• Sonuç bulunamadı

10 İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ, GENEL OLARAK VE TANIMI I İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

VE

TELEVİZYON YOLUYLA KİŞİLİK HAKKI İHLALİNDEN DOĞAN MANEVİ TAZMİNAT DAVASI

§ 10. İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ, GENEL OLARAK VE TANIMI I. İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

A. GENEL OLARAK

İfade özgürlüğü, demokratik toplumun en önemli ilkelerinden biri olup, toplumsal ilerlemenin ve kişilerin gelişmesinin başlıca koşullarından birini oluşturmaktadır. Demokrasi temeli, düşüncelerin serbestçe açıklanabilmesine dayanır. Devletler iç hukuklarında bu özgürlüğü sağlamaya çalıştıkları gibi, uluslararası hukuk düzenlemelerinde de korumaya çalışmaktadırlar. İfade özgürlüğü, Birleşmiş Milletler’ce İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ilân edilen ve birçok ülke tarafından kabul edilen bir özgürlük ve haktır. Ülkemiz tarafından bu Beyanname, 6 Nisan 1949’da imzalanarak onaylanmıştır. Atılan bu imza ile insan haklarının güvence altına alınması, geliştirilmesi, bu konuda ülkemizde her bireyin bilgilendirilmesi ve insan hakları bilincinin yaygınlaştırılması sağlanmak istenmiştir514. Düşünce ve ifade özgürlüğü, 10 Aralık 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan

Hakları Evrensel Bildirisi’nin 19. maddesinde de düzenlenmiştir515

. Buna göre, “herkesin

düşünce ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın, bilgi ve düşünceleri her şekilde araştırmak, elde etmek ve yaymak hakkını gerekli kılar”. Her ferdin düşünce ve fikirlerini açıklama

özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, fikirlerinden dolayı rahatsız edilmemek, memleket sınırları söz konusu olmaksızın bilgi ve görüşleri her araçla aramak, elde etmek ya da yaymak hakkını içerir. Aslında uygulama imkanı olmayan bu bildiri, uluslararası hukukta siyasi ve moral gücü olan ve daha temel hak ve özgürlükleri düzenleyen tüm belgelerin temelini oluşturmuştur.

514 Türkiye’de İfade Özgürlüğü, “İnsan Hakları Günü Etkinlikleri Kapsamında Türkiye’de İfade Özgürlüğü” Başlıklı Panel,

www.barobirlik.org.tr .

515

Bozkurt, Enver/Dost, Süleyman, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarında İfade Özgürlüğü ve Türkiye;

www.dergipark.ulakbim.gov.tr. Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Y.2000, C.7, S.1, s.47-

74, s.50.

Avrupa Konseyi tarafından, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi örnek alınarak ve fakat denetim mekanizmasını da kurarak hazırlanan ve 4 Kasım 1950 tarihinde aralarında Türkiye’nin de bulunduğu on beş devlet tarafından Roma’da imzalanıp 3 Eylül 1953 tarihinde yürürlülüğe giren İnsan Haklarını ve Temel Hürriyetleri Korumaya dair Sözleşme (AİHS)’nin 10.maddesi düşünce ve ifade özgürlüğü ile ilgilidir516. Düşünce

özgürlüğü kapsamında Amerika Birleşik Devletleri Anayasası’nın, ilk bakıldığında oldukça mutlak bir nitelik taşıdığı görülmektedir. Ne var ki, ABD’de, Anayasal düzende düşünsel özgürlüklerin mutlaklığına rağmen, bu özgürlükler, kamu düzeni, kamu barışının sağlanması ve özel hakların korunması bağlamında da çeşitli sınırlamalara tâbi tutulabilir. Düşünce özgürlüğü, her zaman ve her durumda mutlak niteliğe sahip değildir517. Örneğin, kamu

düzenini koruyup sağlamak amacıyla düşüncelerin izne bağlanması Anayasaya aykırı olamaz. 1787 tarihli ABD Anayasası’na 15 Aralık 1791’de çıkan kanuna ilave edilen Birinci ek değişiklik maddesine göre; “kongre herhangi bir dini kurmak için, uygulamasını yasaklamak

için, ifade ve basın özgürlüğünü ya da insanların barışçıl bir şekilde toplanmasını ve devlete acılarını anlatmasını kısıtlamak için kanun çıkartamaz”. Böylece, Amerika’nın özgürlükler

ülkesi olması sağlanmıştır.

