• Sonuç bulunamadı

Fransa ve İtalya’nın Zonguldak Kömür Madenleri İçin Çıkar

1.2. San Remo Konferansı Öncesinde İtilaf Devletlerinin ve Azınlıkların Sergilediği

2.1.2. San Remo Konferansı’nda Türk Topraklarının Taksim Edilmesi ve Türk

2.1.2.3. Fransa ve İtalya’nın Zonguldak Kömür Madenleri İçin Çıkar

İşgal boyunca İtilaf devletleri, Türk sanayisini ve madenleri direkt kontrolleri altına almışlardı. Savaş öncesi, imparatorlukta sanayi kollarının dağılımında İstanbul ilk sırada gelmekteydi.442 Ancak savaştan sonra üretim neredeyse tamamen durmuş ve işgal kuvvetleri de bu durumun neden olacağı sıkıntı ve huzursuzlukları gidermek için tedbir alma yoluna gitmişlerdi. Nitekim sıkıntısı en çok çekilen maden kömürdü ve ateşkes imzalandığında İstanbul’da 3 günlük kömür stoku kalmıştı. Bu nedenle İstanbul’da bulunan Yüksek Komiserlik, kendilerine bağlı bir kömür komisyonu oluşturmuşlardı.

Zira kömür, hem kendileri için hem de halk için temini zorunlu olan bir madendi. İtilaf devletleri bir yandan demiryolları için, bir yandan elektrik temini için ve bir yandan da su idaresi için kömür stoku ayırırken, diğer yandan da yakıt amaçlı kömür stoku belirlemişlerdi.443 Görüldüğü üzere kömür, birçok farklı kullanım alanı olan önemli bir madendir. İtalya’nın ve Fransa’nın Zonguldak kömür havzası için San Remo Konferansı’nda ciddi şekilde karşı karşıya gelmeleri ve İtalya ile San Remo’da

441 Documents on British Foreign Policy,s. 179.

442 Savaştan önce imparatorluğun büyük sanayideki dağılışı tablodaki şekildedir:

%

İstanbul 55

İzmir 25

Bursa 5

Adana 3

Sair 12

Tablo ve diğer bilgiler için bkz. Vedat Eldem, a.g.e., s. 167.

443 Vedat Eldem, a.g.e., s. 168-169.

anlaşmaya varan Fransa’nın, konferansın akabinde yatırımını korumak adına Zonguldak’ı işgal etmesi, kömürün önemini ortaya koymaktadır.

San Remo Konferansı’nda Düvel-i Muazzama arasında, ganimet paylaşımına ilişkin de görüş ayrılıkları yaşanmıştır. Helmreich’e göre İtilaf devletleri, Anadolu’daki en büyük fikir ayrılığını, Zonguldak kömür havzası üzerinde yaşamışlar ve Üçlü Anlaşma tasarısında her türlü sorunu, “özveriyle” çözeceklerini belirtmişlerdir.444 Zonguldak kömür madenleri meselesi, 23 Nisan Cuma günü, saat 16:00 oturumunda görüşülmeye başlamıştır. Üçlü Anlaşma (Tripartite Agreement) taslağında yer alan Ereğli kömür madenlerinin paylaşımı, İtalya ve Fransa’nın arasını açmıştır. Üçlü Anlaşma tasarısında geçen 7. maddeye445, Millerand’ın çekince koyması sonrası tartışmalar başlamıştır.446

Zonguldak civarındaki kömür yataklarındaki kullanım hakkı ve Anadolu’da iktisadî alandaki öncelik, Üçlü Anlaşma taslağında İtalya’ya verilmişti. Buna pek tabii, Fransa karşı çıkmıştır. Fransız delegeler, 25 yıldan beri, bir Fransız şirketinin Zonguldak’ta halihazırda 65 km2’lik bir alanda imtiyaza sahip olduğunu ve bu hakkın, direkt olarak eski Türk İmparatorluğu’ndan elde edildiğini belirtmişlerdir. Taslağın koşullarına göre, şirket elde ettiği imtiyazı kaybetmeyecekti fakat mevcut imtiyazını geliştirmek konusunda herhangi bir haktan da mahrum kalacaktı.447 Bu nedenle maddeye çekince koyan Millerand, savaş nedeniyle şirket faaliyetlerinin askıya alındığını ve şirketin savaştan dolayı 20 milyon Frank zarar ettiğini söylemiştir. Fakat 7.

