• Sonuç bulunamadı

C. ALAN ARAŞTIRMASINDA ELDE EDİLEN BULGULAR

8. Eğitimciler, TKY ve Katılım

kendilerine nasıl ders anlatacaklarını, öğrenme süreçlerini, yeni müfredatı açıkladığını söylemiştir. Hatta devletin dağıtmaya başladığı ücretsiz ders kitaplarını nasıl buldukları yönünde DB yetkililerinin bazı sorular sorduğunu da belirtmiştir.

Uluslararası kuruluşlarla ilgili yapılan mülakat sonucunda öğretmenlerin bu konuda tam anlamıyla bir bilgi eksikliğine sahip oldukları anlaşılmıştır.

ettikleri gibi bir yanılsamanın mı oluştuğu anlaşılmaya çalışılmıştır. TKY’nin ana hedeflerinden birisinin katılımı arttırmak, bu şekilde bilgi paylaşımını ve kaliteyi arttırmak olduğu düşünülecek olunursa kurulan yeni sistemle bunun ne kadar başarılabildiği tartışılması gereken bir konudur. Bu bağlamda ilk olarak TKY’nin katılımcı yapılara olanak tanıyıp tanımadığı sorulmuştur (Tablo 22).

Tablo 22: TKY’nin Katılıma Olan Etkisi Konusuna Eğitimcilerin Yaklaşımı (%) AAAL İMKB

EVET 70 60

HAYIR 30 25

BİLMİYORUM --- n=20

15 n=20 Soru: TKY Katılımcı Yapılara Olanak Tanımakta Mıdır?

Kaynak: Mülakatlar

Tablodan görüldüğü üzere TKY’nin katılımcığı arttırdığına yönelik görüşler oldukça fazladır. TKY çalışanların haricinde TKY konusunda bir şekilde bilgi sahibi olan eğitimcilerin çoğu da söz konusu paradigmanın katılımcı yapılara olanak sağladığı görüşünü kabul etmişlerdir. “Bilmiyorum” yanıtını veren öğretmenler ise TKY’nin bu konuda pratikte bir yansımasını henüz görmediklerini bu nedenle de bir yorum yapamayacakları gerekçesini öne sürmüşlerdir. “Hayır” cevabını veren eğitimciler ise TKY’nin eğitimde uygulanmasının söz konusu katılımcılığa neden olmayacağını, zira eğitimde katılımcılığın öğretmenin ve idarenin tasarrufunda olduğunu belirtmişlerdir. Ancak söz konusu olumlu bakış açısının gerçek anlamda artan bir katılımcılıktan mı yoksa bir yanılsama ve ideolojik baskıdan mı kaynaklandığı önem arz etmektedir. Ayrıca mülakatlar esnasında fark edildiği üzere eğitimciler katılımcılığın artmasını daha çok öğrencilerin derslerdeki katılımının artması olarak algılamışlar ve yanıtlarını bu yönde vermişlerdir. Bu noktada öğretmenin karar alma sürecine katılımının artmadığı ve öğretmenlerin bu konu üzerinde yoğunlaşmadığı anlaşılmaktadır.

TKY’nin ne gibi katılımcı uygulamalar sağladığı sorusuna ise öğretmenlerin verdiği yanıtlar çeşitlilik göstermiştir. Genel itibarıyla söylenenler TKY’nin daha

esnek bir yapıya sahip olduğu, ekip çalışmasını özendirdiği, problemleri çözme odaklı olduğu, yatay hiyerarşiyi öngördüğü ve bu nedenle katılımcılığı sağladığı şeklindedir.

TKY ile bize problem çözme teknikleri, gönüllülük esaslı çalışma ve yatay hiyerarşi öğretiliyor ve bunlar uygulandığı takdirde katılımcılığın oldukça artacağını düşünüyorum. Tabii ki uygulama aşamasında iş özellikle eğitimciye düşüyor, eğitimcinin biraz da bireysel çabalarıyla katılımcılık mekanizmasını hayata geçirmesi gerekmektedir.

