• Sonuç bulunamadı

Theano, Damo, Mya, Timycha, Phintys, Periktyone (Pythagorasçı Kadınlar MÖ 5 yüzyıl)

Table 3: Mutual Comparison and Weights of Criteria

ANTİK YUNAN’IN SIRA DIŞI KADINLARI: FİLOZOFLAR THE EXTRAORDINARY WOMEN OF THE ANCIENT GREECE:

1.1. Theano, Damo, Mya, Timycha, Phintys, Periktyone (Pythagorasçı Kadınlar MÖ 5 yüzyıl)

Krotonlu Theano, bilinen ilk kadın filozoftur (Lerner, 1991: 44; Rullmann vd,1996: 24) Orpheusçu tapınım üyesi olan Brontinus'un kızı ve Pythagoras’ın eşi Theano, aynı zamanda iyi bir matematikçiydi (Akkaya, 2015; 7-20). Pythagoras’ın dinleyicisi olan Theano, daha sonra erdemi ve bilgisiyle filozofu etkileyerek onunla evlenmiştir. Bir yandan Pythagoras’ın diğer yandan da kendi

düşüncelerini yazdı, Pythagoras öldürüldükten sonra dağılan tarikat üyelerini, tekrar bir araya getirdi; kızları Damo, Mya ve Arignote ile topluluğu tinsel yönden bir arada tutmaya çalıştı. Bu dönemde Pythagorasçı öğreti, Yunanistan ve Mısır’a kadar yayıldı (Rullmann vd,1996: 36).

Theano’dan anlamlı kısa sözler ve ahlak öğütlerinden oluşan toplu anlatılar kalmıştır. Ona göre; bir kadının görevi, mutlak surette kocasına sadık kalmasıydı; bu görüşüyle çağının bakış açısıyla çakışıyordu. Çağıyla çakışan bir başka görüşü ise; erkek kendisini değiştirmemeli, kadın ona uyum göstermelidir (Rullmann vd,1996: 37). Çağının en ünlü kadınlarından biri olan Theano (Poestion, 1885: 71 d), toplumun bazı kesimleri tarafından önemseniyor ve onları yönlendiriyordu. Yukarıda kendisine atfedilen sözlerin, toplumun ataerkil yapısına hizmet etmesini sağlamak amacıyla değiştirilmiş, çarpıtılmış veya erkek bir düşünürün sözleri olabileceğini söyleyebiliriz. Bu sözler, Theano gibi bir kadının sözleri olamazdı; çünkü o, birçok erkekten daha bilgiliydi ve kadınların eğitimine önem veriyordu. Bunu onun yaşamından ve çalışmalarından da anlayabiliyoruz.

Theano’dan “Felsefi bir Araştırma”, “Dindarlık Hakkında” bir kitap ve birkaç mektup kalmış ve bu yazılarından günümüze çok azı gelebilmiştir. Örneğin, “Dindarlık Hakkında”ki bir yazıda: “Bir şey hakkında konuşmak güzelse, susmak çirkindir; ve hakkında konuşmanın çirkin olduğu yerde, susmak daha iyidir (Poestion, 1885: 78 d; Rullmann vd,1996: 37).” İnsan ruhunun ölümsüzlüğü hakkında da şunları söylemiştir: “ Eğer ruh ölümsüz olmasaydı, tanrı tanımayanlara hayat gerçek bir şölen; ve eğer her türlü rezilliği yaptıktan sonra ölselerdi, ölüm de ancak bir kazanç olurdu.” (Poestion, 1885: 71 d). Öğrencilerine yazdığı yedi mektuptan sadece üç tanesinin sahte olmadığı kanıtlandı (Rullmann vd,1996: 37). Theano ve Pythagoras’ın kızları Damo, Mya ve Arignote hakkında ise ne yazık ki çok az bilgiye sahibiz. Theano’nun kızları da anneleri gibi iyi birer sağaltıcıydılar. Pythagorasçı kadınlar sağlığı; beden, ruh ve tinin bir uyumu olarak tanımlıyorlardı. Onlara göre, bunu sağlayan da erdemli bir hayattı (Rullmann vd.,1996: 38).

Pythagoras, kızı Damo’ya gizli yazılarını, hiçbir şekilde yayınlamaması kaidesiyle emanet etmiştir (Rullmann vd.,1996: 36) “ve o, yazıları büyük paralara karşılık satma olanağına sahip olduğu halde, bunu yapmamış. Çünkü o, fakirliğe ve babasına verdiği söze, altından daha çok değer veriyordu; hem de kadın olduğu halde (Laertios, 2015:VIII,43).” Damo da yazıları, -tıpkı babasının yaptığı

gibi- gizli tutulması kaidesiyle kızı Bitale’ye miras bırakmıştır (Iamblichos, 1963:146; Rullman vd. 36).