Avrupa Birliği 7 Aralık 2000 tarihinde Nice’de temel kanun niteliğinde elli dört maddeden oluşan Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nı yayımlamıştır. Bu şartın, “ifade ve bilgilenme özgürlüğü” başlıklı 11’inci maddesine göre, “1. Herkes, ifade özgürlüğüne

sahiptir. Bu hak; kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları dikkate alınmaksızın, görüş sahibi olma ve fikir ve bilgilere erişim ve yayma serbestisini içerir. 2. Özgürlük ve basın kuruluşlarının çoğulculuğuna saygı duyulmalıdır”. Çin Halk Cumhuriyeti

Anayasası’nın 35 inci maddesine göre; “Çin Halk Cumhuriyeti vatandaşları ifade, basın,

birleşme, ortaklaşma, ilerleme ve gösterme özgürlüğünden zevk alır.” Ancak; Çin’de yoğun

bir sansür hâkimdir. Bu durumdan, Wikipedia ve Google gibi web siteleri de etkilenmiştir. İnternet üzerine konulan sınırlamalar arasında Özgür Tibet Hareketi, demokrasi, Tayvan’ın bağımsız bir ülke olarak görülmesi, bir takım dini organizasyonlar ve Çin Komünist Partisi hakkındaki tüm yayımlar bloke edilmiştir518. Danimarka’nın ifade özgürlüğü hakkında 77

sayılı kanunu şunu ilân etmiştir: “Herkes adaleti sağlayan mahkemelere saygı duyarak,

birinin düşüncelerini yayınlama, yazma ve bununla ilgili konuşma özgürlüğüne sahiptir.” 516 Odman, Tevfik, “Düşünceyi Açıklama Özgürlüğü Bağlamında Halkı Askerlikten Soğutma Suçu”, İnsan Hakları Merkezi

Dergisi, İHM Yayını, C.III, S. 5, 1995, s.22; Bozkurt/Dost, s.50.

517 Hakyemez, Şevki, Yusuf, Temel Hak ve Özgürlüklerde Objektif Sınır Kavramı ve Düşünce Özgürlüğünün Objektif

Sınırları, Ankara Üniversitesi, SBF Dergisi, 57-2, s.27. (www.dergipark.ulakbim.gov.tr)

518 www.wikipedia.org.

Fransa’da, ifade özgürlüğü, 26 Ağustos 1789 tarihinde çıkan İnsan ve Vatandaş Hakları Beyannamesi’nin 11’inci maddesi şöyledir: “Düşüncelerin ve fikirlerin paylaşılması; insanın en mühim haklarından biridir. Her vatandaş özgürce konuşmalı, yazmalı ve yayımlamalı; muhafaza etmeli, kanunların sunduğu imkanlarda özgürlüğünün çiğnenmesine cevap vermelidir.”

Türkiye’de ifade özgürlüğü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “İfade

özgürlüğü” başlıklı 10’uncu maddesine göre, “herkes ifade özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir...”. Bu anlamda, bireylerin hem bir kanaate sahip olmaları hem de kamu

makamlarının müdahalesi olmaksızın birbirleriyle bilgi ve fikir paylaşımında bulunmaları özgürlüğü temel bir hak olarak kabul edilmiştir. AİHM bir kararında, başvurucuların (Nedim Şener- Ahmet Şık) AİHS’nin 10. maddesine göre ifade özgürlüğünün ihlâl edildiği ve ihlal edilen hakkın korunması nedeniyle tazminat ödenmesi gerektiği yönünde karar vermiştir519

