• Sonuç bulunamadı

2. Bölüm : Teknoloji Öngörüsü

2.2 Teknoloji Öngörüsünün Önem

Teknoloji öngörüsünün değeri geleceğe bakarak, bilim ve teknolojiden gelecekte beklenebilecek rolü tanımlaması, sosyal, ekonomik ve çevresel faktörlerin ihtiyaç ve talepleri bağlamında bilim ve teknolojinin yükselen olanaklarını belirlemesinden gelmektedir (Australian Science and Technology Council, 1994).

Teknolojik öngörüler, bugün artık bilim politikası üst yönetimlerinin kullandığı önemli araçlardan biri haline gelmiştir. Şekil 2.1’den de görüleceği üzere başarılı etkin, bilimsel, ihtiyaca uygun gelecek araştırmaları, bunlar arasında da özellikle teknoloji öngörüsü, çoklu değişim dinamiklerinin anlaşılması, güçlü ve zayıf yönlerin, fırsatlar ve tehditlerin anlaşılması, etkin, başarılı ve önetken bilim ve teknoloji politikalarının tasarımı ve uygulaması için gerekli olan doğru, güvenilir, güncel ve geçerli girdilerin sağlanmasından önemli rol oynamaktadır. 1. Bölüm’de de açıklanmış olduğu üzere, ekonomik büyüme ve uluslararası rekabet gücünü sağlayan Ar-Ge ve yenilik performansını sağlayacak teknolojik dinamizm ise bu politikalara bağlıdır.

Teknolojik yetişme Anlama, yönetme, uygulama Ekonomik Yetişme/yakalama Ekonomik büyüme Uluslar arası Sanayi rekabetçiliği AR-Ge, Yenilik Performansı Teknolojik ilerleme İnovasyon yeteneği Tasarım, Formülasyon, uygulama Etkin, Başarılı, Proaktif Bilim ve Teknoloji Politikaları Başarılı, etkin, bilimsel, uygun Gelecek araştırmaları Teknoloji Öngörüsü Çoklu değişim dinamikleri Teknolojik dinamizm Entelektüel teknolojik yetkinlik SWOT Doğru Güvenilir Güncel Geçerli Girdiler Teknolojik yetişme Anlama, yönetme, uygulama Ekonomik Yetişme/yakalama Ekonomik büyüme Uluslar arası Sanayi rekabetçiliği AR-Ge, Yenilik Performansı Teknolojik ilerleme İnovasyon yeteneği Tasarım, Formülasyon, uygulama Etkin, Başarılı, Proaktif Bilim ve Teknoloji Politikaları Başarılı, etkin, bilimsel, uygun Gelecek araştırmaları Teknoloji Öngörüsü Çoklu değişim dinamikleri Teknolojik dinamizm Entelektüel teknolojik yetkinlik SWOT Doğru Güvenilir Güncel Geçerli Girdiler

Şekil 2.1. Teknoloji Öngörüsünün Ekonomik Gelişme Açısından Önemi

Özellikle bilişim teknolojilerindeki hızlı gelişme sonucu ortaya çıkan yeni küreselleşme, teknolojik gelişimin temelini oluşturan araştırıcı insan gücünü yetiştirme ve Ar-Ge’yi kurumsallaştırarak ulusal yenilik sistemini etkinleştirme sürecinin uzun vadede gerçekleştirilebilir nitelikte olması, stratejik politikaların da uzun vadeli olmasını gerektirmektedir. Bu kapsamda, ulusal bilim ve teknoloji politikalarının ulusal ihtiyaçlar ve yetenekler ile bilim/teknoloji üretme kapasitesi dikkate alınarak, bilimsel bir şekilde tasarlanması ve özellikle kısıtlı kaynakların etkin kullanımı için üzerinde yoğunlaşılacak kritik önemde belli sayıda stratejik hedeflerin bilimsel araştırmalarla belirlenmesi gereklidir (TÜBİTAK, 6. BTYK, 2001). Doğal olarak bu çalışmaların kapsamlı teknolojik öngörülere, ülkenin bilimsel ve teknolojik araştırıcı stoku ile teknoloji stokuna dayandırılması gereklidir (Mister, 1995).