maddenin kabul edilmesiyle, şirketin yirmi beş yıllık çalışmasının boşa gideceğini söyleyen Millerand, İtalya’nın bölgeye girmesini olumlu karşıladığını fakat bölgedeki Fransız çıkarlarının göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtmiştir. Bundan sonra

444 Paul C. Helmreich, a.g.e., s. 292.

445 Madde 7 şu şartları havi idi: “İtalya’nın sadece kömür madenleri ve madenden kömür çıkartma araçları, demiryolları ve liman kolaylıkları gibi, maden üzerindeki çıkarları, tarafsız ülke vatandaşlarının sahip oldukları ile Ağustos 1914’ten önce Müttefik vatandaşlarının mülkiyetinde olanlar dışında olmak koşuluyla Ereğli havzası bakımından tanınmaktadır. Ayrıca Bağıtlı Devletler, maden sanayisi ile ilgili iş verme gibi konulara ilişkin yönetmelikleri, bugünün teknik ve sanayi koşullarına uygun hale getirmek ve özellikle bunu sağlamak için 1867’de yayımlanmış olan bugünkü yönetmeliğe getirilmesi gereken değişiklikleri yapmak için gerekebilecek kömür madenlerine ilişkin yeni kararnamelerin Türk Hükümetince çıkarılmasını sağlamak üzere birbirlerine diplomatik destekte bulunacaklardır.” Documents on British Foreign Policy, s. 142-143.

446 Documents on British Foreign Policy,, s. 134.

447 Paul C. Helmreich, a.g.e., s. 292.

Millerand, kendi hazırladığı önerisini448 okuyarak, sözcüklere fazla önem verilmemesini söyledikten sonra geçmişte Fransız tekeli olan imtiyazın yerine bir Fransız-İtalyan işbirliğini de kabul edebileceğini belirtmiş fakat Fransız ortaklığının girişimlerinden bir İtalyan tekeli yararına vazgeçemeyeceğini de sözlerine eklemiştir.449 Görüldüğü üzere Millerand bu maddeyi hararetli bir şekilde protesto etmiştir. Bu maddenin yerine, tanınmış tüm eski hakların da antlaşmada zikredilmesini veyahut antlaşma imzalanana kadar, kalan bölgenin Fransa ve İtalya arasında eşit olarak paylaştırılmasını istemiştir.450

Millerand konuşmasını bitirdikten sonra yanıt vermek için söz alan Nitti, Millerand’ın bu konu üzerinde diretmemesini, aksi takdirde hem Üçlü Anlaşmayı hem de barış antlaşmasını imzalamayacağını söyleyerek Fransız tarafını tehdit etmiştir.

Ereğli sorununun uzun zaman önce çözümlendiğini ve Fransız ortaklığına herhangi bir zarar gelmeyeceğini belirten Nitti, Fransız ortaklığının 65 km2’lik bir alan üzerinde hala imtiyaz sahibi olduğunu açıklamıştır. Savaş esnasında İzmir’in İtalya’ya önerildiğini ancak savaş sonrasında Yunanistan’a bırakıldığını hatırlatan Nitti, İtalya’nın Ereğli’den vazgeçemeyeceğini çünkü İtalya’nın diğer büyük ülkelere nazaran kendi kömür kaynaklarına sahip olmadığını da ifade etmiştir. Yani İtalya, yeterince fedakarlık yapmıştı ve İtalya’nın, kömür gibi İtalya için hayati önemi haiz bir maden bölgesinden feragat etmesi söz konusu değildi. Ereğli sorununun çözümünü Clemencau’nun da onayladığını söyleyen Nitti, yerleşmiş haklara saygı göstereceklerini fakat Millerand’ın önerilerini kabul etmelerinin imkansız olduğunu da belirtmiştir.451

