• Sonuç bulunamadı

VE PERDE KAPANIRKEN

Belgede Hazreti Ebû Bekir BEKİR BURAK (sayfa 172-183)

Hayat boyu beraber olup da O’ndan ayrý kalmak, Hz. Ebû Bekir için dayanýlacak bir acý deðildi. Aradan iki küsûr sene geçmiþti. Âdeta, adým adým Habîbi’ni takip etmek için kader plânýnda, onun da 63 yaþýna gelmesi gerekiyordu.

Hastalýk, onu da yataða çekmiþti.130 Son yolculuk önce-sinde hasta yatarken dostlarý yanýna gelmiþ, kendisini ziya-ret ediyorlardý. Hastalýðýnýn þiddetini görünce;

– Ey Allah Resûlü’nün halifesi! Sana doktor çaðýralým da hastalýðýna bir baksýn! dediler. Temkinliydi, tavrýný hiç bozmadý ve;

– Bana doktor baktý, cevabýný verdi;

– Peki, sana ne dedi? diye sorduklarýnda ise;

130 Bazý rivayetlerde, bir yýl önce kendisine ikram edilen ve tesirini bir yýl sonra gösteren zehirli bir yiyeceðin onu yataða düþürdüðü anlatýlmaktadýr. Bkz. Ebû Ca'fer et-Taberî , er-Rýyâdü'n-Nadýra, 2/243

HAZRETİ EBÛ BEKİR

– Ben, istediðimi istediðim þekilde icra ederim,131 cevabýný verdi.

Belli ki artýk o da, daveti almýþ, artýk gitme vakti gelmiþti.

Önce Hz. Osman’a bir âhitname yazdýrdý. Son olarak da kýzý Ümmü’l-Müminin Âiþe validemizi yanýna çaðýrdý ve ve-fat eder etmez, maaþýnýn arta kalan kýsmýný beytü’l-mâle götürüp teslim etmesini vasiyet etti.

Bir de kendi adýna arzusu vardý; hayat boyu yanýndan ayrýlmadýðý Sevgili’sinin, ölüm sonrasýnda da yanýnda yat-mayý istiyordu. Þatafat ve alâyiþten de olabildiðince uzak olmalýydý ve kefen olarak eski elbiselerinin kullanýlmasýný, karýsý Umeys kýzý Esmâ tarafýndan yýkanmasýný ve oðlu Abdurrahman’ýn da ona yardým etmesini vasiyet etti.

Resûlullah gibi O da, ayrýlýk vakti gelip âhiret hayatýna doðru giderken Hz. Ömer’i imamete geçirmiþ ve böylelik-le insanlara, kendisinden sonraki adresi göstermiþti.132 Son namazýný da Hz. Ömer kýldýracaktý.133

Koca halife Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh), o kadar hassas yaþamýþtý ki, kendisine zoraki takdir edilen ücrette hakký olmadýðýný düþünmüþ ve bunlarý harcamamak için aþýrý hassasiyet göstermiþti. Ölümün emarelerini gördüðü an-da, üzerinde ciddi bir telaþ hâkim olmuþtu. Belli ki aklýna biriktirdiði bu ücretler gelmiþti ve yakýnlarýný yanýna çaðýrdý ve zaruri ihtiyacýndan arta kalan bu paralarýn alýnýp yeni-den hazineye iadesini talep etti. Onlara þöyle diyordu;

131 İbn Sa'd, Tabakâtü'l-Kübrâ, 3/198

132 Ebû Ca'fer et-Taberî, er-Rýyâdü'n-Nadýra, 2/242

133 Ebû Ca'fer et-Taberî, er-Rýyâdü'n-Nadýra, 2/241

– Ömer beni bana býrakmadý ve beytü’l-malden 6 bin dirhem almak zorunda kaldým. Bunlarýn hepsi falan yerde-ki duvarda saklý. Onlarý alýn ve Ömer’e iade edin.134

Ardýndan kýzý ve müminlerin annesi Âiþe validemizi çaðýrdý yanýna. Zorlanarak ona da þunlarý söyledi;

