmara’da konuşlanmış askerleriyle Yunan ordularını destekleyebilirdi. Türk ordusunun terhis edilmesi ve Yunanistan’a bırakılan bölgelerin bir kısmında İtilaf ordularının görev yapması, Lloyd George için işleri kolaylaştıran faktörlerdi.294

Nitti, Trakya’daki nüfus istatistiklerine de değinmiş ve Venizelos’un konferansa sunmuş olduğu istatistiklerin gerçeği yansıtmadığını belirtmiştir. Venizelos’un sunduğu istatistiklerde Trakya’da Rum nüfusun ağırlıkta olduğu görülmektedir ancak sadece Edirne’de Türkler çoğunluğu oluşturmaktadır. Venizelos’un sunduğu istatistiklere göre, Edirne’de 500 bin Türk, 366 bin Rum ve 107 bin Bulgar bulunmaktadır. Nitti, bu sayıların gerçek rakamlara yaklaşmadığını belirterek Yunanistan’ın sadece Trakya’da değil, İzmir’de de bu sebeplerden ötürü büyük güçlüklerle karşılaşacağını ifade etmiştir.

293 Documents on British Foreign Policy, s. 36-37.

294 İsmail Ediz, Diplomasi ve Savaş, İngiliz Belgelerinde Batı Anadolu'da Yunan İşgali 1919-1922, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2015, s. 229-232.

Kısaca Türk-Yunan savaşının çıkması halinde Yunanistan, İtilaf devletlerinin yardımını isteyecekti. Bu sebeple Nitti, askerî uzmanların dinlenmesini önermektedir.295

Lloyd George’a göre, Trakya genelinde çoğunluğu Rum nüfus oluşturmaktadır ancak sadece Edirne’de Türkler, Rumlara karşı üstün durumdadır. Böyle bir sebepten ötürü de Edirne’yi ayırıp geri kalan bölgeyi Rumlara vermenin beklenemeyeceğini ifade eden L. George, Amerika Başkanı Wilson’un Edirne’nin Bulgarlara verilmesine dair önerisini de Bulgarların orada çok küçük bir azınlık oluşturdukları gerekçesiyle reddetmiştir. Zira Bulgarlar, Edirne’de Türkler ve Rumlardan sonra üçüncü büyük gruptu ve Lloyd George, Bulgarların savaş sırasındaki tutumundan dolayı onları ödüllendirmek niyetinde değildi. Kısaca özetlemek gerekirse bölgede Bulgarların etkin bir rol oynamayacaklarına, bölgenin Türkler ve Yunanlılar arasında pay edileceğine karar verilmiştir. Ayrıca Lloyd George, Türklerin Avrupa’dan atılması gerektiğini belirterek Konsey’de Trakya’nın Türklere bırakılmasını isteyen bir delegenin olup olmadığını sormuştur. Elbette burada L. George, Yunan aleyhtarı tavır takınan Nitti’yi kastetmiştir. Nitti ise Trakya’nın Türklerden alınması halinde, Türklerin ne şekilde karşılık vereceklerinin ve işin savaş boyutuna dönüşüp dönüşmeyeceğinin askerî uzmanlara sorulması gerektiğini savunmuştur. Neticede Nitti, Yunanistan’ın tek başına Türkiye ile bir savaşı idare edip edemeyeceğini öğrenmek istemektedir. Barış taslağında, Yunanistan’a en önemli ve en zengin Türk topraklarının bırakılmasının, Türklerin bir savaş başlatmasına neden olacağını belirten Nitti, Yunanistan’ın bu bölgeleri savunamaması halinde savaşma işinin kendi omuzlarına yıkılacağını söylemiştir. Bu yüzden Nitti, Trakya ve İzmir meselelerini de içeren Amerikan notasına verilecek cevabın biraz daha tartışılmasını önermiş ve aksi takdirde yeni durumlarla karşılaşılacağını ifade etmiştir.296

Nitti, 21 Nisan Çarşamba günü akşam oturumunda297 Türkiye’nin batı sınırı meselesini tekrar gündeme getirmiş ve sınırın Midye-Enez hattı yerine Fransız-İngiliz

