• Sonuç bulunamadı

MANEVİ TAZMİNAT MİKTARININ BELİRLENMESİNDE DİKKATE ALINMASI GEREKEN HUSUSLAR

§ 12 TELEV İZYON YOLUYLA KİŞİLİK HAKKI İHLÂLİNDEN DOĞAN MANEVİ TAZMİNAT DAVASININ ŞARTLAR

C. MANEVİ TAZMİNAT MİKTARININ BELİRLENMESİNDE DİKKATE ALINMASI GEREKEN HUSUSLAR

Manevi tazminat miktarının belirlenmesinde hangi hususların dikkate alınacağı, kanunda açıkça sayılmış değildir. Manevi tazminat taleplerine ilişkin düzenlemelerde, kanun koyucu “uygun bir miktar” paranın ödenmesinden söz etmişse de “uygun miktar”ın nasıl tespit edileceği ile ilgili bir ölçüt getirmemiştir626

.

Televizyon yoluyla kişilik değerlerine yönelik saldırıların diğer tüm saldırı araçlarına nazaran daha ağır sonuçlar doğurduğu bilinmektedir. Çünkü, televizyon yoluyla yapılan saldırıların ulaştığı kişi sayısı belirlenemeyecek kadar fazladır. Bu nedenle açılan manevi tazminat davalarında, tazminat miktarının belirlenmesinde, ilk önce ihlâl fiili sonunda meydana gelen manevi zararın objektif ağırlığı esas alınmalıdır. İhlâl fili sonunda meydana gelen manevi zararın ağırlığını bazı faktörler etkileyebilir. Bu faktörler; saldırının yapıldığı

623 Eren (Genel Hükümler), s.797; Serdar, s.313; Kılıçoğlu (Hukuksal Sorumluluk), s.422,423. Keskin, s.289; Genç

Arıdemir, s.68.

624

Zevkliler, Aydın/Acabey, M.Beşir/Gökyayla, Emre, Medeni Hukuk Giriş Başlangıç Hükümleri Kişiler Hukuku Aile Hukuku, Ankara 1999, s.546; Keskin, 291.

625

Eren (Genel Hükümler), s.798.

626 Doktrinde bu yorum eşitliğe aykırı sonuçlar doğurmakta ve hükmün amacının dikkate alınmasının zorunlu olduğu,

böylece manevi tazminat miktarının zarar vereni iktisadi açıdan sarsmayacak ve zarar göreni de manevi tazminata özendirmeyecek ölçüde belirlenmesi gerektiği savunulmuştur (Genç Arıdemir; s.72). Nitekim, TBK m.58’de söz konusu düzenlemeye yer verilmemiş ve gerekçede de hakimin tazminat miktarını belirlerken durumun özelliklerini dikkate alacağı ve bu nedenle BK m.49/2’dekine benzer bir kural gerekli olmadığı ve bunların kanunda gereksiz yere belirtilmesi herkesin kanun önünde eşit olduğu ilkesine aykırı düşeceği belirtilmiştir (Genç Arıdemir, s.73); Keskin, s.316.

televizyon kanalının ulusal veya mahalli olması, saldırının yapıldığı programın ratingi, programın niteliği, saldırı oluşturan açıklamanın şekli, saldırıda kullanılan ifadeler gibi faktörlerdir.627. Bunlara ilâveten, ihlâlin konusu şeref ve haysiyet gibi sosyal veya özel yaşam alanı gibi duygusal değerler oluşturuyorsa, ihlalin ağırlığı oranında tazminatı miktarı da yüksek tutulmalıdır628

.

Manevi tazminat miktarının belirlenmesinde, diğer bir unsur, zarar verenin durumudur629. Zarar verenin durumundan amaç zarar verenin kusuru ve ekonomik durumudur. Zarar vereninin kusuru, TBK m. 51/1’de, hâkimin tazminatın kapsamını ve ödeme biçimini belirlerken “özellikle kusurun ağırlığını” göz önünde bulunduracağının düzenlenmiş olması nedeniyle önemlidir. Buna göre, zarar verenin kusuru, kast veya ağır ihmal ise, manevi tazminat miktarı yüksek tutulmalıdır, zira bu durumda zarar gören ihlâlden daha çok etkilenmektedir. Buna karşılık, hafif kusur durumunda manevi tazminat miktarında indirim sebebi oluşturur. Örneğin, sorumlu müdürün gerçek dışı olduğunu bildiği bir haberi yayınlaması halinde hükmedilecek manevi tazminat miktarı, normal miktardan daha fazla olmalıdır630. Televizyon yoluyla kişilik hakkı ihlâllerinde, zarar verenin özen derecesi, yayın

