• Sonuç bulunamadı

1.2. San Remo Konferansı Öncesinde İtilaf Devletlerinin ve Azınlıkların Sergilediği

2.1.2. San Remo Konferansı’nda Türk Topraklarının Taksim Edilmesi ve Türk

2.1.2.1. Türk-Yunan Sınır İhtilafları

2.1.2.1.2. İzmir Meselesi

San Remo Konferansı’ndan önce yapılan konferanslarda, İzmir’in durumu genel hatlarıyla çizilmişti ancak kararlaştırılamayan birtakım mesele de mevcuttu. İzmir sınırına ilişkin antlaşma taslağındaki hükümler, çok fazla tartışma yapılmaksızın kabul edilmişti ve eski antlaşmalarda kayda değer yalnızca bir tane değişiklik yapılmıştı. Bu değişiklik, bölgenin yönetimiyle ilgiliydi ve İzmir ve çevresinin Türk hakimiyeti altında kalmasına ancak Yunan idaresine bırakılmasına karar veriliyordu. Lakin Yunan yönetiminin kaç sene olacağı ve bu süre bitince bölgenin ahvalinin ne olacağına henüz tam olarak karar verilememiş ve konu taslak üzerinde bırakılmıştı. Yalnızca yerel parlamentonun, Yunanistan’a katılmak için anlaşmanın imzasından “iki yıl” sonra Milletler Cemiyeti’ne başvurabileceğine karar verilmişti. Venizelos İzmir’de Rum nüfusun çoğunluğuna değinerek ısrarla bu bölgenin direkt olarak Yunan egemenliğine bırakılmasını istemekteydi. Bundan dolayı Venizelos, konferansta İzmir meselesini sık sık dile getirmiştir.326 Böylece İzmir meselesinin, San Remo Konferansı’nda tekrar görüşülmesine karar verilmiştir.

Yüksek Konsey, Ermeni meselesinden sonra Fransız temsilci heyetinin sunduğu ve Nitti’ye göre, Venizelos’un kabul ettiği önerileri değerlendirmeye almıştır. (Ek 1)327

Yüksek Konsey, aşağıda Ek 1 olarak belirtilen önerileri dinlemiş ve daha sonra maddelerin önceden kararlaştırılmış hallerini incelemeye başlamıştır.328

326 Ahmet Hurşit Tolon, a.g.e., s. 230 ve Paul C. Helmreich, a.g.e., s. 292.

327 Fransız temsilci heyetinin Venizelos ile anlaşarak hazırladığı öneriler aşağıdaki şekildedir:

Madde 3

“İşbu bölüm hükümleri saklı kalmak üzere, işbu antlaşmada yer alan Türkiye’ye ilişkin hükümler, İzmir kenti ile Madde 2’de tanımlanan topraklara uygulanamaz.”

Madde 4

“İzmir kenti ile 2. maddede tanımlanan topraklar Osmanlı egemenliği altında kalacaktır. Ancak Türkiye, İzmir kenti ile tanımlanan topraklar üzerindeki egemenlik haklarının kullanımını Yunan Hükümeti’ne devredecektir.”

Madde 13

“İzmir kenti ile 2. maddede tanımlanan topraklarda oturanların yabancı ülkelerde diplomasi ve konsolosluk korunmasını Yunanistan üstlenecektir.”

Madde 16

(İlk tümce ile ikincisinin yarısını kaldırarak yerine maddenin şöyle başlatılması):

“Yerel Parlamento”… Osman Olcay, a.g.e., s. 532.

328 İlk belirtilmiş haliyle 3. madde şu şekildedir:

“İşbu Barış Antlaşması’nın geri kalan bölümlerinin uygulanması bakımından, 2. maddede sözü edilen topraklar, devredilmiş ya da terk edilmiş toprak olarak sayılacaktır.”