295 Documents on British Foreign Policy, s. 36.

296 Documents on British Foreign Policy, s. 37-38.

297 Toplantıya katılan delegeler şu şekildedir:

İngiltere adına; Başbakan Lloyd George, Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Hurst ile Vansittart ve yazman olarak Sir M. Hankey ile Albay Abraham,

Fransa adına; Başbakan Alexandre Millerand, Diplomat Phillipe Berthelot ve Kammerer,

İtalya adına; Başbakan Francesco Saverio Nitti, Vittorio Scialoja, Nogara ve yazmanlar Galli, Trombetti ve Teğmen Zanchi,

Japonya adına ise; Matsui ve yazmanlar Saito ile Sawada ve çevirmen olarak Camerlynck hazır bulunmuştur. Documents on British Foreign Policy, s. 83.

temsilciler tarafından önerilen, Çatalca hattının kabul edilmesinin Boğazlar’daki askerî durumu nasıl etkileyeceğinin askerî uzmanlara sorulmasını istemiştir. Nitti, sınırın bu şekilde çizilmesi halinde Yunanistan’ın Marmara Denizi ve Gelibolu Yarımadası’na sınırı olacağını belirterek yeni durumun askerî ihtilaflara yol açacağını belirtmiş ve bu sebeple askerî komisyonun fikir beyan etmesini istemiştir. Mareşal Foch’un sunduğu raporda “Yunanistan’ın bu bölgelerde askerî bir denetime sahip olamayacağı, Marmara Denizi çevresinin askerden arındırılması gerektiği, bu toprakların uluslararası bir statüye sahip olması ve İtilaf devletlerinin garantisi altına alınması” önerileri bulunmaktadır.298 Mareşal Foch’un sunduğu raporda299 askerden arındırılması planlanan bölge konusunu, Kara ve Deniz Askerî Komisyon temsilcileri hazırlamıştır. Raporu hazırlayan askerî komisyonun temel aldığı kriter, İtilaf devletleri garantörlüğünde bölgede askersiz bir yönetim ve denetimin kurulması idi.

Askerî komisyonun raporu sunmasının akabinde Nitti, sorunların kesin olarak çözülemediğini belirtmiş ve bu konu üzerinde çekincelerin bulunduğunu öne sürerek Wilson’a gönderilecek yanıtın ertelenmesini talep etmiştir. Zira henüz batıdaki Türk sınırını belirleyecek hattın Çatalca mı, Midye-Enez hattı mı olacağı konusunda Yüksek Konsey bir karara varamamıştı. Trakya sınırı olarak Çatalca hattının belirlenmesi üzerine Nitti, bu hattın pek de iyi bir seçim olmayacağını belirterek, hattın kabulüyle Türklerin Avrupa’dan çıkarılmış olacağını ve böyle bir antlaşmayı da Türk tarafının kabul etmeyeceğini belirtmiştir. Ayrıca Türklerden alınan Trakya topraklarının Yunanistan’a bırakılmasının büyük bir savaşı körükleyeceğini de ifade etmiştir. Bu sorunların yanında Boğazlar bölgesinde Yunanistan’ın güçlü bir konuma sahip olacağını belirten Nitti, bu durumdan rahatsızlık duyduğunu vurgulamış ve Boğazlar bölgesindeki

298 Documents on British Foreign Policy, s. 89-90.

299 1- Garantör Başlıca Müttefiklerin tüm egemenliğini kullanan bir Devlete karşı bir yükümlülüğü zorla kabul ettirmeleri ve bunu uygulatmaları güçtür; halbuki Türkiye üzerinde gereken denetimi kolaylıkla yapabilir.

2- Bunun dışında eğer Marmara Denizi kıyılarından bir bölümü Yunanistan’a, öte kıyısı da Türkiye’ye bırakılırsa hem denetim hem de bölgeye sevk edilecek Müttefik birlikler için askerî kara ve deniz, gümrük ve polis kuvvetleri açısından sorun çıkabilir.

3- Yunanistan, garantör devletlerden başka bir devlete karşı savaşa girecek olsa dahi, Boğazlar’ın bağımsız idare ve denetimini koruma konusunda önemli sorunlara yol açabilir. Zira Yunanistan, garantör devletlerden biri yahut Türkiye ile savaşa girdiği takdirde durum çok daha nazik bir hal alabilir.

4- Askerden arındırılmış bölgede, en alt düzeye indirgenmiş bir el koyma hakkının yürürlüğe girmesi kaçınılmazdır. Ancak bu yükümlülüğün, Müttefik bir devlet olan Yunanistan’a kabul ettirilmesi başka sorunlar da doğurabilir. Osman Olcay, a.g.e., s. 496-497.

Yunan nüfuzunun artmasıyla bölgenin denetiminin kendileri aleyhine zorlaşacağını ifade etmiştir.300

Nitti’ye cevap veren Lloyd George, Londra’da geçici bir karara varıldığını söylemiş ancak herhangi bir üyenin karşı çıkması halinde konunun yeniden görüşüleceğini belirtmiştir. Yine de Lloyd George’un verdiği yanıt, Nitti’yi tatmin etmemiş ve bu sebeple konunun tekrar görüşülmesini istemiştir. Nitti’ye göre, Türk sınırlarındaki esas sorunu Trakya oluşturuyordu ve Türkiye’nin Avrupa sınırları ile Boğazlar’ın statüsü, hassas bir durum yaşanması halinde barışı tehlikeye sokabilirdi.

Nitti, bu hassas dengenin bozulmamasına dayanarak sınırın Çatalca hattı olmasını istememiştir. Zira Çatalca hattı, Türkiye’nin batı sınırını teşkil ederse Türkler Avrupa’dan çıkarılmış olacak ve Avrupa kıtası ile önemli bir ilişkisi kalmayacaktı.

Ayrıca Türkiye’den alınacak Trakya topraklarının çoğunluğunun Yunanistan’a bırakılması, Boğazlar’ın denetimini oldukça zorlaştıracaktı. Bu sorunlara ek olarak Gelibolu Yarımadası’nın Yunanistan’a bırakılması halinde bölgenin güvenliği ve özgürlüğü tehlikeye düşecekti. Nitti, I. Dünya Harbi sırasında yapılan Gelibolu çıkartmasını hatırlatarak bölgenin ele geçirilmesinin ne denli zor olduğu konusunda da müttefiklerini uyarmıştır. Nitti’ye göre, Doğu Trakya ve Gelibolu’nun Yunanistan’a bırakılması, Türkler ve Yunanlılar arasında bir savaşa neden olacak ve böyle bir savaş durumunda Yunanistan, Türk ordusuyla başa çıkamayacaktı. Böylece sorun, uluslararası bir kriz yaşanmasına neden olacaktı. Ayrıca Nitti, olası bir savaş halinin tüm İslam topraklarına sıçrayabileceğinden ve Türk-Yunan savaşının bir Rum kırımına sebep olacağından endişe duyduğunu müttefiklerine iletmiştir. Kısaca Nitti, bu şekilde antlaşmaya dahil edilecek sınırların Türkler tarafından kabul edilmeyeceğini savunmaktaydı. Kendisini “Yunan düşmanlığıyla” itham eden temsilcilere de yanıt veren Nitti, kendisinin “Yunan karşıtı değil, barış yanlısı” olduğunu söylemiş ve olası bir Türk-Yunan savaşında Balkanların da karışacağını ve durumun bir Arnavut-Yunan savaşını tetikleyebileceğini belirtmiştir. Yani Nitti’ye göre Yunan kuvvetleri, iki farklı cephede savaşmak zorunda kalacaktır. Nitti’nin önerilerini kısaca özetleyecek olursak Boğazlar bölgesinde çıkacak bir savaş, uluslararası bir krize yol açarak uzun süreli bir savaşa dönüşecekti. Boğazlar, İstanbul, Doğu Trakya ve İzmir konuları, Türk tarafı için çok hassas meselelerdi ve Nitti, bu hassas meselelerin fazla kurcalanmamasını

300 Documents on British Foreign Policy, s. 89 ve Ahmet Hurşit Tolon, a.g.e., s. 228.

istiyordu.301 Görüldüğü üzere Nitti, Yüksek Konsey’de Türkiye lehine kararlar alınmasını savunan tek temsilcidir. Nitti’nin müttefiklerine “Trakya’dan vazgeçilmesini, sınırların Çatalca hattına çekilmesini, İzmir’in Yunanistan’a bırakılmasını ve Erzurum’un da boşaltılmasını isteyen bir barış antlaşmasını” Türklerin katiyen imzalamayacağını söylemesi, her ne kadar Nitti’yi “Türk dostu” gibi gösterse de Nitti’de Türk dostluğu aramak, abesle iştigal etmek olacaktır. Zira Nitti, savaş sonunda Türk topraklarının paylaşıldığı konferanslara iştirak etmiş ve konferansların tümünde de çıkarlarına uygun olarak hareket etmiştir. Nitekim Erzurum, Trakya ve İzmir meselelerinde muhalif bir tavır takınan Nitti, Zonguldak kömür havzaları meselesinde tavrını değiştirerek menfaatleri doğrultusunda hareket etmeyi uygun bulmuştur. Nitti, Zonguldak meselesinde sömürgeci bir politika izleyerek pastadaki payını almak istemiştir. Kısaca özetlemek gerekirse Nitti, çıkarlarının gerektirdiği ölçüde bir politika izlemiştir ve konferansta da kendisinin “Türk dostu” olmadığını bizzat söylemiştir.

Nitti’nin endişelerine yanıt, konferansta Nitti’nin görüşlerine en muhalif temsilci Lloyd George’dan gelmiştir. L. George’a göre, bölgenin çoğunluğu Türklerden oluşmuyordu ve böyle bir durumda Trakya’nın tamamı Türklere bırakılamazdı. George, Türkler lehine karar alınması durumunda Türk-Bulgar ve Türk-Yunan savaşlarının başlamasının kaçınılmaz olduğunu düşünmekteydi. Ayrıca L. George, mevcut durumu örneklendirerek Trakya’nın Türkiye’ye bırakılmasının 1912’deki Balkan Savaşları’nı tekrar tetikleyeceğine inanıyordu. Çatalca hattına ek olarak düşünülen Midye-Enez hattının sınır olarak belirlenmesine de değinen L. George, hattın uzunluğunu gerekçe göstererek Türklerin elindeki mevcut kuvvetlerin (50 bin kişi) öylesine uzun bir hattı (yaklaşık 120-150 mil)302 savunmaya yetmeyeceğine inanıyordu. Nitekim bu bölgeyi koruyacak nitelikte ve sayıda Türk birliğinin bulunma ihtimali, ateşkes hükümleri gereğince yoktu. L. George, savunmasız bırakılacak böyle bir hattın Balkan devletlerini harekete geçireceğini de sözlerine ekleyerek en mantıklı seçimin, Çatalca hattı olduğunu savunuyordu. Zira Trakya’nın Yunanistan’a bırakılmasıyla İtilaf devletleri, önemli bir maliyet ve sorumluluktan kurtulacaktı. Bölgenin Yunanistan ile kara sınırının olması, buranın Yunan kuvvetlerince savunulmasını ve ihtiyaç halinde birlik sevkini kolaylaştıracaktı. Ayrıca Nitti’nin Boğazlar üzerindeki kaygılarına da değinen L.

301 Documents on British Foreign Policy, s. 89-91.

302 Kara mili, 1.609,344 metreye tekabül eden mesafe ölçüm birimidir. Deniz mili ise 1852,2 metreye karşılık gelmektedir.

George, Gelibolu’nun sivil ve askerî statüsünün farklı idareler altına bırakılacağına

George, Gelibolu’nun sivil ve askerî statüsünün farklı idareler altına bırakılacağına