• Sonuç bulunamadı

HİLAFETE GİDEN YOL

Belgede Hazreti Ebû Bekir BEKİR BURAK (sayfa 137-141)

Bütün bunlar olup biterken, diðer yanda Ensâr ve Muhâ-cirînin ileri gelenleri toplanmýþ, Resûlullah sonrasýnda kime itaat edileceðini konuþuyorlardý. Baþlangýç itibariyle, ‘biz-den bir emir, siz‘biz-den de bir emir’ anlayýþý ön plâna çýkmýþ olsa da, Hz. Ömer gibi bir ferasetin delâletiyle ve kargaþaya zemin hazýrlamamak için bir halifede karar kýlýnmasý karar-laþtýrýlmýþtý. Zira ‘Kýnýndan çýkan iki kýlýç bir daha geri dön-mezdi’ ve böyle bir zemine asla müsaade edilmemeliydi.

Derken olup bitenlerden Hz. Ebû Bekir haberdar edilmiþ ve o da, ýsrarlý davet neticesinde meclise gelmiþti. Onun geliþiyle Hz. Ömer ileri atýlarak þunlarý söyledi;

– Ey Ensâr topluluðu! Allah Resûlü’nün, insanlara na-maz kýlmak için Ebû Bekir’i öne geçirdiðini bilmiyor musu-nuz? Ebû Bekir’in önüne geçmek, Resûlullah’ýn koyduðu makamdan onu geri çekmek hanginizin hoþuna gider?

Hak beyan karþýsýnda doðru olaný ikrarda kararlý toplu-luk bir aðýzdan;

– Ebû Bekir’in önüne geçmekten Allah’a sýðýnýr, O’ndan istiðfar dileniriz,96 diyordu.

Ne garip hadiseydi; bir tarafta, henüz yeni Hakk’a yürü-müþ Allah Resûlü’nün bedeni, diðer yanda ise, O’ndan geri kalan makama hilafet vazifesini kimi yürüteceði meselesi. Bir tarafta yokluðun verdiði ýstýrap, diðer yanda ise, gurûba niya-bet edecek ve vahdet-i ruhiyeyi zedelemeden gemiyi sahil-i selamete ulaþtýrma gayretleri… Belli ki o günün kültüründe, ortada herhangi bir boþluða meydan verilmemesi gerekiyor-du. Fýtrat boþluk kabul etmezdi ve ehiller tarafýndan doldu-rulmayan her boþluk, nâ-ehillerin elinde kalýr ve sonrasýnda

‘tüh’ demenin de artýk bir faydasý olmazdý.

Geliþmeler Hz. Ebû Bekir için sürprizdi ve güçlükle araya girip, bu iþin erinin Ömer veya ümmetin emini Ebû Ubeyde olduðunu söylemeye çalýþsa da Hz. Ömer daha atikti. Hemen ileri atýldý ve;

– Ayrýca, ‘hani o ikisi maðarada idiler ve arkadaþýna O, ‘üzülüp endiþelenme! Allah bizimle beraberdir’ diyordu’

âyeti kimin hakkýnda indi ve kimden bahsediyor? Maiyyete mazhar kimdi? dedi.

Bu arada etraftan, Hz. Ömer’i destekleyen daha baþka sesler de yükseliyordu;

– Aranýzda Sýddîk ve ‘ikinin ikincisi’ dururken baþkasýna bey’at edilir mi hiç? diyorlardý.

Ayrýca Allah Resûlü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem);

– Benden sonra þu iki kiþiye iktida edin: Ebû Bekir ve

96 Hâkim, Müstedrek, 3/70(4423)

HİLAFETE GİDEN YOL

HAZRETİ EBÛ BEKİR

Ömer,97 þeklindeki beyaný, hâlâ zihinlerdeki yerini koruyor-du.