Gelecek, toplumdaki aşamalı değişimler, beklenmedik olaylar, bilim ve teknoloji uygulamalarındaki gelişimlerle şekillendiğinden belirsizdir. Gelecek başarısı, bu belirsizlik altında verilen kararların geleceğin getireceklerine ne kadar dayanıklı olabildiklerine bağlıdır (UK Foresight, 2002).

Dünyada bilgi sistemleri, dünyayla birlikte evrim geçirdiğinden, toplumlarda ve şirketlerde istikrarı sağlayan temel etkenler değişmekte ve bunlar teknoloji, demografi, işgücünün ve sermayenin mobilitesi ve küresel pazar liberalizasyonu ile zayıflamaktadır. Sosyal ve ekonomik faktörler arasındaki bağlar da dönüşmektedir. Küreselleşme ve liberalleşme süreci hiçbir ülkeyi kendi kapalı sistemi içinde bırakmadığından, şirketler ve ülkeler çok hızlı bilimsel, teknolojik ve iktisadi gelişmelerin yönlendirdiği dünya ekonomisinde faaliyet gösterebilmek için gerekli yönetim kalitesi ve Bilim-Teknoloji politikaları tasarımı için geleceği daha iyi görmek, dünya şartları ve eğilimleri hakkında bilgi sahibi olmak, bu bilgiler ışığında elde çeşitli senaryolar bulundurmak ihtiyacı duymaktadırlar.

Ancak geleneksel tahmin ve planlama metotları gibi geleceği görmeye yönelik araçlar, bu ortamda süreksizlikleri öngöremedikleri için sektörel ve ulusal gelişim stratejilerinin belirlenmesinde artık yeterli olmamaktadır. Burada sözü edilen süreksizlikler, gelişimin dinamiklerini tanımlayan ekonomik, sosyal ve politik faktörleri etkileyen, strateji veya amaçların yeniden kökten değerlendirilmesini zorunlu kılan, savaşlar, yeni ve çarpıtıcı bir teknolojinin geliştirilmesi, politik dönüşümler, ekonomik çöküş gibi içsel veya dışsal belirgin değişikliklerdir. Sosyoekonomik sistemin kendisi değiştikçe, geçmişteki davranışlar artık gelecekteki davranışlar için ipucu verme özelliğini yitirmektedir. Bu nedenle konvansiyonel tahmin teknikleri, süreksizliklerin sıklıkla ortaya çıktığı ortamlarda yararlı değildirler. Ayrıca zaman ufukları büyüdükçe, analiz döneminde bir veya birkaç süreksizliğin var olma olasılığının zamanın bir fonksiyonunu olarak artması nedeniyle, tahmin veya kehanetlerin uygunluğu azalmaktadır (Wehremeyer ve diğ., 2002).

Küresel ekonomide gelecek on yılda beklenen bazı temel değişim itici güçleri, rekabet, kamu harcamalarında kısıtlamalar, karmaşıklık, bilimsel ve teknolojik yetkinliklerin önemindeki artışlardır. Bu rekabetçi sürekli değişim çağında yeni teknolojilerin ekonomik ve sosyal gelişmeyle ilişkili rolü giderek artmakta, bilgi ekonomisine yaklaştıkça sınai rekabet gücü giderek daha çok yeni teknolojilere ve inovasyona dayalı hale getirmektedir (Martin, 1999).