Millerand’a göre, Nitti konuyu abartmaktaydı, zira Fransa’nın İtalya’yı Ereğli’den uzaklaştırmak gibi bir çabasının olması mümkün değildi. Millerand

448 Ereğli havzası kömür zenginliklerinin değerlendirilmesi ve geliştirilmesinde dostane bir ilişki ve işbirliği gerçekleştirmek isteyen Fransız ve İtalyan Hükümetleri, şu hususlarda anlaşmaya vardıklarını bildirirler:

1- Şu sırada var olan ya da sürdürülen Fransız haklarının dokunulmazlığı kabul edilmiştir;

2- Yeni elde edilecek imtiyazlarda, Fransız ve İtalyan çıkarlarının eşit bir katkısı olması ilkesi savunulacaktır. Türkiye’nin temel ekonomik gereksinmelerinin ötesindeki üretimin üzerinde İtalya’ya öncelik hakkı tanınacak, İtalya da, Osmanlı Hükümeti katında, Ereğli Ortaklığının (Société d’Héraclé) uğradığı savaş zararları karşısında istediği ödencelerin sağlanmasını destekleyecektir;

3- Havzadaki yeni Fransız ve İtalyan girişimlerinin, tek bir büyük Fransız-İtalyan konsorsiyumu olarak yaklaşmaları özendirilecektir;

4- Osmanlı Hükümeti’nden, çağdaş bir işletmenin gereksinmelerini yanıtlayabilecek yeni bir maden yönetmeliği çıkarmasını sağlamak için karşılıklı olarak birbirine diplomatik destekte bulunmak; bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden elde edilecek tüm çıkar ve yararların, bu yönetmeliğin çıkarılmasından ister daha önce, ister daha sonra verilmiş olsun, tüm imtiyazlara aynı biçimde uygulanması da şimdiden kararlaştırılmıştır. Osman Olcay, a.g.e., s. 545.

449 Documents on British Foreign Policy,s. 134-135.

450 Paul C. Helmreich, a.g.e., s. 292.

451 Documents on British Foreign Policy, s. 135.

savunduğu şeyin, önceki çabaların yeni gelenler yararına feda edilmemesi gerektiği olduğunu ifade etmiş ve İtalya’ya Fransa’yla eşit haklar tanınmasına karşı çıkmadığını belirtmiştir. Özetle Millerand, Fransızları her türlü gelişme olanağından yoksun bırakacak bir anlaşmaya karşıdır.452

Lloyd George konuya dahil olarak İngiltere’nin sadece İtilaf devletleri genel çıkarlarını düşünmesi gerektiğini söylemiştir. Konu hakkında İtalya’yı destekler bir tutum takınan Lloyd George, Nitti ile Clemencau’nun bu konu hakkındaki tartışmalarının bir bölümünü duyduğunu belirtmiş ve genel izlenimin de İtalya’nın kömür açısından kötü durumda olduğunu gösterdiğini ifade etmiştir. Petrol konusunun ise Fransız ve İngiliz taraflarınca çözülebileceğine inandığını söyleyen L. George, İtalya’nın ihtiyacı olan kömürü sağlayamamasının kendileri açısından üzüntü verici olacağını da sözlerine eklemiştir. Bu nedenle Millerand’a bir öneri sunan L. George, Fransız şirketin çıkarlarının İtalya’ya satılıp satılamayacağını sormuştur. Bu sayede iki farklı devletin aynı havzada çalışmasından dolayı doğacak güçlüklerin de önleneceğini belirten L. George, kömürün Fransa’ya nazaran İtalya için çok daha değerli olduğunu da sözlerine eklemiştir.453

Son olarak söz alan Millerand, İtalyan Hükümeti’nin isteklerini yerine getirmeye hazır olduğunu belirtmiş ancak özel bir mülkiyetin, çeyrek yüzyıllık faaliyetinden sonra, haklarının elinden alınmasına izin veremeyeceğini söylemiştir. Bundan sonra Yüksek Konsey konuyu ertesi gün görüşmek üzere kapatmıştır.454