(AAAL, Kadın, 32, Beden Eğitimi)

Ben TKY’nin katılımcılıkla ilgili bir getirisini ya da yarattığı değişikliği gözlemlemedim. Benim derslerim daha önce nasılsa şimdi de aynı şekilde devam ediyor. Zaten öğrencinin dersime katılımı daha önce de var olan bir şeydi. Ancak belki söylenmesi gereken nokta artık derslerde bilgisayar yardımıyla sunumlar yapıldığı için derslerin eskiye nazaran daha etkili geçtiğidir. İdare ile öğretmen arasındaki ilişkiler açısından ise herhangi bir katılımcılık mekanizması oluştuğunu düşünmüyorum.

(İMKB, Erkek, 38, Matematik) Mülakat esnasında son olarak sorulan soru ise katı ve bürokratik yapılanmanın TKY ile daha esnek ve katılımcı bir yapıya dönüşüp dönüşmediğidir.

Söz konusu soruya verilen yanıtlar da öğretmenlere göre katılımcılığın esasen öğretmen öğrenci ilişkilerinde arttığını, genel sistemdeki katı ve bürokratik yapının ise henüz tam olarak aşılamadığını ortaya koymaktadır. Zira öğretmenler katı ve bürokratik yapılanmanın aşılıp aşılmadığı sorusunu idare ile öğretmen veya idare ile öğrenci ilişkileri olarak algılamış ve büyük ölçüde hayır yanıtını vermişlerdir (Tablo 23).

Tablo 23: TKY’nin Katı ve Bürokratik Yapılanma Üzerindeki Etkisi (%) AAAL İMKB

EVET 60 75

HAYIR 40

n=20

25 n=20

Soru: TKY ile Katı ve Bürokratik Yapılanma Esnek ve Katılımcı Bir Hal Alıyor Mu?

Kaynak: Mülakatlar

Tablodan da görüldüğü üzere her iki okulun eğitimcileri arasında benzer bir yaklaşım vardır. Ancak İMKB’deki öğretmenlerin idare ile aralarındaki ilişkiden kaynaklanan daha olumlu bir yaklaşım vardır. Zira İMKB’nin öğretmenleri müdürlerinin öğretmenlerin ve öğrencilerin fikrine oldukça değer veren, herkesin yorumuna olabildiğince açık bir yönetici olduğunu belirtmişlerdir. Öte yandan

“hayır” cevabını veren okulun öğretmenleri kendi okullarından ziyade genel durumu göz önünde bulundurarak söz konusu yanıtı verdiklerini belirtmişlerdir. Bu durumda katılımcı yapının eğitime adapte edilmeye çalışılan TKY paradigmasından öte idarecilerin yönetim anlayışına farklılık gösterdiği anlaşılmaktadır.

Sonuç olarak; mülakatta sorulan sorulara eğitimciler isimlerinin de sorulmamasının verdiği rahatlıkla olabildiğince içten cevaplar vermişlerdir. Ortaya çıkan tablo ise TKY’nin tam anlamıyla okullara ve eğitimcilere henüz adapte edilemediği, TKY çalışan bir grup öğretmenin göstermiş oldukları çabaların neticesinde sistemi oldukça savunmalarının yanı sıra çoğunluğun konuya hala çok yüksek seviye ve bilinçli olarak olmasa da eleştirel yaklaşabildiğidir. Performans değerlendirmesi, denetim, vasıf gibi konular daha az tepki gösterilen ve her türlü bakış açısıyla karşılaşılabilen konular olmuşken sözleşmeli personel uygulamasına geçilmesi noktasında çok büyük bir grup olumsuz görüş belirtmiştir. TKY uygulamaları şu anda pek de uygulanmadığı için eğitimcileri rahatsız etmese ve sempati cümleleri kurulsa dahi söz konusu durum iş güvencesi olunca pek çok kişi karşı çıkmıştır. Ayrıca uluslararası kuruluşların rolü hakkında şaşırtıcı kabul edilebilecek bir şekilde öğretmenlerin konuya dair hiçbir bilgisi yoktur. Verilen cevaplar akademik bilgiden oldukça uzak, öylesine verilmiştir. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda TKY’nin milli eğitim sistemine henüz hakim olmadığı ve yolun başında olunduğu ancak bu yolda tepeden inmeci devamlı bir çabanın olduğu, eğitimcilerin ise söz konusu tek taraflı empozeye ve bilgi akışına maruz kalarak giderek eleştirellikten uzaklaşmaya başladığı, değişimi kabullenmeye başladığı anlaşılmıştır.