– Müslümanlarýn iþini üzerime aldýðýmdan bu yana onlara ait ne bir dirhem ne de bir dinar yedim. Aksine, onlarýn en fakiri gibi çoðu zaman aç kaldým ve en eski elbi-seleri giyindim. Hazineye ait yanýmda, þu köle ile þu kumaþ parçasýndan baþka bir þey yok; onlarý da sen al ve Ömer’e götür.135

Vefatý sonrasýnda huzuruna getirilen köle ve bir par-ça kumaþý uzun uzun seyre dalan halife Hz. Ömer’in du-daklarýndan þu cümleler dökülecekti;

– Allah sana merhamet etsin ey Ebû Bekir! Arkada ka-lanlara, yaþanmasý ne kadar da güç bir hayat býrakýp git-tin!136

Kýzý ve müminlerin annesi Âiþe validemiz, babasýnýn son yolculuðunu þu cümlelerle anlatacaktý:

– Babamýn hastalýðý aðýrlaþýp bayýlýnca ben;

– Kiþi gözyaþlarýný damarlarý içinde ne kadar saklar-sa saklar-saklasýn, bir gün mutlaka o gözyaþlarýný boþaltacaktýr’

anlamýnda bir þiir okudum. Babam ayýlýnca bana;

– Öyle deme yavrucuðum!’ dedi. ‘Bari, ‘Ölüm sarhoþ-luðu tene geldiðinde, ‘Ey insan! İþte bu senin öteden beri

134 İbn Sa'd, Tabakâtü'l-Kübrâ, 3/193

135 İbn Sa'd, Tabakâtü'l-Kübrâ, 3/196

136 İbn Sa'd, Tabakâtü'l-Kübrâ, 3/196

VE PERDE KAPANIRKEN

HAZRETİ EBÛ BEKİR

kaçtýðýn þeydir’ denir’ meâlindeki âyeti oku’ dedi. Sonra da;

– Resûlullah hangi gün vefat etmiþti? diye sordu.

– Pazartesi, cevabýný verdim. Sorularý devam ediyordu;

– Bu gün, günlerden ne? dedi.

– Pazartesi, cevabýný verince;

– Allah'tan umarým ki, bu gece ile arama baþka bir gece girmesin, diye dua etti. Tekrar sordu;

– Resûlullah kaç kefene sarýlmýþtý?

– O'nu, beyaz ve yeni üç ‘Sehûliyye’ elbisesine ke-fenlemiþtik. Bunlarýn içinde sarýk ve gömlek yoktu, dedim.

Bana;

– Þu elbisemi yýkayýn. Onda zaferan lekesi var. Yanýna da baþka iki elbise katarak beni onlara kefenleyin, talimatýný verdi.

– Ama o eski, diyerek itiraz edecek oldum. Kararlýydý ve þunlarý söyledi;

– Olsun. Yeni elbiseye, ölülerden çok diriler muhtaçtýr.

Kaldý ki, ölünün kefeni çürüyecektir.137

Ve o gün Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh), Efendimiz’le ara-sýndaki yaþ farkýný, O’nun halifesi olarak tamamlayýp, ayný gün ve ayný yaþta, ama bu sefer ebedî olarak maiy-yet makamýna yükselip, ruhu yüce dostluða uçuverdi. Son cüm leleri;

– Allah'ým! Beni Müslüman olarak huzuruna al ve

sa-137 Ebû Ca'fer et-Taberî, er-Rýyâdü'n-Nadýra, 2/240

lih kullarýnla birlikte haþret!138 þeklinde olmuþtu. Ayný za-manda bu, mihnetler sonrasýnda vuslat yaþayan Yusuf’un

(aleyhisselâm) da duasýydý.