Sonradan sunulan madde tasarısında, İzmir ve 2. maddede sınırları belirtilen diğer toprakların, ilk maddede belirtilen koşullardan muaf tutulması önerilmektedir.

Madde 4’ün belirlenmiş yeni hali şu şekildedir:

Aşağıda zikredilen Fransız temsilci heyetinin sunduğu şekliyle Madde 13, İzmir ve maddede belirlenmiş topraklarda yabancı olarak ikamet edenlerin, diplomasi ve konsolosluk korumalarının Yunanistan’a verilmesiyle ilgilidir. Bu nedenle madde üzerinde İtilaf devletleri, birtakım anlaşmazlıklar yaşamıştır. Zira bölgede meskun olan çok sayıda İtalyan ve İngiliz vatandaşının korumasının Yunanistan’a verilecek olmasının yanı sıra, Müslüman vatandaşların durumları da hassas bir durum teşkil etmektedir. Tartışmalar üzerine maddenin ilk hali329 okunmuştur. Madde okunduktan sonra Yüksek Konsey, maddenin olduğu gibi kalmasına karar vermiştir. Zira Fransız temsilci heyetince belirlenmiş madde, İzmir ve belirtilmiş diğer bölgelerde yaşayan İtalyan ve İngiliz uyrukları üzerinde de Yunanistan’ı söz sahibi yapıyordu. Elbette böyle bir durum, hem İngiltere’nin hem de İtalya’nın prestijini zedeleyebilirdi. Bu nedenle maddenin eski haliyle kalmasına karar verilmiştir. Ancak İtilaf devletleri, Türk ve Müslüman uyruklar için aynı hassasiyeti göstermemiş ve bölgedeki Müslüman ahali üzerindeki söz hakkı, tamamen Yunanistan’a bırakılmıştır.

Londra Konferansı’nda İzmir’in Yunanistan’a katılma süresinin “iki yıl” olarak belirlendiğine değinmiştik ancak mesele, San Remo Konferansı’nda Millerand tarafından tekrar açılmış ve Millerand, bekleme süresinin “beş yıl” olmasını Yüksek Konsey’e tavsiye etmiştir. Bu bağlamda önerilen 16. maddede, yerel bir parlamento kurulması düşünülmüştür. Ayrıca bu madde tasarısında zikredilen kamuoyu yoklamasının süresi de tartışma konusu olmuştur. Zira daha önceki madde tasarısında antlaşmanın imzasından “iki yıl” sonra bir kamuoyu yoklamasının yapılmasından söz edilmektedir. Ancak Venizelos, antlaşmada kamuoyu yoklaması süresinin belirtilmesinin ve hatta halkoylamasının yapılmasının değinilmesine bile karşı çıkmıştır.

Yani Venizelos, İzmir ve çevresinin direkt olarak Yunan hakimiyetine girmesini istemektedir. Fakat tasarıda 2 yıllığına bölgenin Türkiye’ye ait olduğu ancak Türkiye’nin egemenlik haklarını, Yunanistan’a devrettiği belirtiliyor ve antlaşmanın imzasından 2 yıl sonra yapılacak halkoylamasında, halkın Yunanistan Krallığı’na katılmasına olanak tanınıyordu. Bu nedenle İtilaf devletleri, parlamentonun hemen

“İzmir kenti ile 2. maddede tanımlanan topraklar Türk egemenliği altında kalacaktır. Aynı zamanda Türkiye, İzmir kenti ile belirtilen topraklar üzerindeki egemenlik haklarının kullanımını Yunan Hükümeti’ne devretmeyi yükümlenir.”Documents on British Foreign Policy, s. 121 ve 123.

329 “Uyrukluk bakımından, 2. maddede söz edilen topraklarda oturanlardan, işbu antlaşma gereğince başka herhangi bir uyrukluk savında bulunamayacak olanlar, tıpkı Yunan uyrukları gibi işlem göreceklerdir. Yunanistan, bunlara yabancı ülkelerde konsolosluk ve diplomasi koruması sağlayacaktır.”