. Başvuru neticesi olarak, AİHM, AİHS’nin dört maddesini (3,4,5 ve 10) ihlâl etmekten Türkiye’yi suçlu bulmuştur. AİHM’in ifade özgürlüğü konusunda Türkiye’yi suçlu bulduğuna ilişkin gerekçesi şudur: “Başvurucuların (Nedim Şener-Ahmet Şık) yeterli ve ilgili sebep olmaksızın uzun süre tutuklu kalmalarının, kamu yararını ilgilendiren konularda fikirlerini ifade etmekten caydırmaya yöneliktir. Bu şekilde alınan tutuklama tedbiri, soruşturmacı tüm gazeteciler üzerinde devlet organlarının işleyiş ve uygulamaları için oto-sansürün oluşmasına neden olmuştur. Özellikle tutuklama tedbirinin (Nedim Şener- Ahmet Şık) yargılama öncesinde ve bir yıl boyunca uygulanması bir sosyal ihtiyaçtan kaynaklanmadığı açıktır. Zira, uygulanan tedbir, amaca uygun olmadığı gibi, demokratik bir toplumda gereklilik değildir. Dolayısıyla da AİHS’nin 10.maddesi ihlâl edilmiştir.” Görüldüğü üzere, AİHM, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın itirazlarını haklı bularak, ifade özgürlüğü kapsamında haklarının ihlâl edildiği yönündedir. Anayasa’nın “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26’ncı maddesi şöyledir: “herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla

tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir…”.

519 AİHM Başvuru No: 53413/11, Şık/Türkiye Davası, 8 Temmuz 2014.

İfade özgürlüğü, “düşünce ve görüşe sahip olma özgürlüğü” ile birlikte sahip olunan düşünce ve görüşü açıklama ve yayma” ve buna bağlı olarak da “haber veya görüş alma ve

verme” özgürlüğünü de içermektedir. Buna göre, ifade özgürlüğü, bireylerin serbestçe haber

ve bilgilere, başkalarının fikirlerine ulaşabilmesini, edindiği düşünce ve görüşlerden dolayı kınamamasını ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesini, anlatabilmesini, savunabilmesini, başkalarına aktarabilmesini ve yayabilmesini ifade etmektedir. İfade özgürlüğünün toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için, AİHM’in ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında belirttiği gibi devletin ve toplumun olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü “haber” ve “düşüncelerin” yanında, yine devletin veya toplumun bir kısmının olumsuz ya da yanlış bulduğu, rahatsız edici nitelikte haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir. Anayasa’da düşünce ve kanaatler ile birlikte ifadenin tarzları, biçimleri ve araçları da koruma altına alınmıştır. Zira, Anayasa’nın 26 ncı maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanımında başvurulan araçlar

“söz, yazı, resim veya başka yollar” olarak ifade edilmiş ve “başka yollar” ifadesiyle her

türlü ifade aracının kullanılabileceği belirtilmiştir. B. TANIMI

İfade özgürlüğü; bireylerin serbestçe haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelmektedir520

. Bu anlamda, ifade özgürlüğü demokratik toplumun gelişmesi ve bireyin kendini geliştirmesi için olmazsa olmaz koşullar arasında yer almaktadır. İfade özgürlüğü, kendimizi ve başkalarını tanımlamada, anlamada ve algılamada, bu çerçevede başkalarıyla ilişkilerimizi belirlemede ihtiyaç duyduğumuz bir değerdir521. Tanımından da anlaşıldığı üzere, ifade özgürlüğü kapsamına;

bilgi ve haber alma hakkı dediğimiz haber veya görüş alma hakkı, Anayasa’nın 25’inci maddesinde yer alan düşünce ve kanaate sahip olma hakkı, Anayasa’nın 26’ncı maddesinde tanımlanan düşünce ve kanaati açıklama ve yayma hakkı, düşünce ve kanaati açıklama ve

520 AYM B.No: 2013/2602, T.23/1/2014 ,§40; Turabi, Selami, İfade Ve Basın Özgürlüğü Adalet Yayınevi, Ankara 2016, s.4;

Erdoğan, Mustafa, Demokratik Bir Toplumda İfade Özgürlüğü, makale. (www.liberal.org.tr)

521 AYM B.No: 2013/2602, T.23/1/2014 ,§40; Turabi, s.4. Özbey, Özcan; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Işığında İfade

Özgürlüğü Kısıtlamaları, TBB Dergisi 2013 (106), s.43. www.tbbdergisi.barobirlik.org.

yayma hakkının araçlarından olan Anayasa’nın 28’inci maddesinde yer alan basın özgürlüğü girer.

Bir düşüncenin ifadesi niteliği taşıyan karikatürler, acaba ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeli midir? sorusu üzerinde durulması gerekli ve ülkemizde de görülen bir sorundur. Zira, bu kapsamda, bir davanın konusu, bir dergide, Başbakan ile ilgili karikatürler yayımlanması ile ilgili olmuştur. Bu karikatürler, Başbakanı hayvan figürleri ile anlatmıştır. Bu olayın neticesi yargıda hakaret davası açılmıştır. Dava konusu, politikacılar hakkında karikatür çizilmeli midir? Ya da politik söylemlerin karikatür ile anlatılması sanatsal anlamda ifade özgürlüğü kapsamına girer mi?