Bu ve benzeri nedenlerle geleceği anlamak ne kadar zorlaşsa da, planlama ihtiyacı nedeniyle kaçınılmaz bir görev olmaya devam etmektedir. Bu doğrultuda, geleceğin

anlaşılmasına yardımcı olan, stratejilere girdi sağlayan, süreksizlikleri konumlandırabilen, sezgileri, önetken planlamayı güçlendiren ve gürbüz eylem planları oluşturulmasına katkıda bulunan esnek taktikleri içeren yeni modeller ve önetken çalışmalar aranmış ve teknoloji öngörüsü bu görevi yerine getirmeye yarayan temkinli planlama araçlarından biri olarak önem kazanmış, (Martin, 1999), giderek daha çok ilgi görmeye başlamış, (UK Foresight, 2002) dünya genelinde bu tür süreçlere talep son yıllarda dramatik şekilde artmıştır (Futur, 2004).

Yarının dünyasında iddia sahibi bütün pazar ekonomisi ülkeleri, etkin bir stratejik plânlama aracı olduğu için (Tümer, 2002), yaygın olarak, bilim teknoloji politikalarını ve stratejilerini teknoloji öngörü çalışmalarına göre belirlemektedir (Göker, 2002a). Son yıllardaki geleceği anlamaya yönelik çalışmalar, sosyal sistemlerdeki değişim dinamiklerinin sadece çoğul değil değil aynı zamanda dönüşür nitelikte olması nedeniyle, geleceğin veriler ve geçmişle ilişkiler aracılığı ile ekstrapolasyon yapılamayacağının farkına varmışlardır. Sosyoekonomik sistemlerdeki değişimler genellikle doğrusal olmakla birlikte, yörüngeye bağlı, kilitli, gömülü sürprizler kaçınılmazdır. Tüm bunlar, geleceğe, objektif bir gerçek olarak davranılamayacağı ancak kısmen bilinebilen ve sürekli ortaya çıkan bir kavram olarak düşünülmesi gerektiği anlamına gelmektedir. Gelecek, iklim olarak farklı ve karşıt fikirlerin varolacağı sosyal bir yapı olduğundan ampirik bir gerçeklik olarak değil, bir “olasılık alanını” tanımlayan alternatifler kümesi olarak algılanmalıdır.

Teknoloji öngörüsü, politika yapıcı organlar arasında gelecek gelişim stratejileri üzerinde ortak görüş oluşturma için güçlü bir araçtır. Gücü, devlet, bilim kesimi, sektör ve sivil toplum kuruluşları gibi temel aktörlerin, bilim, teknoloji, ekonomi ve sosyal ihtiyaçların sistematik uzun dönemli tahminine yönelik geniş katılımından kaynaklanmaktadır (UNIDO, 2001). Ayrıca yeni teknolojiler ve stratejik araştırma, genellikle çok riskli ve pahalı olduğundan, genellikle sektör tarafından tüm sorumluluğu alınarak desteklenememektedir. Ancak devlet de tüm araştırma ve teknoloji alanlarını finanse edecek güçte değildir. Bu bağlamda, öngörüye artan ilginin ve küresel bir kavram ve politika aracı olarak önem kazanmasındaki artışın nedenleri aşağıda özetlenmiştir (Martin, 1999).

1) Rekabet: Artan rekabetçiliği işsizlik, eşitsizlik, sürdürülebilirlik ve riskler ile dengeleyecek yeni ulusal bilim ve teknolojilerine ihtiyaç vardır. Teknoloji öngörüsü seçim yapma konusunda yardımcı bir süreç sunar ve aynı zamanda ekonomik rekabet gücü ile işsizlik ve çalışma koşulları, eşitsizlik ve sosyal uzlaşma, çevre ve sürdürülebilirlik, yeni teknolojilerin getirdiği yeni risklerin ve faydaların dünyaya ve

