• Sonuç bulunamadı

§ 6 TELEVİZYON KAVRAMI, GENEL BİLGİ VE TELEVİZYON YAYINLARININ TOPLUMSAL YAŞAMDAKİ YERİ

B. TELEVİZYON YAYINLARININ TOPLUMSAL YAŞAMDAKİ YERİ

2. Televizyon Yayın Hizmeti İlkeler

Her televizyon kuruluşunun uymak zorunda olduğu bir takım kurallar vardır. Bu kurallar 15 Şubat 2011 tarihinde kabul edilen 6112 sayılı Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunda “Yayın Hizmeti İlkeleri” başlığı altında düzenlenmiştir. Yayın hizmeti ilkeleri ile ilgili, Kanununun 8. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, radyo, televizyon ve veri yayınlarının, hukukun üstünlüğüne, Anayasanın genel ilkelerine, temel hak ve özgürlüklere, milli güvenliğe ve genel ahlaka uygun olarak kamu hizmet anlayışı içerisinde yapılması esastır. Ayrıca kamu ve özel radyo ve televizyon kuruluşlarınca Türk vatandaşlarının günlük yaşamda geleneksel olarak kullandıkları dil ve lehçelerde de yayın yapılabileceği belirtilmiştir.

Radyo ve televizyon yayınları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Anayasa’da belirtilen temel niteliklerine, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı olmamalıdır. Yayın hizmeti ilkelerine uygun yayın yapmak, kişilik hakkını ihlâl etmemek, toplumun huzur ve düzenine olumlu katkı sağlamak bakımından önemlidir. Bu bağlamda, Devletin varlık ve bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne ve Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı yayın yapılamayacağı devlet ve millet arasındaki ilişkilerin bozulmaması bakımından özen gösterilmesini gerektirmektedir (6112 Sayılı Kanun m. 8/a).

Toplumda huzurun sağlanması bakımından, ırk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik etmeden veya toplumda nefret duyguları oluşturmadan yayın yapılmalıdır (6112 Sayılı Kanun m.8/b). Ayrıca, özürlülere, siyasi felsefe ve düşünce gibi benzeri nedenlerle ayrımcılık yapan ve bireyleri aşağılayan yayınları içeremez ve teşvik edemez (6112 Sayılı Kanun m. 8/e).

Kişilik hakkının korunması ve kişilik hakkı ihlalinin önlenmesi bakımından, televizyon yayınlarında, insanların dil, din, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, mezhep ve benzeri nedenlerle hiçbir şekilde kınanmadan ve aşağılanmadan yayın yayılması gerekmektedir (6112 sayılı Kanun m. 8/e).

Yayınların toplumun milli ve manevi değerlerine ve aile yapısına aykırı olmaması ilkesi, millȋ ve manevi değerlerin korunması, özellikle Türk ailesinin korunması ve Türk kültürünün gelecek nesillere aktarılması bakımından çok anlamlıdır (6112 Sayılı Kanun m. 8/f).

Radyo ve televizyon kuruluşları yayınları sırasında kişilik hakkının korunması kapsamında özel hayatın gizliliğini ihlâl etmemelidir. Kişilerin kendilerine ait bu alan herkesin bilmemesi gerektiği gizli bir alandır, sır alanıdır ve dokunulmazlığı vardır 210

(6112 Sayılı Kanun m. 8/ç).

Türkçenin; özellikleri ve kuralları bozulmadan konuşma dili olarak kullanılması; milli birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak çağdaş kültür, eğitim ve bilim dili halinde gelişmesinin sağlanması da yayın ilkeleri arasında yer almaktadır (6112 sayılı Kanun m.8/m).

Kişilerin manevi değerlerine yönelik eleştiri sınırları aşılarak saldırıda bulunulmaması; cevap ve düzeltme haklarının yerine getirilmesi, basın meslek ilkeleri kapsamında araştırılması mümkün olan haberlerin araştırılmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanmaması, saklı kalması kaydıyla verilen bilgilerin kamu yararı dışında yayınlanmaması, kişilik hakkının korunması bakımından önemli bir ilkedir.

Haksız bir amaç ve çıkar için yayıncılık yapılmaması ve haksız rekabete yol açılmaması, ilân ve reklam niteliğindeki yayınların bu niteliklerinin şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklanması, bir basın organının özel çabalarla yarattığı ürünün kendi ürünüymüş gibi sunulmaması, ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesine özen gösterilmesi yayın ilkeleri bakımından zorunlu hale getirilmiştir.

Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmemiş kimselerin suçlu ilan edilmemesi veya suçluymuş gibi gösterilmemesi; kişileri suç işlemeye yönlendiren veya korku salan haberler yapılmaması, toplumda suçsuz insanlarının haklarının korunarak yargı kararlarına saygı gösterilmesi, uyulması gereken yayın ilkeleri arasındadır (6112 sayılı Kanun m.8/i).

