• Sonuç bulunamadı

DİLLERDE DOLAŞAN MÜJDELER

Belgede Hazreti Ebû Bekir BEKİR BURAK (sayfa 21-28)

Evet, onun yaþadýðý çað, cehaletin en kuytusunun yaþan dýðý çaðdý; gözünün deðdiði her yerde, ruh dünyasýný örseleyecek birçok olumsuzluk vardý. Ancak bu, hayýr ve yümün adýna etrafýnda hiçbir hareketin olmadýðý anlamýna da gelmiyordu. Ender de olsa, iyilik ve faziletten bahse-den, küfür ve cehalete bayrak açanlar da bulunuyordu o gün ve Hz. Ebû Bekir de, bunlara karþý ayrý bir alaka duyuyor ve zaman zaman sohbetlerine katýlmayý bir va-zife biliyordu. Bilhassa, sýklýkla yanlarýna uðradýðý Varaka ibn Nevfel, Zeyd ibn Amr ve Kuss ibn Sâide’nin gözleri, semalarý süzüyor ve ufuklarda, insanlýðý yeniden kurtuluþa davet edecek olan Son Nebi’yi arýyordu. Aralarýndaki muhabbetin vazgeçilmez konusuydu bu onlarýn. Þiirin diliyle O’nu seslendiriyor, bulduklarý kalabalýða O’nun müjdeleriyle hitap ediyorlardý.

Bir gün Zeyd ibn Amr9 ile Ümeyye ibn Ebî’s-Salt’ýn10 konuþmalarýna þahit olmuþtu Hz. Ebû Bekir. Yine sözü, o Son Kurtarýcý’ya getiren Zeyd, þunlarý söylüyordu Ümeyye’ye;

– Allah'ýn hükmü ve Hanîflik hariç Kýyamet Günü bütün dinler boþ ve faydasýzdýr. Daha sonra Zeyd, takýndýðý ciddi tavýrla da þunlarý ilâve edecek ve soracaktý;

– Dikkatli ol! Bu beklenen peygamber, bizden mi, siz-den mi, yoksa Filistin ehlinsiz-den mi?11

Hz. Ebû Bekir, iki dostun konuþmalarýný dikkatlice din-liyordu. Baþka bir dünyadan bahsediyorlardý ve ko nu-þu lanlar da, öyle yabana atýlacak meseleler deðildi. Ko-nuþanlar ise, Mekke’nin en bilge insanlarýydý.

İçinde bir merak uyanmýþtý ve doðruca bir baþka bilge-nin, Varaka ibn Nevfel’in yanýna gitti. Zira onun da göz-leri semadan ayrýlmýyor, geleceði ümidiyle sinesi inip ka-barýyordu. Oturdu yanýna ve Kâbe’nin avlusunda dinledik-lerini anlattý bir bir. Ardýndan da, meselenin ne olduðunu sordu ona...

– Evet, ey kardeþimin oðlu! diye söze baþladý Varaka.

Hitaptaki kucaklayýcýlýk, ses tonuna da yansýmýþ, kýymetini bilen bir insana kýymetli haberler vermenin hassasiyetine bürünmüþtü. Þöyle devam etti sözlerine;

9 Zeyd ibn Amr, Efendiler Efendisi zuhûr etmeden önce, O’nun geliþini müjdeleyenlerden birisidir. (İbn Sa'd, Tabakâtü'l-Kübrâ, 3/379)

Geliþinin geciktiðini görünce, bir baþka yerde ortaya çýkmýþ olabileceði ümidiyle yollara koyulmuþ ve bu yolculuðu sýrasýnda, gelecek Nebi’yi ararken yol kesiciler tarafýndan öldürülmüþtür. (İbn Hacer, Tehzîbu't-Tehzîb, 3/364)

10 Cahiliye dönemi þairlerindendir. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) Ümeyye'den þiir okunmasýný istemiþ ve þiiri dinledikten sonra: "Ümeyye'nin Müslümanlý-ðýna az kalmýþtý." buyurmuþlardýr. (İbn Hacer, el-İsâbe, 1/249)

11 Suyûtî, el-Hasâisü'l-Kübrâ, 1/42

DİLLERDE DOLAŞAN MÜJDELER

HAZRETİ EBÛ BEKİR

– Ehl-i Kitap ve bütün ulema, bu Beklenen Nebi’nin, neseb yönüyle Arab’ýn ortasýndan çýkacaðýnda müttefiktir-ler. Ben neseb ilmini de iyi bilirim. Senin kavmin, neseb yönüyle Arab’ýn ortasýdýr’ diye de ilâve etti.