SONUÇ

Küreselleşme sürecinin ideolojisini oluşturulan neoliberalizmin etkisi altında kalan ülkeler söz konusu ideolojinin öngörmüş olduğu yeni yönetim ve ekonomi sistemlerini hayata geçirmek ile yükümlü hale gelmişlerdir. Kamu yönetimi de neoliberal ideoloji temelinde dönüştürülmesi gereken alanların başında gelmiştir.

Bilindiği üzere neoliberalizm minimal devlet, özelleştirme ve liberalizasyon temelleri üzerinde yükselen bir kamu yönetimi hedeflemektedir. Ortaya konan bu hedefin ana nedeni özel sektörün işleyişine ve ihtiyaçlarına paralel bir devlet yapısı oluşturabilmektir. Bu şekilde ülkenin özel sektör mantığı ile işleyen minimal bir devlet anlayışı sayesinde neoliberal politikalara daha kolay adapte olabileceği düşünülmektedir.

Devletin neoliberal ideoloji çerçevesinde yeniden düzenlenmesi pek çok alanı kapsayan oldukça geniş bir yeniden yapılandırma sürecini kapsamaktadır. Ancak yeniden yapılandırmanın belki de en kritik alanı söz konusu değişiklikleri hayata geçirecek olan personelin yeni sisteme uygun bir mantalite ile yönetilmesidir. Kamu yönetiminde dönüşüm denildiğinde ilk akla gelen unsurlardan biri olan ve kamunun bel kemiğini oluşturan “kamu personeli”nin söz konusu değişim/dönüşüm sürecinden nasıl etkileneceği hususu önem arz etmektedir. Kamu personel sisteminin değişimi, kamu yönetiminde değişim ve dönüşüm için göz ardı edilmesi imkansız bir önkoşuldur. Zira hem sistemdeki değişimi hayata geçirecek olanlar kamu personelinin kendisi olduğu için hem de personel rejimi değişikliği büyük resmin bir parçası olarak gerekli olduğundan önem arz etmektedir. Bu nedenle yeni ve özel sektör donelerini taşıyan bir personel yönetimi anlayışını hayata geçirmek ve bunu sağlam temeller üzerine oturtmak oldukça zor bir süreçtir. Bu bağlamda oluşturulmaya çalışılan yeni personel yönetimi anlayışlarının yenidünya düzeni içinde yer alan her ülkede farklı yansımaları olmuştur ve olmaktadır.

Türkiye açısından konu ele alındığında ise küresel sistemin parçası olan Türkiye’nin dünyada görülen bu değişim rüzgarının dışında kalması mümkün değildir ve olmayacaktır. Birçok uluslararası kuruluşla bağlantısı olan ve AB’ye üye

olma çabası içindeki Türkiye; uluslararası kuruluşlar tarafından da sıkı bir şekilde desteklenen neoliberal yönetim anlayışını kendi devlet yapısına uyarlama çalışması içine girmiştir. Bu bağlamda personel anlayışı da kamu işletmeciliği, TKY ve İKY gibi son dönemin popüler kavramları çerçevesinde yeniden şekillendirilmeye başlanmıştır.

Dönüştürülmeye çalışılan personel yönetimi anlayışı, Türkiye’de eğitimden sağlığa kadar kamu hizmetini sunan bütün kamu personellerini yakından etkilemektedir. Özellikle üzerinde çalışılan yeni kamu personel rejimi yasa tasarısı taslağı gibi metinlerin hayata geçmesi durumunda yeni kavramlar çerçevesinde oluşturulan sistem, kanuni temelini de kazanmış olacaktır. Henüz tam anlamıyla bir dönüşüm sağlanamamış olsa bile TKY yönergeleri ile birçok kamu hizmetinde personel yönetimi anlayışı değişikliği uğratılmaya başlanmıştır.

Türkiye’de yeni personel yönetimi anlayışının en büyük yansımalarından biri hiç kuşkusuz eğitim alanında personel yönetiminin değişmesiyle görülmeye başlanmıştır. Eğitim hizmeti devletin yükümlülüğü altındaki en önemli hizmet alanlarından biridir. Bu nedenle de söz konusu alanda yaşanan dönüşümün eğitimciler üzerinde yarattığı etkiyi ve eğitimcilerin yeni kavramlara bakış açılarını anlamak büyük resmi anlamayı kolaylaştırmaktadır.

Eğitimde personel yönetimi anlayışının değişmesinin etkilerinin anlaşılması amacıyla şu anda aktif olarak çalışan ve farklı uzmanlık alanlarına mensup kırk öğretmenle yüz yüze mülakat yapılmış ve sorulan sorulara verilen yanıtlarla öğretmenlerden elde edilen gözlemler birlikte değerlendirilerek bir sonuca varılmaya, öğretmenlerin bakış açılarından genel bir tabloya ulaşılmaya çalışılmıştır.

Yapılan mülakatlarda sorulan sorular sekiz başlık altında toplanmıştır. Bu başlıklar; TKY, performans değerlendirmesi, denetim, vasıf, iş güvencesi, öğrenci- müşteri dikatomisi, uluslararası kuruluşlar ve katılım şeklinde sıralanmaktadır. Her başlığın altında yeni personel yönetiminin öngörmüş olduğu bir yöntem ele alınmış ve öğretmenlere tek tek değişen ya da değişmesi planlanan yöntemle ilgili ne düşündükleri sorulmuştur. Hem cevaplarından hem de gözlemlere dayanılarak her başlık hakkında bir görüş elde edilmiştir.

Birinci ve ikinci bölümde anlatılanların ışığında hazırlanan mülakat sorularından elde edilen bulgular değerlendirildiğinde; ilk mülakat başlığı olan TKY ile ilgili eğitimcilerin tam anlamıyla bir bilgilendirmeye sahip olmadıkları, sürecin içinde yer alan bir grup olmasına karşın çoğunluğun kulaktan dolma bilgilerle, çevresinden anlatılanlarla bir sonuca vardığı, küçük sayılabilecek bir grubun ise konuya dair hiçbir bilgisi olmadığı anlaşılmıştır. TKY; dönüşüm sürecinde üzerinde dikkatle durulan bir konudur ve bu konuda dahi tam bir bilgilendirmenin yapılamamış olması sistemi kuranların bunu henüz tam olarak oturtamadığını ortaya koymaktadır. Zaten TKY’nin uygulanması ile ilgili sorulan sorulara verilen yanıtlar da sürecin içinde ya da dışında yer alan öğretmenler açısından farklılık göstermiştir.

Bu bağlamda bizzat TKY ekipleri içinde yer almayan eğitimcilerin konuya bakışı çok daha eleştireldir.

Dönüşümün gerçekleşmesinin temelinde TKY paradigmasının oturtulması yattığına göre söz konusu dönüşümü empoze etmeye çalışan grubun TKY üzerinde dikkatle duracağı açıktır. Ancak kamu hizmeti ve kamu yararı ile örtüşmeyen, kar amacı güden böyle bir paradigmanın hayata geçirilmesinde paradigma kapsamında

“iç müşteri” olarak tanımlanan eğitimciler en çok etkileneceklerin başında gelmektedir. Özellikle etkinliğin ve kalitenin arttırılması bağlamında iş yükleri artarken yeni sistemin getirisi olarak iş güvencesi azalacak olan eğitimciler farkında olmadan yeni sistemin içine çekilmektedir.

Mülakat sonuçlarından da anlaşıldığı üzere görüşülen öğretmenlerin çok büyük bir kısmı, TKY’nin ne olduğu konusunda dahi tam bir bilgiye sahip değillerdir.

Bu eksiklik, henüz tepeden inme bir şekilde uyarlanmaya çalışılan paradigmanın tam anlamıyla hayata geçirilmekten uzak olduğunu göstermekle birlikte, eğitimcilerin gelecekte karşılaşabilecekleri sorunlar konusunda bilgisiz olduklarını da ortaya koymaktadır. Öte yandan TKY ekibi içinde yer alan eğitimcilerin eleştirellikten uzak bir şekilde TKY savunucuları haline gelmeleri, ve bunu sağlam bir temel üzerine oturtmamaları, söz konusu paradigmanın; yayılmaya başlamasıyla birlikte bilgi eksikliği olan ve tek taraflı/tepeden bilgi akışına maruz kalan eğitimciler tarafından kolaylıkla kabullenilebileceğinin sinyallerini vermektedir.

Mülakat başlıkları içinde yer alan performans değerlendirmesi ve performans denetimi başlıkları altında sorulan sorulara verilen yanıtlar daha belirsizdir. Zira henüz performans değerlendirmesine ve denetimine geçilmemiştir ve öğretmenler karşılaşmadıkları bir konu hakkında güvenilir değerlendirmeler yapamamışlardır.

Ancak söz konusu iki başlık altında ortaya çıkan iki önemli nokta vardır. Birincisi;

performans değerlendirmesinin uygulanabilir bir yöntem olduğunu, hatta eskiye nazaran daha güvenilir olduğunu savunan öğretmenlerin yalnızca çok küçük bir kısmı performansa dayalı ücretlendirmenin kabul edilebilir bir şey olduğunu söylemiştir. Ancak performans değerlendirmesini olumlu gören eğitimcilerin verdikleri cevaplar dahi çok önemli bir kamu hizmetini ifa eden kişiler arasında farkına varılmadan piyasa temelli düşünce sisteminin ve piyasa jargonunun yerleşmeye başladığını kanıtlamaktadır. İkinci önemli husus ise öğretmenlerin sınıftaki denetimlerinin ne yönde değiştiğine dair sorulan soruya öğretmenler tarafından verilen cevaplardır. AAAL’deki eğitimciler denetim konusunda bir problem yaşamazken İMKB’nin öğretmenleri, önemle derslerindeki denetimin azaldığını vurgulamışlardır. Bu noktada ortaya çıkan sonuç denetimin; uygulanan denetim mekanizmalarından öte, öğrenci profiline ve öğrencilerin okula geliş amaçlarına bağlı olduğunu göstermektedir. Ayrıca eğitimcilerin derslerindeki denetimin değişimi ile ilgili yanıt verirken klasik denetim mekanizmalarını ve öğrenci-öğretmen ilişkilerini göz önünde bulundurması öğretmen-öğrenci ilişkisinden öğretmen-müşteri ilişkisine kayışın öğretmenler tarafından kabulünün kolay olmayacağını göstermesi açısından önem taşımaktadır.

Mülakatlar esnasında en açık ve kolay cevaplar, iş güvencesi başlığı altında verilmiştir. Çok küçük bir grubun haricinde TKY’yi kabul eden ya da etmeyen bütün öğretmenler iş güvencesinin bir eğitimci için çok önemli olduğunu, sözleşmeli öğretmen çalıştırılmasının performansı ya da eğitimin kalitesini arttırmayacağını kesin bir dille ifade etmişlerdir. Özellikle sözleşmeli olarak çalışan eğitimciler yaşadıkları atama sıkıntılarını göz önünde bulundurarak bu anlayışın zarar verici bir yöntem olduğunu vurgulamışlardır. Öte yandan teorik açıdan bakıldığında sözleşmeli personel çalıştırılması gerek esnek çalışmanın uygulanabilmesi gerekse performans değerlendirme ve denetiminin sağlanabilmesi açısından temel teşkil etmektedir. Bu

noktada eğitimcilerin tepkili olması, söz konusu paradigmanın pratiğe uyarlanmasının çok da kolay olmayacağını göstermesi açısından umut vericidir.

Vasıf başlığı altında sorulan mülakat sorularına eğitimcilerin verdiği yanıtlar TKY’nin iddia ettiği gibi “sürekli eğitim” ve “yaşam boyu öğrenme”nin milli eğitim sistemine adapte edilemediğini göstermektedir. Teknolojik olarak eksikliklerinin giderildiğini belirten öğretmenler, söz konusu teknolojik aletlerin kullanımı konusunda eğitim almadıklarını belirtmişlerdir. Eğitim alan bir grup ise almış oldukları eğitimin çok temel düzeyde kaldığını söylemiştir. Teknolojik ekipmanın haricinde TKY, süreç yönetimi, liderlik gibi konularda verilen eğitimler daha doğrusu seminerler oldukça sınırlı sayıda eğitimciye ulaşabilmiştir. Bu nedenle öğretmenlerin vasıflarını arttırıcı köklü değişikliklerden söz edilmesi yanlıştır.

Eğitimcilerin devamlı olarak kendilerini geliştirmesi ve yeniliklere ayak uydurması önem arz etmektedir; ancak tepeden inmeci ve tek yönlü bir amaca hizmet eden eğitimlerin eğitim-öğretimin niteliğini arttırmayacağı açıktır. Bu nedenle henüz tam anlamıyla verilmese dahi ileride TKY çerçevesinde “kalite”yi arttırıcı eğitimlerin verilmesi eğitimcileri oluşturulmaya çalışılan sisteme entegre etmekten başka işe yaramayacaktır.

Öğrenci-müşteri dikatomisi ile ilgili olarak sorulan mülakat sorularına eğitimcilerin verdiği yanıtlar, klasik öğrenci algılamasından uzaklaşılmadığını göstermesi açısından umut vericidir. Zira öğretmenlerin mülakatlar esnasında vermiş oldukları yanıtlara bakıldığında, çoğunluğun öğrencilerini müşteri olarak görmekten uzak olduğu anlaşılmıştır. TKY konusunda çalışan ve kalite ekipleri çinde yer alan öğretmenler ise öğrencinin küçük yaşlarda sistemi sindirmesi ve kalitenin artması için müşteri olduklarını anlamalarının kötü bir şey olmadığını belirtmiştir. Çoğunluk, öğretmenin otoritesinin ve iki taraf arasındaki saygının kaybolacağı düşüncesiyle söz konusu görüşe karşı çıkmıştır. Bu durumda öğrencinin müşteri olarak tanımlamasının yapılarak bunun hayata geçirilmesinin kısa vadede mümkün olmadığı görülmektedir.

Ancak TKY’yi içselleştirmeye başlayan grubun öğrencinin müşterileştirilmesinden rahatsız olmaması ve bunu iyi bir durummuş gibi anlatması söz konusu paradigmanın yayılmaya devam etmesi halinde eğitimciler arasında destekçilerinin artacağı kuşkusunu güçlendirmektedir.

Uluslararası kuruluşların Türkiye’deki kamu yönetimin değişimi ve dönüşümü, bu bağlamda personel sisteminin ve özel olarak eğitimin dönüşümü üzerindeki etkisi hakkında eğitimcilerin hiçbir bilgisi olmadığı mülakatlar sonucunda ortaya çıkmıştır. Yeni kurulmaya çalışılan sistemi savunan ya da ona karşı çıkan her iki grup da dönüşümün temelinde yer alan aktörleri ve Türkiye’de yaşananların aslında çok daha büyük bir resmin yalnızca bir parçası olduğunun farkında değildir.

Söz konusu temel bilgi eksikliği; eğitimcilerin eleştirellikten uzak, tek yönlü ve eksik bilgilendirmeye maruz kaldıklarının en güzel örneklerinden biri olmuştur. İçinde oldukları dönüşümün büyük bir resmin parçası olduğunu bilmemeleri ve bununla ilgilenmemeleri eğitimcilerin giderek eleştirel bakıştan uzaklaştıklarını göstermektedir.

Yeni yönetim anlayışının sonuçlarından biri olacağı düşünülen “katılımcılığın artması”nın hangi ölçüde gerçekleştiğine dair sorulan sorulara öğretmenlerin vermiş oldukları cevaplar TKY’yi Türk eğitim sistemine yerleştirmeye çalışanların amaçladıkları yönde olmamıştır. Zira eğitimciler katılımcılığın artmasının nedenini esas olarak teknolojiye ve ders anlatış şekillerinin bilgisayar nedeniyle değişmesine bağlamaktadırlar. Bunu haricinde herhangi bir yeni yönetim şeklinin gerek öğretmen-öğrenci, gerekse öğretmen-idare arasındaki ilişkide katılımcılığı teşvik etmediği genel olarak kabul görmektedir. Bu bağlamda TKY’nin eğitimcilerle ortaklaşa bir görüş alışverişi ile yerleştirilmeye çalışılmadığı, daha çok yöneticilerden aşağıya doğru bir empoze etme yönteminin benimsendiği anlaşılmaktadır. Söz konusu durum özel sektör orijinli TKY’nin savunduğu sisteme de aykırı bir durum sergilemektedir. Bu açıdan da teoriyle kamu yönetiminin doğasının ve pratiğinin uymadığı açıktır.

Sonuç olarak; özel sektörde uzun yıllardan beri uygulanan ve kamuya adapte edilmesi neoliberal politikalar çerçevesinde teşvik edilen özel sektör orijinli personel yönetimi anlayışının; Türkiye’de eğitim alanında hizmet veren öğretmenler üzerinde tam olarak başarıya ulaştığını ya da kısa vadede kabullenilerek başarılı sonuçlar vereceğini düşünmek gerçekçi değildir. Şu anda TKY konusunda Türk eğitim sisteminin henüz yolun çok başında olduğu açıkça görülmektedir. Ancak yine de söz konusu paradigma çerçevesinde çalışan eğitimciler arasında ciddi oranda bir

içselleştirme ve paradigmaya doğru kayma yaşanmaktadır. Bu nedenle gerekli bilgilendirmeler yapılmadığı ve eğitimcilere eleştirel bir bakış açısı kazandırılmadığı takdirde, TKY paradigmasına ve yönetim anlayışına geçişin artacağı düşünülmektedir. Bu bağlamda ikinci bölümde üzerinde durulan eğitim sendikalarına önemli görevler düşmektedir. Eğitimciler arasında sendikalaşmanın artması ve söz konusu sendikalar aracılığıyla tek yönlü bilgi akışından kurtularak eleştirel bir bakış açısı kazanılması; yerleştirilmeye çalışılan ve eğitimcinin haklarını çeşitli yönlerden sınırlayan TKY paradigmasına karşı eğitimcilerin bilinçli bir duruş sergilenmesini sağlayacaktır. Ankara’nın merkezindeki okullarda görev yapan eğitimciler arasında dahi tam olarak yerleşmemiş bir sistemin, Türkiye geneline de yayılmamış olduğu düşünülecek olursa yeni yönetim anlayışlarının teoride olduğu kadar kolay bir şekilde pratiğe yansımayacağı ve bu süre içinde eğitimcilere eleştirel bir bakış kazandırılmasının mümkün olduğu tez kapsamında savunulmaktadır.

KAYNAKÇA

Aktel, Mehmet, Küreselleşme ve Türk Kamu Yönetimi, Aslı Yayın Dağıtım, I.

Baskı, Ankara, 2003

Altay, Asuman & Kaplan, Ersin, “Türkiye’de Performansa Dayalı Yönetim Uygulamasına Geçiş ve IMF’nin Rolü”, Maliye Dergisi, sayı 151, Aralık 2006 s.1-15

Altunok, Mustafa & Erençin, Arif, “Öz ve Biçim Yönünden Bir Yasa Metni İncelemesi: Kamu Personel Yasa Tasarısı Taslağı”, Mülkiye Dergisi, Cilt:30, Sayı:250 s.157-176

Ardıç, Kadir, “Kamu Yönetiminde Sürekli ve Köklü Değişim Aracı Olarak Toplam Kalite Yönetimi ve Değişim Mühendisliği”, Kamu Yönetiminde Kalite II. Ulusal Kongresi, TODAİE, Eylül 1999 s. 55-68

Armstrong, Michael, “Human Resources Management Strategy&Action”, Clays Ltd., 1992

Aslan, Onur E., “Kamu Personel Rejimi Statü Hukukundan Esnekliğe”, TODAİE; Ankara, Mayıs 2005

Aydoğanoğlu, Erkan, “Eğitimde Toplam Kalite Yönetimi Gerçeği”, Eğitim-Sen Yayınları, Kasım 2003

Bağçe, Emre H., “Küreselleşme, Devlet ve Demokrasi”, Amme İdaresi Dergisi, Sayı: 32, TODAİE, Ankara, s. 3-14

Boje, David M. ve Winsor, Robert D., “The Resurrection of Taylorism: Total Quality Management’s Hidden Agenda”, Journal of Organizational Change Management, Cilt: 6, Sayı: 4, 1993 s. 52-98

Demir, Ömer, “Küresel Rekabette Etkin Devlet, Türkiye İçin Etkin Bir Devlet Oluşturma İmkanı”, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara,

Edit. Mehmet Özel ve Veysel Eren, “Devletin Dönüşümü ve Yeni Dönem Kamu Yönetimi”, Çizgi Kitabevi, 2008

Erol, Pınar, “… Ve Gerçekler: Kısaca GATS Nedir?”, İnşaat Mühendisleri Odası Aylık Dergisi Teknik Güç, Sayı:122 s. 3-16

Ersen, Haldun, “Toplam Kalite Yönetimi ve İnsan Kaynakları Yönetimi İlişkisi:

Verimli ve Etkin Olmanın Yolu”, Sim Matbaacılık, İstanbul, 1997 Eryılmaz, Bilal, “Kamu Yönetimi”, Erkam Matbaası, İstanbul, 2001

“Eurapean Principles for Public Administration”, 1999, SIGMA Papers, No: 27

Farazmand, Ali çev. Sevilay Kaygalak, “Küreselleşme ve Kamu Yönetimi”, Mülkiye Dergisi, Cilt: 25 Sayı: 229 s. 65-85

Fındıkçı, İlhami, “İnsan Kaynakları Yönetimi”, Alfa Yayınları, İstanbul, 1999 Fournier, Jacques, “Govenance and European Integration, Reliable Public

Administration”, Preparing Public Administrations fort the European Administrative Space, Paris: OECD, SIGMA Papers No:23, Mayıs 1998

Gül, Hüseyin, “Kamu Yönetiminde Piyasa Temelli Yeni Model Arayışları ve Türk Kamu Yönetiminde Toplam Kalite Yönetiminin Uygulanabilirliği”, Kamu Yönetiminde Kalite II. Ulusal Kongresi Bildirileri, TODAİE, Eylül 1999 s. 15-31

Güler, Birgül Ayman, “Kamu Personeli: Sistem ve Yönetim”, İmge Kitabevi, Ankara, 2005

Güler, Birgül Ayman, “Yenisağ ve Devletin Değişimi: Yapısal Uyarlama Politikaları”, TODAİE, Ankara, 1996

Güzelsarı, Selime, “Kamu Yönetimi Disiplininde Yeni Kamu İşletmeciliği ve Yönetişim Yaklaşımları”, AÜ SBF, GETA Tartışma Metinleri Serisi, Şubat 2004

Independent Evaluation Group, “The Worldbank in Turkey:1993-2004: An IEG Country Assistance Evaluation”, The Worldbank, Wsahington DC, 2006 Kazgan, Gülten, “İktisadi Düşünce”, İstanbul Remzi Kitabevi Yayınları, 2000 Keskin, Nuray E. & Demirci, Aytül G., “Eğitimde Çürüyüş”, KİGEM Özelleştirme

Değerlendirmeleri No.1, KİGEM, Ankara, 2003

Keskin, Nuray E., “Eğitimde Reform”, 18-19 Aralık 2003 tarihinde Malatya İnönü Üniversitesi tarafından düzenlenen “Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı’nın Ulusal ve Uluslararası Boyutları” başlıklı I.Ulusal Kamu Yönetimi Kurultayı’na sunulan bildiri

OECD, “Pay Reform in The Public Service”, Public Management Occasional Papers, No:10, 1996

OECD, “OECD Reviews Of Regulatory Reform Regulatory Reform In Turkey, Government Capacıty to Assure Hıgh Qualıty Regulatıon”, 2002

Özel, Mehmet, “Küreselleşme Sürecinde Türk Kamu Yönetimi ve Yeniden Yapılanma”, Edit. Mehmet Özel ve Veysel Eren, “Devletin Dönüşümü ve Yeni Dönem Kamu Yönetimi”, Çizgi Kitabevi, 2008 s. 231-275