Vefat haberi duyulunca Medine, gözyaþlarýna boðul-muþtu. Resûlullah’ýn ayrýldýðý günün bir benzeri yaþanýyordu Hicaz’da..! Ölüm haberini duyar duymaz hýçkýrýklara boðulan Hz. Ali, koþarak evine kadar geldi ve edepten iki büklüm þunlarý söylemeye baþladý;

– Allah sana merhamet etsin yâ Ebâ Bekir! Sen insan-larýn İslâm yönüyle en önde olaný, iman yönüyle en mü-kemmeli, Allah’tan en çok korkaný, yük itibariyle de en aðýrýnýn altýna gireniydin. Resûlullah’ýn izinde yürüme ko-nusunda senden daha hassas, arkadaþlarý koko-nusunda da senden daha duyarlý kimse olamaz.139

138 Ebû Ca'fer et-Taberî, er-Rýyâdü'n-Nadýra, 2/242

139 Heysemî, Mecmeu'z-Zevâîd, 9/48

VE PERDE KAPANIRKEN

MİRASI

Bir zamanlarýn Mekke’sinde ticaretle uðraþan, itibar ve mal sahibi, Kureyþ’in, önünde el-pençe divan durduðu müþkil-küþâd adam ve Allah Resûlü’nün de halifesi Ebû Bekir’den miras olarak geriye, bir saðmal deve, bir hizmet-çi ve ihizmet-çine süt saðýlan bir çanak kalmýþtý.140 ‘Ebû Bekir es-Sýddîk’ ünvaný ise, dünyalýlarýn kýyamete kadar elde ede-meyecekleri kadar büyük bir servet demekti.

Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh), yine Efendimiz’in yanýndaki yerini almýþ ve artýk iþ baþýnda, yeni halife ve ikinci vezir Hz. Ömer (radıyallahu anh) vardý. İlk olarak önüne, kendisin-den önceki ve ayný zamanda ilk halife Hz. Ebû Bekir’in (ra-dıyallahu anh) býraktýðý emanet getirildi. Büyükçe bir testi du-ruyordu hilafet makamýnda. Belli ki içinde bir þeyler vardý.

Ne olduðunu anlamak için kýrmak gerekiyordu ve halifenin huzurunda olanlar da bunu yaptýlar. Parçalanan testi ile birlikte etrafa paralar saçýlývermiþti.

140 İbn Sa'd, Tabakâtü'l-Kübrâ, 3/196

Manzaraya muttali olan Hz. Ömer (radıyallahu anh), kendi-ni tutamadý. Gözleri ufka daldý ve gözyaþlarý içinde þunlarý söylemeye baþladý;

– Allah Ebû Bekir’e merhamet etsin! Kendisinden sonra kimseye söz söylemeye mecal býrakmadý. Ben ise O’ndan sonra bu vazifeyi üstlenmiþ bulunuyorum.141

Bu, bir muhasebe þekliydi. Hesabýný, en ince detayýna kadar yapan birisinin arkasýndan kýlý kýrk yararcasýna bir muhasebe yapmanýn gerekliliðini söylüyordu Hz. Ömer

(ra-dıyallahu anh). Ona göre bu hassasiyet, bir baþkasý tarafýndan yaþanmasý, imkânsýz denecek kadar zor bir hassasiyetti.

Vefat sonrasý evini ziyarete gelen Hz. Ömer, hanýmý Esmâ binti Umeys’ten, Hz. Ebû Bekir’in þahsi kulluðunun nasýl olduðunu sorunca Esmâ þunlarý anlatacaktý;

– Tan yerinde kýzýllýk baþlayýnca kalkar ve abdest alýp namaza dururdu. O kadar namaz kýlardý ki!

Sonra Kur’ân okur, aðlardý.

Secdeye gider, aðlardý.

Dua eder, aðlardý.

Bu zamanlarýnda ben, sanki evde piþmiþ bir ciðer koku-su duyar gibi olurdum.

Üzgün Esmâ’yý dinleyen Hz. Ömer de dayanamamýþ ve aðlamaya durmuþtu. Þunlarý söylüyordu;

– Böyle bir kulluk nerede, sen nerede ey Hattab oðlu!?