Haberlerin yayınlanmasında tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerine bağlı kalınması, özgürce kanaat oluşumunun engellenmemesi; halkı aldatacak, yanıltacak veya haksız rekabete yol açacak reklam yayınlarına yer verilmemesi; siyasi partiler ve demokratik gruplar arasında fırsat eşitliği sağlanması; tek yönlü, taraf tutan yayın yapılmaması; seçim dönemlerinde belirlenen seçim yasaklarına aykırı davranılmaması, yayınlarda eser ve

210

Arslan, s.19.

bağlantılı hak sahiplerini 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile tanınan hakların ihlal edilmemesi gibi hususlar da yayıncılığın etik yönüyle ilgilidir (6112 sayılı Kanun m. 8/ı).

Haberde konu ile ilgili olmayan görüntülerin verilmemesi, haberde öz ve biçimin korunması, uygun illiyet bağı ve orantının oluşması bakımından önemlidir. Haberle benzerlik gösteren görüntülerin arşiv niteliğinin belirtilmesi, yayın haklarının ihlal edilmemesi bakımından önemlidir. Program hizmetlerinin bütün unsurları insan onuruna ve temel insan haklarına saygılı olmak zorundadır. Aksi halde, kişilik hakkı ihlâl edilir.

Yayınların müstehcen olmaması yayın ilkesi gereğidir (6112 Sayılı Kanun m.8/n). Müstehcenlik göreceli bir kavram olup, kişiden kişiye değişik algılanmaktadır. Müstehcenlik özellikle cinsel nitelikli çağrışımlarla, genel olarak toplumun utanma ve edep duygusunu inciten, cinsel arzuları tahrik ve istismar eden, şehvet duygusu uyandıran genel ahlaka aykırı yakışıksız bir durum olarak nitelendirilmektedir. Yargı müstehcen bir yayın hakkında karar verirken o yayının genel izleyiciler üzerinde bırakacağı anlam ve etkiyi göz önünde bulundurmalıdır.

Bazı televizyon kuruluşları müstehcen yayın yaptıkları için Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na şikayet edilmektedir. Üst Kurul tarafından verilen cezalar müstehcenlik kavramının farklı yorumlanmasından dolayı bazen idari yargıdan geri dönmektedir. Yargı karar verirken bilirkişilerin görüşlerine dayanmalıdır. Danıştay’ın ilgili kararı211

bu yöndedir.

Radyo ve televizyon yayınlarında kadınlara, güçsüzlere, özürlülere ve çocuklara karşı şiddetin ve ayrımcılığın teşvik edilmemesi; şiddet kullanımını özendirici veya nefret duygularını kışkırtıcı nitelikte olmaması gerekmektedir (6112 Sayılı Kanun m.8/ğ).

Şiddet içerikli programları inceledikten sonra Türk Psikologları Derneği şu görüşlere yer vermiştir: Şiddete maruz kalanların veya bu tür davranışları izleyenlerin, davranışları model alma yolu ile öğrendiği ve bu nedenle şiddet içeren davranışların frekansının arttığı görülmektedir. Şiddet karşısında bir süre duyarsızlaşmanın geliştiği ve bunu izleyen aşamada, sinme ve boyun eğme davranışlarının ortaya çıktığı da bilimsel bir gerçektir212

. Türk Psikologları Derneği, şiddet unsuru taşıyan programların toplum üzerindeki ve kişinin ruhsal bütünlüğüne karşı olumsuz etkilerini ortaya koymaktadır.

211 Danıştay 13.Daire, T. 10.07.2007, E.2007(1849, K.2007/4460. (RTÜK 1.Hukuk Müşavirliği); Arslan, s.22.

212 Dağ,İhsan/Öktem,Ferhunde/Yazıcı, M.Kazım; Televizyon Programlarındaki Şiddet İçeriğinin, Müstehcenliğin ve

Mahremiyet İhlallerinin İzleyicilerin Ruh Sağlığı Üzerindeki Olumsuz Etkileri, RTÜK Yayınları, Ankara 2005, s.18; Arslan, s.22.

Suç örgütlerinin korkutucu ve yıldırıcı özelliklerinin yayınlarda verilmemesi gerekir (6112 Sayılı Kanun m. 8/g). Aksi halde, halk gereksiz yere korku ve paniğe kapılmış ve suç örgütleri reklamları yapılarak amaçlarına ulaşmış sayılır.

Gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimini zedeleyen türden programların, bunların seyredebileceği zaman ve saatlerde yayınlanmaması213 da ayrı bir ilke

olarak düzenlenmiştir (6112 Sayılı Kanun m. 8/2). Çocukların televizyon izledikleri saatlerde cinselliğin açık biçimde sergilendiği, özendiriciliği yüksek ve eyleme geçmeyi güçlendiren filmler sakıncalıdır. Ülkemizde düşük sosyo-ekonomik düzeyde ailelerde, çocukların yatma zamanının, daha eğitimli çevrelerdeki aileler kadar kontrol altında tutulmadığı dikkate alınarak yayıncıların bu konuda da büyük dikkat göstermeleri gerekmektedir214

.