Bu sözleriyle Varaka ibn Nevfel, Hz. Ebû Bekir’in dik-katini çekiyor, adres gösteriyor ve kendi kabilesine bu na-zarla bakmasýný tembihlemiþ oluyordu. Bunun üzerine Ebû Bekir;

– Ey amca! Bu Nebi ne ile gelecek? Ne söyleyecek? diye sorunca Varaka;

– O'na söyleneni söyleyecek. Ancak o gelince ne bir zu-lüm, ne de zulüm yapýlacak bir zemin kalacak,12 dedi.

Baþka bir gün Zeyd ibn Amr’ý þöyle seslenirken duydu;

– Ey Kureyþ topluluðu! Nefsim, yed-i kudretinde olana and olsun ki aranýzda, benden baþka İbrahim’in peþinden gideniniz yok. Þüphe yok ki ben, İbrahim ve O’nun arkasýndan da İsmail’in peþinden gidiyorum. Ve ben þimdi, İsmail oðullarýndan gelecek bir Nebi’yi bekliyorum; sanýrým ben O’na da yetiþeceðim.

Onun bu sözlerini duyan bir baþka ihtiyar Âmir ibn Rabîa seslendi;

– Þayet O’na yetiþip görürsen, benden de selam söyle-meyi unutma!13

Þayet bu bilge ihtiyarlarýn dedikleri doðru ise, dünya ni-ce sürprizlere gebe demekti. O kadar emin konuþuyorlardý ki, inanmamaya imkân yoktu. Ayný zamanda her biri, ayný

12 Hindî, Kenzu'l-Ummâl, 1/2483 (35357)

13 İbn Hacer, Tehzîbu't-Tehzîb, 3/364

noktaya parmak basýyor ve en ince detayýna kadar hep, gelecek o Son Nebi’den bahsediyorlardý.

Artýk Ebû Bekir, olaylara daha farklý bakýyordu. Zaman zaman Kâbe’ye gidiyor ve insanlarýn acýnasý hallerini ga-ripseyerek acý acý seyrediyordu. Ona göre putlara tapmak bâtýldý ve bunu kendi kendine mýrýldanmaktan da çekin-miyordu.

Hz. Ebû Bekir’in bilgelerden duyduklarý, ölümün iki-zi olan uykularýný esir alýyor, rüyalarýnda bile artýk, adým adým gelecek Nebi’nin peþinde gidiyordu. Nasýl gitmesin ki, semtine uðradýðý her bilge, ayný þarkýnýn sözüne ritim tu-tuyor, karþýlaþtýðý her candan dost da, sürekli ayný nakaratý terennüm ediyordu.

Bir tarafta insanlýðýn iflâsýna inat, diðer yanda kurtuluþ re-çeteleri yazan bilgelerle insanlar, gelecek Nebi’nin adýn dan evsafýna, insanlar arasýndaki yâdýndan etrafýnda ki insanlarýn özelliklerine kadar bir nice hakikatten bahsedi yorlardý.

Ebû Bekir ticaret maksadýyla bir gün Þam’a gitmiþti.

Burada, bir taraftan iþlerini hallederken diðer yandan da bir rüya görmüþtü. Rüyasýnda, geceleyin ay parçalanmýþ ve Mekke’ye inerek buradaki bütün evlere girmiþti. Ayný ay, yeniden dolunay halini aldýktan sonra da, bir bütün halinde Ebû Bekir’in evine gelip orada karar kýlmýþtý.

Çýðlýklarla uyandý uykusundan. Unutamayacaðý kadar haz veren bir rüya idi bu ve kendini tutamayýp, sâlih bir rahibin yanýna giderek anlattý ona gördüklerini.

Ebû Bekir’i dinleyen rahibin yüzünde güller açýyordu.

Cümlelerini bitirir bitirmez de;

DİLLERDE DOLAŞAN MÜJDELER

HAZRETİ EBÛ BEKİR

– Þüphesiz O’nun günleri geldi! dedi.

Þaþýrmýþtý Ebû Bekir. Rüyasýný tevil etmesi için yanýna geldiði adamýn neden bahsettiðini anlamamýþtý. Bunun için de;

– Ne diyorsun sen!? diye tepki verdi. Bakýþlarýndaki sý-caklýk, aslýnda her þeyi anlatýyordu. Bunun için Ebû Bekir, anladýðýnýn doðruluðunu tasdik etmesi için;

– Bekleyip durduðumuz Nebi mi? diye sordu.