141 Ebû Ca'fer et-Taberî, er-Rýyâdü'n-Nadýra, 2/145 MİRASI

AİLE HAYATI

Suyun bulunmadýðý yerde teyemmümle abdest almayý bildiren âyetlerin iniþine sebep olduðu için Üseyd ibn Hudayr gibi sahabilerin, ‘Bu sizin ilk bereketiniz deðil ki, ey Ebû Bekir ailesi!’142 diye iltifat ettiði Hz. Ebû Bekir ailesi-nin, baþkalarýnda olmayan meziyet ve hususiyetleri vardý.

Sahabe arasýnda, dört nesil birden sahabe olma ünvaný, sadece bu aileye aitti ve bu, hem Abdurrahman hem de Esmâ kanalýyla gerçekleþmiþti.

Bilindiði üzere Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh), farklý za-manlarda dört kadýnla evlenmiþ ve bunlardan toplam altý çocuðu olmuþtu.

İlk hanýmý, Abdullah ve Esmâ’nýn da anneleri olan Katîle binti Abdüluzzâ idi ve Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh) onu, daha cahiliyye döneminde iken boþamýþtý. Hatta, Medine döne-minde kýzý Esmâ’yý ziyaret maksadýyla hediyelerle birlikte geldiðinde Hz. Esmâ, hediyelerini kabul etmemiþ ve eve de almak istememiþti. Bunun üzerine Katîle, meselenin halli

142 Sahîhu Buhârî, 1/27 (327)

adýna Efendimiz’e ulaþmasý için Hz. Âiþe validemize mü-racaat etmiþ ve musalaha ortamýnda ve savaþ þartlarýnýn dýþýnda bu türlü iliþkilerin mübah olduðunu bildiren âyetler nüzûl etmiþtir.143

Katîle’den sonra evlendiði hanýmý ise, Hz. Abdurrahman ve Âiþe validemizin de annesi olan Ümmü Rûmân binti Âmir’dir. Hz. Ümmü Rûmân, daha Hz. Ebû Bekir’le evlen-meden önce müslüman olmuþ ve Efendimiz’e Mekke’de be-yat etmiþti. Hicretin altýncý yýlýnda Medine’de vefat etmiþtir.

Ümmü Rûmân’ýn vefatýndan sonra Hz. Ebû Bekir

(radı-yallahu anh), Mûte savaþýnda þehid olan Câfer ibn Ebî Tâlib’in hanýmý Esmâ binti Umeys ile evlendi ve bu evlilikten de, Hz. Ebû Bekir’in küçük oðlu Muhammed dünyaya geldi.

Ayný zamanda Hz. Esmâ, ilk müslüman olan kadýnlar-dandý; henüz Efendiler Efendisi, ibn Erkam’ýn evine girme-den önce müslüman olmuþ ve kocasý Câfer ibn Ebî Tâlib ile birlikte Habeþistan’a hicret etmiþti.

Hz. Ebû Bekir’in evlendiði son kadýn ise, Ensâr’ýn Haz-rec kolundan Habîbe binti Hârice idi. Vefat ettiðinde ha-mile olan Hz. Habîbe, vefatý sonrasýnda bir kýz dünyaya getirecek ve adýný da Ümmü Gülsüm koyacaktý.

Çocuklarý arasýnda Abdurrahman en büyükleri idi. Hu-deybiye günü müslüman oldu.

Abdullah’ýn hicretteki gayretleri takdire þâyandý; gün-düzleri Mekkeliler arasýnda kalýr ve geliþmelerden, mede-niyete yürüyen yolcularý haberdar ederdi. Babasý Hz. Ebû Bekir’in hilafeti döneminde ve Tâif günü, vücuduna isabet eden bir okla þehid olmuþtur.

143 Bkz. Mümtehine, 60/8

AİLE HAYATI

HAZRETİ EBÛ BEKİR

Veda haccýnýn olduðu yýl dünyaya gelen Muhammed, he-nüz üç yaþlarýndayken babasýný da kaybederek öksüz kalmýþ ve Hz. Ali’nin himayesi altýnda büyümüþtür. Daha sonra da, Mýsýr’a vali tayin edilecek ve burada þehid olacaktýr.