Mya da annesi ve kız kardeşleri gibi erdemli bir kadın olarak bilinir. O, “evli bir kadın olarak, Kroton’un kadınlar korosunu yönetmiş” ve “ tanrıların mihrabına çıkmakta, ötekilerin önüne geçmiştir (Poestion, 1885: 92).” Mya çeşitli yazılar yazmasına rağmen, bunlardan sadece “bebek bakımı” konusunda bir arkadaşına yazdığı yazı günümüze gelmiştir (Rullman vd., 1996: 38).

Diğer bir Pythagorasçı kadın filozof Kroton’da doğmuş Spartalı Timycha’ydı. O, kocasıyla birlikte tarikatlarının sırlarını vermemek için Syracusa Tiranı Dionysos’a karşı direnmiş ve hamile olmasına karşın yapılan işkencelere katlanmış ve konuşmamak için dilini ısırıp tiranın yüzüne tükürmüştür. Bir başka kadın Pythagorasçı Kral Kallikrates’in kızı Phintys, bir parçası günümüze gelen “ Kadınların Sophrosyne’si Hakkında” bir yazı yazmıştır. Bu yazıda her şeyde “bilgece ölçülü” olmayı, “kadınların birinci erdemi” olarak göstermiştir. “Kadın bu erdemlere sahip olduğu ölçüde kocasına saygı duyabilir ve onu sevebilir.” demiştir (Rullman vd., 1996: 38). Ayrıca bu yazıda Phintys, o dönemde yaygın olan kadınların ata binmesi, felsefe yapması ya da bir halk toplantısına katılmasının yakışıksız olması görüşüne karşı çıkarak, kadınların sahip oldukları ve kullanmaları gereken adil, cesur ve akıllı olma gibi yetenekleri tanımlamıştır (Poestion, 1885: 102; Rullman vd., 1996: 38).

“Her iki cins de aynı bedensel ve tinsel erdemlere sahip olmalı; çünkü hayat ancak bu sayede uyumlu bir şekilde akabilir (Poestion, 1885: 102; Rullman vd., 1996: 39).” diyerek kadınve erkek hakkındaki görüşlerini belirtmiştir. Bu görüşleriyle her iki cinsi de eşit gördüğünü söyleyebiliriz. Yaşadığı dönemin görüşlerinin aksine kendi oluşturduğu doğrularla bir yaşam sürdürmüştür.

Pythagorasçı Periktyone ise Platon’un annesiyle karıştırılır. Bundan dolayı yazılarının sahte olduğu düşünüldü. “Bilgelik Üzerine” adlı yapısından bazı parçalar günümüze gelmiştir. Poestion’da, Aristoteles’in “Varlığın Yapısı ve Rastlantısal Özellikleri Hakkında Düşünceler” adlı yazısında Periktyone’den alıntı yaptığını belirtmiştir (Poestion, 1885: 102). Ayrıca Periktyone’nin “Kadının Uyumu Üzerine” adlı bir yazısı daha olduğu ve bu yazıda; diğer Pythagorasçı kadınlar gibi, kadının ölçülü ve sade bir hayat sürmesini istiyor: “Akıllı ve ölçülü olan bir kadını, cesur ve uyumlu bir kadın olarak görüyorum. Böyle birisi, yalnız kocasına karşı değil, çocuklarına, akrabalarına, hizmetçilere ve bütün eve karşı iyilik dolu olur… Onları lükse yöneltmez, sadece edepli sözler söyler ve işitir… En sonunda, zevci neyi hoş buluyor, neyi hoş bulmuyorsa, o da öyle bulacaktır;

yoksa onun tümden anlamsız bir kadın olması gerekirdi (Poestion, 1885: 112; Rullman vd., 1996: 40)…”

Pythagorasçı kadınların görüşlerine bakıldığında dönemlerinin kadın anlayışının önünde oldukları; fakat Tielsch, bu kadınların çok akıllı ve eğitimli olduklarını; aynı zamanda “çok dindar ev kadınları” oldukları için belki de geleneksel kadın anlayışını ciddi şekilde sorgulamadıklarını belirtmiştir (Tielsch, 1983: 154; Rullman vd, 1996: 40). Fakat yine de Pythagorasçı kadınların eğitimleri ve öğretileriyle yaşadıkları dönemin önünde olduklarını söyleyebiliriz. Daha sonraki dönemlerde yazılarının silindiği veya değiştirildiğini göz önünde bulundurduğumuzda ancak tarihin sisleri içinde gerçek düşüncelerini ne yazık ki tam olarak öğrenemeyeceğiz.

1.2. Aspasia (MÖ 460-401)

Platon, Aristhophanes ve Xenophon ile dönemin diğer yazarlarının eserlerinde Aspasia’dan söz edilmiştir (Nails, 2002: 57- 58); ayrıca Platon’un diyaloglarında adı geçen kadın filozoflardan biri Aspasia’dır. Miletli Aspasia, Axiochus’un çok iyi eğitim görmüş kızı ve Perikles’in yasal olmayan ikinci karısıydı. MÖ 401 yılında Atina’da öldü (Rullman vd, 1996: 43).

Güzellik ve zeka timsali olan Aspasia, Miletoslu bir hetairadır (Friedell, 2011; 174). Babasının adının Axiochus olduğu dışında ailesi hakkında fazla bir bilgi bulunmamaktadır; ancak aldığı iyi düzeydeki eğitimi göz önünde bulundurulduğunda onun zengin, soylu bir aileden geldiğini söyleyebiliriz. Bazı antik kaynaklar Aspasia’nın Karyalı bir savaş esiri olduğunu söyler fakat bunun doğru olmadığı kabul edilir1

. Aspasia, antik ve bazı modern yazarlara göre Atina’ya geldikten sonra üst düzeye hitap eden bir hetaire oldu (Just, 1993; 144). Aspasia’nın Atina’ya nasıl geldiği bilinmemekle birlikte MÖ 4. yüzyıla ait ve üzerinde Axiochus ile Aspasius’un adlarının bulunduğu bir mezar taşının bulunması, tarihçi P.K. Bicnell, Aspasia’nın aile geçmişini ve Atina ile olan bağlantılarını yeniden ortaya atmıştır (Bicnell, 1982: 240-250). Bicnell’in kuramı, Aspasia ile MÖ 460 yılında Atina’dan sürgün edilen ve bu dönemi Milet’te geçirdiği var sayılan Scambonidaeli II. Alkibiades’i birbirine bağlar (Nails, 2002: 58-59). Bicnell, Alkibiades’in sürgün edilerek Milet’e gittiği ve burada Axiochus adında birinin kızıyla evlendiğini var sayar. Daha sonra Alkibiades, yeni karısı ve onun kız kardeşi Aspasia ile Atina’ya geri

1

Michigan Eyalet Üniversitesinde felsefe profesörü Debra Nails’e göre, eğer Aspasia özgür bir kadın olmasaydı Perikles’ten olan oğlunu varis kılan karar ve daha sonra Lysikles ile evlenmesi mümkün olmazdı.

döner. Bicnell, aynı zamanda bu evlilikten doğan ilk çocuğun adının Axiochus, ikincisinin ise Aspasios olduğunu söyler. Ayrıca Perikles’in Aspasia ile tanışmasının Alkibiades’in ev halkı ile olan yakın ilişkileri sayesinde olduğunu iddia eder (Bicnell, 1982: 240-250). Perikles’le olan ilişkisi Zeus ile Hera veya Omphale ile Herakles’in ilişkisine benzetilirdi. Aspasia’nın yabancı ve “hetaire” olması onu, geleneksel olarak evli kadınları evine bağlayan yasal zorunluluklardan muaf kılmış ve toplumsal etkinliklere katılmasını sağlamıştır. Plutarkhos, Aspasia’yı ünlü bir İonyalı hetaire olan Thargelia ile kıyaslamış ve onu örnek aldığını söylemiştir. Aspasia, sosyal çevrelerde fiziksel görüntüsünden çok güzel konuşma yeteneği ve akıl hocalığıyla dikkat çekmiştir. Plutarkhos, ayrıca Aspasia’nın Atina’daki evinin, içinde Sokrates’in de bulunduğu, önde gelen birçok yazar ve düşünürü çeken entelektüel bir merkez olduğunu söylemektedir ve Atinalı erkeklerin, Aspasia’nın bir hetaire olmasına rağmen, eşlerini de konuşmasını dinlemek için evine getirdiğini yazar (Plutarch, Perikles, XXIV). Aralarında sanatçılar, devlet adamlarının da bulunduğu ve Anaxagoras, Archimedes, Sophokles, Sokrates gibi birçok filozof da buranın daimi konuklarındandı. Atina’da ilk kez bir kadın -özellikle yabancı bir kadın- bu şekilde serbest hareket etme cesaretini gösteriyordu. Sokrates, Platon’un diyaloglarında, Diotima dışında Aspasia’nın da kendisine hocalık ettiğinden söz eder (Rullman, 2015: 43-45). Demokratik Atina’da mutlak idare olmadığından Perikles, Aspasia ve arkadaşları gibi önde gelenler bile saldırılara maruz kalmışlardır (Fornara, 1991: 31). Perikles’in düşmanları, Aspasia’yı çöpçatanlık ve tanrıtanımazlıkla suçlamışlardı (Friedell, 2011: 174). Plutarkhos ve Aristophanes gibi antik dönem yazarları Aspasia’yı, Atina ile Sisamlılar arasındaki savaştan sorumlu tutmuşlardı. Plutarkhos’a göre Perikles, Aspasia’yı memnun etmek için Sisam’a saldırmıştı (Plutarch, Perikles, XXIV). Aristophanes ise (523-533) “Aharniyalılar” adlı komedisinde: “Şimdilik bela ciddi değildi ve bunu çekenler yalnız bizdik. Ama şimdi bazı genç sarhoşlar Megara’ya gidip fahişe Simaetha’yı kaldırdı; bundan hemen etkilenen Megaralılar, karşılık olarak Aspasia’nın evinden iki fahişeyi kaldırdı, sonunda üç fahişe için tüm Yunanistan’ı alevler sardı. Sonra Olympia kadar öfkesiyle Perikles şimşekleri saldı, yıldırımı başıboş bıraktı, Yunanistan’ı altüst etti ve şarkı gibi şu kararı çıkarttı: Megaralılar hem şehrimizden hem pazarlarımızdan, hem denizden hem de karadan sürülmelidir (Aristophanes, 2015).” diyerek Aristophanes, Aspasia’yı önemseyen Perikles’i eleştirmiştir.