Yüksek Konsey, 26 Nisan Pazartesi günü, saat 16:00 oturumunda455 Ereğli meselesini tekrar görüşmüştür. Ereğli konusundaki görüşmeler, yalnızca İtalyan ve Fransız temsilciler arasında gerçekleştirilmiştir. Konu, özellikle Nitti ve Berthelot arasında görüşülmüş, bu temsilcilerin yanı sıra Millerand, Scialoja, Kammerer ve Nogara da yer yer tartışmalara katılmışlardır ayrıca görüşmeler esnasında hem İtalya

452 Documents on British Foreign Policy, s. 135.

453 Documents on British Foreign Policy, s. 135-136.

454 Documents on British Foreign Policy, s. 136

455 26 Nisan 1920 Pazartesi günü, saat 16:00’da tekrar toplanan Yüksek Konsey, Ereğli, antlaşmanın verileceği Türk Heyeti ve Emir Faysal’ın Paris’te yapılacak konferansa çağrılması konularını görüşmüştür. Konferansa katılan temsilciler aşağıdaki şekildedir:

İngiltere adına; Başbakan Lloyd George, Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Robert Vansittart ve yazman olarak Sir M. Hankey ile Yarbay Storr,

Fransa adına; Başbakan Alexandre Millerand, Diplomat Phillipe Berthelot ve Kammerer,

İtalya adına; Başbakan Francesco Saverio Nitti, Vittorio Scialoja, Nogara ve yazmanlar Garbasso, Galli, Trombetti ve Teğmen Zanchi ve çevirmen olarak Camerlynck hazır bulunmuştur. Documents on British Foreign Policy, s. 210-211.

hem de Fransa, Ereğli konusunda kendi önerilerini sunmuş ve önerilerin kabulüne çalışmışlardır. Öneriler, aşağıda zikredilecektir.

İtalya’nın Ereğli havzasında imtiyaz istemesinin en önemli nedeni, İtalya’nın kömür açısından yoksun bir ülke olması idi. Bu durum, San Remo Konferansı’ndaki evvelki toplantılarda da Nitti tarafından zikredilmiştir. Fransa tarafı ise Ereğli’de halihazırda imtiyaz ve tesisleri olduğunu belirterek burayı 20 yıldır işlettiklerini ve bu haklarından vazgeçemeyeceklerini savunmaktaydılar. Ortaya atılan ilk öneri Nitti’den gelmiş ve İtalyan önerisi456 taraflarca görüşülmeye başlamıştır.

İtalyan önerisi, Fransız tarafının çıkarlarına aykırı olduğu için kabul edilmemiştir. Zira Fransız temsilciler, İtalyan önerisinin Ereğli’deki Fransız ortaklığını zaman içerisinde ortadan kaldıracağını düşünmekteydiler. Fransız temsilciler, Fransız ortaklığının savaş sırasında Ereğli’deki işletmeden 20 milyon Frank yitirdiğini öne sürmüş ve bunun hiçbir zaman karşılanamayacağını belirtmişlerdir. Fransız ve İtalyan temsilciler arasında imtiyazların nasıl bölüşüleceği büyük bir sorun haline gelmiş ve bu noktada Berthelot da Fransız önerisini457 sunmuştur. Fransız önerisi, Fransa’nın ya da

456 İtalyan tarafının Ereğli konusunda sunduğu çözüm önerisi şu şekildedir:

“Osmanlı İmparatorluğu’nun Madenler Yasası’na bağlı olmayan Ereğli kömür havzası, İtalya’ya tanınmıştır. Bu tanınma, sadece kömür madenlerinin işletilmesiyle, madenlerin demiryolları ve yükleme limanları gibi kömür taşınmasını kapsamaktadır.

İtalyan Hükümeti, haklarını kullanırken, 1 Kasım 1914’ten önce elde edilmiş, tarafsızların işletme hakları ile Müttefiklerin işletme haklarına dokunmayacaktır. Osmanlı uyruklarınca elde edilmiş işletme haklarına gelince, bunlar Osmanlı Hükümeti ile anlaşarak ödence alacaklar fakat bunu İtalyan Hükümeti ödeyecektir.

