• Sonuç bulunamadı

3.3. Habere Dayalı Delillendirme Konuları

4.1.2. Allah’ın Sıfatları

4.1.2.1. Zatî Sıfatlar

4.1.2.1.4. Vahdaniyet

Vahdaniyet; Allah’ın zatı, sıfatları ve filleri bakımından bir ve tek oluşunu ifade etmektedir. Zatında bir olması, parçası, cüzü ve terkibi olmamasıdır. Sıfatlarında bir olması, onun eşi ve benzerinin olmamasıdır. Fiilllerinde birliği ise onun ortağının bulunmaması anlamına gelir. Çünkü ortaklık, acziyet göstergesi olduğu için muhaldir.

Böylece Allah’ta vahdet fi’z-zat, vahdet fi’s-sıfat, vahdet fi’l- ef’al olmak üzere üç yönden teklik bulunduğunu söylemek mümkündür.2

Allah, bölünme ve parçalanmaktan münezzeh olan bir varlıktır.3 Allah’ın tek olması sayı bakımından olmayıp eşi ve benzerinin bulunmaması dolayısıyladır.4Bu yüzden selbi sıfatlar arasında değerlendirilmektedir. Onun tek olması İslam dininin ana unsurudur. Kur’an’da ayetlerin çoğu onun tek olmasından bahsetmektedir.

Evrendeki tekvini hareketlerin anlatılması ve bunların birer ibret tablosu olarak sunulmasının temelinde de onun bu sıfatı yatmaktadır.

Ebu Hanife’ye göre Allah’ın birliği, ulûhiyette denginin bulunmaması ve hiçbir şeyin ona benzemmeesi demektir.5 Mâturîdî’ye göre ise Allah tektir ve onun bir olduğunu; nakil, akıl ve kâinatın sahip olduğu yaratılış özelliğinin buna şahitlik etmesiyle ispatlamak mümkündür.6

Kelâm ilminde ise Allah’ın tek olduğunu ispatlama yolunda ortaya çıkan delillerden en meşhuru ‘burhan-ı temanü’ adıyla bilinir. Bu delile göre iki ilahın var olduğu düşünüldüğünde onlardan her birinin diğeri hilafına bir iş yapması ya mümkündür ya da değildir. Mümkün olduğunda, ya birinin isteği ya ikisinin dileği veyahut da her ikisinin isteği yerine gelecektir. Her ikisinin isteği yerine geldiğinde iki zıttın bir araya gelmesi, ikisinin de isteğinin olmaması durumunda ise, iki zıttın aynı anda oradan kalkması gerekeceğinden batıldır. Çünkü iki zıttın aynı anda var ve yok

1 Rahmân 55/26, 27.

2 İzmirli, Yeni İlmi Kelâm, s. 349-350.

3 Cüveynî, Kitabu’l-İrşad, s. 61.

4 Ebu Hanife, el-Fıkhu’l-Ekber (Aliyyü’l-Kari Şerhi ile birlikte), s. 50.

5 Ebu Hanife, el-Fıkhu’l-Ekber (Aliyyü’l-Kari Şerhi ile birlikte), s. 50.

6 Mâturîdî, Kitâbü’t-Tevhîd, s. 31.

olması aklen muhaldir. Birinin isteğinin olup diğerinin olmaması ihtimali ise isteği yerine gelmeyenin acziyetinin ortaya çıkacağı, iki ilahta bulunan eşit kudretten dolayı yapılacak fiil hususunda tercih edici bir sebebin bulunmamasını gerektireceği için batıldır.1

Burhan-ı temanü’de belirtilen iki ilahın birbiri hilafına bir iş yapmasının mümkün olabileceğinin imkânsızlığı ortaya konmuştur. Ancak bu durumda farzedilen iki ilahın birbirinin hilafına bir iş yapmasının mümkün olmaması durumu dikkate alınarak ortaya konan delil ise ‘burhan-ı tevarûd’ olarak adlandırılır. Burhan-ı tevarûd, iki vacibin bulunması durumunda onların ittifak etme ihtimalini dikkate alan bir delildir. Bu iki ilahtan her biri diğerine aykırı bir iş yapamaz ve bilâkis aynı şeyi yapma durumunda ittifak ederlerse; bu, ya birinin bir şeyi kastetmesinin, ötekinin bunun zıddını kastetmesine engel olması sebebiyle veya her ikisine tek bir şeyi yapmanın gerekmesi dolayısıyla meydana gelecek veyahut da hiçbiri olmayacaktır. Birinci ihtimal, her ikisinin ezelî ilim ve kadîm irâde ile bir şey yapmak istemeleri, muayyen bir ân ile kayıtlı olduğundan, farz olunan iki Tanrıdan her biri ezelde, istikbalde, belli bir ânda, belli bir işi yapmayı kast ve murad edebilir. Bu itibarla iki kasıttan birinin, diğerinden önce gelmesi müreccihsiz tercih olacağından imkânsızdır. Her ikisinin tek bir şeyi yapmasının gerekliliği ise ya icâb yoluyla veya daha uygun olması sebebiyle meydana gelecektir. Bu da bâtıldır. İcâbın meydana gelmesi faraziyeye aykırıdır. Evlâ olanı seçme zarureti olsaydı, kullardan çirkin hiçbir işin meydana gelmemesi gerekirdi.