çeşitlerine göre farklılık göstermektedir. Bu bağlamda canlı yayınlarda gösterilen özen derecesi ile bant yayınlarda gösterilen özen derecesi aynı değildir. Belirtmek gerekir ki, canlı yayınlarda kontrol zorluğu ve risk fazlalığı gibi nedenlerle gerekli olan özen derecesi artmaktadır. Özellikle, kritik bir konunun işlendiği bir canlı yayında, kişilik hakkına yönelik ihlâl nitelikli açıklamalar yapacağı tahmin edilen bir kişi ile canlı yayın yapılması halinde yayın öncesinde, sorumlu kişi sesin yayına bir veya iki dakika sonra verilmesi gibi teknik imkanlardan yararlanmalı, bu mümkün değilse, bu kişiyle programın yayınından önce görüşüp, görüşmeyi programda verme yoluna gitmeli, bu da mümkün değilse, gerekirse o kişiyle yayında görüşmemelidir. Aksi halde, sorumlu kişinin ağır ihmalinden, hatta istisnaen kastından söz edilebilir. Ayrıca, sorumlu kişinin zararı azaltmaya yönelik davranışlardan kaçınması tazminat miktarının belirlenmesinde etkilidir. Örneğin, sorumlu kişinin yayınlamaya yetkili olduğu halde, tekzip veya cevap ve düzeltme metnini yayınlamaması ağır kusurlu bir davranıştır631. Buna karşılık, sorumlu kişinin düzeltme metnini kendiliğinden

yayınlaması, tazminattan indirim sebebi olarak değerlendirilmelidir.

627

Serdar, s.307.

628 Kılıçoğlu (Hukuksal Sorumluluk), s.413.

629 Kılıçoğlu (Hukuksal Sorumluluk), s.414; Serdar, s.308. 630 Kılıçoğlu (Hukuksal Sorumluluk), s.415; Serdar, s.309. 631 Kılıçoğlu (Hukuksal Sorumluluk), s.415; Serdar, s.309.

Manevi tazminattan indirim yapılması hakimin takdirine bırakılmış olduğu için zarar veren yoksulluğa düşecek olsa veya hafif kusuru bulunsa dahi, hakim manevi tazminat miktarında indirim yapmayabilir. Bununla birlikte, hakim, zarar görenin ekonomik durumunu da değerlendirerek, onun da yoksulluğa düşeceği hallerde, TBK m. 52/2’deki indirim sebebini uygulamayabilir632.

Zarar görenin durumu, manevi tazminat miktarının belirlenmesinde, çeşitli açılardan önemlidir. Gerçekten de, zarar görenin ortak kusuru başta olmak üzere, yaşı, cinsiyeti, ekonomik durumu, sosyal konumu, mesleği, ihlale rıza göstermiş olması ve bünyesel yapısı manevi tazminat miktarını etkileyen unsurlardır633

.

Kişilik hakkının ihlâli nedeniyle açılan manevi tazminat davalarında, tazminat miktarı belirlenirken esas alınması gereken bazı koşullar, kanunda yapılan değişiklikler sonunda kaldırılmıştır. Gerçekten de, artık TBK m. 58 hükmüyle, BK m. 49/2’de yer alan “sosyal ve

ekonomik durum araştırması” manevi tazminat davalarında yapılmamaktadır. Çünkü, kişiler

arasında, sıfat ve mevkileri, sosyal ve ekonomik durumlarına göre ayrım yapılırsa, bir milletvekili sosyal ve ekonomik durumu gereği, basit bir memura oranla daha fazla acı çekebilir ve daha fazla para ile acısını giderebilir. Ancak, şöyle bir yorum getirilebilir: Tarafların sıfatı, işgal ettikleri makam ibaresi, kişiliğe yapılan saldırıya katlanma yönünden ele alınabilir. İşte bu bağlamda hâkim, böyle bir kimsenin kişilik hakkına yönelik ihlâl fiili iddiası ile açılan manevi tazminat davasında, yürürlülükten kalkan BK m.49/2 düzenlemesinden yararlanıp, manevi tazminata hükmetmede daha dikkatli davranarak, kişiliğe yönelik hakaret niteliğini almadığı sürece, sıfat ve işgal ettiği mevkii göz önünde bulundurarak, tazminata karar vermemelidir. Bunun gibi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ibaresi, tazminat ödeyecek kişi yönünden tazminat miktarının azami ve asgari ölçüsü olarak anlaşılabilir.

632 Eren (Genel Hükümler), s.771; Keskin, s.331; Oğuzman/Öz; s.425. 633 Ertaş, s.92-100; Keskin, s.319,320.

A. MANEVİ TAZMİNAT DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME