• Sonuç bulunamadı

3.3. Habere Dayalı Delillendirme Konuları

3.3.11. Kur’an’da Diğer Şahıs, Kavim ve Olayların Delil Olarak Kullanılması

3.3.11.5. Mekke/Bekke

İnsanlar için yapılan ilk mescid Mekke’de bulunmaktadır.5 Bu şehre kutsiyet atfedilmesinin nedeni budur. Mekke’de yapılan Kâbe ise Mescid-i Aksa’nın esas kuruluşundan önce olup, bütün kitap ehlinin tanıyageldikleri mabedlerin hepsinden önce ve daha kutsal bir tevhid kıblesidir.6 Kur’an’da bu mübarek beldenin insanlar için apaçık deliller barındırdığı “Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse (bu hakkı tanınmazsa), şüphesiz Allah bütün

1 Mâturîdî, Te’vîlatü’l-Kurân, C. II, s. 168-169.

2 Öztürk, Mustafa, Anlam ve Yorum Merkezli Kur’an Kerim Meali, Düşün Yay., İstanbul 2011, s. 62, (77. nolu dipnot)

3 Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, C. II, s. 881-882.

4 Mâturîdî, Te’vîlatü’l-Kurân, C. II, s. 170.

5 Mâturîdî, Te’vîlatü’l-Kurân, C. II, s. 361.

6 Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, C. II, s. 1148.

âlemlerden müstağnidir”1 ayetiyle belirtilmiştir. Bu belde ayettin ifadesiyle “Bekke”

olarak da isimlendirilir.2

Bekke’nin nerede bulunduğu konusunda farklı rivayetler bulunmaktadır. İbn Abbas’ın rivayetine göre Mekke, Fec mevkinden Ten’im’e, oradan da kurban kesme yerine kadar olan bölgenin adıdır. Bekke ise Beyt’ten Batha’ya kadar olan bölgedir.

Bir diğer rivayete göre de Bekke Kâbe’dir, insanlar orada kalabalıktan izdiham oluşturdukları için Bekke adı verilmiştir. Mekke ise onun ötesinde kalan yerlerdir.3

Mâturîdî, inananların düşündüğünde Kâbe’de hidayete erecekleri apaçık birçok delil bulacağını söylemektedir. Çünkü Allah onu dağların arasında, verimi ve bereketi az, düz bir yerde yaratmıştır. Orada ne su, ne ağaç ne de gezmeye değer yeşil bir yer ne de insanların cazibesini çekecek bir şey vardır. Böyle bir konumda bulunan o yere doğru Allah onların kalplerini yönlendirdi ve orayı gönüllerine sevimli kıldı. Bu durum Allah’ın bir lütfu ve mucizesi/delili olmasaydı insanların böyle bir yere ilgi duymaları söz konusu olmazdı. Ayrıca apaçık delillerden biri de Kâbe’de Makam-ı İbrahim’in bulunması ve o beldeye girenin emniyette olmasıdır. 4

Makam-ı İbrahim’in alamet olmasının hikmeti ise o yerin Allah resulü için mucize olan herşeye, yaratıcının varlığına, ilmine, iradesine, hayat sahibi oluşuna ve sonradan olan varlıklara benzemekten münezzeh olduğuna delalet etmesidir.

Dolayısıyla Makam-ı İbrahim birçok delil mesabesinde kabul edilebilir. 5 Bu tıpkı Hz.

İbrahim’in tek başına bir ümmet olmasına benzer.

Ayrıca bu makamda bulunan sert bir kayada Hz. İbrahim’in ayağının izinin oluşması ve topuğuna kadar gömülmesi, kayanın bir kısmı yumuşarken bir kısmının sertliğini koruması da ayrı bir ayettir. Çünkü taşın sadece Hz. İbrahim’in ayağını koyduğu kısmı yumuşamıştır. Makam-ı İbrahim’in Hz. İbrahime has bir yer olarak korunması da bir ibrettir.6

1 Âl-i İmrân 3/97:

َّطَتْساّ ِنَمِّتْيَبْلاّ ُّجِحِّساَّنلاّىَلَعِّ ِلَِوّا نِمآّ َناَكُّهَلَخَدّنَمَوَّميِهاَرْبِإُّماَقَّمّ تاَنِّيَبّ تاَيآِّهيِف

ٌّّ يِنَغّاللّّ َّنِإَفَّرَفَكّنَمَوّ لْيِبَسِّهْيَلِإَّعا

ّ

َّنيِمَلاَعْلاِّنَع

2 Âl-i İmrân 3/96.