toplumun değişik kesimlerine göreceli olarak dağılımı gibi sosyal faktörler arasındaki etkileşimler konusunda bilinci yükselttiğinden, iyi bir politika aracıdır (Martin, 1999). 2) Kamu harcamalarında kısıtlamalar: Bir çok ülkede hükümetler, bütçelerini dengeleme ihtiyacı ile, kamu harcamalarında belirgin kısıtlamalar yapmak zorunda kalmaktadırlar. Bu kısıtlamalar, demografik değişimler, sağlık, eğitim ve sosyal refah gibi konularda artan maliyetler ve yükselen beklentiler gibi nedenlerle giderek daha da artmaktadır. Vergi artışları artık eskisi gibi kolay yapılamamaktadır çünkü vergi artışları siyasi olarak kabul edilebilirlik sınırlarına yaklaşmıştır, her vergi artışı özellikle gelişmiş ülkelerde firmaların, işlerini yurtdışına, vergi cenneti olarak bilinen deniz aşırı merkezlere taşımalarına neden olmaktadır. Bu denizaşırı yatırımlar, yeni teknolojiler ve elektronik haberleşmenin artması ile kolay hale gelmiştir. Bu nedenle, vergi artışlarından çok kamu harcamalarında kısıtlamalar bütçelemede bir araç haline gelmiştir. Kamu harcama kısıtlamaları, araştırma ve teknoloji alanında da etkili olmaktadır. Bu alanlarda harcama yapılmaması imkansızdır çünkü sağlık, eğitim ve sosyal refahı sağlamak için teknoloji geliştirmek zorunludur. Harcamaların kısıtlandığı böyle bir ortamda artık en zengin devletler bile araştırma ve teknoloji konusunda tüm alanlarda her şeyi yapmaya kadir değildir ve araştırma ve teknoloji konusundaki fonlamalarında seçici olmak, seçkin politikalar geliştirmek ve daha net öncelikler belirlemek için etkin yeni politika araçlarına daha fazla ihtiyaç duymaktadır Bu anlamda teknoloji öngörüsü bir reçete değil ama bir araç sunan iyi bir seçenektir. 3) Artan karmaşıklık: Aşağıdaki sistemler arasında etkileşim artmaktadır:

- Yerel, ulusal, bölgesel ve küresel sistemler: örneğin ulusal sistemlerle Avrupa Birliği arasında, bunlarla Dünya Ticaret Örgütü, IMF vb. küresel örgütler arasında, - Araştırma ve teknoloji ile ekonomi, politika, kültür, çevre arasında,,

- Kamu ve özel sektör: örneğin sağlık ve ulaştırma gibi alanlarda,

- Farklı teknolojiler – Teknolojinin füzyonu: en önemli radikal inovasyonların genellikle iki veya daha fazla sayıda teknoloji akımının bir araya gelip füzyona uğraması gibi.

- Bilginin çeşitli üreticileri: örneğin sektör ve üniversiteler, araştırma kurumları ile sektör vb. taraflar arasındaki kurumsal sınırların artık bulanıklaştığı, daha fazla sayıda bilgi üreticisinin oluştuğu gibi tezler.

Çeşitli yapıdaki sistemler arasında artan tüm bu etkileşimlerin sonucu olarak, - Karmaşık sistemlerin daha iyi anlaşılmasına,

- Farklı tarafları, onların ihtiyaç ve değerlerini ilişkilendiren politika araçlarına, - Daha fazla ve daha etkin ağlara, işbirliklerine ve ortaklıklara,

- Ulusal, bölgesel ve küresel güç ve yapılar ve bunların göreceli politikaları arasında net bir sorumluluk bölümüne duyulan ihtiyaç gidecek artmaktadır.