Sokratik Antisthenes’in yazmış olduğu Aspasia diyaloğunda “cinsler arasındaki sevgi üzerinde yaptığı bozucu etkiye karşı bir uyarı” diyen Antisthenes’in Aspasia hakkındaki düşüncesi komedi

yazarlarının düşüncesiyle çakışıyordu. Öteki Sokratiklerde ise Aspasia tamamıyla başka gösterilmiştir. Genellikle filozofların Aspasia hakkındaki düşünceleri, komedi yazarlarınkine göre daha olumlu olmuştur. Kornemann, 1952’de Aspasia hakkında şunları söylemiştir: “Aspasia’nın tinsel olduğu kadar, ahlak bakımından da olağanüstü bir kadın olduğunun dünyaya anlatılması için, onun namusunun kurtarılmasına gerek yoktur. Onun talihsizliği, Attika devletinin en yüksek, tehlikeye en açık bir yerinde olması, kendileriyle savaşılan “Olimpliler” gibi, kötü dillerin, özellikle kadınlar dünyasının ve komedi şairlerinin alaycı oklarının hedef noktası olmasıdır (Kornemann, 1952: 73).”

Aischines ona, en iyi felsefe hocası olmakla yücelttiği, kendi adını taşıyan bir diyalog sunar. Ksenophon “Sokrates’ten Anılar” adlı kitabında, ondan saygı ile söz eder. Platon Menexenos diyaloğu ile ona bir “Epitaph” yazar. Ayrıca kaynaklar Sokrates’in Aspasia ile çok sık felsefi konuşma yaptığını bildirmektedir (Rullmann vd.,1996: 49). Schmidt, “Sokrates, özellikle Aspasia ile düşünce alışverişi yapması sayesinde bugün bizim de onu saydığımız gibi, büyük bir filozof olmaya ulaştı” diye yazmıştır; ayrıca “Felsefe yapmada ‘Sokratik Yöntem’ olarak bildiğimiz yöntemin, hakikatte ‘Aspasia’nın Yöntemi’ olduğu ve onun öğrencisi olan Sokrates’in gençlik yıllarında ondan öğrendiğini söylemektedir (Schmidt, 1877: 100; Rullmann vd.,1996: 49).

Aspasia, Perikles’in ölümünden sonra dostu Lysikles ile evlendi. Lysikles bir yıl sonra savaşta öldü. Bu süre içerisinde Aspasia’nın salonu hala açıktı ve o, “Üst düzeyde diyalektik ve retorik hocası” olarak aranan bir kişiydi. Aspasia özellikle Sokrates tarafından önerilen bir kişiydi (Rullmann vd.,1996: 46). Gerçekten de Aspasia’nın o dönemin siyasi çalkantılarının ve birçok düşmanı arasında hem Perikles’le birlikteyken hem de onun ölümünden sonra ayakta kalabilmesi ve saygınlığını koruması ne kadar yetkin ve önemli bir şahsiyet olduğunu ve hetairalık yönüne rağmen filozofluk yönünün ağır bastığını rahatlıkla söyleyebiliriz.