Documents on British Foreign Policy, s. 124.

harekete geçerek bölgenin Yunanistan’a ilhakını engellemek amacıyla, halkoylaması yapılmasının belirli bir süreye bağlanmasını kabul etmişlerdir. Fakat süre konusu da İtilaf devletleri arasında tartışma konusu olmuş ve sürenin uzunluğu konusunda tam bir karar verilememiştir. İlk madde tasarısında belirlenen 2 yıllık sürenin az olduğunu düşünen Curzon330, halkoylamasının 3 sene sonra yapılmasını, Millerand ise 5 sene sonra yapılmasını önermiştir. Zira Millerand’a göre 2 yıllık bir süre, Yunanistan’a hızlı bir hareket olanağı tanıyacak ve Yunanistan, İzmir meselesini oldu bittiye getirebilecekti. Millerand ve Curzon’un önerisiyle Yüksek Konsey, 5 yılın yeterli olacağı görüşü üzerinde oyçokluğuyla karar vermiş fakat Lloyd George, Venizelos’un da fikrinin alınmasını istediğinden Venizelos, salona davet edilmiştir.331

Venizelos, durum hakkında bilgilendirildikten sonra söz almış ve 2 yıllık sürenin neden kabul edilmediğini sormuş, Millerand ise 2 yıllık sürenin fazlasıyla kısa olduğunu söyleyerek Venizelos’un sorusunu yanıtlamıştır. Bunun üzerine sürenin 3 yıl olmasını öneren Venizelos, Yüksek Konsey tarafından bir kez daha reddedilmiştir. Venizelos da Yüksek Konsey’in belirlediği süreyi kabul etmek zorunda kalmıştır.332 Böylece bölgenin direkt Yunan ilhakına uğramaması için, Curzon ve Fransız delegelerin ısrarları sonucu, Milletler Cemiyeti’nce belirlenecek plebisite başvuru süresi, önce “2 yıl” olarak kabul edilmiş, daha sonra “5 yıla” çıkarılmıştır. Bu karar, Barış Konferansı süresince Venizelos tarafından zarara uğradıkları gerekçesiyle şiddetle reddedilmiştir. İlhak için bekleme süresinin bütünüyle kaldırılmasını talep etmiş ancak sonuç alamamıştır.333 Neticede Yüksek Konsey, İzmir konusu hakkında kararını vermiştir.334

Alınan karar dahilinde Yüksek Konsey, İzmir’in “beş yıl” bekleme süresiyle Türkiye’de kalmasına ancak bu süre içinde Yunan yönetiminde kalmasına karar vermiştir. Ayrıca İzmir’de mahallî bir parlamentonun kurulmasına karar verilmiş ve

330 Konuyu Londra Konferansı’nda Venizelos ile görüşen Curzon, 3 ila 5 senelik bir süreden sonra parlamentonun halkoylaması yapmasını önermişti ancak Venizelos’un şiddetli ısrarları sonucu, tasarıya “2 yıl” ibaresi konulmuştu.

331 Documents on British Foreign Policy, s. 124-125.

332 Documents on British Foreign Policy, s. 125.

333 Paul C. Helmreich, a.g.e., s. 292.

334 A) 3. maddeye getirilen Fransız değişikliğini kabul etmeyi, B) 4. maddeye getirilen Fransız değişikliğini kabul etmeyi,

C) 13. madde değişikliğini kabul etmeyip maddenin ilk haline bağlı kalmayı,

D) 16. madde değişikliğini kabul etmemeyi ancak maddeyi aşağıdaki sözcüklerle başlatmayı kararlaştırdı.

“İşbu antlaşmanın yürürlüğe girmesinden “5” yıllık bir süre geçtikten sonra, maddede sözü edilen yerel parlamento…” Documents on British Foreign Policy, s. 125-126.

barış antlaşmasının yürürlüğe girmesinden “üç ay” sonra Yunan Hükümeti’nin, kurulan parlamentonun nizamnamesini Milletler Cemiyeti’ne ibraz etmesi kabul edilmiştir.

