• Sonuç bulunamadı

Uluslararası Kuruluşların Türkiye’nin Eğitim Sistemine Etkisi

A. DÖNÜŞÜMÜN BİR PARÇASI: EĞİTİM

2. Uluslararası Kuruluşların Türkiye’nin Eğitim Sistemine Etkisi

“dış müşteri” olarak tanımlanabilecek öğrenci ve velilerin memnuniyeti ayrı ayrı ele alınmış ayrıca kurumsal olarak bir performans değerlendirmesi başlığı da açılmıştır.

Bu da özel sektör için geçerli olabilecek bir TKY değerlendirme sisteminin eğitim sistemine giydirilmeye çalışılmasının en somut örneklerinden biridir. Hatta bu durum yalnızca değerlendirme aşamasında kalmayıp Türkiye’de bir kamu kuruluşu olarak ilk defa TKY uygulamaları ile ilgili ödül dağıtılması, MEB’in TKY destekçisi/tarafı rolünü pekiştirmektedir. Ayrıca eğitim alanında çalışan yöneticilerin de çeşitli vesilelerle seminer ve eğitimlere tabi tutulması, TKY’nin bir bakanlık politikası olarak okullarda tepeden inmeci ve hızlı bir şekilde gerçekleştirilmeye çalışıldığını düşündürmektedir.

Sonuç olarak; Türkiye’de Milli Eğitim sisteminde yeni bir yönetim anlayışı olarak TKY’nin üst yöneticiler tarafından benimsendiği ve özellikle 2000’li yılların başından bu yana gerek yasal düzenlemelerle gerekse çeşitli motivasyon araçlarıyla alt seviyedeki yöneticilere ve eğitimcilere benimsetilmeye çalışıldığı sonucuna varılmaktadır.

Eğitim özelinde ele alındığında, neoliberal politikalar, DTÖ’nün GATS adlı hizmet ticaretini küresel serbest ticaret konusu haline getirmeyi amaçlayan anlaşmasıyla sağlama alınmakta, AB bu doğrultuda politikaları teşvik etmekte, OECD bunun nasıl yönetilebileceğine ilişkin reçeteler geliştirmekte, DB ise uygulama için krediler açmaktadır.112 Söz konusu kuruluşlar, kredi ve proje destekleri aracılığıyla Türk Milli Eğitim sisteminin dönüşümünü tetiklemektedirler.

Öncelikle dünyada ve Türkiye’de eğitim politikalarının oluşturulmasında son 25 yıldır etkili olan en önemli aktör olan DB’nin Türkiye’de eğitimin dönüşümü konusundaki faaliyetlerine bakılacak olunursa; 1962-2003 yılları arasında eğitim alanına ilişkin olarak azgelişmiş ülkelere toplam 1179 adet proje kredisi açan DB’nin 1990’lı yıllarda en yüksek tutarda kredi açtığı ülkeler arasında ise Türkiye; Hindistan ve Arjantin’den sonra üçüncü sırada yer almaktadır.113

DB bir sektör olarak tanımladığı eğitim hizmetlerini resmi olmayan yetişkin okur-yazarlık eğitimi, genel eğitim sektörü, okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim, yaygın eğitim ve mesleki eğitim olmak üzere yedi başlığa ayıran ve açtığı kredileri de bu başlıklar itibarıyla sınıflandıran DB ile Türkiye arasında 1950’den günümüze kadar toplam 174 kredi anlaşması imzalanmıştır. Söz konusu kredi anlaşmaları içinde doğrudan eğitim sektörünü konu alanların sayısı 8 tanedir.

DB’nin eğitim hizmetlerine ilişkin müdahalesi 1971 yılında başlamıştır. 1971’de açılan ilk kredi ve 80’li yıllar boyunca açılan toplam 4 kredi doğrudan mesleki eğimi konu almıştır. Küresel sermayenin gereksinimlerine uygun işgücü yaratmak amacıyla yürütülen 5 proje için DB’den alınan kredi toplamı 282 milyon $’dır. 1980’li yıllarda başlayan projeler 90’lı yılların ikinci yarısına kadar devam etmiştir. 1980’li yıllarda yürütülen mesleki eğitim projelerine rağmen, esas olarak DB’nin eğitim sistemine köklü müdahalesi 1990’lı yıllarda belirginlik kazanmıştır. 1990-2003 arasında DB ile Türkiye arasında 690 milyon $ tutarında üç proje anlaşması imzalanmıştır.