Âiþe validemizden daha büyük olan ve hicret esnasýnda

‘zünnitâkayn’ diye kendisine Efendimiz’in iltifat ettiði Hz.

Esmâ, Zübeyr ibn Avvâm ile evlenmiþ ve bu evlilikten Abdullah ibn Zübeyr dünyaya gelmiþtir. Hicret esnasýnda hamile olan Hz. Esmâ, Medine’de doðum yapan ilk mu-hacir kadýn; Abdullah ibn Zübeyr de, Mekke’den anne karnýnda hicrete baþlayýp Medine’de dünyaya gelen ilk muhacir çocuðudur. Hicretin 73. yýlýnda vefat eden Hz.

Esmâ, cömertliðiyle bilinmektedir.

İnsanlýðýn İftihar Tablosu Efendiler Efendisi ile ayný yas-týða baþ koyan Âiþe validemiz ise, Efendimiz’in vefatýn dan sonra da yaþamýþ ve hicretten 57 yýl sonra vefat etmiþtir.

Babasýný görme imkaný bulamayan küçük Ümmü Kül-süm için Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh), vefat etmeden önce kýzý ve müminlerin annesi Hz. Âiþe validemize;

– İþte onlar senin erkek kardeþlerin ve diðerleri de kýz kardeþlerin!’ demiþ ve tembihte bulunmuþtu. Bu tembih karþýsýnda þaþkýnlýðýný gizleyemeyen Âiþe validemiz;

– Erkek kardeþlerim tamam. Esmâ da tamam. Diðer kýz kardeþim de kim oluyor?’ dediðinde Hz. Hârice’yi hatýrlatmýþ ve dediði gibi de Hz. Hârice, Ümmü Külsüm’ü dünyaya getirmiþtir. Hz. Ebû Bekir’in en küçük çocuðu olan Ümmü Külsüm, daha sonralarý Talha ibn Ubeydullah ile evlenecektir.

Görüldüðü gibi sahabe arasýnda en müstesna aile, Hz.

Ebû Bekir ailesidir. Zira, sahâbe arasýnda, hem kendisi hem anne ve babasý, hem de çocuklarý müslüman olan olmadýðý gibi, dört nesil birden Efendimiz’le sohbet edip

‘Sahâbe’ ünvanýný alan bir baþka insan yoktur ve bu, Hz.

Ebû Bekir için iki koldan da mümkün olmuþtur;

1. Abdullah ibn Zübeyr ve annesi Hz. Esmâ, Hz. Ebû Bekir ve Ebû Kuhâfe,

2. İlk oðlu Abdurrahman’ýn oðlu Muhammed, Hz. Ebû Bekir ve Ebû Kuhâfe.

Sözün özü, Hz. Ebû Bekir radýyallahü anh, çarþý ve pa-zar dan kopup gelmesine raðmen, yapmasý gerekenleri zirvede icra ederek bu noktalara gelmiþ ve geride, arka-sýndan gelenlerin asla unutamayacaklarý bir hayat modeli býrakmýþtýr.

Onun, her an basamak basamak yükselen bu hayatý, günümüz müslümanlarýna da ne güzel misaldir. Eldekilerle yetinmemenin adýdýr bu… Daha fazlasýný ortaya koyma yarýþýna giriþmenin, doðru bildiði yolda ölümüne çabalayýp didiþmenin ve tükenecek diye korkmadan mal ve mülkü-ne, ipliðine kadar iliþmenin adý…

Ona imrenerek bakanlara söylenecek tek söz;

– Fýrsat kaçmýþ deðil; belki bir Ebû Bekir olamazsýnýz ama, dilerse Allah size de, onun yaptýðý gibi bir hizmet ortaya koy-ma imkaný verip, sizin adýnýzý da dillere pelesenk eder.

Bunun için, önce saðlam bir niyet.. ardýndan da, bitme tükenme bilmeyen bir faaliyet gerek…

AİLE HAYATI

Belgede Hazreti Ebû Bekir BEKİR BURAK (sayfa 172-183)