Zira kulların fiilleri birtakım sebeplerden sonra gelir ki, bu sebeplerde onun bir katkısı yoktur. Aksi halde başka bir sebep gerekecek ve teselsüle gidilecektir. O halde bu sebepler Allah’tandır. Çirkin bir işin sebebi de çirkindir. Çünkü bu sebep, çirkin bir işi gerekli kılmaktadır. Çirkini gerekli kılan da çirkin olacağından, evlâ olamaz ve netice olarak Cenâb-ı Hakk çirkin bir iş yapmayacağından dolayı, kullardan da çirkin bir işin meydana gelmemesi gerekirdi. İki zıttan birinin aslah olması durumunda, aslah olana riâyetin gerektiği kabul edilse bile, iki eşit durumda, iki ilah arasında muhalefetin bulunması mümkündür. Bu da muhali gerektirir.2

1 Mâturîdî Kitâbü’t-Tevhîd, s. 31-35; Nesefî, Tabsirâtü’l-Edille, C. I, s. 112-113; Yürük, İsmail, Şemsüddin Muhammed b. Eşref el-Hüseyni es- Semerkandî’nin Belli Başlı Kelâmi Görüşleri,(Allah ve İman Anlayışı) (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 1987, s.107; Şık, İsmail, “Burhan-ı Temanû’ya Eleştirel Bir Yaklaşım”, ÇÜİFD, S. 10/2, s.

23, ss. 17-44, Adana 2010.

2 Yürük, Semerkandî’nin Belli Başlı Kelâmi Görüşleri,(Allah ve İman Anlayışı), s.108.

Kelâm âlimlerin Allah’ın birliği Sadedinde ortaya koyduğu temanu delili aslında Kur’an’ın “Yoksa onlar, yeryüzünden birtakım Tanrılar edindiler de ölüleri bunlar mı diriltecek? Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka Tanrılar bulunsaydı kesinlikle yerin göğün düzeni bozulurdu. Demek ki arşın rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir”1 ve “Allah asla çocuk edinmemiştir. O’nunla beraber başka bir Tanrı da yoktur; aksi takdirde her Tanrı kendi yarattıklarını alıp bir tarafa çekilir ve mutlaka o Tanrılardan biri diğerine baskın gelmeye çalışırdı.

Doğrusu Allah o müşriklerin yakıştırdıkları şeylerden münezzehtir”2 mealindeki ayetlerden mülhemdir.

Kur’an ilk nazil olduğunda onun en büyük hasımlarının özellikle müşrikler olduğunu görmekteyiz. Bunlar; Kâbe’de yüzlerce put yapıp onlara tapanların yanında, aya, güneşe ve yıldızlara tapanlar, tılsımcılar, melekleri ilah kabul edenler, Seneviyye, Mecusiler ve Hristiyanlar olmak üzere birçok gruptan oluşmaktadır. Onun mücadele ettiği bu gruplara ilk mesajı Allah’ın bir ve tek olduğudur. Elbette Tanrı tanımayan gruplar da vardır. Ancak Allah Teâla daha önce belirttiğimiz gibi kendisinin varlığına delalet eden evrendeki tüm argümanları aynı şekilde birliğini ortaya koyma bakımından da insanların aklına sunmuştur. Hatta Allah’a inandığını ifade etmenin gerekliliği “Allah’tan başka ilah yoktur” cümlesine kesin bir şekilde bağlanmış bu ifadenin yer almadığı hiçbir inanç Allah katında değer bulmamıştır. Bunun yanında tevhid inancını ortaya koyan bu cümleye daima peygambere iman da eşlik etmek zorundadır.

Kur’an’da var olan delillerle burhan-ı temanû’u birbiriyle ilişkilendirdiğimizde evrende var olan düzenin ancak tek bir varlığın yaratmasının ve düzenlemesinin neticesinde meydana geldiğini görürüz. Gökyüzünde ve yeryüzünde var olan düzen ancak tek bir yaratıcının var etmesiyle oluşmaktadır. Güneşin doğmasıyla sabahın olması, mevsimlerin belirli bir sıra içerisinde yaşanması da onun tekliğinin göstergesidir. Evrende var olagelen her şey onun varlığına delil olduğu gibi onların bir düzen içerisinde var olmaları ve varlıklarına devam etmeleri onun birliğine delildir.

Evrendeki delillerin dışında Kur’an’da anlatılan peygamberlerin mucizeleri de yaratıcının tek olduğuna delil oluşturmaktadır. Peygamberler gösterdiği mucizeler

1 Enbiyâ Sûresi 21/21-22:

َّحْبُسَفًّۚاَتَدَسَفَلُّ ٰ اللّّ َّلِْاّ ةَهِلٰاّآَ۪مِهي۪فّ َناَكّْوَلّّ َنوُرِشْنُيّْمُهِّضْرَ ْلْاّ َنِمّ ةَهِلٰاّاوُ۪ٓذَخَّتاِّمَا

ّ َنوُفِصَيّاَّمَعِّشْرَعْلاّ ِّبَرِّ ٰ اللّّ َنا

ّ

2 Mü’minûn 23/91:

ذِاٍّهٰلِاّ ْنِمُّهَعَمّ َناَكّاَمَوٍّدَلَوّ ْنِمُّ ٰ اللَّّذَخَّتاّاَم

َّنوُفِصَيّاَّمَعِّ ٰ اللّّ َناَحْبُسّ ٍَۜضْعَبّىٰلَعّْمُهُضْعَبّ َلَْعَلَوَّقَلَخّاَمِبٍّهٰلِاُّّلُكّ َبَهَذَلّ ا

Allah’ın var olmasının yanı sıra bir olmasının da göstergesidir. Çünkü onlar, oluşan mucizelerin beşer dışında bir güç tarafından gerçekleştirildiğinin farkına vararak onun yaratıcısının eşi ve benzerinin olmayacağı sonucuna ulaşır.