Kurulacak mahallî parlamentonun, teşkilinden “altı ay” sonra ilk toplantısını yapacağı da Yüksek Konsey’de kararlaştırılmıştır. Konferanslarda her istediği imtiyazı koparan Venizelos da ilk defa istediğini elde edememiştir.335

Bu şekilde İzmir, Türk hakimiyetinde görülse de, yönetimi Yunanistan’a bırakılacaktı. Ayrıca burada yaşayan yabancıların hakları, Yunanistan’ın garantisi altına verilecekti. Zira İzmir’de yaşayan İngiliz, Fransız ve İtalyan vatandaşları bulunmaktaydı. Ancak İzmir ile ilgili madde, Millerand’ın önerisiyle 23 Nisan tarihli oturumda değiştirilmiş ve iki yıllığına Türk hakimiyetine bırakılan İzmir ve çevresinin, beş yıllığına Türk hakimiyetine bırakılmasına karar verilmişti. Ancak Türk hakimiyetine bırakılan bölgenin idaresi ise Yunanistan’a bırakılacaktı. Zira Millerand, bölgede yaşayan yabancıların hayatlarını tehlikeye atmak istemiyordu. İzmir’le ilgili madde hariç, bu antlaşma, Yunanistan’ın zaferi olarak nitelendirilmiş ve Venizelos’un bu başarısı Yunan meclisinde heyecanla karşılanmıştı.336

Açıkça görüldüğü üzere İzmir ile ilgili kararlar alınırken, bölgede çoğunluğu oluşturan halk, dikkate dahi alınmamıştır. Trakya konusunu incelediğimiz bölümde, Damat Ferit Paşa’nın Yunanistan’a verilmesi planlanan bölgelerin nüfus bilgileriyle ilgili konferansa gönderdiği notaya değinmiştik. Notada İzmir’deki genel nüfus;

1.819.616 kişiden mürekkep iken, bunların 1.437.983’ünü Müslüman halk oluşturmaktaydı. Konferansta, Türklere barışı dayatma noktalarından biri olarak görülen İzmir, Türkiye’nin en önemli limanlarından biriydi.337 Salt bu nedenle dahi İzmir’in Türk tarafından alınması zaruriydi.

335 Ahmet Hurşit Tolon, a.g.e., s. 230-231.

336 İsmail Ediz, a.g.e., s. 234.

337 İşgal döneminde İzmir’in dış ticareti aşağıdaki şekildedir: (milyon lira olarak)

İthalat İhracat

1919-20 16.8 31.4

1920-21 19.2 33.4

1921-22 18.4 25.1

1922-23 14.7 28.1

İlgili bilgiler ve tablonun alındığı yer için bkz. Vedat Eldem, a.g.e., s. 142.

20 Nisan akşam oturumunda338 L. George, Venizelos’a olası bir Türk saldırısı halinde, İzmir’in güvenliğini nasıl sağlayabileceğini sormuştur. Venizelos ise bu konu hakkında hiçbir sıkıntısı olmadığını söyleyerek konuyu kapatmıştır. Mareşal Foch, İzmir’deki Yunan askerlerinin herhangi bir saldırıya karşı yeterli olduğunu söylemiş ancak bu kuvvetlerin, Anadolu’nun iç kısımlarına bir saldırı için yetersiz olduğunu belirtmiştir. Buna karşın Venizelos, Yunan kuvvetlerinin İzmir’i savunmak konusunda fazlasıyla yeterli olduğunu, aynı zamanda Trakya’daki 3 Yunan tümeninden birini İzmir’e sevk ederek buradaki birliklerin takviye edilme konusunda da sıkıntı yaşanmayacağını iddia etmiştir.339

İzmir’in akıbeti, The New York Times gazetesi haberlerine de konu olmuştur.