112 Nuray E. Keskin & Aytül G. Demirci, “Eğitimde Çürüyüş”, KİGEM Özelleştirme Değerlendirmeleri No.1, KİGEM, Ankara, 2003, s.vııı.

113 Nuray E. Keskin, “Eğitimde Reform”, 18-19 Aralık 2003 tarihinde Malatya İnönü Üniversitesi

tarafından düzenlenen “Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı’nın Ulusal ve Uluslararası Boyutları”

başlıklı I.Ulusal Kamu Yönetimi Kurultayı’na sunulan bildiri, s.6.

İlki 1990 yılında imzalanan 90.2 milyon $ değerindeki “Milli Eğitim Geliştirme Projesi”nin amacı, ilk ve ortaöğretim yönetiminde verimliliği artırmak, ilk ve ortaöğretim ile bu seviyedeki öğretim için öğretmen eğitiminin kalitesini geliştirmek ve MEB’in “işletmecilik” beceri ve uygulamalarını geliştirerek kaynak kullanımında daha etkili olmayı sağlamak olarak sıralanmıştır. Eğitim sisteminde TKY uygulamalarının başlatılması ve yaygınlaştırılması, KalDer adlı derneğin çeşitli birimlerde verdiği eğitimler, eğitim sisteminde işletmecilik uygulamalarını yaygınlaştıran YÖDGED ile Eğitim Araştırmaları Geliştirme Dairesi (EARGED) gibi birimlerin faaliyetleri de aynı program kapsamında desteklenmiştir. Söz konusu proje 30 Haziran 1999 tarihinde kapanmıştır.114

İkinci olarak, 1998 yılında imzalanan 300 milyon $ değerindeki “Temel Eğitim Proje Kredisi” sekiz yıllık kesintisiz ilköğretim bu proje kapsamında uygulamaya geçirilmiştir. Anlaşmada projenin tanımını yapan “Temel eğitim kapsamının yaygınlaştırılması” başlıklı ilk bölümün ikinci maddesiyle eğitimde esnek istihdamının yolunu açmaktadır. Söz konusu madde “Öğretmen atama sürecini adem-i merkezileştirmek de dahil olmak üzere öğretmen atamalarındaki esnekliğin ve istihdamdaki/dağılımdaki etkinliğin artırılmasına yönelik çalışmaların uygulanması” şeklindedir. Bu kredi miktarının temel eğitim programı hedeflerine ulaşmak için başarıyla kullanılması durumunda, ikinci bir 300 milyon dolar kredi verileceği taahhüt edilmiş ve bu kredi 2002 yılında yapılan bir anlaşma ile alınmıştır.115

Bu bağlamda alınan üçüncü kredi; 2002 yılında imzalanan, 300 milyon $ değerindeki “Temel Eğitim Proje Kredisi-II”dir. Okul öncesi ve özel eğitim kurumları da bu kredi ile faaliyet kapsamına alınmıştır. Temel Eğitim Projesi ikinci aşama çalışmalarına 2002 yılı Eylül ayında başlanmıştır. Bu projenin temel amacı eğitim sistemi içinde genel eğitim oranını % 35’e indirmek, mesleki ve teknik eğitimin oranını ise % 65’e çıkarmaktır.

114 a.k, s.8.

115 a.k, s.8.

Esasen DB’nin vermiş olduğu krediler eliyle yapılmak istenen anlaşma metinlerinde fazla yer bulmamakla birlikte eğitimin adem-i merkezileştirilmesi, okulların özellikle mali açıdan özerkleştirilmesi ve bağımsızlaştırılması, Banka’nın söylemiyle “okul işletmeciliği”nin yaygınlaştırılmasıdır.