Türkiye ile Barış Antlaşması’nın yürürlüğe girmesinden itibaren on yıllık bir süre ile işbu hükümler gereğince İtalyan denetimi altına girecek olan madenlerin üretimi, 1 Kasım 1914’ten önce işletilen madenlerle yapılmış aksine bir anlaşma yoksa, sadece İtalyan tüketimine satılacaktır.

Madenlerde Osmanlı işgücünden başkasını kullanmaya olanak veren ve çağdaş bir işletme gereklerini yanıtlayan ve karşılıklı diplomatik destekle Osmanlı Hükümeti’nden elde edilecek yeni maden yönetmeliği, ister bunun yayınlanmasından önce, ister daha sonra verilmiş tüm “Ereğli Havzası” madenlerine uygulanacaktır.” Osman Olcay, a.g.e., s. 581-582.

457 Fransız uzmanlar tarafından oluşturulan çözüm önerisi aşağıdaki şekildedir:

“Henüz verilmemiş durumda olan Ereğli kömür havzası işletme ayrıcalıklarının tümü, 1 Kasım 1914 tarihinde elde edilmiş ya da edilmekte olan haklara zarar verilmemek koşuluyla İtalyan Hükümeti’ne ayrılacaktır.

Ancak İtalyan Hükümeti ya da İtalyan ortaklıkları, 1 Kasım 1914’te var olan ortaklıklarınkine eşit değerde kömür çıkarttıkları gün, İtalyan Hükümeti bir hak gözetirlik düşüncesiyle, Fransız Ereğli ortaklıklarına, bu ortaklık ayrıcalığının yenilenmesinden vazgeçtiğini ya da satın almak istediğini belirtmemişse, kalan ayrıcalıkların üçte birini saklı tutmayı yükümlenir.

Verilen maden haklarının uygulanması için gerekli ve çağdaş bir işletmenin ihtiyacını karşılayan yeni bir maden tüzüğünün, bu tüzüğün yürürlüğe konmasından doğacak tüm çıkar ve yararların, ister

yayımlanmasından önce ister sonra verilmiş olsun, aynı biçimde tüm ayrıcalıklara uygulanması koşuluyla çıkartılmasını Osmanlı Hükümeti’nden sağlamak için iki Hükümet birbirine diplomatik destekte

bulunacaklardır.” Osman Olcay, a.g.e., s. 582.

Fransız şirketlerinin haklarını koruma amaçlı ortaya sunulmuş bir öneri mahiyetindedir.

İtalyan önerisi ise İtalya’nın kömür ihtiyacı ön planda tutularak ortaya atılmıştır.

Fransız temsilcilerin önerilerini sunmasıyla, her iki devlet temsilcileri de çıkar çatışmasına düşmüş ve önerilerde bulunan teknik konuların yazımı üzerine tartışmaya girmişlerdir. Zira Fransız tarafı, kendi önerilerinde İtalyanlara büyük imtiyazlar tanıdıklarını belirtirken, İtalyanlar ise Fransızların teklif ettiği imtiyazların, kullanım hakkının Türklere bırakıldığını savunmuştur. Nitekim Nogara, “Fransız önerisindeki henüz kimseye verilmemiş işletme imtiyazlarının İtalyan Hükümeti’ne verileceğine”

kısımlı bölüme dikkat çekerek, İtalya’ya hiçbir şey verilemediğine çünkü Ereğli havzasındaki tüm işletme ayrıcalıklarının Türklere ayrıldığına değinmiştir. Nogara’nın belirttiği husus üzerine biraz tartışıldıktan sonra İtalyan önerisindeki ibarenin, “30 Ekim 1918 tarihinde İtilaf devletleri ve tarafsızlara henüz verilmemiş” ibaresiyle değiştirilmesine karar verilmiştir. Ayrıca Fransız önerisinde yer alan “elde edilmiş ya da elde edilmekte olan” sözcükleri de çıkarılmıştır zira Nogara, bu terimin hukukî bir bağlayıcılığı olmadığını belirtmiştir. Bundan sonra çıkarılacak kömürün ya da kömürden elde edilen gelirin pay edilmesi konusuna geçilmiş ve Nitti’nin Fransız ortaklıklarına verilecek payın “üçte bir yerine dörtte bir olması” önerisi kabul edilmiştir. Nihayetinde İtalya ve Fransa temsilcileri, Ereğli meselesini karşılıklı ödünler vererek çözmüş ve bazı ayrıntıların uzmanlarca görüşülmesinden sonra antlaşmaya geçirilmesine karar vermişlerdir.458