4) Bilimsel ve teknolojik yetkinliklerin önemi: Bilimsel ve teknolojik bilgi, firmalar ve ülkeler için stratejik bir kaynak haline gelmektedir, ayrıca yaşam kalitesinin iyileştirilmesi için de hayati önemdedir. Ancak uygulama bilgisi de kodlanmış bilgi (bilimsel makaleler, patentler, vb) kadar önemlidir. Bu tür bilgi kolay transfer edilememekte, insanların/ kurumların bir araya gelmesini gerektirmektedir. Teknoloji öngörüsü bunu sağlayacak bağlantıları oluşturmaktadır. Bilimsel ve teknolojik beceriler veya uzmanlıklar servet yaratımı ve yaşam kalitesini geliştirme için önem kazanmaktadır. Yeni teknolojilerin yeni beceriler gerektirmesinin yanı sıra eski becerileri atıl kılması nedeniyle durum daha da karmaşıklaşmakta, hem bireysel hem de kurumsal düzeyde sürekli öğrenme ihtiyacı doğmaktadır. Ayrıca, artan karmaşıklık ve sistemlerin etkileşimi nedeniyle disiplinler arası yaklaşım, takım çalışması, ağ oluşturma, işbirliği gibi teknoloji öngörüsü süreci boyunca gelişebilen, değiş tokuş edilebilen yeni jenerik ve sistemsel becerilere ihtiyaç artmaktadır.

2. Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde bilim, itmeli model araştırma için fonlama politikalarında baskın olmuştur. Bu modele göre temel araştırmadaki gelişmeler, uygulamalı araştırmaya yeni fırsatları artırmakta ve karşılığında da yeni teknolojilerin ve inovasyonların gelişmesini mümkün hale getirmektedir. Toplum bu nedenle temel araştırmayı servet, sağlık ve ulusal güvenlik alanlarında yararlar sağlayacağı beklentisiyle desteklemiş, ancak hükümetler bu yararların nasıl olacağı, ne zaman ortaya çıkacağı konusunda titizlik göstermemişlerdir. Bugün artan rekabet, artan finansal kısıtlamalar ve güvenilirlik konusundaki taleplerle, hükümetler araştırmada devamlı yatırımlar karşılığında daha spesifik yararlar beklemektedirler. Öngörü, en çok umut vadeden araştırma fırsatlarının tanımlanmasında, bilimsel camianın çıkarları ile sektörün ve toplumun yeni teknoloji ve inovasyon ihtiyaçlarını ilişkilendiren bir yol sunmaktadır. Bu da bilim ve teknolojinin başarılı kullanımı ve yayılımının sektör, üniversiteler ve devlet araştırma kurumları arasında etkin ağların oluşturulmasına giderek daha bağlı hale gelmesiyle devletlerin, bu ilişkileri kuran, güçlendiren öngörüye ilgi göstermesine neden olmaktadır.

Öngörü sonuçları genellikle kamu karar alma mekanizmasına sunulur ancak aynı zamanda bu sonuçlar katılımcıların kendilerini geliştirmelerine ve stratejilerini ayarlamalarına yardım eder. İnsanlar kendi geleceklerini nasıl şekillendirecekleri,

yani geleceğin ne getirebileceği hakkındaki yeni bilgiler karşısında tepki verme konusunda yetkindirler. Tepkimenin önemli bir bileşeni öngörünün kendisidir, sosyal ve ekonomik gelecekler; tercih edilen gelecek projeksiyonlarının gerçeğe dönüştürülme çabalarının sonuç ve çıktılarıdır (Berkhout ve Hertin, 2003). Bu anlamda teknoloji öngörüsü aynı zamanda bir anlamda geleceği şekillendirir.

Sonuç olarak teknolojik öngörü çalışmaları, bilim ve teknolojide yetkinleşmenin yol yordamını göstermektedir ve herkesin geleceğiyle ilgilidir. Başarısı ise, siyasi erkin ve toplumun bu çalışmalara ve sonuçlarına sahip çıkmasına bağlıdır (Göker, 2002b). Çünkü artık günümüz dünyasında kendi öngörüsü olmayan uluslar ve şirketler başkalarının öngörülerini yaşamaya mahkum olmaktadırlar (Durgut, 2002a).