İþ, öyle bir kerteye gelmiþti ki, artýk kimse farklý düþün-müyordu. İhtilaflarýn üzerine hýzlý ve kararlý adýmlarla gidil-miþ ve daha o günün güneþi batmadan bütünü izale edile-rek ortadan kaldýrýlmýþtý.

Derken, Hz. Ebû Bekir’in elinden tuttu Hz. Ömer… Eli-ni eliEli-nin üstüne koydu ve böylelikle, Allah Resûlü’ne halife olacak zâtý tayin etmiþ oluyordu.

Ardýndan herkes gelip bu bey’ata iþtirak ettiler ve böy-lelikle Hz. Ebû Bekir için yeni, ama oldukça meþakkatli bir dönem daha baþlamýþ oluyordu. Artýk, halifeydi; müminle-rin ve Resûlullah’ýn halifesi…

Bu bey’atýn ardýndan Ebû Bekir (radıyallahu anh), minbe-re yöneldi. Bu minber, Resûlullah’ýn insanlara hitap ettiði minberdi. Ancak Ebû Bekir, basamaklara parmaklarýnýn ucuyla basýyor ve Efendimiz’in hatýrasýna saygý gösteriyor-du. Onun için, basamaklarýn yarýsýnda kaldý ve insanlara hitap etmeye baþladý. Ayný zamanda bu, onun ilk hutbe-siydi. Þunlarý söylüyordu;

– Ey insanlar! Sizin en hayýrlýnýz olmadýðým halde bu-gün, baþýnýza imam kabul edildim. Öyleyse siz de, doðru ve güzel olaný yaptýðým sürece bana yardým edip, kötü ve çirkin olana yöneldiðim noktada ise hemen beni doðruya davet edin.

Þüphesiz doðruluk, emanet, yalan ise, hýyanettir.

İnþâallah, sizin aranýzdaki en zayýf kimse, hakkýný alýp

97 Sünenü't-Tirmizî, 5/609 (3662)

kendisine teslim edeceðim ana kadar benim yanýmdaki en güçlü insan, en güçlü de, ondan baþkasýnýn hakkýný alýp teslim edeceðim zamana kadar en zayýf insandýr.

Sakýn sizden hiçbiriniz, Allah yolunda cihaddan geri durmasýn! Þunu iyi bilin ki, bugüne kadar kim bu noktada tekâsül göstermiþse Allah, onlara zillet tokadýný indirmiþtir.

Hangi topluluk arasýnda fuhþiyat yaygýn hale gelirse bi-lin ki oraya Allah, umumi bir musibet verir.

Ben, Allah’a itaat ettiðim sürece siz de bana itaat edin ve ne zaman ki ben O’na ve Resûlü’ne itaatte kusur eder-sem sizler de bana itaatten vazgeçin!’98

Bu cümlelerin sahibi, Kisrâ ve Kayser’leri dize getirecek adamdý. Makam ve mevki, sadece tevazuunun artmasýný netice vermiþ ve omuzlarýnda ümmete ait davanýn aðýrlýðýyla daha da hassas hale gelmiþti. Zira, ona göre hükmetme, bir tasallut vesilesi deðil, yerine getirilmesi gereken bir görevdi.

Bir tarafta böylesine bir hassasiyet ve tevazu sahibi ol-makla birlikte yeni halife Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh), o kadar büyük bir dehanýn adamýydý ki, dört bir yandan çatýrtýlarýn sökün ettiði böyle bir dönemde ve iki yýl gibi kýsa bir sürede, öyle bir sistem kuracaktý ki, kendisinden sonra hilafet yükünü omuzlayan Hz. Ömer’in de þehadetiyle, ar-kada kalanlara yürünmesi kolay bir yol býrakacaktý.

98 İbn Hiþâm, es-Sîretü'n-Nebeviyye, 6/82

HİLAFETE GİDEN YOL

SONUÇSUZ KALAN

Belgede Hazreti Ebû Bekir BEKİR BURAK (sayfa 137-141)