3 Mâturîdî, Te’vîlatü’l-Kurân, C. II, s. 361.

4 Mâturîdî, Te’vîlatü’l-Kurân, C. II, s. 362; Râzî, Tefsîr-i Kebir, Ankara 1989, C. VI, s. 491-493.

5 Râzî, Tefsîr-i Kebir, Ankara 1989, C. VI, s. 492.

6 Râzî, Tefsîr-i Kebir, Ankara 1989, C. VI, s. 492.

BÖLÜM IV

KUR’AN’DAKİ DELİLLERİN KELÂMÎ YANSIMALARI

Kur’an’da Allah’ın varlığına ve birliğine dair pekçok delil bulunmakla beraber onlar bazen kevni ve bazen de sadece geçmiş haberler şeklindedir. Bu bölümde Kur’an’da konu edilen delillerin kelâm ilminin ilahiyat, nübüvvet ve ahiret şeklindeki üç temel esasına nasıl yansıdığını ve onlara ne şekilde temel oluşturduğunu incelemeye çalışacağız.

4.1. İlahiyat

Yaratıcı varlık inancı, bütün ilahi dinlerin temelini teşkil eden bir unsurdur.

Kelâm ilminde ilahiyat kısmının temel konusunu Allah’ın varlığı ve birliği oluşturmaktadır.

Allah’a iman, kişinin kendini ve içinde yaşadığı âlemi anlamlandırması için gereklidir. Nitekim insanın Allah’ın varlığına ulaşması belli bir tefekkür sonucunda oluşabilir. Bunun temelinde ona yüklenen fıtri bir kodlanma yer almaktadır. Bu kodlanma onu harekete geçirir. Böylece insan, kendisine verilmiş büyük bir lütuf olan akıl sayesinde kâinatta tek olan, her şeyi yaratan ezeli ve ebedi bir varlığa ulaşarak anlam arayışını sonuçlandırmış olur. Bu durum Kur’an’da ise bu durum insana afaki ve enfüsi ayetlerin/delillerin gösterileceği şeklinde bildirilmiştir.1

İnsanın afak ve enfüsünde delilleri aramasının en güzel örneğini Hz. İbrahim teşkil etmektedir. O yaratıcı varlığı bulma arayışına girmiş, sırasıyla yıldızı, ayı ve güneşi gördüğünde onların Tanrı olduğunu zannetmiş bunlar kaybolunca da gerçek Tanrı anlaşıyışını aklıyla bulmuştur.2 Dolayısıyla kişinin ve müşahade ettiği bu âlemin varlığı, yaratılışında mevcut olan inanma ihtiyacı nedeniyle Tanrı’ya ulaşması için vesile olan bir unsurdur. Mâturîdî’nin de ifade ettiği gibi görülen âlem aracılığıyla görülmeyeni anlamak hususunda yeryüzünde birçok ayet/delil bulunmaktadır.3

1 Fussilet 41/53.

2 En’âm 6/74-82.

3 Mâturîdî, Kitâbü’t-Tevhîd, s. 14.

Kur’an’da bahsedilen bu ayetlerin/delillerin her birinin Allah’a ulaştırmada değişik yöntemler olduğunu söyleyebiliriz.

İnsanlar ister Hz. İbrahim örneğindeki gibi bireysel, isterse toplumsal bazda olsun, değişik tecrübe ve arayışlarla Allah’ın varlığını kabul etmişlerdir.1 Bu durum Kur’an’ın nüzulü sırasında da söz konusudur. Bu dönemde toplumdaki insanlar Allah’ın yeri ve göğü yarattığına inanıyorlardı.2 Ancak bu yaratıcı varlığın yanında başka varlıklara da tapıyorlardı. Kur’an onlara yaratıcının eşi ve benzerinin olmadığını bildirerek tevhid esasına vurgu yapmıştır. Bu yüzden yaratıcının varlığını ispatlamak için Ku’ran’da delil olarak sunulan argümanların Allah’ın varlığı, birliği, sıfatları ve diğer inanç konularıyla olan ilişkilerini bu bölümde inceleyeceğiz.