Önce baþýný salladý râhib ve ardýndan da, beklenen cevabý verdi;

– Evet. Sen de O’nunla birlikte iman edecek ve insanlar arasýnda O’na en çok yardýmcý da yine sen olacaksýn!14

Ticari iþlerini bitirip Þam’dan dönerken zihninde hep O vardý. Zaman zaman ellerini bir bayrak gibi kaldýrýp þiir te-rennümüne baþlardý. Bir aralýk, etrafýndakilere;

– Hanginiz Ümeyye ibn Ebi’s-Salt’ýn þiirinden okuya-cak? diye sordu. Birisi ileri atýlýp;

– Ümeyye'nin o kadar çok þiiri var ki, hangisini okuma-mýzý istiyorsun ey nessâbete’l-arab!15 diye karþýlýk verdi.

– Dikkat edin! Bizim Nebi’miz var! diye cevapladý. Bu-nun üzerine kervandan birisi, þunlarý terennüme baþladý;

– Dikkat edin! Bizim, bizden bir Nebi’miz var ki O bize, ana kaynaðýmýzdan yarýnýmýz adýna haberler verecek!

Biz biliyoruz ki, þayet ilim fayda veren bir deðer olma-saydý, baþtan sona kýlýçtan geçirilirdik.

14 Ebû Ca'fer et-Taberî, er-Rýyâdü'n-Nadýra,1/413 (333)

15 Araplarýn soyunu en iyi bilen, þecere ilmine vakýf kimse demektir.

……….

Ey Rabbim! Ne olur beni þirke düþmekten ebediyyen koru ve kalbimi, dünya yaþadýðý sürece iman ile doldur.

Zira ben, hacýlarýn kendisi için haccettiði ve dine ait deðerleri O’nun için bayraklaþtýrdýklarý Zât’a sýðýnýrým bü-tün kötülüklerden!’16

Dönüþ yolu, Rahib Bahîra’nýn memleketi Busrâ’dan geçiyordu. Buraya kadar gelmiþken Rahib Bahîra’yý ziya-ret etmemek olmazdý. Ayný zamanda, gördüðü rüyayý bir de ona anlatmak istiyordu ve doðruca, Bahîra’nýn uzlet yaþadýðý manastýra gitti.

Þam’da gördüðü rüyayý anlattý ona da. Gözleri fal taþý gibi açýlmýþtý rahibin ve sordu ona;

– Sen nerelisin?

– Mekke'liyim, cevabýný verdi, sükûnetle Hz. Ebû Bekir.

Belli ki Rahib Bahîra, daha fazlasýný istiyordu ve;

– Neresinden? Kimlerden? diye sýkýþtýrdý onu.

– Kureyþ'ten, diyordu þaþkýn bakýþlarla Hz. Ebû Bekir.

Belli ki bu cevap da kesmemiþti rahibin hýzýný. Tekrar sordu;

– Sen ne iþle meþgulsün?

– Ticaretle, cevabýný verdi yine ayný sükûnetle.

İþin burasýnda Bahîra, Hz. Ebû Bekir’in de merakýný gi-derecek cümlelerini sýralamaya baþladý bir bir;

– Þüphesiz Allah senin rüyaný sadýk çýkaracaktýr. Çünkü

16 Ali Muhammed, el-İnþirâhu ve ref'u'd-dîký bi sîreti Ebî Bekr es-Sýddîk, 34 DİLLERDE DOLAŞAN MÜJDELER

HAZRETİ EBÛ BEKİR

çok geçmeden, senin kavmin arasýndan bir Nebi gelecek.

Sen de, O hayatta olduðu müddetçe veziri, öldükten sonra da halifesi olacaksýn!’

Hz. Ebû Bekir, þaþkýnlýktan ne diyeceðini bile unutmuþtu.

Bu kadar net bir adres gösterme karþýsýnda, utancýndan ne diyeceðini bilemez hale gelmiþti zira. İþin içinde kendisine ait bir bilgi olduðu için de bunu kimseye anlatmayacak ve vuslat zamanýna kadar da gizli tutacaktý.17

17 Ebû Ca'fer et-Taberî, er-Rýyâdü'n-Nadýra, 1/413 (333)

Belgede Hazreti Ebû Bekir BEKİR BURAK (sayfa 21-28)