DTÖ’nün Türk eğitim sistemine olan etkisine bakıldığında ise Neoliberalizmin ticaret anayasası olarak görülen GATS uyarınca, piyasa ekonomisi koşullarına tabi kılınarak ticarileştirilmesi öngörülen sektörlerin başında eğitimin geldiği görülmektedir. DTÖ’nün Türk eğitim sistemine olan etkisi de yukarıda açıklanan DB temelli krediler ile ilişkilidir. Zira DB’nin Türkiye’ye vermiş olduğu kredilerden Temel Eğitim Proje Kredileri’nin her ikisi de GATS kapsamında imzalanmıştır. Bu noktada DB ile DTÖ’nün birlikte çalıştığı ve söz konusu krediler ile bu kuruluşların milli eğitim sistemini kendi amaçları doğrultusunda özelleştirmeyi, dönüştürmeyi amaçladığı anlaşılmaktadır. 116

AB’nin Türk Milli Eğitim sistemine olan etkisi incelendiğinde; MEB’in ulusal proje ve kampanyalarını yanında AB’nin mali katkılarıyla eğitim alanında üç proje yürütüldüğü görülmektedir. Söz konusu projeler Temel Eğitimin Desteklenmesi Projesi, Meslekî Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi ve Meslekî ve Teknik Eğitimin Modernizasyonu Projesi’dir. Üç projenin toplam tutarı 177.190.000 Avro olmakla birlikte AB’nin katkısı 165.500.000 Avro iken, Türkiye’nin katkısı ise 11.690.000 Avro ile sınırlı kalmaktadır.117

Ayrıca AB’ye aday bir ülke olan Türkiye 2005 yılından bu yana AB ile üyelik müzakerelerine devam etmekte olduğu için bu kapsamda AB müktesebatına uyum sağlama çabası içindedir. AB müktesebatına uyum, konularına göre ayrılmış çeşitli fasılların öngördüğü şartların gerçekleşip gerçekleşmediğinin müzakere edilmesi ve şartların gerçekleşmesi halinde faslın kapatılması şeklinde gerçekleşmektedir. Söz konusu fasıllardan biri de “eğitim ve kültür” faslıdır. Milli eğitim bünyesinde yapılan bazı uyarlamalar ve dönüşümler eğitim ve kültür faslının şartlarının yerine getirilmesi

116 http://www.egitimsen.org.tr/index.php?yazi=264, (25.01.2009), “Eğitim Hizmetlerinin Özelleştirilmesi ve Neoliberalizm Türkiye Deneyimi”, Alaaddin Dinçer, 4-6 Mayıs 2006 Avrupa Sosyal Forumu Tebliği.

117 http://projeler.meb.gov.tr, (27.01.2009), TC Milli Eğitim Bakanlığı Resmi Web Adresi.

için yapılmaktadır. Bu konuda Türkiye’nin kaydetmiş olduğu ilerlemeler de yıllık olarak AB tarafından hazırlanan ilerleme raporlarında yer almaktadır.

AB'ye üyelik bakımından "Eğitim ve Öğretim 2010"118 çalışmalarına katılım ve uygulamalarına uyum önem arz etmektedir. Her ne kadar eğitim, öğretim, gençlik ve kültür alanları genel olarak üye ülkelerin kendilerine bırakılmış olsa da ulusal politikaların uyumlaştırılması ve açık eşgüdüm yöntemi aracılığıyla paylaşılan hedeflere ulaşılması ortak amaçtır. Bu bakımdan, Avrupa seviyesinde eğitim ve öğretim politikaları konusunda bir işbirliği çerçevesi geliştiren "Eğitim ve Öğretim 2010" programı önemlidir. 2006 yılı İlerleme Raporu Eğitim bölümünde Türkiye'nin Eğitim Öğretim 2010 Çalışma Programı Koordinasyon Grubunun ve bazı alt grupların çalışmalarına aktif olarak katılmaya başladığının belirtilmiştir. Bunun yanı sıra, Lizbon Stratejisine ilişkin çabaların, özellikle Hayat Boyu Öğrenme alanında devam etmesine ihtiyaç bulunduğunun vurgulanması, ülkemizin Lizbon, Kopenhag ve Bolonya süreçlerini yakından takip etmesi ve uygulamalarını üye ülkelerde oluşturulan yapılanmalara benzer şekilde yürütmesi gereğini ortaya koymaktadır.119