Bu konuda bir Mahkeme kararının gerekçesinde şu ifadeler yer almaktadır:

“Geniş kitlelere ulaşan karikatürler madem ki, ülkenin Başbakanı ile ilgilidir o halde hukuka ve adalete güvenin sarsılmaması için Yargı ve Hâkim, siyasi düşünce ile hareket etmemeli, zamana, kişiye, şartlara göre değişiklik gösteren sübjektif bir değerlendirmeden ibaret olacak hüküm yerine, toplumu oluşturan her bir bireyin kendi düşünce evreninde yapacağı yargılama sonucu vereceği hükme uygun hukuk kurallarına göre uyuşmazlığa çözüm getirmelidir…” Kararın devamında; “ Karikatür, kişi ya da olayları gülünç alışılmadık, çelişkili yanlarını yakalayarak, bazen de yazı ile desteklenen, abartılmış çizgilerle mizaha dönüştürme sanatıdır. Amacı insanların anlık algılarına yönelerek güldürmek ve güldürürken düşündürmektir. Genellikle insanı konu olarak alır. Ancak, esasında ele aldığı insan değil, onun tutum ve davranışlarıdır. İnsanı konu alan karikatürler, kullandıkları mizah unsurları nedeniyle kişiyi gülünç duruma düşürebilirler. Bu açıdan bakıldığında, karikatürün kişiyi toplum içinde gülünç duruma düşürdüğü için kişilik hakkını ihlâl ettiği her zaman ileri sürülebilir. O zaman da karikatürün aslında bir sanat ürünü olmadığı, sadece hakaret etmenin bir yolu olduğu sonucu çıkar ki, bu sonuç da karikatürü tamamen yasaklamayı gerektirir.” denilerek karikatür tanımlanmıştır. Mahkeme kararında verilen cezayı değerlendirerek; “Tazminat hakkın kullanılmasında bir yoldur, bu yolu fikirlerin serbestçe ifade edilmesinin karşısında bir silah durumuna getirmemek gerekir. Zira bilim ve sanatçıları düşünürleri, yazarları, şairleri tazminat silahı ile susturulmuş bir toplumda ilerlemeyi sağlayacak fikir zenginliği ortamının oluşması beklenemez. Fikir öyle bir şeydir ki, kimine göre doğru olan öbürünün doğrusu olmamaktadır. Hatta bu doğrular zamana göre kişinin kendisinde bile değişebilmektedir. Düşünce ve fikirler olumluyu değil, olumsuzu da içerebilir. İncitici, aykırı ve yaratıcı da olabilir. Önemli olan değer yargılarına ilişkin düşünce ve fikirlerin serbestçe ifade edilebilmesidir. İnsanları, tüm varlıkları, sanatı seven kişilerin ilerleyip gelişmesi için gerekli ve zorunlu koşullardan, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereği

olduğu için demokratik toplumun temel taşlarından biri, hatta en önemlisi düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüdür. Sanatçıların fikir ve düşüncelerini serbestçe açıklayabilmesi ile demokratikleşme katkısı göz ardı edilemez. Ancak bu tüm özgürlüğün de tüm özgürlükler gibi sınırları vardır…”şeklindeki açıklaması ile karikatür nedeniyle fikirlerin serbest ifadesinin kısıtlanmaması gerektiğine değinmiştir. Mahkeme bu gerekçelere ek olarak ifade özgürlüğünün korunmasının nedenini belirttiği kararında; “Bu nedenle karikatürlerin toplumun tümünde veya bir kesiminde infiale sebebiyet vermemesi, gerçekte var olmayan bir durumu, olguları kasten saptırmak suretiyle varmış gibi göstermeye çalışlmaması, kişileri ya da kurumları toplum içinde küçük düşürücü ve bu durumdan maddi veya manevi çıkar sağlamayı amaçlamaması gerekir. Bu kriterler gözetilmeden çizilen karikatürler hukuka aykırı olur” açıklamasıyla davanın reddine karar vermiştir522

.

§ 11. BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ, GENEL OLARAK VE TANIMI