“Greece in Smyrna” isimli haberde, Türkiye’nin İzmir’deki egemenlik haklarını sürdüreceği ancak şehrin yönetiminin Yunanistan’a bırakıldığı belirtilmektedir. Bölgede Yunan nüfusun da Türk nüfus kadar fazla olduğu belirtilmiş ve bu nüfusun İzmir’in gelişmesinde önemli rol oynadığı ifade edilmiştir. Ayrıca Türkiye’nin bölgedeki hakimiyetinin devam etmesinin, Türk milliyetçileri az da olsa hoşnut edeceği haberde zikredilmektedir. Ek olarak Trakya’ya da değinilen haberde, Gelibolu Yarımadası’nın bir kısmı dışında Çatalca hattına kadar olan bölgenin Yunanistan’a bırakıldığı ve bunun, Venizelos’un bir başarısı olduğu belirtilmektedir.340

25 Nisan akşam oturumunda Ege Adaları’nın akıbeti de belli olmuştur. Zira Limni, Bozcaada, Semadirek, Gökçeada ve Midilli adalarının Türkiye’den alınıp Yunanistan’a verilmesi konusunda Yüksek Konsey kesin bir karar almamıştı.

Nihayetinde Konsey, belirtilen adalar ve çevredeki adacıklar üzerindeki Yunan egemenliğinin, Türkiye tarafından tanınmasına karar vermiştir.341 Söz konusu adaların

338 İngiltere adına; Başbakan Lloyd George, Dışişleri Bakanı Lord Curzon ile askerî konular için Amiral Kont David Beatty, Mareşal Sir Henry Wilson, General Sackville-West, Albay Gribbon, Yüzbaşı Fuller ve yazman olarak Sir M. Hankey ile Yarbay Storr,

Fransa adına; Başbakan Alexandre Millerand, Diplomat Phillipe Berthelot, Kammerer ve askerî konular için Mareşal Foch ve General Weygand,

İtalya adına ise; Başbakan Francesco Saverio Nitti, Vittorio Scialoja, Acton ve askerî konular için General Badoglio, General Cavallero, Albay Siciliani, Binbaşı Ruspoli ve yazmanlar Antonio Garbasso, Galli, Teğmen Zanchi ve Trombetti,

Japonya adına ise; Matsui ve askerî konular için General Watanche ile Binbaşı Osumi ve yazmanlar Saito ile Sawada,

Yunanistan için; Başbakan Venizelos ve askerî konular için Yarbay Tavoulari ve çevirmen olarak Camerlynck hazır bulunmuştur. Documents on British Foreign Policy, s. 54.

339 Bilal Şimşir, a.g.e., s. 53-54.

340 The New York Times, “Greece in Smyrna”, 26.04.1920.

341 Documents on British Foreign Policy, s. 191.

stratejik konumu Yüksek Konsey tarafından göz ardı edilmiş, zaten silahsızlandırılmış Boğazlar bölgesi, adaların da Türkiye’den alınmasıyla artık tamamen işgale açık bir hale getirilmiştir. Ek olarak, Ege Adaları’nın Yunanistan’a bırakılması kararı, Türkiye ve Yunanistan arasında Ege Adaları, kıta sahanlığı, hava sahası sorunu ve silahlanma gibi sorunları doğurmuştur.

İtilaf devletleri, San Remo’da Yunan isteklerinin neredeyse tamamını kabul etmiştir. Burada Venizelos’un rolü oldukça fazladır ve özellikle Lloyd George, Venizelos’un etkisi altında kalmıştır. İtilaf devletleri, “medeniyetin beşiği” olarak gördükleri Yunanistan’ın, “Megali İdea” düşünü gerçekleştirmek amacını güdüyorlar ve bu durum, Venizelos’un isteklerinde sınır tanımamasına neden oluyordu.342