2007 İlerleme Raporu Eğitim kısmında, Türkiye'nin, Mesleki Eğitim ve Öğretim Kredi Transfer Sistemi için bir çalışma grubu oluşturduğu; Hayat Boyu Öğrenim Programı açısından ise önemli bir gelişme sayılabilecek ulusal yeterlilikler sisteminin kurulması çalışmalarını başlattığı ifade edilmiştir. Bu yöndeki çabaların gelecek yıllarda yetişkinlerin hayat boyu öğrenime katılımlarını arttırması beklendiği

118 Lizbon süreci çerçevesinde, 2001'de eğitim alanında ortak hedefler belirlenmesi için ilk kez siyasi uzlaşı sağlanmış ve 2002'de “Eğitim ve Öğretim-2010” adlı bir Eylem Planı kabul edilmiştir. Bu kapsamda 2003 yılında Eğitim Bakanları Konseyi, eğitim alanında 5 performans kriteri kabul etmiştir.

Söz konusu kriterler;

1- 2010 yılına kadar, tüm üye ülkeler eğitimini terk edenlerin oranını, % 10 AB ortalamasına veya daha altına çekebilmek için, 2000 yılında kayıt edilen ortalama üzerinden en azından yarıya indirmek zorundadır.

2- 2010 yılına kadar, tüm üye ülkeler, %10 veya daha azlık AB ortalamasına ulaşabilmek için, matematik, fen ve teknoloji mezunları arasındaki cinsiyet dengesizliği oranını 2000 yılında kayıt edilen ortalama üzerinden en azından yarıya indirmek ve aynı anda toplam mezun sayısında önemli ölçüde artış elde etmek zorundadır.

3- 2010 yılına kadar, tüm üye ülkelerin, AB'deki en azından orta öğretimini tamamlayan 25-64 yaş grubu ortalamasının % 80'lere ya da daha üzerindeki oranlara ulaşmasına katkıda bulunmaları gerekmektedir.

4- 2010 yılına kadar, okuma, matematik ve bilimsel okuryazarlıkta başarı seviyeleri düşük olan 15 yaşındaki kişilerin yüzdesi her Üye Devlette en azından yarıya indirilecektir.

5- 2010 yılına kadar, hayat boyu öğrenmeye katılım oranı AB düzeyinde çalışan yetişkin nüfus için en az %15 (25-64 yaş grup) olmalıdır ve hiçbir ülkede %10'dan az olmamalıdır.

119 http://digm.meb.gov.tr/uaorgutler/ab.html, (23.03.2009), “Avrupa Birliği ve Eğitim”.

belirtilerek, eğitim, öğretim, gençlik alanlarında iyi ölçüde ilerleme kaydedildiği ve Türkiye'nin, Lizbon stratejilerine uyuma devam etmesi gerektiği kaydedilmektedir.120

Son olarak OECD’nin Türkiye’deki milli eğitim sistemine olan etkisine bakıldığında; söz konusu kuruluşun eğitim müdürlüğünün Eğitim Sistemleri Göstergeleri (INES) programı çalışmaları kapsamında hazırlanan Bir Bakışta Eğitim (Education at a Glance) isimli yayını dünyada karşılaştırmalı eğitim göstergelerinin bulunduğu sayılı kaynaklardan biridir ve her yıl düzenli olarak basılan kitapta ülkelerin eğitim sistemleri göstergeleri tüm boyutlarıyla incelenmektedir.121

OECD üyesi bir ülke olarak Türkiye için de Bir Bakışta Eğitim kitabı önem arz etmektedir. Öğrenmenin etkileri ve eğitim kurumlarının çıktılarının, eğitimde finansal ve insan kaynakları yatırımlarının, eğitime erişim, katılım ve ilerlemenin, öğretim ortamı ve okulların organizasyonunun karşılaştırmalı olarak ele alındığı kitap Türkiye’nin OECD üyesi diğer ülkeler arasında eğitim konusunda artı ve eksilerini görebilmesini sağlamaktadır. Bu noktada da Türkiye eksik olduğu noktalarda eğitim sisteminde dönüşüme gitmektedir.

Sonuç olarak, neoliberal politikaların ve piyasa temelli işleyişin uygulanması için gerekli sistemin yaratılmasına çalışan uluslararası kuruluşlar dönüşümün önemli bir ayağı olan eğitim özelinde de faaliyet göstermektedirler.

3. Türkiye’deki Eğitim Sendikalarının Görüşleri Bağlamında Eğitimde TKY