Yoğun görüşmelerden sonra taraflar, nihayetinde uzlaşmaya varmıştı. Fransa’nın sahip olduğu ve edinmek istediği imtiyazlara izin verilecekti fakat vade tarihi, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalandığı tarih olarak belirlenecekti. İtalya, 1 Ocak 1920 tarihinde diğer yabancı imtiyazlarıyla üretim oranı eşitleninceye kadar, belirlenmiş nüfuz bölgesinde herhangi bir kısıtlamaya maruz bırakılamayacaktı. Böyle bir durum gerçekleştiği zaman Fransa, kalan imtiyaz ve çıkarların dörtte birlik kısmının paylaşımına dahil olacaktı. Taraflar arasında bu şekilde bir anlaşmaya varılmış ve bu durum, Üçlü Anlaşma Tasarısı’nda somutlaştırılmıştır.459

Üçlü Anlaşma Tasarısı’nın imzasından sonra İtalya, Kozlu’da bulunan Kozlu Kömür Madenleri Osmanlı Anonim Şirketi’nin ocaklarına ve bölgeye sahip çıktı.

458 Osman Olcay, a.g.e., s. 580-581.

459 Paul C. Helmreich, a.g.e., s. 292-293.

İtalya’nın bu isteği, müttefikleri tarafından da kabul görerek Sevr Antlaşması’nda onaylandı. Böylece İtalya, Fransa’nın hemen yanında Zonguldak kömür havzasına girmeyi başarıyordu.460

Görüldüğü üzere İtilaf devletleri, Mondros Mütarekesi şartlarını bir kez daha ihlal etmişler ve Zonguldak’ı sadece çıkar ve keyfiyete dayanarak işgal etmeye ve sömürmeye kalkışmışlardır. Ayrıca İtilaf devletleri, çıkarları doğrultusunda birbirleriyle çatıştıklarında, aralarındaki bağların ne denli zayıf olduğu da açıkça görülmektedir.

11 Mayıs 1920 tarihinde Fransa ve İtalya arasında Üçlü Anlaşma Tasarısı imzalandı. İngiltere de anlaşmayı imzalayacağını belirtse de Curzon, Türkiye ile barış antlaşması imzalanana kadar imzalanacak herhangi bir paktın ne yürürlüğe girmesinin ne de yayımlanmasının hiçbir anlamı olmayacağını bahane ederek son anda fikrini değiştirmişti. Curzon, Türkiye’deki siyasî istikrarsızlığı işaret ederek Türkiye ile yapılacak son barış görüşmelerinde bu istikrarsız durumdan dolayı pakt üzerinde değişikliklere gidilebileceğini belirtti. Böyle bir durum söz konusu olursa İtilaf devletleri, imzalanan Üçlü Anlaşma’da da değişiklikler yapmak zorunda kalacaktı.

Curzon’un bu kararından İtalyanlar pek memnun olmasa da, bu mesele hakkında yapabilecekleri pek fazla şey de yoktu. Buna karşın Fransa cephesi ise bu durumdan oldukça memnun kalmıştı.461

Zonguldak’ın İtilaf devletleri için önemi, elbette yalnızca kömür havzasından kaynaklı değildi. Zonguldak bir liman şehri olması hasebiyle, önemli bir ikmal noktasıydı. Bu önemleri nedeniyle Zonguldak, 18 Haziran 1920’de462 Fransız işgaline uğramıştı.463

2.1.2.4. Kürdistan Devletinin Kurulması Meselesi ve Bu Devletin Sınırlarının