• Sonuç bulunamadı

VUSLAT ZAMANI VE HZ. EBÛ BEKİR

Belgede Hazreti Ebû Bekir BEKİR BURAK (sayfa 132-137)

Her þeye raðmen, ebedî dostluk için dünya kifayet-siz bir yerdi ve Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) için artýk Refîk-i A’lâ ile vuslat zamaný gelmiþti. Dünya ve dünyada-kilere veda zamaný iyice yaklaþýp hastalýðý þiddetlenince, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) kendinden geçmiþ ve bayýlmýþtý. Bir müddet sonra kendine geldiðinde;

– Bilâl'e emredin; ezan okusun. Ebû Bekir’e de emre-din; insanlara namaz kýldýrsýn, buyurdu ve ardýndan tekrar bayýldý. Kendine gelir gelmez de;

– Namaz kýlýndý mý? diye sordu. Namaz kýlýnmamýþtý ve herkes, ilk defa karþýlaþtýklarý bu durumun þaþkýnlýðýný yaþýyordu. Hz. Âiþe validemiz;

– Babam, yufka yürekli bir insandýr; dayanamaz. Keþke baþkasýna emretsen yâ Resûlallah! deyip bu isteðinde ýsrar edince, Allah Resûlü celallendi ve tekrar;

– Bilâl'e emredin; ezan okusun. Ebû Bekir’e de emre-din; insanlara namaz kýldýrsýn, diye ilk isteðini tekrarladý.

HAZRETİ EBÛ BEKİR

Belli ki, bu bir tavzifti ve mutlaka emri yerine getirilmeliydi.

Ayný zamanda O,

– İçinde Ebû Bekir olduðu sürece ümmetime bir baþka-sýnýn imamlýk yapmasý yakýþmaz,89 buyurmamýþ mýydý!?

Mescide açýlan bütün kapýlarý kapattýrdýðý halde sadece Ebû Bekir’in kapýsýný bundan istisna tutup zamanýnda bu mesajý veren de O deðil miydi?

Kendine geldiði anlar artýk çok kýsalmýþtý ve çok geçme-den yine bayýldý. Ayýldýðýnda;

– Namaza duruldu mu? diye tekrar sordu.

Evet, bu sefer namaza durulmuþtu ve Hz. Ebû Bekir, emrettiði gibi insanlara namaz kýldýrýyordu.

Koltuðuna giren iki sahâbî yardýmýyla ayaða kalktý. Ayak-larý yerde sürüklene sürüklene yaklaþtý ve perdeyi aralayýp cemaatine baktý son kez. Kamer misal yüzü, mushaf sayfasý gibi parlýyordu… Cemaatinin önünde ima mýný görünce, nur yüzünde tarifi imkânsýz bir tebessüm belirdi. Görenler, sevinç-lerinden neredeyse namazlarýný bozacaklardý; ‘yeri nizde kalýn ve namazýnýzý tamamlayýn’ mânâsýnda bir iþaret te bulundu.

Ardýndan geldi ve Ebû Bekir’in yanýna durdu. İnsanlýðýn Güneþinin, yanýnda yeniden zuhûr ettiðini hisseden Hz. Ebû Bekir, geri geri gelmek istese de ‘yerinde kal masýný’ emredi-yordu. Bu namaz, beraber kýldýklarý son namaz olacaktý..!90

Derken perde, bir daha açýlmamak üzere kapanmýþtý.

Namaz sonrasýnda Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh), Efen-dimiz’in kýsmen de olsa rahatladýðýný düþünerek, Medine

89 Sünenü'l-Beyhakî, 8/152

90 Nesâî, es-Sünenü'l-Kübrâ, 1/280 (859)

kenarýndaki Senah mahallesine gitmiþ, akrabalarýný ziyaret ediyordu. İþte, onun olmadýðý bu esnada güneþ de gurûb etmiþ ve Mekke’yi siyah bulutlar bürümüþtü.

Yokluðunu düþünemeyen ve O’nsuz bir dünyanýn mâ-nâsýzlýðýnda birleþen Hz. Ömer gibi bir kýsým sahâbî, kýlýç-larýný çekmiþ, etraflarýna;

– Kim öldü derse þu kýlýcýmla kellesini koparýrým, tehdidi savuruyorlardý.91

Onlara göre Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Hz. Mu-sa’nýn Tûr daðýna gidip geri geldiði gibi dönecek ve yeni-den aralarýna katýlacaktý. Bunun için de, ‘öldü’ diyen her-kesi þiddetle kýnýyor ve münafýk olarak telakki ediyorlardý.

Nihayet, birileri gelip Ebû Bekir’i durumdan haberdar ettiler. Ayaklarý yerden kesilmiþ, uçarcasýna geliyor, onun geliþini gören kalabalýk da, ortadan açýlýp ona yol veriyor-du.

Adýmýný içeri atarken, gurûbun ýstýrabýndan iki büklüm-dü. Heyecanla inip kalkan sinesinden kalbi çýkacak gibiydi.

Tutamadý kendini ve üzerine kapandý Allah Resûlü’nün.

Nikâbýný kaldýrýp alnýndan öptü doyasýya. Yüzünü, nur yü-züne koydu ve hayat veren nefesini dinlemek istedi defa-larca. Hiç hareket yoktu; evet, O da bir beþerdi ve mukad-der yolculuk O’nun için de kaçýnýlmazdý ve gün bugündü…

Artýk Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), bedenen insanlarýn arasýndan ayrýlmýþ, bu manada yaþamýyordu.

Her zaman olduðu gibi yine vazife baþa düþmüþtü. Bu-güne kadar hep, baþkalarýnýn þaþkýnlýktan ne yapacak larýný

91 Heysemî, Mecmeu'z-Zevâîd, 9/38

VUSLAT ZAMANI VE HZ. EBÛ BEKİR

HAZRETİ EBÛ BEKİR

bilemedikleri yerde o, insanlarý dengeye çaðýrmýþ ve he-men herkes için bir mi’yar olmuþtu. Bugün de kendisinden böyle bir vazife bekleniyordu. Resûlü Ekrem Efendimiz’in bedenine bakarak önce;

– Anam-babam Sana feda olsun! Yaþarken olduðun gibi þimdi, ölümünle de ne kadar güzelsin! Ancak belli ki, Allah’ýn yazmýþ olduðu ölümü Sen de tattýn!,92 dedi ve he-men ardýndan da;

– Sen de ölümlü bir beþersin onlar da ölecekler,93 meâ-lindeki âyeti okudu. Þaþkýn bakýþlar, yýllarýn dostu Ebû Be-kir’in üzerindeydi;

– Ey Allah Resûlü’nün sahibi! Resûlullah gerçekten vefat etti mi? diye sormaya baþladýlar. Hüzünle baþýný salladý ve;

– Evet, dedi. Ebû Bekir ne diyorsa, o doðruyu temsil eder di ve anladýlar ki, dünya ve ukbâlarýný aydýn kýlan Güneþ gerçekten gurûb etmiþti. Sorularýna devam ettiler;

– Ey Allah Resûlü’nün yârâný! Nebi üzerine namaz kýlýnýr mý?

– Evet’ cevabýný verdi yine. Ardýndan da;

– Sizden her biriniz grup grup gelin ve namazýný kýlarak O’na duada bulunun ve sonra da ayrýlýn. Ardýndan, diðerleri gelsin ve bütün insanlar ayný þekilde hareket etsinler’ diye ne yapmalarý gerektiðini tarif etti teker teker.

O kadar itimatlarý vardý ki, Ebû Bekir’in dediðini yapa-cak ve hiç tereddüt yaþamayayapa-caklardý. Her aþamada ayrý bir soru geliyordu;

92 Sahîhu Buhârî, 3/1341 (3467)

93 Bkz. Zümer, 39/30

– Ey Resûlullah’ýn sahibi! Nebi de, topraða gömülüp defnedilir mi?

– Evet, dedi tereddütsüz. Tekrar sordular;

– Peki nereye?

– Ruhunu, Allah’ýn kabzettiði yere, diye cevapladý. Ar-dýndan da;

– Zira O (celle celâluhû) Resûlü’nü, mutlaka tertemiz ve tay-yib bir mekânda kabzetmiþtir.

Ancak insanlar, sadece etrafýndaki üç-beþ fertten ibaret deðildi ve böyle bir günde, herkesi ayný itidale çaðýrmak onun gibilerin bir göreviydi. Daha sonra mescide çýkýp her-kese þöyle hitap etti;

– Ey insanlar! Bakýn ve iyi dinleyin! Kim Muhammed’e kullukta bulunuyor idiyse, bilsin ki Muhammed vefat et miþ-tir. Her kim de Allah’a kullukta samimi ise, Allah Hayy’dýr ve asla ölümlü deðildir.

Ardýndan da, þu mealdeki âyeti okumaya baþladý;

– Muhammed, mutlak surette bir Resûl’dür. Nitekim O’ndan önce de nice Resûller gelip geçmiþtir. Þayet O, ölür veya öldürülürse, siz hemen gerisin geriye dinden mi döneceksiniz? Kim geri döner, dinden çýkarsa, bilsin ki Allah’a asla zarar veremez. Ama Allah, hidayetin kadrini bilip þükredenleri bol bol mükâfatlandýracaktýr.94

Onun bu hitabýný dinlerken birçok sahâbî, âdeta bu âyeti ilk defa duyar gibiydiler.95 Hâlbuki daha önce kim bilir kaç defa okumuþlar, namazlarýnda kaç defa kýraat etmiþlerdi..!

94 Bkz. Âli İmran, 3/144

95 Sahîhu ibn Hibbân, 14/589 (6620)

VUSLAT ZAMANI VE HZ. EBÛ BEKİR

Belgede Hazreti Ebû Bekir BEKİR BURAK (sayfa 132-137)